27 mart 2021 normal sözlük'ün çökmesi
30 dk boyunca girememiştim benden kaynaklı sanıyordum meğer değilmiş şükür düzeldi
devamını gör...
pdf kitap bulabileceğimiz siteler
pandemi başında kitap siparişleyemediğim için e-kitap sitelerine dadanmıştım mecburen. birçok kitabında ücretli e-book hali satılmıyor ücretsiz sitelere yönleniyor insan. öneri birkaç link:
hattusa
pdfdrive
turuz
normal kitap okumayı ekitaba tercih ettiğim için sevdiğim kitapları siparişleyip temin ediyorum şu sıralar. sevmediklerim için de aynı yazardan başka bir kitap alıyorum. emek sömürücü olmamak için böyle bir çözüm buldum.
not: bu ülkede insanlar kitap okusun da nasıl okursa okusun motivasyonuyla linkler paylaşılmıştır.
hattusa
pdfdrive
turuz
normal kitap okumayı ekitaba tercih ettiğim için sevdiğim kitapları siparişleyip temin ediyorum şu sıralar. sevmediklerim için de aynı yazardan başka bir kitap alıyorum. emek sömürücü olmamak için böyle bir çözüm buldum.
not: bu ülkede insanlar kitap okusun da nasıl okursa okusun motivasyonuyla linkler paylaşılmıştır.
devamını gör...
gece gelen hüzün
covid geldiğinden beri o kadar çok şeyden mahrum kaldık ve bu mahrumiyete o kadar çok alıştık ki tekrar normal hayata dönünce nasıl insanlar olacağız çok merak ediyorum.
yarın 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı, 2 yıldan beri doyasıya kutlayamadığımız bu bayramı öğrencilerim evlerini, balkonlarını süsleyerek, bana şarkı, şiir, ses kaydı atarak kutluyorlar. birçok şey içime batıyor ama en çok da çocukların en güzel zamanlarında evlerinde bayram kutladıklarını sanmaları çok üzüyor. az önce bana gönderdikleri videolardan sonra çocuklara ses kaydı attım, gelen cevaplar "öğretmenim panayır da kurulacak mı? şişme kaydıraklar da gelecek mi? hastalık bitecek mi?" keşke hepsine hemen evet tabi ki diyebilsem. "az kaldı diyorum, iyi dayandık ama dimi diyorum, siz dikkatli olun bitecek diyorum." ee benim öğrencilerim dikkat ediyor zaten, şu durumun vebali kimin boynuna ha? bazen çaresizlik hissi hüzünden daha ağır basıyor sanki değil mi?
yarın 23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı, 2 yıldan beri doyasıya kutlayamadığımız bu bayramı öğrencilerim evlerini, balkonlarını süsleyerek, bana şarkı, şiir, ses kaydı atarak kutluyorlar. birçok şey içime batıyor ama en çok da çocukların en güzel zamanlarında evlerinde bayram kutladıklarını sanmaları çok üzüyor. az önce bana gönderdikleri videolardan sonra çocuklara ses kaydı attım, gelen cevaplar "öğretmenim panayır da kurulacak mı? şişme kaydıraklar da gelecek mi? hastalık bitecek mi?" keşke hepsine hemen evet tabi ki diyebilsem. "az kaldı diyorum, iyi dayandık ama dimi diyorum, siz dikkatli olun bitecek diyorum." ee benim öğrencilerim dikkat ediyor zaten, şu durumun vebali kimin boynuna ha? bazen çaresizlik hissi hüzünden daha ağır basıyor sanki değil mi?
devamını gör...
aramadan başlık açanlar ceza alsın kampanyası
aramadan başlık açanlar zorla radyo programına çıkarılsın ve aramazsan arama yar şarkısını söylesin. bence çok anlamlı..
devamını gör...
mesaj atsam mı atmasam mı tereddütü
insanı hayatta en çok yaşlandıran olaylardan biridir. bazısına göre at o mesajı ne kaybedersin dedirtir bazısına ise atma pişman olacaksın dedirtir insanı çıkmaza sokar.
devamını gör...
sözlük yazarlarının bugün öğrendikleri
battal gazi, elenor isimli bir güzele aşık olur. kızın babası evlenmelerine razı olmayınca battal gazi kızı kacirmaya karar verir. kaçarken de kızın babasınin ahirindan iki at alır. kızın babası kızının kaçırıldığını anlayınca deliye döner. peki neredeler diye sorunca atı alan üsküdar'ı geçti. cevabını alır. işte geri donduremeyecegimiz, elimizden bir şey gelmeyecek işler için kullandığımız tabir buradan gelmektedir.
peki ben bunu nerde öğrendim ? işte bu da bugün sizin öğrendiğiniz bilgi olsun. *
üsküdar belediyesi'nin valide sultan gemisi ile katıldığım boğaz turunda öğrendim.
üstelik ücretsiz. evet yanlış duymadınız, ücretsiz.
rehber boğazdaki tarihi yapılar ve yalılar hakkında eğlenceli ve merak uyandirici bilgiler veriyor. istanbul gevreği ve bir termos çayda yanında ikramı.
gemirezervasyon.uskudar.bel...
peki ben bunu nerde öğrendim ? işte bu da bugün sizin öğrendiğiniz bilgi olsun. *
üsküdar belediyesi'nin valide sultan gemisi ile katıldığım boğaz turunda öğrendim.
üstelik ücretsiz. evet yanlış duymadınız, ücretsiz.
rehber boğazdaki tarihi yapılar ve yalılar hakkında eğlenceli ve merak uyandirici bilgiler veriyor. istanbul gevreği ve bir termos çayda yanında ikramı.
gemirezervasyon.uskudar.bel...
devamını gör...
sakite söz isnat olunmaz
sesizliğin sesi sevdadır der susarım.
devamını gör...
doğal gaz faturaları yüzde 30-35 artabilir
öldürün bu milleti de kurtulun artık. geçen sene doğalgaz faturaları yüzünden sobaya dönmüş insanlar vardı bu memlekette. nasıl bir ülke arkadaş bir gün olsun güzel bir haber yok be.
t: standart zam olayı.
t: standart zam olayı.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının yaşadığı şehirler
dışarıdan romantik görünen ama iç yüzünü orada yaşayanların iyi bildiği şehir, istanbul.
devamını gör...
tanrı'ya en çok sorulmak istenen soru
allah'ım sen büyüksün , sen bilirsin ama ? insanlara beyin dağıtırken niye bizim bu ülkemizi pas geçtin?
devamını gör...
gaav
dariush mehrjui'nin yönetmenliğini yaptığı 1969 yılına ait iran sınamasının şaheserlerinden. gulam hüseyin saedi’nin 1964 yılında yayımlanan bayel ağıtçıları kitabında bulunan bir hikayeden yola çıkan film izleyicilere dönüşümü değişik bir yol ile anlatmaktadır.
mehrjui şah yönetiminden destek alarak çektiği bu filmin sonradan yasaklanması ile yıllar öncesini anlatıyoruz açıklaması ile tekrar vizyona sokmuştur. uluslararası bir festivalde gösterilen ilk iran filmi olma özelliği de taşır.
film sizi köyde insanların birbirine derin bakışları ile karşılar sonra acı acı duyulan çıngırak sesi filmin kara bir noktaya gideceğinin habercisi gibi beynimizde çalar durur. filmde olayların yaşandığı köy, fakir bir köydür. ancak odağa alınan konu asla fakirlik değil sadece ve sadece insandır. filmde sık sık haydutların (bolouri) adı geçer. ama köy halkı, onlara karşı sürekli bir savaş halinde tek vücut olup alt etmeye uğraşırlar. buna rağmen filmi izlerken toplumun esas probleminin fakirlik ve cehalet olduğunun hissederiz. bu cehalet içerisinde hassan karakterinin acı dolu dönüşümü ve tertemiz delirmesi bizlere aktarılır. hassan köyün tek inek sahibi kişisidir. ineğini bir evlat gibi sever besler büyütür, geceleri kalkıp onunla konuşur. hassan'ın köyden kasaba'ya gittiği bir gün ineği ölür hassan'ın ineğine bağlılığını bilen köylüler yalan söyleyerek ineğin kayboldu derler ve birisini aramaya gönderdiklerini söylerler gelen kişi ineğin kuyuya düştüğünü söyler ve köylüler boş kuyuyu kaptırlar. fakat hassan köylülere inanmaz ve yavaş yavaş kendisini ölen ineği yerine koyarak ona dönüşmeye başlar. son sahnede hassan'ın hasteneye götürülürken olan sekanslarda boğazınız düğüm düğüm olur.
film içerisinde olan tasvirler sade ve basittir köyün anlatımı haydutlara karşı tek vücut oluşları ve çoğu sahnedde bizi karşılayan köy meydanında bulunan havuz.
hassan rolünde oynayan ezzatolah entezami öyle bir oynamıştır ki amerikada olmuş olsaydı bu filmde olan performansına oscar verilmişti.
mehrjui şah yönetiminden destek alarak çektiği bu filmin sonradan yasaklanması ile yıllar öncesini anlatıyoruz açıklaması ile tekrar vizyona sokmuştur. uluslararası bir festivalde gösterilen ilk iran filmi olma özelliği de taşır.
film sizi köyde insanların birbirine derin bakışları ile karşılar sonra acı acı duyulan çıngırak sesi filmin kara bir noktaya gideceğinin habercisi gibi beynimizde çalar durur. filmde olayların yaşandığı köy, fakir bir köydür. ancak odağa alınan konu asla fakirlik değil sadece ve sadece insandır. filmde sık sık haydutların (bolouri) adı geçer. ama köy halkı, onlara karşı sürekli bir savaş halinde tek vücut olup alt etmeye uğraşırlar. buna rağmen filmi izlerken toplumun esas probleminin fakirlik ve cehalet olduğunun hissederiz. bu cehalet içerisinde hassan karakterinin acı dolu dönüşümü ve tertemiz delirmesi bizlere aktarılır. hassan köyün tek inek sahibi kişisidir. ineğini bir evlat gibi sever besler büyütür, geceleri kalkıp onunla konuşur. hassan'ın köyden kasaba'ya gittiği bir gün ineği ölür hassan'ın ineğine bağlılığını bilen köylüler yalan söyleyerek ineğin kayboldu derler ve birisini aramaya gönderdiklerini söylerler gelen kişi ineğin kuyuya düştüğünü söyler ve köylüler boş kuyuyu kaptırlar. fakat hassan köylülere inanmaz ve yavaş yavaş kendisini ölen ineği yerine koyarak ona dönüşmeye başlar. son sahnede hassan'ın hasteneye götürülürken olan sekanslarda boğazınız düğüm düğüm olur.
film içerisinde olan tasvirler sade ve basittir köyün anlatımı haydutlara karşı tek vücut oluşları ve çoğu sahnedde bizi karşılayan köy meydanında bulunan havuz.
hassan rolünde oynayan ezzatolah entezami öyle bir oynamıştır ki amerikada olmuş olsaydı bu filmde olan performansına oscar verilmişti.
devamını gör...
yazarların unutamadığı film replikleri
bilmem kac bin kez acip izledigim film repligidir...
müzeyyen: diyelim ki gitmedim. seninle beraber olmaya devam ettik. ne değişecekti?
arif: sabahları beraber uyanırdık. ben senden önce kalkardım. senin uyuyuşunu izlerdim, sonra sen uyanırdın. bana gülümserdin. sonra, sabahları çayı tek şekerli içtiğini, günün diğer saatlerinde şekersiz içtiğini biliyor olurdum, o ilk şekeri ben atardım çayına, zarifçe eritişini izlerdim. sonra, en çok boynundan öpülmeyi sevdiğini biliyor olurdum. sonra dışarı çıkardık. dışarda yağmur yağıyor olurdu. biz şemsiyeyi almazdık. sırılsıklam olurduk. sonra sen bana sokulurdun ama saçağın altına hiç girmezdik. sonra sen üşütürdün. ayakların buz gibi olurdu. ben sana en sevdiğin o mavi çoraplarını getirirdim. sonra bayramları babaannenin mezarını ziyaret etmeye giderdik. hayatta en sevdiğin kadın için ağlayışını izlerdim senin. hiçbir şey yapmazdım, gözyaşlarını silmezdim, seni teselli etmezdim. orada öylece ağlayışını izlerdim senin. başka insanların mezarlarının arasında dolaşarak, hayatın ne kadar şahane bir şey olduğunu düşünürdüm. sonra… sonra hiçbir şey yapmazdık. öylece otururduk. çok bilinmeyenli bu sorunun yanıtını arardık. hayat bizi yalancı çıkarana dek, bulduğumuz cevapları doğru sanırdık.
müzeyyen: diyelim ki gitmedim. seninle beraber olmaya devam ettik. ne değişecekti?
arif: sabahları beraber uyanırdık. ben senden önce kalkardım. senin uyuyuşunu izlerdim, sonra sen uyanırdın. bana gülümserdin. sonra, sabahları çayı tek şekerli içtiğini, günün diğer saatlerinde şekersiz içtiğini biliyor olurdum, o ilk şekeri ben atardım çayına, zarifçe eritişini izlerdim. sonra, en çok boynundan öpülmeyi sevdiğini biliyor olurdum. sonra dışarı çıkardık. dışarda yağmur yağıyor olurdu. biz şemsiyeyi almazdık. sırılsıklam olurduk. sonra sen bana sokulurdun ama saçağın altına hiç girmezdik. sonra sen üşütürdün. ayakların buz gibi olurdu. ben sana en sevdiğin o mavi çoraplarını getirirdim. sonra bayramları babaannenin mezarını ziyaret etmeye giderdik. hayatta en sevdiğin kadın için ağlayışını izlerdim senin. hiçbir şey yapmazdım, gözyaşlarını silmezdim, seni teselli etmezdim. orada öylece ağlayışını izlerdim senin. başka insanların mezarlarının arasında dolaşarak, hayatın ne kadar şahane bir şey olduğunu düşünürdüm. sonra… sonra hiçbir şey yapmazdık. öylece otururduk. çok bilinmeyenli bu sorunun yanıtını arardık. hayat bizi yalancı çıkarana dek, bulduğumuz cevapları doğru sanırdık.
devamını gör...
ilginç genel kültür bilgileri
dubai’de dilenciler aylık ortalama 70.000 dolar kazanmaktadır. hatta çoğu dilenci pos makinesi taşıyabiliyor. *
devamını gör...
gönülçelen
koyu kırmızı ve menekşe renkli, taneli, çekirdeksiz bir üzüm türüdür.
devamını gör...
bisikletten düşmek
bisiklete binmeyi çok sevdiğim için çocukluğumda sık sık yaşadığım bir durumdur.
bazı durumlarda oldukça tehlikeli olabilmektedir.
dikkatli olmak lazımdır.
bazı durumlarda oldukça tehlikeli olabilmektedir.
dikkatli olmak lazımdır.
devamını gör...
çil yavrusu gibi dağılmak
toplu halde bulunulan ortamı, sağa sola kaçışmak kaydıyla terk etmek anlamına gelen deyim.
devamını gör...
açmayı planladığın başlığı unutmak
kafa sözlükte her yazar arkadaşın başına geldiğini tahmin ettiğim durum. tek bana özelse b12 haplarına ihtiyacım var demektir.
genellikle gece uyumadan önce birden aklıma harika bir başlık fikri gelmesi ve sonrasında sabah uyanınca o fikri unutmuş olmam şeklinde gerçekleşiyor.
cidden çok iyi fikirler gelmişti aklıma sanki ya, yazık oldu late night fikirlerime.
genellikle gece uyumadan önce birden aklıma harika bir başlık fikri gelmesi ve sonrasında sabah uyanınca o fikri unutmuş olmam şeklinde gerçekleşiyor.
cidden çok iyi fikirler gelmişti aklıma sanki ya, yazık oldu late night fikirlerime.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
bu günün benim açımdan yeni bir başlangıç olmasını umuyorum.
başlangıç dediğime bakmayın, bana dışarıdan bakan biri için hiçbir değişiklik olmayacak büyük olasılıkla çünkü; asıl değişim savaşını kafamın içerisinde veriyorum.
#765274
daha önce yukarıdaki başlıkta sorunumu kısaca anlatmıştım. söz konusu entrynin azımsanmayacak derecede kişi tarafından okunduğunu göz önüne alırsak, benimle aynı sorunları paylaşan insanların sayısının göründüğünden daha da fazla olduğunu söyleyebiliriz belki de.
bugün itibariyle yıllardır geçirmekte olduğum anksiyete atakları, depresyon, panik atak ve paranoya gibi rahatsızlıklarımla mücadele etmek için yeni kararlar almış bulunmaktayım. bu konuda verdiğim en net karar, bahsettiğim psikiyatrik rahatsızlıkların bedenim ve beynim üzerinde kontrol sağlamasına olanak tanıyan zorlantı tipi davranış ve düşüncelerden ani ve kesin bir şekilde uzaklaşmak oldu. bunu okuyan pek çok insana mantıksız gelebilir; hastalıklı davranış ve düşünce biçimlerini öylece bırakabilsen zaten hasta olmazdın, şeklinde düşünebilirsiniz ama bu, verebilmek için tabiri caizse kendimi parçaladığım bir karar.
artık bu hastalıklı düşünce biçiminin beni yönetmesine izin vererek hayatımın kontrolünü bir hastalığa bırakmaktan vaz geçmiş bulunmaktayım. riskli mi, oldukça ama başka şansım yok. beynime yerleşen bir saplantı ne kadar kötü olursa olsun birinden kurtulduğumda yerini hemen diğeri alıyor. artık fiziksel anlamda nefes alamayacak duruma geldim. her allahın günü, göğsüme saplanan ağrılardan ve gördüğüm onca kabustan dolayı harap olmuş hâlde uyanmaktan bıktım. düşüncelerim o kadar depresif bir hâl aldı ki sadece ışık görmekten nefret ettiğim için günün çoğunu battaniyenin altında ve anksiyete atakları eşliğinde geçiriyorum. kısacası yoruldum. hayatımın en güzel yıllarındayım ve her saniyenin tadını çıkarmam gereken yerde kendimi her gün dibin de dibine vuracak şekilde bir bataklığa saplıyorum. bizzat kendi iradesizliğim yüzünden kendi kendime yapıyorum bunu.
işte tüm bu nedenlerden ötürü, yıllardır hiçbir ilacın (antidepresan, antipsikotik allah ne verdiyse kullandım, ilaç firmasında denek olsam bu kadar olmazdı.) geçirmediği bu düşünce ve davranış sorunlarından kendi çabamla uzaklaşmaya karar verdim. şundan eminim ki, bu bir deneme olmayacak; deneme yapma şansını çoktan kaybettim çünkü. hayatta hiç kimse bir sonraki günün sabahına sağ çıkıp çıkamayacağını bilemezken ben bütün verimli günlerimi korku, endişe ve paranoya içinde geçiriyorum. tam da bu nedenle buna burada dur demeye karar verdim. sadece kendim için de değil; çevremdeki ve benden bir şekilde etkilenen herkesin iyiliği için. benimki gibi rahatsızlıklarda, bir süre sonra tanıdığınız tanımadığınız herkese zarar verir hâle gelebiliyorsunuz. başınızı küçük ya da büyük bir derde sokmanız da ayrı bir risk tabii ki ve ben artık gerçekten "mikerler" dediğimiz evreye girmiş bulunmaktayım. bu nedenle artık hayatımın kalan yıllarını (veya ne kadar süre kaldıysa artık.) kendim için iyi bir şeyler yaparak, çevreme mümkün olduğunca yararlı bir insan olarak geçirmek istiyorum.
bana şans dile sözlük!
edit: ilerleme sürecini aklımda tutabilmek için buraya not almaya karar verdim. önce birer gün, daha sonra ise birer hafta arayla buraya, verdiğim kararla ilgili gelişmeleri yazacağım.
1. gün: bazı zorlantı tipi düşünceler tekrar etse de bunları davranışa dönüşmeden engellemeyi başardım. sadece birinde vaz geçmek üzereydim ki son anda kendimi durdurmayı başarabildim. korku ve endişe azalmakla birlikte hâlâ biraz mevcut ama en azından geleceğe dair umudum bir nebze artmış durumda ve ufak tefek gelecek planları yapmaya başladım. bayramdan sonra istanbul'a girmeyi düşünüyorum mesela. hem uzun bir yolculuk hem de o havayı tekrar solumak bana iyi gelecektir bence. (bunda ne var demeyin. aylardır evinden çıkmayan bir insan için ay'a giden astronot heyecanı demek bu.) bunların dışında iç sıkıntısı hâlâ devam etmekte ve muhtemelen her sabah olduğu gibi yarın sabah da anksiyete atağı ile uyanacağım ama vazgeçmek yok. gerekirse akıl hastanesine giderim ama o iğrenç takıntılara bir daha dönmeyeceğim.
ayrıca:
(bkz: her şey çok güzel olacak)
("yersen" demeden edemiyorum içimden ama hadi bakalım hayırlısı. swh)
bugünlük bu kadar efem. herkese iyi akşamlar dilerim.
2. gün: ne yazık ki bugün epeyce bir gerileme yaşadım. beklenmedik durumlar dolayısıyla anlamsız korku ve panik duyguları yeniden başladı ama elimden geldiğince direnmeye çalışıyorum. zaten önemli olan da bu. her zaman ve her koşulda ileri gitmek hayatta da mümkün değil ama önemli olan bir adım geri gidiyorsan, sonrasında iki adım ileri giderek açığını kapatabilmek. ilerleme bu şekilde sağlanır; bunu öğrendim. hayatınız her zaman sizin yaptığınız planlar çerçevesinde tıkır tıkır ilerlemiyor maalesef.
her neyse. o kadar kötü bir duruma düştüm ki şu son bir haftada; yaklaşan vize ve ödevleri bile unutmuşum.
ben takıntılardan kurtuldukça yerlerini yenileri alıyor. diğer insanları bilmiyorum ama benim beynimin çalışma prensibi bu sanki. tek bildiğim bunu değiştirmeyi başaramazsam hayatımın mahvolacağı.
hiçbir insan böyle bir zihinsel yıkımın sonunda sağlıklı kalamaz çünkü.
neyse sözlük, bugünün notunu da düştüm.
yarın daha iyi haberlerle gelmek umuduyla. iyi akşamlar.
3. gün: evet, dünün notunu bugün düşüyorum. unutkanlık feci seviyelere ulaştı. vizelere pek fazla çalışmadım falan; çok da umurunda değil galiba.
zaten anlayacak kafam da kalmadı. yemek yiyemiyorum. midem kabul etmiyor. ilaçlar yüzünden herhalde.
dün sabah, son bir haftadır süren döngü aynen devam etti. sabah anksiyete atağıyla uyandım. takıntılar yüzünden saçma sapan şeyler yaptım yine. akşama doğru düzeldi tabii ama ne fark eder ki? her akşam "düzelmiş gibi" oluyor zaten. sabah da kaldığım yerden devam ediyorum.
artık kendimi pek kontrol edebildiğim söylenemez. zihnim ve eylemlerim üzerindeki kontrolüm artık gerçekten çok zayıf ve kısıtlı.
geleceğe dair pek bir umudum da yok açıkçası. bir haftada, iyi hissetmenin nasıl bir şey olduğunu unuttum. sağlığımı tamamen değilse bile büyük ölçüde kaybettim. sağlıklı düşünemiyorum, kendimi kontrol edemiyorum ve bu, daha ne kadar böyle devam eder bilmiyorum. evde silah olmadığına şükrediyorum.(etmiyor da olabilirim tabii, bilemedim.)
her halükarda bitik durumdayım; bu çok net.
...
kaçıncı olduğunu bilmediğim gün:
bugün iyi haberlerle geldim sözlük.
son birkaç gündür kendimi kontrol edebilmek adına çok büyük bir mücadeleye giriştim ve çabalarım meyvesini vermeye başladı nihayet.
tam iki haftadır, bütün temel gereksinimlerimi ihmal ederek yaşıyordum. bitiktim, tükenmiştim ve ölecek gibiydim. gerçek anlamda...
ama sonra kendiliğinden bir şeyler oldu...
belki yaşama içgüdüm baskın geldi, bilmiyorum.
ve sonunda o kritik, s..erler eşiğini geçtim.
uzun yıllardır ilk defa, geçmiş veya gelecek yerine, içinde bulunduğum ana odaklanmaya, anı yaşamaya ve o andan keyif almaya başladım.
artık geleceğe daha umutlu bir şekilde bakabiliyorum. küçük ve kötü olasılıklara odaklanmak yerine büyük ve iyi olan olasılıklara odaklanıyorum.
takıntılarım ara ara yokluyor ama onları da kontrol altında tutmayı başarabiliyorum.
umarım her şey iyi bir şekilde devam eder.
...
"umarım her şey iyi bir şekilde devam eder."
diye bitirmişim son notumu ama tabii ki etmedi.
şimdi baktım da, buraya son notumu düşmemin üzerinden haftalar geçmiş. o arada geçen zamanda neler yaşadığımı ve hissettiğimi anlatan bir yazı da yazacağım bu başlığa bir ara. bu zaman dilimi, tamamen ayrı bir yazının konusu çünkü.
tartışmasız bir şekilde, hayatımın en berbat bir ayını geçirdim ve bunun tek sorumlusu benim; benim zihnim.
bugün itibariyle bu yazıya ufak bir ekleme yapabilecek kadar kafamı toparlayabildim ve böyle devam etmesi için elimden geleni yapacağım. buraya kesin ifadeler yazmayı tercih ediyorum zira en ufak bir şüphe kırıntısı dahi beni, başımı daha yeni yeni yüzeyine çıkarabildiğim o bataklığa tekrar saplıyor.
bunca kötü deneyimden sonra sadece şunu söyleyebilirim: ne yaparsanız yapın ama benim durumunda iseniz mutlaka profesyonel bir destek alın. eğer doktorunuz tavsiye ederse en ağır ilaçları bile kullanın fakat kesinlikle bu derece baş belası bir hastalık ile yalnız başınıza mücadele etmeye kalkmayın. bu hastalık yalnız baş edilebilecek türde bir şey değil; bundan emin olun.
...
evet sözlük, yine sayamadığım bir başka günden merhaba.
artık günleri ve haftaları sayacak gücüm kalmadı. tabii bunu diyorum ama aslında son birkaç gündür işler iyiye gidiyor. doktora gidip yeni ilaçlar aldım ve tabii ki b+ktan bedenim sağolsun, yine yan etkiler sebebiyle ilaçları bırakmak zorunda kaldım. yine de o tarihten bu yana gözle görülür bir iyileşme var.
dışarı çıkıyorum, insanlarla konuşuyorum, müzik dinliyorum ve tekrar sözlüğe dönmeye karar verdim bugün en sonunda.
bütün bunlar iyi sayılabilecek gelişmeler.
hâlâ aklımın bir köşesinde o, paranoyak ve takıntılı düşünceler dolaşmaya devam ediyor ama onları görmezden gelmeyi öğreniyorum yavaş yavaş. elbette bu, iyiye doğru gidiş süreci benim kontrolümde başlamadı tam olarak ama bir yerden sonra artık gerçekten silkinip ayağa kalkmam gerektiğini hissettim. zayıf düştükçe kontrolümü daha da kaybettiğimi fark ettim.
ve gerçekten bu şekilde olmuyor. şu an nispeten daha temiz bir zihinle bakınca, güçsüz düşüp pes ettiğim ve kendimi bıraktığım tüm o zaman dilimindeki halimi yakıştıramıyorum kendime açıkçası.
tabii bunlara rağmen, hâlâ oturmuş bir uyku düzenimin olmayışı ve arada bir yoklayan takıntılı davranışlar işleri zorlaştırsa da eskisi kadar yıpratmıyor beni artık. kendimi toparlamak için çaba sarf ettikçe beynimi daha fazla kontrol edebilmeye başladım.
doğal olarak, zaman zaman gerileme sürecine girmem son derece normal ve beklendik bir durum ancak; umarım bu günden başlayarak nispeten de olsa daha kontrollü bir yaşam tarzım olacak.
...
başlangıç dediğime bakmayın, bana dışarıdan bakan biri için hiçbir değişiklik olmayacak büyük olasılıkla çünkü; asıl değişim savaşını kafamın içerisinde veriyorum.
#765274
daha önce yukarıdaki başlıkta sorunumu kısaca anlatmıştım. söz konusu entrynin azımsanmayacak derecede kişi tarafından okunduğunu göz önüne alırsak, benimle aynı sorunları paylaşan insanların sayısının göründüğünden daha da fazla olduğunu söyleyebiliriz belki de.
bugün itibariyle yıllardır geçirmekte olduğum anksiyete atakları, depresyon, panik atak ve paranoya gibi rahatsızlıklarımla mücadele etmek için yeni kararlar almış bulunmaktayım. bu konuda verdiğim en net karar, bahsettiğim psikiyatrik rahatsızlıkların bedenim ve beynim üzerinde kontrol sağlamasına olanak tanıyan zorlantı tipi davranış ve düşüncelerden ani ve kesin bir şekilde uzaklaşmak oldu. bunu okuyan pek çok insana mantıksız gelebilir; hastalıklı davranış ve düşünce biçimlerini öylece bırakabilsen zaten hasta olmazdın, şeklinde düşünebilirsiniz ama bu, verebilmek için tabiri caizse kendimi parçaladığım bir karar.
artık bu hastalıklı düşünce biçiminin beni yönetmesine izin vererek hayatımın kontrolünü bir hastalığa bırakmaktan vaz geçmiş bulunmaktayım. riskli mi, oldukça ama başka şansım yok. beynime yerleşen bir saplantı ne kadar kötü olursa olsun birinden kurtulduğumda yerini hemen diğeri alıyor. artık fiziksel anlamda nefes alamayacak duruma geldim. her allahın günü, göğsüme saplanan ağrılardan ve gördüğüm onca kabustan dolayı harap olmuş hâlde uyanmaktan bıktım. düşüncelerim o kadar depresif bir hâl aldı ki sadece ışık görmekten nefret ettiğim için günün çoğunu battaniyenin altında ve anksiyete atakları eşliğinde geçiriyorum. kısacası yoruldum. hayatımın en güzel yıllarındayım ve her saniyenin tadını çıkarmam gereken yerde kendimi her gün dibin de dibine vuracak şekilde bir bataklığa saplıyorum. bizzat kendi iradesizliğim yüzünden kendi kendime yapıyorum bunu.
işte tüm bu nedenlerden ötürü, yıllardır hiçbir ilacın (antidepresan, antipsikotik allah ne verdiyse kullandım, ilaç firmasında denek olsam bu kadar olmazdı.) geçirmediği bu düşünce ve davranış sorunlarından kendi çabamla uzaklaşmaya karar verdim. şundan eminim ki, bu bir deneme olmayacak; deneme yapma şansını çoktan kaybettim çünkü. hayatta hiç kimse bir sonraki günün sabahına sağ çıkıp çıkamayacağını bilemezken ben bütün verimli günlerimi korku, endişe ve paranoya içinde geçiriyorum. tam da bu nedenle buna burada dur demeye karar verdim. sadece kendim için de değil; çevremdeki ve benden bir şekilde etkilenen herkesin iyiliği için. benimki gibi rahatsızlıklarda, bir süre sonra tanıdığınız tanımadığınız herkese zarar verir hâle gelebiliyorsunuz. başınızı küçük ya da büyük bir derde sokmanız da ayrı bir risk tabii ki ve ben artık gerçekten "mikerler" dediğimiz evreye girmiş bulunmaktayım. bu nedenle artık hayatımın kalan yıllarını (veya ne kadar süre kaldıysa artık.) kendim için iyi bir şeyler yaparak, çevreme mümkün olduğunca yararlı bir insan olarak geçirmek istiyorum.
bana şans dile sözlük!
edit: ilerleme sürecini aklımda tutabilmek için buraya not almaya karar verdim. önce birer gün, daha sonra ise birer hafta arayla buraya, verdiğim kararla ilgili gelişmeleri yazacağım.
1. gün: bazı zorlantı tipi düşünceler tekrar etse de bunları davranışa dönüşmeden engellemeyi başardım. sadece birinde vaz geçmek üzereydim ki son anda kendimi durdurmayı başarabildim. korku ve endişe azalmakla birlikte hâlâ biraz mevcut ama en azından geleceğe dair umudum bir nebze artmış durumda ve ufak tefek gelecek planları yapmaya başladım. bayramdan sonra istanbul'a girmeyi düşünüyorum mesela. hem uzun bir yolculuk hem de o havayı tekrar solumak bana iyi gelecektir bence. (bunda ne var demeyin. aylardır evinden çıkmayan bir insan için ay'a giden astronot heyecanı demek bu.) bunların dışında iç sıkıntısı hâlâ devam etmekte ve muhtemelen her sabah olduğu gibi yarın sabah da anksiyete atağı ile uyanacağım ama vazgeçmek yok. gerekirse akıl hastanesine giderim ama o iğrenç takıntılara bir daha dönmeyeceğim.
ayrıca:
(bkz: her şey çok güzel olacak)
("yersen" demeden edemiyorum içimden ama hadi bakalım hayırlısı. swh)
bugünlük bu kadar efem. herkese iyi akşamlar dilerim.
2. gün: ne yazık ki bugün epeyce bir gerileme yaşadım. beklenmedik durumlar dolayısıyla anlamsız korku ve panik duyguları yeniden başladı ama elimden geldiğince direnmeye çalışıyorum. zaten önemli olan da bu. her zaman ve her koşulda ileri gitmek hayatta da mümkün değil ama önemli olan bir adım geri gidiyorsan, sonrasında iki adım ileri giderek açığını kapatabilmek. ilerleme bu şekilde sağlanır; bunu öğrendim. hayatınız her zaman sizin yaptığınız planlar çerçevesinde tıkır tıkır ilerlemiyor maalesef.
her neyse. o kadar kötü bir duruma düştüm ki şu son bir haftada; yaklaşan vize ve ödevleri bile unutmuşum.
ben takıntılardan kurtuldukça yerlerini yenileri alıyor. diğer insanları bilmiyorum ama benim beynimin çalışma prensibi bu sanki. tek bildiğim bunu değiştirmeyi başaramazsam hayatımın mahvolacağı.
hiçbir insan böyle bir zihinsel yıkımın sonunda sağlıklı kalamaz çünkü.
neyse sözlük, bugünün notunu da düştüm.
yarın daha iyi haberlerle gelmek umuduyla. iyi akşamlar.
3. gün: evet, dünün notunu bugün düşüyorum. unutkanlık feci seviyelere ulaştı. vizelere pek fazla çalışmadım falan; çok da umurunda değil galiba.
zaten anlayacak kafam da kalmadı. yemek yiyemiyorum. midem kabul etmiyor. ilaçlar yüzünden herhalde.
dün sabah, son bir haftadır süren döngü aynen devam etti. sabah anksiyete atağıyla uyandım. takıntılar yüzünden saçma sapan şeyler yaptım yine. akşama doğru düzeldi tabii ama ne fark eder ki? her akşam "düzelmiş gibi" oluyor zaten. sabah da kaldığım yerden devam ediyorum.
artık kendimi pek kontrol edebildiğim söylenemez. zihnim ve eylemlerim üzerindeki kontrolüm artık gerçekten çok zayıf ve kısıtlı.
geleceğe dair pek bir umudum da yok açıkçası. bir haftada, iyi hissetmenin nasıl bir şey olduğunu unuttum. sağlığımı tamamen değilse bile büyük ölçüde kaybettim. sağlıklı düşünemiyorum, kendimi kontrol edemiyorum ve bu, daha ne kadar böyle devam eder bilmiyorum. evde silah olmadığına şükrediyorum.(etmiyor da olabilirim tabii, bilemedim.)
her halükarda bitik durumdayım; bu çok net.
...
kaçıncı olduğunu bilmediğim gün:
bugün iyi haberlerle geldim sözlük.
son birkaç gündür kendimi kontrol edebilmek adına çok büyük bir mücadeleye giriştim ve çabalarım meyvesini vermeye başladı nihayet.
tam iki haftadır, bütün temel gereksinimlerimi ihmal ederek yaşıyordum. bitiktim, tükenmiştim ve ölecek gibiydim. gerçek anlamda...
ama sonra kendiliğinden bir şeyler oldu...
belki yaşama içgüdüm baskın geldi, bilmiyorum.
ve sonunda o kritik, s..erler eşiğini geçtim.
uzun yıllardır ilk defa, geçmiş veya gelecek yerine, içinde bulunduğum ana odaklanmaya, anı yaşamaya ve o andan keyif almaya başladım.
artık geleceğe daha umutlu bir şekilde bakabiliyorum. küçük ve kötü olasılıklara odaklanmak yerine büyük ve iyi olan olasılıklara odaklanıyorum.
takıntılarım ara ara yokluyor ama onları da kontrol altında tutmayı başarabiliyorum.
umarım her şey iyi bir şekilde devam eder.
...
"umarım her şey iyi bir şekilde devam eder."
diye bitirmişim son notumu ama tabii ki etmedi.
şimdi baktım da, buraya son notumu düşmemin üzerinden haftalar geçmiş. o arada geçen zamanda neler yaşadığımı ve hissettiğimi anlatan bir yazı da yazacağım bu başlığa bir ara. bu zaman dilimi, tamamen ayrı bir yazının konusu çünkü.
tartışmasız bir şekilde, hayatımın en berbat bir ayını geçirdim ve bunun tek sorumlusu benim; benim zihnim.
bugün itibariyle bu yazıya ufak bir ekleme yapabilecek kadar kafamı toparlayabildim ve böyle devam etmesi için elimden geleni yapacağım. buraya kesin ifadeler yazmayı tercih ediyorum zira en ufak bir şüphe kırıntısı dahi beni, başımı daha yeni yeni yüzeyine çıkarabildiğim o bataklığa tekrar saplıyor.
bunca kötü deneyimden sonra sadece şunu söyleyebilirim: ne yaparsanız yapın ama benim durumunda iseniz mutlaka profesyonel bir destek alın. eğer doktorunuz tavsiye ederse en ağır ilaçları bile kullanın fakat kesinlikle bu derece baş belası bir hastalık ile yalnız başınıza mücadele etmeye kalkmayın. bu hastalık yalnız baş edilebilecek türde bir şey değil; bundan emin olun.
...
evet sözlük, yine sayamadığım bir başka günden merhaba.
artık günleri ve haftaları sayacak gücüm kalmadı. tabii bunu diyorum ama aslında son birkaç gündür işler iyiye gidiyor. doktora gidip yeni ilaçlar aldım ve tabii ki b+ktan bedenim sağolsun, yine yan etkiler sebebiyle ilaçları bırakmak zorunda kaldım. yine de o tarihten bu yana gözle görülür bir iyileşme var.
dışarı çıkıyorum, insanlarla konuşuyorum, müzik dinliyorum ve tekrar sözlüğe dönmeye karar verdim bugün en sonunda.
bütün bunlar iyi sayılabilecek gelişmeler.
hâlâ aklımın bir köşesinde o, paranoyak ve takıntılı düşünceler dolaşmaya devam ediyor ama onları görmezden gelmeyi öğreniyorum yavaş yavaş. elbette bu, iyiye doğru gidiş süreci benim kontrolümde başlamadı tam olarak ama bir yerden sonra artık gerçekten silkinip ayağa kalkmam gerektiğini hissettim. zayıf düştükçe kontrolümü daha da kaybettiğimi fark ettim.
ve gerçekten bu şekilde olmuyor. şu an nispeten daha temiz bir zihinle bakınca, güçsüz düşüp pes ettiğim ve kendimi bıraktığım tüm o zaman dilimindeki halimi yakıştıramıyorum kendime açıkçası.
tabii bunlara rağmen, hâlâ oturmuş bir uyku düzenimin olmayışı ve arada bir yoklayan takıntılı davranışlar işleri zorlaştırsa da eskisi kadar yıpratmıyor beni artık. kendimi toparlamak için çaba sarf ettikçe beynimi daha fazla kontrol edebilmeye başladım.
doğal olarak, zaman zaman gerileme sürecine girmem son derece normal ve beklendik bir durum ancak; umarım bu günden başlayarak nispeten de olsa daha kontrollü bir yaşam tarzım olacak.
...
devamını gör...
psikojenik füg
disosiyatif psikojenik amnezinin altında incelenen diğer bir türdür. dissosiyatif füg, geri getirilebilen ya da geri getirilmeye çalışan hafıza olarak geçmektedir. geçmişte yaşanan travmatik olayları/durumları kişilerin unutmasıdır. öyle bir durum hale geliyor ki kişilerde semptomları, tamamiyle tüm hayatından kopup bambaşka bir insan olarak hayatına devam ediyor. kaygı duyduğu ya da korktuğu şeylere artık duyarsızlaşıyor ve bunun farkında olmuyor. genel olarak bu tarz durumlarda yaklaşık 2-3 ay ya da travmatik durumun ağırlığıyla beraber 5-6 ay olmak üzere değişkenlik gösterebiliyor.
-böyle durumlarda kalan insanların aslında hayatlarının düzensizliğinde kaybolması, kendini bambaşka bir insan olarak görmesi ve hayatına o şekilde devam etmesi ve hafızası yerine geldiğinde hiçbir şey hatırlamayacak olması büyük kayıplara sebebiyet veriyordur.
-böyle durumlarda kalan insanların aslında hayatlarının düzensizliğinde kaybolması, kendini bambaşka bir insan olarak görmesi ve hayatına o şekilde devam etmesi ve hafızası yerine geldiğinde hiçbir şey hatırlamayacak olması büyük kayıplara sebebiyet veriyordur.
devamını gör...
şu an üzerinde ne var
hafif bi kırgınlık.
devamını gör...