301.
bu kadar yürekten çağırma beni!
bir gece ansızın gelebilirim.
beni bekliyorsan, uyumamışsan,
sevinçten kapında ölebilirim.
belki de hayata yeni başlarım,
içimde küllenen kor alevlenir,
bakarsın hiç gitmem kölen olurum,
belki de seversin beni kim bilir.
kal dersen, dağlarca severim seni,
bir deniz olurum ayaklarında,
aşk bu özleyiş bu, hiç belli olmaz,
kalbim duruverir dudaklarında.
ya da unuturum kim olduğumu,
hatırlamam belki adımı bile,
belki de çıldırır, deli olurum,
sana kavuşmanın heyacanıyla...
aşk bu, bilinir mi nereye varır,
ne durdurur özlemini, seveni...
bakarsın ansızın gelebilirim,
bu kadar yürekten çağırma beni.
bir gece ansızın gelebilirim.
beni bekliyorsan, uyumamışsan,
sevinçten kapında ölebilirim.
belki de hayata yeni başlarım,
içimde küllenen kor alevlenir,
bakarsın hiç gitmem kölen olurum,
belki de seversin beni kim bilir.
kal dersen, dağlarca severim seni,
bir deniz olurum ayaklarında,
aşk bu özleyiş bu, hiç belli olmaz,
kalbim duruverir dudaklarında.
ya da unuturum kim olduğumu,
hatırlamam belki adımı bile,
belki de çıldırır, deli olurum,
sana kavuşmanın heyacanıyla...
aşk bu, bilinir mi nereye varır,
ne durdurur özlemini, seveni...
bakarsın ansızın gelebilirim,
bu kadar yürekten çağırma beni.
devamını gör...
302.
şimdi açsam pencereyi beklesem
sen gelsen
olmaz ya hani geliversen
hiç bir şey sormasan
hiç bir şey söylemesen
sussam
sussan
sussak.
susuşların anlattığını dinlesek
sırt sırta otursak
katılasıya ağlasak
sormasak birbirimize sebebini
sarılsam
sarılsan
sarılsak.
ve yine hiç bir şey konuşmasak
ama anlasak
ne vardı sahi
olmaz ya
hayal ya
hani diyorum olsa ne vardı.
(bkz: cemal süreya)
sen gelsen
olmaz ya hani geliversen
hiç bir şey sormasan
hiç bir şey söylemesen
sussam
sussan
sussak.
susuşların anlattığını dinlesek
sırt sırta otursak
katılasıya ağlasak
sormasak birbirimize sebebini
sarılsam
sarılsan
sarılsak.
ve yine hiç bir şey konuşmasak
ama anlasak
ne vardı sahi
olmaz ya
hayal ya
hani diyorum olsa ne vardı.
(bkz: cemal süreya)
devamını gör...
303.
304.
bütün o aşkları yazdı da ne oldu
gülleri çocukları denizleri tuttu da elinden
hep bir ceviz yaprağı gibi belirdi ince yüzü
bırakılmış gemilerin su kesimlerinden
gülleri çocukları denizleri tuttu da elinden
hep bir ceviz yaprağı gibi belirdi ince yüzü
bırakılmış gemilerin su kesimlerinden
devamını gör...
305.
306.
devamını gör...
307.
tam bir yunan tanrısı büstü olan ilk aşkım antonio'nun ardından yazdığım şiirdi. tam bir dram-komedisiydi ayrilığımız uzun sure kendime gelememistim ve bircok siir ve yazımda ilham kaynagım olmustur.
ağır ağır indi melek
gökyüzünden yeryüzüne
öyle saf,öyle masumdu ki güzelliği
büyülendim
ve yaklaştı
baş döndürücü gülümsemesiyle sanki bir tanrıydı
büyülenmemek etkilenmemek
mümkün mü ki ?
ben sadece basit bir insanken.
nefesinin tatlı aromasına dayanamadı kalbim
düştüm.
saniyeler geçmek bilmiyordu
kalbim öyle hızlı atıyordu ki
sanki yerinden çıkmak istermişcesine
melek hala ordaydı
o altın gibi parlayan
şaşkın gözleriyle bana bakıyordu
yandığımı hissettim
tüm bedenim alevler içindeydi sanki
önemi yoktu yansam da
yeniden doğardım küllerimden
hangi güç beni bu muhteşem varlıktan alıkoyabilirdi ki ?
ölsem dirilirdim..
yansam tekrar doğardım..
beni götürseler yine gelirdim..
bu evren,bu gezegen
hiçbir şey ve hiç kimse
engel olamazdı bana.
yaklaştı adım adım güzel melek
her adımı ritimli ve zarif
bir şeyler söyledi
sesi tanrıların söylediği
şarkılardan bile güzeldi
bir insanın asla duymaması bilmemesi
gereken mucizelerden biriydi o
düşünebileceğiniz herşeyden
daha eşsiz daha güzel
hiçbir insan kalbi dayanamazdı ogüzelliğe
ve gülümsedi melek tekrar
elini uzattı gözleri davetkardı
itaat ettim
başka türlüsü mümkün müydü sanki ?
gözlerimi yüzünden ayıramıyordum
o bembeyaz kusursuz elinde
parlayan keskin birşey vardı
daha önce dikkat etmediğim
etsem de umurumda olmazdı zaten
gülümseyişi öyle büyüleyiciydi ki
gözlerimi kırpıştırmak zorunda kaldım
bir acı hissettim
soğuk,keskin,güzel bir acı
dengemi kaybettim
düşmeden tuttu güzel melek
kollarındaydım
elini kalbimin üstüne koydu
kaldırdığında bakışlarında acı vardı
elinden damlayan benim kanımdı
bir damla gözyaşı süzüldü
meleğin gözlerinden
kusursuz tenini okşarcasına inip
o biçimli eşsiz dudaklarıyla buluştu.
ağlama demek istedim..üzülme.
ama sesimi bulamadım
haksızlıktı bu niye ağlıyordu ki ?
ben mutluydum,huzurluydum
zaten artık onsuz yaşayamazdım
ölmem en doğrusuydu
ve onun kollarına ölmek
hayal edebileceğim en güzel ölüm şekliydi
bilincim yavaşça yitip giderken
gözlerim kapanmamak için mücadele ediyordu
o güzel yüzüne daha fazla bakmalıydım
sonsuza dek baksam doyamayacağım
o güzel eşsiz yüze
gözlerim girdiği mücadelede yenik düştü en sonunda
ve yavaşça sonsuzluğun ve bilinmezliğin
karanlık uçurumuna doğru düşerken..
gözlerimi açtım
odamın penceresinden günün ilk ışıkları giriyordu
tam aydınlanmamıştı hava
saate baktım 6.15
arkamı dönüp kaldığım yerden devam ettim uyumaya
belki birkaç saat daha..
ağır ağır indi melek
gökyüzünden yeryüzüne
öyle saf,öyle masumdu ki güzelliği
büyülendim
ve yaklaştı
baş döndürücü gülümsemesiyle sanki bir tanrıydı
büyülenmemek etkilenmemek
mümkün mü ki ?
ben sadece basit bir insanken.
nefesinin tatlı aromasına dayanamadı kalbim
düştüm.
saniyeler geçmek bilmiyordu
kalbim öyle hızlı atıyordu ki
sanki yerinden çıkmak istermişcesine
melek hala ordaydı
o altın gibi parlayan
şaşkın gözleriyle bana bakıyordu
yandığımı hissettim
tüm bedenim alevler içindeydi sanki
önemi yoktu yansam da
yeniden doğardım küllerimden
hangi güç beni bu muhteşem varlıktan alıkoyabilirdi ki ?
ölsem dirilirdim..
yansam tekrar doğardım..
beni götürseler yine gelirdim..
bu evren,bu gezegen
hiçbir şey ve hiç kimse
engel olamazdı bana.
yaklaştı adım adım güzel melek
her adımı ritimli ve zarif
bir şeyler söyledi
sesi tanrıların söylediği
şarkılardan bile güzeldi
bir insanın asla duymaması bilmemesi
gereken mucizelerden biriydi o
düşünebileceğiniz herşeyden
daha eşsiz daha güzel
hiçbir insan kalbi dayanamazdı ogüzelliğe
ve gülümsedi melek tekrar
elini uzattı gözleri davetkardı
itaat ettim
başka türlüsü mümkün müydü sanki ?
gözlerimi yüzünden ayıramıyordum
o bembeyaz kusursuz elinde
parlayan keskin birşey vardı
daha önce dikkat etmediğim
etsem de umurumda olmazdı zaten
gülümseyişi öyle büyüleyiciydi ki
gözlerimi kırpıştırmak zorunda kaldım
bir acı hissettim
soğuk,keskin,güzel bir acı
dengemi kaybettim
düşmeden tuttu güzel melek
kollarındaydım
elini kalbimin üstüne koydu
kaldırdığında bakışlarında acı vardı
elinden damlayan benim kanımdı
bir damla gözyaşı süzüldü
meleğin gözlerinden
kusursuz tenini okşarcasına inip
o biçimli eşsiz dudaklarıyla buluştu.
ağlama demek istedim..üzülme.
ama sesimi bulamadım
haksızlıktı bu niye ağlıyordu ki ?
ben mutluydum,huzurluydum
zaten artık onsuz yaşayamazdım
ölmem en doğrusuydu
ve onun kollarına ölmek
hayal edebileceğim en güzel ölüm şekliydi
bilincim yavaşça yitip giderken
gözlerim kapanmamak için mücadele ediyordu
o güzel yüzüne daha fazla bakmalıydım
sonsuza dek baksam doyamayacağım
o güzel eşsiz yüze
gözlerim girdiği mücadelede yenik düştü en sonunda
ve yavaşça sonsuzluğun ve bilinmezliğin
karanlık uçurumuna doğru düşerken..
gözlerimi açtım
odamın penceresinden günün ilk ışıkları giriyordu
tam aydınlanmamıştı hava
saate baktım 6.15
arkamı dönüp kaldığım yerden devam ettim uyumaya
belki birkaç saat daha..
devamını gör...
308.
herşeyi yazarım da
zamanı yazamam-
o yazar çünkü
beni.(bkz:oruç aruoba)
zamanı yazamam-
o yazar çünkü
beni.(bkz:oruç aruoba)
devamını gör...
309.
bulunmaz çanakkale sana tarihte bir eş
ölüm kalım savaşı yıl 1915
haçlı tek millet oldu , aynı safta buluştu
hedefleri şaşmıştı çanakkaleye koştu
ama bilmediler ki türke kefen biçilmez
nerden bileceklerdi çanakkale geçilmez
dedelerimizden çok tokatlar yemişlerdi
belli ki tokat yemeyi yine özlemişlerdi
bir şölen edasıyla sahillere çıktılar
bu mert yiğit millete kara kurşun sıktılar
hesap edemediler aslan kafese girmez
bu millet can verir de hürriyetini vermez
namlular ölüm kustu yaşamaksa pek hafif
bedrin aslanlarına benzetiyor ya akif
mehmetçikler siperden sipere atlıyordu
iman dolu göğsünde mermiler patlıyordu
...
nur yüzlü dedelerim
ölüm kalım savaşı yıl 1915
haçlı tek millet oldu , aynı safta buluştu
hedefleri şaşmıştı çanakkaleye koştu
ama bilmediler ki türke kefen biçilmez
nerden bileceklerdi çanakkale geçilmez
dedelerimizden çok tokatlar yemişlerdi
belli ki tokat yemeyi yine özlemişlerdi
bir şölen edasıyla sahillere çıktılar
bu mert yiğit millete kara kurşun sıktılar
hesap edemediler aslan kafese girmez
bu millet can verir de hürriyetini vermez
namlular ölüm kustu yaşamaksa pek hafif
bedrin aslanlarına benzetiyor ya akif
mehmetçikler siperden sipere atlıyordu
iman dolu göğsünde mermiler patlıyordu
...
nur yüzlü dedelerim
devamını gör...
310.
"herkesin hiçbir şey ifade etmediği zamanlarda insan daha mı mutsuz yoksa daha mı anlamış. böyle bir anlamak insanı mutlu mu eder yoksa mutsuz.?
bir diğer yoksa yalnız mıyız?
tam unutacaksın, bir hatırlama geliyor!
gelme, nolur gelme diyemiyorsun.
aklın sana acı çektiriyor. insan aklı işte acıya duyarsız. "
bir diğer yoksa yalnız mıyız?
tam unutacaksın, bir hatırlama geliyor!
gelme, nolur gelme diyemiyorsun.
aklın sana acı çektiriyor. insan aklı işte acıya duyarsız. "
devamını gör...
311.
nehirlere karışan zehirli atıklar gibi
ağır ağır akarak kanıma karışmakta yokluğun!
hiç sormadım, neydi başka elbiseler içinde bulduğun
aynı askıyla dolaba kaldırılan iki güzel yelektik biz
güveye benzer bir şey oldu suskunluğun!.. anladım ki:
aşk naftalinlenmiyormuş meğer, eğer kanıtlanmıyorsa suçun!
ağır ağır akarak kanıma karışmakta yokluğun!
hiç sormadım, neydi başka elbiseler içinde bulduğun
aynı askıyla dolaba kaldırılan iki güzel yelektik biz
güveye benzer bir şey oldu suskunluğun!.. anladım ki:
aşk naftalinlenmiyormuş meğer, eğer kanıtlanmıyorsa suçun!
devamını gör...
312.
yoksul bir çocuk görsem
yağmur altında üşüyen
köprü olmak geçer
hiç değilse
içimden.
sunay akın.
yağmur altında üşüyen
köprü olmak geçer
hiç değilse
içimden.
sunay akın.
devamını gör...
313.
nerde küheylan, süvari, çalınan boru nerde?
nerde zırh, nerde uçuşan sarı saçlar, miğferde,
nerde o arp çalan el ki tutuşurdu tellerde
bahar, hasat ve upuzun ekinler, perde perde…?
dağlardan yağmur, çayırdan yeller gibi geçtiler,
batı’da günler dağların gölgesine göçtüler…
kim getirsin bu yangının külünü bir araya,
ve gözlesin gün deniz’de vuruyorken karaya…?
(bkz: genç eorl'un ağıdı)
(bkz: j.r.r. tolkien)
nerde zırh, nerde uçuşan sarı saçlar, miğferde,
nerde o arp çalan el ki tutuşurdu tellerde
bahar, hasat ve upuzun ekinler, perde perde…?
dağlardan yağmur, çayırdan yeller gibi geçtiler,
batı’da günler dağların gölgesine göçtüler…
kim getirsin bu yangının külünü bir araya,
ve gözlesin gün deniz’de vuruyorken karaya…?
(bkz: genç eorl'un ağıdı)
(bkz: j.r.r. tolkien)
devamını gör...
314.
''ışk da'vîsin manga kılma yalgan âşık
âşık bolsang bağrıng içre köz kanı yok
mahabbetning şevki birle cân birmese
zâyi' kiçer ömri ânın yalganı yok.'' ahmed yesevî - divân-ı hikmet
anlamı:
''aşk davasını bana kılma, sahte âşık
âşık olsan bağrın içinde köz, hani ? yok
muhabbetin şevki ile cân vermese
boşa geçer ömrün, onun yalanı yok.''
âşık bolsang bağrıng içre köz kanı yok
mahabbetning şevki birle cân birmese
zâyi' kiçer ömri ânın yalganı yok.'' ahmed yesevî - divân-ı hikmet
anlamı:
''aşk davasını bana kılma, sahte âşık
âşık olsan bağrın içinde köz, hani ? yok
muhabbetin şevki ile cân vermese
boşa geçer ömrün, onun yalanı yok.''
devamını gör...
315.
anamın ipiyle indim gökdelen damınızdan
kelebek gibi girdim kelebek camınızdan
taksinize mülkünüze dairenize...
heceleyerek üzerinde ayak ve el uçlarımın
belledim seyyarenizi ve kelimelerinizi...
gözlerinize baktım, mukaddes ciltlerinize, büfelerinize
vesairenize...
şiir fenerimle de baktım, son çığlık!
aşk yokmuş sizde beş paralık!
gidiyorum ben boşçakallar
sıçmışım ortalık yerinize
kıçımın fosforuyla aydınlanın siz artık.
can yücel
kelebek gibi girdim kelebek camınızdan
taksinize mülkünüze dairenize...
heceleyerek üzerinde ayak ve el uçlarımın
belledim seyyarenizi ve kelimelerinizi...
gözlerinize baktım, mukaddes ciltlerinize, büfelerinize
vesairenize...
şiir fenerimle de baktım, son çığlık!
aşk yokmuş sizde beş paralık!
gidiyorum ben boşçakallar
sıçmışım ortalık yerinize
kıçımın fosforuyla aydınlanın siz artık.
can yücel
devamını gör...
316.
küçüğüm, bu senin sesin, güzel ırmak
önce rüzgârın öptüğü, sonra benim öptüğüm
bu bitmemiş şiirler senin ayakbileklerin
soluğun, kokun, karnın, gölgeli gözlerin
bu böyle çözülü göğsün, enine boyuna dudakların
sabahlara kadar ki büyük gözlerin böyle
bu dal gibiliğin, saçların, kırmızı ağzın
bu üstünde onca seviştiğimiz yatak sonra
sonra bu benim anı artığı eski yüzüm
tüylerin, tay boynun, küçücük çocuk ellerin
böyle yukarıdan aşağı gidiyorum seni
karışıyor, korkunç, ellerimiz ayaklarımız
(bkz: güzel ırmak)
(bkz: ilhan berk)
önce rüzgârın öptüğü, sonra benim öptüğüm
bu bitmemiş şiirler senin ayakbileklerin
soluğun, kokun, karnın, gölgeli gözlerin
bu böyle çözülü göğsün, enine boyuna dudakların
sabahlara kadar ki büyük gözlerin böyle
bu dal gibiliğin, saçların, kırmızı ağzın
bu üstünde onca seviştiğimiz yatak sonra
sonra bu benim anı artığı eski yüzüm
tüylerin, tay boynun, küçücük çocuk ellerin
böyle yukarıdan aşağı gidiyorum seni
karışıyor, korkunç, ellerimiz ayaklarımız
(bkz: güzel ırmak)
(bkz: ilhan berk)
devamını gör...
317.
senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
seni aldım bu sunturlu yere getirdim
sayısız penceren vardı bir bir kapattım
bana dönesin diye bir bir kapattım
şimdi otobüs gelir biner gideriz
dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
durma kendini hatırlat.
turgut uyar - göğe bakma durağı
tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
seni aldım bu sunturlu yere getirdim
sayısız penceren vardı bir bir kapattım
bana dönesin diye bir bir kapattım
şimdi otobüs gelir biner gideriz
dönmiyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin
seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
durma kendini hatırlat.
turgut uyar - göğe bakma durağı
devamını gör...
318.
çözülen bir demetten indiler birer birer,
bırak, yorgun başları bu taşlarda uyusun.
tutuşmuş ruhlarına bir damla gözyaşı sun,
bir sebile döküldü bembeyaz güvercinler...
nihayetsiz çöllerin üstünden hep beraber
geçerken bulmadılar ne bir ot ne bir yosun,
ürkmeden su içsinler yavaşça, susun, susun!
bir sebile döküldü bembeyaz güvercinler...
en son şarkılarını dağıtarak rüzgâra,
beyaz boyunlarını uzattılar taslara...
bir damla suya hasret gideceklermiş meğer.
şimdi bomboş sebilden selviler bir şey sorar,
hatırlatır uzayan dem çekişleri rüzgâr
mermer basamaklarda uçuşur beyaz tüyler.
(bkz: ziya osman saba)
bırak, yorgun başları bu taşlarda uyusun.
tutuşmuş ruhlarına bir damla gözyaşı sun,
bir sebile döküldü bembeyaz güvercinler...
nihayetsiz çöllerin üstünden hep beraber
geçerken bulmadılar ne bir ot ne bir yosun,
ürkmeden su içsinler yavaşça, susun, susun!
bir sebile döküldü bembeyaz güvercinler...
en son şarkılarını dağıtarak rüzgâra,
beyaz boyunlarını uzattılar taslara...
bir damla suya hasret gideceklermiş meğer.
şimdi bomboş sebilden selviler bir şey sorar,
hatırlatır uzayan dem çekişleri rüzgâr
mermer basamaklarda uçuşur beyaz tüyler.
(bkz: ziya osman saba)
devamını gör...
319.
320.
bekle beni döneceğim ben
çok çok bıkmadan bekle
sarı yağmurların hüznü basınca
kar basıp kavururken
kızgın sıcaklarda bekle
uzak yerlerde mektuplar kesilince
bekle beni
birlikte bekleyenlerin beklemekten usandığına bakma bekle
bekle beni döneceğim...
benim için ara ara defterimde dönüp okuduğum, konstantin simonov'un eşine cepheden yazdığı şiir.
çok çok bıkmadan bekle
sarı yağmurların hüznü basınca
kar basıp kavururken
kızgın sıcaklarda bekle
uzak yerlerde mektuplar kesilince
bekle beni
birlikte bekleyenlerin beklemekten usandığına bakma bekle
bekle beni döneceğim...
benim için ara ara defterimde dönüp okuduğum, konstantin simonov'un eşine cepheden yazdığı şiir.
devamını gör...