türkiye'de tarımın bittiğinin istatistiksel olarak delili
başlık "hayat güzel" tarafından 21.03.2024 12:41 tarihinde açılmıştır.
1.
türkiye'de 1960 - 1970'li yıllarda kendi kendimize yeten bir ülke iken 2022 yılına geldiğimizde tarım bitmiş arkadaşlar. bakın meyve ihraç eden ülkeler arasında 1960 - 1970'li yıllarda neredeyiz ve kaç ton meyve ihracatımız var, bir de 2022 yılına bakın. aradaki fark inanılmaz. gerçekten 1970'li yıllardan bugüne kadar tam bir tarım ülkesiymişiz!
x.com/DrTasbas/status/17705...
x.com/DrTasbas/status/17705...
devamını gör...
2.
bu ülke komple bitmiştir. oyalanıyoruz.
devamını gör...
3.
istatistige gerek yok kahvaltilik sivri biberin kilosu pazarda 150 tl idi gecen hafta
devamını gör...
4.
1960'lara kadar ülkenin politikası kendi kendine yetebilmekti. bu öylesine atılmış bir adım değildi. 1930'larda ülke yeniden kurulmuş, tecrübeler birçok eksiğimiz olduğunu göstermişti.
sanayimiz yoktu, ulaşımımız yoktu, sanayici ve çiftçiyi destekleyecek bankamız yoktu, modern tarımımız yoktu, yetişmiş kalifiye elemanımız yoktu, okuma yazma oranları dipteydi.
bugün masal gibi söylediğimiz "demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan" lafı boşuna denilmemişti.
sanayi için kalifiye elemanlar yetiştirildi. atatürk'ün yurtdışına gönderdiği öğrenciler çok zeki oldukları için gönderilmedi. hani hep bir masal vardır, atatürk öğrencileri denetlerken bir çocuk görmüş de gözünde bir ışık görmüş, yurtdışına göndermiş. atatürk o okul gezilerine hava alalım diye çıkmadı.
ulaşım yoktu. sıfır gibiydi. padişahlar sağolsunlar gram ilgi göstermemiş ulaşıma. fakat bunun da bazı nedenleri var. birincisi borçlarımız çok fazla, ikincisi toprak kaybetmeme mücadelesi veriyorduk, üçüncüsü gelişen dünya için adımlar atılsada çok yetersizdi. ülkenin subayları aydın kesimdi. kafası çalışan modern kesim de vardı elbette fakat destek görmüyordu. nuri demirağ'lar, vecihi hürkuş'lar yerden bitmedi. onlar da osmanlı'nın evladıydı. özellikle 2. dünya savaşı sonrası birçok yenilik oldu. 2. dünya savaşında etkin olmasa da jet motorları çıktı örneğin. fakat demiryolu yapmak, havaalanı kurmak, fabrikalar açmak kolay işler değildi. bunların parayla desteklenmesi gerekliydi.
banka kurmak önemi bir atılımdı bu yüzden. sanayi, çiftçilik, ulaşım böyle desteklenebildi. ve o dönem padişahların ve şürekasının gereksiz harcamaları, sonrasındaki 2. dünya savaşı sefaletleri aziz türk milletinin bir şeyi anlamasını sağladı. tasarruf önemliydi, kendi kendine yetmek önemliydi, modern bilimi takip etmek önemliydi.
özellikle tasarruf konusu üzerinde çok duruldu. memleketin sokağa atacak beş kuruşu yoktu. elimizdekileri iyi değerlendirmek zorundaydık fakat bu da yeterli değildi. kendi kendimize yetmeliydik ki birikim yapabilelim. yerli malı haftası bu politikanın ürünüydü.
bugün o dönemi sığ şekilde eleştirenler bu atılımları görmezler, görmek istemezler. basma fabrikaları, maden işletmeleri, ziraatteki atılımlar, uçak fabrikası, araba üretmek, tren yolu yapmak ve çok daha fazlası. laf olarak söylemek kolay tabi. bir de o çekilen zorlukları düşünün. bir de bugün paramız var ki alıyoruz dışardan denilerek çifçiliği bitirenleri düşünün.
sanayimiz yoktu, ulaşımımız yoktu, sanayici ve çiftçiyi destekleyecek bankamız yoktu, modern tarımımız yoktu, yetişmiş kalifiye elemanımız yoktu, okuma yazma oranları dipteydi.
bugün masal gibi söylediğimiz "demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan" lafı boşuna denilmemişti.
sanayi için kalifiye elemanlar yetiştirildi. atatürk'ün yurtdışına gönderdiği öğrenciler çok zeki oldukları için gönderilmedi. hani hep bir masal vardır, atatürk öğrencileri denetlerken bir çocuk görmüş de gözünde bir ışık görmüş, yurtdışına göndermiş. atatürk o okul gezilerine hava alalım diye çıkmadı.
ulaşım yoktu. sıfır gibiydi. padişahlar sağolsunlar gram ilgi göstermemiş ulaşıma. fakat bunun da bazı nedenleri var. birincisi borçlarımız çok fazla, ikincisi toprak kaybetmeme mücadelesi veriyorduk, üçüncüsü gelişen dünya için adımlar atılsada çok yetersizdi. ülkenin subayları aydın kesimdi. kafası çalışan modern kesim de vardı elbette fakat destek görmüyordu. nuri demirağ'lar, vecihi hürkuş'lar yerden bitmedi. onlar da osmanlı'nın evladıydı. özellikle 2. dünya savaşı sonrası birçok yenilik oldu. 2. dünya savaşında etkin olmasa da jet motorları çıktı örneğin. fakat demiryolu yapmak, havaalanı kurmak, fabrikalar açmak kolay işler değildi. bunların parayla desteklenmesi gerekliydi.
banka kurmak önemi bir atılımdı bu yüzden. sanayi, çiftçilik, ulaşım böyle desteklenebildi. ve o dönem padişahların ve şürekasının gereksiz harcamaları, sonrasındaki 2. dünya savaşı sefaletleri aziz türk milletinin bir şeyi anlamasını sağladı. tasarruf önemliydi, kendi kendine yetmek önemliydi, modern bilimi takip etmek önemliydi.
özellikle tasarruf konusu üzerinde çok duruldu. memleketin sokağa atacak beş kuruşu yoktu. elimizdekileri iyi değerlendirmek zorundaydık fakat bu da yeterli değildi. kendi kendimize yetmeliydik ki birikim yapabilelim. yerli malı haftası bu politikanın ürünüydü.
bugün o dönemi sığ şekilde eleştirenler bu atılımları görmezler, görmek istemezler. basma fabrikaları, maden işletmeleri, ziraatteki atılımlar, uçak fabrikası, araba üretmek, tren yolu yapmak ve çok daha fazlası. laf olarak söylemek kolay tabi. bir de o çekilen zorlukları düşünün. bir de bugün paramız var ki alıyoruz dışardan denilerek çifçiliği bitirenleri düşünün.
devamını gör...
5.
60-70 li yıllarda tarım ülkesi dediğiniz türkiye, arpa, buğday, çavdar bok püsür üreten onu da vahşi tarım ile yapan bir ülkeydi. kendi kendine yeten ülke dedikleri buğday tonajı ile ilgiliydi. unumuz, ekmeğimiz var mı? tamamdır. öncelikle türkiye bir tarım ülkesi olamaz, olmamalı da, tarım ülkesi dediğiniz ülkenin kilometrekarelerce düzlük ve verimli arazileri olmalıdır bizim gibi dağ, tepe, taş, bozkırla olmaz bu iş. ikinci olumsuz konu, su....
su fakiri bir ülkeyiz, tarıma uygun değiliz. onun haricinde "tarım ülkesi" çok matah bir şey değildir, dünyanın geri kalmış ülkeleri tamamen tarıma bel bağlar. bir kamyon buğday, bir iphone 15 etmez sanırım...katma değeri en düşük uğraştır tarım...ha spesifik ürünler yetiştirirsin o ayrı. bazen diyorlar; ya samanı bulgaristan'dan alıyoruz yuh bize...olum samanla ne işimiz var bizim? yetiştirmeye kalksan bulgaristan'dan daha pahalıya geliyor, tabi ki dışarıdan alacağız. kısacası katma değeri yüksek ürünlere, özellikle teknoloji ve yazılıma yönelmeliyiz, bırakın buğdayı ukrayna'dan alalım.
su fakiri bir ülkeyiz, tarıma uygun değiliz. onun haricinde "tarım ülkesi" çok matah bir şey değildir, dünyanın geri kalmış ülkeleri tamamen tarıma bel bağlar. bir kamyon buğday, bir iphone 15 etmez sanırım...katma değeri en düşük uğraştır tarım...ha spesifik ürünler yetiştirirsin o ayrı. bazen diyorlar; ya samanı bulgaristan'dan alıyoruz yuh bize...olum samanla ne işimiz var bizim? yetiştirmeye kalksan bulgaristan'dan daha pahalıya geliyor, tabi ki dışarıdan alacağız. kısacası katma değeri yüksek ürünlere, özellikle teknoloji ve yazılıma yönelmeliyiz, bırakın buğdayı ukrayna'dan alalım.
devamını gör...
6.
1960’larda ülke nüfusu 30 milyondu.
ülkenin 1945’den günümüze nüfusu dramatik düzeyde artmış.
çoğu zaman bu durum göz ardı ediliyor.
hızlı nüfus artışı konut sorununu ve gıda enflasyonunu da beraberinde getirdi.
nüfus artışı yaşanırken geleceğe yönelik önlemler alınabilirdi ama ülkede siyaset her zaman “günü kurtarmak” üzerine kurulduğu için günümüzdeki tablo ortaya çıktı.
ülkenin 1945’den günümüze nüfusu dramatik düzeyde artmış.
çoğu zaman bu durum göz ardı ediliyor.
hızlı nüfus artışı konut sorununu ve gıda enflasyonunu da beraberinde getirdi.
nüfus artışı yaşanırken geleceğe yönelik önlemler alınabilirdi ama ülkede siyaset her zaman “günü kurtarmak” üzerine kurulduğu için günümüzdeki tablo ortaya çıktı.
devamını gör...