41.
sakarya caddesindeki sidik kokulu üstgeçit aklıma geliyor, nefes bar, olgular vs. sayısız şey yazabilirim.
devamını gör...
42.
benim aklımda gezilerden kalanlar:
büyük millet meclisi
anıtkabir
eski ve büyük bir otel vardı unuttum ismini
etrognafya müzesi
atakuledeki dönen kule restoran
eyüp sabri tuncer'ın güzel mi güzel eski dükkanı.
büyük millet meclisi
anıtkabir
eski ve büyük bir otel vardı unuttum ismini
etrognafya müzesi
atakuledeki dönen kule restoran
eyüp sabri tuncer'ın güzel mi güzel eski dükkanı.
devamını gör...
43.
sokak köşelerinde çömelen insanlar.
devamını gör...
44.
kızılay meydanı
devamını gör...
45.
sabah 5 e doğru ankara ayazinin yarattığı hissiyatla yorgan aramak.
devamını gör...
46.
mogan gölü, tunalıhilmi.
devamını gör...
47.
zafer çarşısıı.
devamını gör...
48.
ssk
devamını gör...
49.
karanfil sokak, 384 hattı, aspava, bahçelievler, ankamall, ankara tava, ankara simidi, canım dostlarım...
devamını gör...
50.
behzat ç
devamını gör...
51.
çok masraflı ve gereksiz herifler.
devamını gör...
52.
(bkz: pavyon)
devamını gör...
53.
biz ankara'da martılara simit değil; simit saraylarına martı atarız.
devamını gör...
54.
çocukluğumda sokaklarında koşup, kar yağınca kızakla kaydığım, gençliğimde kitap kurdun da oturup meşruiyeten geçrn kafalara baktığım, imge nin önünde oturup gelen geçeni izlediğim. geceleri bisikletle kuğulu parka gittiğim. bit pazarlarına hasta olduğum. soğuk griliğinin içinde aşık olduğum ve hiç terk etmek istemediğim halde geri döndüğüm şehir.
devamını gör...
55.
kitapça’dır. konur sokak’ta imge kitabevinin üst katında* müthiş bir kafedir kendisi.
üniversite zamanlarında ülkücü hareketin engellenemediği gazi üniversitesinin ayrıcalığını yaşamak yerine her gün gidip çay içtiğim kafedir burası.
ilk gittiğim gün çantamda okuduğum kitabım, bir iki edebiyat dergisi, öykülerimi yazdığım defterimle oturduğum zaman kimse benimle ilgilenmedi. sonra çalışan arkadaşla göz göze geldik. hoşgeldin dedi ve gitti. ben hala çay bekliyorum tabii. o arada okuduğum kitaba daldım ve 45 dakika sonra hala gelenin gidenin olmadığını fark ettim. en sonunda çağırıp bir çay istedim. çay geldikten sonra yine kimse gelmedi. ikinci çay için yine seslenmek zorunda kaldım.
dört yıl boyunca neredeyse her gün gittim oraya, bazen cebimde beş kuruş olmadan oturdum, kimse neden bir şey almadan oturuyorsun demedi, kimsenin kimseye bulaşmadığı, rahatsız etmediği güzel bir mekandı.
yine bir gün cam kenarına oturmuş kitap okurken orda çalışan özgür elinde gazete ile geldi. bu onunla resmî olarak ilk tanışmamız oluyordu aslında. elindeki gazeteyi önüme attı, ertuğrul özkök’ün bir yazısını gösterip “ “baksana şu şerefsize ne yazmış” dedi. bir insanla tanışma maceralarımı en ilgincini yaşayarak haberi okudum ve en az onun kadar sinirlendim. sonra bize birer çay getirdi, ben de kahvaltı yapmadığımı söyledim. bir de tost getirse ne güzel olurdu ama özgür sen git aşağıdan dört poğaça al gel de kahvaltı yapak deyince artık o kafenin benim cheers’ım olduğunu fark ettim.
kitapça adı gibi bir kafedir. bence bir kez uğranmayı hak eder. eğer iyi bir okur olursanız arka balkondan imge kitabevinin yazar söyleşileri yaptığı arka bahçesini de görebilirsiniz.
üniversite zamanlarında ülkücü hareketin engellenemediği gazi üniversitesinin ayrıcalığını yaşamak yerine her gün gidip çay içtiğim kafedir burası.
ilk gittiğim gün çantamda okuduğum kitabım, bir iki edebiyat dergisi, öykülerimi yazdığım defterimle oturduğum zaman kimse benimle ilgilenmedi. sonra çalışan arkadaşla göz göze geldik. hoşgeldin dedi ve gitti. ben hala çay bekliyorum tabii. o arada okuduğum kitaba daldım ve 45 dakika sonra hala gelenin gidenin olmadığını fark ettim. en sonunda çağırıp bir çay istedim. çay geldikten sonra yine kimse gelmedi. ikinci çay için yine seslenmek zorunda kaldım.
dört yıl boyunca neredeyse her gün gittim oraya, bazen cebimde beş kuruş olmadan oturdum, kimse neden bir şey almadan oturuyorsun demedi, kimsenin kimseye bulaşmadığı, rahatsız etmediği güzel bir mekandı.
yine bir gün cam kenarına oturmuş kitap okurken orda çalışan özgür elinde gazete ile geldi. bu onunla resmî olarak ilk tanışmamız oluyordu aslında. elindeki gazeteyi önüme attı, ertuğrul özkök’ün bir yazısını gösterip “ “baksana şu şerefsize ne yazmış” dedi. bir insanla tanışma maceralarımı en ilgincini yaşayarak haberi okudum ve en az onun kadar sinirlendim. sonra bize birer çay getirdi, ben de kahvaltı yapmadığımı söyledim. bir de tost getirse ne güzel olurdu ama özgür sen git aşağıdan dört poğaça al gel de kahvaltı yapak deyince artık o kafenin benim cheers’ım olduğunu fark ettim.
kitapça adı gibi bir kafedir. bence bir kez uğranmayı hak eder. eğer iyi bir okur olursanız arka balkondan imge kitabevinin yazar söyleşileri yaptığı arka bahçesini de görebilirsiniz.
devamını gör...
56.
iğde ağacı diyen varsa, mesaj kutuma portakal atabilir. acilen iğdeli sokak veya yol bulmam lazım.(mekan da olur)
devamını gör...
57.
anıtkabir, aspava, kızılay.
devamını gör...
58.
beton.
devamını gör...
59.
şu sıra fena halde emlakçılardır. allah belalarını ya... bana yer yok mu olm şu şehirde.
devamını gör...
60.
bomboş sokaklar. akşam 7'den sonra trafik ışıklarında kırmızı yanmaması. grilik ve soğukluk.
devamını gör...