orijinal adı: جروح في شجر النخيل قصص من واقع العراق
yazar: amin maalouf
yayım yılı: 2012
ülkede bir iç savaş... bir grup gencin arkadaşlıkları, savaş sonrası gidenler ve kalanlar... giden gerçekten gidebilmiş midir, dönerse bıraktığı her şey yerli yerinde midir, eve dönmek, geçmiş ve yüzleşmek bu arkadaşlık için ne kadar kıymetlidir sorularının yanıtlarını bulabileceğimiz kitaptır.
yazar: amin maalouf
yayım yılı: 2012
ülkede bir iç savaş... bir grup gencin arkadaşlıkları, savaş sonrası gidenler ve kalanlar... giden gerçekten gidebilmiş midir, dönerse bıraktığı her şey yerli yerinde midir, eve dönmek, geçmiş ve yüzleşmek bu arkadaşlık için ne kadar kıymetlidir sorularının yanıtlarını bulabileceğimiz kitaptır.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "köylü yazardan ironiler" tarafından 17.02.2021 12:10 tarihinde açılmıştır.
1.
lübnanlı yazar amin maalouf tarafından yazılan 2012 senesinde yayınlanan başarılı romandır.
yazar diğer kitaplarından farklı bir kitap yazmıştır. yine tarihsel yolculuk kusursuz betimlemeler bu kitapta vardır ama kurgu olarak daha başka bir kitaptır.
sık sık karşılaştığımız flashbackler arada sırada denk gelen mektuplar farklı bir amin maalouf kitabı okuduğunuzu hissettirir.
ve bence sonu kitabın güzelliğini mahvedecek şekilde bitmiştir.
yazar diğer kitaplarından farklı bir kitap yazmıştır. yine tarihsel yolculuk kusursuz betimlemeler bu kitapta vardır ama kurgu olarak daha başka bir kitaptır.
sık sık karşılaştığımız flashbackler arada sırada denk gelen mektuplar farklı bir amin maalouf kitabı okuduğunuzu hissettirir.
ve bence sonu kitabın güzelliğini mahvedecek şekilde bitmiştir.
devamını gör...
2.
bir amin maalouf kitabı. okuduğumda, memleketten ayrılalı bir sene olmuştu. memleket nedir, gurbet nedir, onların sorgulamasına başladım okudukça.
romandaki kahramanın ismi adam'dır. adam’ın hissettikleri ile benim hissettiklerim çok yakın geldi.
sonra aklıma mülteciler geldi. göç etmek zorunda olanlar.
göç insanlık ile yaşıt bir kavram.
insan vatanından neden göç eder. iç savaştı adam’ı göç ettiren. baştaki bir kaç kişinin, ortalığı karıştırması ve huzurunun bozulmasından bezmişti. birilerinin bitmeyen kavgasından bezmişti. kavgada müdahil değildi ama acıdan pay alması isteniyordu.
gidişini memleketten kaçmak, memleketi için bir şey yapmak istememek olarak algılayan, bir arkadaşı ile tartışmışlardı. arkadaşı ülkesinde başarılı bir bürokrat olmuştu. adam’a göre ise birilerine köle etmişti kendini.
ikisi de diğerinin yeni yaşamını tasvip etmiyordu
oysa adam ile murat çok iyi arkadaştılar gençken. adı bir türlü kitapta geçmeyen ülkede, iç savaş çıkmadan önce.
tek ikisi yoktu, kalabalık bir arkadaş gurubuydular. hemen hepsinin dinleri farklıydı ama arkadaşlık yapabiliyorlardı. ülke içsavaş öncesi huzur dolu bir yerdi.
aslında gruptaki her arkadaşın içinde, sakladıkları hikayeler vardı. adam da saklıyordu içinde ailesinin hikayesini. acı doluydu herkesin hikayesi. gençlik acının evde bırakıldığı, düşünmeden keyifli anlar geçirilecek zamandı. arkadaşlık, düşünmeye maniydi aslında. ondan kıymetliydi.
insan arkadaşı ile beraberken o anı yaşar sadece. ne önceyi düşünür ne sonrayı. o anı yaşadıkça keyif almaya devam eder, andan.
adam ve arkadaşları da öyle arkadaş idiler. yedikleri içtikleri ayrı gitmiyordu ama kimse kimse hakkında fazla bir şey bilmiyordu. o an bu hiçbirinin umurumda değildi. güzel zaman geçiriyorlardı.
iç savaş can acıtmaya başlayınca, huzur kaçınca, gidebilen, gidebildiği kadar uzağa gitti. canı az yanan ya da gidemeyen de kaldı savaşın ortasında.
bir gün murat’ın karısı adam’ı arayınca geçmiş kıpırdanmaya başladı yeniden. murat çok hasta idi. karısı adam’ın onu görmesini istiyordu. aralarındaki küslüğün bitmesini istiyordu.
adam, hoca olmuştu fransada. kendinden başarılı bir insan çıkarmıştı. bunların hiçbirini ona memleketi veremezdi. memleketini düşünmeye başladı. karısı ile konuştu ve istemeye istemeye geçmişine dönmeye karar verdi.
hazırladığı bir araştırma için, değişiklik olur diye, avuttu kendini.
annesinin babasının ülkesine doğru yola çıktı.
aklına arkadaşlarında geçmişe dönmesi fikri geldi. hepsine mail attı. buluşalım, dedi eski günlerdeki gibi.
gençlikte yaşananların, spontan olduğunu bilmiyordu. her şey aynı olabilir sandı. herkes aynı kalabilir sandı. kendinin, ne kadar değiştiğini, ülkesine gidince farketti.
insan bir yerleri bıraktığında, orda kalan yanı oluyor. o yanı, döndüğü zaman her şeyin aynı şekilde, onu beklediğini söylüyor. özlem duymaya sebep olan, acı çektiren yan, o yan. hâlbuki gidenle gidiyor, yaşananlar. dönünce olmuyor eskisi gibi. yeniler geliyor, yenilerin oluyor oralar. hele yeni bir yaşam kurulabilmişse gidilen yerde. gezegen adil davranıyor. kimseye ikinci bir hayat bırakmıyor. herkes, sadece yaşadığı hayatın sahibi olabiliyor.
aynı şey arkadaşlık için de geçerli. arkadaşlık gurupları, bir kişinin organize ettiği gruplar. kimsenin farkında olmadığı bir kişi herkesi çekip çeviriyor, bir araya topluyor. o kişi her zaman aynı kişi olmuyor. el değişiyor gurubun lideri, kimse fark etmeden. gruba kimse liderlik yapmazsa gurup dağılıyor.
adam, lider olmuştu farkında değildi. murat’ın hastalığı ise her şeyi yeniden başlatan adım olmuştu. adam, aslında kendi başına murat’a ve memlekete katlanmak istemiyordu o yüzden herkesi murat için çağırıyordu. herkesin memleketi ile yüzleşmesini istiyordu. tek giden o değildi, tek dönen o olmak istemedi. derdini paylaşmak istedi. arkadaş gurubunda da öncü olanın bir derdi olur ekseriyetle. sıkılan insan, insan arar çevresinde. sıkılan insan paylaşmak ister bir şeyleri. kimi çok dolu olur, taşar. tutamaz kendine yaşadıklarını. paylaşacak insan arar kendine. dolu insanlardır arkadaş arayanlar.
kendine kurduğu yeni yaşam ile doludur, adam. üniversite ile doludur. en az onun kadar dolu olan, karısı ile doludur. memleketi ve murat’ın görme için geçmişindeki arkadaşlarına ihtiyaç duyar. paylaşmak zorundadır. kendi başına üstesinden gelmek istemez.
romandaki memleket sorgulaması, aile sorgulaması, arkadaş sorgulaması, vatandaşlık sorgulaması, beni çok etkiledi. sahip olduğumuz her değer, ihtiyacımız olduğu için var. ihtiyacımız olmayan değerlerin yerine, yeni değerler geliyor.
yaşam aynı gitmiyor. bence gitmemeli de. yaşam bizi güncelliyor. bedenimizi güncelliyor. bu duruma ya müdahil olacağız ya da kendi yaşamımızın seyircisi olacağız. göç güncellemeye müdahil olmak bence.
kitabın sonunda göçmenlere saygım daha da arttı.
sadece ben, memleketimi memlekette bıraktım sanıyordum. amin maalouf'ta memleketini memlekette bırakmıştı. iyi de yapmıştı yoksa amin maalouf olamazdı. bence kendini yazdı. adam, kendiydi. okunası, klasik olunası bir kitap.
romandaki kahramanın ismi adam'dır. adam’ın hissettikleri ile benim hissettiklerim çok yakın geldi.
sonra aklıma mülteciler geldi. göç etmek zorunda olanlar.
göç insanlık ile yaşıt bir kavram.
insan vatanından neden göç eder. iç savaştı adam’ı göç ettiren. baştaki bir kaç kişinin, ortalığı karıştırması ve huzurunun bozulmasından bezmişti. birilerinin bitmeyen kavgasından bezmişti. kavgada müdahil değildi ama acıdan pay alması isteniyordu.
gidişini memleketten kaçmak, memleketi için bir şey yapmak istememek olarak algılayan, bir arkadaşı ile tartışmışlardı. arkadaşı ülkesinde başarılı bir bürokrat olmuştu. adam’a göre ise birilerine köle etmişti kendini.
ikisi de diğerinin yeni yaşamını tasvip etmiyordu
oysa adam ile murat çok iyi arkadaştılar gençken. adı bir türlü kitapta geçmeyen ülkede, iç savaş çıkmadan önce.
tek ikisi yoktu, kalabalık bir arkadaş gurubuydular. hemen hepsinin dinleri farklıydı ama arkadaşlık yapabiliyorlardı. ülke içsavaş öncesi huzur dolu bir yerdi.
aslında gruptaki her arkadaşın içinde, sakladıkları hikayeler vardı. adam da saklıyordu içinde ailesinin hikayesini. acı doluydu herkesin hikayesi. gençlik acının evde bırakıldığı, düşünmeden keyifli anlar geçirilecek zamandı. arkadaşlık, düşünmeye maniydi aslında. ondan kıymetliydi.
insan arkadaşı ile beraberken o anı yaşar sadece. ne önceyi düşünür ne sonrayı. o anı yaşadıkça keyif almaya devam eder, andan.
adam ve arkadaşları da öyle arkadaş idiler. yedikleri içtikleri ayrı gitmiyordu ama kimse kimse hakkında fazla bir şey bilmiyordu. o an bu hiçbirinin umurumda değildi. güzel zaman geçiriyorlardı.
iç savaş can acıtmaya başlayınca, huzur kaçınca, gidebilen, gidebildiği kadar uzağa gitti. canı az yanan ya da gidemeyen de kaldı savaşın ortasında.
bir gün murat’ın karısı adam’ı arayınca geçmiş kıpırdanmaya başladı yeniden. murat çok hasta idi. karısı adam’ın onu görmesini istiyordu. aralarındaki küslüğün bitmesini istiyordu.
adam, hoca olmuştu fransada. kendinden başarılı bir insan çıkarmıştı. bunların hiçbirini ona memleketi veremezdi. memleketini düşünmeye başladı. karısı ile konuştu ve istemeye istemeye geçmişine dönmeye karar verdi.
hazırladığı bir araştırma için, değişiklik olur diye, avuttu kendini.
annesinin babasının ülkesine doğru yola çıktı.
aklına arkadaşlarında geçmişe dönmesi fikri geldi. hepsine mail attı. buluşalım, dedi eski günlerdeki gibi.
gençlikte yaşananların, spontan olduğunu bilmiyordu. her şey aynı olabilir sandı. herkes aynı kalabilir sandı. kendinin, ne kadar değiştiğini, ülkesine gidince farketti.
insan bir yerleri bıraktığında, orda kalan yanı oluyor. o yanı, döndüğü zaman her şeyin aynı şekilde, onu beklediğini söylüyor. özlem duymaya sebep olan, acı çektiren yan, o yan. hâlbuki gidenle gidiyor, yaşananlar. dönünce olmuyor eskisi gibi. yeniler geliyor, yenilerin oluyor oralar. hele yeni bir yaşam kurulabilmişse gidilen yerde. gezegen adil davranıyor. kimseye ikinci bir hayat bırakmıyor. herkes, sadece yaşadığı hayatın sahibi olabiliyor.
aynı şey arkadaşlık için de geçerli. arkadaşlık gurupları, bir kişinin organize ettiği gruplar. kimsenin farkında olmadığı bir kişi herkesi çekip çeviriyor, bir araya topluyor. o kişi her zaman aynı kişi olmuyor. el değişiyor gurubun lideri, kimse fark etmeden. gruba kimse liderlik yapmazsa gurup dağılıyor.
adam, lider olmuştu farkında değildi. murat’ın hastalığı ise her şeyi yeniden başlatan adım olmuştu. adam, aslında kendi başına murat’a ve memlekete katlanmak istemiyordu o yüzden herkesi murat için çağırıyordu. herkesin memleketi ile yüzleşmesini istiyordu. tek giden o değildi, tek dönen o olmak istemedi. derdini paylaşmak istedi. arkadaş gurubunda da öncü olanın bir derdi olur ekseriyetle. sıkılan insan, insan arar çevresinde. sıkılan insan paylaşmak ister bir şeyleri. kimi çok dolu olur, taşar. tutamaz kendine yaşadıklarını. paylaşacak insan arar kendine. dolu insanlardır arkadaş arayanlar.
kendine kurduğu yeni yaşam ile doludur, adam. üniversite ile doludur. en az onun kadar dolu olan, karısı ile doludur. memleketi ve murat’ın görme için geçmişindeki arkadaşlarına ihtiyaç duyar. paylaşmak zorundadır. kendi başına üstesinden gelmek istemez.
romandaki memleket sorgulaması, aile sorgulaması, arkadaş sorgulaması, vatandaşlık sorgulaması, beni çok etkiledi. sahip olduğumuz her değer, ihtiyacımız olduğu için var. ihtiyacımız olmayan değerlerin yerine, yeni değerler geliyor.
yaşam aynı gitmiyor. bence gitmemeli de. yaşam bizi güncelliyor. bedenimizi güncelliyor. bu duruma ya müdahil olacağız ya da kendi yaşamımızın seyircisi olacağız. göç güncellemeye müdahil olmak bence.
kitabın sonunda göçmenlere saygım daha da arttı.
sadece ben, memleketimi memlekette bıraktım sanıyordum. amin maalouf'ta memleketini memlekette bırakmıştı. iyi de yapmıştı yoksa amin maalouf olamazdı. bence kendini yazdı. adam, kendiydi. okunası, klasik olunası bir kitap.
devamını gör...