modern teknolojinin insana etkileri
başlık "art of seduction" tarafından 16.03.2021 15:22 tarihinde açılmıştır.
1.
kısa vadede insanı konfora ulaştırsa da uzun vadede faydasından çok zararı olduğunu gözlemlediğim sonuçlar doğuruyor. bu yüzden meydana getirilen çevre insanın gelişimine uygun değil. bu çevre insanı fiziki, moral, zihni, ahlâki bakımdan geriletmekte.
kendi penceremden baktığımda, rahatlıkta meydana getirilen bu kötü ortam teknolojinin fazla gelişmesinin sonucudur diyebilirim. esasında fazla gelişmesi de dememeli çünkü günlük hayatta kullandığımız teknolojinin çok daha üstü zaten savunma sanayiinde mevcut. fazla yaygınlaşması daha doğru olacaktır sanırım.
insan zekâsı maddeyi anlar ve bu ona ilmi ilerlemeler sağlar. ama bildiğimiz gibi insan sadece zekâdan ibaret değil. onun başka cepheleri; kişiliği, ruhu, gönlü, duyguları, sezgileri var. bunlar ihmal edilemez. teknoloji insanların konforunu yükseltmeyi amaçlasa da aslında gaye, insan ve insanın mutluluğu olmalı.
insan mantık ve zekânın dar alanına hapsedilemez. insandaki moral ve manevi kabiliyetler de geliştirilmeli. insan bir bütün olarak ele alınıp, değişik ortamlar içinde anlaşılmaya çalışılmalı. doğal bilimler, realiteyi parçalara ayırarak inceliyor. bu şekilde çalışmak insan hakkındaki cehaleti azaltmıyor. teknik ve tabii bilimlere önem verildiği kadar insani ve sosyal bilimlere de önem verilmeli. tarihin, edebiyatın, psikolojinin, sosyolojinin, ahlakın, estetiğin, sanatın önemi bilim ve teknikten daha az değil.
insan bir süreç içinde ve devamlı değişmekte. dünkü insan ve hatta biraz evvelki insan aynı insan değil. dolayısıyla fiziksel bilimlerin metotlarıyla insanı incelemek de yetersiz kalacaktır. insanların içe bakışa, kendileri üzerinde derin bir denetim uygulamaya ihtiyaçları var. zaman zaman olaylardan uzaklaşıp kendini dinlemeli. maneviyatını, hissiyatını güçlendirmeli.
psikoloji, psikiyatri ve diğer insani bilimler aslında henüz emekleme çağında. eski bilgelerin, insanı tanımaya çalışan üstatların metotlarına baktığımızda, eskiden insanların kendilerini tanımaya daha çok vakit ayırdıklarını ve dolayısıyla bunu şu anki “biz”den daha fazla başardıklarını görebiliriz. -ve bunu teknoloji onlara kas gücü, konfor veyahut zaman kazandırmadan önce başarıyorlardı. ne garip dimi?- insani fiziksel yüklerden kurtaran, işlerini daha kısa sürede halletmesini sağlayan bu otomasyon, bu yüksek teknoloji ne yazık ki insana fazladan vakit sağlasa da kendisini keşfetmesinin önüne geçmekte -bakın fırsat vermiyor demiyorum, sadece önüne geçmekte-. teknolojinin getirdiği medeniyet buna engel oluyor. insan etrafındaki değişiklikleri duyumsamıyor. yağmurun, karın, fırtınanın, açlığın, yokluğun, uykusuzluğun, riske atılmanın, yolda yürümenin, yorulmanın, yediği yemeğin farkına varmıyor. bir tık daha artırayım: bana göre organlarımızın faaliyetlerinin yerini aletlerin alması ve ruhsal hastalıklar arasında da bağlantılar çıkacak.
peki, fizyolojiyi bir kenara bırakıp olayı mental anlamda incelersek; her gün vakit geçirmek ve sosyalleşmek için girdiğimiz sosyal medya uygulamalarında gördüğümüz reklamlar, pornografi bilinçaltımızı nasıl etkiliyor? ben söyleyeyim, insanlar gördüklerini zannettiği çoğu şeyi algılamaz oldu artık. bakmak ve görmek arasındaki farkı idrak edemiyorlar bile. dahası, bu uygulamalarda çokça vakit geçirmenin insanın hafızası ve karar verme mekanizması üzerinde çok kötü sonuçlar doğurduğu artık herkesin vâkıf olduğu bir gerçek.
tamam, sorunu kavradık. peki çözümün nedir yani ne yapmalı diye soracak olursanız, insandaki adaptasyon mekanizmaları canlandırılmalı. canlı organizmaların adaptasyon mekanizmaları meydana getirilen suni ortamla geriledi. insan yeterince gayret göstermiyor. - hem mental anlamda hem fizyolojik anlamda.- hâlbuki gayret yani çaba, canlıların varoluş yasasıdır. bir organ ve doku çaba gösterdiği oranda varlığını geliştirir. yani aslında gayret olmazsa organlar bile küçülüyor. adaptasyon mekanizmalarımız bugün rahatımızı sağlayan teknoloji yüzünden işletilemez hale geldi. bu kadar rahat yaşamak insanın lehine değil. bir ağacın köküne az su gibi fazla su vermek de zararlıdır. kimse elini sıcaktan soğuğa sokmuyor, tabii ortamlarda yaşamıyor, gerçekliği hissetmiyor. insanın en yüksek kapasiteye ulaşması için doğal yollardan bu mekanizmalarını canlı tutması gerektiğini düşünüyorum. zorlukla karşı karşıya gelmekten çekinmemeli.
ayrıca bkz: insan kendini keşfetmek için ne yapmalı sorunsalı
kendi penceremden baktığımda, rahatlıkta meydana getirilen bu kötü ortam teknolojinin fazla gelişmesinin sonucudur diyebilirim. esasında fazla gelişmesi de dememeli çünkü günlük hayatta kullandığımız teknolojinin çok daha üstü zaten savunma sanayiinde mevcut. fazla yaygınlaşması daha doğru olacaktır sanırım.
insan zekâsı maddeyi anlar ve bu ona ilmi ilerlemeler sağlar. ama bildiğimiz gibi insan sadece zekâdan ibaret değil. onun başka cepheleri; kişiliği, ruhu, gönlü, duyguları, sezgileri var. bunlar ihmal edilemez. teknoloji insanların konforunu yükseltmeyi amaçlasa da aslında gaye, insan ve insanın mutluluğu olmalı.
insan mantık ve zekânın dar alanına hapsedilemez. insandaki moral ve manevi kabiliyetler de geliştirilmeli. insan bir bütün olarak ele alınıp, değişik ortamlar içinde anlaşılmaya çalışılmalı. doğal bilimler, realiteyi parçalara ayırarak inceliyor. bu şekilde çalışmak insan hakkındaki cehaleti azaltmıyor. teknik ve tabii bilimlere önem verildiği kadar insani ve sosyal bilimlere de önem verilmeli. tarihin, edebiyatın, psikolojinin, sosyolojinin, ahlakın, estetiğin, sanatın önemi bilim ve teknikten daha az değil.
insan bir süreç içinde ve devamlı değişmekte. dünkü insan ve hatta biraz evvelki insan aynı insan değil. dolayısıyla fiziksel bilimlerin metotlarıyla insanı incelemek de yetersiz kalacaktır. insanların içe bakışa, kendileri üzerinde derin bir denetim uygulamaya ihtiyaçları var. zaman zaman olaylardan uzaklaşıp kendini dinlemeli. maneviyatını, hissiyatını güçlendirmeli.
psikoloji, psikiyatri ve diğer insani bilimler aslında henüz emekleme çağında. eski bilgelerin, insanı tanımaya çalışan üstatların metotlarına baktığımızda, eskiden insanların kendilerini tanımaya daha çok vakit ayırdıklarını ve dolayısıyla bunu şu anki “biz”den daha fazla başardıklarını görebiliriz. -ve bunu teknoloji onlara kas gücü, konfor veyahut zaman kazandırmadan önce başarıyorlardı. ne garip dimi?- insani fiziksel yüklerden kurtaran, işlerini daha kısa sürede halletmesini sağlayan bu otomasyon, bu yüksek teknoloji ne yazık ki insana fazladan vakit sağlasa da kendisini keşfetmesinin önüne geçmekte -bakın fırsat vermiyor demiyorum, sadece önüne geçmekte-. teknolojinin getirdiği medeniyet buna engel oluyor. insan etrafındaki değişiklikleri duyumsamıyor. yağmurun, karın, fırtınanın, açlığın, yokluğun, uykusuzluğun, riske atılmanın, yolda yürümenin, yorulmanın, yediği yemeğin farkına varmıyor. bir tık daha artırayım: bana göre organlarımızın faaliyetlerinin yerini aletlerin alması ve ruhsal hastalıklar arasında da bağlantılar çıkacak.
peki, fizyolojiyi bir kenara bırakıp olayı mental anlamda incelersek; her gün vakit geçirmek ve sosyalleşmek için girdiğimiz sosyal medya uygulamalarında gördüğümüz reklamlar, pornografi bilinçaltımızı nasıl etkiliyor? ben söyleyeyim, insanlar gördüklerini zannettiği çoğu şeyi algılamaz oldu artık. bakmak ve görmek arasındaki farkı idrak edemiyorlar bile. dahası, bu uygulamalarda çokça vakit geçirmenin insanın hafızası ve karar verme mekanizması üzerinde çok kötü sonuçlar doğurduğu artık herkesin vâkıf olduğu bir gerçek.
tamam, sorunu kavradık. peki çözümün nedir yani ne yapmalı diye soracak olursanız, insandaki adaptasyon mekanizmaları canlandırılmalı. canlı organizmaların adaptasyon mekanizmaları meydana getirilen suni ortamla geriledi. insan yeterince gayret göstermiyor. - hem mental anlamda hem fizyolojik anlamda.- hâlbuki gayret yani çaba, canlıların varoluş yasasıdır. bir organ ve doku çaba gösterdiği oranda varlığını geliştirir. yani aslında gayret olmazsa organlar bile küçülüyor. adaptasyon mekanizmalarımız bugün rahatımızı sağlayan teknoloji yüzünden işletilemez hale geldi. bu kadar rahat yaşamak insanın lehine değil. bir ağacın köküne az su gibi fazla su vermek de zararlıdır. kimse elini sıcaktan soğuğa sokmuyor, tabii ortamlarda yaşamıyor, gerçekliği hissetmiyor. insanın en yüksek kapasiteye ulaşması için doğal yollardan bu mekanizmalarını canlı tutması gerektiğini düşünüyorum. zorlukla karşı karşıya gelmekten çekinmemeli.
ayrıca bkz: insan kendini keşfetmek için ne yapmalı sorunsalı
devamını gör...
2.
devamını gör...
3.
kamburluk. boyun fıtığı.
devamını gör...