okuduğun kitabın yazarından etkilenmek
başlık "hame" tarafından 21.11.2020 08:05 tarihinde açılmıştır.
21.
itiraf ediyorum; celebrity crushlarımdan biri, bir yazar. olur öyle şeyler bazen.
devamını gör...
22.
farklı seviyelerde ama defalarca deneyimlediğim durumdur.
bir yazarın kitabını okuyup çok etkilendiysem eğer yazarı elbette ki araştırırım ve bazen bazı yazarlar hem yazdıkları hem de yaşadıkları ile beni çok etkiler.
bunlardan benim için ilki ve en büyük etkiyi bırakanı franz kafka’dır. eserleri için söylenecek pek bir söz yok. muhteşem kitapların yazarıdır kafka. ama hayatı da bir o kadar etkileyicidir. arada kalmışlık duygusu ile sarmalanmış bir karamsarlık içinde debelenip duran bir deha.
diğer yazarım edebiyatın güneşli yanı olan alberto manguel’dir. alberto manguel okumak güneşli bir güne uyanmak gibidir. 60.000 kitaplık dev kütüphanesinden bahsettiği her seferinde ona yetişmek için on katı bir çaba göstermem gerektiğini anlıyorum. ve biliyorum ki alberto manguel benim olmak istediğim kişi.
bir diğer yazarsa benim için edebiyat tanrılarından biri olan jorge luis borges’tir. sadece yazdıkları bile insanı derin etkilere maruz bırakabilen büyük yazar zaman zaman düşünce bağlamında hatalar yapmış olsa da görmeyen gözleriyle bana masalların gerçek olduğunu öğrettiği için kendisine minnettarım.
başka yazarlar da vardır elbette kitaplarını okuyup çok etkilendiğim ama sanırım zirvem bu üçlüden oluşuyor.
bir yazarın kitabını okuyup çok etkilendiysem eğer yazarı elbette ki araştırırım ve bazen bazı yazarlar hem yazdıkları hem de yaşadıkları ile beni çok etkiler.
bunlardan benim için ilki ve en büyük etkiyi bırakanı franz kafka’dır. eserleri için söylenecek pek bir söz yok. muhteşem kitapların yazarıdır kafka. ama hayatı da bir o kadar etkileyicidir. arada kalmışlık duygusu ile sarmalanmış bir karamsarlık içinde debelenip duran bir deha.
diğer yazarım edebiyatın güneşli yanı olan alberto manguel’dir. alberto manguel okumak güneşli bir güne uyanmak gibidir. 60.000 kitaplık dev kütüphanesinden bahsettiği her seferinde ona yetişmek için on katı bir çaba göstermem gerektiğini anlıyorum. ve biliyorum ki alberto manguel benim olmak istediğim kişi.
bir diğer yazarsa benim için edebiyat tanrılarından biri olan jorge luis borges’tir. sadece yazdıkları bile insanı derin etkilere maruz bırakabilen büyük yazar zaman zaman düşünce bağlamında hatalar yapmış olsa da görmeyen gözleriyle bana masalların gerçek olduğunu öğrettiği için kendisine minnettarım.
başka yazarlar da vardır elbette kitaplarını okuyup çok etkilendiğim ama sanırım zirvem bu üçlüden oluşuyor.
devamını gör...
23.
ne etkilenmesi birader aşık olduk biz kendi tanımlarımdan derlediğim kitabım evet tractatus logico-descriptus..
devamını gör...
24.
bir ölüden etkilenmektir. eğer ölü yazarları okuyorsanız.
devamını gör...
25.
" zaman insanları değil armutları olgunlaştırır" diyen bir yazardan ya da " her şeyin geçip gittiğine, yaşadıklarımızın geçmişte kaldığına kim inandırabilir bizi?" diyen yazardan etkilenmemek olmaz.
devamını gör...
26.
bazı yazarlar var ki okurken kendinden birşeyler buluyorsun.
özellikle rus yazarlar, sanki bu günü görmüş gibiler.
birde şimdiki yazarlara bakıyorum da resmen laf kalabalığından başka bir şey değil. kağıt israfı.
özellikle rus yazarlar, sanki bu günü görmüş gibiler.
birde şimdiki yazarlara bakıyorum da resmen laf kalabalığından başka bir şey değil. kağıt israfı.
devamını gör...
27.
etkilensem kaç yazar, adam öleli 200 yıl olmuş.*
devamını gör...
28.
devamını gör...
29.
yazarından etkilendiğim için kitabını okumaya karar verişim de bir ihtimâl.
devamını gör...
30.
(bkz: hmm)
devamını gör...
31.
tersi de mümkün. yazardan etkilendiğin için kitabını okursun.
devamını gör...
32.
başıma bir kere geldi evet. keşke öpüşebilsem dediğim bir yazar oldu lakin nekrofili değilim.
tövbe.... tamam nida bu olmaz bu ağır kaçar sus.
ahahah.
tövbe.... tamam nida bu olmaz bu ağır kaçar sus.
ahahah.
devamını gör...
33.
bir başka deyişle hoşlanılan yazarın kitabını alıp okumak.
yaşadık efendim onun da en âlâsını...
seneler önce bir beyefendi ile tanışmıştım. kendisinin yazar olduğunu öğrenince de kitabını almak için soluğu dost kitabevinde aldım. o an içime öyle bir kitap okuma aşkı düştü ki otobüste başladım kitabını okumaya. 3 durak kaçırmışım (yanımdaki kadın inmek için müsaade istemese onu da farketmeyecektim.)
bir yandan kitabın konusunu deli gibi merak ediyor, aynı zamanda "kitabınızı okudum" demek için can atıyordum. diğer amacımda fırsattan istifade kitabı imzalatmaktı. bu süre zarfında günün büyük bir bölümünü yazar bey ile geçiriyor, kitabı hakkında münakaşa ediyor, aramızdaki kıvılcımlara ayraç dayanmıyordu. kitabın konusu da wattpad kitaplarının bi tık üstü, mankenleri düzen kıçı kırık herifin kişisel kitaplarının da bi tık altı. vahim ki ne vahim.
adam ilk aşkı ile yaşadıklarını anlatmış bildiğin kitapta. "ölüyorum, anlasana! gözlerimin önünde birbirlerini seviyorlar" diyen bihter gibi okudum kitabı. mübarek yememiş içmemiş her şeyi de en ince ayrıntısı ile anlatmış. tanışma evresi, hoşlantı evresi, aşık olma, açılma, sevgili olma, kavgalar, ayrılma, hatunun buna posta koyuşu... hatun ya ölmüştü kitabın sonunda ya da başka biriyle evlenmişti. adamla hatun evlenememiş, kitapta mutlu sonla bitmemişti. hemen adam oldu bakın. yazar kimliği düştü gözümde. etkilendiğimiz adam etkisiz elaman oldu birden. öyle bir soğudum ki yazardan kitabın ön ve arka kapağı arasına giren sayfalar gibi aramıza mesafeler girdi.
lakin yazar beyimiz, bana gülseren budayıcıoğlu'nun kitaplarına konu ve malzeme olan "hastalarına" yaptığı muamelenin aynısı yapmaya kalktı. "kitabın devamı niteliğinde olacak 2. serisi'nde senden bahsedeceğim" dedi. kitaplara konu olmadığımız kalmıştı bi. ona göre tanışmamız tesadüf olmayacak kadar olağandışı bir şeydi. lan alt tarafı x kursunda sınıfta yer kalmadığı için mecburen yanındaki tekli koltuğa oturmak zorunda kalmıştım. bunun neresi olağandışı?
neyse artık bunu da yaşamadım demem. kitabı imzalatamadım bu arada çünkü yazar bey ile direkt muhabbeti kestim. gülseren budayıcıoğlu ile anlaştım diyormuşum*
meğer ne çok kitaplara konu olacak şeyler sığdırmışım hayatıma...
yaşadık efendim onun da en âlâsını...
seneler önce bir beyefendi ile tanışmıştım. kendisinin yazar olduğunu öğrenince de kitabını almak için soluğu dost kitabevinde aldım. o an içime öyle bir kitap okuma aşkı düştü ki otobüste başladım kitabını okumaya. 3 durak kaçırmışım (yanımdaki kadın inmek için müsaade istemese onu da farketmeyecektim.)
bir yandan kitabın konusunu deli gibi merak ediyor, aynı zamanda "kitabınızı okudum" demek için can atıyordum. diğer amacımda fırsattan istifade kitabı imzalatmaktı. bu süre zarfında günün büyük bir bölümünü yazar bey ile geçiriyor, kitabı hakkında münakaşa ediyor, aramızdaki kıvılcımlara ayraç dayanmıyordu. kitabın konusu da wattpad kitaplarının bi tık üstü, mankenleri düzen kıçı kırık herifin kişisel kitaplarının da bi tık altı. vahim ki ne vahim.
adam ilk aşkı ile yaşadıklarını anlatmış bildiğin kitapta. "ölüyorum, anlasana! gözlerimin önünde birbirlerini seviyorlar" diyen bihter gibi okudum kitabı. mübarek yememiş içmemiş her şeyi de en ince ayrıntısı ile anlatmış. tanışma evresi, hoşlantı evresi, aşık olma, açılma, sevgili olma, kavgalar, ayrılma, hatunun buna posta koyuşu... hatun ya ölmüştü kitabın sonunda ya da başka biriyle evlenmişti. adamla hatun evlenememiş, kitapta mutlu sonla bitmemişti. hemen adam oldu bakın. yazar kimliği düştü gözümde. etkilendiğimiz adam etkisiz elaman oldu birden. öyle bir soğudum ki yazardan kitabın ön ve arka kapağı arasına giren sayfalar gibi aramıza mesafeler girdi.
lakin yazar beyimiz, bana gülseren budayıcıoğlu'nun kitaplarına konu ve malzeme olan "hastalarına" yaptığı muamelenin aynısı yapmaya kalktı. "kitabın devamı niteliğinde olacak 2. serisi'nde senden bahsedeceğim" dedi. kitaplara konu olmadığımız kalmıştı bi. ona göre tanışmamız tesadüf olmayacak kadar olağandışı bir şeydi. lan alt tarafı x kursunda sınıfta yer kalmadığı için mecburen yanındaki tekli koltuğa oturmak zorunda kalmıştım. bunun neresi olağandışı?
neyse artık bunu da yaşamadım demem. kitabı imzalatamadım bu arada çünkü yazar bey ile direkt muhabbeti kestim. gülseren budayıcıoğlu ile anlaştım diyormuşum*
meğer ne çok kitaplara konu olacak şeyler sığdırmışım hayatıma...
devamını gör...
34.
velev ki yazar öldüyse ve etkilendiysen, kara sevda gibi bir şey oluyor. etkilendin ama gidip tanışamıyorsun, ne acı.
devamını gör...
35.
ben etkilenmiştim. çok sevdiğim için de o yazarın bütün kitaplarını okumak istiyorum. şimdilik yaklaşık bir 27 kitabını filan okudum. ama sevindiğin şey yazarın hâlâ yaşıyor olması. bu da yeni kitaplar demek.
devamını gör...
36.
yazar artık yaşamıyorsa vay haline denilecek türdendir.
kitabında okuduğun, ona sormak istediğin bir yazıyı sormak istediğin kişinin şu an çürüyor olması kadar saçma çok az şey vardır.
(bkz: küçük iskender)
kitabında okuduğun, ona sormak istediğin bir yazıyı sormak istediğin kişinin şu an çürüyor olması kadar saçma çok az şey vardır.
(bkz: küçük iskender)
devamını gör...
37.
yakınsamaktan olan. yakınsamak neyse, konu kitap olduğu için aklıma geldi işte. hep böyle kelimeler oluyor bazen, zorlama. yazarın da kendi içinde fırtınalı bir hayatı varsa okuyucusunda iz bırakması kaçınılmaz gibi.
çok yaşadım bunu. o zamanlar ayılıp bayılıyorum, nasıl hoşuma gidiyor. kitapta ayrı bir derinlik, yazarın hayatıyla birleştirdiğim parçalar olunca adeta bir şolen. yeme de yanında yat.
yazar burada sarı taksiden bahsetmiş, hayatındaki şu olaya işaret etmiş. şu karakter aslında yazarın kayınçosunu temsil ediyor. nasıl heyecan, ne büyük keşifler.
böyle merakla yaşamları ve kitaplarını irdelediğim, eşleştirdiğim, hayranlık duyduğum yazarlarla bir araya gelme imkanım olunca kalmadı o. kitap, yazarından ayrı bir bütün bence. yazar edebiyat insanıdır, iyi eleştirmen ya da iyi okuyucudur ona söz yok. söz konusu üretimi olan kitap ise yazarından bile ayrı tutuyorum çoğu zaman.
imza gününden fazlası bir sohbet olmasa da olur, eğer teorik bir kitaptan bahsetmiyorsak. kitabın büyüsüyle yazardaki iletişimde olmayabiliyor. hayır, ben tanıdığım yazarın kitabını okumak istemiyorum galiba. tanışılan, konuşulan kişi farklı.
düşündüğüm başka bir şey aslında. yazar kişisi okuyucusu ile tanıştığında mecburi bir yazar kimliğinde. zorunlu olarak bir kimliklendirme, yeni bir karakter giydirme oluyor. okuyucunun karşısındaki yazar kimliği ile kitaplarını yaratan yazarın aynı kişi olduğuna inanmak imkansiz.
o yüzden artık özel bir nedeni veya mecburiyeti yoksa sevdiğim yaşayan yazarlarla sohbet etme hevesim kalmadi. gerek de yok.
ölü olanların ulaşılmazlığı baki. en iyisi. sonsuz bir gizem. yazılmış olanlar ve söylenmiş olanlar var sadece. yaşanacak olanlar yok. canım tezer özlü.
çok yaşadım bunu. o zamanlar ayılıp bayılıyorum, nasıl hoşuma gidiyor. kitapta ayrı bir derinlik, yazarın hayatıyla birleştirdiğim parçalar olunca adeta bir şolen. yeme de yanında yat.
yazar burada sarı taksiden bahsetmiş, hayatındaki şu olaya işaret etmiş. şu karakter aslında yazarın kayınçosunu temsil ediyor. nasıl heyecan, ne büyük keşifler.
böyle merakla yaşamları ve kitaplarını irdelediğim, eşleştirdiğim, hayranlık duyduğum yazarlarla bir araya gelme imkanım olunca kalmadı o. kitap, yazarından ayrı bir bütün bence. yazar edebiyat insanıdır, iyi eleştirmen ya da iyi okuyucudur ona söz yok. söz konusu üretimi olan kitap ise yazarından bile ayrı tutuyorum çoğu zaman.
imza gününden fazlası bir sohbet olmasa da olur, eğer teorik bir kitaptan bahsetmiyorsak. kitabın büyüsüyle yazardaki iletişimde olmayabiliyor. hayır, ben tanıdığım yazarın kitabını okumak istemiyorum galiba. tanışılan, konuşulan kişi farklı.
düşündüğüm başka bir şey aslında. yazar kişisi okuyucusu ile tanıştığında mecburi bir yazar kimliğinde. zorunlu olarak bir kimliklendirme, yeni bir karakter giydirme oluyor. okuyucunun karşısındaki yazar kimliği ile kitaplarını yaratan yazarın aynı kişi olduğuna inanmak imkansiz.
o yüzden artık özel bir nedeni veya mecburiyeti yoksa sevdiğim yaşayan yazarlarla sohbet etme hevesim kalmadi. gerek de yok.
ölü olanların ulaşılmazlığı baki. en iyisi. sonsuz bir gizem. yazılmış olanlar ve söylenmiş olanlar var sadece. yaşanacak olanlar yok. canım tezer özlü.
devamını gör...