1.
nihad sami banarlı'nın türk edebiyatının tarihini tâ destanlar döneminden alıp cumhuriyet dönemine, kendi yaşadığı yıllara kadar detaylı bir şekilde incelediği iki ciltlik ansiklopedik eseridir. her türk'ün, türkçe bilen herkesin, bu dille haşır neşir olan tüm insanların kesinlikle okuması gereken kitaplardan biri.
kitabın giriş bölümü şifahi destan devri dönemini anlatarak başlıyor. ardından mitosların ne olduğunu ve antik yunan, iran ve hint'ten örnekler vererek yazılı devir öncesi edebiyatlar hakkında okuyucunun kafasında bir şablon oluşturuyor.
derken kendimizi orta asya'nın uçsuz bucaksız bozkırlarında asyalı fatih atalarımızın at üstünde ordan oraya dört nala giderlerken kozmolojiye dair, yaradılışlarına dair ne düşündüklerini okurken buluyoruz. onlarla kâh zaferler kazanıp utkularımızı kımız içerek esriyoruz kâh düşmanlarımıza yeniliyoruz, yok oluyoruz, bir avuç kalıyoruz ama her seferinde demirden dağları eritip enginlere sığmıyoruz, taşıyoruz.
derken dilimizin bilinen ilk yazarları tonyukuk ile yollug tigin ile orhun abidelerinin dikilişine tanık oluyoruz. türkçemizin bilinen ilk aşk şirinin şairi aprınçır çor tigin'in dizeleriyle sevgiliye özlem duyuyoruz. derken kendimizi hindistan saraylarında babürname'de buluyoruz. o da ne? iran saraylarında azerbaycan edebiyatının serpilişine şahitlik ediyoruz. bitti mi? bir bakmışız mısır'dayız. anlatmakla bitmiyor. şimdi de tezene kokulu anadolu bozkırlarında dadaloğlu ile, köroğlu ile, pir sultan abdal ile otoriteye baş kaldırıyoruz. ne oldu ne bitti anlamadan şimdi de payitahtta, osmanlı saraylarında padişahların dizelerinde akarken buluyoruz kendimizi. enderunda, divan edebiyatında gazel oluyoruz, kaside oluyoruz akıp gidiyoruz. derken cumhuriyetimizi ilan ediyoruz. koskoca bir milletin binlerce yıllık tarihi serüvenine, karakterine, değişimine tanık oluyoruz.
kitabın giriş bölümü şifahi destan devri dönemini anlatarak başlıyor. ardından mitosların ne olduğunu ve antik yunan, iran ve hint'ten örnekler vererek yazılı devir öncesi edebiyatlar hakkında okuyucunun kafasında bir şablon oluşturuyor.
derken kendimizi orta asya'nın uçsuz bucaksız bozkırlarında asyalı fatih atalarımızın at üstünde ordan oraya dört nala giderlerken kozmolojiye dair, yaradılışlarına dair ne düşündüklerini okurken buluyoruz. onlarla kâh zaferler kazanıp utkularımızı kımız içerek esriyoruz kâh düşmanlarımıza yeniliyoruz, yok oluyoruz, bir avuç kalıyoruz ama her seferinde demirden dağları eritip enginlere sığmıyoruz, taşıyoruz.
derken dilimizin bilinen ilk yazarları tonyukuk ile yollug tigin ile orhun abidelerinin dikilişine tanık oluyoruz. türkçemizin bilinen ilk aşk şirinin şairi aprınçır çor tigin'in dizeleriyle sevgiliye özlem duyuyoruz. derken kendimizi hindistan saraylarında babürname'de buluyoruz. o da ne? iran saraylarında azerbaycan edebiyatının serpilişine şahitlik ediyoruz. bitti mi? bir bakmışız mısır'dayız. anlatmakla bitmiyor. şimdi de tezene kokulu anadolu bozkırlarında dadaloğlu ile, köroğlu ile, pir sultan abdal ile otoriteye baş kaldırıyoruz. ne oldu ne bitti anlamadan şimdi de payitahtta, osmanlı saraylarında padişahların dizelerinde akarken buluyoruz kendimizi. enderunda, divan edebiyatında gazel oluyoruz, kaside oluyoruz akıp gidiyoruz. derken cumhuriyetimizi ilan ediyoruz. koskoca bir milletin binlerce yıllık tarihi serüvenine, karakterine, değişimine tanık oluyoruz.
devamını gör...
2.
bir lise hocası olan nihat sami banarlı bey'in yazdığı eserdir. günümüzde değme proflar böyle bir eser yazamaz. ilimde
seviyemizin o günden bugüne
nasıl dibe doğru gittiğini göstermesi bakımından ibretamizdir.
seviyemizin o günden bugüne
nasıl dibe doğru gittiğini göstermesi bakımından ibretamizdir.
devamını gör...