121.
ilk sevgilimin gülüşüne benzer
bir nisan havası değil mi esen?
zincirlere, kelepçelere inat,
kanatlarımı açmak zamanıdır;
allahaısmarladık kaldırımlar.
giyenler düşünsün dar elbiseyi;
ölçülü sözü, hesaplı adımı
ben kurtuldum kafeste kuş olmaktan;
saltanat sürer gibi uçuyorum,
erk ağacı gelin olduğu gün.
hayranım bu şehrin bacalarına.
irili ufaklı, hep bir ağızdan,
nasıl derinden gökyüzüne doğru
bir türkü söylüyorar öyle sessiz!
dumanın daim olsun güzel baca!
yuvası saçakta kalan kırlangıç,
yuvası dallara emanet serçe.
derken camiler üstünde güvercin,
minareler katında geçiyorum,
gökyüzü mahallesi istanbul`un.
süt beyaz bir martıyım açıklarda.
gemilere ben yol gösteriyorum,
buğday ve ilaç yüklü gemilere.
bir kanat vuruşta bulutlardayım;
bir süzülüşte vatanım dalgalar!
bir nisan havası değil mi esen?
zincirlere, kelepçelere inat,
kanatlarımı açmak zamanıdır;
allahaısmarladık kaldırımlar.
giyenler düşünsün dar elbiseyi;
ölçülü sözü, hesaplı adımı
ben kurtuldum kafeste kuş olmaktan;
saltanat sürer gibi uçuyorum,
erk ağacı gelin olduğu gün.
hayranım bu şehrin bacalarına.
irili ufaklı, hep bir ağızdan,
nasıl derinden gökyüzüne doğru
bir türkü söylüyorar öyle sessiz!
dumanın daim olsun güzel baca!
yuvası saçakta kalan kırlangıç,
yuvası dallara emanet serçe.
derken camiler üstünde güvercin,
minareler katında geçiyorum,
gökyüzü mahallesi istanbul`un.
süt beyaz bir martıyım açıklarda.
gemilere ben yol gösteriyorum,
buğday ve ilaç yüklü gemilere.
bir kanat vuruşta bulutlardayım;
bir süzülüşte vatanım dalgalar!
devamını gör...
122.
koyup zarfın içine, üstünü acıyla pulladım,
sana bir sevinçlik menevişli kuş yolladım.
son kuşlarımdı bunlar, dedim telef olmasın,
geçti artık, göğsümde kuş barınmaz, anladım.
esti rüzgâr bozuk bozuk, örselendi yüreğim,
eksik gedik nem varsa ezberden tamamladım.
bende sönen şavkıması sürsün diye yaşamın,
bu kuşları senin için gözlerimde sakladım.
kim sürmüş altıok metin, dünyanın sefasını,
kirletilmiş bir zamanı yürürken adım adım?
metin altıok.
sana bir sevinçlik menevişli kuş yolladım.
son kuşlarımdı bunlar, dedim telef olmasın,
geçti artık, göğsümde kuş barınmaz, anladım.
esti rüzgâr bozuk bozuk, örselendi yüreğim,
eksik gedik nem varsa ezberden tamamladım.
bende sönen şavkıması sürsün diye yaşamın,
bu kuşları senin için gözlerimde sakladım.
kim sürmüş altıok metin, dünyanın sefasını,
kirletilmiş bir zamanı yürürken adım adım?
metin altıok.
devamını gör...
123.
hangi şehre gidip hangi insanla uyuduysan,
nereye döküldüyse sevdiğim güzelliğin,
kimin üstüne düştüyse bakmaya kıyamadığım kirpiklerin,
orada kal.
bir gecelik 'nasılsın' a sığdırma vicdanını.
kalbim artık evin değil. gelme!
-umut güner
nereye döküldüyse sevdiğim güzelliğin,
kimin üstüne düştüyse bakmaya kıyamadığım kirpiklerin,
orada kal.
bir gecelik 'nasılsın' a sığdırma vicdanını.
kalbim artık evin değil. gelme!
-umut güner
devamını gör...
124.
sen!
her defterin sol sayfasisin..
hep bu sefer de denilen..
üzüntü sebebi..
sağ sayfanın sagindakisin/otekisin..
ona en güzel şiirler yazılırken..
sen iç geçirip.. bakansin..
nolur
evet bu sefer şiir olmasın
sadece karala.. boş bırakma..
defteri her kapatisinda..
beni sağ yanıma..
mecbur bırakma..
bir parça mürekkep..
belki iz bırakır..
anlam kazanır..
ahh.. bak çevirdi yine sayfayı..
-greenland' a sevgilerle-
her defterin sol sayfasisin..
hep bu sefer de denilen..
üzüntü sebebi..
sağ sayfanın sagindakisin/otekisin..
ona en güzel şiirler yazılırken..
sen iç geçirip.. bakansin..
nolur
evet bu sefer şiir olmasın
sadece karala.. boş bırakma..
defteri her kapatisinda..
beni sağ yanıma..
mecbur bırakma..
bir parça mürekkep..
belki iz bırakır..
anlam kazanır..
ahh.. bak çevirdi yine sayfayı..
-greenland' a sevgilerle-
devamını gör...
125.
karanlık bir gecede mağarasından çıkan bir azrail
kurbanını ilk diriltir
daha sonra yavaşça bitirir
ağlarını kanla ören örümcek
ağa takılan sinekler hep ölecek,
şairi olduğu şiirin satırlarını kanla süsleyecek
usul usul insanlığı bitirecek
farklı maskelere bürünüp tekrar dirilecek. . .
ensendeki ürperti sana onun varlığını hissettirecek.
kurbanını ilk diriltir
daha sonra yavaşça bitirir
ağlarını kanla ören örümcek
ağa takılan sinekler hep ölecek,
şairi olduğu şiirin satırlarını kanla süsleyecek
usul usul insanlığı bitirecek
farklı maskelere bürünüp tekrar dirilecek. . .
ensendeki ürperti sana onun varlığını hissettirecek.
devamını gör...
126.
bu kasvetli istanbul gününe bırakılabilecek en güzel şiir, necip fazıl kısakürek'in ölmeden önce yazdığı son şiir olduğu iddia edilen zehir şiiri olsa gerek.
çocukken haftalar bana asırdı;
derken saat oldu, derken saniye...
ilk düşünce, beni yokluk ısırdı:
sonum yokluk olsa bu varlık niye?
yokluk, sen de yoksun, bir var bir yoksun!
insanoğlu kendi varından yoksun...
gelsin beni yokluk akrebi soksun!
bir zehir ki, hayat özü faniye...
çocukken haftalar bana asırdı;
derken saat oldu, derken saniye...
ilk düşünce, beni yokluk ısırdı:
sonum yokluk olsa bu varlık niye?
yokluk, sen de yoksun, bir var bir yoksun!
insanoğlu kendi varından yoksun...
gelsin beni yokluk akrebi soksun!
bir zehir ki, hayat özü faniye...
devamını gör...
127.
ne olur buraya şiir bırakın da gelip okuyayım.
şiir severim ama öyle ezberimde kalmaz benim.
şiir severim ama öyle ezberimde kalmaz benim.
devamını gör...
128.
üç kez seni seviyorum diye uyandım,
tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim,
bir bulut almış başını gidiyordu görüyordum.
sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün.
ilhan berk.
tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim,
bir bulut almış başını gidiyordu görüyordum.
sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün.
ilhan berk.
devamını gör...
129.
seni bulmaktan önce aramak isterim.
seni sevmekten önce anlamak isterim.
seni bir yaşam boyu bitirmek değil de,
sana hep, hep yeniden başlamak isterim.
özdemir asaf'ın şiiiri. bir kitap da görüp not etmiştim 2 yıl önce farkında olmadan ezberlediğim tek şiir *))
seni sevmekten önce anlamak isterim.
seni bir yaşam boyu bitirmek değil de,
sana hep, hep yeniden başlamak isterim.
özdemir asaf'ın şiiiri. bir kitap da görüp not etmiştim 2 yıl önce farkında olmadan ezberlediğim tek şiir *))
devamını gör...
130.
kırgınlığım bir bayrak, çırpınıyor içimde
etekleri tutuşmuş akılsız gelinciğim.
dışına atıldım ben hüznün de sevincin de
bir kıyıya bağlanmış boş bir sandal gibiyim.
cahit külebi- kırgınlığım bir bayrak.
etekleri tutuşmuş akılsız gelinciğim.
dışına atıldım ben hüznün de sevincin de
bir kıyıya bağlanmış boş bir sandal gibiyim.
cahit külebi- kırgınlığım bir bayrak.
devamını gör...
131.
benim seslendirmem
devamını gör...
132.
hani erken inerdi karanlik,
hani yağmur yağardı inceden,
hani okuldan, işten dönerken,
ışıklar yanardı evlerde,
eskidendi, çok eskiden.
hani ay herkese gülümserken,
mevsimler kimseyi dinlemezken,
hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken,
eskidendi, çok eskiden.
hani hepimiz arkadaşken,
hani oyunlar tükenmemişken,
henüz kimse bize ihanet etmemiş,
biz kimseyi aldatmamışken,
eskidendi, çok eskiden.
hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken,
hani körkütük sarhoşken gençliğimizden,
daha biz kimseye küsmemiş,
daha kimse ölmemişken,
eskidendi, çok eskiden.
şimdi ay usul, yıldızlar eski
hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden
geçen geçti,
geceyi söndür kalbim
geceler de gençlik gibi eskidendi
şimdi uykusuzluk vakti.
murathan mungan
hani yağmur yağardı inceden,
hani okuldan, işten dönerken,
ışıklar yanardı evlerde,
eskidendi, çok eskiden.
hani ay herkese gülümserken,
mevsimler kimseyi dinlemezken,
hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken,
eskidendi, çok eskiden.
hani hepimiz arkadaşken,
hani oyunlar tükenmemişken,
henüz kimse bize ihanet etmemiş,
biz kimseyi aldatmamışken,
eskidendi, çok eskiden.
hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken,
hani körkütük sarhoşken gençliğimizden,
daha biz kimseye küsmemiş,
daha kimse ölmemişken,
eskidendi, çok eskiden.
şimdi ay usul, yıldızlar eski
hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden
geçen geçti,
geceyi söndür kalbim
geceler de gençlik gibi eskidendi
şimdi uykusuzluk vakti.
murathan mungan
devamını gör...
133.
derin zaman
ben senin sınırlı gövden ile
beni sonsuz sarmanı diledim.
uykum seninle kışın kolları arasında
devrilerek dönerek tamamlansın,
içimde kuzeyin kuşları sussun istedim.
kışı ve kışın kalbimde ağırlaşan meyvesini,
çiy düşmüş, soğumuş, donmuş bir dili
hatırlamak için
beni büyüleyen o kimyanın boşluğunda
durup yalvardım:
beni bu siyah boşluğun içine bırakma,
derin bir zaman istedim senden, ama
bana onu verme! ne kışa ne yaza uygun
kalbim, çatlat aramızdaki donmuş dili,
yokluğunun sebebini anlatamadım kendime,
yokluğun ne vakittir karlı bir tepe gibi
içimde.
ayağa kalk, yaklaş, dilini döndür ağzında
de ki:
ben onunla denizin dövdüğü dilsizzz
taşlar üstünde sustuydum.
birhan keskin
ben senin sınırlı gövden ile
beni sonsuz sarmanı diledim.
uykum seninle kışın kolları arasında
devrilerek dönerek tamamlansın,
içimde kuzeyin kuşları sussun istedim.
kışı ve kışın kalbimde ağırlaşan meyvesini,
çiy düşmüş, soğumuş, donmuş bir dili
hatırlamak için
beni büyüleyen o kimyanın boşluğunda
durup yalvardım:
beni bu siyah boşluğun içine bırakma,
derin bir zaman istedim senden, ama
bana onu verme! ne kışa ne yaza uygun
kalbim, çatlat aramızdaki donmuş dili,
yokluğunun sebebini anlatamadım kendime,
yokluğun ne vakittir karlı bir tepe gibi
içimde.
ayağa kalk, yaklaş, dilini döndür ağzında
de ki:
ben onunla denizin dövdüğü dilsizzz
taşlar üstünde sustuydum.
birhan keskin
devamını gör...
134.
"hava kurşun gibi ağır,
bağır, bağır, bağır
bağırıyorum.
koşun!
kurşun eritmeye çağırıyorum.
o diyor ki bana,
sen kendi sesinle kül olursun ey,
kerem gibi,
yana yana...
dert çok,
hem dert yok.
yüreklerin kulakları sağır
hava kurşun gibi ağır.
ben diyorum ki ona,
kül olayım,
kerem gibi,
yana yana.
ben yanmasam
sen yanmasan
biz yanmasak
nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa.
hava toprak gibi gebe,
hava kurşun gibi ağır,
bağır, bağır, bağır bağırıyorum
koşun!
kurşun eritmeye çağırıyorum. "
nazım hikmet ran
bağır, bağır, bağır
bağırıyorum.
koşun!
kurşun eritmeye çağırıyorum.
o diyor ki bana,
sen kendi sesinle kül olursun ey,
kerem gibi,
yana yana...
dert çok,
hem dert yok.
yüreklerin kulakları sağır
hava kurşun gibi ağır.
ben diyorum ki ona,
kül olayım,
kerem gibi,
yana yana.
ben yanmasam
sen yanmasan
biz yanmasak
nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa.
hava toprak gibi gebe,
hava kurşun gibi ağır,
bağır, bağır, bağır bağırıyorum
koşun!
kurşun eritmeye çağırıyorum. "
nazım hikmet ran
devamını gör...
135.
"...
çünkü ayrılık da sevdaya dahil
çünkü ayrılanlar hala sevgili.
...
yaseminler unutulmuş tedirgin gülümser
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var."
attila ilhan
çünkü ayrılık da sevdaya dahil
çünkü ayrılanlar hala sevgili.
...
yaseminler unutulmuş tedirgin gülümser
çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var."
attila ilhan
devamını gör...
136.
edip cansever'den gelsin, sanki var da yok bir anneden büyütülmüş gibi, hep eksik hisseden şairin, eksik hissettiren şiiri.
gördün mü hiç suyun yanmasını tuzda
gördüm ben bu yaşam boyu iniltiyi
büyük bahçelerin küçük içinde
saksılardan birinde
gördüm de
uyurken uyandırılmış gibi
beni bir sardunya büyüttü belki.
o ben ki
bir kadında bir çocuk hayaleti mi
bir çocukta bir kadın hayaleti mi
yalnızca bir hayalet mi yoksa...
ben ruhi bey nasılım şiirinden
gördün mü hiç suyun yanmasını tuzda
gördüm ben bu yaşam boyu iniltiyi
büyük bahçelerin küçük içinde
saksılardan birinde
gördüm de
uyurken uyandırılmış gibi
beni bir sardunya büyüttü belki.
o ben ki
bir kadında bir çocuk hayaleti mi
bir çocukta bir kadın hayaleti mi
yalnızca bir hayalet mi yoksa...
ben ruhi bey nasılım şiirinden
devamını gör...
137.
şiir falan bırakmayacağım amq. kaç gündür kendime gelemememin sebebidir şiir. s.kerim aşkının ızdırabını dedirten şey değil midir şiir?
devamını gör...
138.
sevdiğin kadar sevileceksin.
güneşin doğuşundadır
doğanın sana verdigi değer
ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
bir gün yalan söyleyeceksen eğer
bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
güneşin doğuşundadır
doğanın sana verdigi değer
ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
bir gün yalan söyleyeceksen eğer
bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
devamını gör...
139.
mona rosa'nın elleri ve aysel
katı bir yalnızlıkla yok gibi yaşamak
mona rosa'nın merhametsizliği ve sen
kana batan güller, çekili perdeler
gecenin karasında ürpererek yürürken
sokak lambalarına düşmüş yıldızlar
kalbim hep yabancıydı, sen yoksun zaten
mona rosa ve tek bakışla öldüren gözler
mona rosa'nın rüyaları ve geçip giden zaman
şu geniş dünyanın aykırı yolcuları
her biri başka satırlar karalayan
farklı zalim gözler uğruna farklı gözyaşları
farklı parmaklar, kalemlere sarılan
mona rosa. dinledi mi, kabul etti mi itirafları?
aysel ilhan'ı sonunda rahat bıraktı mı?
acımayı öğrenebilir mi, muhacir kızları?
*
*
katı bir yalnızlıkla yok gibi yaşamak
mona rosa'nın merhametsizliği ve sen
kana batan güller, çekili perdeler
gecenin karasında ürpererek yürürken
sokak lambalarına düşmüş yıldızlar
kalbim hep yabancıydı, sen yoksun zaten
mona rosa ve tek bakışla öldüren gözler
mona rosa'nın rüyaları ve geçip giden zaman
şu geniş dünyanın aykırı yolcuları
her biri başka satırlar karalayan
farklı zalim gözler uğruna farklı gözyaşları
farklı parmaklar, kalemlere sarılan
mona rosa. dinledi mi, kabul etti mi itirafları?
aysel ilhan'ı sonunda rahat bıraktı mı?
acımayı öğrenebilir mi, muhacir kızları?
*
*
devamını gör...
140.

çiçekli şiirler yazmak istiyorum bayım!
"zenciler prensesi olacağım.
hayat işte asıl o zaman başlayacak"
pippi uzunçorap
çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım
bilmiyorsunuz. darmadağın gövdemi
çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum.
karanlıkta oturuyorum. ışıkları yakmıyorum.
çalar saat zembereği boşalana kadar çalıyor
acı veren bir sevişmeyi hatırlıyorum.
bir bıçağın gereksiz yere parlaması bu.
yıllardır kendini bulutlarda saklayan illegal bir yağmurum.
bir yağsam pahalıya malolacağım.
ben bir bodrum kat kızıyım bayım
yalnızlıktan başka imparator tanımaz bodrumum
bir süredir plastik vazolar gibi hiç kırılmıyorum
fakat korkuyorum. birazdan da
kırk üç numara ayakkabılarınızla
bahçede oynayan çocukların üstüne basacaksınız
bu iyi olmaz bayım!
"gün akşam oldu" diyorum
ekmek kırıntıları atıyorum kuşlara
cam kırıkları yiyorlar
rüyamda; bir kâse dolusu suyun içinde
rengârenk yap-boz parçacıkları
anlatmak istiyorum, dinlemiyorsunuz.
hayır, sanırım sabahı bekleyemem
bilmiyorum.
insanlar rüyalarını acilen anlatmalı.
on dört yaşındaydı ruhum bayım
bir mermer masanın soğukluğunda yaşlandı.
protez bacaklar taktılar ruhuma ince ve beyaz
gıcırdaya gıcırdaya dolaştım şehri
protez bacaklarıma bile ıslık çaldılar
o ara içimde çiçeklerden oluşmuş
bir silahsız kuvvet ablukaya alındı
sinemalarda da "organzm gıcırtıları" oynuyordu.
kaçmaya çalıştım. olmadı.
bu nedenle, çiçekli şiirler yazmayı
ruhum açısından faydalı buluyorum bayım.
neyse işte
ben her filmi hatırlarım
sinemaların hiç bitmeyen gecesine sığındığım çok oldu.
"sofi'nin tercihini" seyrederken çok ağlamıştım.
öpüşen guramilerle ilgili bir film yapsalar
onu da mutlaka hatırlardım.
insan içinde çevrilen bir çıkrığın sesini unutur mu?
hem sonra ben hatırlamaya alışkınım
bir "eşya toplayıcısıyım" bayım.
büyük gemiler de yok artık bayım
büyük yelkenler de
büyük kâğıtlar yakmak istiyor şimdi canım.
işte az önce bir karabatak daldı suya
bir süredir kayıp
dünyayı yutmuş olarak çıksa da ortaya
ölüm çok iri bir sözcük değil bayım.
kasımpatları kadar acı kokuyorum biliyorum.
ama siz sobada sucuklu yumurta pişirip yiyen
yoksul bir aşkın güzelliğini bilir misiniz?
bir gül, bir güle derdi ki görse
yalan söylüyorum
güller bu sıra hiç konuşmuyor bayım.
didem madak 1970 - 2011
devamını gör...