1.
bir eugenia collier öyküsüdür.
üniversite yıllarında kısa öykü dersinde okutulan ve satır satır aklımda kalan öyküdür. üniversitede derste okuduğumuz öykülerin tamamı not almak, ders geçmek için okunduğu için asla içime işlemez, işimi görene kadar aklımda kalır, sonra da uçar giderdi.
hocamızla öyküyü okumaya başladığımızda ben çoktan dersi dinlememeye karar verip çantamdan çıkardığım kitap ile ilgilenmek üzereydim ama anlatıcı 14. kattaki odasından aşağı doğru bakıp taksisine gitmekte olan abisini bir böcek gibi gördüğünü söylediği anda bir anda dikkatim öyküye kaydı. belki şans, belki edebiyat tanrılarının bir oyunu ile gerçekleşen bir tesadüf öyküye olan ilgimi artırdı. zira çantamdan çıkardığım kitap da böceğe dönüşen bir adam ile başlıyordu.
iki öykünün başlangıçlarındaki benzerlik buradan öteye geçmiyordu çünkü elimdeki kitaptaki böcek ailesi tarafından dışlanırken bu öyküdeki abi charley büyük bir sevgi ve minnetle anılıyordu.
o yüzden korku dolu düşlerinden uyanmış olan böcekten kurtulup 14. kattaki odasından bakıp uzaklaşmakta olan abisini izleyen anlatıcının hikayesine odaklandım.
yedi kişilik bir çiftçi ailesinin okumuş tek üyesi idi camdan bakan kardeş, taksisine doğru yürüyen abi ise güleryüzü ve merhameti ile onun için çok şey yapmış bir adamdı.
bu öykü iki kardeş arasında bir kese kağıdı içine konulmuş olarak el değiştirmek üzere hikayeye giren tatlı patates turtasının merkezde olduğu bir öyküydü.
peki annesi neden ailenin okumuş ve bir birey olmayı becermiş, beyazların arasında onurlu bir yer elde etmiş tek oğluna tatlı patates turtası göndermişti? bunun nedenini çoktan anladınız bence. fakirlik içinde, sürekli hesaplar yaparak ama iyi niyetlerini hiç kaybetmeden yaşayan bu ailenin çocukları için yapılabilecek en ucuz tatlı budur çünkü.
bir ailenin okumuş üyesi ile gurur duymasının, kenar bir mahalleden kendini kurtaran aile ferdi ile göğüslerinin kabarmasının, fedakarlık ve kardeş sevgisinin öyküsüdür bu.
dikkat edin okurken gözünüze bir şey kaçmasın.
üniversite yıllarında kısa öykü dersinde okutulan ve satır satır aklımda kalan öyküdür. üniversitede derste okuduğumuz öykülerin tamamı not almak, ders geçmek için okunduğu için asla içime işlemez, işimi görene kadar aklımda kalır, sonra da uçar giderdi.
hocamızla öyküyü okumaya başladığımızda ben çoktan dersi dinlememeye karar verip çantamdan çıkardığım kitap ile ilgilenmek üzereydim ama anlatıcı 14. kattaki odasından aşağı doğru bakıp taksisine gitmekte olan abisini bir böcek gibi gördüğünü söylediği anda bir anda dikkatim öyküye kaydı. belki şans, belki edebiyat tanrılarının bir oyunu ile gerçekleşen bir tesadüf öyküye olan ilgimi artırdı. zira çantamdan çıkardığım kitap da böceğe dönüşen bir adam ile başlıyordu.
iki öykünün başlangıçlarındaki benzerlik buradan öteye geçmiyordu çünkü elimdeki kitaptaki böcek ailesi tarafından dışlanırken bu öyküdeki abi charley büyük bir sevgi ve minnetle anılıyordu.
o yüzden korku dolu düşlerinden uyanmış olan böcekten kurtulup 14. kattaki odasından bakıp uzaklaşmakta olan abisini izleyen anlatıcının hikayesine odaklandım.
yedi kişilik bir çiftçi ailesinin okumuş tek üyesi idi camdan bakan kardeş, taksisine doğru yürüyen abi ise güleryüzü ve merhameti ile onun için çok şey yapmış bir adamdı.
bu öykü iki kardeş arasında bir kese kağıdı içine konulmuş olarak el değiştirmek üzere hikayeye giren tatlı patates turtasının merkezde olduğu bir öyküydü.
peki annesi neden ailenin okumuş ve bir birey olmayı becermiş, beyazların arasında onurlu bir yer elde etmiş tek oğluna tatlı patates turtası göndermişti? bunun nedenini çoktan anladınız bence. fakirlik içinde, sürekli hesaplar yaparak ama iyi niyetlerini hiç kaybetmeden yaşayan bu ailenin çocukları için yapılabilecek en ucuz tatlı budur çünkü.
bir ailenin okumuş üyesi ile gurur duymasının, kenar bir mahalleden kendini kurtaran aile ferdi ile göğüslerinin kabarmasının, fedakarlık ve kardeş sevgisinin öyküsüdür bu.
dikkat edin okurken gözünüze bir şey kaçmasın.
devamını gör...