orijinal adı: when nietzsche wept
yazar: irvin d. yalom
yayım yılı: 1992
doktor breuer bir gün salomé tarafından çantasına iliştirilmiş ve üzerinde ''sizinle görüşmem gerek, alman felsefesinin geleceği sallantıda'' yazılı bir not bulur. görüşmeler esnasında salomé, eski aşkı nietzsche'nin sağlığı için endişe duyduğunu dile getirir. nietzsche birçok doktora gözükse de sorunları çözüme ulaşmamıştır ve bu yüzden salomé bir de doktor breuer'in tedavi etmesini ister.
yazar: irvin d. yalom
yayım yılı: 1992
doktor breuer bir gün salomé tarafından çantasına iliştirilmiş ve üzerinde ''sizinle görüşmem gerek, alman felsefesinin geleceği sallantıda'' yazılı bir not bulur. görüşmeler esnasında salomé, eski aşkı nietzsche'nin sağlığı için endişe duyduğunu dile getirir. nietzsche birçok doktora gözükse de sorunları çözüme ulaşmamıştır ve bu yüzden salomé bir de doktor breuer'in tedavi etmesini ister.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "sunburn" tarafından 15.11.2020 12:19 tarihinde açılmıştır.
21.
friedrich nietzsche; alman filozof... latince’de ‘’ hiç’’ anlamına gelen ‘’ nihil’’ sözcüğünden türetilmiş olan, hiçbir şeyin önemli olmadığını, tüm değerlerin dayanaksız olduğunu ve aslında her şeyin bir bilinmezliği, bir hiçliği ifade ettiğini savunan nihilizm’in savunucularından olan, tanrıtanımaz büyük düşünür, filolog ve felsefeci…
irvin d. yalom; yahudi asıllı amerikalı psikiyatrist, psikoterapist ve yazar. ve onun kült kitabı nietzsche ağladığında da buluşan nietzsche ve doktor breuer.
psikolojiyi ve felsefeyi aynı kitapta buluşturan ve okurlarına bir edebiyat şöleni yaşatan bu kitap; birçok avrupalı sanatçı ve düşünürün doktoru olan ünlü, saygın fakat ümitsizlik hastalığına tutulmuş ve başkasının kendi yerine verdiğini düşündüğü kararlarla istemediği bir hayatı yaşadığını ve bu hayatı yaşamaktan başka şansı olmadığını düşünen, ümitsiz bir teşhis dehası ile kimsenin tanımadığı, yalnızlığı seçmiş, ihaneti ve ayrılıkları tatmış, tanrısızlığı seçen ve ‘’ ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır. ‘’ diyebilen devrin ünsüz filozofu nietzsche’nin arasında geçen terapi seanslarını can alıcı cümle ve tespitlerle anlatır okuyucuya. kitabın bir bölümünden sonra değişen roller ile roman daha da ilginç bir hal almaya başlar. kitapta kullanılan tüm karakterlerin isimleri gerçek hayatta da var olan kişilerden oluşur. ve kitabın sayfaları arasında kayboldukça, okuyucu kitapta ismi geçen tüm karakterlerin gerçek yaşam öykülerini araştırırken bulabilir kendini.
kabulleniş, gerçeklik, ümitsizlik, farkındalık gibi tüm kavramlar ; doktor, hasta, felsefe ve psikoloji arasında pay edilip sunuluyor okuyucuya. filozof nietcszhe’yi doktor bruer’dan ayıran en önemli özellik çarpıcı gerçeklere karşı olan tutumu ve farkındalığı. ve bu gerçeklik tutkusunu ‘’ gerçeğin ne kadarına dayanabilirim?’’ sorusuyla her seferinde yüzleşerek arıyor ve herkesin bu soruyu kendine sormasının, sorabilmesinin gerekliliği üzerinde duruyor. ve nietzsche tüm avrupa’da nam salmış doktor breuer’in mutsuzluğunun sebebi üzerine kafa yorarken aynı zamanda onun yaşamakta olduğu hayat ile ilgili olan farkındalığını da arttırıp tüm gerçekleri keskin bir dille yüzüne çarpıyor.
gerçeklerden uzak bir yaşam sürdüğünün farkında olmayan her insan gibi dr. breuer de her ne kadar bundan kaçmak istese de tek kurtuluşun gerçeklerle yüzleşme cesaretine sahip olup eyleme geçebilme becerisine haiz olmak olduğuna inanıyor. bu terapi süreçlerinde yapılan her konuşma okuyucu psikolojik ve felsefi tahliller içeren cümlelerle içsel sorgulamalara, çarpıcı gerçeklere ve yüzleşilemeyen korkulara yönlendiriyor.
terapi seansları okuyucuyu zekice yapılmış hamlelerle şekillenen bir satranç oyununun içine alıveriyor sanki. fikir çatışmaları, görüş ayrılıkları ve her iki tarafın da zekasına hayran olunmasına sebep veren karşılıklı hamlelerle şekillenen bu süreçte okuyucu kendini altını çizdiği cümlelerin ifade ettiği anlamı düşünürken düşüncenin odalarında oradan oraya sürüklenirken buluyor. felsefe ve psikoloji ile ilgilenmeyen okuyucu dahi kullanılan dil, anlatım teknikleri, sadelik ve uyandırdığı merak ile kitabın sayfaları arasında kaybolacaktır.
kitabın roman biçiminde kurgulanmış olması, nietzsche’nin felsefe tarihine damga vurmuş sözlerinin uygun yer ve zamanda en optimist biçimde kullanılmış olması ve romanın akışına en uygun şekilde romana yedirilmiş olması da yalom’a hayranlık duyup diğer kitaplarını da araştırma ve okuma arzusuna sebebiyet veriyor. ayrıca karmaşık düşüncelere sahip bir filozof olarak gördüğüm nietzsche’yi ve aforizmalarını da anlama ve üzerine düşünebilme noktasında da kitap okuyucuya büyük bir hizmet etmiş oluyor.
tüm bu yönleriyle ele alındığında roman niteliğinde olmasına karşın bir çırpıda bitirmek istemiyor insan kitabı, her okuduğunda farklı bir varoluşsal sorgulamanın içinde kaybolmuşken buluyor kendini ve her gün belli düzeyde yapıyor kendi payına düşen terapi seanslarını.
irvin d. yalom; yahudi asıllı amerikalı psikiyatrist, psikoterapist ve yazar. ve onun kült kitabı nietzsche ağladığında da buluşan nietzsche ve doktor breuer.
psikolojiyi ve felsefeyi aynı kitapta buluşturan ve okurlarına bir edebiyat şöleni yaşatan bu kitap; birçok avrupalı sanatçı ve düşünürün doktoru olan ünlü, saygın fakat ümitsizlik hastalığına tutulmuş ve başkasının kendi yerine verdiğini düşündüğü kararlarla istemediği bir hayatı yaşadığını ve bu hayatı yaşamaktan başka şansı olmadığını düşünen, ümitsiz bir teşhis dehası ile kimsenin tanımadığı, yalnızlığı seçmiş, ihaneti ve ayrılıkları tatmış, tanrısızlığı seçen ve ‘’ ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır. ‘’ diyebilen devrin ünsüz filozofu nietzsche’nin arasında geçen terapi seanslarını can alıcı cümle ve tespitlerle anlatır okuyucuya. kitabın bir bölümünden sonra değişen roller ile roman daha da ilginç bir hal almaya başlar. kitapta kullanılan tüm karakterlerin isimleri gerçek hayatta da var olan kişilerden oluşur. ve kitabın sayfaları arasında kayboldukça, okuyucu kitapta ismi geçen tüm karakterlerin gerçek yaşam öykülerini araştırırken bulabilir kendini.
kabulleniş, gerçeklik, ümitsizlik, farkındalık gibi tüm kavramlar ; doktor, hasta, felsefe ve psikoloji arasında pay edilip sunuluyor okuyucuya. filozof nietcszhe’yi doktor bruer’dan ayıran en önemli özellik çarpıcı gerçeklere karşı olan tutumu ve farkındalığı. ve bu gerçeklik tutkusunu ‘’ gerçeğin ne kadarına dayanabilirim?’’ sorusuyla her seferinde yüzleşerek arıyor ve herkesin bu soruyu kendine sormasının, sorabilmesinin gerekliliği üzerinde duruyor. ve nietzsche tüm avrupa’da nam salmış doktor breuer’in mutsuzluğunun sebebi üzerine kafa yorarken aynı zamanda onun yaşamakta olduğu hayat ile ilgili olan farkındalığını da arttırıp tüm gerçekleri keskin bir dille yüzüne çarpıyor.
gerçeklerden uzak bir yaşam sürdüğünün farkında olmayan her insan gibi dr. breuer de her ne kadar bundan kaçmak istese de tek kurtuluşun gerçeklerle yüzleşme cesaretine sahip olup eyleme geçebilme becerisine haiz olmak olduğuna inanıyor. bu terapi süreçlerinde yapılan her konuşma okuyucu psikolojik ve felsefi tahliller içeren cümlelerle içsel sorgulamalara, çarpıcı gerçeklere ve yüzleşilemeyen korkulara yönlendiriyor.
terapi seansları okuyucuyu zekice yapılmış hamlelerle şekillenen bir satranç oyununun içine alıveriyor sanki. fikir çatışmaları, görüş ayrılıkları ve her iki tarafın da zekasına hayran olunmasına sebep veren karşılıklı hamlelerle şekillenen bu süreçte okuyucu kendini altını çizdiği cümlelerin ifade ettiği anlamı düşünürken düşüncenin odalarında oradan oraya sürüklenirken buluyor. felsefe ve psikoloji ile ilgilenmeyen okuyucu dahi kullanılan dil, anlatım teknikleri, sadelik ve uyandırdığı merak ile kitabın sayfaları arasında kaybolacaktır.
kitabın roman biçiminde kurgulanmış olması, nietzsche’nin felsefe tarihine damga vurmuş sözlerinin uygun yer ve zamanda en optimist biçimde kullanılmış olması ve romanın akışına en uygun şekilde romana yedirilmiş olması da yalom’a hayranlık duyup diğer kitaplarını da araştırma ve okuma arzusuna sebebiyet veriyor. ayrıca karmaşık düşüncelere sahip bir filozof olarak gördüğüm nietzsche’yi ve aforizmalarını da anlama ve üzerine düşünebilme noktasında da kitap okuyucuya büyük bir hizmet etmiş oluyor.
tüm bu yönleriyle ele alındığında roman niteliğinde olmasına karşın bir çırpıda bitirmek istemiyor insan kitabı, her okuduğunda farklı bir varoluşsal sorgulamanın içinde kaybolmuşken buluyor kendini ve her gün belli düzeyde yapıyor kendi payına düşen terapi seanslarını.
devamını gör...
22.
kendi alanında okuduğum en iyi kitap olduğunu iddia ediyorum
beni çok etkiledi.
her kitabın okunma zamanı vardır bence. ben bu kitabı tam zamanında okumuşum
bundan sonra: “bu kitaptan önce” ve “bu kitaptan sonra” benim için..
nietzsche’ye hayranlığımın arttığı kitap. yazar yalom’a ise saygı duydum.
bu nasıl bir kurgulama, nasıl bir hayal gücüdür?ve ne kadar doğal, basit bir anlatım kişiler arasındaki dialoglar o kadar.
ı̇nsanın derinlerinde kendine bile itiraf edemediklerini okuyacağı kitap.
-ne söylediğim değil, söylemiş olmamdı önemli olan, sonunda biriyle, en sonunda biriyle duygularımı paylaşmış olmamdı”diyor.
aslında tüm çözümleme bunda gizli olan kitap.
beni çok etkiledi.
her kitabın okunma zamanı vardır bence. ben bu kitabı tam zamanında okumuşum
bundan sonra: “bu kitaptan önce” ve “bu kitaptan sonra” benim için..
nietzsche’ye hayranlığımın arttığı kitap. yazar yalom’a ise saygı duydum.
bu nasıl bir kurgulama, nasıl bir hayal gücüdür?ve ne kadar doğal, basit bir anlatım kişiler arasındaki dialoglar o kadar.
ı̇nsanın derinlerinde kendine bile itiraf edemediklerini okuyacağı kitap.
-ne söylediğim değil, söylemiş olmamdı önemli olan, sonunda biriyle, en sonunda biriyle duygularımı paylaşmış olmamdı”diyor.
aslında tüm çözümleme bunda gizli olan kitap.
devamını gör...
23.
psikoloji, felsefe, edebiyat, nihilizm... bir sürü ögenin bulunduğu şahane bir kitap. kitapta diyalog çok fazla, sürükleyici, düşündürücü; pek çok yerin altını çize çize okuyacağınız bir roman. şiddetle tavsiye edilir.
devamını gör...
24.
yer yer tarihi serpistirmelerle kitap yazmayi seven popüler bir piyasa psikiyatristinin popüler kitaplarindan biri.daha fazlasi değil bnce.
ha güzel kitaplari yok mu?elbette ki var. örnek bir tanesi icin (bkz: varoluşçu psikoterapi)
ha güzel kitaplari yok mu?elbette ki var. örnek bir tanesi icin (bkz: varoluşçu psikoterapi)
devamını gör...
25.
vahdeti vücut ve nihilizm birbirinden ayrı değildir.
vahdeti vucut; varlığında allahu teala'yı bulup benlikten geçerek onu sahibine teslim etmektir. geriye zuhur eden allahu teala dır.
nietzsche ise hiçcilik dediği akımda, tanrıyı yok edip kendini zuhura getirmiştir.
tıpkı, "insanlar ölümlü tanrılar, tanrılar ise ölümsüz insanlardir" sözünde olduğu gibi...
iki uçlu bıçak gibi...
denizi ikiye bölen benlik berzahı misali...
varlıkta terazinin iki kefesi de dengededir. ki dengede olmasa aslına rücu eder, adına da kıyamet derler...
denge unsuru ise rahmandır. aşki rahman..
o göğü yükseltti ve dengeyi koydu. sakın ha o dengeyi bozmayın der ayet...
filipeli ahmet hilminin buyurduğu gibi,
hüdanın güç ve kudretinin kılıcıdır aşk...
hayrı ve şerri doğurandır aşk...
aşk ki diz çöktürür pozıtifi de negatifi de...
ve ayet zuhur eder,
marecel bahreyn yeltekiyan...
iki deniz bir arada cemdir ...adına da dehr derler...
dehr ki insandır,
dehr ki zamandır,
dehr ki allahtır...
vahdeti vucut; varlığında allahu teala'yı bulup benlikten geçerek onu sahibine teslim etmektir. geriye zuhur eden allahu teala dır.
nietzsche ise hiçcilik dediği akımda, tanrıyı yok edip kendini zuhura getirmiştir.
tıpkı, "insanlar ölümlü tanrılar, tanrılar ise ölümsüz insanlardir" sözünde olduğu gibi...
iki uçlu bıçak gibi...
denizi ikiye bölen benlik berzahı misali...
varlıkta terazinin iki kefesi de dengededir. ki dengede olmasa aslına rücu eder, adına da kıyamet derler...
denge unsuru ise rahmandır. aşki rahman..
o göğü yükseltti ve dengeyi koydu. sakın ha o dengeyi bozmayın der ayet...
filipeli ahmet hilminin buyurduğu gibi,
hüdanın güç ve kudretinin kılıcıdır aşk...
hayrı ve şerri doğurandır aşk...
aşk ki diz çöktürür pozıtifi de negatifi de...
ve ayet zuhur eder,
marecel bahreyn yeltekiyan...
iki deniz bir arada cemdir ...adına da dehr derler...
dehr ki insandır,
dehr ki zamandır,
dehr ki allahtır...
devamını gör...
26.
nietzsche 'nin de dediği gibi beni 2000lerde okuyacak ve anlayacaklar.peki ya doktor breur ile olan müthiş konuşması ve kendiyle olan savaşı. baş ağrıları gerçektende yeni kitaplara gebe . fakat felsefe ile psikanalizin birleşimiyle oluşturulmuş kurmaca bir kitap. anlatımı çok iyi ayrıca tıbbi terimler içerdiğinden ve ilgi alanım olduğundan daha çok ilgimi çekmişti okurken ve akıcı bir kitap. kesinlikle tavsiye ederim.
devamını gör...
27.
irvin d. yalom'un "nietzsche ağladığında" kitabı, psikoterapi ve felsefe arasındaki bağlantıyı incelerken, aynı zamanda insanın hayatındaki acıyı, yalnızlığı ve ölüm korkusunu ele alıyor. kitap, yalom'un kurgusal karakterleri kullanarak, nietzsche ve freud'un felsefelerini bir araya getiriyor ve bize insan varoluşunun derinliğine ve karmaşıklığına ışık tutuyor.
kitap, iki ana karakter üzerine odaklanır: bir psikiyatrist olan dr. breuer ve bir filozof olan friedrich nietzsche. dr. breuer, hastalarının zihinsel sağlıklarını iyileştirmeye çalışırken, kendi kişisel sorunlarıyla da mücadele etmektedir. nietzsche ise, eserlerinde insanın varoluşunu incelerken, kendi hayatındaki acılarla mücadele etmektedir. iki karakterin yolları kesişir ve aralarında bir diyalog başlar.
yalom, kitabında nietzsche'nin "dionysosçu dünya görüşü" felsefesine değinir ve bu felsefenin insanın hayatındaki acıları nasıl ele aldığına odaklanır. dionysosçu dünya görüşü, acıların insanın hayatındaki önemli bir parçası olduğunu ve acıları kabul etmenin ve onlarla yüzleşmenin insanın hayatındaki önemli bir adım olduğunu savunur.
kitapta, yalom'un karakterleri aracılığıyla sunulan terapi yöntemleri ve felsefi görüşler, okuyucuya hayatı anlama ve yaşama konusunda farklı bir perspektif kazandırır. yalom, insanın hayatındaki acıların ve ölüm korkusunun, hayatın anlamını arama sürecinin doğal bir parçası olduğunu vurgular.
"nietzsche ağladığında", yalom'un diğer kitapları gibi, okuyuculara insanın hayatındaki derin sorulara yönelik düşünceler sunar ve insanların kendi hayatlarını anlamalarına yardımcı olur. kitap, psikoloji ve felsefe arasındaki etkileşimi anlamaya çalışan okuyucular için oldukça önemlidir.
kitap, iki ana karakter üzerine odaklanır: bir psikiyatrist olan dr. breuer ve bir filozof olan friedrich nietzsche. dr. breuer, hastalarının zihinsel sağlıklarını iyileştirmeye çalışırken, kendi kişisel sorunlarıyla da mücadele etmektedir. nietzsche ise, eserlerinde insanın varoluşunu incelerken, kendi hayatındaki acılarla mücadele etmektedir. iki karakterin yolları kesişir ve aralarında bir diyalog başlar.
yalom, kitabında nietzsche'nin "dionysosçu dünya görüşü" felsefesine değinir ve bu felsefenin insanın hayatındaki acıları nasıl ele aldığına odaklanır. dionysosçu dünya görüşü, acıların insanın hayatındaki önemli bir parçası olduğunu ve acıları kabul etmenin ve onlarla yüzleşmenin insanın hayatındaki önemli bir adım olduğunu savunur.
kitapta, yalom'un karakterleri aracılığıyla sunulan terapi yöntemleri ve felsefi görüşler, okuyucuya hayatı anlama ve yaşama konusunda farklı bir perspektif kazandırır. yalom, insanın hayatındaki acıların ve ölüm korkusunun, hayatın anlamını arama sürecinin doğal bir parçası olduğunu vurgular.
"nietzsche ağladığında", yalom'un diğer kitapları gibi, okuyuculara insanın hayatındaki derin sorulara yönelik düşünceler sunar ve insanların kendi hayatlarını anlamalarına yardımcı olur. kitap, psikoloji ve felsefe arasındaki etkileşimi anlamaya çalışan okuyucular için oldukça önemlidir.
devamını gör...
28.
300'lü sayfalardayım ve yer değiştirme yaşandığından beri bir düello varmış gibi heyecan ve gerilim hat safhada. bir o, bir o. normalde izlemeyi çekici bulmam ama bu tarz düellolar baya çekiciymiş, bayıldım.
ara vermeden okunabiliyor tabi bazı yerlerde durup sindirim için beklemeniz gerekiyor.
şu ana kadar bayıldığım bir kitap. çok dolu. sonunu baya merak ediyorum. saplantıyı saplandığı yerden çıkarabilecekler mi yoksa daha da mı derine işleyecekler?
ayrıca birbiri hakkındaki notlarının bazı yerleri çok komik geldi. çok tatlılar. her şeye rağmen incelik ve hoşgörüyle işi sürdürmeleri ayrı bir detay. zekalarını rezillik için kullanmayışları gerçekten zeki olduklarının göstergesi. tıp, psikoloji, aşk, gizem, felsefe, toplum içeriğiyle sevdiğim alanları seçip yazılmış hissi verdi. beğenmemek ne mümkün?
beklediğim sonla karşılaştığım son aynı mı olacak merak ediyorum.
bitirince tekrar yazarım.
sonu hayal kırıklığına uğratacak olsa bile zirveye ya da zirveye yakın bir yere koyacağım kitap. kitabı okurken oldukları odaya ışınlanmış ve yanagimi elime yaslamış bir şekilde onları izliyor gibiyim. bunun zevkini anlatamam. bitince nietzsche yerine ben ağlayacağım büyük ihtimalle... niye daha uzun değil ki? -_-
ara vermeden okunabiliyor tabi bazı yerlerde durup sindirim için beklemeniz gerekiyor.
şu ana kadar bayıldığım bir kitap. çok dolu. sonunu baya merak ediyorum. saplantıyı saplandığı yerden çıkarabilecekler mi yoksa daha da mı derine işleyecekler?
ayrıca birbiri hakkındaki notlarının bazı yerleri çok komik geldi. çok tatlılar. her şeye rağmen incelik ve hoşgörüyle işi sürdürmeleri ayrı bir detay. zekalarını rezillik için kullanmayışları gerçekten zeki olduklarının göstergesi. tıp, psikoloji, aşk, gizem, felsefe, toplum içeriğiyle sevdiğim alanları seçip yazılmış hissi verdi. beğenmemek ne mümkün?
beklediğim sonla karşılaştığım son aynı mı olacak merak ediyorum.
bitirince tekrar yazarım.
sonu hayal kırıklığına uğratacak olsa bile zirveye ya da zirveye yakın bir yere koyacağım kitap. kitabı okurken oldukları odaya ışınlanmış ve yanagimi elime yaslamış bir şekilde onları izliyor gibiyim. bunun zevkini anlatamam. bitince nietzsche yerine ben ağlayacağım büyük ihtimalle... niye daha uzun değil ki? -_-
devamını gör...
29.
kitap başımı döndürdü ve ağrıttı. tabi bunda biraz hızlı okumamın ve baştan sonra her şeyi birleştirerek bir analize başlamamın sebebi var.
breuer' un özgürlük anlayışıyla birlikte hayatını kendince "özgürlük" adında yaşaması ve asıl özgürlüğün sürdüğü hayatın olmasını görmesi ve yöntemi zekiceydi.
saat ve hipnoz olayına o kadar değinilmesi "acaba yapar mı?" diye düşündürttu ama ne için yapacaktı onu çözemedim.
tedavi olayınında gerçekleşmesi "yer değiştirme" olayına dayanıyordu ama bunu ona sunmanın zemini nasıl olacaktı ve kabul etmesini nasıl sağlayacaktı?
hipnozdan sonra yaşadığı bilinç daha doğrusu anlamı doğru yere koyma ya da anlamı doğru yerde anlamlandırma olayı güzeldi. beni asıl meraka sürükleyen nietzsche' de bu nasıl olacak ve bu farkındalıkta o neye sığınacaktı? çünkü onun ailesi yok ve birine aşık. bu aşkın sonlandırma olayının ondaki etkisini merak ettim.
psikolojiden pek anlayan veya içinde olan biri değilim. ama iyi gelen veya kötü gelen şeylerin anlamlandırmaya dayandığını bir video kesitinde öğrenmiştim. bu anlamlandırma olayına gelinecek mi veya ne zaman gelinecekti?
hayat anlayışım (çarpik ilişkiler dahil değil bunu çıkarıp genele bakınca öyle) breuer' e benzesede yaşadığım nietzsche' in yalnızlığıydı. salome'den sonra yalnızlığına daha çok sarılacağını ve o daveti kabul etmeyeceğini biliyordum. çünkü sürekli kendi ayaklarının üzerinde durmuş ve sürekli kendine yaslanmış biri. dost dediklerinin ihanetine uğramış ve salome' den sonra insanlara daha çok hayal kırıklığı gözüyle bakacak. hayatın yorgunluğu, hastalıklarının işkencesi, durmayan düşünce trafiği vs. insanı hem hevessiz hem de isteksiz bırakıyor. ve dediği gibi o daveti kabul etse o sıcaklık onun rehavete kapılmasına neden olup hayat ve düşünce anlayışını zedeleyecek. ateşi görmediği için ne kadar donduğunun farkında değil ve de olmayacak. ki normalden fazla sıcaklık insanın normal sıcaklığı bile soğuk tanımlamasına neden olabilir.
ve o kadar sıcaklıktan sonra o buzul kaya nasıl erimeye başlarsa o da öyle ölmeye başlayacaktı. çünkü ateş onun için yanmadı. başkasına yanan ateş çevresinde ısınmak, ısıtmaktan daha çok, donmuş birini gerçekten öldürür.
"derin adamın dosta ihtiyacı olur." diyordu ama bence "derin adamın sadece dosta ihtiyacı olur." çünkü dostluk bağı aile bağı zorunluluk ve doğma sürecinden itibaren başlayan değildir. sevgili olayı ise hayal kırıklığına ve toparlanmamaya göre dostluktan daha baskın kalıyor. ihanete rağmen en son birine güvenmeyi seçti ama bunu sevgili olayında pek yapabileceğini sanmıyorum. ha yaptı diyelim orada duygu kırıntısı bile aranmaz. ve insanı derinlere indiren şeyin ya ailesizlik ya da hüsran bir aşk olduğunu biliyorum. derine inmek için büyük duyguların acıya dönüşmesi gerekiyor. yüzeysel duygularla nasıl derine inilebilir ki? bu bıçakla bir çizik atıp kişinin ölmesini beklemek gibi neyse. hayatımı şekillendirmede bana baya fayda sağlayacak ilk kitabı bulmanın sevinci ve hüznü içindeyim. sanırım gözyaşı dökmem gerekiyor ama dökemiyorum...
okuduğum her kitabı yaşayarak okur, karakterlerin derisi altına girerek hisseder ve onlara göre düşünürüm. bu kişiye yönelik düşünebilme olayı hoşuma gidiyor. ayrıca dostluk ilişkilerine de çok hayran kaldım. her şeye rağmen - ve +'larla birbirlerini kabul ettiler, yüze vurma olayı ya da zıtlıklardan olayı saygısızlık ya da düşmancıl tavırlara girmediler. birbirlerinden bir şey saklarken o rahatsızlığı duymaları beni memnun etti. en son dürüstlüklerinin ortak bir noktasında buluşmaları da hoştu. çünkü dostluk o tarz gizliliği ihanet ya da planı ihanet olarak nitelendirebilir. ama baktığımızda birinin kişiliği o yönde, diğeri ise iyileştirme çabasından dolayı. ortada kötü bir amaç yok ve buna rağmen rahatsız hissettirici geliyordu. bu da değerden kaynaklı duyulan bir şey.
kartların açılması benim bile içimi rahatlattı...
bazı yeri kurmaca bazı yeri gerçek. peki bunun benim için önemi ne kadar? oradaki isimlerde bir kurgunun parçası olsa daha az mı etkilenecektim asla.
breuer' un özgürlük anlayışıyla birlikte hayatını kendince "özgürlük" adında yaşaması ve asıl özgürlüğün sürdüğü hayatın olmasını görmesi ve yöntemi zekiceydi.
saat ve hipnoz olayına o kadar değinilmesi "acaba yapar mı?" diye düşündürttu ama ne için yapacaktı onu çözemedim.
tedavi olayınında gerçekleşmesi "yer değiştirme" olayına dayanıyordu ama bunu ona sunmanın zemini nasıl olacaktı ve kabul etmesini nasıl sağlayacaktı?
hipnozdan sonra yaşadığı bilinç daha doğrusu anlamı doğru yere koyma ya da anlamı doğru yerde anlamlandırma olayı güzeldi. beni asıl meraka sürükleyen nietzsche' de bu nasıl olacak ve bu farkındalıkta o neye sığınacaktı? çünkü onun ailesi yok ve birine aşık. bu aşkın sonlandırma olayının ondaki etkisini merak ettim.
psikolojiden pek anlayan veya içinde olan biri değilim. ama iyi gelen veya kötü gelen şeylerin anlamlandırmaya dayandığını bir video kesitinde öğrenmiştim. bu anlamlandırma olayına gelinecek mi veya ne zaman gelinecekti?
hayat anlayışım (çarpik ilişkiler dahil değil bunu çıkarıp genele bakınca öyle) breuer' e benzesede yaşadığım nietzsche' in yalnızlığıydı. salome'den sonra yalnızlığına daha çok sarılacağını ve o daveti kabul etmeyeceğini biliyordum. çünkü sürekli kendi ayaklarının üzerinde durmuş ve sürekli kendine yaslanmış biri. dost dediklerinin ihanetine uğramış ve salome' den sonra insanlara daha çok hayal kırıklığı gözüyle bakacak. hayatın yorgunluğu, hastalıklarının işkencesi, durmayan düşünce trafiği vs. insanı hem hevessiz hem de isteksiz bırakıyor. ve dediği gibi o daveti kabul etse o sıcaklık onun rehavete kapılmasına neden olup hayat ve düşünce anlayışını zedeleyecek. ateşi görmediği için ne kadar donduğunun farkında değil ve de olmayacak. ki normalden fazla sıcaklık insanın normal sıcaklığı bile soğuk tanımlamasına neden olabilir.
ve o kadar sıcaklıktan sonra o buzul kaya nasıl erimeye başlarsa o da öyle ölmeye başlayacaktı. çünkü ateş onun için yanmadı. başkasına yanan ateş çevresinde ısınmak, ısıtmaktan daha çok, donmuş birini gerçekten öldürür.
"derin adamın dosta ihtiyacı olur." diyordu ama bence "derin adamın sadece dosta ihtiyacı olur." çünkü dostluk bağı aile bağı zorunluluk ve doğma sürecinden itibaren başlayan değildir. sevgili olayı ise hayal kırıklığına ve toparlanmamaya göre dostluktan daha baskın kalıyor. ihanete rağmen en son birine güvenmeyi seçti ama bunu sevgili olayında pek yapabileceğini sanmıyorum. ha yaptı diyelim orada duygu kırıntısı bile aranmaz. ve insanı derinlere indiren şeyin ya ailesizlik ya da hüsran bir aşk olduğunu biliyorum. derine inmek için büyük duyguların acıya dönüşmesi gerekiyor. yüzeysel duygularla nasıl derine inilebilir ki? bu bıçakla bir çizik atıp kişinin ölmesini beklemek gibi neyse. hayatımı şekillendirmede bana baya fayda sağlayacak ilk kitabı bulmanın sevinci ve hüznü içindeyim. sanırım gözyaşı dökmem gerekiyor ama dökemiyorum...
okuduğum her kitabı yaşayarak okur, karakterlerin derisi altına girerek hisseder ve onlara göre düşünürüm. bu kişiye yönelik düşünebilme olayı hoşuma gidiyor. ayrıca dostluk ilişkilerine de çok hayran kaldım. her şeye rağmen - ve +'larla birbirlerini kabul ettiler, yüze vurma olayı ya da zıtlıklardan olayı saygısızlık ya da düşmancıl tavırlara girmediler. birbirlerinden bir şey saklarken o rahatsızlığı duymaları beni memnun etti. en son dürüstlüklerinin ortak bir noktasında buluşmaları da hoştu. çünkü dostluk o tarz gizliliği ihanet ya da planı ihanet olarak nitelendirebilir. ama baktığımızda birinin kişiliği o yönde, diğeri ise iyileştirme çabasından dolayı. ortada kötü bir amaç yok ve buna rağmen rahatsız hissettirici geliyordu. bu da değerden kaynaklı duyulan bir şey.
kartların açılması benim bile içimi rahatlattı...
bazı yeri kurmaca bazı yeri gerçek. peki bunun benim için önemi ne kadar? oradaki isimlerde bir kurgunun parçası olsa daha az mı etkilenecektim asla.
devamını gör...
30.
ırvin yalom hastası olarak iki tane almışım gaza gelip. okuyamadık o ayrı tabi. eminim çok güzrl ama başlayamadım işten kafayı kaldırıp.
devamını gör...