roman / bilim-kurgu
6.5 / 10
puan ver

öne çıkanlar | diğer yorumlar

anthony burgess'un otomatik portakal kitabı, modern edebiyatın en çarpıcı ve tartışmalı romanlarından biridir. kitap, genç bir ingiliz erkeği olan alex'in şiddet ve suç dolu hayatını anlatıyor. alex, kendi zevkleri için bir grup arkadaşıyla birlikte şiddetli suçlar işleyen bir gangsterdir. ancak, bir gece işledikleri suç sonrası alex, arkadaşları tarafından ihanete uğrar ve hapse düşer.

hapishane süresi boyunca, alex, şiddet dolu yaşamından pişmanlık duymaya başlar ve rehabilitasyon sürecine girer. ancak, hapishaneden çıktığında, dünya onu aynı şekilde karşılamaz. alex'in suçlu geçmişi, toplum tarafından hala affedilmediği için, kendini bir kez daha yasa dışı yollara itmek zorunda kalır. sonunda, alex, bir beyin ameliyatı geçirerek şiddet içgüdülerinden kurtulur ancak bu kez de kendisini tamamen kontrolsüz bir dünya içinde bulur.

burgess, otomatik portakal'da, şiddet ve özgürlük kavramlarını ele alırken, aynı zamanda toplumun suçlulara karşı tutumunu da sorguluyor. roman, aynı zamanda dil ve gençlik kültürünün gücünü de yansıtıyor. alex'in argo dili ve kültürel referansları, romanın okuyucuları üzerinde güçlü bir etki yaratıyor.

kitap, ilk olarak 1962 yılında yayınlandı ve hızla popülerlik kazandı. ancak, özellikle şiddet içeren sahneler nedeniyle, birçok ülkede yasaklandı. romanın bu tartışmalı yapısı, birçok eleştirmen tarafından övgüyle karşılandı. otomatik portakal, özellikle 20. yüzyılın başlarında yayınlanan romanlar arasında önde gelen bir yer aldı.

burgess, otomatik portakal'da, insan doğasının karmaşıklığını ve şiddetin kaynaklarını araştırıyor. aynı zamanda, toplumun suçlulara yaklaşımını sorguluyor ve suçluların rehabilite edilmesi konusunda fikirler öne sürüyor. roman, zorlu ama aynı zamanda da büyüleyici bir okuma sunuyor ve okuyucuyu insan doğasının derinliklerine yolculuğa çıkarıyor.
devamını gör...
romanla ilgili söylenecekleri yazmış arkadaşlar zaten. üzerine ekleme olarak anthony burgess ile ilgili bişeyler söyleyeyim otomatik portakal zaten müthiş roman, burgess abi henüz roman yazmamış biri kanser teşhisi konuyor adam 1 yıl zamanı kaldığını öğrendiğinde hayatın elinden kaydığını görüyor ve kitap yazmaya başlıyor bu romanlardan biri otomatik portakal yani kısacık sürede mükemmel kitaplar çıkartıyor eğer öleceğini öğrenmese bu yetenek yitip gidicekmiş ve kim bilir niceleri böyle böyle gitti
devamını gör...
roman bana 1984'ü hatırlattı. tıpkı oradaki gibi enfes distopik bir dünya karşımıza çıkıyor. alex her gece arkadaş grubuyla suç işleyen (hırsızlık, darp, tecavüz) müziğe ilgili (özellikle ludwing van beethoven'a) bir ,onun deyimiyle, kardeşimizdir. arkadaş grubunun onu yarı yolda bırakmasıyla hapse girer ve en son girdiği evde darp ettiği kadın ölünce cezası on dört yıla çıkar. o şimdi alex değil 6655321'dir. ondan ismini alıp bu sayıyı verirler. alex hapishanede rahiple arkadaş olur ona ufak tefek işlerde yardım eder. bu sayede tutkusu olan müzikten uzak kalmaz. koğuşta altı kişi kalırlar: koca yahudi, zıpzıp, doktor, zophar, duvar ve alex. alex aralarında bir sapığın bulunmadığına memnundur ta ki yaşlı bir adam aralarına gelene kadar. adam ufak tefek olmasına rağmen herkesle uğraşır, yatağı olmadığı için diğer mahkumlarınkini almaya çalışır. o yüzden kimse onu sevmez. gece de alex'in yanına yatıp kulağına edepsiz sözcükler fısıldayınca mahkumlar onu döverler. sabah adamın öldüğünü fark ederler ve bundan alex'i sorumlu tutarlar. ne varki bu koğuşta duyulunca yönetim yeni bir sistemi uygulamaya karar verir. bu sistemin adı "ludovico"dur. ludovicoya tabi tutulanlar suç işleyemez hale gelirler. bunu yazar sayfa 142'de çok güzel açıklamıştır "seni bir makine biçimine sokmuşlar. seçme hakkını elinden almışlar. toplumun kabullendiği davranış türlerine boyun eğmek zorundasın. sadece iyilik yapmakla görevli küçücük bir makinesin. buna göre müzik, cinsel ilişki, edebiyat ve her türlü sanat dinlendirici, zevk verici değil de acı çektirici birer etken oluyorlar." sistemin ilk kurbanı da alex olur. on beş günlük bir sözde 'tedavi'den sonra ne denilse kabul eden yoksa hastalanan, dayak yese karşı koyamayan, aciz biri haline gelir. çıktığında evine gider ailesi odasını kiraladıkları için onu kabul etmezler. alex ölmek ister bunun yolunun bulmak için kütüphaneye gider. kütüphanede aylar önce darp ettiği bir adamı görür adam ve yaşlı arkadaşları onu döverler. alex bunlara karşı koyamaz kütüphanenin temizlik görevlisi polis çağırır. gelen polislerse alex'in arkadaşlarından biri olan aptalof'tur. onu şehirden uzak bir araziye götürüp bir de onlar döverler ve orada bırakıp giderler. alex kan revan içinde ve soğuktan donarak en yakın eve gider. yardım ister. ev kitabın yazarına aittir yazar burada kendini kitaba dahil etmiştir. alex hapse girmeden önce bu eve gelip yağmalamış ve yazarın eşini taciz etmiştir. bu da kadının ölmesine neden olmuştur. fakat gidecek bir yeri olmadığı için bunları yazara söylemez ve hapiste çektiklerinden dolayı suçlarının aklandığını düşünür. yazar evine diplomat olan birkaç arkadaşını çağırır ve alex'ten bir yazı yayınlayarak ona uyguladıkları yöntemi anlatmasını, halka duyurmasını, onlarla birlikte protesto etmesini söyler. alex de yazar'ın daha önceki olayı hatırlamasından ve suçlulardan biri olduğunu anlamasından dolayı tedirgin olur evden gitmek ister. bunun üzerine diplomatlar onu alarak bir eve yerleştirirler. alex burada ölmeye karar verir ve pencereden atlar fakat yükseklik onun öleceği ölçüde değildir, hastaneye kaldırılır. hastanede gördüğü tedavi neticesinde ludoviconun etkilerinden kurtulur. hastaneden çıktığında yine bir arkadaş grubu kurar fakat eskisi gibi onlara ayak uyduramaz. gittiği bir kafede eski arkadaşlarından pete ile karşılaşır ve artık büyüdüğüne karar verir ertesi gün evlenecek bir kız bulmayı düşünür.
devamını gör...
ana karakteri anti kahraman nedir sorusuna verilecek en güzel örnek bana kalırsa. açıkçası ülkemizde kitap okumayı sevmeyen çoğunluğun okuduğunda alex'i fazlasıyla seveceğini de düşünüyorum.
devamını gör...
kitap abartıldığı kadar iyi değil. filmini de izledim stanley kubrick elinden geleni yapmış ama sarmadı. yazar hangi motivasyonla yazmış merak ettim. hayat hikayesini de biliyorum ama cidden niye böyle bir konu? birde buna yaş sınırlaması getirmeleri gerekiyor ,çünkü çoluk çocuğun elinde çok görüyorum bu kitabı. ismi ve kitap kapağı cezbedici doğrusu. içindeki birtakım toplumsal eleştirileri gençlerin gözünden ortaya dökmüş ama yani bu suçları işleyen "gençlerin" de yaşları hayli küçük. her neyse okunursa da okunmazsa da bir şey kaybedilmez.
devamını gör...
içimde yüzlerce defa bırakma isteği oluşturup bitirdiğimde de pek tatmin etmeyen o kitap.

kitabın ilk elli bölümünü tanımlayacak tek kelime tiksinti. sık sık yeraltı edebiyatı okuyor olsam da içinde geçen taciz, tecavüz, cinayet olaylarını failin gözünden oldukça detaylı okuyor olmak midemi bulandırdı. üstelik karakterin bundan zevk alan ve normal gören anlatımı da insanı inanılmaz rahatsız ediyor.


spoiler>>

kötülük, iyilik ve seçim hakkı üçlüsü çevresinde kurgulanmış. çok fazla ironi barındırıyordu içinde; olabilecek en vahşi sahnelerin arka planında çalan beethoven, mozart eserleri, insanların ''otomatik bir portakala'' dönüşmesine karşı olan yazara en çok zarar verenin otomatik portakala dönüşmemiş bir adamın olması, onlarca ailenin hayatını bozan, çocuklara tecavüz eden alex'in sonda aile ve çocuk sahibi olmayı istemesi gibi. okurken kötülük ve seçmek kavramları hakkında düşündüm. alex vücudu kötülüğe karşı bir makineye dönüştürülmüş olsa da hiçbir zaman zihin yönünde iyiliğe doğru bir adım atmadı. bedeni uzak dururken zihni her daim şiddeti ve kötülüğü bir seçenek olarak tutuyordu. sistem bozulduğu anda da eski yaşantısına geri döndü. bu bende bazı insanların ne yaşarlarsa yaşasınlar değişmeyeceğini, bir ceza sistemiyle ne kadar cezalandırılsalar ya da iyi bir yaklaşımla ödüllendirilseler bile kötü kalabileceği fikrini uyandırdı, bu yüzden insanların bedenlerini kötülüğe karşıt bir makineye çevirecek sistem, ne kadar etik olmasa da gözüme bir noktada uygun göründü.

kitabın son sayfalarında alex eski yaşantısına ve eski hâline döndükten sonra yaşadığı hayattan sıkıldığını fark ediyor, karşılaştığı eski dostu pete ile birlikte de bu kötülükten vazgeçmeye karar veriyor. bu kısım ''gençlik'' dönemine bağlanmış. büyüyorum, tüm bunlar artık anlamsız, gençliğin verdiği bir ateşti tarzında. bu kısım çok saçmaydı. koskoca kitabın, özellikle de kötülük ve seçim hakkı kavramlarının bambaşka bir durum olan gençliğe bağlanması hayli yavandı. aceleye getirilmiş, yazara tedavi edilemez bir beyin tümörü olduğu ve bir yıl ömrünün kaldığı gibi yanlış bir teşhis konulması, kendisinin de eşi için kalan son bir yılda yazabildiği kadar kitap yazmak istemesi sebebiyle bu tarz bir sona gidildiğini düşünüyorum. yine de anlatımı ve vermek istediği mesaj bakımından güçlüydü diyebilirim, alex bir anti-kahraman ve anti-kahramanın vermesi gereken tiksintiyi, rahatsızlık hissini oldukça başarılı bir biçimde verdi. anti kahraman nedir dense kesinlikle alex'i örnek verirdim.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"otomatik portakal (kitap)" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim