ışkın
aile büyüklerim tarafından mükemmel ötesi bir lezzete sahip olduğu iddia edilen ama bence öyle aman aman bir lezzeti olmayan ottur.
devamını gör...
george orwell
hindistan'da doğmuş büyümüş ingiliz yazar. belki biraz da bu yüzden ingilizlerin emperyalist ve sömürgeci tavrını eleştirebilmiştir. kendi ırkı da olsa yanlışlarını açık açık söylemesi, hatta bir kitap yazıp ingilizleri yerin dibine sokması* ne kadar dürüst, gerçekçi ve içten olduğunu gösterir; zekasına da işarettir çünkü bağnaz değildir. kısaca popüler olmak için yazmamıştır, gerçekleri yazmıştır.
romanlarında sadece kendi ırkını değil yanlış bulduğu birçok ideolojiyi/fikri eleştirmiştir. maalesef neredeyse tek bilinen kitabı olan 1984, bir distopya olmakla beraber tektipliği eleştirir aslında, totaliter rejim ve toplumları, bireyler üzerinde kurulmaya çalışan kontrolü, yanlış algıları. insanların çoğunluk algısı içerisinde kendi özlerini kaybedişine değinir.
hayvan çiftliği adlı eserinde sosyalizmi eleştirir, öyle güzel eleştirir ki bu ideolojiyi benimseyen insanların dahi takdirini kazanmıştır. hayvan çiftliği kitabına sadece bir sosyalizm eleştirisi demek yavan kalacaktır pek tabii, bireylerin toplum içerisinde eşit olamayacağını insan faktörünü göz önünde bulundurarak beyan etmiş; insanoğlunun dahil olduğu hiçbir sistemin saf, duru ve adaletli kalamayacağını anlatmak istemiştir. tüm bu fikirleri; kuru bir dil yerine, mükemmel bir öyküleştirme ile hayvanlar üzerinden anlatması, kitabın içindeki ince nükteler,** kitabın sade ve anlaşılır dili ve bütün bunları 100 sayfalık bir kitaba sığdırarak veciz ve okuyucu yormayan bir şekilde yazabilmesi ne kadar büyük bir edebi kişilik olduğunun delilidir. kendisi için edebiyat virtüözü desek hiç de yanlış olmaz.
bir diğer eseri aspidistra'dır. aspidistra bir zambak türünün latince ismidir. orwell'ın kitabına bu ismi koyma sebebi; insanların gösteriş, şekilcilik biraz da putlaştırma algısına yönelik bir eleştiri olarak kabul edilir. kitabın başkahramanı gordon comstock, bir kitapçıda çalışan zeki, derin ama umursamaz, beş parasız bir adamdır, yalnızlığı sever. comstock, umarsızlığı, beş parasızlığı, yalnızlığı kendi seçmiştir çünkü köle olmak istemiyordur. her gün aynı rutini, bitmek bilmeyen bir döngüyü tekrarlayan beyaz yakalılar sınıfına katılmayı reddediyordur. gerçek fikirleri, gerçek hisleri kısacası gerçek bir hayatı olmayan bu insanları içten içe eleştirir. aspidistra'nın espirisi de tam burada devreye gider, hayatlarını kısır bir döngünün içerisinde kaybeden insanların pencerelerinin önüne koyduğu bu çiçek, dışarıya biz de mutluyuz deme şekilleridir, biz de sizin güruha dahiliz. evimiz, arabamız, tekdüze bir işimiz, hayatımız ve penceremizin önüne koyduğumuz bir de çiçeğimiz var, daha ne olsun demektir. orwell'ın bu eleştirisini doyumsuzluk olarak adlandırmak basit kaçacaktır. çünkü orwell'ın kendisi de dahil olmak üzere insanlardan beklediği özgür kalabilmeleridir, kitaplarının konusu birbirinden çok farklı, çok uzak olsa da alt metinde her zaman özgür düşünce, özgür yaşam, özgürlük mevcuttur. gerek diğer insanların gerek bizzat kendi özgürlüğüne ket vurulmaya çalışılmasının eleştirisi hatta kimi zaman yergisi vardır.
yine yazımın başında bahsettiğim burma günleri başta olmak üzere, paris ve londra'da beş parasız, boğulmamak için, neden yazıyorum ve daha birçok esere sahiptir. genellikle roman türünde eserler vermesiyle birlikte makaleler de yazmıştır. erken yaşta ölmüş olmasına rağmen çok üreten/üretken yazarlar arasına katılabilmiştir. asıl ismi eric arthur blair'dir. george orwell, birçok yazarın adeti olduğu üzere kendisine koyduğu isimdir.
son olarak george orwell, fyodor mihayloviç dostoyevski ile beraber dünya edebiyatının en önde gelen yazarlarındandır. bu, subjektif* bir yorum olmakla birlikte objektif* yanı da yadsınamayacak bir iddiadır. zira edebiyat severler bilir ki yazarlar genelde tek bir beceri üzerine yoğunlaşmışlardır veya tek bir tarzı yazmaya kabiliyetleri vardır. kimi yazarlar kurgu ve olay örgüsü üzerine yoğunlaşmışlardır, bu yüzden de eserleri çoğunlukla fikirlerden ve duygulardan mahrum kalmıştır ki bu durum kitaplarının sığ kalmasına sebep olmuştur. kimi yazarlar ise kitaplarının her anında fikir sunumları yapmak adına fazlaca uğraş verdikleri için eserleri edebi özelliğini kaybetmiş veya kurgu ve duygu eksikliğinden okunamaz hâle gelmiştir. yine diğer bazı yazarlar ise duyguların var olmadığı dünyalar kurmakla beraber insanın mayası olan duyguları eserlerine katmayarak ağızlarda yavan tatlar bırakmışlardır. fakat orwell ve dostoyevski gerek kurgu/olay örgüsü gerek bu kurguların içine fikirlerini işleyişleri gerekse yazınlarını duygulardan mahrum bırakmamaları ile diğer birçok yazardan ayrılmışlardır. pek tabii bu değindiğim hususlarda başarılı olan yegane yazarlar değillerdir. nitekim edebiyatımızdaki ahmet hamdi tanpınar ve cahit zarifoğlu da bir adım önde olan yazarlar zümresine dahildir, iyi okurların keşfettiği daha niceleri de vardır.*
romanlarında sadece kendi ırkını değil yanlış bulduğu birçok ideolojiyi/fikri eleştirmiştir. maalesef neredeyse tek bilinen kitabı olan 1984, bir distopya olmakla beraber tektipliği eleştirir aslında, totaliter rejim ve toplumları, bireyler üzerinde kurulmaya çalışan kontrolü, yanlış algıları. insanların çoğunluk algısı içerisinde kendi özlerini kaybedişine değinir.
hayvan çiftliği adlı eserinde sosyalizmi eleştirir, öyle güzel eleştirir ki bu ideolojiyi benimseyen insanların dahi takdirini kazanmıştır. hayvan çiftliği kitabına sadece bir sosyalizm eleştirisi demek yavan kalacaktır pek tabii, bireylerin toplum içerisinde eşit olamayacağını insan faktörünü göz önünde bulundurarak beyan etmiş; insanoğlunun dahil olduğu hiçbir sistemin saf, duru ve adaletli kalamayacağını anlatmak istemiştir. tüm bu fikirleri; kuru bir dil yerine, mükemmel bir öyküleştirme ile hayvanlar üzerinden anlatması, kitabın içindeki ince nükteler,** kitabın sade ve anlaşılır dili ve bütün bunları 100 sayfalık bir kitaba sığdırarak veciz ve okuyucu yormayan bir şekilde yazabilmesi ne kadar büyük bir edebi kişilik olduğunun delilidir. kendisi için edebiyat virtüözü desek hiç de yanlış olmaz.
bir diğer eseri aspidistra'dır. aspidistra bir zambak türünün latince ismidir. orwell'ın kitabına bu ismi koyma sebebi; insanların gösteriş, şekilcilik biraz da putlaştırma algısına yönelik bir eleştiri olarak kabul edilir. kitabın başkahramanı gordon comstock, bir kitapçıda çalışan zeki, derin ama umursamaz, beş parasız bir adamdır, yalnızlığı sever. comstock, umarsızlığı, beş parasızlığı, yalnızlığı kendi seçmiştir çünkü köle olmak istemiyordur. her gün aynı rutini, bitmek bilmeyen bir döngüyü tekrarlayan beyaz yakalılar sınıfına katılmayı reddediyordur. gerçek fikirleri, gerçek hisleri kısacası gerçek bir hayatı olmayan bu insanları içten içe eleştirir. aspidistra'nın espirisi de tam burada devreye gider, hayatlarını kısır bir döngünün içerisinde kaybeden insanların pencerelerinin önüne koyduğu bu çiçek, dışarıya biz de mutluyuz deme şekilleridir, biz de sizin güruha dahiliz. evimiz, arabamız, tekdüze bir işimiz, hayatımız ve penceremizin önüne koyduğumuz bir de çiçeğimiz var, daha ne olsun demektir. orwell'ın bu eleştirisini doyumsuzluk olarak adlandırmak basit kaçacaktır. çünkü orwell'ın kendisi de dahil olmak üzere insanlardan beklediği özgür kalabilmeleridir, kitaplarının konusu birbirinden çok farklı, çok uzak olsa da alt metinde her zaman özgür düşünce, özgür yaşam, özgürlük mevcuttur. gerek diğer insanların gerek bizzat kendi özgürlüğüne ket vurulmaya çalışılmasının eleştirisi hatta kimi zaman yergisi vardır.
yine yazımın başında bahsettiğim burma günleri başta olmak üzere, paris ve londra'da beş parasız, boğulmamak için, neden yazıyorum ve daha birçok esere sahiptir. genellikle roman türünde eserler vermesiyle birlikte makaleler de yazmıştır. erken yaşta ölmüş olmasına rağmen çok üreten/üretken yazarlar arasına katılabilmiştir. asıl ismi eric arthur blair'dir. george orwell, birçok yazarın adeti olduğu üzere kendisine koyduğu isimdir.
son olarak george orwell, fyodor mihayloviç dostoyevski ile beraber dünya edebiyatının en önde gelen yazarlarındandır. bu, subjektif* bir yorum olmakla birlikte objektif* yanı da yadsınamayacak bir iddiadır. zira edebiyat severler bilir ki yazarlar genelde tek bir beceri üzerine yoğunlaşmışlardır veya tek bir tarzı yazmaya kabiliyetleri vardır. kimi yazarlar kurgu ve olay örgüsü üzerine yoğunlaşmışlardır, bu yüzden de eserleri çoğunlukla fikirlerden ve duygulardan mahrum kalmıştır ki bu durum kitaplarının sığ kalmasına sebep olmuştur. kimi yazarlar ise kitaplarının her anında fikir sunumları yapmak adına fazlaca uğraş verdikleri için eserleri edebi özelliğini kaybetmiş veya kurgu ve duygu eksikliğinden okunamaz hâle gelmiştir. yine diğer bazı yazarlar ise duyguların var olmadığı dünyalar kurmakla beraber insanın mayası olan duyguları eserlerine katmayarak ağızlarda yavan tatlar bırakmışlardır. fakat orwell ve dostoyevski gerek kurgu/olay örgüsü gerek bu kurguların içine fikirlerini işleyişleri gerekse yazınlarını duygulardan mahrum bırakmamaları ile diğer birçok yazardan ayrılmışlardır. pek tabii bu değindiğim hususlarda başarılı olan yegane yazarlar değillerdir. nitekim edebiyatımızdaki ahmet hamdi tanpınar ve cahit zarifoğlu da bir adım önde olan yazarlar zümresine dahildir, iyi okurların keşfettiği daha niceleri de vardır.*
devamını gör...
teyze vs hala
ne mutlu bana, hem hala hem teyzeyim
benim yeğenlerim beni çooook sever.
hem güzelim, hem komiğim, hem müthiş yemekler yaparım onlara.
bir pizza yaptım en son, bu senenin tavan yeğen seven yemeği oldu.
benim de 5 teyzem, bir halam vardı.
bende hepsini seviyordum.
halam 4 sene önce rahmetli oldu.
her beni gördüğünde kurban olayım seni verene derdi.
5 teyzemin içinde de bir tanesi, bu dünyada
en çok sevdiğim bir kaç insandan biridir.
hamiş, kadınlardan zarar gelmez.
benim yeğenlerim beni çooook sever.
hem güzelim, hem komiğim, hem müthiş yemekler yaparım onlara.
bir pizza yaptım en son, bu senenin tavan yeğen seven yemeği oldu.
benim de 5 teyzem, bir halam vardı.
bende hepsini seviyordum.
halam 4 sene önce rahmetli oldu.
her beni gördüğünde kurban olayım seni verene derdi.
5 teyzemin içinde de bir tanesi, bu dünyada
en çok sevdiğim bir kaç insandan biridir.
hamiş, kadınlardan zarar gelmez.
devamını gör...
agora meyhanesi radyo yayını
bilim denilince akan sular durur benim için.
her ne kadar meteoroloji olmasa da merakla beklediğim yayındır.
şimdiden verdiğiniz emekler için teşekkürler.
9'da görüşürüz.*
her ne kadar meteoroloji olmasa da merakla beklediğim yayındır.
şimdiden verdiğiniz emekler için teşekkürler.
9'da görüşürüz.*
devamını gör...
instagram kullanmayan insan
gizliden hayranlık duyduğum insandır.
zaman zaman bende denedim ama çok sıkılıyorum özellikle bir film veya dizi bitirdikten sonra ilk yaptığım şey oyuncuların sosyal medya hesaplarına bakmak oluyor. yani tebrik ederim
zaman zaman bende denedim ama çok sıkılıyorum özellikle bir film veya dizi bitirdikten sonra ilk yaptığım şey oyuncuların sosyal medya hesaplarına bakmak oluyor. yani tebrik ederim
devamını gör...
hayat felsefeniz olan sözler
yüz kere yere düşmüş olayım; başkalarına çelme takan biri olmayacağım. ben kazanan değil, insan olmak istiyorum.
frida kahlo ne güzel söylemiş.
devamını gör...
kafa sözlük renk modu güncellemesi
bu tür şeyleri paralı yapar mısınız lütfen. zenginlerin biraz farkı olmalı.
devamını gör...
sözlük radyosunda çalacak ilk parça
queen - we are the champions.
devamını gör...
para mutluluğu satın almaz
fakir edebiyatı. amansız bir hastalık veya ölüm dışında her şeyin çözümü paradır. çok olması biraz sıkıntılıdır. ama çözüm yaratacak kadar olmalı.
devamını gör...
akp gençlik kolları'nın koordinasyon merkezine saldırması
seçim zamanında yaşadığım bir anıyı paylaşmak istiyorum. buradaki gençlik kavramı; kanımız kaynıyor varsa bir durum indiririz aşağıya mantığıdır. bu gençlerin ulvi görevi bıçkınlıklarıyla korku salmaktır. kendi partileri'nin tek tük çıktığı bir sandıktaydım. sayım esnasında bana ve diğer görevlilere laf atmaları sonucu bir ara yeter diye bağırdım. takdir edersiniz ki sakinliğimi bir yere kadar koruyabildim. o esnada benimde gözüm kimseyi görmedi. sözlü saldırı arttıkça da cevap vermeye devam ettim. tabii annem'in o an etekleri tutuştu. bir ara yüzüne baktım ve yavrusunu tehlikeden korumaya çalışan bir anne ifadesi gördüm.orada sustum. hakkım yoktu onu üzmeye. kendi sandığımızı kazasız belasız sonlandırdik. bu aynı gençler diğer sandıkta şiddete varan bir olaya karıştı. polisler geldi. her tarafta cüsseli bıçkın delikanlılar. karışan sandıkta herkes dayak yedi. onlarda tabii. torba tesliminde birinin hırsından hüngür hüngür ağladığını gördük. dayak yemiş, dayak atmış. aslinda mesele parti değil kazanamayı yediremeyen savaşcı ruhtu. o an ona da üzüldük. annem o gence, değdi mi peki ağlamana o kadar üzülme.ben ağlamanı istemiyorum sil o gözünün yaşını dedi. genc afallamış bir şekilde bize baktı. neticede o da insandı. fakat kullanılmış, ruhu ele geçirilmiş bir insan.
bu ülkede en çok gençler kullanıyor. yaşlı ve para düşkünü siyasetçiler tarafından. işte bunu yediremiyorum. kaynayan kanı, gençliğini kendi hayatını güzelleştirmek için kullanmak varken, birilerinin esiri olmak ve bunu farketmemesi onun kederi aslında.
yinede hepsini baz almıyorum vardır illaki saldırgan olmayanları, karşılaştıklarımı baz anlatarak anlattım başımdan geçenleri.
bu ülkede en çok gençler kullanıyor. yaşlı ve para düşkünü siyasetçiler tarafından. işte bunu yediremiyorum. kaynayan kanı, gençliğini kendi hayatını güzelleştirmek için kullanmak varken, birilerinin esiri olmak ve bunu farketmemesi onun kederi aslında.
yinede hepsini baz almıyorum vardır illaki saldırgan olmayanları, karşılaştıklarımı baz anlatarak anlattım başımdan geçenleri.
devamını gör...
normal sözlük yazar kalitesi
kalite istesem burada ne işim var.
ucuzluk istiyorum, çirkeflik, kaos, kavga istiyorum.
umarım kalite daha da düşer.
ucuzluk istiyorum, çirkeflik, kaos, kavga istiyorum.
umarım kalite daha da düşer.
devamını gör...
kafacılara doğru düşünmeyi öğretiyoruz kampanyası
evet canım aynen, ensest ilişkini kabul ettirmek için gel bizim düşünce yapımızı sorgula, yetmesin doğrusunu öğretiyorum diye bir de 350 ton felsefe yap. harika bir yoldasın.
devamını gör...
anneyle babanın aşkının tiksindirici olması
ne yapsınlar aşk yaşamayıp birbirlerine mi sövsünler birbirlerini mi dövsünler ya da istersen aşk yaşamak yerine biri cinnet getirip diğerini falan öldürsün senin gözlerinin önünde.
t:gayet doğal olan hadise. rahatlık mutluluk ve huzurun battığı yazar beyanı.
t:gayet doğal olan hadise. rahatlık mutluluk ve huzurun battığı yazar beyanı.
devamını gör...
ulufe
osmanlı imparatorluğu’nda, kapıkulu askerlerine, saraydaki ve devlet örgütlerindeki kimi görevlilere üç ayda bir verilen ücret.
devamını gör...
tavsiye alacak kimseyi bulamamak
an itibariyle yaşadığım durumdur. yok mu bir akıl hocası.
devamını gör...
bencillik
(bkz: çağımızın hastalığı)
bencil olmak, fedakar olmak. bu ikilinin dengesini tutturmak gerekmektedir. fazla fedakarlık kısa vadede kazandırsa da uzun vadede kaybettirir. fazla bencillik ise robota dönüşmene sebep olabilecek bir duygudur.
ikisinin ortasını yakalayabilen insan en huzurlu insanlarımızdır.*
t. sadece kendi çıkarlarını düşünen, çıkar çatışmasında çok kolay karşısındakini harcatabilen insan özelliği.
bencil olmak, fedakar olmak. bu ikilinin dengesini tutturmak gerekmektedir. fazla fedakarlık kısa vadede kazandırsa da uzun vadede kaybettirir. fazla bencillik ise robota dönüşmene sebep olabilecek bir duygudur.
ikisinin ortasını yakalayabilen insan en huzurlu insanlarımızdır.*
t. sadece kendi çıkarlarını düşünen, çıkar çatışmasında çok kolay karşısındakini harcatabilen insan özelliği.
devamını gör...
çok gezen mi bilir çok okuyan mı sorunsalı
cevabını nikos kazancakis'in zorba romanında bulabileceğimiz sorudur. romanda bir tarafta çok okuyan 35 yaşında bir "kağıt faresi" var; öte yandan da bir destan kahramanı gibi gönüllere yerleşen çok gezen zorba...
yaşam hareketi önceleyen bir yapıya sahipken nasıl okumak kutsanır bilmiyorum!
çok okuyan hiçbir şey bilmez sadece zihnini gereksiz yükle yorar.
çok gezen ise bir ağacın toprağa tüm kökleriyle işlemesi gibi yaşama salar kendini.
biraz gramer biraz edebiyat, biraz tarih ve biraz felsefe dışında bütün okumalar gereksizdir.
yaşam hareketi önceleyen bir yapıya sahipken nasıl okumak kutsanır bilmiyorum!
çok okuyan hiçbir şey bilmez sadece zihnini gereksiz yükle yorar.
çok gezen ise bir ağacın toprağa tüm kökleriyle işlemesi gibi yaşama salar kendini.
biraz gramer biraz edebiyat, biraz tarih ve biraz felsefe dışında bütün okumalar gereksizdir.
devamını gör...


