orijinal adı: waiting for the barbarians
yazar: john maxwell coetzee
yayım yılı: 1980
hayali bir imparatorlukta geçen romandır. güney afrika'nın 70'li yıllardaki durumuna eleştiri niteliğindedir. imparatorlukta yaşayan bir sulh hakiminin ağzından anlatılan roman aşk, zorbalık, sevecenlik gibi birçok duyguyu içerisinde barındırır.
yazar: john maxwell coetzee
yayım yılı: 1980
hayali bir imparatorlukta geçen romandır. güney afrika'nın 70'li yıllardaki durumuna eleştiri niteliğindedir. imparatorlukta yaşayan bir sulh hakiminin ağzından anlatılan roman aşk, zorbalık, sevecenlik gibi birçok duyguyu içerisinde barındırır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "bengaripsengüzeldünyaumutlu" tarafından 09.04.2022 21:38 tarihinde açılmıştır.
1.
bir john maxwell coetzee romanıdır. ama öyle böyle bir roman değildir. insanı tüylerini diken diken eder, edebiyat aşkını yeniler, taptaze bir hale getirir, dünyayı anlamanın ve sonrasında kurtarmanın sözcüklerin gücüyle mümkün olabileceğini anlamasına yardımcı olur. büyük romandır, okundukça daha da büyür.
büyük yunan şair kavafis’in aynı isimli şiirinin sadece son kısmını okuduğunu söyleyen coetzee bize eşsiz bir yorum sunmuştur bu romanla. şiirin son kısmı şöyle:
peki, biz ne yapacağız şimdi barbarlar olmadan?
bir çeşit çözümdü onlar sorunlarımıza
sahiden barbarlar olmasa ne yapardık biz dünya ahalisi olarak? sorunlarımıza nasıl çözümler bulurduk? mecburen kendimize düşman olarak yeni barbarlar yaratırdık. şimdi yazarken fark ettim de zaten durmadan bunu yapıyoruz.
iki bacaklı olanları düşman edinmeye karar verdiğimizden beri george orwell’ın kehanetleri ile korkulu düşlerden uyanıyoruz dev bir böceğe dönüşecek cesareti bile gösteremeden.
çok da zor bir şey değil insanlık için kendine barbarlar yaratmak. birkaç küçük formülle iş kolaylıkla çözülebilir. ten rengine bakarak en kestirme yoldan bir barbar oluşturulabilir, ırka göre yaratmak da mümkündür ama bu biraz zaman alacaktır. siyasi görüşe göre, cinsiyete göre, dini inanca ya da inançsızlığa göre de barbar inşaası gerçekleştirebilir. insan niyet etsin yeter. yeter ki istesin insan! kötü olan her şeyi yapmaya muktedirdir.
barbarlarımız olmadan yapamayız biz çünkü bize bir düşman gerek. bizim bir savaşımız var: düşmanını arayan savaş. aslolan savaştır, düşman nasıl olsa bulunur.
vietnamlı barbarları unutmadık mesela, uygur türklerinin barbarlığını,kızılderililerin bar bar bağırdıkları savaş naralarını, afro-amerikalıların simsiyah barbarlığını, cezayir’de fransa’ya karşı yapılan barbar ayaklanmalar hala aklımızda. ikiz kulelere saldıran barbarlarla ilgili kafamız karışık çünkü suçu tam olarak birine yıkamadığımız için genel olarak müslüman barbarları seçmeyi tercih ettik. her kimse o barbar, bize çok iyiliği dokundu çünkü barbarlar savaş ekonomisini canlı tutar. konu onların barbar olup olmadığı değildir, bizim onlara barbar dememiz yeterlidir.
coetzee hayali bir sınır bölgesinde barbarları bekleyen insanları anlatır. barbarlar o kadar korkunçtur ki onları görmeseler bile hissederler ne kadar ürkütücü olduklarını, onlara bir şey yapmamış olsalar da bir savaş hazırlığı içinde olma ihtimalleri her zaman vardır.
barbarları beklerken duyduğumuz korku şiddetle bastırılabilir ancak. bunun içindir ki bir albay sınır bölgesine gelir ve sahip olduğu tüm kudretle bölge halkını barbarlara karşı korur.
biz de bekleyelim barbarlarımızı zira onlar olmadan biz birer hiçiz.
büyük yunan şair kavafis’in aynı isimli şiirinin sadece son kısmını okuduğunu söyleyen coetzee bize eşsiz bir yorum sunmuştur bu romanla. şiirin son kısmı şöyle:
peki, biz ne yapacağız şimdi barbarlar olmadan?
bir çeşit çözümdü onlar sorunlarımıza
sahiden barbarlar olmasa ne yapardık biz dünya ahalisi olarak? sorunlarımıza nasıl çözümler bulurduk? mecburen kendimize düşman olarak yeni barbarlar yaratırdık. şimdi yazarken fark ettim de zaten durmadan bunu yapıyoruz.
iki bacaklı olanları düşman edinmeye karar verdiğimizden beri george orwell’ın kehanetleri ile korkulu düşlerden uyanıyoruz dev bir böceğe dönüşecek cesareti bile gösteremeden.
çok da zor bir şey değil insanlık için kendine barbarlar yaratmak. birkaç küçük formülle iş kolaylıkla çözülebilir. ten rengine bakarak en kestirme yoldan bir barbar oluşturulabilir, ırka göre yaratmak da mümkündür ama bu biraz zaman alacaktır. siyasi görüşe göre, cinsiyete göre, dini inanca ya da inançsızlığa göre de barbar inşaası gerçekleştirebilir. insan niyet etsin yeter. yeter ki istesin insan! kötü olan her şeyi yapmaya muktedirdir.
barbarlarımız olmadan yapamayız biz çünkü bize bir düşman gerek. bizim bir savaşımız var: düşmanını arayan savaş. aslolan savaştır, düşman nasıl olsa bulunur.
vietnamlı barbarları unutmadık mesela, uygur türklerinin barbarlığını,kızılderililerin bar bar bağırdıkları savaş naralarını, afro-amerikalıların simsiyah barbarlığını, cezayir’de fransa’ya karşı yapılan barbar ayaklanmalar hala aklımızda. ikiz kulelere saldıran barbarlarla ilgili kafamız karışık çünkü suçu tam olarak birine yıkamadığımız için genel olarak müslüman barbarları seçmeyi tercih ettik. her kimse o barbar, bize çok iyiliği dokundu çünkü barbarlar savaş ekonomisini canlı tutar. konu onların barbar olup olmadığı değildir, bizim onlara barbar dememiz yeterlidir.
coetzee hayali bir sınır bölgesinde barbarları bekleyen insanları anlatır. barbarlar o kadar korkunçtur ki onları görmeseler bile hissederler ne kadar ürkütücü olduklarını, onlara bir şey yapmamış olsalar da bir savaş hazırlığı içinde olma ihtimalleri her zaman vardır.
barbarları beklerken duyduğumuz korku şiddetle bastırılabilir ancak. bunun içindir ki bir albay sınır bölgesine gelir ve sahip olduğu tüm kudretle bölge halkını barbarlara karşı korur.
biz de bekleyelim barbarlarımızı zira onlar olmadan biz birer hiçiz.
devamını gör...
2.
mevzu barbarları beklemek değil. mevzu barbar olarak nitelenenlerin gerçek barbarların yüzüne yüzüne onların barbarlıklarını haykırması. sorun ırkçılık, dincilik, ayrımcılık vesaire de değil. sorun insanoğlunun ta kendisi. hastalıklı zihinlerden çıkan tüm bu iğdiş edilmiş fikirlere meyletmesi. meylederken de üzerine düşünmemesi. zaten yaşanan onca yıkım, onca acı, dökülen onca gözyaşının sebebi bu. insan hastalıklı fikirler atlası gibi bir yaratık. hemen hemen her türlü hastalıklı düşünceyi coğrafi keşifler misali kendi beyninde keşfeder ve evraka evraka diyerek ortalıkta koşuşturmaya başlar. onu gören diğer deli danalar da onun peşi sıra koşturur ve bingo. alın size nur topu gibi yeni bir hastalıklı düşünce. savaşlar, katliamlar, haksızlıklar, toplumsal kutuplaşmalar ve daha nicesi peşi sıra gelir.
işte böyle hastalıklı bir uygulama biçimi üzerine düşündürüyor coetzee... evet hikaye bilindik, çokça kez filmlere ve hikayelere konu oldu lakin, içsel yolculuklar ve sorgulamalar anlamında değerli bir kitaptır. apartheid dönemini anlatır ama sadece anlatmakla kalmaz üzerine yığınla sorgulanacak mevzu bırakır. misal yargıcın soruları üzerine uzun uzadıya düşünmek gerekir. ama tabi bunu derinlemesine yapmak gerekir ki, kendi cevaplarınız sizi tatmin edebilsin. yoksa üzerinden usulca geçtiğiniz zaman hiç bir anlamı kalmaz. bir bakmışsınız deli danalar sirkinin gösteri maymunu oluvermişsiniz. adalet kavramını şöyle bir masaya yatırırsınız bu kitabı okurken, hatta otopsisini yaparsınız. nasıl ve ne şekilde öldüğü konusundaki bulgularınız sizin barbarları bekleyip beklemediğinizi, hangi barbar olduğunuzu, daha önemlisi, barbarın ne olduğunu kavramanıza yol açar. elbette bu tek kitaplık bir yolculuk ya da tek kitapla halledilebilecek bir mevzu değil. bu kitap sadece bir kilometre taşıdır ve okunmasında fayda vardır. naçizane okuyunuz okutunuz.
işte böyle hastalıklı bir uygulama biçimi üzerine düşündürüyor coetzee... evet hikaye bilindik, çokça kez filmlere ve hikayelere konu oldu lakin, içsel yolculuklar ve sorgulamalar anlamında değerli bir kitaptır. apartheid dönemini anlatır ama sadece anlatmakla kalmaz üzerine yığınla sorgulanacak mevzu bırakır. misal yargıcın soruları üzerine uzun uzadıya düşünmek gerekir. ama tabi bunu derinlemesine yapmak gerekir ki, kendi cevaplarınız sizi tatmin edebilsin. yoksa üzerinden usulca geçtiğiniz zaman hiç bir anlamı kalmaz. bir bakmışsınız deli danalar sirkinin gösteri maymunu oluvermişsiniz. adalet kavramını şöyle bir masaya yatırırsınız bu kitabı okurken, hatta otopsisini yaparsınız. nasıl ve ne şekilde öldüğü konusundaki bulgularınız sizin barbarları bekleyip beklemediğinizi, hangi barbar olduğunuzu, daha önemlisi, barbarın ne olduğunu kavramanıza yol açar. elbette bu tek kitaplık bir yolculuk ya da tek kitapla halledilebilecek bir mevzu değil. bu kitap sadece bir kilometre taşıdır ve okunmasında fayda vardır. naçizane okuyunuz okutunuz.
devamını gör...
3.
coetzee'nin ilk utanç kitabını okumuştum. şimdi de barbarları beklerken. başka okumayı düşünmüyorum. güzel olmadığı için mi? asla. güzel ama çok daha güzel kitaplar okuyorum ve coetzee okurken bende hep bir şeyler eksik kalıyor. zaten bunu da kız kardeşimden ödünç almıştım.
kitap bir imparatorluğun sınırında geçiyor. kitabı okurken aklıma direk kızılderililer geldi. önce işgal et, sonra yerlileri barbar ilan et, kendi kendini onların sana karşı olduklarına ve işgal ettiğin yerleri geri alacaklarına ikna et. sonra bu yüzden onlara savaş aç, suçsuz günahsız insanları asıl barbar kendinden barbar diye öldür. işkence et, delirt, kökünü kazımaya çalış. kitabın başında modern barbarlardan biri olan ama yine de diğerlerine göre daha insancıl olan bir hakim var. bu hakim varken her şey yıllarca olaysız geçmiş. ne zamanki imparatorluk kendi kendine gelin güvey olup barbarları yok etmeye karar veriyor o zaman olaylar çığrından çıkıyor.
barbarları beklemeyin. kendinize bakın, barbar sizsiniz. önce kendinizi ya da kendi içinizdeki barbarlığı yok edin. ilk yetmiş sayfada kitap biraz ağır ilerlese de devamında akıcılaştı. okuyacak olanlar hemen pes edip bırakmasın.
kitap bir imparatorluğun sınırında geçiyor. kitabı okurken aklıma direk kızılderililer geldi. önce işgal et, sonra yerlileri barbar ilan et, kendi kendini onların sana karşı olduklarına ve işgal ettiğin yerleri geri alacaklarına ikna et. sonra bu yüzden onlara savaş aç, suçsuz günahsız insanları asıl barbar kendinden barbar diye öldür. işkence et, delirt, kökünü kazımaya çalış. kitabın başında modern barbarlardan biri olan ama yine de diğerlerine göre daha insancıl olan bir hakim var. bu hakim varken her şey yıllarca olaysız geçmiş. ne zamanki imparatorluk kendi kendine gelin güvey olup barbarları yok etmeye karar veriyor o zaman olaylar çığrından çıkıyor.
barbarları beklemeyin. kendinize bakın, barbar sizsiniz. önce kendinizi ya da kendi içinizdeki barbarlığı yok edin. ilk yetmiş sayfada kitap biraz ağır ilerlese de devamında akıcılaştı. okuyacak olanlar hemen pes edip bırakmasın.
devamını gör...
4.