21.
bildiğimiz ve bilmediğimiz her şeyin tamamıdır evren. yokluk ile varlığın bütünüdür. tanrıdır. bizi biz yapan şeydir. anlamak mümkün değildir. bilmemek işte o insanın bütün ızdıraplarının başlangıcıdır.zaman ve mekânın tekillikteki varoluşudur.
türkçe bir kelimedir. eski türkçe de evür- "evirmek, döndürmek" fiilinden +an sonekiyle türetilmiş hâlidir. burdan yola çıkarak türklerin aslında işleyişin bir döngüden ibaret olduğunu bildiğini anlıyoruz. evren tanrıdır demis miydim?bizlerse o döngünün içerisinde dönen varlıklarız sadece.
türkçe bir kelimedir. eski türkçe de evür- "evirmek, döndürmek" fiilinden +an sonekiyle türetilmiş hâlidir. burdan yola çıkarak türklerin aslında işleyişin bir döngüden ibaret olduğunu bildiğini anlıyoruz. evren tanrıdır demis miydim?bizlerse o döngünün içerisinde dönen varlıklarız sadece.
devamını gör...
22.
23.
*yerküre de dahil olmak üzere, bütün gök cisimleri ile her türlü madde ve enerjinin bütünüdür.
devamını gör...
24.
ankara'ya mesafesi 176 kilometre olan ankara ilçesi. şereflikoçhisar'dan sapılan bir arayolla ulaşılır.
asıl adı çıkınağıl iken, 1980 sonrası bazı kasaba erkânı işgüzarlık ederek "kenan paşa'nın adını alacağız, belki bu sayede darbeciler bizi de görür" demiş ve 1982'de değiştirilen isimden 8 yıl sonra da kasaba ilçe yapılmış. ha başkaca bir dönüt olmamış ki, baraja* çok yakın bu kasaba hâlen yerinde sayıyor.
darbenin üstünden yıllar geçip kenan evren'in adı zamanında verildiği yerlerden kaldırılırken, ilçe halkı da çıkınağıl isminin iadesini talep etmişti: https://www.yenisafak.com/amphtml/gundem/evrenin-adi-cikinagil-oldu-3515852.
asıl adı çıkınağıl iken, 1980 sonrası bazı kasaba erkânı işgüzarlık ederek "kenan paşa'nın adını alacağız, belki bu sayede darbeciler bizi de görür" demiş ve 1982'de değiştirilen isimden 8 yıl sonra da kasaba ilçe yapılmış. ha başkaca bir dönüt olmamış ki, baraja* çok yakın bu kasaba hâlen yerinde sayıyor.
darbenin üstünden yıllar geçip kenan evren'in adı zamanında verildiği yerlerden kaldırılırken, ilçe halkı da çıkınağıl isminin iadesini talep etmişti: https://www.yenisafak.com/amphtml/gundem/evrenin-adi-cikinagil-oldu-3515852.
devamını gör...
25.
tüm yaratılmış diğer kullar gibi birden fazla sayıdadır: emre1974tr.blogspot.com/201...
devamını gör...
26.
mir.
devamını gör...
27.
evren hepimizin büyük evi. yaşam alanımız... keşfedilmiş milyarlarca sır ve keşfedilmeyi bekleyen belki de yine milyarlarca sır barındırıyor.
evren’in büyüklüğünü kelimelerle anlatmamız pek de mümkün değil. haliyle böylesine devasa büyük bir olgu, en az kendisi kadar devasa büyük olasılıkları da içerisinde barındırıyor. bizler insan olarak henüz görmediğimiz bir şeyin varlığını inkar edebilir miyiz ? yokluğuna kesin kanaat getirebilir miyiz ? işte evren; büyüklüğü sebebiyle keşfedilmesi hem kolay hem de zor olan bir yapıdır.
ilk olarak beyaz deliklerden başlayalım. adından da anlaşılacağı üzere var oluş şekli kara deliklerin tam tersi şekilde olduğu söylenebilir. hepimizin bildiği üzere kara delikler nesneyi, ışığı, aklınıza gelebilecek her şeyi içine çeker. beyaz delik ise kara deliklerine tam aksine dışarı iter. yani kara delik çekerken, beyaz delik itiyor. bahsetmiş olduğumuz beyaz delik yapısı henüz hiç kimse tarafından hiç bir yerde görülmedi, kayıt altına alınmadı. buna rağmen beyaz deliklerin de uzayda var olabileceği düşünülüyor. şöyle bir şey söylemek de gayet mümkün, madem kara delik içine bir şeyleri çektikçe büyüyorsa, beyaz delikler var olursa yuttuklarını aksi taraftan iteceği için hiçbir zaman büyüyemeyecekti ve yok olacaktı zamanla. ancak var olduğu ve büyüdüğü düşünülüyor yalnızca. yine de beyaz delik yapısının varlığı ihtimali bir hayli azalmış durumda.
solucan delikleri ise uzay-zaman düzlemini bir nevi delerek içinde bulunan cismi yalnızca bir kaç saniyede evren’in öteki ucuna, bilmediği başka bir tarafına gönderdiği düşünülen yapılardır. öbür ismi einstein-rosen köprüsü olan bu köprülerin var oluşunun gerekliliğini ünlü fizikçi albert einstein savunmuştur. yapılan araştırmalarda da sabit olduğu üzere halen görülmemiş veya yaşanılmamış olsa dahi bu yapının varlığının kuvvetli bir ihtimal olduğu düşünülmektedir. anlayacağınız ışınlanma işlemi gerçekleşiyor. fakat nereye gideceğimiz henüz bilinmiyor. nereye ışınlanacağımız kontrol edilebildiği taktirde insanlık için büyük fayda sağlayabilir. tabii önce var oluşunun kanıtlanması gerekli.
çoklu evrenler kuramı ise içinde yaşadığımız evren’den sonsuz çoklukta ve aynı, farklı, benzer, alakasız, alakalı, sınırlı ve sınırsız evrenin var olduğunu savunuyor. bunun tezden çıkıp kanıtlanması ise hepimizin az çok anlayabileceği gibi çok çok zor bir durum. fakat kimse kesin olarak yoktur diye bir şey söyleyemiyor. konu bir evrenken bile sonsuz ihtimaller barındırıyorsa, çoklu evrenlerdeki ihtimallerin sonsuz kere sonsuz olduğu aşikar.
evrende var olduğu düşünülen, filmlere konu olan, bir çok tez yazılan, bir çok araştırması yapılan konulardan bir diğeri ve sonuncusu olarak bahsedebileceğimiz şey ise uzaylıların varlığı. bu soru ve bu düşünce belki de insanlık tarihinin en büyük konusu.
yalnız mıyız ?
bir bakıma uzaylıların varlığı kesin. çünkü dünyamızda uzayda bulunan bir gezegen. bizler de dünyada yaşayan canlılar olduğumuza göre; uzaylılar vardır diyebilir miyiz ? bence diyebiliriz...
evren’in büyüklüğü ve durumu göz önüne alındığında, en küçük ihtimallerle de olsa hesaplamalar yapılarak, sadece samanyolu galaksisinde dahi yaşayan binlerce canlı olduğu malumumuz. fakat dünya dışındaki yaşam konusu ne yazık ki hesaplamalar ile kanıtlanabilecek bir ihtimal değil.
başka bir evrende, başka bir galakside, başka bir gezegende, küçüklü büyüklü bir yaşamın bulunması çok da şaşırtıcı olmayacaktır esasında. belki şu an da bile yakınlardaki bir gezegenden izleniyor olabiliriz, kim bilir...
evren’in büyüklüğünü kelimelerle anlatmamız pek de mümkün değil. haliyle böylesine devasa büyük bir olgu, en az kendisi kadar devasa büyük olasılıkları da içerisinde barındırıyor. bizler insan olarak henüz görmediğimiz bir şeyin varlığını inkar edebilir miyiz ? yokluğuna kesin kanaat getirebilir miyiz ? işte evren; büyüklüğü sebebiyle keşfedilmesi hem kolay hem de zor olan bir yapıdır.
ilk olarak beyaz deliklerden başlayalım. adından da anlaşılacağı üzere var oluş şekli kara deliklerin tam tersi şekilde olduğu söylenebilir. hepimizin bildiği üzere kara delikler nesneyi, ışığı, aklınıza gelebilecek her şeyi içine çeker. beyaz delik ise kara deliklerine tam aksine dışarı iter. yani kara delik çekerken, beyaz delik itiyor. bahsetmiş olduğumuz beyaz delik yapısı henüz hiç kimse tarafından hiç bir yerde görülmedi, kayıt altına alınmadı. buna rağmen beyaz deliklerin de uzayda var olabileceği düşünülüyor. şöyle bir şey söylemek de gayet mümkün, madem kara delik içine bir şeyleri çektikçe büyüyorsa, beyaz delikler var olursa yuttuklarını aksi taraftan iteceği için hiçbir zaman büyüyemeyecekti ve yok olacaktı zamanla. ancak var olduğu ve büyüdüğü düşünülüyor yalnızca. yine de beyaz delik yapısının varlığı ihtimali bir hayli azalmış durumda.
solucan delikleri ise uzay-zaman düzlemini bir nevi delerek içinde bulunan cismi yalnızca bir kaç saniyede evren’in öteki ucuna, bilmediği başka bir tarafına gönderdiği düşünülen yapılardır. öbür ismi einstein-rosen köprüsü olan bu köprülerin var oluşunun gerekliliğini ünlü fizikçi albert einstein savunmuştur. yapılan araştırmalarda da sabit olduğu üzere halen görülmemiş veya yaşanılmamış olsa dahi bu yapının varlığının kuvvetli bir ihtimal olduğu düşünülmektedir. anlayacağınız ışınlanma işlemi gerçekleşiyor. fakat nereye gideceğimiz henüz bilinmiyor. nereye ışınlanacağımız kontrol edilebildiği taktirde insanlık için büyük fayda sağlayabilir. tabii önce var oluşunun kanıtlanması gerekli.
çoklu evrenler kuramı ise içinde yaşadığımız evren’den sonsuz çoklukta ve aynı, farklı, benzer, alakasız, alakalı, sınırlı ve sınırsız evrenin var olduğunu savunuyor. bunun tezden çıkıp kanıtlanması ise hepimizin az çok anlayabileceği gibi çok çok zor bir durum. fakat kimse kesin olarak yoktur diye bir şey söyleyemiyor. konu bir evrenken bile sonsuz ihtimaller barındırıyorsa, çoklu evrenlerdeki ihtimallerin sonsuz kere sonsuz olduğu aşikar.
evrende var olduğu düşünülen, filmlere konu olan, bir çok tez yazılan, bir çok araştırması yapılan konulardan bir diğeri ve sonuncusu olarak bahsedebileceğimiz şey ise uzaylıların varlığı. bu soru ve bu düşünce belki de insanlık tarihinin en büyük konusu.
yalnız mıyız ?
bir bakıma uzaylıların varlığı kesin. çünkü dünyamızda uzayda bulunan bir gezegen. bizler de dünyada yaşayan canlılar olduğumuza göre; uzaylılar vardır diyebilir miyiz ? bence diyebiliriz...
evren’in büyüklüğü ve durumu göz önüne alındığında, en küçük ihtimallerle de olsa hesaplamalar yapılarak, sadece samanyolu galaksisinde dahi yaşayan binlerce canlı olduğu malumumuz. fakat dünya dışındaki yaşam konusu ne yazık ki hesaplamalar ile kanıtlanabilecek bir ihtimal değil.
başka bir evrende, başka bir galakside, başka bir gezegende, küçüklü büyüklü bir yaşamın bulunması çok da şaşırtıcı olmayacaktır esasında. belki şu an da bile yakınlardaki bir gezegenden izleniyor olabiliriz, kim bilir...
devamını gör...
28.
evrenimiz kaç yaşında ? evrenin kaç yaşında olduğuna dair çalışmalar nasıl sürdürülmekte ? evrenin kaç yaşında olduğu nasıl tahmin edilmekte ? hepsini cevaplamaya çalışayım...
kainatın yaşı, büyük patlama (big bang) dediğimiz olaydan beri taa ki günümüz kadar geçmiş olan tüm zamanları içinde barındırır. şu an üzerinde çalışılan kuramlar ve gözlemlemelere göre, evrenin yaşı 13.5 ila 14 milyar arasındadır. bu da demektir ki evrenin başlangıcında güneş'imiz ve güneş sistemimiz yoktu. e tabi haliyle dünyamız da yoktu. yine araştırmalara göre, güneşimiz 4.6 milyar yaşında olduğu düşünülmekte. yine aynı araştırmalara göre; üzerinde yaşadığımız, beton binalar inşa ettiğimiz, uzaydan bakınca soluk mavi olarak görünen ve soluk mavi nokta diye adlandırılan dünyamız ise 4.54 milyar yaşında.
şimdi bunları nerden biliyorsunuz diye soracak kişiler olacak, onu da açıklayayım.
bir çok bilimsel çalışma ve araştırmalar, projeler, teorilerin görüş birliği ile elde edilmiştir. tabii ki yanılma şansı vardır ancak şu anki işleyiş ve süreç bunları göstermekte. bu projeler içerisinde arka plan ışınımı ölçümleri ve evrenin genişlemesinin ölçümleri için kullanılmakta olan bir çok farklı yöntem de mevcut. ancak en çok bilinen 2 tanesi şunlardır;
arka plan ışınımı ölçümleri, kainatın büyük patlamadan (big bang) bu yana olan soğuma süresini verir. ki burdan anladığımız kadarıyla evren soğumaya devam etmektedir.
kırmızıya kayma gözlemi ise, evrenin doppler etkisi sayesinde, büyük patlamadan bu yana sürekli genişlediğini kanıtlayan ölçümdür. ve evrenin yaşının hesaplanması için kesin bilgi verir.
daha detaylı anlatacak olursak, yapılan tüm araştırmalar evrenin genişlemeye devam ettiğini kanıtlar nitelikte. genişleme hızı ve ivmesini hesaplayabilirsek eğer, şu an bulunduğu noktadan geriye doğru taa ki big bang'e kadar gideriz ve hesaplamalarla evrenin yaşını ortaya çıkarabiliriz. bu hesaplamaların sonucu ise evrenin yaşını vermiş olur. işte tüm bu genişlemeler, hesaplamalar vs. yapılmış ve evrenimizin yaşının 13.5 ile 14 milyar arasında olduğu hesaplanmıştır.
kainatın yaşı, büyük patlama (big bang) dediğimiz olaydan beri taa ki günümüz kadar geçmiş olan tüm zamanları içinde barındırır. şu an üzerinde çalışılan kuramlar ve gözlemlemelere göre, evrenin yaşı 13.5 ila 14 milyar arasındadır. bu da demektir ki evrenin başlangıcında güneş'imiz ve güneş sistemimiz yoktu. e tabi haliyle dünyamız da yoktu. yine araştırmalara göre, güneşimiz 4.6 milyar yaşında olduğu düşünülmekte. yine aynı araştırmalara göre; üzerinde yaşadığımız, beton binalar inşa ettiğimiz, uzaydan bakınca soluk mavi olarak görünen ve soluk mavi nokta diye adlandırılan dünyamız ise 4.54 milyar yaşında.
şimdi bunları nerden biliyorsunuz diye soracak kişiler olacak, onu da açıklayayım.
bir çok bilimsel çalışma ve araştırmalar, projeler, teorilerin görüş birliği ile elde edilmiştir. tabii ki yanılma şansı vardır ancak şu anki işleyiş ve süreç bunları göstermekte. bu projeler içerisinde arka plan ışınımı ölçümleri ve evrenin genişlemesinin ölçümleri için kullanılmakta olan bir çok farklı yöntem de mevcut. ancak en çok bilinen 2 tanesi şunlardır;
arka plan ışınımı ölçümleri, kainatın büyük patlamadan (big bang) bu yana olan soğuma süresini verir. ki burdan anladığımız kadarıyla evren soğumaya devam etmektedir.
kırmızıya kayma gözlemi ise, evrenin doppler etkisi sayesinde, büyük patlamadan bu yana sürekli genişlediğini kanıtlayan ölçümdür. ve evrenin yaşının hesaplanması için kesin bilgi verir.
daha detaylı anlatacak olursak, yapılan tüm araştırmalar evrenin genişlemeye devam ettiğini kanıtlar nitelikte. genişleme hızı ve ivmesini hesaplayabilirsek eğer, şu an bulunduğu noktadan geriye doğru taa ki big bang'e kadar gideriz ve hesaplamalarla evrenin yaşını ortaya çıkarabiliriz. bu hesaplamaların sonucu ise evrenin yaşını vermiş olur. işte tüm bu genişlemeler, hesaplamalar vs. yapılmış ve evrenimizin yaşının 13.5 ile 14 milyar arasında olduğu hesaplanmıştır.
devamını gör...
29.
kimi teyzelerin siri'sidir. siri'den daha iyi daha aktiftir netekim bu teyzeler evren'e verdiğin cevabını bir şekilde dolu dolu alır.
devamını gör...
30.
evren deyince bile zihnime bir açılma geliyor. genişlik kazanıyor uçsuz bucaksız bir sokak isteyen şairin bile istemeyeceği bir olgu.
devamını gör...
31.
evrenin hiç durmadan büyüdüğünü, sonsuzun dibindeki kara deliklerin aç bir karıncayiyen gibi önüne gelen her şeyi yalayıp yuttuğunu, bu kara deliklerin aslında kara olmadığını ve karşıt düzleminde, yokluktan aktığına inandığım medusa şelalesiyle madde dönüşümünü tamamladığını hepimiz biliyor muyuz?
muhtemelen hayır.
zaten ben de yukarıda yazılanların %37'sini uydurdum.
her nanosaniyede bir, kara deliklerin emme gücüne karşı koyamayan piko-gezegenlerin yokluğa karışıp adı geçen şelaleden partiküller halinde tekrar evrene karıştığını hayal ediyorum. oldukça olası. sahiden, plüton da cüce gezegen olmuştu değil mi?
ya da mesela bundan 12 yıl önce geldiğim bir yol ayrımı yüzünden dört milyon ışık yılı uzakta yaşayan alternatif sevişilinebilizite'nin varlığı da oldukça olası. gerçi, neden alternatif olan o ki, neden kendimi orijinal görüyorum? haha, neden ille de biri orijinal olmak zorunda!?
izlediğim dizilerin, filmlerin, okuduğum kitapların etkisindeyim. doctor who, nanopartiküllerin zaman akseleratöründe uğradığı transformasyonu açıklar ve termal tamponu havalandırıp dümen regülatörünü çalıştırarak aynı anda zyton kristallerini kızartır ve böylece asla bozulmaması gereken uzay-zaman sürekliliğini korur.
ve sevişilinebilizite, bütün bunlara anlam vermek gibi beyhude bir uğraş içinde doctor'ın ağzından çıkan her bir kelimeyi sindirmeye çabalar. müthişliğine karşı koyamamakta, doctor'ın her cümlesinde eriyip gitmektedir. muazzam çekiciliği karşısında, evrene aşık olmaktan korkar: "ya beni de yutarsa?"
evreni tanımlamanın imkansızlığını şöyle açıklayabilirim sanırım: bu amaçla yapılan her çalışma, çözüme yanaşmak şöyle dursun, zaten düğüm olmuş soru işaretlerine bir düğüm daha atmaktan başka hiçbir işe yaramaz. fakat bu durum asla umutsuzluğa düşürmez insanı; daha fazla merak, daha fazla heyecan anlamına gelir her zaman. çözülemeyen her düğüm aslında açılan yepyeni bir kapıdır. düşün dünyası uçsuz bucaksız olduğu müddet, yani bu sonsuz zaman diliminde, yani insan düşünebildiği ölçüde, yani merak ettiği sürece ya da anlamaya çalıştığı; kapılar teker teker aralanacak fakat muhtemelen evrenin büyük sırrı çözülemeyecektir. buradaki en büyük ikilem de budur; evreni araştıran adam, çözüme yakınlaştığı her an zevkten çıldıracak gibi olur fakat asla "çözdüm" demek istemez. gizem her şeydir.
düşünceye dalıyorum, dalalım mesela;
...paralel evren teorisi ya da zamanda ve mekanda yolculuk paradoksları ve aslında ben varmışım da yokmuşum durumları belki ya da doctor gibi herhangi bir zamana ait olmamak zamanın içine doğmak onu sabit noktalar barındıran bir bütün olarak görmek zamanın herhangi bir noktasına herhangi bir anda müdahale edebilme gücünü elinde tutmak ve hatta zamanın başını ve hatta sonunu görmek bilmek yine de sürprizlerle dolu evrenin kelebek etkisini yadsıyamamak her an şekil değiştiren zamanı takip etmeye çalışırken delice eğlenmek belki ve korkmak ya da kurtarılan onlarca yüzlerce binlerce insan ya da dokunulan tek bir tozun bile bilmediğin tanımadığın dünyanın öteki ucundaki bir insanın hayatını kökten etkileyeceğini bilmek bunu bile bile vazgeçememek kontrolü kolayca kaybedebileceğinin bilincinde duruma çevreye ve esasında kendine hakim olmak için bütün sinir sistemini ve aynı anda atan iki kalbinin tüm gücünü kullanmak...
astronomi ve evrenbilim ile ilgili elle tutulur hiçbir bilgim yok. henüz.
delice araştırmaya başlamadan hemen önceki andayım.
sadece başlangıç noktamı kaydetmek istiyorum.
p.s. halk dilinde evrenin "büyük yılan" anlamına geldiğini biliyor muydunuz? muazzam, kıvrımlı, korkunç ve aç. ne ironik!
muhtemelen hayır.
zaten ben de yukarıda yazılanların %37'sini uydurdum.
her nanosaniyede bir, kara deliklerin emme gücüne karşı koyamayan piko-gezegenlerin yokluğa karışıp adı geçen şelaleden partiküller halinde tekrar evrene karıştığını hayal ediyorum. oldukça olası. sahiden, plüton da cüce gezegen olmuştu değil mi?
ya da mesela bundan 12 yıl önce geldiğim bir yol ayrımı yüzünden dört milyon ışık yılı uzakta yaşayan alternatif sevişilinebilizite'nin varlığı da oldukça olası. gerçi, neden alternatif olan o ki, neden kendimi orijinal görüyorum? haha, neden ille de biri orijinal olmak zorunda!?
izlediğim dizilerin, filmlerin, okuduğum kitapların etkisindeyim. doctor who, nanopartiküllerin zaman akseleratöründe uğradığı transformasyonu açıklar ve termal tamponu havalandırıp dümen regülatörünü çalıştırarak aynı anda zyton kristallerini kızartır ve böylece asla bozulmaması gereken uzay-zaman sürekliliğini korur.
ve sevişilinebilizite, bütün bunlara anlam vermek gibi beyhude bir uğraş içinde doctor'ın ağzından çıkan her bir kelimeyi sindirmeye çabalar. müthişliğine karşı koyamamakta, doctor'ın her cümlesinde eriyip gitmektedir. muazzam çekiciliği karşısında, evrene aşık olmaktan korkar: "ya beni de yutarsa?"
evreni tanımlamanın imkansızlığını şöyle açıklayabilirim sanırım: bu amaçla yapılan her çalışma, çözüme yanaşmak şöyle dursun, zaten düğüm olmuş soru işaretlerine bir düğüm daha atmaktan başka hiçbir işe yaramaz. fakat bu durum asla umutsuzluğa düşürmez insanı; daha fazla merak, daha fazla heyecan anlamına gelir her zaman. çözülemeyen her düğüm aslında açılan yepyeni bir kapıdır. düşün dünyası uçsuz bucaksız olduğu müddet, yani bu sonsuz zaman diliminde, yani insan düşünebildiği ölçüde, yani merak ettiği sürece ya da anlamaya çalıştığı; kapılar teker teker aralanacak fakat muhtemelen evrenin büyük sırrı çözülemeyecektir. buradaki en büyük ikilem de budur; evreni araştıran adam, çözüme yakınlaştığı her an zevkten çıldıracak gibi olur fakat asla "çözdüm" demek istemez. gizem her şeydir.
düşünceye dalıyorum, dalalım mesela;
...paralel evren teorisi ya da zamanda ve mekanda yolculuk paradoksları ve aslında ben varmışım da yokmuşum durumları belki ya da doctor gibi herhangi bir zamana ait olmamak zamanın içine doğmak onu sabit noktalar barındıran bir bütün olarak görmek zamanın herhangi bir noktasına herhangi bir anda müdahale edebilme gücünü elinde tutmak ve hatta zamanın başını ve hatta sonunu görmek bilmek yine de sürprizlerle dolu evrenin kelebek etkisini yadsıyamamak her an şekil değiştiren zamanı takip etmeye çalışırken delice eğlenmek belki ve korkmak ya da kurtarılan onlarca yüzlerce binlerce insan ya da dokunulan tek bir tozun bile bilmediğin tanımadığın dünyanın öteki ucundaki bir insanın hayatını kökten etkileyeceğini bilmek bunu bile bile vazgeçememek kontrolü kolayca kaybedebileceğinin bilincinde duruma çevreye ve esasında kendine hakim olmak için bütün sinir sistemini ve aynı anda atan iki kalbinin tüm gücünü kullanmak...
astronomi ve evrenbilim ile ilgili elle tutulur hiçbir bilgim yok. henüz.
delice araştırmaya başlamadan hemen önceki andayım.
sadece başlangıç noktamı kaydetmek istiyorum.
p.s. halk dilinde evrenin "büyük yılan" anlamına geldiğini biliyor muydunuz? muazzam, kıvrımlı, korkunç ve aç. ne ironik!
devamını gör...
32.
kaos
devamını gör...
33.
sürekli genişliyormuş falan.
devamını gör...
34.
unisex bir isim.
devamını gör...
35.
nasa'da görev alan bir yazılımcı hocam bana "evren onu hayal ettiğinden en az 1000 kat daha büyüktür" demişti. kendi canlı topluluğumuzu ∞-1/1 de görecek kadar kibirli miyiz gerçekten ?
devamını gör...
36.
kararsız parçacıkların kararlı oyunudur.
devamını gör...
37.
evren, varlığın kaynağı olan ve içinde bulunduğumuz sonsuz, karmaşık ve düzenli kozmostur.
devamını gör...
38.
1. aslında düzen mi yoksa kaos mu hakim tartışmaları olan dünyanın da içinde yer aldığı, kainat kavramının bir küçüğü.
2. aynı zamanda unisex bir isim. fransızca.
2. aynı zamanda unisex bir isim. fransızca.
devamını gör...
39.
gözlemlene bilir evren ve gözlemlenemeyen evren olarak ikiye ayrılır. ayrıca "karanlık madde" olarak adlandırılan ama henüz ne olduğu çözülememiş bir maddeden oluşmuştur. uzay diye adlandırdığımız kısmının rengi bilinenin aksine koyu bir renk değil, açık bir renk olan kozmik latte' dir.
devamını gör...
40.
evirmek, döndürmek kelimesinden türemiş. eviran...devran...evre
devamını gör...