orijinal adı: über den tod: gedanken und einsichten über letzte dinge
yazar: arthur schopenhauer
yayım yılı: 1788
schopenhauer'ın ölümün kaçınılmazlığı ve hayatın bir parçası olduğu gerçeğini görmezden gelerek, kendi yarattığımız cehennemde yaşamaya devam etmek yerine, ölümü hayatın içine entegre ederek daha anlamlı bir varoluşa ulaşmanın yollarını aradığı eseri.
yazar: arthur schopenhauer
yayım yılı: 1788
schopenhauer'ın ölümün kaçınılmazlığı ve hayatın bir parçası olduğu gerçeğini görmezden gelerek, kendi yarattığımız cehennemde yaşamaya devam etmek yerine, ölümü hayatın içine entegre ederek daha anlamlı bir varoluşa ulaşmanın yollarını aradığı eseri.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "zamansız kelebek" tarafından 21.08.2024 22:27 tarihinde açılmıştır.
1.
1788/ 1860 yılları arasında yaşamış alman yazar ve filozof arthur schopenhauer imzalı 128 sayfalık eser; insanın ölümünü vâroluş kavramı ekseninde felsefik bir bağlamda irdelediği eser olduğu söylenebilir.
kitabımı ahmet aydoğan çevirisi ile okudum; çevirisi iyiydi ve pek yazım hatasına rastlamadım.
kitabımızın konusuna gelecek olursak; yazar ölümü biyolojik bir sondan ziyâde insanın hayatına yön vermesi gereken bir son olarak görüyor.
ölümü dramatize etmeden ve ölümün insan için önemini vurgulayarak anlatmayı seçmiş.
ona göre ölüm bir bilinmezliktir, insan kendi ölümünün farkında olmayacaktır ve eğer ölümden sonrası yoksa kesin olarak bir hiç hâline gelecektir. ölümden sonrası yoksa sonra hiçbir şey olmayacağı için ölü olduğunu da bilmeyecektir.
yazar ölümü aynı zamanda tanınmış filozofların ölüme dair yaklaşımlarını da esas alarak ya da örnek vererek, onlarla temellendirerek anlatıyor.
batılının ölüm karşısındaki tavrının daha farklı olma ihtimâli üzerinde durduğu da söylenebilir.
ölüm evrensel ama ölüme bakışımız özneldir.
herkes ölür ama herkesin ölümü ve ölümü karşılama biçimi birbirinden farklıdır.
tıpkı yaşamının da farklı olduğu gibi.
arthur schopenhauer aynı zamanda ölümün insanın hayatını dizginlemesi ve eylemlerine çekidüzen vermesi için bir olanak, bir fırsat olduğunu da belirtiyor.
ölümün bilincinde olan insanın ona göre yaşaması, insanın asla bu dünyaya ait olamayacağı gerçeği ve ölümün felsefik anlamı kitabın genel konusunu oluşturuyor.
kitap hakkında konuşmam gerekirse;
kitabı beğendim, yazarın nesnel yaklaşımları ve olaya bakış açısının keskinliği kitabı güçlü kılan unsurlardandı.
alıntı içine aldığım birkaç cümlesini bırakıp tanımımı burada bitiriyorum.
kitabımı ahmet aydoğan çevirisi ile okudum; çevirisi iyiydi ve pek yazım hatasına rastlamadım.
kitabımızın konusuna gelecek olursak; yazar ölümü biyolojik bir sondan ziyâde insanın hayatına yön vermesi gereken bir son olarak görüyor.
ölümü dramatize etmeden ve ölümün insan için önemini vurgulayarak anlatmayı seçmiş.
ona göre ölüm bir bilinmezliktir, insan kendi ölümünün farkında olmayacaktır ve eğer ölümden sonrası yoksa kesin olarak bir hiç hâline gelecektir. ölümden sonrası yoksa sonra hiçbir şey olmayacağı için ölü olduğunu da bilmeyecektir.
yazar ölümü aynı zamanda tanınmış filozofların ölüme dair yaklaşımlarını da esas alarak ya da örnek vererek, onlarla temellendirerek anlatıyor.
batılının ölüm karşısındaki tavrının daha farklı olma ihtimâli üzerinde durduğu da söylenebilir.
ölüm evrensel ama ölüme bakışımız özneldir.
herkes ölür ama herkesin ölümü ve ölümü karşılama biçimi birbirinden farklıdır.
tıpkı yaşamının da farklı olduğu gibi.
arthur schopenhauer aynı zamanda ölümün insanın hayatını dizginlemesi ve eylemlerine çekidüzen vermesi için bir olanak, bir fırsat olduğunu da belirtiyor.
ölümün bilincinde olan insanın ona göre yaşaması, insanın asla bu dünyaya ait olamayacağı gerçeği ve ölümün felsefik anlamı kitabın genel konusunu oluşturuyor.
kitap hakkında konuşmam gerekirse;
kitabı beğendim, yazarın nesnel yaklaşımları ve olaya bakış açısının keskinliği kitabı güçlü kılan unsurlardandı.
alıntı içine aldığım birkaç cümlesini bırakıp tanımımı burada bitiriyorum.
devamını gör...