pame radyo yayını
müzik listemin daimi bir parçası olacak ve ancak özel zamanlara saklayacağım bir şarkı** keşfettim, sağolun marikaki.. sözleri de bir o kadar anlamlı ki..
devamını gör...
melisho (yazar)
cindir.
bu gece itibari ile kendisine olan guvenim sifirlanmistir, ikna etmek icin bir kamyon dorsesi havuca ihtiyaci vardir.
cv’ni de sakin yollama, 23 nisan’da sana koltugumu vermeyecegim kucuk rakun. mukavvalardan merdiven yapsan da olll maaazzz.
ps: hayal ettigim nickalti bu degildi.*
bidigit: bu tanim tamamen troll icermektedir, ayrica ikna olundu eyluled %100
iii la le lo, hoccakal kardesim deniz!*
bu gece itibari ile kendisine olan guvenim sifirlanmistir, ikna etmek icin bir kamyon dorsesi havuca ihtiyaci vardir.
cv’ni de sakin yollama, 23 nisan’da sana koltugumu vermeyecegim kucuk rakun. mukavvalardan merdiven yapsan da olll maaazzz.
ps: hayal ettigim nickalti bu degildi.*
bidigit: bu tanim tamamen troll icermektedir, ayrica ikna olundu eyluled %100
iii la le lo, hoccakal kardesim deniz!*
devamını gör...
browni reklamları
aşşırı saçma reklamlar. alt tarafı çikolata yiyeceksin ne gerek var bu kadar romantizme?
devamını gör...
albert camus
tiyatro alanında verdiği eserleri absürd tiyatro değil "varoluşçu tiyatro" olarak adlandırmak daha doğru olacak yazar.
absürd tiyatro, dönem itibariyle en çok varoluşçuluk akımından esinlenmiş olsa da samuel beckett, eugene ionesco,harold pinter gibi yazarların başını çektiği bu tür, görsel-biçimsel ögeler ve dilin kullanımı açısından, geleneksel tiyatroya bir başkaldırıdır.
albert camus ve jean-paul sartre gibi yazarlar ise varoluşçuluk felsefesini geneleksel tiyatro kuralları çerçevesinde aktarmaya çalışmıştır.
absürd tiyatro, dönem itibariyle en çok varoluşçuluk akımından esinlenmiş olsa da samuel beckett, eugene ionesco,harold pinter gibi yazarların başını çektiği bu tür, görsel-biçimsel ögeler ve dilin kullanımı açısından, geleneksel tiyatroya bir başkaldırıdır.
albert camus ve jean-paul sartre gibi yazarlar ise varoluşçuluk felsefesini geneleksel tiyatro kuralları çerçevesinde aktarmaya çalışmıştır.
devamını gör...
kel erkeklerin daha iyi seks yaptığı gerçeği
bu başlığı hangi kel açtı acaba diye düşünmeme sebep olan başlıktır.
devamını gör...
kedi beslemek
kedi evcil olmasının yanında bir anlamda da besleyene yabani hayvan beslemenin hazzını veriyor. köpek gibi ufak bir hediyeye kanmaz kediler. bununla da gururlu olduklarını gösterip karakter dersi veriyorlar. nankörlük hikayesinin ardındaki sebep budur.
devamını gör...
bir kişiden anında soğutan detaylar
şiddete eğilimi olması ve okuduğunu, duyduğunu anlamaması...
devamını gör...
mağara alegorisi
platon'un "devlet" adlı eserinde değindiği alegori. hakkında birkaç şey söylemek isterim:
mağaranın içindekileri nasıl dışarı çıkarabiliriz diye bir soru sormak istiyorum. ama bunun yanında onları dışarı çıkarmanın onlara hakikati öğrenme sürecini öğretmek anlamına geldiğini düşünüyorum. yani dışarı çıkarlarsa, aydınlanma sürecinde kendilerine yer bulurlar. çünkü her ne kadar dışarı çıktı desek de, dışarı çıkan kişinin de gördükleri karşısında bir kabul sunacağı anlamına gelmez.
filozofun nihai görevi bu bakımdan hakikati bildiğini söylememektir. herkesin bir alışkanlığı vardır, mağaradakiler alışkanlıkları neticesinde o durumdalardır ve dışarıyı göremezler. herkesin içinde bir korku vardır ve bu korku yaradılış kökenlidir. o halde bu korkuya karşılık, savaş açmak, yani insanlara hakikati öğretmeye çalışmak ne kadar doğrudur? onları dışarı çıkarmak istiyorsak şayet, bence bu filozofluğa aykırı bir davranıştır. çünkü filozofun görevi yani mağara dışına çıkan kişinin görevi, içinde bulundukları gerçekliğin farkında olmaktır. örneğin karınca kolonileri, karıncalar da kendi içlerinde basbayağı bir gerçekliğe sahiptirler. hatta akıllı varlıklar olduklarını da söyleyebiliriz doğaları gereği. o halde akvaryumda bir balıktan ne farkımız olabilir? bu gerçeğin farkında olmalıdır mağara dışına çıkanın yani filozofun. yani mağara dışında olsa bile bir yalanın içinde olabileceği gerçeği. bu gerçeklikten hareketle filozof şüpheci olmalıdır, yoksa sokrates’in yaptığı gibi tanrılara inandığı düşüncesiyle baldıran zehrini içmek değil. o yüzden idea dünyası ve sezgi dünyası ikilisi tutarlı değildir diye düşünüyorum. daha üst bir gerçekliğin, daha da ilerisi bir bilincin varlığını bilmek gerekir. ve insanlara “bunlar cahil, bunlara bir şey anlatmak” demek yanlıştır. içeri girip tekrar, siyaset felsefesi yapmak da mantıksızdır. onlar yaşadığı toplum içerisinde böyle düşünüyor olabilirler, gerçeği de kucaklıyor olabilirler. o yüzden şüpheci olmak gerekli. tabii o zamandaki site devletlerinin bir getirisi bu siyaset felsefesi… yine de yanlış bir rotaydı kanımca.
mağaranın içindekileri nasıl dışarı çıkarabiliriz diye bir soru sormak istiyorum. ama bunun yanında onları dışarı çıkarmanın onlara hakikati öğrenme sürecini öğretmek anlamına geldiğini düşünüyorum. yani dışarı çıkarlarsa, aydınlanma sürecinde kendilerine yer bulurlar. çünkü her ne kadar dışarı çıktı desek de, dışarı çıkan kişinin de gördükleri karşısında bir kabul sunacağı anlamına gelmez.
filozofun nihai görevi bu bakımdan hakikati bildiğini söylememektir. herkesin bir alışkanlığı vardır, mağaradakiler alışkanlıkları neticesinde o durumdalardır ve dışarıyı göremezler. herkesin içinde bir korku vardır ve bu korku yaradılış kökenlidir. o halde bu korkuya karşılık, savaş açmak, yani insanlara hakikati öğretmeye çalışmak ne kadar doğrudur? onları dışarı çıkarmak istiyorsak şayet, bence bu filozofluğa aykırı bir davranıştır. çünkü filozofun görevi yani mağara dışına çıkan kişinin görevi, içinde bulundukları gerçekliğin farkında olmaktır. örneğin karınca kolonileri, karıncalar da kendi içlerinde basbayağı bir gerçekliğe sahiptirler. hatta akıllı varlıklar olduklarını da söyleyebiliriz doğaları gereği. o halde akvaryumda bir balıktan ne farkımız olabilir? bu gerçeğin farkında olmalıdır mağara dışına çıkanın yani filozofun. yani mağara dışında olsa bile bir yalanın içinde olabileceği gerçeği. bu gerçeklikten hareketle filozof şüpheci olmalıdır, yoksa sokrates’in yaptığı gibi tanrılara inandığı düşüncesiyle baldıran zehrini içmek değil. o yüzden idea dünyası ve sezgi dünyası ikilisi tutarlı değildir diye düşünüyorum. daha üst bir gerçekliğin, daha da ilerisi bir bilincin varlığını bilmek gerekir. ve insanlara “bunlar cahil, bunlara bir şey anlatmak” demek yanlıştır. içeri girip tekrar, siyaset felsefesi yapmak da mantıksızdır. onlar yaşadığı toplum içerisinde böyle düşünüyor olabilirler, gerçeği de kucaklıyor olabilirler. o yüzden şüpheci olmak gerekli. tabii o zamandaki site devletlerinin bir getirisi bu siyaset felsefesi… yine de yanlış bir rotaydı kanımca.
devamını gör...
ankara'nın efsane olmuş mekanları
ankara’ya özgü mekanlardan tek bildiğim aspavadır. sipariş verdiğiniz yemeklerden gelmeden önce, ikramlarıyla karnınızı tıka basa doyururmuşsunuz. rivayetlere göre bu ikramlar insanı kendinden geçirirmiş. ankara’ya gidince uğramak istediğim mekanlardan biri olarak not edilmiştir. aspavaların çeşit çeşit yerleri varmış en güzel ikramı olanı bulmamız gerekecek.
aspavanın açılımı ise; allah sağlık, para, aşk (afiyet)’ versin amin.
aspavanın açılımı ise; allah sağlık, para, aşk (afiyet)’ versin amin.
devamını gör...
sevilen şarkının en vurucu sözleri
ne kadar az yol almışım, ne kadar az.. yolun başındaymışım meğer. (bkz: sezen aksu)
devamını gör...
remziye hisar
değerli çalışmalarıyla dünya çapında itibar kazanmış, türkiye cumhuriyeti'nin biyokimya alanındaki ilk bilim insanlarından. sorbonne'da yüksek öğrenimini tamamlarken marie curie'nin de öğrencisi olmuş ve kendisini örnek almıştır. en büyük arzusu olan modern kimya bilimini öğrencilere öğretmek üzere akademiye geçmeden önce bir dönem, refik saydam hıfzıssıhha enstitüsü'nde* biyokimya uzmanı olarak çalışmıştır. ayrıca her ikisi de yine çok başarılı olan çocuklarından feza gürsey teorik fizikçi ve matematikçi, deha gürsey ise psikiyatristtir.
devamını gör...
israil'in mescid-i aksa'ya saldırması
ne anlatıyorsunuz hala anlamıyorum. yok kılıç hakkıymış, yok araplar da bilmem napmış, yok gazze'den atılan füzeler çok mu hümanistmiş. yani ne alakası var arkadaşlar? şu an israil sadece bize göre değil, uluslararası hukuka aykırı şekilde toprakları işgal altında tutuyor. bm'ye göre 1967'den itibaren işgal ettiği topraklardan çekilmek zorundadır israil. hatta 1983 yılındaki bir kararda barış sever bir üye olmadığını ifade ediyor bm. kılıç hakkı meselesinde de tabii ki birçok olayda duygusal yaklaşıyoruz. ancak artık ortaçağda yaşamıyoruz. kimse şu an ispanya'daki tarihi camilerin kiliseye çevrilmesinden dolayı isyan etmiyor. kılıç hakkı odur çünkü. dediğim gibi bazen bu şekilde olmamasını isteyenler olabilir ama verilen savaş bu değil. ikiyüzlülükten bahsedilmiş ama birçok olayda hümanizm duyarlılığı kasanların müslüman çocukları sivilleri ölünce bu bir savaş denmesi ikiyüzlülüktür. gazze'den 6 füze atılıyor. o da üç beş yere düşüyor israil halkının üzerine atılmış oluyor bu hümanizm miymiş? kaldı ki hamas'ın ne olduğu belli değilken israil'in daha bugün 6 çocuk 30 sivil gazze vatandaşını öldürürken bunu atılan dandik füzelerle karşılaştırmanız ikiyüzlülüktür. eğer mesele müslüman olmayanların öldürülmesine susmamız, müslümanlar ölünce konuşmamız olsaydı, ışid yaptığı saldırıları desteklememiz gerekirdi. ha sizin israil'i meşrulaştırma çabanız gibi onları da meşrulaştıranlar vardır. o ayrı. meseleyi uzatmayayım sırf israil'i kurtarmak için 40 takla atıyorsunuz ancak hiçbiri tutmuyor. meselenin türkiye'nin tanımasıyla da alakası yok. herkesin isteğiyle kurulan, kurulmasına izin veren bir ülke varsın tanınır kaldı ki bu yanlış da olabilir. ama meselenin bununla hiçbir alakası yok. israil her alanda hukuk dışı, insanlık dışı saldırılarda bulunuyor. gazze'ye her saldırdıklarında ölenler hep siviller oluyor, hastaneler bombalanıyor. süper bir mantıkla, böyle müthis bilimsel bakışınızla olayları çözdük sanıyorsunuz. ancak kendinizi kandırıyorsunuz. bütün olayları canınız istediği gibi yerleştirip alakasız olaylara bağlıyorsunuz. bir de doğu türkistan'dakilere niyey ses yükselmiyor diye mazeret bulanlar var. kaç zamandır doğu türkistan için yapılan tepkileri de görüyorum. siz göremiyorsanız onu bilemem. ha tabii ki birçok arap devleti iş türklere gelince susarlar gerçi onlar şimdi de susuyor ya olsun. dahası abd, ab ve ingiltere'de çin aleyhine kararlar çıktı. bunların hiçbiri olmaya da bilirdi. birileri bazı zulümlere susuyor diye sizin başkalarına yapılan zulümlere susmanız adaleti değil, onlardan bir farkımız olmadığını gösterir.
devamını gör...
yanan odun çıtırtısı
rahatlatan citirtidir..
devamını gör...
tüketim çılgınlığı
pandemi ile birlikte daha da artan çılgınlıktır. benim izlenimlerime göre özellikle online marketlerden abur cubur söylemek yeni trend oldu.
devamını gör...
karşılaşılan en vahşi hayvanlar
bayram değil seyran değil "eniştem" beni niye öptü cümlesindeki "enişte" insan kişisi ,türünün en tehlikeli örneğidir. kayınçolar bile bu kadar tehlikeli olamaz.
devamını gör...
kahkaha
hiç bitmesin dediğimiz o muhabbetlerin en güzel yansımasıdır.
tam o anda içinizden dolu dolu bir 'iyi ki' geçirirsiniz.
var mı be kahkaha gibisi!*
tam o anda içinizden dolu dolu bir 'iyi ki' geçirirsiniz.
var mı be kahkaha gibisi!*
devamını gör...
en sevilen balık
oltanın ucuna karpuz kabuğu, ayakkabı, pet şişe vs takılmadığı sürece hepsi olarak cevaplanabilecek balıklardır.
ha bir de babamı saymıyorum.*
ha bir de babamı saymıyorum.*
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
az önce bir hanım ile muhabbet etme girişiminde bulundum ve sanırım reddedildim.
devamını gör...

