dünyevi zevkler bahçesi, hieronymus bosch’un en çok tanınan eserlerinden birisidir. günümüzde madrid, prado’da yer alan ve yaklaşık olarak 1500 yılında tamamlanan bu triptiğin orta panosu şehvete, dünyevi eğlencelere adanmıştır. bu tablo bir orta panel ve üzerine kapanan iki yan panelden oluşmaktadır. tablonun sol panelinde, adem ile havva ve hayvanlar eşliğinde cennet tasvir edilir. orta panelde pek çok çıplak figür, eşsiz güzellikte meyveler ve kuşlarla birlikte dünyevi zevkler; sağ panelde ise günahkârların değişik biçimlerde cezalandırılışının gösteridiği cehennem resmedilmiştir.

üç parçalı bu tablonun sol panelinde cennet ve burada havva'nın yaratılışı ve yaşam pınarı; sağ panelinde ise cehennem tasvir edilmektedir. resmin tamamına adını veren orta bölüm ise yaşamdaki haz ve zevkleri temsil etmektedir. cennetle cehennem arasında kalan bu zevkler, günaha yapılan bir göndermeden başka bir şey değildir. kendini türlü dünyevi zevklere kaptıran insanlığı resmediyor.

resimde, anlamı daha bir gizemli olan temsillerin yanı sıra, erotizmi temsil eden güçlü göndermeler de vardır. çiçeklerin geçici güzelliği ve meyvelerin tadı kırılganlığa ve mutlulukla eğlencenin geçici karakterine yönelik bir mesaj veriyor. bu mesaj, resimdeki belli gruplarca da doğrulanmakta, örneğin, sol tarafta cam bir fanusta bulunan çift, büyük olasılıkla bir flaman atasözüne göndermede bulunuyor: "mutluluk cama benzer, kısa sürede kırılır".

üç parçalı tablo kapandığında, içinde tanrı'nın da bulunduğu, dünyanın yaratılışının üçüncü gününü tasvir eden flu renkli bir görünüm elde edilir. orta parçanın üstüne kapanan kenar parçaların üstünde de şunlar yazılıdır: "o öyle dedi ve her şey oldu" ve "o emretti ve her şey yaratıldı".

ahlak dersi vermeye yönelik olan bu yapıt, bosch'un en esrarengiz, karmaşık ve güzel yaratılarından biridir. bosch bunu yaşamının sonlarına doğru yapmıştır.
- - -
aşağıda yazanlar dufour, alessia devitini(2002), artbook bosch- hayal gücünün derinlikleri kitabından alıntılanmıştır.

dünyevi zevkler bahçesi’nin sol panosu, baştan çıkarılma ya da cennetten kovulma temalarını değil, havva’nın yaratılışı ve isa kılığındaki tanrı tarafından havva’nın adem’e sunuluşunu işler. kompozisyonun ortasındaki çeşmeyi çevreleyen havuzdan düşsel hayvanlar su içer. bunlar ortaçağın hayvanlar alemi kitaplarından alınmıştır ve aralarında birkaç geyik ile insanlığın ilk günah’tan önceki saflığının simgesi olan beyaz bir tek boynuz resmedilmiştir. aynı hayvanlar, orta panodaki hayvanlar alayı arasında da görülür bu da iki sahnenin birbiriyle bağlantılı olma ihitimalini güçlendirmektedir. hayal ürünü yapılarda, somut geometrik biçimlerle kaynaşan doğal ögeler görülür. renkli görkemli yapıların çatıları arasında ve dışında kuş sürüleri uçuşur. bu mimari ile ortadaki bahçe panosu arasındaki benzerlikler, çevrelerin aynı olduğunu düşündürür ve iki olayı birbirine bağlar: şehvet günahı, kadının yaratılışının mantıksal bir sonucu olarak görülür.

bahçenin tam ortasında yıkanan çıplak kadınlar, tuhaf hayvanlara binmiş çıplak erkeklerle çevrili bir havuz vardır. bahçenin olağandışı hayvanları arasında, aslan ile kuşun birleşimi olan grifon da vardır. gökyüzünde süzülen yaratığa, üstüne kırmızı renkli bir kuşun tünediği dalı tutan bir insan binmiştir. kırmızı renk, simya sembolizmiyle ilişkilendirilir. bosch’un karakterleri arasında bazen siyah erkek ve kadınlar görülür. siyah simyada maddenin ilk hali anlamındadır. çıplak dişi figürler, bosch’un kadınlarla ilişkilendirdiği kışkırtıcı imgeyi ortaya koyar. şehvet günahı, birbirlerine dokunan bir çift aşıkla imgelenir. aşıklar, suda açan bir çiçeğin uzantısı olan büyük saydam bir kürenin içindedirler. cam küre motifi de hem simyacıların araçlarıyla hem de eski bir flaman atasözüyle bağlantılıdır: “mutluluk hemen kırılan bir cama benzer.” 

dünyevi zevkler bahçesi için tasarlanan karmaşık alegorik anlatımın sonuç kısmında geri dönüşü mümkün olmaksızın günaha düşmüş insan, hak ettiği üzere korkunç şekilde cezalandırılır. müzisyenler cehennemi, asıl işlevinin dışında kullanılan çalgılara yer verilmesi nedeniyle bu ismi almıştır. lavta burada işkence yapılan bir alettir. işkence yapılan günahkar insanın kaba etlerine yazılan melodiler şeytani yaratıklar tarafından koro halinde seslendirilir. kuş kafalı bir yaratık, lanetli insanları yutar ve dışkı olarak bir havuza boşaltır. bu havuza bir cimri altın dışkılar, oburluğu yüzünden bir diğeri de yediği yemeği kusar. şeytani yaratığın tahtının dibinde, göğsüne kurbağa resmedilmiş çıplak bir kadın uzanmaktadır ve bir şeytanın arkasındaki aynada da yüzünün aksi görülür, bu suç işlemenin cezası olarak betimlenir.

hayvanlar, bosch’un hayal dünyasının başlıca karakterleridir. filler ve zürafalar gibi egzotik ülkeleri anımsatan hayvanlar, daha yaygın ve ortaçağa ait hayvan kitaplarında sahip oldukları simgesel değerler için seçilmiş başka hayvanlarla birlikte görülür. balıklar canlıyken şehvetin, genelde ise günahın simgesidir. baykuş konuya göre bilgeliği ya da sapkınlığı simgeler ve kurbağa da vücut bulmuş şeytan olarak betimlenir. sürüngen vücutlarının insan yüzleri, kuş kanatları ve böcek bacaklarıyla birleştiği ürkütücü figürler bosch’un evreninde varoluşun altında yatan kötülüğün bir imgesidir.

yangınla viran olan kentler, alevlerle sarılmış kuleler ve cehennem betimlemelerinde büyük etkiler yaratan çok büyük boyutlarda yangınlar, sanatçının ilk eserlerinden son eserlerine kadar sanatının simgesini oluşturmaktadır. yangın motifi, sanatçının belleğindeki önemli bir olayla ilişkilidir. 13 haziran 1463’te hertogenbosch kenti bir yangında küle dönmüş ve sanatçının hafızasında bu olay kalıcı bir izlenim yaratmıştır. eserlerindeki cehennem sahneleri, incil’de sapkınlıklarla dolup taştığı için tanrı tarafından ateş ve kükürt ile yok edilen sodom ile gomore’nin anlatıldığı bölümleri tema alır. incil’de anlatılan kentlerin kullanımı, ahlaki çöküş içindeki toplumuna yöneltilmiş bir eleştiridir.
devamını gör...

yarayla alay eder yaralanmamış olan
bak nasıl da sararıp soluvermiş tanrıça kederlerden
sen çok daha parlaksın çünkü
sen tüm göklerdeki yıldızların ilki
sen aydınlatırsın geceyi

(bkz: william shakespeare)
devamını gör...

hayatımdaki birçok önemli olayın tüm yıla yayılmak yerine tek bir aya sıkışıp kalması nedeniyle ilk gününden itibaren koşuşturmanın başlayacağı aydır.

getirdiği yeniliklerin beraberinde şans da getirmesi dileğiyle!

ayrıca 1 kasım'ın pazartesiye denk gelmesi de garip bir şekilde mutlu olmama sebep olmuştur. böyle saçma şeyleri önemsiyorum.
devamını gör...

daha önce godzilla ( 1998)'i yöneten, josef rusnak'ın yönettiği, oyunculuklarını ise; (gbkz: craig bierko, armin mueller-stahl, gretchen mol, vincent d'onofrio gibi isimlerin paylaştığı, 1999 yapımı bilim kurgu filmidir.
senaryosu, daniel f. galouye'un simulacron-3kitabından uyarlanmıştır. kitap sıkı durun 1964 yılında yayımlanmıştır. bir tv dizisi olan, kablodaki dünya'dan esinlenilmiştir.
sevgili arkadaşlar, bilgisayarlarla ülke olarak 1990'larda tanışmaya başladık. o zamanlar internet cafeler vardı. tam olarak ergenlik dönemime gelen bu dönemde, mırc gibi çet odaları vasıtası ile sanal ''oğlan''larla konuşurduk.
gerçekten bu oğlanlar ''sanal'' mıydı, yoksa gerçek mi?
bizim için oğlanlarla tanışmaktan öteye gitmeyen bu süreçte, birileri düşüncelerini bir adım öteye götürerek ''sanal gerçeklik''kavramı üzerine kafa yoruyordu.
1990'ların sonlarına doğru, ''matrix gerçek nedir?'' diye sorgulatıyordu bize. herkesin elinde mavi ve kırmızı hap muhabbeti dönerken, bir süt firması logosundaki inekten, yavaşlatılmış süt fışkırtıyordu. yanlış hatırlamıyorsam reklam yasaklanmıştı. hafızama güvenmiyorum.
matrix, sanal gerçekliği anlamamıza neden oldu. sahip olduğu görsel efekt ve aksiyon sahneleri ise çok izlenmesini sağlayacaktı.
çok kaliteli filmler ise; matrix'in gölgesinde kalacaktı.
normal sözlük film ve dizi kulübünün bu haftaki filmi, the thirteenth floor ise bu filmlerden biridir. fırsat bu fırsat bende etkinlik sebebiyle bu filmi izlemeye fırsat buldum.

arkadaşlar, ben çok felsefeden anlayan, seven bir insan değilim. 40 yıllık hayatımda bende belirli çıkarımlar yapıyorum. materyalizm ile idealizm her zaman çatışmıştır. maddecilik ve idea çatışması benim çıkarımım.
film, herkesin bildiği, idealist felsefeci descartesin, ''düşünüyorum öyle ise varım'' sloganı ile başlıyor.
meteryalistler'in, bu söze dair savunma ve saldırıları ''ulan, masa düşünmüyor ama var'' olagelmiştir. bu yaklaşım hayatıma ''sanal gerçekli kavramı'' girene kadar benimde doğru olarak kabul ettiğim bir kavramdı.
beyin, maddi bir kavramdır. düşünce ise beynin elektronların , nöronların filan bir etkisi olarak maddenin uzantısıdır.
buraya kadar ok.
1990'lar küreselleşmeyi beraberinde getirmiş, sınırlar, sermaye, madde gibi kavramları sorguladığımız bir dönem olmuştur.
filmde tamda bunu sorguluyoruz.
çünkü sanal gerçeklikte, duyum ve algılarımız da devreye giriyor. ''sanal gerçeklik'' neyin doğru , neyin yalan olduğunu unutturuyor, beynimizi kandırıyor.
yanılsamalar, manipülasyonlar, için oluşturulmuş bir düzen...
bu yanılsamalar, iç içe geçmiş, silikleşmiş kat çizgilerinden oluşuyor.
13. kat ise en tepede... bi dakika ''silik sınırlar'' demiştik değil mi? belki oradan ötede gökyüzü vardır. belkide 13. kat ''en dip''tedir...

bundan sonrasını, spoi takıntısı olanlar okumasın lütfen.

''
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel''



hannon fuller denen bir adam var. bu adam, bir bilgisayar şirketinin sahibi. şirketi bir yazılım üzerinde çalışırken, sağ kolu olan , douglas hall'a bir şeyler açıklayacakken öldürülür.
tüm deliller, hall'ı işaret ederken; hall masum olduğunu ispatlamaya çalışacak ve ''gerçeğin peşine'' düşecektir.
ve hep birlikte, ''gerçek nedir?'' diye soracağız. bir simülasyon muyuz yoksa? tanrılar tarafından kurulan bir oyunun içerisinde miyiz?
ya tanrılar da simülasyonsa?
filmin ise en sevmediğim tarafı sonu oldu. bütün bu yaşananların aslında ''karı-koca tartışması''ndan ortaya çıkmış olması, beni üzdü.


bir dip not düşmeliyim ben filmi matrix'ten ziyade truman show'a daha çok benzettim.
arkadaşlar, filmin müziklerine bayıldım. ba-yıl-dım! bilim kurgu sevmiyorsanız, müzükleri için izleyin.
birini dinleyelim.

devamını gör...

tebrik edilmesi gereken insandır. çevremizde bu kadar çekici ve bağımlılık yapan* etken varken sağlıklı kalmaya çalışmak çok zor.
spor yapmak da işkence oluyor. yani kısaca çok zor bir şeyi başaran insandır. tebrik ettiğimi söylemiş miydim?
devamını gör...

şöyle üç beş bişey karalayalım bakalım. umarım dikkate alınır.

- son günlerde instagram usulü beğenme özelliği çalışmıyor. (ekrana vur vur helak oldum yeminle)

- eksi oy yok. bununla ilgili bir düşünceniz var mı? (olsa keşke)(06.03.2022 hala yok)

- mesajlaşma arayüzü çok kasıyor. özellikle de tüm mesajları göster diyince sorun yaşıyorum. (bekle babam bekle)

-mesajlaşma menüsünde arama yapamıyorum. (arayan belasını bulsun yani) (06.03.2022 hala yok)

-bide bazı sohbetleri sabitleyebilsek keşke.(başa tuttursak falan) (06.03.2022 hala yok)

- mesaj silme olayı sohbetin içinden mümkün. whatsapp gibi sohbeti sağa yada sola kaydırarak silme, birden fazla silme gibi özellikleri olsa çok güzel olurdu. (sosyal bir platform için olmazsa olmaz oldu bunlar) (06.03.2022 hala yok)

-sözlük içinde veya başlık içinde yazar arama yok galiba. yani arama bölümüne @son samuray yazıp arayamıyoruz. (gönlümüzün efendisini arayabilelim)

- profil sayfasını yetersiz buluyorum.* (06.03.2022 hala yetersiz)

a-özellikle vitrin (bizi tanımak isteyenlerin okuması için 10 kadar tanım koyabileceğimiz mucize kutumuz) olsa iyi olur.

b-yazarın bilgileri, beğenileri, favorileri karma karışık. biraz derli toplu olsa keşke. (06.03.2022 hala dağınık)

c-yazarın son bir gün, bir hafta, bir ay ve toplam tanımını yan yana görsek keşke. (06.03.2022 hala yok)

d- yazarın girdiği istatistikleri görsek güzel olur.
- gammaz staff yok. gizli bir müessese olan ispikçilik harika bir işleyiş sağlar. ispiklenen entry mod tarafından silinince kimse itiraz etmez. böylece mod/yazar kavgası yarı yarıya azalır. üstelik hiç bir yazar veya mod yıpranmamış olur. itibar suikastleri sona erer.

- sözlüğün genel istatistikleri de az geldi gözüme. şöyle bir el atılsa. şenlense oralar.

- bide yönetimde şeffaflık isteyenleri görüyorum ben çokça. artık şu modlogu yazarlara açsanız ne muhteşem olur. (06.03.2022 hala yok)

arkası gelebilir ama bunu insan okuyacak.
(06.03.2022 arkası gelmedi)
(01.02.2023 arkası gelirse şaşırmayın)*
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

balkonda çamaşır asarken son anda fark edip üzerine basmaktan kurtulduğum aşağıdaki arkadaşla karşılaştım.
sevgili salyangoz, kabuğunu bırakıp dünyayı keşfetmek için sence de biraz geç bir saat değil mi? ayağımda terlik yok, üzerine bassam attığım çığlık uzaya gidecek hiç mi düşünmüyorsun? ben düşünüyorum da içim fena oluyor! *
neyse ki "gel pisi pisi" diyerek en yakındaki saksıya ulaştırdım, eğitimli salyangoza denk gelmişim.*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

büyük orta doğu projesi gerçek oldu. türkiye silahsız işgal edildi.
devamını gör...

ne alaka? koca bulunca savunduğumuz ilkeleri de mi unutuyoruz?

(bkz: ne salak salak başlıklar bunlar ya)
devamını gör...

söndürün kalbimi
gidiyor gönlümün efendisi

2 ay reçel orucuna giriyoruz arkadaşlar. ama arımız geleceği için gidiyor. portakallı kovanına dönecek zamanı gelince ve sarılacağız yine hepimiz ona. üzülmedim sadece gözüme soğan kaçtı.
devamını gör...

... bekliyordun değil mi?
tüm bu zaman boyunca
2000 yıl boyunca beklemek
biri için...


kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
6 şubat 2022 tarihinde yayınlanan from you 2000 years ago (s04e21) bölümü ile tüyleri diken diken etmiştir. anime tarihinin en kaliteli içeriklerinden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. zulüm, sömürü, keder, dram, öfke ve intikam... her şey vardı. imdb puanı 10/10.

müzikler tek kelimeyle destansı. animedeki mitolojik atmosfere ve hikaye akışına uygun olarak, kimi zaman savaş alanında sıfır müzik ve saf sessizlikte vahşeti hisseden izleyici, kimi zaman yükselen dozla giren epik soundtrack'ler ile gerilimi tüm vücudunda hissediyor. mümkünse kaliteli bir ses sistemi ile izleyin derim, pişman olmazsınız.

animasyon stüdyosu son sezonda değişmişti. 4. sezonu devraldıktan sonraki ilk bölümlerde çok eleştirilse de, son bölümlerde gayet başarılı iş çıkarmış. seslendirme sanatçıları duyguları iyi yansıtmışlar, özellikle eren yeager... o çığlık -aman allahım- tek kelimeyle muhteşem. ses sanatçısı bu bölüm için "az kalsın sesimi kaybediyordum" demiş. tweet

sen bir köle değilsin,
tanrı da değilsin
bir insansın sadece


kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

hajime isayama, hiroyuki sawano, mappa ve bölümde katkısı olan diğer herkesin emeğine sağlık. iyi ki varsınız.

edit: orijinal soundtrack henüz çıkmadı. fan-made versiyonunu koyalım.

devamını gör...

gelirse ekime, gelmezse *kime.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bana ne lan diyen psikologdan iyidir. dertleşirsiniz mis gibi.
devamını gör...

küçük bir çocuğun, gece yarısı usul usul yağan karlar eşliğinde iki elini çenesine götürerek fakir gecekondusunun buğulu penceresinden ışıklarına baktığı yerdir.
devamını gör...

çocukken kendi geleceği ile kurduğu hayallerden sonra gerçekle karşılaşan insan duygusu.

evet hepimiz gençken hayaller kurduk; şu anki gençler de kuruyor ki bu çok normal. çünkü her çocuk kendisini bir ‘süper kahraman’ zanneder. yani herkesten farklı olduğuna inanır; fark yaratacağına inanır; herkesten farklı düşündüğüne inanır.

şimdi gerçek hayata gelelim. beklentileriniz belki gerçekleşti, belki gerçekleşmedi. gerçeklerle yüzleşin lütfen. olanı inkar edip hayıflanmak, sadece bu zamanınızı harcamaktan başka bir işe yaramıyor. bir durup düşünmek lazım; sonunda öleceğim bu hayattan beklentim ne? beklentileriniz hala yüksekse ve bu amaca yükselmek imkanı yoksa, olduğu gibi kabullenin her şeyi.

bana gelirsem; bu süreci ben de yaşadım. kapak fotoğrafım her şeyi açıklıyor sanırım. hayattan bir beklentim yok; sadece dünyadaki günlerimi sevdiğim şeyleri yaparak dolduruyorum. hayatımdan ‘keşke’leri atalı çok zaman oldu. yani ‘kabullendim’; kabullendiğim için de sorunsuz yaşıyorum.
devamını gör...

yazışırken ve normal hayattımda asla birisiyle konuşurken ismini kullanamıyorum ki bu birisi benim için önemli olan birisi olunca böyle bir şey ortaya çıkıyor.

eski sevgilim inandına hep iki ismimi de vurgulu vurgulu söylerdi. mal yemin ederim ve iyi ki ayrılmışım.
neyse ben önem verdiğim kişilerin isimlerini kullanamıyorum çünkü söyleyecek o kadar güzel şey varken herkesin ona hitap ettiği şekilde hitap etmek beni biraz üzer.
bu beni kötü mü yapar hiç bilmiyorum ama ben böyleyim. *
devamını gör...

ingiliz dil bilimcidir, çocuklarına hikayeler anlatmayı seven biri olması sayesinde, yıllardır milyonlarca insanın gönlünde aklında yer edinmiş biridir.

ne yazık ki kitap okumaya üşenen toplum kendisini çoğunlukla peter jackson'ın çektiği yüzüklerin efendisi filmlerinden ibaret sanmaktadır. lakin orta dünya ve yüzüklerin efendisi 3 kitaptan ibaret değildir; silmarillion: evrenin ve arda'nın yaratılışını anlatır. orta dünyanın 1. çağında yaşanan önemli olaylar yer almaktadır. sauron'u erol taş zannedenler, aslında sadece melkor'un bir uşağı olduğunu öğrenirler.

hurin'in çocukları: silmarillion'da kısaca bahsedilen hurin'in çocuklarının ayrıntılı hikayesidir. acıların çocuğu turin'in küçük emrahı akıllara getiren yaşamı anlatılmaktadır.

güç yüzüklerine dair: güç yüzükleri'nin yaratılışı bu hikayede anlatılmaktadır.
hobbit: tek yüzüğün gollum tarafından bulunması ve sonrasında bilbo baggins'in eline geçmesini anlatan kitaptır.
elf cüce savaşı da anlatılmaktadır kitapta. cüce ve elflerin birbirlerini sevmeme sebepleri buna dayanır.
yüzüklerin efendisi: güneşin 3. çağının kapanış hikayesini ve tek yüzüğün yok edilmesini anlatır.
devamını gör...

diğer kelebeklerden daha uzun ömre sahip olan göçmen kelebek türü.
kral kelebeği

bu kelebeği diğer kelebeklerden daha farklı, doğal olarak daha güzel yapan bence, göç etmek için doğmuş olmaları. bir yılda 4 nesil kral kelebeği göç ediyor. ve göç boyunca her seferinde aynı ağaçlarda geceliyorlarlar. kuzeye gidenler ile güneye dönenler aynı nesil değil. ama her seferinde aynı ağaçlarda konaklıyorlar. bu ağaçların cinsi kelebekler için önem taşımıyor, kelebeklerin konakladığı bu ağaçlara "kelebek ağaçları" deniliyor.

kelebeklerin neden bu ağaçları seçtiklerini bilememiş bilim insanları ve ağaçların rengini, kokusunu değiştirmişler ama kral kelebeklerini kandıramamışlar.
bu durum hafıza olarak tanımlanırsa genetik bir hafızadan söz etmemiz gerekiyor, bu da kabul etmek gerekirse biraz korkutucu. bir kelebek daima varması gereken yere vardığını bilir, diyerek konuyu kapatmak en mantıklısı.
devamını gör...

devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim