geçmişteki futbol vs günümüzdeki futbol
başlık "dahlvier" tarafından 23.02.2025 12:23 tarihinde açılmıştır.
1.
öncelikle futbolda asla "uzman" falan sayılmam. hatta futboldan pek anladığımı da iddia edemem. futbol maçı izlemeyi seviyorum sadece, diyebilirim.
ama belli gözlemlerimi aktaracağım.
90'ların ortalarından beri bir izleyici olarak futbol tutkunuyum. futbola dair en eski hatırladığım şeyler de 80'lerin sonlarından geliyor.
şimdi hızlıca başlığın konusuna gelelim.
bir kere eskiden kademeli defans sistemi yoktu. gerçi bunlar benim yaşımın yetmediği zamanlar... geçmişte aslında teknik olarak birçok bakımdan farklıydı futbol. bu belki her sporda böyle gerçi. eski zamanlarda kademeli defans sistemi olmadığından herkesi çalımlayarak gol atmak daha kolaydı, yetenekli bir futbolcu için. şimdi, birine çalım atıldığı anda hemen kademeye başkası giriyor ve siz daha topun kontrolünü alamadan sizi ya durduruyor ya da topu ayağınızdan alabiliyor. gene 5 kişiyi çalımlayıp gol atılabiliyor tabii ama geçmişteki kadar kolay değil bu. mesela maradona bugün oynasa o zamanlar yapabildiği çoğu şeyi yapamazdı. ama öyle bir yetenek ve "ego/karakter" yine de bir dünya yıldızı olurdu tabii, farklı oynamak durumunda kalsaydı bile. yani benim futbolu takip etmeye başladığım zamanlarda kademeli sistem yok değildi aslında ama git gide bu bağlamdaki stratejiler gelişti elbette. bahsettiğim/bahsedeceğim bazı şeyleri geçmişteki bazı futbol maçı videolarını izleyerek de anlamak mümkün aslında.
sonracığıma... eskiden kaleye yakın ve kaleyi karşıdan veya karşıya yakın bir yerden gören serbest vuruşlarda (frikik), defansif baraj zıplamazdı serbest vuruş kullanılırken. o yüzden geçmişte aşırı sayıda frikik golü izlerdik. artık defanslar hem zıplıyor hem de alta biri yatıyor. günümüz futbolunda frikik golü atmak çooook zor. alessandro del piero'lar, david beckham'lar falan günümüzde oynasalardı o frikik gollerinin yarısını bile atamazlardı. belki de çeyreğini bile...
bir de eskiden çok 0-0 biten maç olurdu diye hatırlıyorum. hakikaten çok olurdu. artık bu skora nadiren rastlıyoruz. hatta artık beraberlik de daha az görüyoruz sanki. belki de biraz risk alıp 3 puanı hedeflemenin daha iyi olduğu düşünülüyor artık. yani karşınızdaki takım puan olarak rakibiniz değilse beraberlikten ziyade ya kazanırım, kaybetsem de en fazla 1 puan kaybederim diye bakılıyor olabilir. ekleme: çok eskiden galibiyet 2 puanmış galiba. öyle duymuştum/biliyorum yani.
bir de 80'lerde örneğin fenerli ve gs'li taraftarlar iç içe maç izleyebilirlerdi tribünde. biraz araştırırsanız bunu gösteren videolar, fotolar falan bulabilirsiniz belki. 90'lardan itibaren artık bu pek mümkün olmamaya başladı. bir yerden sonra cinayet bile çıkabilir hale geldi hatta. yani düşünsenize yan yana, iç içe fenerli ve gs'li taraftarlar tribündeler... hakikaten hayal bile edemiyorum artık.
bir de eskiden, mesela maçın 43. dakikası ve 21. saniyesindeyiz. spikerler dakika 43 derlerdi. 2000'lerin bir yerinde artık dakika 44 demeye başladılar. bu aslında daha doğru zira 43. dakika bitmiş ve 44. dakikanın içinde olmuş oluyoruz artık. uzatma dakikalarını gösterme şeysi de çok zaman sonra geldi elbette.
geçmişte el var, penaltı olayında elin bariz olarak topa doğru gitmesi gerekirdi. artık kolun açısı tuhafsa da düdük çalınıyor.
var sisteminden falan bahsetmeme gerek yok sanırım. zaten alfa kuşağı dışında herkes bu değişimi gördü. ama şunu söyleyebilirim. eskiden gol olduğunda çılgınlar gibi sevinilirdi ya da deli gibi üzülünürdü zira verilen karar değişemezdi. var olayından sonra temkinli bir sevinç/üzüntü oluyor başta çünkü goller iptal edilebiliyor. ekleme: yine de biraz bahsedeyim zira alfa kuşağından veya z kuşağının çok gençlerinden de bunları okuyanlar çıkabilir ileride. eskiden elbette hakemler daha net düdük çalarlardı pozisyonlarda zira var gibi kendilerini uyarabilecek bir sistem yoktu. bir de oyun daha az dururdu, haliyle. var sistemine rağmen hala ciddi hatalar yapılıyor ama eskiden tabii ki çok daha ağır ve fazla yanlış kararlar verilebiliyordu.
benim bilmediğim zamanlarda kalecilerin topu 6 saniyede ellerinden çıkarma kuralı yokmuş. bir kaleci topu 45 dakika mı ne elinde tutmuş bir maçta. ondan sonra bir kural getirmişler diye duymuştum. bir de geri pasta elleriyle alabiliyorlardı kaleciler topları. hatta mesela bir kaleci eliyle alıyor, defanstaki bir arkadaşına veriyor, defans gene kaleciye atıyor topu, kaleci gene eliyle alıyor ve bu döngüyü bayağı istismar seviyesinde sürdürebiliyorlardı falan. haha. geçmişte bu gibi sahneleri görebilirdiniz futbolda.
eskiden sadece 3 yabancı oyuncu oynatabiliyordu galiba türk takımları. bu kural farklı değişimlere uğradı, 4'e çıktı mesela sonra. en son 3 yerli oyuncu ve gerisi yabancı olabiliyor diye biliyorum.
geçmişte şampiyonlar ligi'ne sadece liglerinin şampiyonları katılabilirdi diye aklımda kalmış. artık en üstteki ülke liglerinin 4'üncüleri bile katılabiliyor. bu yüzden eskiden uefa kupası için mücadele eden takımlar da çok güçlü, kimisi dev takımlar olurdu. mesela galatasaray'ın uefa kupası şampiyonluğu, bugün alınabilecek bir uefa kupası'ndan daha değerlidir bu yüzden.
son olarak da... eskiden futbolcuların kafaları daha rahattır bence. yani sosyal medya çağıyla birlikte herkes futbolcuları, takımları eleştirebilir oldu. geçmişte yalnızca tv'ler ve gazeteler vardı. halk böylesi bir mahiyette futbol profesyonellerinin görebileceği yorumlar yapamıyorlardı, öyle bir imkan yoktu yani. ayrıca yine internet çağıyla birlikte dünya futbolunda yerini daha iyi öğrenebiliyor ülkeler. yani sadece uluslararası turnuvalarda bunu tartabilmek durumunda değiliz artık.
şimdilik aklıma gelenler bunlar.
ama belli gözlemlerimi aktaracağım.
90'ların ortalarından beri bir izleyici olarak futbol tutkunuyum. futbola dair en eski hatırladığım şeyler de 80'lerin sonlarından geliyor.
şimdi hızlıca başlığın konusuna gelelim.
bir kere eskiden kademeli defans sistemi yoktu. gerçi bunlar benim yaşımın yetmediği zamanlar... geçmişte aslında teknik olarak birçok bakımdan farklıydı futbol. bu belki her sporda böyle gerçi. eski zamanlarda kademeli defans sistemi olmadığından herkesi çalımlayarak gol atmak daha kolaydı, yetenekli bir futbolcu için. şimdi, birine çalım atıldığı anda hemen kademeye başkası giriyor ve siz daha topun kontrolünü alamadan sizi ya durduruyor ya da topu ayağınızdan alabiliyor. gene 5 kişiyi çalımlayıp gol atılabiliyor tabii ama geçmişteki kadar kolay değil bu. mesela maradona bugün oynasa o zamanlar yapabildiği çoğu şeyi yapamazdı. ama öyle bir yetenek ve "ego/karakter" yine de bir dünya yıldızı olurdu tabii, farklı oynamak durumunda kalsaydı bile. yani benim futbolu takip etmeye başladığım zamanlarda kademeli sistem yok değildi aslında ama git gide bu bağlamdaki stratejiler gelişti elbette. bahsettiğim/bahsedeceğim bazı şeyleri geçmişteki bazı futbol maçı videolarını izleyerek de anlamak mümkün aslında.
sonracığıma... eskiden kaleye yakın ve kaleyi karşıdan veya karşıya yakın bir yerden gören serbest vuruşlarda (frikik), defansif baraj zıplamazdı serbest vuruş kullanılırken. o yüzden geçmişte aşırı sayıda frikik golü izlerdik. artık defanslar hem zıplıyor hem de alta biri yatıyor. günümüz futbolunda frikik golü atmak çooook zor. alessandro del piero'lar, david beckham'lar falan günümüzde oynasalardı o frikik gollerinin yarısını bile atamazlardı. belki de çeyreğini bile...
bir de eskiden çok 0-0 biten maç olurdu diye hatırlıyorum. hakikaten çok olurdu. artık bu skora nadiren rastlıyoruz. hatta artık beraberlik de daha az görüyoruz sanki. belki de biraz risk alıp 3 puanı hedeflemenin daha iyi olduğu düşünülüyor artık. yani karşınızdaki takım puan olarak rakibiniz değilse beraberlikten ziyade ya kazanırım, kaybetsem de en fazla 1 puan kaybederim diye bakılıyor olabilir. ekleme: çok eskiden galibiyet 2 puanmış galiba. öyle duymuştum/biliyorum yani.
bir de 80'lerde örneğin fenerli ve gs'li taraftarlar iç içe maç izleyebilirlerdi tribünde. biraz araştırırsanız bunu gösteren videolar, fotolar falan bulabilirsiniz belki. 90'lardan itibaren artık bu pek mümkün olmamaya başladı. bir yerden sonra cinayet bile çıkabilir hale geldi hatta. yani düşünsenize yan yana, iç içe fenerli ve gs'li taraftarlar tribündeler... hakikaten hayal bile edemiyorum artık.
bir de eskiden, mesela maçın 43. dakikası ve 21. saniyesindeyiz. spikerler dakika 43 derlerdi. 2000'lerin bir yerinde artık dakika 44 demeye başladılar. bu aslında daha doğru zira 43. dakika bitmiş ve 44. dakikanın içinde olmuş oluyoruz artık. uzatma dakikalarını gösterme şeysi de çok zaman sonra geldi elbette.
geçmişte el var, penaltı olayında elin bariz olarak topa doğru gitmesi gerekirdi. artık kolun açısı tuhafsa da düdük çalınıyor.
var sisteminden falan bahsetmeme gerek yok sanırım. zaten alfa kuşağı dışında herkes bu değişimi gördü. ama şunu söyleyebilirim. eskiden gol olduğunda çılgınlar gibi sevinilirdi ya da deli gibi üzülünürdü zira verilen karar değişemezdi. var olayından sonra temkinli bir sevinç/üzüntü oluyor başta çünkü goller iptal edilebiliyor. ekleme: yine de biraz bahsedeyim zira alfa kuşağından veya z kuşağının çok gençlerinden de bunları okuyanlar çıkabilir ileride. eskiden elbette hakemler daha net düdük çalarlardı pozisyonlarda zira var gibi kendilerini uyarabilecek bir sistem yoktu. bir de oyun daha az dururdu, haliyle. var sistemine rağmen hala ciddi hatalar yapılıyor ama eskiden tabii ki çok daha ağır ve fazla yanlış kararlar verilebiliyordu.
benim bilmediğim zamanlarda kalecilerin topu 6 saniyede ellerinden çıkarma kuralı yokmuş. bir kaleci topu 45 dakika mı ne elinde tutmuş bir maçta. ondan sonra bir kural getirmişler diye duymuştum. bir de geri pasta elleriyle alabiliyorlardı kaleciler topları. hatta mesela bir kaleci eliyle alıyor, defanstaki bir arkadaşına veriyor, defans gene kaleciye atıyor topu, kaleci gene eliyle alıyor ve bu döngüyü bayağı istismar seviyesinde sürdürebiliyorlardı falan. haha. geçmişte bu gibi sahneleri görebilirdiniz futbolda.
eskiden sadece 3 yabancı oyuncu oynatabiliyordu galiba türk takımları. bu kural farklı değişimlere uğradı, 4'e çıktı mesela sonra. en son 3 yerli oyuncu ve gerisi yabancı olabiliyor diye biliyorum.
geçmişte şampiyonlar ligi'ne sadece liglerinin şampiyonları katılabilirdi diye aklımda kalmış. artık en üstteki ülke liglerinin 4'üncüleri bile katılabiliyor. bu yüzden eskiden uefa kupası için mücadele eden takımlar da çok güçlü, kimisi dev takımlar olurdu. mesela galatasaray'ın uefa kupası şampiyonluğu, bugün alınabilecek bir uefa kupası'ndan daha değerlidir bu yüzden.
son olarak da... eskiden futbolcuların kafaları daha rahattır bence. yani sosyal medya çağıyla birlikte herkes futbolcuları, takımları eleştirebilir oldu. geçmişte yalnızca tv'ler ve gazeteler vardı. halk böylesi bir mahiyette futbol profesyonellerinin görebileceği yorumlar yapamıyorlardı, öyle bir imkan yoktu yani. ayrıca yine internet çağıyla birlikte dünya futbolunda yerini daha iyi öğrenebiliyor ülkeler. yani sadece uluslararası turnuvalarda bunu tartabilmek durumunda değiliz artık.
şimdilik aklıma gelenler bunlar.
devamını gör...
2.
eskiden maradona, van basten, platini, gullit gibi futbolcular bilbaolu goygoçea, wimbledonlu vinnie jones, sampdorialı vierchewood, juventuslu gentile, interli bergomi gibi futbolculardan tekme tokat dayak yerdi. çok sık sakatlık yaşanırdı. maradona barcelona'da oynadığı 2 sezonun da yarısını tamamlayabildi, kasap defanslar yüzünden. van basten 28 yaşında kasaplar yüzünden futbolu birakinca futbolda eskisi kadar sertlige müsamaha gösterilmez oldu. eskiden alman matthaus'un başını çektiği supurucu diye bir mevki de vardı, şimdi o da yok.
devamını gör...
3.
yızldız oyuncular devri vs takım oyunu devri.
devamını gör...
4.
dahlvier ile yaşıt olmamdan kaynaklı ben de aynı dönemlerden bazı şeyler hatırlıyorum.
mesela eski zamanlardaki futbol maçlarında kaleciye geri pas vermek serbestti. oyuncular zorda kalınca topu kaleciye atar, kaleci de zaman geçirmek için topu eline alır bekletirdi. sonra topu tekrar oyuna sokar sonra yeniden kendine gelen geri pası elle alıp biraz daha zaman geçirirdi.
kaleciye geri pas kuralı 1990 dünya kupası esnasında bu geri pasların seyir zevkini neredeyse sıfıra indirmesi sonucunda büyük tepki toplayıp 1992 yılında değiştirildi.
futbolla ilgili olmasa da futbol yayınları ile ilgili eskiden aklımda kalan bir şeyde. maçların açık kanalda yayımlanıyor olmasıydı. o dönem bir kanalda bir maç diğer kanalda başka bir maç olabiliyordu.
işin tuhaf yanı ise maç esnasında reklam girmesi idi. oyunun durduğu ya da yavaşladığı anda pat diye reklam girerdi. bazen reklam dönüşünde bir takımın santra yapmak üzere olduğunu görür, golün tekrarını beklerdik yönetmenin insafına kalmış bir halde.
son olarak aklımda kalan bir şey ise futbolcuların altın künyeler ya da kolyelerle maça çıkmalarıydı. hayal meyal hatırlıyorum ama cevad prekazi altın bir zincir takardı maçlarda. sonradan futbolcu sağlığı açısından bu takılar da yasaklandı.
dahlvier'e özellikle teşekkür ediyorum bu nostalji fırsatı için.
mesela eski zamanlardaki futbol maçlarında kaleciye geri pas vermek serbestti. oyuncular zorda kalınca topu kaleciye atar, kaleci de zaman geçirmek için topu eline alır bekletirdi. sonra topu tekrar oyuna sokar sonra yeniden kendine gelen geri pası elle alıp biraz daha zaman geçirirdi.
kaleciye geri pas kuralı 1990 dünya kupası esnasında bu geri pasların seyir zevkini neredeyse sıfıra indirmesi sonucunda büyük tepki toplayıp 1992 yılında değiştirildi.
futbolla ilgili olmasa da futbol yayınları ile ilgili eskiden aklımda kalan bir şeyde. maçların açık kanalda yayımlanıyor olmasıydı. o dönem bir kanalda bir maç diğer kanalda başka bir maç olabiliyordu.
işin tuhaf yanı ise maç esnasında reklam girmesi idi. oyunun durduğu ya da yavaşladığı anda pat diye reklam girerdi. bazen reklam dönüşünde bir takımın santra yapmak üzere olduğunu görür, golün tekrarını beklerdik yönetmenin insafına kalmış bir halde.
son olarak aklımda kalan bir şey ise futbolcuların altın künyeler ya da kolyelerle maça çıkmalarıydı. hayal meyal hatırlıyorum ama cevad prekazi altın bir zincir takardı maçlarda. sonradan futbolcu sağlığı açısından bu takılar da yasaklandı.
dahlvier'e özellikle teşekkür ediyorum bu nostalji fırsatı için.
devamını gör...
5.
geçmişi de dönemlere ayırmak gerekeceği için bu konu hakkında bence çok fazla şey yazılabilir. ben doksanların sonu ve 2000'li yılların futbolunu bilen ve futbolun 20 - 25 yıl içinde yaşadığı evrime tanık olan biri olarak çok kısa şunu söyleyebilirim. futbolda tempo arttı, futbolculardan beklenen fiziksel performansın seviyesi arttı ve aslında her dönem vurgulanan takım oyunu kültüründe önemli gelişmeler ve değişiklikler yaşandı. oyuncuların tek tek taktiksel sadakati göz önüne alınacak olursa, günümüz futbolunda tek tek bireysel anlamda sadece isimli oyuncularınızın olması hiçbir değer ifade etmemektir. modern futbolun gerektirdiği kusursuza yakın takım oyunu anlayışı geçmiş yılların futbolundaki oyun kültürüne göre tabi ki de geliştirilmiştir ve üstündür. bu üstünlüğün bir yansımasıyla aslında daha dün galatasaray'ın az alkmaar takımı karşısında yaşadığı hezimet ile yeniden yüzleşmiş olduk. modern futbolun ihtiyaçlarına uygun oyun kültürü inşaa eden ülkelerin futbol takımları ile etmeyen ülkelerin takımları arasında ciddi farklar söz konusu. bugünün futbolunu oynayan takımlar, kadro değerlerinden bağımsız olacak şekilde çağın gerekliliklerine ayak uydurmayan rakiplerini dağıtabiliyorlar. kağıt üzerinde senin takımının kadro değerinin o takımı üçe katlaması bir şey ifade etmiyor. fizik kondüsyonda geride kalıyorsun. niye? milyon milyon dolarlar verip getirdiğin oyuncular ağır idman yapıp canlarını üzmek istemiyorlar. nasıl olsa ligi kazanmak için yetenekleri bir şekilde yetiyor....
böyle bir ciddiyetsizlik ortamında inşa edilecek taktiksel oyun kültürü de avrupada değil türkiye liginde başarı kazandıracağı için para etmiyor aslına bakarsanız. yani çok uzağa gitmeye gerek yok.
gelin biz bu futbolu türk futbolu vs avrupa futbolu olacak şekilde açalım. zaten aynı kapıya çıkar.
futbolda her zaman oyuncuların kendilerinden isteneni mükemmel şekilde icra ederek takım oyununa katkı sundukları, rakibe alan ve zaman bırakmamak üzere en mükemmele doğru gelişmenin esas alındığı bir anlayış söz konusu olmuştur. zaten bu gelişimin yasasıdır.
futbolda her zaman geçerli olan şudur,
her dönem için taktiksel sadakati yüksek oyunculara sahip takımların arzulanan neticeleri elde etmeleri mümkün olabilmiştir..
ve yine her dönem gelişen oyun anlayışında yeni bilgilerle kendilerini güncelleyebilen ekipler başarılı olabilmiştir.
çağımızın gereklilikleri doğrultusunda hareket eden başarılı olur. kural bu kadar basit aslında. güncellenebilmek.
böyle bir ciddiyetsizlik ortamında inşa edilecek taktiksel oyun kültürü de avrupada değil türkiye liginde başarı kazandıracağı için para etmiyor aslına bakarsanız. yani çok uzağa gitmeye gerek yok.
gelin biz bu futbolu türk futbolu vs avrupa futbolu olacak şekilde açalım. zaten aynı kapıya çıkar.
futbolda her zaman oyuncuların kendilerinden isteneni mükemmel şekilde icra ederek takım oyununa katkı sundukları, rakibe alan ve zaman bırakmamak üzere en mükemmele doğru gelişmenin esas alındığı bir anlayış söz konusu olmuştur. zaten bu gelişimin yasasıdır.
futbolda her zaman geçerli olan şudur,
her dönem için taktiksel sadakati yüksek oyunculara sahip takımların arzulanan neticeleri elde etmeleri mümkün olabilmiştir..
ve yine her dönem gelişen oyun anlayışında yeni bilgilerle kendilerini güncelleyebilen ekipler başarılı olabilmiştir.
çağımızın gereklilikleri doğrultusunda hareket eden başarılı olur. kural bu kadar basit aslında. güncellenebilmek.
devamını gör...
6.
gunumuzdeki futbol daha iyi. sizin bisey bildiginiz yok sadece.
devamını gör...