521.
devamını gör...
522.
tanrılar arasında insan yalnızlığımı mı
insanlar arasında insan yalnızlığı mı
korkusu küçük düşürüyor hayatımızı.
ne diyordu ince şeylerin annesi
"ötekini oku, derinde dipte duranı."
kilisenin bahçesinde mumdan bir harita
bütün göç yollarının iki ucuna tutunmuş
"geride kalmanın cezasıyım -diyor-
biliyor musun, hoyratlık değil de
incelik yakıyor canımı..."
bu kalabalıkta bu tenhalık-
sevgilim, bütün sözlerimi
mazlumların rüyasından seçtim ben.
budur, düşünmeden bildiğim
budur, ayaklarına serdiğim has bahçe.*
insanlar arasında insan yalnızlığı mı
korkusu küçük düşürüyor hayatımızı.
ne diyordu ince şeylerin annesi
"ötekini oku, derinde dipte duranı."
kilisenin bahçesinde mumdan bir harita
bütün göç yollarının iki ucuna tutunmuş
"geride kalmanın cezasıyım -diyor-
biliyor musun, hoyratlık değil de
incelik yakıyor canımı..."
bu kalabalıkta bu tenhalık-
sevgilim, bütün sözlerimi
mazlumların rüyasından seçtim ben.
budur, düşünmeden bildiğim
budur, ayaklarına serdiğim has bahçe.*
devamını gör...
523.
gözlerin gözlerime değince felaketim olurdu
ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem öldüreceğimden korkardım
felaketim olurdu, ağlardım*
ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem öldüreceğimden korkardım
felaketim olurdu, ağlardım*
devamını gör...
524.
yüzünün üzülmeye çalışmış yerlerinden bahsediliyor
güya gövdenin ve sesinin başına su gelmiş, inanmazdım
herkesle hançersin de kendinle adın çıkmış sanki,
kalbini özenle kırmışsın bütün eşyanın, ummazdım
incirin öte hatrı suyun kuşkusuz fikriyle üzgünüm
dilerruştim ki en çok kar yağmasın bu kış
bu kış kalp suyumla ıslanmasın yastık! dilemiştim ki
yoktur aşk bu mutlak hasar bu mükemmel hata
bu belki mümkün bir kusurdur sinemdeki
ama ödü varsa umru da var insanın ayarı gibi
anladım sanki: devlet neden şarap kullanmaz
neden en uzun suya en sessiz uzanır yüzün
neden en çok üzülmüş üzümün adı şaraba çıkar
sonra madem insan kal adında bir beladır
insan dalgın bir belgedir kendisiyle hayat arasında
neden eve dönmekten ibarettir hayat
neden bazen simsiyah bir doğruyla denilir:
devletin ve allah'ın en iyi fikridir kış
bütün evlerin en mükemmel hatasıdır baba
başka incirin yarasını başka incir de bilmez gibi
talandır bu herkesle herkes olmak
kopan umur ufalan ödün adıyla
iki lekenin birbirine dağılmasına sadece aşk mı denir
diğer zeytinin diğer zeytine fethi gibi
dilerim herkesin vaktiyle adı
sinem olan uzun bir yasa değer eli sinem!
o kadar, o denli
seyyidhan kömürcü- sinem
güya gövdenin ve sesinin başına su gelmiş, inanmazdım
herkesle hançersin de kendinle adın çıkmış sanki,
kalbini özenle kırmışsın bütün eşyanın, ummazdım
incirin öte hatrı suyun kuşkusuz fikriyle üzgünüm
dilerruştim ki en çok kar yağmasın bu kış
bu kış kalp suyumla ıslanmasın yastık! dilemiştim ki
yoktur aşk bu mutlak hasar bu mükemmel hata
bu belki mümkün bir kusurdur sinemdeki
ama ödü varsa umru da var insanın ayarı gibi
anladım sanki: devlet neden şarap kullanmaz
neden en uzun suya en sessiz uzanır yüzün
neden en çok üzülmüş üzümün adı şaraba çıkar
sonra madem insan kal adında bir beladır
insan dalgın bir belgedir kendisiyle hayat arasında
neden eve dönmekten ibarettir hayat
neden bazen simsiyah bir doğruyla denilir:
devletin ve allah'ın en iyi fikridir kış
bütün evlerin en mükemmel hatasıdır baba
başka incirin yarasını başka incir de bilmez gibi
talandır bu herkesle herkes olmak
kopan umur ufalan ödün adıyla
iki lekenin birbirine dağılmasına sadece aşk mı denir
diğer zeytinin diğer zeytine fethi gibi
dilerim herkesin vaktiyle adı
sinem olan uzun bir yasa değer eli sinem!
o kadar, o denli
seyyidhan kömürcü- sinem
devamını gör...
525.
akıyordu su
gösterip aynasında söğüt ağaçlarını
salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını
yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere
koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere
birden
bire kuş gibi
vurulmuş gibi
kanadından
yaralı bir atlı yuvarlandı atından
bağırmadı
gidenleri geri çağırmadı
baktı yalnız dolu gözlerle
uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına
ah ne yazık!
ne yazık ki ona
dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak
beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak
nal sesleri sönüyor perde perde
atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde!
atlılar atlılar kızıl atlılar
atları rüzgâr kanatlılar!
atları rüzgâr kanat...
atları rüzgâr...
atları...
at...
rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat!
akar suyun sesi dindi
gölgeler gölgelendi
renkler silindi
siyah örtüler indi
mavi gözlerine
sarktı salkımsöğütler
sarı saçlarının
üzerine
ağlama salkımsöğüt
ağlama
kara suyun aynasında el bağlama!
el bağlama!
ağlama!
nazım hikmet - salkım söğüt
gösterip aynasında söğüt ağaçlarını
salkımsöğütler yıkıyordu suda saçlarını
yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere
koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere
birden
bire kuş gibi
vurulmuş gibi
kanadından
yaralı bir atlı yuvarlandı atından
bağırmadı
gidenleri geri çağırmadı
baktı yalnız dolu gözlerle
uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına
ah ne yazık!
ne yazık ki ona
dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak
beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak
nal sesleri sönüyor perde perde
atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde!
atlılar atlılar kızıl atlılar
atları rüzgâr kanatlılar!
atları rüzgâr kanat...
atları rüzgâr...
atları...
at...
rüzgâr kanatlı atlılar gibi geçti hayat!
akar suyun sesi dindi
gölgeler gölgelendi
renkler silindi
siyah örtüler indi
mavi gözlerine
sarktı salkımsöğütler
sarı saçlarının
üzerine
ağlama salkımsöğüt
ağlama
kara suyun aynasında el bağlama!
el bağlama!
ağlama!
nazım hikmet - salkım söğüt
devamını gör...
526.
ben de terk ediyorum kendimi
bütün sıfatlardan istifa ediyorum artık
arsız bir dizenin kütüğüne kaydedin
kimvurduya sayın beni.
hicri izgören
bütün sıfatlardan istifa ediyorum artık
arsız bir dizenin kütüğüne kaydedin
kimvurduya sayın beni.
hicri izgören
devamını gör...
527.
bir deliydi mahallemiz ilaçlarını içmeyi unutmuş
mahallenin sapığı mantosunun önünü açıp
düşlerinin pul pul dökülen derisini gösterirdi leman'a
minör hayatların majör depresyonu,
eklem yerlerinde iyileşmezdi egzama.
ay sedefe yakalanmış yüzüyle
saklanırdı bulutların arasında
aniden açılan bir bavuldan
sokağın ortasına, tekerlenerek çıkardı sonra.
fazla sıkmaktan kopmuş diş telleri sarkardı ağzımızdan
dükkan çoktan senindi bizde ahenk kalmış olsa.
komşulaar... komşular! yetişin ritmimi bozdular.
"sus kııııızz somyanın yayı mı fırladı bir tarafına..."
mahallemizde her şey grafiti sanatına hizmet ediyordu
sprey boya kusardı duvarlarımız sabahları
"çöp tenikesini orozpu karı gibi gezdirme lan"
şiir şiir olalı böyle şiirsizlik görmemişti.**
ellerimlen yazdım.*
mahallenin sapığı mantosunun önünü açıp
düşlerinin pul pul dökülen derisini gösterirdi leman'a
minör hayatların majör depresyonu,
eklem yerlerinde iyileşmezdi egzama.
ay sedefe yakalanmış yüzüyle
saklanırdı bulutların arasında
aniden açılan bir bavuldan
sokağın ortasına, tekerlenerek çıkardı sonra.
fazla sıkmaktan kopmuş diş telleri sarkardı ağzımızdan
dükkan çoktan senindi bizde ahenk kalmış olsa.
komşulaar... komşular! yetişin ritmimi bozdular.
"sus kııııızz somyanın yayı mı fırladı bir tarafına..."
mahallemizde her şey grafiti sanatına hizmet ediyordu
sprey boya kusardı duvarlarımız sabahları
"çöp tenikesini orozpu karı gibi gezdirme lan"
şiir şiir olalı böyle şiirsizlik görmemişti.**
ellerimlen yazdım.*
devamını gör...
528.
her evin bir hikayesi vardir.
kimbilir kac kisi gezinmistir,
cilasiz parkelerin de..
ne yalvarislara, aglayislara, kahkahalara,
taniklik etmistir bu rutubetli duvarlar..
mutfaginda ki sunta dolaplar,
yillarin cizdigi tezgah..
ne yokluga, ne bolluga, solen sofralarindan..
bir kuru ekmek bir de aci sogana..
doymustur doymamistir kim bilir?
holde ki ayak sesleri, dinlesen duyulacak gibi..
sabah telasi, aksam rehaveti, gece sessizligi..
tum odalarin kokusu ayri..
sanki hala eski sahipleri gibi.
kiminin cekmece de ki lavantasi,
kiminin odadan cikarken ki surdugu misk-i amberi..
kapilar kisilerin, olaylarin, duygularin devinimi.
gun ola carpis ve gidis,
gun ola -aman uyanmasin!- urkekligi..
pencere pervazlari kuru catlak.
kim bilir hangi eller aldi uzerinde ki nemi..
camlar macunundan ayri dusmus,
hangi gozlere, yurege; aglamis, gulmus..
kimini basin da bekletmis, gozleri yolda kalmis..
kimine sevdigini gostermis; hic ayrilmamis gibi..
her evin bir degil cok hikayesi var.
banyoda ki buhar gibi; biri yeni bircogu eski..
kimbilir kac kisi gezinmistir,
cilasiz parkelerin de..
ne yalvarislara, aglayislara, kahkahalara,
taniklik etmistir bu rutubetli duvarlar..
mutfaginda ki sunta dolaplar,
yillarin cizdigi tezgah..
ne yokluga, ne bolluga, solen sofralarindan..
bir kuru ekmek bir de aci sogana..
doymustur doymamistir kim bilir?
holde ki ayak sesleri, dinlesen duyulacak gibi..
sabah telasi, aksam rehaveti, gece sessizligi..
tum odalarin kokusu ayri..
sanki hala eski sahipleri gibi.
kiminin cekmece de ki lavantasi,
kiminin odadan cikarken ki surdugu misk-i amberi..
kapilar kisilerin, olaylarin, duygularin devinimi.
gun ola carpis ve gidis,
gun ola -aman uyanmasin!- urkekligi..
pencere pervazlari kuru catlak.
kim bilir hangi eller aldi uzerinde ki nemi..
camlar macunundan ayri dusmus,
hangi gozlere, yurege; aglamis, gulmus..
kimini basin da bekletmis, gozleri yolda kalmis..
kimine sevdigini gostermis; hic ayrilmamis gibi..
her evin bir degil cok hikayesi var.
banyoda ki buhar gibi; biri yeni bircogu eski..
devamını gör...
529.
dedem ölmemişti. babam benden gençti henüz. "dağlar dilsiz ustalardır ve suskun öğrenciler yetiştirirler" diyen goethe'yi okumadan, bu iki insandan öğrendim kuyuların dilini. annem, ahırdaki ineklere, bahçedeki domateslere, biberlere ve çocukların açlıklarına iliklenip çözülen bir sedef düğmeydi. evlerden birer tanrı suretinde çıkıp, daha yalnız birer tanrı olarak dönen erkekler, kahvelere camilerden daha sadıktılar ve çocuklarından çok merak ederlerdi "ajans haberlerini." hiçbir şey yapmadan, günde on kez hükümet yıkıp hükümet kurmayı; yüksek sesli devlet sevgisinin, ters yüz edilmiş bir yalan olduğunu; kendinden başka kimseye inanmamanın mağrur yalnızlığını; sevmek arzusuyla aldanma korkusunun nasıl bir cehennem yarattığını; duvar diplerinde tanrı diye yağmura nasıl dua edildiğini onlarda gördüm. yıllarca küfrettikleri devrimcilere, deniz-yusuf-hüseyin'in idamlarından sonra, derin bir mahcubiyet ve saygıyla nasıl ağladıklarını da gördüm onların.**
devamını gör...
530.
ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
sevmek için güzele mi bakmalı?
çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
hırsızlık; para, mal mı çalmaktır?
saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
solması için gülü dalından mı koparmalı?
pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
öldürmek için silah, hançer mi olmalı?
saçlar bağ, gözler silah, gülüş kurşun olamaz mı?
#victorhugo
dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
sevmek için güzele mi bakmalı?
çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
hırsızlık; para, mal mı çalmaktır?
saadet çalmak, hırsızlık olamaz mı?
solması için gülü dalından mı koparmalı?
pembe bir gonca iken gül dalında solmaz mı?
öldürmek için silah, hançer mi olmalı?
saçlar bağ, gözler silah, gülüş kurşun olamaz mı?
#victorhugo
devamını gör...
531.
ben ona dedim ki
suyun üç hali var,
dördüncüsü sensin.
taşların saltanatında
bir gönül iklimiyim,
ağzımda esensin.
rüzgârla yaprağın aşkı
neyse dört mevsim,
öyle süreceksin.
eşiğinde duracağım
yıpranmış ve kirli,
kirpiğinle sileceksin.
insan adım atmazsa
gidemez ki iyiliğe,
hüznümü düzeltensin.
benim geldiğim geçmiş
çok açık bir yazıdır,
parmağınla okuyansın.
zamanı saymayı
yeniden öğreniyorum,
ibresin çekisin yelkovansın.
kalbim
uzun menzilim benim,
yolumu karşılayansın.
ben ona dedim ki
bütün kuşlar tünedi,
göğümdeki tek kanatsın.
suyun üç hali var,
dördüncüsü sensin.
taşların saltanatında
bir gönül iklimiyim,
ağzımda esensin.
rüzgârla yaprağın aşkı
neyse dört mevsim,
öyle süreceksin.
eşiğinde duracağım
yıpranmış ve kirli,
kirpiğinle sileceksin.
insan adım atmazsa
gidemez ki iyiliğe,
hüznümü düzeltensin.
benim geldiğim geçmiş
çok açık bir yazıdır,
parmağınla okuyansın.
zamanı saymayı
yeniden öğreniyorum,
ibresin çekisin yelkovansın.
kalbim
uzun menzilim benim,
yolumu karşılayansın.
ben ona dedim ki
bütün kuşlar tünedi,
göğümdeki tek kanatsın.
devamını gör...
532.
ne zaman seni düşünsem
bir ceylan su içmeye iner
çayırları büyürken görürüm.
her akşam seninle
yeşil bir zeytin tanesi
bir parça mavi deniz
alır beni.
seni düşündükçe
gül dikiyorum elimin değdiği yere
atlara su veriyorum
daha bir seviyorum dağları.
ne böyle sevdalar gördüm ne böyle ayrılıklar -ilhan berk
bir ceylan su içmeye iner
çayırları büyürken görürüm.
her akşam seninle
yeşil bir zeytin tanesi
bir parça mavi deniz
alır beni.
seni düşündükçe
gül dikiyorum elimin değdiği yere
atlara su veriyorum
daha bir seviyorum dağları.
ne böyle sevdalar gördüm ne böyle ayrılıklar -ilhan berk
devamını gör...
533.
güzeldir yaşamak,
güzeldir gezip tozmak,
acısıyla, tatlısıyla geçer bir ömür,
ama gerçek anlamda yaşamak,
yani hayatının anlamını bulmak,
işte o zaman daha güzeldir yaşamak,
işte o zaman daha anlamlı gezip tozmak
hoş olursun onun yanında,
düşünemez olursun bir anda,
sanki ilk gibi, dünyada tek gibi,
bunca yıl beklediğine değmiş gibi...
mavininicindekidünya...
güzeldir gezip tozmak,
acısıyla, tatlısıyla geçer bir ömür,
ama gerçek anlamda yaşamak,
yani hayatının anlamını bulmak,
işte o zaman daha güzeldir yaşamak,
işte o zaman daha anlamlı gezip tozmak
hoş olursun onun yanında,
düşünemez olursun bir anda,
sanki ilk gibi, dünyada tek gibi,
bunca yıl beklediğine değmiş gibi...
mavininicindekidünya...
devamını gör...
534.
535.
536.
537.
lavinya
sana gitme demeyeceğim.
üşüyorsun ceketimi al.
günün en güzel saatleri bunlar.
yanımda kal.
sana gitme demeyeceğim.
gene de sen bilirsin.
yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
incinirsin.
sana gitme demeyeceğim,
ama gitme, lavinia.
adını gizleyeceğim
sen de bilme, lavinia.
özdemir asaf
sana gitme demeyeceğim.
üşüyorsun ceketimi al.
günün en güzel saatleri bunlar.
yanımda kal.
sana gitme demeyeceğim.
gene de sen bilirsin.
yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
incinirsin.
sana gitme demeyeceğim,
ama gitme, lavinia.
adını gizleyeceğim
sen de bilme, lavinia.
özdemir asaf
devamını gör...
538.
539.
bi sen eksiktin ayışığı
bileklerimizi kesmiş yeni alman kelepçeleri,
otobüsün kaloriferleri bozuldu kaman'dan sonra,
sekiz saat oluyor karbonatlı bir çay bile içemedik,
başımızda "prensip" sahibi bir başçavuş,
niğde üzerinden adana cezaevi'ne gidiyoruz.
bi sen eksiktin ayışığı,
gümüş bir tüy dikmek için manzaraya.
can yücel
hamiş: bu şiir "prensip sahibi başçavuş" şiiri olarak da bilinir. şiirin kısa hikayesini anlatayım, muhtemelen internette yoktur. can yücel, istanbul cezaevi'nden adana'ya nakledilmektedir. niğde/kaman civarında canı sigara çeker. cezaevi aracındaki jandarma başçavuş içmesine izin vermez. "neden" diye sorar. "üsteğmen kızar" cevabını alır. üsteğmen cezaevi nakil aracının ön tarafında oturmaktadır. "üsteğmen görmez ki" der. başçavuş da "olsun, görmesin ben prensip sahibiyim" der..
bileklerimizi kesmiş yeni alman kelepçeleri,
otobüsün kaloriferleri bozuldu kaman'dan sonra,
sekiz saat oluyor karbonatlı bir çay bile içemedik,
başımızda "prensip" sahibi bir başçavuş,
niğde üzerinden adana cezaevi'ne gidiyoruz.
bi sen eksiktin ayışığı,
gümüş bir tüy dikmek için manzaraya.
can yücel
hamiş: bu şiir "prensip sahibi başçavuş" şiiri olarak da bilinir. şiirin kısa hikayesini anlatayım, muhtemelen internette yoktur. can yücel, istanbul cezaevi'nden adana'ya nakledilmektedir. niğde/kaman civarında canı sigara çeker. cezaevi aracındaki jandarma başçavuş içmesine izin vermez. "neden" diye sorar. "üsteğmen kızar" cevabını alır. üsteğmen cezaevi nakil aracının ön tarafında oturmaktadır. "üsteğmen görmez ki" der. başçavuş da "olsun, görmesin ben prensip sahibiyim" der..
devamını gör...
540.
edgar allan poe, alone
devamını gör...