1965 tarihli aynı isimli romandan; kitabın yazarının da içinde olduğu bir ekip tarafından uyarlanan senaryosu ile 1967 tarihinde amerikalı yönetmen stuart rosenberg'im imzası ile beyazperdeye aktarılan film, önemsiz bir suçtan hapis cezasına çarptırılan luke'un hapisten ve ağır çalışma koşullarının da eşlik ettiği baskı ve zulümden kaçma çabasını anlatıyor. filmin orijinal adı; cool hand luke.
yönetmen: stuart rosenberg
oyuncular:
paul newman
george kennedy
strother martin
j.d. cannon
lou antonio
robert drivas
oyuncular:
paul newman
george kennedy
strother martin
j.d. cannon
lou antonio
robert drivas
akademi ödülleri 1968 - en iyi yardımcı erkek oyuncu
laurel ödülleri 1968 - en iyi yardımcı erkek oyuncu
laurel ödülleri 1968 - en iyi yardımcı erkek oyuncu
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "ericcartman" tarafından 22.12.2020 02:14 tarihinde açılmıştır.
1.
sinema tarihinin en iyi anti-kahramanlarından birini barındıran filmdir. luke film boyunca tanrı, iktidar ve karşısına çıkan her otoriteye kendi tarzında başkaldırır. kısa sürede luke'un diğer mahkumların idolü haline gelmesinin sebebi de onun bu karşısına çıkan her otoriteye karşı takındığı kayıtsızlıktır. her seferinde kaçmaya çalışması, yönetimin ona bir türlü boyun eğdirememesi bir şekilde onu özgürlüğün sembolü haline getirir. filmin başlarında dragline ile olan dövüş sahnesindeki tutumunu filmin sonuna kadar sürdürür.
kaçma girişiminden sonra hapishane müdürünün luke'a söylediği "what we've got here is failure to communicate" sinema tarihinin en iyi repliklerinden biri olmuştur. ayrıca guns n' roses - civil war'ın girişinde bu konuşma yer alır.
--- alıntı ---
luke: i can eat fifty eggs.
dragline: nobody can eat fifty eggs.
convict: you just said he could eat anything.
dragline: did you ever eat fifty eggs?
luke: nobody ever eat fifty eggs.
--- alıntı ---
kaçma girişiminden sonra hapishane müdürünün luke'a söylediği "what we've got here is failure to communicate" sinema tarihinin en iyi repliklerinden biri olmuştur. ayrıca guns n' roses - civil war'ın girişinde bu konuşma yer alır.
--- alıntı ---
luke: i can eat fifty eggs.
dragline: nobody can eat fifty eggs.
convict: you just said he could eat anything.
dragline: did you ever eat fifty eggs?
luke: nobody ever eat fifty eggs.
--- alıntı ---
devamını gör...
2.
1967 yapımı stuart rosenberg filmi. zaten isa göndermeleri ile dolup taşan film bana green day grubunun meşhur jesus of suburbia'sını anımsatıyor. bir kahramana hatta direkt isa'ya dönüşen luke karakteri paul newman'ın o çarpık, biraz delivari ve insanı delip geçen gülümsemesi ile yükseldikçe yükselmiştir. bu film; "hapishaneden kaçış temalı bir film madem o zaman biraz aksiyon görelim" diyen kitleyi memnun etmez, temasına nazaran tamamen durağan geçen bir film zaten çoğu insanın aklında o meşhur iddia sahnesi ile kazınmıştır ama bana kalırsa filmin bunun dışında onlarca etkileyici sahnesi vardı.
luke'un dragline ile mücadele ettiği sahne hem sinema dünyası için unutulmayacak bir sahne hem de luke karakterini çözümlemek için ideal bir andı. filmin açılış sekansında bile luke karakterinin o yarı deli tavrını zaten anlaşılıyordu ama bu sahnede dragline onu dövmekten bıkana kadar hırsla kalkıp dayak yemeye devam etmesi karakterin genel bir portresini çizmeye yetiyor.
diğer bir etkileyici sahne luke'un annesi ile yaptığı son konuşma sahnesi ama bu sahneyi bu kadar vurucu yapan harry dean stanton'ın sakince just a closer walk with thee diye şarkıya girmesi ve luke'un annesi ile vedalaşmasının hemen ardından stanton'ın buğulanmış gözlerini uzaklara dikip şarkıya devam etmesidir bana kalırsa hatta o meşhur sahneyi de ekleyeyim buraya:
luke'un annesinin ölümünden sonra hücreye kapatılması yine ekrana bakıp sövüp saydığım bir sahneydi. luke'un ikinci kaçışından sonra bilerek tabağına fazladan yemek konulması -yemek bitmezse geceyi tek başına hücrede geçirmesi gerekecekti- ve hapishanede bulunan herkesin kendi yemeklerini bitirmelerine rağmen luke'a yardımcı olmak için onun yemeğinden sırayla bir kaşık almaları muhtemelen film boyunca beni ağlatmaya yaklaşmış az sayıda sahneden biridir yine.
başlık sahibi yazar biraz bahsetmiş ama ben tüm repliği yine de ekleyeyim. guns n' roses dinleyenler civil war şarkısının girişindeki o repliği anımsayacaklardır: "what we've got here is... failure to communicate. some men you just can't reach. so you get what we had here last week, which is the way he wants it... well, he gets it. i don't like it any more than you men."
strother martin'in o meşhur repliğinin geçtiği sahne yine cool hand luke filminin muhtemelen en akılda kalan ikinci sahnesiydi ki luke karakterinin vurulmadan önce pencereden bakıp; "what we've got here is... failure to communicate" dedikten sonra vurulup öldüğü sahne aynı şekilde çarpıcıdır.
luke'un vurulmadan önce tanrı ile yaptığı tek taraflı konuşma sahnesi için ise pek az şey söyleyebilirim, newman o sahnede sanatın vücut bulmuş hâli gibidir ki zaten replikler de aynı derecede güzeldir.
otoritenin kırılganlığını son dakika suratımıza çarpmış olan gözlük kırılma sahnesine değinmeyeceğim o kadar spoiler okuduysanız açıp izleyin zaten. o sahnenin etkisi okununca değil izlenince çarpıcı bir hâle geliyor.
"sometimes nothing can be a real cool hand"
luke'un dragline ile mücadele ettiği sahne hem sinema dünyası için unutulmayacak bir sahne hem de luke karakterini çözümlemek için ideal bir andı. filmin açılış sekansında bile luke karakterinin o yarı deli tavrını zaten anlaşılıyordu ama bu sahnede dragline onu dövmekten bıkana kadar hırsla kalkıp dayak yemeye devam etmesi karakterin genel bir portresini çizmeye yetiyor.
diğer bir etkileyici sahne luke'un annesi ile yaptığı son konuşma sahnesi ama bu sahneyi bu kadar vurucu yapan harry dean stanton'ın sakince just a closer walk with thee diye şarkıya girmesi ve luke'un annesi ile vedalaşmasının hemen ardından stanton'ın buğulanmış gözlerini uzaklara dikip şarkıya devam etmesidir bana kalırsa hatta o meşhur sahneyi de ekleyeyim buraya:
luke'un annesinin ölümünden sonra hücreye kapatılması yine ekrana bakıp sövüp saydığım bir sahneydi. luke'un ikinci kaçışından sonra bilerek tabağına fazladan yemek konulması -yemek bitmezse geceyi tek başına hücrede geçirmesi gerekecekti- ve hapishanede bulunan herkesin kendi yemeklerini bitirmelerine rağmen luke'a yardımcı olmak için onun yemeğinden sırayla bir kaşık almaları muhtemelen film boyunca beni ağlatmaya yaklaşmış az sayıda sahneden biridir yine.
başlık sahibi yazar biraz bahsetmiş ama ben tüm repliği yine de ekleyeyim. guns n' roses dinleyenler civil war şarkısının girişindeki o repliği anımsayacaklardır: "what we've got here is... failure to communicate. some men you just can't reach. so you get what we had here last week, which is the way he wants it... well, he gets it. i don't like it any more than you men."
strother martin'in o meşhur repliğinin geçtiği sahne yine cool hand luke filminin muhtemelen en akılda kalan ikinci sahnesiydi ki luke karakterinin vurulmadan önce pencereden bakıp; "what we've got here is... failure to communicate" dedikten sonra vurulup öldüğü sahne aynı şekilde çarpıcıdır.
luke'un vurulmadan önce tanrı ile yaptığı tek taraflı konuşma sahnesi için ise pek az şey söyleyebilirim, newman o sahnede sanatın vücut bulmuş hâli gibidir ki zaten replikler de aynı derecede güzeldir.
otoritenin kırılganlığını son dakika suratımıza çarpmış olan gözlük kırılma sahnesine değinmeyeceğim o kadar spoiler okuduysanız açıp izleyin zaten. o sahnenin etkisi okununca değil izlenince çarpıcı bir hâle geliyor.
"sometimes nothing can be a real cool hand"
devamını gör...
3.
sözlükte henüz başlığı açılmamış olmasına şaşırdığım; yönetmenlik koltuğunda stuart rosenberg'in, başrolünde paul newman'ın bulunduğu 1967 yapımı hapishane filmi. ımdb puanı 8,1'dir.
filmi izlediğimde henüz liseli bir ergen olduğum için aklımda pek fazla detay kalmadı lakin bunun, istesem dahi spoiler veremeyeceğim için aynı zamanda bir avantaj olduğunu düşünüyorum.
film, luke abimizin sarhoş olduğu bir gece kasabanın parkmetrelerine zarar vermesiyle başlar. akabinde kendisi abd'nin güney eyaletlerinde bulunan, ağır şartlarından dolayı o dönemlerde toplama kamplarını andıran hapishanelerden birine gönderilir ve olaylar gelişir.
film, 1967 yapımı olmasına rağmen günümüzde bile sıradışı kabul edilebilecek bir hapishane filmidir. klişe bir "hapishaneden kaçış" teması yoktur. hata klişeyi bırakın, filmin teması bile hapishaneden kaçış değildir.
filmin isminde yer alan "cool hand" ibaresinden de anlayacağınız üzere şahsına munhasir, otoriteden nefret eden luke abimizin hapishane maceralarını anlatır. bulunduğu hapishanenin aşırı otoriter yönetimi ve zor şartlarına rağmen her zaman başına buyruk hareket eden luke, kısa zamanda mahkumların idolü, gardiyanların ise düşmanı haline gelir.
filmi ayricakli kılan en önemli faktör, luke'un başına buyrukluğu değildir. luke'un tam olarak "senin benim gibi" bir insan olmasıdır. luke hapishaneye girdigi gün 3-5 psikopat mahkumu tek başına dövmez, muhteşem zekasıyla harika planlar kurmaz. aksine luke yeri gelir ölümüne dayak da yer, yeri gelir herkesin alay konusu da olur. luke bizlere, insanın otoriteye başkaldirması ve tavrını ortaya koyması için süper kahraman olmaya ihtiyacı olmadığını öğretir. ihtiyacımız olan şeyler yalnızca inanç ve özgüvendir.
filmi izlediğimde henüz liseli bir ergen olduğum için aklımda pek fazla detay kalmadı lakin bunun, istesem dahi spoiler veremeyeceğim için aynı zamanda bir avantaj olduğunu düşünüyorum.
film, luke abimizin sarhoş olduğu bir gece kasabanın parkmetrelerine zarar vermesiyle başlar. akabinde kendisi abd'nin güney eyaletlerinde bulunan, ağır şartlarından dolayı o dönemlerde toplama kamplarını andıran hapishanelerden birine gönderilir ve olaylar gelişir.
film, 1967 yapımı olmasına rağmen günümüzde bile sıradışı kabul edilebilecek bir hapishane filmidir. klişe bir "hapishaneden kaçış" teması yoktur. hata klişeyi bırakın, filmin teması bile hapishaneden kaçış değildir.
filmin isminde yer alan "cool hand" ibaresinden de anlayacağınız üzere şahsına munhasir, otoriteden nefret eden luke abimizin hapishane maceralarını anlatır. bulunduğu hapishanenin aşırı otoriter yönetimi ve zor şartlarına rağmen her zaman başına buyruk hareket eden luke, kısa zamanda mahkumların idolü, gardiyanların ise düşmanı haline gelir.
filmi ayricakli kılan en önemli faktör, luke'un başına buyrukluğu değildir. luke'un tam olarak "senin benim gibi" bir insan olmasıdır. luke hapishaneye girdigi gün 3-5 psikopat mahkumu tek başına dövmez, muhteşem zekasıyla harika planlar kurmaz. aksine luke yeri gelir ölümüne dayak da yer, yeri gelir herkesin alay konusu da olur. luke bizlere, insanın otoriteye başkaldirması ve tavrını ortaya koyması için süper kahraman olmaya ihtiyacı olmadığını öğretir. ihtiyacımız olan şeyler yalnızca inanç ve özgüvendir.
devamını gör...