büyük boşluk ve uzayın muamması
başlık "insan olun biraz" tarafından 26.01.2022 10:58 tarihinde açılmıştır.
1.
yeni nesnellik hareketi içinde yer alan ressam ve heykeltraş max beckermann’ın tanrı’yı tanımlama biçimidir.
inançlı bir insan olan max beckermann eserlerinde ve hayatı boyunca hep manevi bir taraf bulmaya ve göstermeye çalışmıştır. nazilerden çokça çeken max beckermann yine de burnunun dikine giden bir adam olmaktan vazgeçmemiştir.
tanrı’yı büyük bir boşluk olarak tanımlaması bana anlamlı geliyor. ama aynı anlamları vermiyor olabiliriz büyük ressamla. bana göre de tanrı büyük bir boşluktur ve insanlar elbirliği ile bu boşluğu doldurmak için yüzyıllardır çabalamakta. herkes kendi aklının elverdiğince, kendi ruh dünyasının yönlendirdiği gibi doldurur boşluğu.
uzayın muammasına gelince bu bana lisede bir arkadaşımla pırıl pırıl bir gecede kaçırdığımız bir sandalla deniz açıldığımız geceki konuşmamızı hatırlattı. sandalın içine sırt üstü uzanıp yıldızları izledik o gece. sandal hafifçe sallanırken düşsel bir uzay yolculuğunda gibi idik.
ama ikimiz de gördüğümüzü bambaşka yorumladık. ben, uzayın azameti karşısında tamamen sanatsal bir büyülenme duyarak christopher nolan’ın ilerde çekebileceği bir filmi ve douglas adams’ın yazdığı otostopçunun galaksi rehberinin gerçekmoşma ihtimalini düşündüm. arkadaşım ise “ rabbim sen nelere kadirsin” dedi.
bana göre iki duruş da haklıydı. tanrı varsa eğer uzay için ona şükran borçluyuz. eğer yoksa suyla dolu ya da buz gibi bir yeni dünyanın hayalini kurabiliriz.
inançlı bir insan olan max beckermann eserlerinde ve hayatı boyunca hep manevi bir taraf bulmaya ve göstermeye çalışmıştır. nazilerden çokça çeken max beckermann yine de burnunun dikine giden bir adam olmaktan vazgeçmemiştir.
tanrı’yı büyük bir boşluk olarak tanımlaması bana anlamlı geliyor. ama aynı anlamları vermiyor olabiliriz büyük ressamla. bana göre de tanrı büyük bir boşluktur ve insanlar elbirliği ile bu boşluğu doldurmak için yüzyıllardır çabalamakta. herkes kendi aklının elverdiğince, kendi ruh dünyasının yönlendirdiği gibi doldurur boşluğu.
uzayın muammasına gelince bu bana lisede bir arkadaşımla pırıl pırıl bir gecede kaçırdığımız bir sandalla deniz açıldığımız geceki konuşmamızı hatırlattı. sandalın içine sırt üstü uzanıp yıldızları izledik o gece. sandal hafifçe sallanırken düşsel bir uzay yolculuğunda gibi idik.
ama ikimiz de gördüğümüzü bambaşka yorumladık. ben, uzayın azameti karşısında tamamen sanatsal bir büyülenme duyarak christopher nolan’ın ilerde çekebileceği bir filmi ve douglas adams’ın yazdığı otostopçunun galaksi rehberinin gerçekmoşma ihtimalini düşündüm. arkadaşım ise “ rabbim sen nelere kadirsin” dedi.
bana göre iki duruş da haklıydı. tanrı varsa eğer uzay için ona şükran borçluyuz. eğer yoksa suyla dolu ya da buz gibi bir yeni dünyanın hayalini kurabiliriz.
devamını gör...