41.
1953 doğumlu türk şair şükrü erbaş şiiridir.
köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar ağır kanlı adamlardır
değişen bir dünyaya karşı
kerpiç duvarlar gibi katı
çakır dikenleri gibi susuz
kayıtsızca direnerek yaşarlar.
aptal, kaba ve kurnazdırlar.
inanarak ve kolayca yalan söylerler.
paraları olsa da
yoksul görünmek gibi bir hünerleri vardır.
her şeyi hafife alır ve herkese söverler.
yağmuru, rüzgarı ve güneşi
bir gün olsun ekinleri akıllarına gelmeden
düşünemezler...
ve birbirlerinin sınırlarını sürerek
topraklarını büyütmeye çalışırlar.
köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar karılarını döverler
seslerinin tonu yumuşak değildir
dışarda ezildikçe içerde zulüm kesilirler.
gazete okumaz ve haksızlığa
ancak kendileri uğrarlarsa karşı çıkarlar.
adım başı pınar olsa da köylerinde
temiz giyinmez ve her zaman
bir karış sakalla gezerler.
çocuklarını iyi yetiştiremezler
evlerinde, kitap, müzik ve resim yoktur.
bir gün olsun dişlerini fırçalamaz
ve şapkalarını ancak yatarken çıkarırlar.
köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar köpekleri boğuşunca kavga ederler.
birbirlerinin evlerine ancak
ölümlerde ve düğünlerde giderler.
şarkı söylemekten ve kederlenmekten utanırlar
gülmek ayıp eğlenmek zayıflıktır
ancak rakı içtiklerinde duygulanır ve ağlarlar.
binlerce yılın kalın kabuğu altında
yürekleri bir gaz lambası kadar kalmıştır.
aldanmak korkusu içinde
sürekli birbirlerini aldatırlar.
bir yere birlikte gitmeleri gerekirse
karılarından en az on adım önde yürürlerve bir erkeklik işareti olarak
onları herkesin ortasında döverler.
köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar yanlış partilere oy verirler
kendilerinden olanlarla alay edip
tuhaf bir şekilde başkalarına inanırlar.
devlet, tapu dairesi, banka borcu ve hastanedir.
devletten korkar ve en çok ona hile
yaparlar.
yiğittirler askerde subay dövecek kadar
ama bir memur karşısında -bu da tuhaftır
ezim ezim ezilirler.
enflasyon denilince buğday ve gübre fiyatlarını bilirler.
cami duvarı, kahve ya da bir ağaç gövdesine yaslanıp
onbir ay gökyüzünden bereket beklerler.
dindardırlar ahret korkusu içinde
ama bir kadının topuklarından
memelerini görecek kadar bıçkındırlar
harmanı kaldırdıktan sonra yılda bir kez
şehre giderler!
köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar otobüslerde ayaklarını çıkarırlar
ayak ve ağız kokuları içinde kurulup koltuklara
herkesi bunalta bunalta, yüksek perdeden
kızlarının talihsizliğini
ve hayırsız oğullarını anlatırlar.
yoksulluktan kıvrandıkları halde, şükür içinde
bunun, tanrının bir lütfu olduğuna inanırlar.
ve önemsiz bir şeyden söz eder gibi, her fırsatta
gizli bir övünçle, uzak şehirdeki
zengin bir akrabalarından söz ederler.
kibardırlar lokantada yemek yemeyi bilecek kadar
ama sokağa çıkar çıkmaz sümküre sümküre
yollara tükürürler..
ve sonra şaşarak temizliğine ve düzenine
şehirde yaşamanın iyiliğinden konuşurlar.
köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar ilk akşamdan uyurlar.
yarı gecelerde yıldızlara bakarak
başka dünyaları düşünmek gibi tutkuları yoktur.
gökyüzünü, baharda yağmur yağarsa
ve yaz güneşleri ekinlerini yetirirse severler.
hayal güçleri kıttır ve hiçbir yeniliğe
bu verimi yüksek bir tohum bile olsa-
sonuçlarını görmeden inanmazlar.
dünyanın gelişimine bir katkıları yoktur.
mülk düşkünüdürler amansız derecede
bir ülkenin geleceği
küçücük topraklarını ipoteği altındadır.
ve birer kaya parçası gibi dururlar su geçirmeden
zamanın derin ırmakları önünde...
köylüleri
söyleyin nasıl
nasıl kurtaralım?
köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar ağır kanlı adamlardır
değişen bir dünyaya karşı
kerpiç duvarlar gibi katı
çakır dikenleri gibi susuz
kayıtsızca direnerek yaşarlar.
aptal, kaba ve kurnazdırlar.
inanarak ve kolayca yalan söylerler.
paraları olsa da
yoksul görünmek gibi bir hünerleri vardır.
her şeyi hafife alır ve herkese söverler.
yağmuru, rüzgarı ve güneşi
bir gün olsun ekinleri akıllarına gelmeden
düşünemezler...
ve birbirlerinin sınırlarını sürerek
topraklarını büyütmeye çalışırlar.
köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar karılarını döverler
seslerinin tonu yumuşak değildir
dışarda ezildikçe içerde zulüm kesilirler.
gazete okumaz ve haksızlığa
ancak kendileri uğrarlarsa karşı çıkarlar.
adım başı pınar olsa da köylerinde
temiz giyinmez ve her zaman
bir karış sakalla gezerler.
çocuklarını iyi yetiştiremezler
evlerinde, kitap, müzik ve resim yoktur.
bir gün olsun dişlerini fırçalamaz
ve şapkalarını ancak yatarken çıkarırlar.
köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar köpekleri boğuşunca kavga ederler.
birbirlerinin evlerine ancak
ölümlerde ve düğünlerde giderler.
şarkı söylemekten ve kederlenmekten utanırlar
gülmek ayıp eğlenmek zayıflıktır
ancak rakı içtiklerinde duygulanır ve ağlarlar.
binlerce yılın kalın kabuğu altında
yürekleri bir gaz lambası kadar kalmıştır.
aldanmak korkusu içinde
sürekli birbirlerini aldatırlar.
bir yere birlikte gitmeleri gerekirse
karılarından en az on adım önde yürürlerve bir erkeklik işareti olarak
onları herkesin ortasında döverler.
köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar yanlış partilere oy verirler
kendilerinden olanlarla alay edip
tuhaf bir şekilde başkalarına inanırlar.
devlet, tapu dairesi, banka borcu ve hastanedir.
devletten korkar ve en çok ona hile
yaparlar.
yiğittirler askerde subay dövecek kadar
ama bir memur karşısında -bu da tuhaftır
ezim ezim ezilirler.
enflasyon denilince buğday ve gübre fiyatlarını bilirler.
cami duvarı, kahve ya da bir ağaç gövdesine yaslanıp
onbir ay gökyüzünden bereket beklerler.
dindardırlar ahret korkusu içinde
ama bir kadının topuklarından
memelerini görecek kadar bıçkındırlar
harmanı kaldırdıktan sonra yılda bir kez
şehre giderler!
köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar otobüslerde ayaklarını çıkarırlar
ayak ve ağız kokuları içinde kurulup koltuklara
herkesi bunalta bunalta, yüksek perdeden
kızlarının talihsizliğini
ve hayırsız oğullarını anlatırlar.
yoksulluktan kıvrandıkları halde, şükür içinde
bunun, tanrının bir lütfu olduğuna inanırlar.
ve önemsiz bir şeyden söz eder gibi, her fırsatta
gizli bir övünçle, uzak şehirdeki
zengin bir akrabalarından söz ederler.
kibardırlar lokantada yemek yemeyi bilecek kadar
ama sokağa çıkar çıkmaz sümküre sümküre
yollara tükürürler..
ve sonra şaşarak temizliğine ve düzenine
şehirde yaşamanın iyiliğinden konuşurlar.
köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar ilk akşamdan uyurlar.
yarı gecelerde yıldızlara bakarak
başka dünyaları düşünmek gibi tutkuları yoktur.
gökyüzünü, baharda yağmur yağarsa
ve yaz güneşleri ekinlerini yetirirse severler.
hayal güçleri kıttır ve hiçbir yeniliğe
bu verimi yüksek bir tohum bile olsa-
sonuçlarını görmeden inanmazlar.
dünyanın gelişimine bir katkıları yoktur.
mülk düşkünüdürler amansız derecede
bir ülkenin geleceği
küçücük topraklarını ipoteği altındadır.
ve birer kaya parçası gibi dururlar su geçirmeden
zamanın derin ırmakları önünde...
köylüleri
söyleyin nasıl
nasıl kurtaralım?
devamını gör...
42.
"oğoç kotloduluyor" diye ağlayanlar köylülere salya sümük saldırıyor hiç güleceğim yoktu la, neyse; oturun lağım kokan şehirlerde. ben de bu haftaki doğa kampı için hazırlıklarımı yapayım.
devamını gör...
43.
insanlığın sonunu getirmek için olabilir. sofranızdaki penirden zeytine yumurtadan ekmeğe her şeyi köylü ürettiği için yiyebiliyorsunuz. köylü tarlayı, bağı bahçeyi, hayvancılığı terketse açlıktan ölürsünüz haberiniz yok..
devamını gör...
44.
şiirinde haklılık payı var.bu şark kurmazları yüzünden başımızdaki vasıfsızları din bezirganlarını çekiyoruz.
devamını gör...
45.
şiiri okumadan yorum yaparsak adamı anca yere ve yere yere gömeriz. öyle bir başlık seçmiş ki bu mutlaka okunsun demiş ki ben onun için okudum her kelimesi de doğru son kelimesini okuyana kadar okumaya devam edin kesinlikle bırakmayın eğer bırakırsanız ön yargılı olacaksınız benden söylemesi. şiir çok uzun ama eğer bir şey hakkında iki kelam edecekseniz ona hakim olun derim ben ama eğer sadece başlığı okuyup yorum yapıyorsanız yazık size derim. eyvah eyvah. tekrar ediyorum her kelimesi doğru çünkü kendi köyümü düşününce insanlar aynı hiç şaşmamış köyümü kötülemek için değil ama adam doğru söylemiş doğru söze doğru demek lazım. iyi yönleri olsa da köylülerimizin kötü yönleri daha çok göze batıyor maalesef.
devamını gör...
46.
47.
3 bölüm müge anlı izleyerek haklılığı anlaşılabilir eleştirel şiir.
devamını gör...
48.
en sevdiğim siirlerdendir.okuyanlar , bu siiri neden sevdiğimi anlayacaktir die düşünüyorum.
devamını gör...
49.
yazıldığı zamanlarda neredeyse büyük çoğunluk köylü değil miydi? şu an biz olmasak bile bizden öncekiler mesela?
kendi açımdan bakacak olursam benim dedem ve büyük dedem çiftçiydi. ben 00'da doğdum ve o zamanlar köy tam köydü ve ben 9-11 yaşındayken tam köy hayatından sıyrılmaya başlanmıştı. yazarın/şairin yazdığı şeylere ki (1974) o yıllarda (önceden daha vahim olduğunu düşündüğüm zamanlarda) bu gerçekleri çarpması zoruma değil hoşuma gitti. çünkü çocukluğumda bile o tarz itici ve iğrenç şeyler az da olsa geniş ailemde ve çokça çevremde vardı. köy veya köylülüğün dışında kalan şeyler bunlar, özellikle günümüz için. bunlar insan olamamış veya insan olamayan kişilerin tavır ve davranışları. köylü demem için ilk önce orada insan görmem gerekiyor ve göremiyorum.
her köy veya her köylü öyle değildir evet. ama şu anda bile anlatılanları günümüzde hâlâ yaşamaya ve yaşatmaya devam edenler varsa eski zamanda çokça vardır. bu "çokça"lar için söylüyorum. günümüzde bu tarz insanlar şehirleşse bile doğru düzgün bir insan olamadıkları için cahillikleriyle devam edecekler. bu nasıl bir şey biliyor musunuz, evinin yanında kütüphane var ama sen bir kez olsun ne kendi hayatından ne de kendi benliğinden dışarı çıkıyorsun. hiç kendini tartmayı veya geliştirmeyi düşünmemiş insanlar. kendi hayatlarıyla sınırlı kalsalar eyvallah ama kendi hayatlarından çok yakınlarının hayatlarının içine ediyorlar.
ayrıca yazanda köylü, bunu yazan ben de köylüyüm. şairle ortak yanım bu kadarla sınırlı değil. dürüstlüğümüzde ortak, kendi çevremizi her şeyiyle kabul edemeyişimizle, yanlış veya kötü olan ailemiz veya çevremiz olsa da dile getirmekten çekinmeyişimiz de.
eksikleri veya yanlışları görmemekte değil görüp göstermekte ve düzeltmede/düzelttirmede marifet.
köylü olan bu şiir için ağlıyorsa dokunmuştur. bana dokunmadı.
1974'ten bu yana kendi çizgisini ne aşmış ne de ya yana taşmış bir aileye verilen annemle biraz gelişim gösteren ailede bu şiiri gördüm. annemin ailesinde 90-95'lerde bile 2010'daymış gibi bir bilinç/gelişim ve teknoloji vardı. aile bağları, iletişimleri, tavır ve davranışları, ahlak ve karakterleri vs. düzgün, güzel yani bana göre olması gerekendi.
anlatmaya çalıştığım şey olayın dışı köylülük, içi insanlık. böyle farklı olan 2 aile de köylü sayılırken hayata bakış açısı ve öğrenmeye istekli oluşlarıyla vs. o itici, çirkin eğri büğrü ve dandik çizgiyi kurutmuşlar. güzel bir yol çizmişler yerine. günümüzdeki çoğu insanın bile hâlâ edinemediği veya tercih etmediği bir yol. 1970'lerde 50 yıl ileride yaşamışlar. dedem bu yüzden benim hep şükür sebebim ve ilk idolümdü. kızları için eski zamanda babaları daha önemlidir o yüzden şükür sebebim. çünkü annem babamın hayatında (ailesinde) boktan bir yaşam sürmesine rağmen en azından mutlu ve güzel zamanlar edindi. gerçek aileyi gördü ve tattı dedem sayesinde. 1 erkek ama 3 kadının hayatı (eşi ve 2 kız çocuğu) olay ne anlıyor musunuz? eğer ki anne tarafımda babamınkiler gibi olsaydı her bireyine ayrı ayrı ve her aklıma geldiğinde lanet etmekten yorulmazdım. çünkü babamınkilere etmekten yorulmuyorum.
dedem bu hayatta gördüğüm en güzel, en iyi, en yardımsever ve en tatlı insandı. yoksa idolum olmak bu kadar kolay değil. (4/4'lük değil 4/10'luk bir performans görmemle seçerim.)
köy hayatını, köylü diye anabileceğim insanlarını ve köylü olmayı seviyorum. saflığın bozulmadığı, kötülüğün bilinmediği ortam ve insanlar hâlâ var. ve buna şehirde değil genelde köylerde denk geliyorum. zaten buralarda insanlar ya çok iyidir ya da çok kötüdür. ortası pek yok...
köylüyü çok üsteymiş gibi küçük görenler, haklarını yiyenler, insan gözüyle bakmayanlar, köylü diye mağdur edenler vs. var ve hepte olacak. aptal karaktersizlik çok yaygın. ona "kendini büyütmeye çalışıyorsan karşımdaki varlığının küçüklüğü seni üzmüştür, kıyamam(!)." demek istemediğim için gülüp geçiyorum. kendi hissetmiş zaten bir de yüzüne vuracak kadar kötü olmayayım. (had aşılmadığı sürece kimseye kötü davranamam.)
işte olay bu ve böyle. lanet edilecek değil şükür sebebi sayılacak insanlar olmaya bakmak önemli. ölünce bile iyi hatırlanan ve çokça yıla rağmen mezarında çiçekleri kurumayan insan olmak önemli. babamın babasının doğru düzgün yüzüne bakmayıp bazen lanetler yağdırıyorum. ölünce de olduğu gibi anacağımdan sanırım yine lanet edeceğim ve karısına da ha.
ölüm, siz ölünce değil hayatına dokunduğunuz insanların hepsi ölünce gerçekleşir. o yüzden ona göre davranın...
kendi açımdan bakacak olursam benim dedem ve büyük dedem çiftçiydi. ben 00'da doğdum ve o zamanlar köy tam köydü ve ben 9-11 yaşındayken tam köy hayatından sıyrılmaya başlanmıştı. yazarın/şairin yazdığı şeylere ki (1974) o yıllarda (önceden daha vahim olduğunu düşündüğüm zamanlarda) bu gerçekleri çarpması zoruma değil hoşuma gitti. çünkü çocukluğumda bile o tarz itici ve iğrenç şeyler az da olsa geniş ailemde ve çokça çevremde vardı. köy veya köylülüğün dışında kalan şeyler bunlar, özellikle günümüz için. bunlar insan olamamış veya insan olamayan kişilerin tavır ve davranışları. köylü demem için ilk önce orada insan görmem gerekiyor ve göremiyorum.
her köy veya her köylü öyle değildir evet. ama şu anda bile anlatılanları günümüzde hâlâ yaşamaya ve yaşatmaya devam edenler varsa eski zamanda çokça vardır. bu "çokça"lar için söylüyorum. günümüzde bu tarz insanlar şehirleşse bile doğru düzgün bir insan olamadıkları için cahillikleriyle devam edecekler. bu nasıl bir şey biliyor musunuz, evinin yanında kütüphane var ama sen bir kez olsun ne kendi hayatından ne de kendi benliğinden dışarı çıkıyorsun. hiç kendini tartmayı veya geliştirmeyi düşünmemiş insanlar. kendi hayatlarıyla sınırlı kalsalar eyvallah ama kendi hayatlarından çok yakınlarının hayatlarının içine ediyorlar.
ayrıca yazanda köylü, bunu yazan ben de köylüyüm. şairle ortak yanım bu kadarla sınırlı değil. dürüstlüğümüzde ortak, kendi çevremizi her şeyiyle kabul edemeyişimizle, yanlış veya kötü olan ailemiz veya çevremiz olsa da dile getirmekten çekinmeyişimiz de.
eksikleri veya yanlışları görmemekte değil görüp göstermekte ve düzeltmede/düzelttirmede marifet.
köylü olan bu şiir için ağlıyorsa dokunmuştur. bana dokunmadı.
1974'ten bu yana kendi çizgisini ne aşmış ne de ya yana taşmış bir aileye verilen annemle biraz gelişim gösteren ailede bu şiiri gördüm. annemin ailesinde 90-95'lerde bile 2010'daymış gibi bir bilinç/gelişim ve teknoloji vardı. aile bağları, iletişimleri, tavır ve davranışları, ahlak ve karakterleri vs. düzgün, güzel yani bana göre olması gerekendi.
anlatmaya çalıştığım şey olayın dışı köylülük, içi insanlık. böyle farklı olan 2 aile de köylü sayılırken hayata bakış açısı ve öğrenmeye istekli oluşlarıyla vs. o itici, çirkin eğri büğrü ve dandik çizgiyi kurutmuşlar. güzel bir yol çizmişler yerine. günümüzdeki çoğu insanın bile hâlâ edinemediği veya tercih etmediği bir yol. 1970'lerde 50 yıl ileride yaşamışlar. dedem bu yüzden benim hep şükür sebebim ve ilk idolümdü. kızları için eski zamanda babaları daha önemlidir o yüzden şükür sebebim. çünkü annem babamın hayatında (ailesinde) boktan bir yaşam sürmesine rağmen en azından mutlu ve güzel zamanlar edindi. gerçek aileyi gördü ve tattı dedem sayesinde. 1 erkek ama 3 kadının hayatı (eşi ve 2 kız çocuğu) olay ne anlıyor musunuz? eğer ki anne tarafımda babamınkiler gibi olsaydı her bireyine ayrı ayrı ve her aklıma geldiğinde lanet etmekten yorulmazdım. çünkü babamınkilere etmekten yorulmuyorum.
dedem bu hayatta gördüğüm en güzel, en iyi, en yardımsever ve en tatlı insandı. yoksa idolum olmak bu kadar kolay değil. (4/4'lük değil 4/10'luk bir performans görmemle seçerim.)
köy hayatını, köylü diye anabileceğim insanlarını ve köylü olmayı seviyorum. saflığın bozulmadığı, kötülüğün bilinmediği ortam ve insanlar hâlâ var. ve buna şehirde değil genelde köylerde denk geliyorum. zaten buralarda insanlar ya çok iyidir ya da çok kötüdür. ortası pek yok...
köylüyü çok üsteymiş gibi küçük görenler, haklarını yiyenler, insan gözüyle bakmayanlar, köylü diye mağdur edenler vs. var ve hepte olacak. aptal karaktersizlik çok yaygın. ona "kendini büyütmeye çalışıyorsan karşımdaki varlığının küçüklüğü seni üzmüştür, kıyamam(!)." demek istemediğim için gülüp geçiyorum. kendi hissetmiş zaten bir de yüzüne vuracak kadar kötü olmayayım. (had aşılmadığı sürece kimseye kötü davranamam.)
işte olay bu ve böyle. lanet edilecek değil şükür sebebi sayılacak insanlar olmaya bakmak önemli. ölünce bile iyi hatırlanan ve çokça yıla rağmen mezarında çiçekleri kurumayan insan olmak önemli. babamın babasının doğru düzgün yüzüne bakmayıp bazen lanetler yağdırıyorum. ölünce de olduğu gibi anacağımdan sanırım yine lanet edeceğim ve karısına da ha.
ölüm, siz ölünce değil hayatına dokunduğunuz insanların hepsi ölünce gerçekleşir. o yüzden ona göre davranın...
devamını gör...
50.
en başta, yirmi beş yıldır başımıza akape belasını sardıklar için. o nedenle 20 yıldır gitmediğim köyümde yaşlı bir dedenin öldüğünü duyunca: " oh gitti -1" diye seviniyorum.
bu arada köyde malum parti'nin oyu : % 70, yandaş faşo eniğinin oyu: % 27
bu arada köyde malum parti'nin oyu : % 70, yandaş faşo eniğinin oyu: % 27
devamını gör...
51.
çünkü türkiye'de milli olarak tek üretim yapan fabrika sahibidir köylüler . ürettiği ürüne herkes muhtaç . o.s.g'nin ürünleri taşerondur. o.s.g'de yabancı şirketler adına üretim yapılır.
köylü nasıl öldürülür?
1. tarla fiyatı ile market fiyatı arasına 10 kat fiyat farkı koyarak.
(bkz: köylüyü aracıya öldürtmek)
(bkz: yeni hal yasası)
(bkz: süt yasası)
2. köylünün üretmesi gereken ürünleri hibeler, teşvikler yoluyla patronlara ürettirerek.
şayet, hayvancılığı köylü değil de patronlar yaparsa; et yiyemezsin, paynir yiyemezsin, yuğort yiyemezsin . yaşadığımız da tam budur.
köylü nasıl öldürülür?
1. tarla fiyatı ile market fiyatı arasına 10 kat fiyat farkı koyarak.
(bkz: köylüyü aracıya öldürtmek)
(bkz: yeni hal yasası)
(bkz: süt yasası)
2. köylünün üretmesi gereken ürünleri hibeler, teşvikler yoluyla patronlara ürettirerek.
şayet, hayvancılığı köylü değil de patronlar yaparsa; et yiyemezsin, paynir yiyemezsin, yuğort yiyemezsin . yaşadığımız da tam budur.
devamını gör...
52.
53.
köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar ağır kanlı adamlardır
değişen bir dünyaya karşı
kerpiç duvarlar gibi katı
çakır dikenleri gibi susuz
kayıtsızca direnerek yaşarlar.
aptal, kaba ve kurnazdırlar.
inanarak ve kolayca yalan söylerler.
paraları olsa da
yoksul görünmek gibi bir hünerleri vardır.
her şeyi hafife alır ve herkese söverler.
yağmuru, rüzgarı ve güneşi
bir gün olsun ekinleri akıllarına gelmeden
düşünemezler…
ve birbirlerinin sınırlarını sürerek
topraklarını büyütmeye çalışırlar.
köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar karılarını döverler
seslerinin tonu yumuşak değildir
dışarda ezildikçe içerde zulüm kesilirler.
gazete okumaz ve haksızlığa
ancak kendileri uğrarlarsa karşı çıkarlar.
adım başı pınar olsa da köylerinde
temiz giyinmez ve her zaman
bir karış sakalla gezerler.
çocuklarını iyi yetiştiremezler
evlerinde kitap, müzik ve resim yoktur.
bir gün olsun dişlerini fırçalamaz
ve şapkalarını ancak yatarken çıkarırlar.
....
şükrü erbaş
çünkü onlar ağır kanlı adamlardır
değişen bir dünyaya karşı
kerpiç duvarlar gibi katı
çakır dikenleri gibi susuz
kayıtsızca direnerek yaşarlar.
aptal, kaba ve kurnazdırlar.
inanarak ve kolayca yalan söylerler.
paraları olsa da
yoksul görünmek gibi bir hünerleri vardır.
her şeyi hafife alır ve herkese söverler.
yağmuru, rüzgarı ve güneşi
bir gün olsun ekinleri akıllarına gelmeden
düşünemezler…
ve birbirlerinin sınırlarını sürerek
topraklarını büyütmeye çalışırlar.
köylüleri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar karılarını döverler
seslerinin tonu yumuşak değildir
dışarda ezildikçe içerde zulüm kesilirler.
gazete okumaz ve haksızlığa
ancak kendileri uğrarlarsa karşı çıkarlar.
adım başı pınar olsa da köylerinde
temiz giyinmez ve her zaman
bir karış sakalla gezerler.
çocuklarını iyi yetiştiremezler
evlerinde kitap, müzik ve resim yoktur.
bir gün olsun dişlerini fırçalamaz
ve şapkalarını ancak yatarken çıkarırlar.
....
şükrü erbaş
devamını gör...
54.
köylüleri, söyleyin nasil nasıl kurtaralım.
devamını gör...
55.
bop'un ve bip'in hedefine ulaşması için. serbest piyasa ekonomisi ve akp'nin hal yasası, tohum ve destek yasaları ile köylüler öldü ölecek zaten. ortam, siyonist sermayenin yerli taşeronlarına hazır olmak üzere.
köylü erkek evlenemez, değer görmez vs.
köylü erkek evlenemez, değer görmez vs.
devamını gör...
56.
köylü milletin efendisidir, öyle mi? atatürk dediğine göre öyledir. madem köylü milletin efendisiydi, bürokrasi niçin iktidarı o efendiye devretmedi kendi tekelinde tuttu?
kurtuluş savaşı bir halk savaşıydı, neden sonradan halka söz hakkı tanınmadı? hangi devrim için "referandum" yapıldı?
köylü milletin efendisiydi de, neden köylüye zorla köy enstitüleri inşa ettirildi, parası niçin köylüye zorla ödetildi? yol vergisini pas geçiyorum.
o köy enstitüleri bir işe yarasaydı köylü bu halde mi olurdu?
efendinin tuttuğu partileri neden üç kere darbeyle devirdiniz, efendinin meclisini neden iki kere kapattınız?
şimdi o efendi gidip gidip istediğine oy veriyor, onu ne yapacaksınız? efendi gibi kabul edeceksiniz.
(bekleyin 80 sene daha. sıkıldıkça köylüleri niçin öldürmeliyiz diye şiir yazarsınız.)
bence mesele açıktır. türkiye'de olan köylünün, bürokrasi ve şehirli ile olan iktidar savaşıdır. sağ, sol sadece işin vitrinini süsler.
urfa'da oxford vardı da biz mi gitmedik.
i. tatlıses.
kurtuluş savaşı bir halk savaşıydı, neden sonradan halka söz hakkı tanınmadı? hangi devrim için "referandum" yapıldı?
köylü milletin efendisiydi de, neden köylüye zorla köy enstitüleri inşa ettirildi, parası niçin köylüye zorla ödetildi? yol vergisini pas geçiyorum.
o köy enstitüleri bir işe yarasaydı köylü bu halde mi olurdu?
efendinin tuttuğu partileri neden üç kere darbeyle devirdiniz, efendinin meclisini neden iki kere kapattınız?
şimdi o efendi gidip gidip istediğine oy veriyor, onu ne yapacaksınız? efendi gibi kabul edeceksiniz.
(bekleyin 80 sene daha. sıkıldıkça köylüleri niçin öldürmeliyiz diye şiir yazarsınız.)
bence mesele açıktır. türkiye'de olan köylünün, bürokrasi ve şehirli ile olan iktidar savaşıdır. sağ, sol sadece işin vitrinini süsler.
urfa'da oxford vardı da biz mi gitmedik.
i. tatlıses.
devamını gör...
57.
köylüleri değil de o basit ve kurnazca düşünce yapısını öldürmek gerekir. bu kurnazlığı her yerde görüyoruz. sözlükte verilen cezaların alt yapısında bile bu düşünce var.
devamını gör...
58.
çünkü onlar, taşra kökenli olup göç ettikleri büyükşehirlerde gecekondulaşma ile çarpık yapılaşmaya sebep olurlar ve o ilkel kültürlerini çağdaş insanlara dayatırlar.
devamını gör...
59.
çok sevdiğim bir şiir. okumadan eleştiri yapmayınız, okuyunca ne kadar haklı olduğunu anlayacaksınız. köylüler değil aslında öldürülmek istenen, bu kötü ve yobaz düşünce yapısı. her okuduğumda daha da anlamlı geliyor.
devamını gör...
60.
bnce çok değerli bir eser. 'köylülük' kavramidir daha ziyade elestirilen.
hepsinde olmasa da önemli tanidiklarimin önemli kısmında bu kusurlara rastladim.kuytuda zeytinyağina cicekyagi karistiranindan tut, millete küflü ekmek satanini mi ararsin , yasli basli insanlara pazarda 'alacaksan al almiyorsan hadi yallah' diyeni var , a101den aldigi sucuğun etiketini cikarmayi unutan ve 'kendim doldurdum,kasaplik da yapiorum' diyerek pazarda utanmadan o gidalari satanlar hep bu zihniyettekilerden cikar.sehirliden de cikar böyle defo ama bu arkadaslar konuyu ajite eder.sıkıntı burada zaten.'köylü kurnazi' deyimi de bosuna söylenmemis.
kimse emekçi edebiyati yapmasin bu tipler icin.çünkü kimse yemiyor artik.
hepsinde olmasa da önemli tanidiklarimin önemli kısmında bu kusurlara rastladim.kuytuda zeytinyağina cicekyagi karistiranindan tut, millete küflü ekmek satanini mi ararsin , yasli basli insanlara pazarda 'alacaksan al almiyorsan hadi yallah' diyeni var , a101den aldigi sucuğun etiketini cikarmayi unutan ve 'kendim doldurdum,kasaplik da yapiorum' diyerek pazarda utanmadan o gidalari satanlar hep bu zihniyettekilerden cikar.sehirliden de cikar böyle defo ama bu arkadaslar konuyu ajite eder.sıkıntı burada zaten.'köylü kurnazi' deyimi de bosuna söylenmemis.
kimse emekçi edebiyati yapmasin bu tipler icin.çünkü kimse yemiyor artik.
devamını gör...