ah be süleyman senle ciksaydim.. içimde kaldın.. bir ah etmişsin hala cekiyorum..
devamını gör...

güzel bir gurup ismi. lisede iken adını tişörtlerimize yazardık
beni affetsinler bir şarkılarını bile hatırlamıyorum. *şu an ne iş yaparlar onu da bilmiyorum. ama guns n'roses hiç aklımdan çıkmadı.
devamını gör...


"bana söylediğiniz sözlerin asıl samimiyeti, gösterdiğiniz hareketlerin asıl ciddiyeti, bugünkü yönetim şeklinin, cumhuriyet'in korunmasında göstereceğiniz kahramanlıkla sabit olacaktır."

23 mart 1923, afyonkarahisar.
devamını gör...

intihar etmek için çatıya çıkana hadi atla diye aşağıdan bağıranlar olur ya hani. ona benziyor bu başlık.
devamını gör...

kendimden yola çıkarak imza atıyoruzdur dediğim başlık. boş bir sayfa olsun imzalarımla 2 dakikada doldururum. biraz müsrif biriyim sanırım.
devamını gör...

durdulamaz bir gücün bir nesne olduğunu varsayarsak sonucunda ortaya muhtemelen kuantum çorbasının malzemeleri çıkardı.*

edit: geri sekme durumunu açıklamaya çalışayım. geri sekerse hareket ettirilemeyen şey kazanmış olur çünkü diğer nesne aniden ters yönde ilerleyemez. önce hız kaybeder, durur ve en son ters yönde hız kazanır. yani durmuş olur bir anlığına.
devamını gör...

düşünüyorum düşünüyorum öyleyse düşünürüm. *
devamını gör...

mutlu olmak zordur derler kötü günler görmeden.
can ozan-mutlu olmak zordur derler

düşman olmak mertlik değil
korkaklığın iradesi
kurnazlık marifet değil
aptalların tesellisi
pentagram-ölümlü
devamını gör...

türkçeye dönüşüm, ingilizceye metamorphosis olarak çevrilmiş ve basılmış franz kafka romanı.

şahane bir varoluş sorununun işlendiği bu eseri pek çok okuyucu ve eminim ki yayınevi yanlış anlamış ya da anlamamıştır. ne yazık ki okur kitlesinin sandığı gibi bir kerede okuyup ''ne fantastik bir kitapmış yav'' diye nitelendirilemeyecek kadar alt metni yoğun bir eserdir.
devamını gör...

(bkz: bir gecede cahil kaldık) neye tıklayacağımızı şaşırdık.
devamını gör...

başrollerinde brad pitt ve morgan freeman abinin bulunduğu david fincher filmidir. aslında başrolünde sevdiğim bir oyuncu daha var ama spolier vermek istemiyorum. çünkü o ismi fincher filmin başına bile koymamıştır garip ve on numara hareket.

film zeki bir seri katil ve onun işlediği gizemli cinayetleri anlatıyor. filmin isminin seven (film) olmasının sebebi 7 büyük günahın anlatılması. peki nedir bu yedi günah diyecek olursanız sırasıyla şöyledir. gurur kendini beğenmişlik, açgözlülük, şehvet kıskançlık yani hasetlik, oburluk,öfke,tembellik.

iki dedektif gerilim dolu bu cinayetleri çözmeye çalışıyor. tabi dedektiflerin bir tanesi brad pitt abi biraz tez canlı bir dedektif diğer dedektifimiz ise morgan freeman abi daha soğukkanlı daha bilge bir abi. sırf bu iki oyuncu için bile izlenebilecek bir film hala ben gibi izlemeyen varsa koşup izlemeli tavsiye ederim.
şimdi filmden sevdiğim kısımları spolierli bir şekilde anlatayım.


katilin yaratılmasını çok hoş ve zekice buldum bu kadar psikopat bir katili işlemek oyuncu seçmek zor iştir.
şimdi ortada böyle iğrenç bir seri katil var buz gibi bir adam deli gibi dahi gibi birisi ve seçilen oyuncu kevin spacey görür görmez film benim için başka bir boyuta geçti çünkü çok yakışmış ve çok güzel oynamış.
morgan freemanın gezip dolaştığı kütüphane ve kütüphanede çalan müzik hayran kaldım o yeşil lambalar falan cidden bayıldım.
ve son sahne bence son sahneye giden yol ve son sahnenin bu kadar vurucu olması bu filmi başka bir yere taşımış.
özellikle son kısımda brad pitt kalbimi acıttı çok güzel oynamış.
ayrıca what's in the box what's in the box.
devamını gör...

böyle saygısız, sevgisiz öğretmenler lütfen puanınız yetiyor diye öğretmen olmayın. insanlarla iletişim gerektirmeyen alanlara yönelin. gününüzün her anını öğrencilerle, sorularla kaplamanıza gerek yok ama sana soru soran bir öğrenciye böyle cevap veremezsiniz. en fazla sabaha saklar sabah cevap verirsin. ya da yumuşak bir dille * sınıf grubundan falan "sorularınızı daha müsait saatlerde atarsanız sevinirim." tadında bir mesajla halledebilirsin. zaten bitik olan eğitim sistemimizin dibini sıyırmayınız lütfen.
devamını gör...

1923 - mustafa kemal paşa, time dergisine kapak oldu.
1923 - yunanistan'da cumhuriyet ilan edildi.
1926 - türkiye'de petrol arama ve işletilmesinin devletçe yönetilmesini öngören kanun tbmm'de kabul edildi.
1958 - elvis presley askere alındı ve bu durum abd genelinde sansasyon yarattı.
1978 - savcı doğan öz öldürüldü.
2000 - varan turizm'e ait otobüs, yolcularıyla kaçırıldı. olaydan sonra yakalanan üç kişi, 36'şar yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı.
2001 - apple şirketi mac os x 10.0 (cheetah)'ı piyasaya sürdü.
2007 - türkiye euro 2008 elemelerinde yunanistanı futbol maçında 4-1 mağlup etti.
devamını gör...

arnavutluk sınırında, ohrid gölü'nün kıyısında yer alan şehir. aynı zamanda krill alfabesinin mucitleri krill ve methody'nin de memleketiymiş, keza bir dönem bulgar patrikhanesi de burada mukimmiş. hakikaten güzel bir yer o ayrı...

2018'de kalkandelen'den zor bir yolculukla geldiğimiz akşam, şehrin dışında bir motele indik ve yürüyerek indiğimiz bir tavernada makedon gecesinde damat halayı çekip eğlendik, satır köfte yedik. ayrıca yunan uzosuyla beraber makedonların rakı dediği bir şey de vardı ama susuz içilen bu içki epey sertti.

ertesi sabah ise kale içinde gezmeye koyulduk. makedon bayrağının yanında gördüğümüz bizans bayrağı herhalde "biz de bizans torunuyuz" anlamına geliyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

elveda rumeli'nin de çekildiği kale içinde tarihi evlerin yanı sıra birçok da kilise var. bu kiliseler bizans yapısı olsa gerek, kümbet çatıları ve tuğlavari kesme taş yapılarıyla istanbul'daki kilise camilere epey benziyorlar. en büyükleri ayasofya, istanbul'daki adaşı gibi cami olarak da kullanılmış. rehberimiz, yakın zamana kadar minberin de içeride durduğunu ancak artık kaldırıldığını söylemişti. yalnız bazı pencerelerde osmanlı motifleri duruyor.

daha sonra şehir merkezinde biraz gezdik. tıpkı eskişehir gibi bir çarşısı var. taşbaşı çarşısında gezer gibiydim, belki izmirlilere de kemeraltı sokaklarını hatırlatmıştır. çarşının ortasında da minaresi yeniden yapılmakta olan ali paşa camii vardı. öbür uçta da minareli bir yapı, halveti dergahı.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

yapının önünde bir meydan ve büyük bir çınar ağacı var. altında otururken, 1908'de resneli niyazi hürriyet için dağa çıkıp zaferle indiği vakit bu ağacın altında konuşmuş mudur, bulgar çetecileri bu ağaca mı asmıştır diye düşünmedim değil. ayrıca dergâhı zamanında turgut özal da ziyaret etmiş.

daha sonra krill ve metody heykelleri önünden bir tekne turuna çıktık. ohrid gölü deniz gibiydi, hatta kafilede mayosunu almadığına pişman olanlar vardı. karaya inince de şehirden çıkıp karadrim gölüne gittik. göl yağmur ormanları gibi bakirdi. suyu ayna gibi berrak, havası da tertemiz. özellikle kirlenmesin diye gölde kürekli sandallarla geziliyor, motorlu taşıt bile girmiyormuş. suda kaplumbağalar yüzüyor ama yılan veya timsah yokmuş.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel (ohri gölü)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel (gölden ohri)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel (karadrim gölünden)

gölün alt tarafında da bir ortodoks manastırı varmış. manastır tam bir ortaçağ manastırı, kilise ve sapellerinden rahip ve rahibe odalarına, okuldan kütüphaneye, etrafındaki vakıf arazilerine kadar. ayrıca sarı saltuk türbesi olarak bilindiği için müslüman ahali de ziyaret ediyormuş ama o gün ortodoks yortusu vardı. kurbanlar kesiliyor, manastırın simgesi tavus kuşları ortalıkta geziniyordu.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel manastır kapısı
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel bizans üslubundaki şapel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel ziyaretçiler, balkonda da bir tavuskuşu var.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel tavuskuşlarının sesi karga gibi, ciyak ciyak...

manastır gezisinden sonra, uzun bir kontrolü müteakip arnavutluk sınırlarına girdik. enver hoca'nın türkiye'de bile takipçi bulan kendine özgü sosyalizm anlayışından sonra mafyatik bir dönemin başladığını, insanların turistlere karşı çok kaba olduğunu ve doğru dürüst tesis bulunmadığını anlatan rehberimiz bu sebeple bizi salmadı. tiran içinden şöyle bir geçtik, bir de elbasan'da tava yemeye durduk. esnaf lokantalarında yediğimize hiç benzemeyen, beşamel soslu ve soğanlı etten oluşan bir yemekti. yollarda kusmaktan fotoğraf çekemedim, o yüzden maalesef tiran içinde zorunlu olarak yapılmış bunkerleri de çekemedim. karadağ'a geldiğimizde akşam olmuştu. başkentleri podgoritsa'da dört yıldızlı olmasına rağmen beş yıldızdan pek farkı olmayan çok rahat bir otele indik. ertesi günkü rota, adriyatik kıyılarındaki turistik şehirler, kotor ve dubrovnik'ti...
devamını gör...

az önce bir hanım ile muhabbet etme girişiminde bulundum ve sanırım reddedildim.
devamını gör...

instagram çamuruna çekilmemiş insan kişisi.

aha bu ben.
çamurdayım o kadar çamurdayım ki çıkıp tatile gidemiyorum.
çünküm yıllar yılı tatile gidemedim.
çünküm tatil denen o meret bana yeşil ışık yakmıyor.
çünküm tatil belasına gardaş döktüğümüz para bizim. ee o da bende yok.

yancı arayanlara tatilde yancı olunur. fotoğrafınız çekilir, her türlü işleriniz yapılır - bavul hazırlamadan tut hazırlanan bavulu eve geri getirip yıkamaya kadar-, yol-yemek-sigorta istemem, ses etmem, ses et dersen ses ederim, yahu ne dersen yaparım yeter ki tatiline benide çağır sayın yazar.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

''bil ki kalb kurulmuş bir çadır gibidir. onun kapıları vardır. her kapısından kendisine durum ve haller geliyor. ve yine kalbin misâli bir hedefe benziyor. ona her taraftan ok atılıyor. veyâ kalb, dikilmiş bir aynaya benziyor, o aynanın üzerinden çeşitli suretlerin çeşitli nevileri geçer. bir suretten sonra başka bir suret o aynaca görünür, o ayna bu geçen suretlerden boş değildir. veyâ kalb, bir havuzun sularına benzer. ortaya doğru açılan çeşitli nehirlerden o havuza çeşitli sular akar. her hâlükârda kalbe akan bu yeni yeni eserlerin giriş noktaları ya beş duyu organındandır veyâ bâtındandır.(mânevîdir, sezgiseldir) hayâ, şehvet ve öfke insan mizâcından mürekkep ahlâklardandır. çünkü insanoğlu beş duyusuyla bir şeyi idrâk ettiği zaman, o idrâk edilen şeyden kalbde bir eser peydâ olur. böylece şehvet, fazla yemek ve mizactaki bir kuvvetten dolayı kabardığı zaman kalbde onun bir etkisi hâsıl olur. her ne kadar kalb hissettirmekten men olunsa da, nefiste hâsıl olan hayaller bâki kalır. hayâlin intikâline göre, kalb de bir hâlden diğer bir hâle intikâl eder. kalbin değişmesi ve etkilenmesi dâimâ bu sebeplerdendir.'' imâm gazzâlî - ihyâ u ulûmi'd-dîn
devamını gör...

nefret etmem için tanımam lazım, tanımam için yüzünü görmem, oturup beraber bir bardak çay içmem lazım.
dolayısıyla tanımadığım birinden nefret edemem.
ancak yazdıkları ile de kimseyi değerlendirmek doğru olmaz bence. çünkü bunu eğlenmek için yapıyor. sonuçta herkesin meşrepi farklı.
devamını gör...

üç basılı kitabım var. dört tane de basıma hazır kitap taslağım. beyninin içinden geçen kurgunun bir cisme dönüşmesi harika bir şey.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim