#ödüllü filmler
orijinal adı: l'extraordinaire voyage de marona
2019 fransız yapımı animasyon filmidir. morona isimli köpek ciddi bir kaza atlatır ve bunun ardından hafızasında hayatlarına derinden nüfuz ettiği tüm insanları ve birçok anısını bir bir hatırlayacağı bir yolculuğa çıkar. yavruluğundan itibaren bakıldığı evlerdeki insan dostlarının hayatlarına nasıl da dokunduğunu fark eder böylelikle.
imdb: 7.5
2019 fransız yapımı animasyon filmidir. morona isimli köpek ciddi bir kaza atlatır ve bunun ardından hafızasında hayatlarına derinden nüfuz ettiği tüm insanları ve birçok anısını bir bir hatırlayacağı bir yolculuğa çıkar. yavruluğundan itibaren bakıldığı evlerdeki insan dostlarının hayatlarına nasıl da dokunduğunu fark eder böylelikle.
imdb: 7.5
yönetmen:
anca damian
seslendirenler:
lizzie brochere
bruno salomone
thierry hancisse
nathalie boutefeu
shyrelle mai yvart
anca damian
seslendirenler:
lizzie brochere
bruno salomone
thierry hancisse
nathalie boutefeu
shyrelle mai yvart
*dublin enternasyonal film festivali (2020) - dublin film eleştirmenleri özel jüri ödülü [anca damian]
*tokyo anime ödülü (2020) - uzun metrajlı film yarışması büyük ödülü
*monstra enternasyonal film festivali (2020) - festival seyirci ödülü [anca damian]
*gopo ödülleri (2020) - en iyi orijinal müzik [pablo pico]
*annecy enternasyonal animasyon filmi festivali (2021) - en iyi fransız filmi
film toplamda 13 ödüle sahiptir.
*tokyo anime ödülü (2020) - uzun metrajlı film yarışması büyük ödülü
*monstra enternasyonal film festivali (2020) - festival seyirci ödülü [anca damian]
*gopo ödülleri (2020) - en iyi orijinal müzik [pablo pico]
*annecy enternasyonal animasyon filmi festivali (2021) - en iyi fransız filmi
film toplamda 13 ödüle sahiptir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "janjan" tarafından 22.07.2023 02:02 tarihinde açılmıştır.
1.
konusu melez bir köpeğin sürekli kararsız insanlar tarafından sahiplenip ve tekrardan terk edilmesini anlatıyor. bunu anlatırken köpek tarafından serüvenini öğreniyoruz. sanki köpeğin hissetikleri ve gözlemlediklerini birebir biz yaşıyoruz. bu hissiyatı doğrudan alabilmemizin sebebi de bence animasyonun tüm sınırlarını aşarak hep yaratıcı ve canlı şekilde seyirciye aktarılması. her bir sahne tablo gibi ve sadece konusuz bir şekilde bile izlenebilecek kadar büyüleyici, akıl dışı efektler var.
örneğin köpeğin ilk sahibi akrobat bir adamdı. akrobasi hareketleri müthiş gösterilmişti. onun dışında insan vücudunu aşan daha çok sıvı bir maddeye kaçan yapısı vardı. kolunun vücudundan uzun veya kısa olması hiç dert edilmiyordu tam tersi bir rüya gibi çok çok uzun veya çok çok kısa ve hep kıvrak gösteriliyordu. aslında tüm film birden çok rüyadan esinlenilmiş kadar baş döndürücüydü.
fakat filmin konusu maalesef dekorun çok çok arkasında kalmıştı. ha belki ilkokulda olsaydım tamamiyle filmden etkilenebilirdim ama şimdi bana pek hitab eden bir tarafı yoktu, sadece köpekle 90 dk boyunca empati kurdurdu film. sevgiyi aktarmak dışında bir amacı yoktu benim anladığım kadarıyla...
itici bulduğum nokta ise en son sahip köpeğini evine getirdiğinde evde yaşayan kedinin her daim huysuz ve sevimsiz gösterilmesi. köpeğin her bir hareketinin nedenini anlaşılır şekilde açıklayan film kedinin basit içgüdülerini açıklamaya üşenmiş. sonra evdeki dede köpeğini gezdirirken köpekle seni niye evden atayım sen koltukları yırtmıyorsun ki tarzı konuşuyor ve köpeği gerçekten seviyor mesajını veriyor sonrasında yani köpekleri bize itaat ettikleri için kedilerden daha çok seviyoruz diyor filan. buralarda ise hikaye bana çok çok uzak kalmaya başlıyor ve sadece görsellere odaklanıyorum.
sonuç: eğer animsyonlar görsel açıdan sizi çok tatmin ediyorsa mutlaka izleyin ama göze hitab edilmesi sizi çok tav etmiyorsa bence gerek yok. verilmek istenen mesaj: köpekleri veya genel olarak hayvanlara bakamıyorsanız, bir diğer değişle kendinize anca zor bakıyorsanız onları eve hapis etmeyin evinizin önüne bir kap su ve mama koyun daha iyi olur onlar için.
örneğin köpeğin ilk sahibi akrobat bir adamdı. akrobasi hareketleri müthiş gösterilmişti. onun dışında insan vücudunu aşan daha çok sıvı bir maddeye kaçan yapısı vardı. kolunun vücudundan uzun veya kısa olması hiç dert edilmiyordu tam tersi bir rüya gibi çok çok uzun veya çok çok kısa ve hep kıvrak gösteriliyordu. aslında tüm film birden çok rüyadan esinlenilmiş kadar baş döndürücüydü.
fakat filmin konusu maalesef dekorun çok çok arkasında kalmıştı. ha belki ilkokulda olsaydım tamamiyle filmden etkilenebilirdim ama şimdi bana pek hitab eden bir tarafı yoktu, sadece köpekle 90 dk boyunca empati kurdurdu film. sevgiyi aktarmak dışında bir amacı yoktu benim anladığım kadarıyla...
itici bulduğum nokta ise en son sahip köpeğini evine getirdiğinde evde yaşayan kedinin her daim huysuz ve sevimsiz gösterilmesi. köpeğin her bir hareketinin nedenini anlaşılır şekilde açıklayan film kedinin basit içgüdülerini açıklamaya üşenmiş. sonra evdeki dede köpeğini gezdirirken köpekle seni niye evden atayım sen koltukları yırtmıyorsun ki tarzı konuşuyor ve köpeği gerçekten seviyor mesajını veriyor sonrasında yani köpekleri bize itaat ettikleri için kedilerden daha çok seviyoruz diyor filan. buralarda ise hikaye bana çok çok uzak kalmaya başlıyor ve sadece görsellere odaklanıyorum.
sonuç: eğer animsyonlar görsel açıdan sizi çok tatmin ediyorsa mutlaka izleyin ama göze hitab edilmesi sizi çok tav etmiyorsa bence gerek yok. verilmek istenen mesaj: köpekleri veya genel olarak hayvanlara bakamıyorsanız, bir diğer değişle kendinize anca zor bakıyorsanız onları eve hapis etmeyin evinizin önüne bir kap su ve mama koyun daha iyi olur onlar için.
devamını gör...
2.
anca damian tarafından yönetilen, 2019 yapım fransız filmidir.
böyle bazı günler olur, beyninizi fazla kullanmadan "boş zamanım var, en azından iyi geçireyim ve yorulmayayım." dersiniz ya. bu filmi listeye ekleyebilirsiniz direkt.
ilk doğduğunda dokuzuncu doğan yavru olduğundan, "dokuz" isimli köpeğimiz sonradan ana, sara ve marona gibi isimler alıyor ve aldığı her isimde de hayatı farklı yöne evriliyor.
ana, bir akrobat sanatçısına satılıyor bir barda ve sahibi ile birlikte çeşitli gösteriler yapıyorlar, ana da paraları toplamakla görevli yavru köpek rolünde. muhtemelen ilk aşkı bu akrobatımız çünkü filmin ilerleyen dakikalarında bile ismini hala duyuyoruz. bu hikayesinden ana'nın çıkardığı ders ise potansiyellerin önündeki engeller ve bu engelleri kaldırmak için seçim yapmamız gerektiği. bu engeli ise henüz yavru olan kahraman köpeğimiz evden ayrılmakla kaldırıyor.
sokakta çöplerin yanında yaşamaya başlarken ve güçten epey düşmüşken, inşaat işçisi - çöp görevlisi karşımı bir adamla tanışıyor ve bu adam başta her gün onu besliyor, ziyaret ediyor vs. sonrasında annesine iyi geleceğini düşündüğü için adı artık sara olan köpeğimiz yeni yuvasına gidiyor. orada da aksilikler devam ediyor ve en sonunda eşinin yanına (onun adı da sara tesadüfe bakın) yerleşiyor. kadın tam fatoş abla, hiç sevmiyor onu. istemediği bir köpek olmaya zorluyor, sahibi ile zaman geçirmesini istemiyor falan. bu evden de yapılan seçimlerin bir sonucu olduğunu öğreniyor. çünkü adam eşi olan sara'yı, köpek olan sara'ya tercih ediyor. böylece yine sokaklara düşüyoruz.
sonuncu evimize ise küçük bir kızın sokakta marona ile karşılaşmasından alıyoruz, artık sonuncu adımız marona oluyor. o evde çok çok mutlu ve gerçekten aile fertlerinin her biriyle arasında ayrı bir bağ olduğunu hissediyoruz. artık yetişkin de oluyor, dünyayı keşfediyor vs. aynı zamanda evin içerisindeki bireylerin de karakter gelişimini az çok tecrübe ediyoruz.
ana, sara, marona ya da "dokuz"; inanılmaz animasyonları ve güzel olay akışları ile gerçekten izlemeye değer bir film. sahip olduğu alıntılar ve aforizmalar ile çocuklar için yapılmış bir animasyon filmi olarak gözükse de izleyecek her yaş grubundan insana hitap ettiğini hissedebilirsiniz.
böyle bazı günler olur, beyninizi fazla kullanmadan "boş zamanım var, en azından iyi geçireyim ve yorulmayayım." dersiniz ya. bu filmi listeye ekleyebilirsiniz direkt.
ilk doğduğunda dokuzuncu doğan yavru olduğundan, "dokuz" isimli köpeğimiz sonradan ana, sara ve marona gibi isimler alıyor ve aldığı her isimde de hayatı farklı yöne evriliyor.
ana, bir akrobat sanatçısına satılıyor bir barda ve sahibi ile birlikte çeşitli gösteriler yapıyorlar, ana da paraları toplamakla görevli yavru köpek rolünde. muhtemelen ilk aşkı bu akrobatımız çünkü filmin ilerleyen dakikalarında bile ismini hala duyuyoruz. bu hikayesinden ana'nın çıkardığı ders ise potansiyellerin önündeki engeller ve bu engelleri kaldırmak için seçim yapmamız gerektiği. bu engeli ise henüz yavru olan kahraman köpeğimiz evden ayrılmakla kaldırıyor.
sokakta çöplerin yanında yaşamaya başlarken ve güçten epey düşmüşken, inşaat işçisi - çöp görevlisi karşımı bir adamla tanışıyor ve bu adam başta her gün onu besliyor, ziyaret ediyor vs. sonrasında annesine iyi geleceğini düşündüğü için adı artık sara olan köpeğimiz yeni yuvasına gidiyor. orada da aksilikler devam ediyor ve en sonunda eşinin yanına (onun adı da sara tesadüfe bakın) yerleşiyor. kadın tam fatoş abla, hiç sevmiyor onu. istemediği bir köpek olmaya zorluyor, sahibi ile zaman geçirmesini istemiyor falan. bu evden de yapılan seçimlerin bir sonucu olduğunu öğreniyor. çünkü adam eşi olan sara'yı, köpek olan sara'ya tercih ediyor. böylece yine sokaklara düşüyoruz.
sonuncu evimize ise küçük bir kızın sokakta marona ile karşılaşmasından alıyoruz, artık sonuncu adımız marona oluyor. o evde çok çok mutlu ve gerçekten aile fertlerinin her biriyle arasında ayrı bir bağ olduğunu hissediyoruz. artık yetişkin de oluyor, dünyayı keşfediyor vs. aynı zamanda evin içerisindeki bireylerin de karakter gelişimini az çok tecrübe ediyoruz.
ana, sara, marona ya da "dokuz"; inanılmaz animasyonları ve güzel olay akışları ile gerçekten izlemeye değer bir film. sahip olduğu alıntılar ve aforizmalar ile çocuklar için yapılmış bir animasyon filmi olarak gözükse de izleyecek her yaş grubundan insana hitap ettiğini hissedebilirsiniz.
devamını gör...