edebiyat aleminin dönüşmeye başladığı şeydir.

kitap evlerini gezdiğimiz zaman artık edebiyat adına çok az şey yapıldığını görüyoruz. saçma sapan kitaplar çok satanlar listesinde zirveyi kimseye bırakmıyor. bu listeleri ciddiye aldığım için falan değil ama yine de bu listeler sayesinde birilerinin edebiyatçı olması, öyle görülmesi çok rahatsız edici.

öncelikle islami içerikli gibi görünen ama aslında sadece ticari olan ve hedef kitlesine de istediğini veren bir kitaplar grubu var. daha önce hakkında tanım yazdığım muhabbet duaları aşkın dorukları isimli bir kitap bunun en açık örneklerinden biri.

diğer bir grupsa siyasi içerikli gibi görünen ama aslında içinde en ufak bir teori barındırmayan kitaplardan oluşuyor. muhtemelen gölge yazarlar tarafından yazılmış olan bu kitaplar ağırlıklı olarak gücü elinde bulunduran siyasi akımın üst seviyelerinde bulunan insanların kitapları oluyor.

diğer kitaplarsa herkesin malumu olduğu üzere internet üzerinden yayın yapan ve çoğu uçmalı kaçmalı kitaplardan oluşan bir içeriğe sahip olan bir uygulamada ortaya çıkan garip garip kitaplar. insanların ne okuduğu, bundan ne kadar keyif aldığı beni ilgilendirmez ama en azından bunların edebiyat olmadığı, eğlencelik karalamalar olduğu görülse güzel olur bence.

bir kitap satış sitelerinin masrafını yazarların ödediği kitapları var. parayı verip kitabı bastıran insanlar bir anda yazar oluyor. kitabı olan insanların kendileri de yazar olduklarına inanıyorlar. bu kitaplar genelde şiir kitaplarıdır. hacı iğdelerimi kesti tarzı şiirlerden oluşan bu kitap gibi şeyler gerçekten edebiyat severlerin canı çokça sıkıyor.

velhasılı kötü edebiyat çöplüğünden gelen koku dayanılmaz olmaya başladı.
devamını gör...
sadece türkiye için geçerli olan durum. en çok satan ilk 10 kitabın 9'u, size bomboş vaadler ve tavsiyeler pompalayan kişisel gelişim kitapları. dünyada pek öyle değil, gayet güzel edebiyat yapılıyor hala. aramaya inanalım.
devamını gör...
bu piyasanın içinde olan ve bir süre para dahi kazanmış birisi olarak şunu diyebilirim ki tamamen haklısın ama tabii ki yayınevlerinin nasıl bir yapıda olduklarını bilmemenden dolayı derinlerine inemediğin durumlar var. en başta kaliteli içeriğe verilmeyen önem.

şu an bitmiş ve okurlarım tarafından çok beğenilmiş bir kitabım var. merak etme o dandik sitelerde yazmıyorum wordpress'te sayfam var orada yazıyorum. neyse konumuza dönelim. bütün yayınevlerine başvurdum. bir yıl onların dönmesini bekledim ve sonuç olarak çoğu ya hiç dönüş yapmadı ya da içeriğin kitlelerine hitap etmediğini daha basit bir üslup ve konu tercih etmem gerektiğini söylediler. bu arada kitabım tarihi kurgu/polisiye. yan konular olarak psikoloji ve sosyolojiye de değiniyorum. bazı yayınevleri en azından tavsiyelerde bulundu ve dönüş yaptı ama bazı yayınevleri dönüş yapma tenezzülünde dahi bulunmadı. ben zorla iki üç kere mesaj attım ya da direkt merkezlerine giderek bilgi aldım. kabul edilmemedeki en büyük neden popülariteye hitap etmememdir. bazıları bunu bizzat belirtti hele de sorun yaşamamak için isim vermek istemediğim bir yayınevi var, sadece malum kitap yazma sitelerindeki cinsel temalı kitapları basıyor. evet o aklına gelen yerler. şu an yayınevleri ikiye bölünmüş durumda. ayrıca yan bir yayınevi çeşidi var ki ismini en son vereceğim çünkü öveceğimden dolayı sorun yaşayacağımı düşünmüyorum. yayınevlerinin bir kısmı hala kaliteli eserler basıyorlar ama satma garantisi arıyorlar. siz bu dönemde dostoyevski olsanız eğer instagram fenomeni ya da malum site de milyonlar okunan bir yazar değilseniz umursamıyorlar. ha tabi ya da eskilerden gelen ünlü bir yazarsanız o zaman dikkate alırlar. ikinci kısımsa başlığı açan yazarında bahsettiği gibi parayı ver düdüğü çal mottolu yayınevleri. onlar zaten piyasanın yüz karaları. sayelerinde her yer birbirinin kopyası işe yaramaz, edebi değeri olmayan kitaplarla doldu. bu gruba popüler olanı bas düşüncesiyle ne bulursa basan yayınevlerini de katabiliriz tabii ki. hatta bir yayınevi var sadece malum sitede popüler olan kitaplar basıyor.

şimdi gelelim sektörün çıkmazında biz hiç basılı kitabı olmayan yazarlara destek olan projeye, "kitapyurdu doğrudan yayıncılık hizmetleri". siz adamsınız adam. eğer bu oluşum olmasaydı kitabımı basma ihtimalim yoktu ama şu an editörlük sürecinde ve sonrasında hata veya eksik bulunmazsa basılacak. gerçi bu oluşumda da her şeyi basıyorlar ama en azından sadece okunacağını düşündükleri kitapları değil bütün kitapları basıyorlar. tek şartları imla ve yazım hatası yapmaman. ha tabi birde reklam yapmıyorlar. bütün satış size ait artık nasıl satarsınız o size bağlı oluyor ama en azından bir şansınız oluyor. öbür türlü hiçbir şansınız olmuyordu. buradan bu sayede basıma hazır kitaplara ulaşabilirsiniz. elbette kalitesiz kitaplar olsa da çok güzel, emek kokan kitaplar var. şu ana kadar amatör yazarlara destek olan tek oluşum kitapyurdudur başka göremedim açıkçası.

biraz konumuzdan koptuk konumuza dönersek, şu an kitap piyasasının çöplüğe dönmesindeki en büyük neden maddiyat kaygısıdır. kitap okuru gitgide azalıyor ve masraflar kurla da bağlantılı olarak artıyor. bunun sonucu olarak yayınevleri para derdine düşmüş durumdalar. o yüzden ahmet ümit dahi popülariteye oynamaya başlamış durumdadır. (bkz: kayıp tanrılar ülkesi) "bu düzen nasıl değişir?" dersen maalesef değişemez. yeni yazarların dışlandığı bu ortamda kaliteli içerikler bir bir azalıyor çünkü olanlarda geçim derdine düşmüş durumda; veya da popüler olmak ve kolay yoldan para kazanmak için malum sitede ergenleri eğlemeyen yazarlar, sadece çok okundukları için kitapları basılıyor. bu da tabii ki emek veren yeni yazarları bu işten soğutuyor. dört yıldır bu piyasadayım ve benle başlayan hiç kimse şu an devam etmiyor. amatör dergim vardı onu bile durdurmak zorunda kaldım çünkü insanların hevesi kırılmış durumda.

kısacası kalite istiyorsak kalitesiz işlere prim verilmemesi gerek ama bunun asla olacağını düşünmüyorum çünkü kötü çocuk tarzı kitaplar hala yazılıyor ve hala çok satıyor. neden? çünkü düşünmek, zeka, bilgi birikimi gibi kitap okumanın temel prensiplerinin hiç birisi bu tarz kitaplarda gerekmiyor. tek gereken okumayı bilmek ve bolca cinsel dürtü.
devamını gör...
endişeli psikolog diye bir podcast dinledim dün. kitaplardan bahsediyordu.
mesela siz bir kitap okuyorsunuz ama edebi açıdan bir değer taşımıyor.
bunu biri yüzünüze vurana kadar onun "kötü" bir kitap olduğunu anlamıyorsunuz.
vurduktan sonra hala o kitabın iyi bir kitap olduğunu düşünmek de sizin yargınız oluyor.
böyle bir şeyler diyordu.
aklımda o kadar kalmış.
peki nasıl sıyrılırız bu kötü edebiyat çöplüğünden?
bence kesinlikle çok satanları değerlendirerek değil.
bu biraz tecrübeyle biraz da interneti sadece komik video izleyerek değil de, kitap yorumlarına bakarak mümkün olabilir.
tecrübe diyorum çünkü ne kadar okursanız, edebi zevkiniz de o denli gelişiyor ve artık o kötü edebiyatı ayırabiliyorsunuz.
gençliğimde ne kadar kumpas teorisi okudum bilemezsiniz.
ve hani şu kitapçılarda satılan beş tl lik "mısır piramitlerini uzaylılar mı yaptı" kitaplarını...
müthiş bir okuyucu değilim, hala kendimi geliştirmeye çalışıyorum.
hep edebi terimlerle kitap yorumlama hayalim vardır ama daha o kadar iyi değilim.bu da benim tembelliğim.
fakat en azından şu çöplüğe yanaşmıyorum artık.
devamını gör...
edebiyatın çöplüğe dönüşmüş ya da dönüşüyor olmasının en önemli sebeplerinden birisi türkiye'de edebiyat dergilerine olan ilginin ve önemin kaybolmasıdır. edebiyat dünyasında haklı bir üne kavuşmuş, kaliteli eserlerin sahibi yazarlara baktığınızda zamanlarında varlık hece gibi ilk aklıma gelen ama daha onlarcası olan dergilerde çalışmalarını sunarak yazarlığa başlamıştır. yani bir ön kabul olarak bu dergilerde edebiyat çevrelerine kendilerini göstermiş, sonra okurun karsisina kendi kitapları ile çıkmıştır. şimdi türkiye'de yayın yapan ve bu işi hakkıyla yapan edebiyat dergileri ya okunmuyor ya da herkesimden insan okuyup anlamasın, entel dantel olduğumuz anlaşılsın diye bir dünya eski ya da yabancı kelimeler ve edebiyat oyunları ile okurun eğlenerek öğrenmesine mani olacak yazılar yaziyor. okur da doğal olarak kafa , ot, kafka okur gibi tatlı su solculugu ya da popülizm yapan dergilere yöneliyor. bir diğer sebebi de öykü roman şiir dalında ödül veren yarışmaların daha çok kendi çevresindeki yazarlara ödül vermesi. hatta bununla ilgili hatırladığım, benim yakından takip ettiğim sait faik abasıyanık öykü ödülü için ön aday listesinde sermin yaşar ismi geçmişti ve daha önce bu ödülü alan mahir ünsal eriş ödülün popülist soylemlere kurban edildiği konusunda rahatsiigini belirtmişti. burada mahir ünsal eriş'in edebi kişiliği de ayrıca tartışılabilir tabi. bu kısır döngü içinde her önüne gelen kitap yazıyor ama her kitap yazanın bir yazma amacı yok. son yıllarda özellikle iletişim ve can gibi yayınevlerinin prensleri ve prensesleri olan bazı yazarlar da 20'li ve 30'lu yaşlarındaki okurlarını kitap okumanın büyülü dunyasina çekebiliyor. ancak benim gibi 40'lı yaşlara geldiğinizde bir kitapevinin rafları arasında dolasirken bu yazarları oldukça çocuksu buluyor ve gündelik telasları gündelik bir dil kullanarak yazmışlar düşüncesine kapiliyorsunuz. şimdi bu noktada eleştirmenlerden iyi yorumlar almış, edebi eser olarak nitelendirilmis kitaplara baktığımda ise ya metaforlar ve duygusal metinler ile ortada bir olay ve kurgunun olmadığı kitaplar görüyorum. ilk aklıma gelen latife tekin unutma bahçesi ve aslı erdoğan kırmızı pelerinli kent. kötü ya da iyi diye bir yorumda bulunamam ben edebiyat eleştirmeni değilim. ancak günümüz türk edebiyatı saatleri ayarlama enstitüsü ya da çalıkuşu gibi kurgu romanları çok tercih etmiyor diyebir miyiz ? bilinç akışı türü farklı zamanlarda gidip gelen, kahramanın hafif eserikli olduğu romanlar daha çok ilgi cekiyor. hem yazan açısından hem okuyan açısından. ya da hep belli bir kesimin belli bir siyasi düşüncenin beğeneceği kitaplar yazan yazarların kitaplarıni görüyorum. buket uzuner,ece temelkuran, ayşe kulun vs...onların da eserlerini eleştirecek kuvvette değilim, edebiyatçının siyasi bir figür olmasına da karşı değilim fakat edebiyatçının karşı olduğu siyasi figurden daha çok karşı olduğu bir halk kitlesi olması bana tuhaf ve saçma geliyor. güçlü bir dil ve anlatım tarzı yakalayabilmis, her kesimin dikkatini ceken, bir derdi merakı olan,haklı ya da haksız doğru ya da yanlış ama edebi bir üslup, yapı, temel olusturmus, tüm insanlığı kucaklayan bir yazar bulmak da neredeyse imkansız hale geldi. çünkü kitap da artık bir ticari meta haline geldi. kitap da artık zamanımızın insanı için gerçekten boş zamanımızı değerlendirme etkinliği halini aldı. yazardan daha şovenist, daha siyasal daha provokatör bir okur kitlesi oluşmaya başladı. yaşar kemal, aziz nesin,can yücel okumayanlarin yobaz ve cahil, mustafa kutlu, sezai karakoç okuyamayanlarin çapulcu ve vatan haini olarak yaftalandigi bir ülke haline döndük.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"kötü edebiyat çöplüğü" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim