homofobik
homofobik olduğunu söyleyenleri ve yetmiyormuş gibi bununla övünenleri engelleyeceğim başlık.
ha birde kime sorsan karşı, homofobik. ama lezbiyen pornosunu en çok izleyen 2. ülkeyiz. bizim kadar ikiyüzlü bir toplum yok.
ileride çocuğunuzun başına gelirse eger anlarsınız, ne diyebilirim ki. medeniyetsizler.
ha birde kime sorsan karşı, homofobik. ama lezbiyen pornosunu en çok izleyen 2. ülkeyiz. bizim kadar ikiyüzlü bir toplum yok.
ileride çocuğunuzun başına gelirse eger anlarsınız, ne diyebilirim ki. medeniyetsizler.
devamını gör...
müşteriyi gölge gibi takip eden tezgahtar
o günkü satış hedefini tutturma derdinde olan tezgahtardır veyahut da kibar tabirle müşteri danışmanı.
devamını gör...
annesinin yakışıklı oğlum dediği çocuğun tipsiz olması
kendisi benim abim olur. şu çocuğun yakışıklı olduğunu bir ben göremiyorum galiba... annem bir de abimi "minik oğlum" diye sever. ben de "1.90 boyundaki çocuğun neresi minik?" diye tepki verdiğimde dünyanın en kıskanç insanı ilan edilirim... benim için de bir sigara yakarsanız sevinirim dostlar...
devamını gör...
yazılacak kitabın ilk cümlesi
yine bir gün bizimkilerle oturuyoruz. ama kafamız nasıl güzel. bak bak dinle şimdi.
devamını gör...
amniyon sıvı embolisi
doğum sırasında veya doğumdan sonraki ilk 30 dakika içersinde görülen hipotansiyon,dispne(nefes darlığı)durumuna verilen addır.
ileri maternal yaş,plasenta previa,dekolman plasenta gibi birçok faktör etkilidir.
tanı klinik bir tanıdır.hipotansiyon,dispne ve 38 dereceyi aşan bir ateşin olmaması gerekmektedir.
ileri maternal yaş,plasenta previa,dekolman plasenta gibi birçok faktör etkilidir.
tanı klinik bir tanıdır.hipotansiyon,dispne ve 38 dereceyi aşan bir ateşin olmaması gerekmektedir.
devamını gör...
gazap üzümleri
bolca hüzün, fakirlik, sefalet içeren akıcı güzel bir kitap. tavsiye edilir.
ortaokulda öğretmenimin tavsiyesiyle okuduğum; üzerinden uzuuuuun yıllar geçmiş olmasına rağmen hala aklımda kalabilmiş kitaptır.
ortaokulda öğretmenimin tavsiyesiyle okuduğum; üzerinden uzuuuuun yıllar geçmiş olmasına rağmen hala aklımda kalabilmiş kitaptır.
devamını gör...
dinlere inanmayıp periden cinden hayaletten korkmak
saçma bulduğum çıkarım.
anlamlandıramadığımız ya da irademiz dışında hareket eden çoğu şeyden korkarız.
mesela hayvanlar. irademiz dışında hareket ettikleri için bazılarından korkmuyor muyuz?
başlıktaki mantıkla inancı olan insanın hayvanlardan korkmaması lazım ama korkuyorlar ne hikmetse.
anlamlandıramadığımız ya da irademiz dışında hareket eden çoğu şeyden korkarız.
mesela hayvanlar. irademiz dışında hareket ettikleri için bazılarından korkmuyor muyuz?
başlıktaki mantıkla inancı olan insanın hayvanlardan korkmaması lazım ama korkuyorlar ne hikmetse.
devamını gör...
en sevilen tatlı
ekler.
devamını gör...
4 ekim 2021 whatsapp facebook ve instagram’ın çökmesi
devamını gör...
normal sözlük'e giriş serüveni
kore gazisi dedem, ölüm döşeğindeyken babama beni görmek istediğini söylemiş. iyodoform kokulu hastane koridorunda iyi hissetmem için alınmış çikolatayı kemirirken babamın seslenmesiyle odaya doğru gitmiştim. dedem saatler süren bir uykudan yeni uyanmıştı. bana bir rüya gördüğünü ve iyi kulak vermem gerektiğini söylemişti.
merakla dinlemeye koyulmuştum bende;
" bir portakal bahçesindeydim, bir sürü güler yüzlü insan ağaçlardan portakal toplayıp birbirlerine ikram ediyordu. sen elinde bir limonla öylece durup kıskanarak onları izliyordun. birilerinin seni farkedip aralarına davet etmesini bekliyordun. ancak kimsenin seni gördüğü yoktu. bir ağaca yaklaşıp portakal almak istedin, sen yaklaştıkça ağaç uzuyordu. sonra elindeki limonu yere bıraktın, ağaç bir anda kısalmaya başladı. limona uzandığında ağacın uzadığını bıraktığında ise kısaldığını farketmiştin. limondan kurtulup bir portakala uzanıp dalından kopardın. böylelikle diğerlerine görünür olmuştun"
beni çok etkilemişti dedemin bu rüyası gibi bir serüven olmadı tabi.
ekşi sözlükte tanıştığım değerli bir arkadaşım ile yaptığım sohbet esnasında haberdar olup uğramıştım.
merakla dinlemeye koyulmuştum bende;
" bir portakal bahçesindeydim, bir sürü güler yüzlü insan ağaçlardan portakal toplayıp birbirlerine ikram ediyordu. sen elinde bir limonla öylece durup kıskanarak onları izliyordun. birilerinin seni farkedip aralarına davet etmesini bekliyordun. ancak kimsenin seni gördüğü yoktu. bir ağaca yaklaşıp portakal almak istedin, sen yaklaştıkça ağaç uzuyordu. sonra elindeki limonu yere bıraktın, ağaç bir anda kısalmaya başladı. limona uzandığında ağacın uzadığını bıraktığında ise kısaldığını farketmiştin. limondan kurtulup bir portakala uzanıp dalından kopardın. böylelikle diğerlerine görünür olmuştun"
beni çok etkilemişti dedemin bu rüyası gibi bir serüven olmadı tabi.
ekşi sözlükte tanıştığım değerli bir arkadaşım ile yaptığım sohbet esnasında haberdar olup uğramıştım.
devamını gör...
bir yıldır hiç makyaj yapmamış olmak
makyajı kendin dışında herkes için yaptığının kanıtı.
devamını gör...
normal sözlük
pek yakında ismi kaossozluk.com olarak değişecek olan sözlük *
normalsozluk domainini seçerken, ironi yapmak niyetinde değildik canlar.
havasından mıdır suyundan mıdır bilmiyorum, sözlüğe giren yazarların huyu suyu değişiyor.
başka sözlüklerde yıllarca mis gibi yazdığımız eski yazarlar, bizim sözlükte bir tazmanya canavarına dönüşüyor.
sunucuda mı bir cenabetlik var, anlamadım ben.
her neyse efendiler, gelelim sebebi ziyaretime.
bu gece itibarı ile 1 hafta kadar uzaklara gidiyorum, derin sessizliklerde tatil yapacağım.
döndüğümde, birbirinizi yemeye ara verip ; sözlük namına bir şeyler bırakırsanız, burası için uğraşıp, tasarladığımız işleri bir bir hayata geçireceğim.
harika gelişmeler ve müthiş haberler var.
gomercan, ankara, istanbul, izmir zirveleri düzenliyor.
kimin, kiminle ne derdi varsa iki kutba ayrılıp, gidip orada kapışsanız da; hem siz hem de bütün sözlük olarak bizler bir rahat etsek.
pansuman masraflarınız benden.
normal benjamin franklin
normalsozluk domainini seçerken, ironi yapmak niyetinde değildik canlar.
havasından mıdır suyundan mıdır bilmiyorum, sözlüğe giren yazarların huyu suyu değişiyor.
başka sözlüklerde yıllarca mis gibi yazdığımız eski yazarlar, bizim sözlükte bir tazmanya canavarına dönüşüyor.
sunucuda mı bir cenabetlik var, anlamadım ben.
her neyse efendiler, gelelim sebebi ziyaretime.
bu gece itibarı ile 1 hafta kadar uzaklara gidiyorum, derin sessizliklerde tatil yapacağım.
döndüğümde, birbirinizi yemeye ara verip ; sözlük namına bir şeyler bırakırsanız, burası için uğraşıp, tasarladığımız işleri bir bir hayata geçireceğim.
harika gelişmeler ve müthiş haberler var.
gomercan, ankara, istanbul, izmir zirveleri düzenliyor.
kimin, kiminle ne derdi varsa iki kutba ayrılıp, gidip orada kapışsanız da; hem siz hem de bütün sözlük olarak bizler bir rahat etsek.
pansuman masraflarınız benden.
normal benjamin franklin
devamını gör...
wiscott-aldrich sendromu
egzama,tekrarlayan bakteriyel enfeksiyonlar ve trombositopeni ile karakterize sendromdur.
x'e bağlı geçiş gösterir.
tanıda trombositopeniye ek olarak ig m düzeyi azalmış iken ig a ve ig e düzeyi artmıştır.
tedavide enfeksiyon için antibiyotik ve bağışıklık için ivig verilir.
x'e bağlı geçiş gösterir.
tanıda trombositopeniye ek olarak ig m düzeyi azalmış iken ig a ve ig e düzeyi artmıştır.
tedavide enfeksiyon için antibiyotik ve bağışıklık için ivig verilir.
devamını gör...
hayki
türkçe rap'in en pis diss'ini yapmıştır 2005-2006 gibi. pis derken kelimenin tam anlamıyla yani, joker - jokezilla falan kumda oynar. şimdi isim, link falan verip de kimsenin kulaklarını on bin ton küfürle doldurmaya niyetim yok. elimde olsa youtube serverlarından silip üç kez kutsal suyla yıkarım.
devamını gör...
almanya fransa ingiltere abd çatlayacak patlayacak
devamını gör...
katip bartleby
herman melville'nin pasif direnişi anlatan güzel mi güzel, özel mi özel eseridir.
benim için bir başyapıttır.
yapmamayı tercih etmenin novellasıdır.
benim için bir başyapıttır.
yapmamayı tercih etmenin novellasıdır.
devamını gör...
gülşen kutlu
devamını gör...
kafası olmayan tavuk mike
--- alıntı ---
10 eylül 1945'te kolorado'da bir çiftçi rutin işlerinden birini yapıp tavukların ve horozlarının kafasını kesiyordu. eşi ise kafası kesilen horozları temizleyip pişiriyordu. o gün de 40 - 50 tanesinin kafası kesilmişti. fakat o gün kafası kesilen horozlardan birisi ölmeyi reddetti kafası olmadığı halde çılgın gibi etrafta koşuyordu.
en sonunda çiftliğin verandasındaki elma kutusuna girdi, geceyi de orada geçirdi. çiftçi lloyd olsen ertesi sabah kalktı ve gördüklerine inanamadı. kafasız horoz hala yaşıyordu.
lloyd olsen kafasız bu horoza mike ismini taktı ve kafasız mike2ın ne kadar yaşayabileceğini görmek için beklemeye karar verdi. belli bir süre geçti mike hala yaşıyordu. en sonunda mike'ı beslemeye karar verdiler. fakat kafasız bir horoz nasıl beslenirdi?
lloyd olsen, mike'ı sıvı besinler ile beslemeye karar verdi. bir damlalık yardımıyla sıvı yiyecekleri direk yemek borusuna iletiyordu. boğazında oluşan mukusu da şırınga ile temizlemeye başladı. birkaç gün sonra lloyd olsen, mike'ı kasabaya indirmeye karar verdi. bir at arabası ve vagonu vardı. mike'ı vagona attı ve insanlara "bu vagonun içerisinde kafasız yaşayan bir horoz olduğunu iddia ediyorum. bahse var mısınız?" dedi. lloyd olsen bu şekilde aslında altın yumurtlayan tavuğunu bulmuştu. kısa bir süre içerisinde kafasız mike ülke çapında meşhur oldu. yerel gazeteler olsen ailesiyle röportaj yapmak istiyorlardı. aynı şekilde organizatörler mike'ı sirklerde göstermek istiyordu. bu şekilde de olsen ailesi ciddi bir para kazanıyordu. time dergisi bile kafasız mike'ı haber yaptı.
özellikle bilim adamları mike üzerinde çalışma yapmak istiyorlardı. olsen mike'ı utah üniversitesine götürdü. oradaki bilim adamları yaklaşık 40 tane tavuk ve horozun kafasını kestiler ama aynı sonucu alamadılar. bu nasıl mümkün olmuştu?
utah üniversitesindeki araştırmalar belli etti ki lloyd olsen'in yaptığı balta hareketi mucizeviydi. balta öyle bir yere denk gelmişti ki beyin sapı ve şahdamar zarar görmemişti. bundan dolayı kalp atışı, kan dolaşımı ve nefes alma gibi hatayi fonskiyonları devam ediyordu. bunun dışında kafasız horoz mike'ın kanı çok çabuk pıhtılaşmıştı, kanamadan da ölmemişti.
horozlarda oldukça ufak bir beyin olduğundan mike onu da kaybederek yaşadığının farkında olmayan bir horoz haline gelmişti. kilo bile alıyordu. mike bu özelliğiyle guinness rekorlar kitabına bile girdi.
1947'nin bahar aylarında time deergisinden hope wade kafasız mike ve olsen ailesiyle gösterilere başlatmaya karar vermişti. bu gösteri kapsamında olsen ailesi ve mike phoenix'e gitti. işte mike'ın hayata gözlerini yumduğu yer de tam burasıydı.
lloyd olsen her ne kadar eşine phoenix'deki gösteride mike'ı sattım dese de ölümünden birkaç yıl önce eşine gerçeği açıkladı. o zaman kadar para kaynakları olan mike'ın ölümün sorumlusu olmak istememişti. fakir bir çiftçiyken mike onları zengin birer insan haline getirmişti. acı gerçek şuydu lloyd olsen, mike'ın şırıngasını gösteride unutmuştu bu nedenle de 18 aydır yaşayan mike boğazındaki mukusla boğularak ölmüştü.
her yıl mayıs ayında kolorado'da kafasız mike horoz festivali düzenlenir. bu ise mike'ı görmek için kasabaya akın eden insanların oluşturduğu bir gelenektir. zamanla festivale dönüşen bu ziyaretler günümüzde bile hale devam etmektedir. bu arada şunu da belirtmek gerekir ki birçok çiftçi elindeki tavukları ve horozları keserek bir tane daha kafasız mike oluşturmak istemişlerdir fakat kimse lloyd olsen'in açısını yakalayıp da bir kafasız mike oluşturamamıştır.

--- alıntı --- buradan
10 eylül 1945'te kolorado'da bir çiftçi rutin işlerinden birini yapıp tavukların ve horozlarının kafasını kesiyordu. eşi ise kafası kesilen horozları temizleyip pişiriyordu. o gün de 40 - 50 tanesinin kafası kesilmişti. fakat o gün kafası kesilen horozlardan birisi ölmeyi reddetti kafası olmadığı halde çılgın gibi etrafta koşuyordu.
en sonunda çiftliğin verandasındaki elma kutusuna girdi, geceyi de orada geçirdi. çiftçi lloyd olsen ertesi sabah kalktı ve gördüklerine inanamadı. kafasız horoz hala yaşıyordu.
lloyd olsen kafasız bu horoza mike ismini taktı ve kafasız mike2ın ne kadar yaşayabileceğini görmek için beklemeye karar verdi. belli bir süre geçti mike hala yaşıyordu. en sonunda mike'ı beslemeye karar verdiler. fakat kafasız bir horoz nasıl beslenirdi?
lloyd olsen, mike'ı sıvı besinler ile beslemeye karar verdi. bir damlalık yardımıyla sıvı yiyecekleri direk yemek borusuna iletiyordu. boğazında oluşan mukusu da şırınga ile temizlemeye başladı. birkaç gün sonra lloyd olsen, mike'ı kasabaya indirmeye karar verdi. bir at arabası ve vagonu vardı. mike'ı vagona attı ve insanlara "bu vagonun içerisinde kafasız yaşayan bir horoz olduğunu iddia ediyorum. bahse var mısınız?" dedi. lloyd olsen bu şekilde aslında altın yumurtlayan tavuğunu bulmuştu. kısa bir süre içerisinde kafasız mike ülke çapında meşhur oldu. yerel gazeteler olsen ailesiyle röportaj yapmak istiyorlardı. aynı şekilde organizatörler mike'ı sirklerde göstermek istiyordu. bu şekilde de olsen ailesi ciddi bir para kazanıyordu. time dergisi bile kafasız mike'ı haber yaptı.
özellikle bilim adamları mike üzerinde çalışma yapmak istiyorlardı. olsen mike'ı utah üniversitesine götürdü. oradaki bilim adamları yaklaşık 40 tane tavuk ve horozun kafasını kestiler ama aynı sonucu alamadılar. bu nasıl mümkün olmuştu?
utah üniversitesindeki araştırmalar belli etti ki lloyd olsen'in yaptığı balta hareketi mucizeviydi. balta öyle bir yere denk gelmişti ki beyin sapı ve şahdamar zarar görmemişti. bundan dolayı kalp atışı, kan dolaşımı ve nefes alma gibi hatayi fonskiyonları devam ediyordu. bunun dışında kafasız horoz mike'ın kanı çok çabuk pıhtılaşmıştı, kanamadan da ölmemişti.
horozlarda oldukça ufak bir beyin olduğundan mike onu da kaybederek yaşadığının farkında olmayan bir horoz haline gelmişti. kilo bile alıyordu. mike bu özelliğiyle guinness rekorlar kitabına bile girdi.
1947'nin bahar aylarında time deergisinden hope wade kafasız mike ve olsen ailesiyle gösterilere başlatmaya karar vermişti. bu gösteri kapsamında olsen ailesi ve mike phoenix'e gitti. işte mike'ın hayata gözlerini yumduğu yer de tam burasıydı.
lloyd olsen her ne kadar eşine phoenix'deki gösteride mike'ı sattım dese de ölümünden birkaç yıl önce eşine gerçeği açıkladı. o zaman kadar para kaynakları olan mike'ın ölümün sorumlusu olmak istememişti. fakir bir çiftçiyken mike onları zengin birer insan haline getirmişti. acı gerçek şuydu lloyd olsen, mike'ın şırıngasını gösteride unutmuştu bu nedenle de 18 aydır yaşayan mike boğazındaki mukusla boğularak ölmüştü.
her yıl mayıs ayında kolorado'da kafasız mike horoz festivali düzenlenir. bu ise mike'ı görmek için kasabaya akın eden insanların oluşturduğu bir gelenektir. zamanla festivale dönüşen bu ziyaretler günümüzde bile hale devam etmektedir. bu arada şunu da belirtmek gerekir ki birçok çiftçi elindeki tavukları ve horozları keserek bir tane daha kafasız mike oluşturmak istemişlerdir fakat kimse lloyd olsen'in açısını yakalayıp da bir kafasız mike oluşturamamıştır.

--- alıntı --- buradan
devamını gör...
jack
jack aynı zamanda francis ford coppola'nın yönettiği robin williams'ın başrol oynadığı 1996 yapımı bir film ama nasıl bir film?
jack, hücreleri dört kat hızla geliştiği için henüz iki aylıkken doğan bir bebek. film bu bilgiyi kısaca verdikten sonra bizi bu bebeğin 40 yaşında bir yetişkin gibi göründüğü 10 yaşına götürüyor. bedeni duygularından, düşüncelerinden dört kat hızla büyüyen bir çocuk. bu rolü robin williams dışında yakıştırabileceğim kimse yok. belki izlemeden önce yetişkin gibi görünen bir çocuk olsaydım neler yapardım diye bir kendinizi yoklayabilirsiniz.
filmin ana konusundan bağımsız olarak ışıklı ayakkabılar, ağaç evi sohbetleri, kızlara karşı kurulan ittifaklar beni çocukluğuma ışınladı ama aralarında öyle bir şey var ki, bir anda hiç tahmin etmediğim yerden ortaya çıktı. jack'in odasında oturduğu sahnede dayım da bana seslendi:
-nevermore pabucu yarım çık dışarıya oynayalım.
ışıklı ayakkabılarımı kapıp zıplayarak geleceğim bekle beni:)
jack, hücreleri dört kat hızla geliştiği için henüz iki aylıkken doğan bir bebek. film bu bilgiyi kısaca verdikten sonra bizi bu bebeğin 40 yaşında bir yetişkin gibi göründüğü 10 yaşına götürüyor. bedeni duygularından, düşüncelerinden dört kat hızla büyüyen bir çocuk. bu rolü robin williams dışında yakıştırabileceğim kimse yok. belki izlemeden önce yetişkin gibi görünen bir çocuk olsaydım neler yapardım diye bir kendinizi yoklayabilirsiniz.
filmin ana konusundan bağımsız olarak ışıklı ayakkabılar, ağaç evi sohbetleri, kızlara karşı kurulan ittifaklar beni çocukluğuma ışınladı ama aralarında öyle bir şey var ki, bir anda hiç tahmin etmediğim yerden ortaya çıktı. jack'in odasında oturduğu sahnede dayım da bana seslendi:
-nevermore pabucu yarım çık dışarıya oynayalım.
ışıklı ayakkabılarımı kapıp zıplayarak geleceğim bekle beni:)
devamını gör...
