561.
kadehlerin mehtaba kaldırılması
adeta düğün
hayat zamanda iz bırakmaz
bir boşluğa düşersin bir boşluktan
birikip yeniden sıçramak için
elde var hüzün
devamını gör...
562.
zavallı hazin yüreğim
güneş doğmasına yakın çeker acısını sevdalarının
düşlerinin.
özlem tohumlarını
ve gözlerden yoksun bir hüznü
taşıyor seher işığı
ruhumun en derin yerlerinden.
gün doğup ışıyınca
yıldızlı sonsuz kubbeyi gizlemek için, gecenin mezarı çekiyor kara perdesini.
duyumsamasaydı tenim
bakışlarının sıcaklığını
ne yapardım bu kırlarda
seher ile kuşatılmış,
dallar, yuvalar toplayıp,
gönlüm gece ile dolu!
ölü gözlerini ışıktan
saklasaydın ne yapardım!
oy niçin yitirdim seni
bu mehtaplı akşamda büsbütün?
bugün yüreğim kuru
sönmüş bir yıldız gibi..

(bkz: federico garcia lorca)
devamını gör...
563.
cemal süreya/sevgilim,bir günün

sevgilim, bir günün ortası şimdi
taşıtlar hızla gelip geçiyor, her yer kalabalık,
ben seni düşünüyorum bir bodrum kahvesinde
uzat bana uzat ellerini
izinli askerler görüyorum, kırıtarak yürüyen işçi kızlar
istanbul her günkü yaşantısı içinde, uğultulu,
güvercinler güneşten bir sessizliği biriktiriyor

ben seni düşünüyorum seni
hani tıpkı o ilk günlerdeki gibi
kalbim diyorum kalbim
daha dün tezgâhtan çıkmış bir su sayacı gibi
aşkı anılar besliyor düşler kadar
bu yüzden diyorum ki aşk eskidikçe aşktır
sevgi eskidikçe sevgi.

günümüz ekmeğimiz, türkümüz
çoluğumuz çocuğumuz
binalar yan yana yükselip gidiyor
vapurların ağzı köpük içinde
uzaklarda ne kapılar açılıyor
trenin biri bir istasyona varıyor
ordan çıkıyor biri.

her şey biliyor her şey
sen biliyor musun bakalım
seni nice sevdiğimi?
üstüne titrediğimi?

geldiğimi?
gittiğimi

hadi!
devamını gör...
564.
“söner yangın birazdan ⁠
yatışır özlem. ⁠
bir gün karşılaşırız ⁠
bir gün, bir yarım akşam.”
devamını gör...
565.
kaç yıl sevilir bir insan

kaç yıldan sonra unutulur.

gidince mi

ölünce mi.

yeni biri hayatına girince mi.

kaç yıl sürer bir sevda

kaç ayrılıktan sonra vazgeçer insan sevmekten

kaç ihanet soğutur yüreği kaç ağlamadan sonra azalır öfkesi.

kaç kere sever bir insan

kaç terkedilişten sonra korkar başlangıçlardan kaç bahara aldanır..

kaç tenden geçipte ulaşır aşka kaç uzak kalmaya dayanır bir sevda

kaç geceye sığınır ve kaç şarkıya..

kaç yıl sevilir bir insan?
devamını gör...
566.
"iç yaşantısı el bombalarıyla dolu
dış yaşantısı bütün alkole kaymış"
(bkz: attila ilhan)
devamını gör...
567.
gömdüm hepsini, geliyorum
insan yaşıyorken özgürdür
yaklaştım iyice, geliyorum
her insan biraz ölüdür
biz de biraz ölüyüz
ölüler ki bir gün gömülür
içimizdeki ölüler
dışımızdaki ölüler
insan yaşıyorken özgürdür
insan yaşıyorken özgürdür
insan yaşıyorken özgürdür
devamını gör...
568.
animatör bir kıza vuruldum adı nas(t)ya,
dansettik beraber avrupa, asya..
sordum, öğrendim ki memleketi rusya,
altın rengi saçların kremlinin kubbesi mi?

maviydi gözleri sarhoş oldum denizinde,
çizilmiş yüreğimin dövmesi sol omzunda,
öpüşseydik dudaklarımız akdenizin tuzunda,
seni antalyaya gönderen o putin ibnesi mi?

cenabettinim mühürlendi bir güzele gönlüm,
bir gün olsun ama onla olsun ömrüm,
ben nice kadınlar, nice sevdalar gördüm,
moskova gönlümün kıblesi mi?

cenabetname 7/31/22
devamını gör...
569.
"bir yerimiz varsa bu dünyada, her şey insanca olmalı.
sevmek de, yaşamak da, ölmek de..."
edip cansever
devamını gör...
570.
dur gitme dedin sana sağırdım anne
bazen sustum bazen bağırdım anne
dipsiz kuyulardan sana çağırdım anne
bu kadar mı kalbine ağırdım anne...
devamını gör...
571.
o benim gözlerime niye öyle,
neden öyle,
hangi öyle,
nasıl öyle bakmıştı ki,
ben sağ elimle kalbimi yoklamıştım. *
devamını gör...
572.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
573.
*

bir çakıl taşları gülümseyişi ağlarmış karafaki rakısıyla
şimdi dipsiz kuyulara su olan kınar hanım'dan
düz saçlarıyla ne yapsın şehzadebaşı tiyatrolarında şapkalarını
tüketemezmiş hiç

işte kel hasan bu kel hasan karanlığı süpürürmüş
ters yakılmış güldürmemek için serkldoryan sigaralarıyla
işte masallara da girermiş bir polis o zamanlardan beri sürme
kirpiklerini aralayarak insanları çocukların

ve içinde birikmiş ut çalan kadın elleri olurmuş hep
gibi bir üzünç sökün edermiş akşamları ağlarken kuyulara kınar
hanım'ın denizlerinden.


ece ayhan *
devamını gör...
574.
"yalnızdım hep ve bunu mesele yapmayacak kadar
şuursuzdum sanırım, son çare sana geldim.
merhamet et merhamet bir bakışınla mümkün.
çok zaman kaybettim çok üzgünüm ne desem boş.
ihtimal var bir daha o da ölmek olmasa keşke!"
devamını gör...
575.
(bkz: suyun ayak sesi)
devamını gör...
576.
allah'ın üvey evlatları

biz faillerini kalplerinde taşıyanlar
biz allahın üvey çocukları, arkasızlar.

biz hayata tenha bir ırmak gibi katılanlar;
her yerinden sökülüp, her şeye katlananlar.

biz sökük düğmeliler, şezlongsuzlar, şarapsızlar
biz kozalarından kovulmuş ipek böcekleri.

biz meçhul ve kara kişiler.
biz yolcular, mazlumlar, çardaksızlar…

biz ışıkla sözün tılsımında
ve sabrın yankısında saklananlar,

biz sesinden başka sokağı,
düşünden başka vatanı olmayanlar,

biz yağmurlarda şemsiyesiz yıkananlar
yakılanlar, yakınanlar

biz lanetli kişiler, ötekiler;
biz türkü söyleyenler!

biz sürgünler, kefensizler;
biz aylak günlerin upuzun şarkıları.

biz biat etmeyenler!

bütün namlular bize göredir.
bize göredir çarmıhlar, mezarlıklar;
bize göredir yalnızlıklar.

biz şehre duyurulan bir kara haber.
biz bütün ölmüşler, gömülmemişler.
biz yazgısında gül bitmeyenler.

o seslerin içinde sestik bir zaman.
yankısı boğuldu, suflesi yalan.
biz de o düşlerin içine düştük bir zaman.

yanıtını çaldırmış sorularız biz!
yanıtını çaldırmış sorularız biz!

yılmaz odabaşı
devamını gör...
577.
sen öğrettin bana
acının alfabesini
biliyorum okumayı
şimdi hıçkırıkları
-louis aragon-
devamını gör...
578.
"yüreklice düşün.
gir bu yola seve seve! iyi yaşamayı sonraya bırakan kimse
yolunda bir ırmakla karşılaşıp da akıp geçmesini bekleyen
köylüye benzer...
oysa ırmak hiç durmadan akıp gidecektir.''
devamını gör...
579.
salihat-ı nisvandan saffet hanımefendiye
hatırlarım bir akşam bir yokuşa durmuştum;
iri atlarımız macardı, dantellerimiz alman…

ne göksu’da bülbül dinlemek ne abdülhak şinasi bey…
ıpılık bir sevgi geçerdi ara sıra içimden o zaman.

siz ne zaman öldünüz allah aşkına; yani ne zaman?
kirli karlar bile erimemişti; haber yoktu nisandan!

rüştü paşaydı, ‘deli rüştü’ye çıkmıştı adı osmanlı ordusunda.
o zaman hamit’ti padişah, kocaman bıyıkları kocaman…

o günlerde her şey akıp giderdi biz de şaşardık;
hürriyet meşrutiyet otuz bir mart falan filan…

gemiler de öyle, boğazdan aşağı boğazdan yukarı…
bıyıklarını burardı, umursamazdı paşa kocam o zaman.

rüştü paşa’ydı, sakallıydı belki, sadece sakallıydı;
ki sakallar geçmişinde her halde bir orman!..

bir oğul, bir kız, iki gelin, bir damat, isviçre lozan…
nasıl ağladığımı ben bilirim bir yangının ardından!

uykularım bölünüyor, artık şu konağı bekliyorum.
söyle ey muhabbet kuşunun tüyü, söyle, ölüm ne zaman?

hep bir şeylere baktım, bir şeyleri korudum, kızdım…
kızgındı; haremi vardı; sakallıydı rüştü paşa o zaman.

hatırlarım, bir akşam bir yokuşa durmuştum.
iri atlarımız macardı, dantellerimiz alman…

bahriye nazırı tevfik paşa, mütarekeler falan…
dünya nasıl çekilirdi ayaklarımın altından!

annemin sonsuz giysileri, bir telaşı bileyen tramvay….
ben ne güzel çocuktum yalnızlıkların ardından!

yeniköy’de bir yalı, fatih’te evler, ayışıklı bir zaman…
rüştü paşa’ydı adı, yıldız’da ve dömeke’de kahraman…

herkes ne zaman ölür; elbet gülünün solduğu akşam!
aldım anlayamadım; öldüm anlayamadım almadığım bir akşam…

daha önce hiç ölmedim temmuzum ve incilerimle!
göksu’yu ışıklarla teşrif ettiğimiz akşam…

ne zaman gülüm solar, ne zaman deniz, ne zaman akşam?
ne zaman gemilerdi, ne zamandı paşa kocam?!

artık başucum dinlendirir bir şamdanın süsünü…
söyle ey göksu akşamı, hafız burhan, ölüm ne zaman?..

mevlutlar okunur, dalgalar kalır bir geminin ardından;
öldüm ben, saffet hanımefendi, salihat-ı nisvandan!..
turgut uyar
devamını gör...
580.
*


sözde, senden kaçıyorum dolu dizgin atlarla..
bazen sessiz sedasız ipekten kanatlarla..

ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla..
karşıma çıkıyorsun en serin imbatlarla..

adını yazıyorsun bulduğun fırsatlarla..
yüreğimin başına noktalarla.. hatlarla..

baş başa kalıyorum sonunda heyhatlarla..
sözde, senden kaçıyorum doludizgin atlarla.

ne olur bir gün beni kapında olsun dinle..
öldür bendeki beni..
..sonra dirilt kendinle!

çarpsan karasevdayı en azından yüz binle..
nasıl bağlandığımı anlarsın kemendinle..
kaç defa çıkıp gittim buralardan yeminle..
ama her defasında geri döndüm seninle..

hangi düğüm çözülür.. nazla.. sitemle.. kinle..
ne olur bir gün beni, kapında olsun dinle..

şaşırdım kaldım işte, bilmem ki n'emsin..?
bazen kızkardeşimsin.. bazen öpöz annemsin..
sultanımsın susunca, konuşunca kölemsin..
eksilmeyen çilemsin..
orada ufuk çizgim, burda yanım yöremsin..
beni ruh gibi saran sonsuzluk dairemsin..

çâresizim.. çâremsin..

şaşırdım kaldım işte bilmem ki neyimsin...

 

yavuz bülent bâkiler
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"güne bir şiir bırak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim