241.
insan ölüyorsa eğer; acıdan ölür bir gün.
kendine bir daha uğrayamadığından,
hiç birşeyi koyduğu yerde bulamayışından
hayatın ve hatanın dönüşsüz oluşundan ölür.
hiçbir aşk titremez sonsuza değin,
bütünlüğünü yitirişinden ölür bir mum.
ve insan kanatlarından ayrılır bir gün,
ruhsuz ceset anlamsızca yığılıp kalır...
kendine bir daha uğrayamadığından,
hiç birşeyi koyduğu yerde bulamayışından
hayatın ve hatanın dönüşsüz oluşundan ölür.
hiçbir aşk titremez sonsuza değin,
bütünlüğünü yitirişinden ölür bir mum.
ve insan kanatlarından ayrılır bir gün,
ruhsuz ceset anlamsızca yığılıp kalır...
devamını gör...
242.
çiçekli şiirler yazmama kızıyorsunuz bayım
bilmiyorsunuz. darmadağın gövdemi
çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum.
karanlıkta oturuyorum. ışıkları yakmıyorum.
çalar saat zembereği boşalana kadar çalıyor
acı veren bir sevişmeyi hatırlıyorum.
bir bıçağın gereksiz yere parlaması bu.
yıllardır kendini bulutlarda saklayan illegal bir yağmurum.
bir yağsam pahalıya malolacağım.
ben bir bodrum kat kızıyım bayım
yalnızlıktan başka imparator tanımaz bodrumum
bir süredir plastik vazolar gibi hiç kırılmıyorum
fakat korkuyorum. birazdan da
kırk üç numara ayakkabılarınızla
bahçede oynayan çocukların üstüne basacaksınız
bu iyi olmaz bayım!..
..
çiçek şairim canım kadın didem madak..
bilmiyorsunuz. darmadağın gövdemi
çiçekli perdelerin arkasında saklıyorum.
karanlıkta oturuyorum. ışıkları yakmıyorum.
çalar saat zembereği boşalana kadar çalıyor
acı veren bir sevişmeyi hatırlıyorum.
bir bıçağın gereksiz yere parlaması bu.
yıllardır kendini bulutlarda saklayan illegal bir yağmurum.
bir yağsam pahalıya malolacağım.
ben bir bodrum kat kızıyım bayım
yalnızlıktan başka imparator tanımaz bodrumum
bir süredir plastik vazolar gibi hiç kırılmıyorum
fakat korkuyorum. birazdan da
kırk üç numara ayakkabılarınızla
bahçede oynayan çocukların üstüne basacaksınız
bu iyi olmaz bayım!..
..
çiçek şairim canım kadın didem madak..
devamını gör...
243.
eylül’dü.
dalından kopan yaprakların
sararan yanlarına yazdım adını
sahte bir gülüşten ibarettin oysa.
ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu.
eylül’dü.
di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız
adımlarımızın kısalığı bundandı
bundandı gözlerimin durgunluğu.
sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,
ellerin kadar ıssız,
sen kadar zamansız molalar veriyordum
ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz.
eylül’dü.
izlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,
şimdi yoktu bi anlamı suskunluğun.
çırılçıplak kalakaldım sessizliğinin orta yerinde.
sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman
en çok sesini aradım.
gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hâlâ.
gözlerini sildi zaman..
dedim ya… eylül’dü.
savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.
cemal süreyya
dalından kopan yaprakların
sararan yanlarına yazdım adını
sahte bir gülüşten ibarettin oysa.
ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu.
eylül’dü.
di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız
adımlarımızın kısalığı bundandı
bundandı gözlerimin durgunluğu.
sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan,
ellerin kadar ıssız,
sen kadar zamansız molalar veriyordum
ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz.
eylül’dü.
izlerini çizdiği zaman ansızın gidişin,
şimdi yoktu bi anlamı suskunluğun.
çırılçıplak kalakaldım sessizliğinin orta yerinde.
sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman
en çok sesini aradım.
gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hâlâ.
gözlerini sildi zaman..
dedim ya… eylül’dü.
savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.
cemal süreyya
devamını gör...
244.
günler öylece kendi kendine geçsin diye
bir camın arkasında durdum
bana dokunmasın hiçbir şey
hiçbir şey yarama merhem olmasın
iyileşecekse, hiçbir şeysiz iyileşsin diye
bir camın arkasında durup
akan hayata ve zamana baktım....
bilirdim, biliyordum, biliyorum,
bittiğinde, geçtiğinde,
azaldığında sızı, iyileştiğimde,
o saman tadıyla karıştığında;
her şey daha acı olacak..
(bkz: birhan keskin)
bir camın arkasında durdum
bana dokunmasın hiçbir şey
hiçbir şey yarama merhem olmasın
iyileşecekse, hiçbir şeysiz iyileşsin diye
bir camın arkasında durup
akan hayata ve zamana baktım....
bilirdim, biliyordum, biliyorum,
bittiğinde, geçtiğinde,
azaldığında sızı, iyileştiğimde,
o saman tadıyla karıştığında;
her şey daha acı olacak..
(bkz: birhan keskin)
devamını gör...
245.
246.
ben bir iyiliğim, diyorum
yitiklik duygusundan doğan.
çoğalmak istedikçe azalmaktan alırım
güzelliğimi.
seçilmiş bir yalnızlığın içinden
seslenirim mahcup ve özgür;
sevdiği herkesi bir kedere
dönüştüren kalbimle.
-karlı bir boşluğa inen gece
çocuk kalır odamın yanında.-
kalabalığı kanıt gösteririm
kalabalığın kendine:
hiçbir yakınlık hiçbir hayale
su taşımaz
buğday olmaz
un vermez…
kendini sevmeni süsleme
diyor, kitaba bakan dostum;
bencil bir acısın sen.
kimseye sezdirmeden gülümsüyorum
kalbimdeki kalabalığa.
öyleyse neden odama düşüyor
çekilen her perdenin yalnızlığı.
ağzının pasını
topuklarından aldığım çocuk…
-suyum, unum, buğdayım-
herkesin başkasını konuştuğu
bu aynalar pazarında
seni kimselere
söylemeden öleceğim.
şükrü erbaş
yitiklik duygusundan doğan.
çoğalmak istedikçe azalmaktan alırım
güzelliğimi.
seçilmiş bir yalnızlığın içinden
seslenirim mahcup ve özgür;
sevdiği herkesi bir kedere
dönüştüren kalbimle.
-karlı bir boşluğa inen gece
çocuk kalır odamın yanında.-
kalabalığı kanıt gösteririm
kalabalığın kendine:
hiçbir yakınlık hiçbir hayale
su taşımaz
buğday olmaz
un vermez…
kendini sevmeni süsleme
diyor, kitaba bakan dostum;
bencil bir acısın sen.
kimseye sezdirmeden gülümsüyorum
kalbimdeki kalabalığa.
öyleyse neden odama düşüyor
çekilen her perdenin yalnızlığı.
ağzının pasını
topuklarından aldığım çocuk…
-suyum, unum, buğdayım-
herkesin başkasını konuştuğu
bu aynalar pazarında
seni kimselere
söylemeden öleceğim.
şükrü erbaş
devamını gör...
247.
kalsam,
sığdıramam.
bu deli maviyi ihanet kokan soluğuna metropollerin.
üşür gözlerimde yediveren tomurcuk,
yedi göğün yıldızları.
yüreğimde bir maral ağlar,
hangi suya eğilsem.
ellerimin
dikiş tutmazlığı
ellerine teyellenmişken,
bağlıydım hayata.
ama şimdi
çözüldüm her anlamda.
tırnaklarım etimden ayrıldı çünkü.
çünkü beklenenden tez düştü ak’lar çocuk sakallarıma.
çünkü kırıldım saç uçlarıma kadar!
ve.
haziran gibiydi çocuklar,
yakmayan sıcaklıklarıyla
yüzlerinde yüzlerce iklim,
alabildiğine savunmasız, ürkek ve masum.
ve böyle temizken hayat
ne büyük günah işledik büyümekle.
.
hani diyorum ya ; umuda gülümse hep,
aç gözlerini, yosun tutmuşsa da zaman, aldırma!
sen, çoktan kapamışsın gözlerini,
yüzünde buruk bir gülümseyişi hediye bırakarak.
artık çıkarım bulanık köpüklü dalgalardan.
ağlamam bu sefer inan,
yıkıldığında kumdan şatolarım.
hem artık güneş çizmeyi öğrendim.
gözlerime hükmetmeyi, susmayı, tırnağımı daha derinden koparıp,
hıçkırıklarımı tam sol yanımda yok etmeyi.
gizlemeyi ama bi yağmurda geçmiyor söz işte,
yüreğime.
o ağlıyor ben damlıyorum
bakma büyümüş gibi yapıyorum.
cahit zarifoğlu
sığdıramam.
bu deli maviyi ihanet kokan soluğuna metropollerin.
üşür gözlerimde yediveren tomurcuk,
yedi göğün yıldızları.
yüreğimde bir maral ağlar,
hangi suya eğilsem.
ellerimin
dikiş tutmazlığı
ellerine teyellenmişken,
bağlıydım hayata.
ama şimdi
çözüldüm her anlamda.
tırnaklarım etimden ayrıldı çünkü.
çünkü beklenenden tez düştü ak’lar çocuk sakallarıma.
çünkü kırıldım saç uçlarıma kadar!
ve.
haziran gibiydi çocuklar,
yakmayan sıcaklıklarıyla
yüzlerinde yüzlerce iklim,
alabildiğine savunmasız, ürkek ve masum.
ve böyle temizken hayat
ne büyük günah işledik büyümekle.
.
hani diyorum ya ; umuda gülümse hep,
aç gözlerini, yosun tutmuşsa da zaman, aldırma!
sen, çoktan kapamışsın gözlerini,
yüzünde buruk bir gülümseyişi hediye bırakarak.
artık çıkarım bulanık köpüklü dalgalardan.
ağlamam bu sefer inan,
yıkıldığında kumdan şatolarım.
hem artık güneş çizmeyi öğrendim.
gözlerime hükmetmeyi, susmayı, tırnağımı daha derinden koparıp,
hıçkırıklarımı tam sol yanımda yok etmeyi.
gizlemeyi ama bi yağmurda geçmiyor söz işte,
yüreğime.
o ağlıyor ben damlıyorum
bakma büyümüş gibi yapıyorum.
cahit zarifoğlu
devamını gör...
248.
bir yanım gündelik şeyler
evdir ekmektir
yaşadığım kaskatı;
bir yanım olmadık türküler söyler
yoldur özlemdir
benim en güzel düşlerim
ıçimde kaldı.
bir yerlerim eksiliyor günlerdir
biryerlerim eriyor
günlerdir başımda bir esrik bulut
ben süt mavilerde umarken günü
aykırı sularda akşam oluyor.
-şükrü erbaş
evdir ekmektir
yaşadığım kaskatı;
bir yanım olmadık türküler söyler
yoldur özlemdir
benim en güzel düşlerim
ıçimde kaldı.
bir yerlerim eksiliyor günlerdir
biryerlerim eriyor
günlerdir başımda bir esrik bulut
ben süt mavilerde umarken günü
aykırı sularda akşam oluyor.
-şükrü erbaş
devamını gör...
249.
insan ayrılırken
fırlatmalı şapkasını denize,
içinde yaz boyu topladığı
deniz kabukları
ve gitmeli saçları uçuşarak rüzgârda,
kurduğu sofrayı sevgilisine,
devirmeli denize,
bardağında kalan şarabı dökmeli denize,
ekmeğini balıklara vermeli
ve denize bir damla kan katmalı,
bıçağını dalgalara saplamalı
ve salmalı sulara ayakkabılarını,
yürek, çapa ve haç
ve gitmeli saçları uçuşarak rüzgârda!
döner gelir sonra.
ne zaman?
sorma.
ingeborg bachmann
fırlatmalı şapkasını denize,
içinde yaz boyu topladığı
deniz kabukları
ve gitmeli saçları uçuşarak rüzgârda,
kurduğu sofrayı sevgilisine,
devirmeli denize,
bardağında kalan şarabı dökmeli denize,
ekmeğini balıklara vermeli
ve denize bir damla kan katmalı,
bıçağını dalgalara saplamalı
ve salmalı sulara ayakkabılarını,
yürek, çapa ve haç
ve gitmeli saçları uçuşarak rüzgârda!
döner gelir sonra.
ne zaman?
sorma.
ingeborg bachmann
devamını gör...
250.
tut yüreğimden ustam
ustam
aklım firarda.
göz bebeklerimde müebbet hüzün,
dilimde ay kesiği bir yara,
düşüm kırık dökük,
umudumun boynu bükük,
bir öksüzün omuzlarında sûkût.
yüreğim sana emanet sıkı tut.
tut ki; kancık pusulara düşmesin.
bir hain kurşunu gelip deşmesin.
ustam,
ne zaman o senin bildiğin zaman,
ne sevda gördüğün masallardaki.
eskiden, eskiden
halı tezgahında dokunurdu aşklar,
nakış nakış, körpe kız ellerinde.
mendillere yazılırdı isimler,
yüreklere kazılırdı gizlice.
sevdalılar asil ve de yürekli
sevdalar, kavgalar iki kişilik.
oysa şimdi;
çorak gönüllere ekiliyor sevdalar seher vakitlerinde.
meşru sevdalardan,
gayrî meşru acılar doğuyor kundaklara,
günahkar gecelerden.
beni herkes sevdaya asi sanır,
oysa aşk, beni nerde görse tanır,
hasret tanır,
zulüm tanır,
ölüm tanır,
yüzüm yüzümden utanır. *
yorgunum ustam;
ne katıksız somun isterim senden,
ne bir tas su,
ne taş yastıkta bir gece uykusu.
var gücünle asıl sûkûnetime,
çığlığım kopsun,
uzat ellerini güneşe dokun,
uyandır uykusundan,
tut yüreğimden ustam tut,
tut beni, sür güne…
tut beni, sür güne…
devamını gör...
251.
ah sonumu küçük şeyler getiricek benim
küçük meselelere büyük takılacağım
kâğıt kesiğinden olucak sonum
boşluğuna geleceğim kendimin
biliyorum
küçük meselelere büyük takılacağım
kâğıt kesiğinden olucak sonum
boşluğuna geleceğim kendimin
biliyorum
devamını gör...
252.
seni anlatabilmek seni.
iyi çocuklara, kahramanlara.
seni anlatabilmek seni,
namussuza, halden bilmeze,
kahpe yalana.
iyi çocuklara, kahramanlara.
seni anlatabilmek seni,
namussuza, halden bilmeze,
kahpe yalana.
devamını gör...
253.
bulut tamircisi
sana, türk filmlerindeki kahvaltı sahnesi kadar güzel olan sana.
adımı söyle bana bir kalbim olsun
seslenince bir şarkıyı başlatsın.
sen bir ormansın bir ağacın içinde
ben çorak tarla bir başağın içinde
o geminin ardından üzülme diye
kaybolmuş gökyüzünü avucuna getirsem
sen bir bulutsun bir yağmurun içinde
ben kuru bir çölüm bir kumun içinde
bana mektup yaz bir yurdum olsun
kapısından çıkıp kapına dayanayım
sen bir yuvasın bir odanın içinde
ben kocaman bir hiçim senin içinde
gamzeni kıskanıp yüzyıl öteden
ay gelip yanağına otursun
sen bir rüyasın bir gerçeğin içinde
ben bir yarayım bir bıçağın içinde
bütün kalemleri bir bir kırdım
sesinden resim yaptım kendime
sen bir hayatsın bir ölümün içinde
ben bir ölüyüm bir bedenin içinde
yaşamayı bilirdim eğer doğsaydım
bunca yıldır yaşadım,onca yıldır ölüyüm
sen bir cennetsin bir annenin içinde
ben bir babayım bir yetimin içinde
kime sorsam sonra ne yapsam diye
herkes bu dünyanın yabancısı çıkıyor
sen bir güneşsin pervanenin içinde
ben bir pervaneyim ibrahim’in içinde
kâhaneti unuttum, şişeyi kırdım.
bıçakları kestim avuç içimle.
sen bir züleyha’sın bir yusuf’un içinde
ben kapkara bir saray bir zindanın içinde.
beyazıt bestami keçeli
sana, türk filmlerindeki kahvaltı sahnesi kadar güzel olan sana.
adımı söyle bana bir kalbim olsun
seslenince bir şarkıyı başlatsın.
sen bir ormansın bir ağacın içinde
ben çorak tarla bir başağın içinde
o geminin ardından üzülme diye
kaybolmuş gökyüzünü avucuna getirsem
sen bir bulutsun bir yağmurun içinde
ben kuru bir çölüm bir kumun içinde
bana mektup yaz bir yurdum olsun
kapısından çıkıp kapına dayanayım
sen bir yuvasın bir odanın içinde
ben kocaman bir hiçim senin içinde
gamzeni kıskanıp yüzyıl öteden
ay gelip yanağına otursun
sen bir rüyasın bir gerçeğin içinde
ben bir yarayım bir bıçağın içinde
bütün kalemleri bir bir kırdım
sesinden resim yaptım kendime
sen bir hayatsın bir ölümün içinde
ben bir ölüyüm bir bedenin içinde
yaşamayı bilirdim eğer doğsaydım
bunca yıldır yaşadım,onca yıldır ölüyüm
sen bir cennetsin bir annenin içinde
ben bir babayım bir yetimin içinde
kime sorsam sonra ne yapsam diye
herkes bu dünyanın yabancısı çıkıyor
sen bir güneşsin pervanenin içinde
ben bir pervaneyim ibrahim’in içinde
kâhaneti unuttum, şişeyi kırdım.
bıçakları kestim avuç içimle.
sen bir züleyha’sın bir yusuf’un içinde
ben kapkara bir saray bir zindanın içinde.
beyazıt bestami keçeli
devamını gör...
254.
uslanma hiç hep deli kal
büyüme sakın çocuk kal
es deli deli böyle kal
son harmanında sevdanın
tüken toz toz savrula kal
suçüstü bulmalı ölüm
ölürken de sevdalı kal...
büyüme sakın çocuk kal
es deli deli böyle kal
son harmanında sevdanın
tüken toz toz savrula kal
suçüstü bulmalı ölüm
ölürken de sevdalı kal...
devamını gör...
255.
bir ilaç içsem bari diye düşündüm,
biraz kolonya sürünsem,
ferahlasam, pencereyi açsam.
şöyle bir şey yazdım sonra:
yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre
sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde.
berbattı,
bir şiire böyle başlanmazdı.
biraz kolonya sürünsem,
ferahlasam, pencereyi açsam.
şöyle bir şey yazdım sonra:
yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre
sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde.
berbattı,
bir şiire böyle başlanmazdı.
devamını gör...
256.
“ormanda bir kuş hızla dönüyordu
aşık olduğumuz zaman
yürek denen ormanda bir kuş anormal bir hızla döner
ve kaçmamız gerektiğini söyler bize
çünkü her şey çok fazladır
kendi etrafında nefes kesici bir biçimde dönen bir kuş
kendini ve etrafındakileri yaralar
tehlikedir onun adı…
bunun için aşkı hiç kimse,
insanın kendi arkadaşları bile istemez
kumrular sakindir bir tek
ben kumru değilim
sen de”
lale müldür
aşık olduğumuz zaman
yürek denen ormanda bir kuş anormal bir hızla döner
ve kaçmamız gerektiğini söyler bize
çünkü her şey çok fazladır
kendi etrafında nefes kesici bir biçimde dönen bir kuş
kendini ve etrafındakileri yaralar
tehlikedir onun adı…
bunun için aşkı hiç kimse,
insanın kendi arkadaşları bile istemez
kumrular sakindir bir tek
ben kumru değilim
sen de”
lale müldür
devamını gör...
257.
aşk dediğin nedir ki
tenden bedenden sıyrık
çocukların içinde
yaşadığı bir çığlık
aşk dediğin nedir ki
histen nefesten bir varlık
umutsuzluk içinde
karanlığa son ıslık
(bkz: ahmet hamdi tanpınar)
tenden bedenden sıyrık
çocukların içinde
yaşadığı bir çığlık
aşk dediğin nedir ki
histen nefesten bir varlık
umutsuzluk içinde
karanlığa son ıslık
(bkz: ahmet hamdi tanpınar)
devamını gör...
258.
259.
zümrüdüanka
serin bir rüyanın hatırınadır çektiğim dünya ağrısı.
bir hayalden geldim ben,
bir hayal verdim sana,
mavi-yeşil bir hatıra:işte dünya
ruhum! ovada sert es, yamaçta sus, ırmakta ağla.
işte dünya kapısı, işte dünya kederi
ister dağının gölgesinde dur, ister
incirin neşesine vur
ağrı kendini ve tamamla.
birhan keskin
serin bir rüyanın hatırınadır çektiğim dünya ağrısı.
bir hayalden geldim ben,
bir hayal verdim sana,
mavi-yeşil bir hatıra:işte dünya
ruhum! ovada sert es, yamaçta sus, ırmakta ağla.
işte dünya kapısı, işte dünya kederi
ister dağının gölgesinde dur, ister
incirin neşesine vur
ağrı kendini ve tamamla.
birhan keskin
devamını gör...
260.
geçmişsiz ve geleceksiz insanlar için
şimdiyi uzatıyorlar
ölüme kadar ölüme kadar
ilâhi dünyaya gönderiliyor
bedenine bombalar yüklenmiş çocuklar
ateşler içinde ortadoğu
ah ey musa ah ey muhammed
tanrı çocuklarını unuttu mu?
deprem savaş ve çocukların tanrısı
gülten akın
şimdiyi uzatıyorlar
ölüme kadar ölüme kadar
ilâhi dünyaya gönderiliyor
bedenine bombalar yüklenmiş çocuklar
ateşler içinde ortadoğu
ah ey musa ah ey muhammed
tanrı çocuklarını unuttu mu?
deprem savaş ve çocukların tanrısı
gülten akın
devamını gör...