benim bi hayli canımı sıkan hede.
ülkede herkes ekonomist, herkes stratejist, herkes teknik direktör, herkes öğretmen.
bu kadar aklınız varsa neden kendinize saklamıyorsunuz?

en basit örnek ise şu anda içinde bulunduğumuz salgın dönemi.
şu an ülkede öyle büyük bilgi kirliliği varki anlatamam size.
bazı dangalak doktorlar(!) pandeminin başında millete soğan yiyin birşey olmaz size diyordu. bugün hala aynı tür şeyler devam etmekte.
devamını gör...

sevgililik müessesesinde de vardır karşılığı.
son bir sigara içelim öyle git gideceksen.
devamını gör...

ne olursa olsun kapıyı çarpıp gitmemek gerekir. zira eğer geri dönmek isterseniz kapıyı kapalı bulursunuz.

ayrıca günümüzde oldukça zor hatta imkansızdır.

siz her şeyi bıraksanız bile her şey sizi bırakmaz.
devamını gör...

bilimsel bir araştırmanın sonuçlarının sunulduğu, var olan veya çıkarımlar sonucu oluşturulan yeni bir tezin savunulduğu, kaynaklarla desteklenmiş görüşlerin özgün bir dille yazıldığı, genelde hakemli veya hakemsiz dergilerde yayımlanan yazı.

olmazsa olmaz bölümleri; özet, giriş ve litaratür incelemesi, tartışma ve sonuçtur. özet ve giriş kısımlarına "bu çalışmada..." veya "bu makalede..." ifadeleriyle başlanması tavsiye edilmez. ilk cümlede bir tanımdan ziyade, çalışmada elde edilen bulgulara ve sonuçlara dair bir önermeyle başlamak daha uygundur. bu sayede okuyucunun daha çok ilgisini çeker ve makalenin ne vadettiği hemen anlaşılmış olur. tartışma kısmınıysa tümevarım yerine tümdengelim şeklinde yapılandırmak çok daha etkilidir. ilk paragrafta açık ve net bir şekilde özetlenmiş olan çıkarımları okuyanlar, diledikleri takdirde bu sonuca ulaştıran bulguları ve kanıtların yer aldığı paragrafları okumaya devam edebilirler. sonuç kısmı da, makalenin bir özeti niteliğinde olmalıdır. makalenin geri kalanında değinilmemiş bulgulardan söz etmekten veya yeni tezler öne sürmekten uzak durulmalıdır bu bölümde.
devamını gör...

canımız istiyor da o yüzden beh.*
günlük hayattan uzaklaşmış oluyoruz fena mı altan.
devamını gör...

mutfak aletleri konusunda tartışmasız kaliteli ve mükemmelken montaja hazır mobilyaları da bir o kadar kötü olan, her girdiğimde dekorasyon alanlarında ve mutfak ürünlerinde kendimi kaybettiğim markadır.


yiyecek bölümü de ayrıca ucuz ve hoştur.
devamını gör...

daha bikaç yıldır gittiğim kuaföre güvenemezken kendi saçımı kesmek mi? henüz o kadar delirmedim diye düşünüyorum açıkçası sanırım asla yapamayacağım şeylerden birisi bu* .
devamını gör...


latin amerika geleneğinin en korkunç ve gizemli figürlerinden biri olarak bilinen la llorona, bölgedeki birçok ülkede temsil edilen ve hatta dünyanın diğer bölgelerindeki ülkelerde bile izi sürülebilen bir karakterdir. la llorona, bir talihsizlik yaşamış ve cevaplar aramak, düzeni ve huzuru bozmak için yaşayanların dünyasına geri dönen bir kadındır.

efsanenin kökeni: üzüntü ve acı
bir ülkenin veya bölgenin kültürünün parçası olan tüm efsaneler, insanların mantıklı bir açıklama bulamadıkları soruları hayal gücüne dökme yollarıdır.

la llorona, ölülerin dünyasından dönen ve çocuklarını yaşarken öldürdüğüne inanılan (bazı geleneklerde çocuklarını öldürmediği ancak karanlık koşullarda onları kaybettiği belirtilir), ve onları kendisiyle götürmek için arayan bir kadın figürüdür. bu karakter yaşayanların dünyasında varlığını çocuklarını kaybettiği için çektiği acının hıçkırıkları ve acı dolu şarkılarla gösterir. bu efsanenin kökeni muhtemelen geceleri duyulan doğa seslerine ve bu sesleri açıklamak için anlatılan hikayelere dayanmaktadır.

la llorona'nın öyküsü, ülkeden ülkeye ayrıntılı olarak farklılık göstermektedir. aslında, bu hikayeye sahip her latin amerika ülkesi, hikayeyi ana karakterin adını değiştirerek anlatır. ancak bu hüzünlü ve çaresiz kadın figürünün gece nehir, bataklık, akarsu veya lagün gibi boşluklarda bulunması gibi tüm hikayelerde merkezi ve tekrarlanan unsurlar da bulunmaktadır.

birçok analist ve uzman, bu efsanenin latin amerika halkları tarafından aborjin geleneklerinden aldığını iddia ediyor. bu geleneklerde la llorona adında bir tanrıçanın varlığının kişinin kendi çocuklarının ölümü anlama geleceğine inanılırdı ve bu yüzden kendisinden kaçınmak için farklı yollara başvurulurdu.



kaynak
devamını gör...

benim bu dünyada bir yerim olmadı,
kuytu gövdemi saymazsak eğer.
gövdem ki varla yok arası,
hem varlığa, hem yokluğa değer.
ama yüreğim hiç solmadı.

bir gül koklayayım izin verin de.

ben yaşama da, ölüme de inandım;
tamamlarlar sanırdım eksiklerimi.
çarşıları hep birlikte gezerdik;
biri dostumsa, sevgilimdi öteki.
ikisinin adını yan yana andım.

bir soluk alayım izin verin de.

anısına saygıyla.

metin altıok
devamını gör...

aha bu ben işte
devamını gör...

"yok yaa ne alakası var, sana öyle gelmiştir"

sana neyle gelmişse öyle olmuştur hep...
devamını gör...

gözlemlerim sonucunda ortaya attığım bir düşünce.

kafa sözlük' ü seviyorum ama kişi sayısının azlığı nedeniyle yeteri kadar fikir alışverişi yapılamıyor olmak bazen canımı sıkıyor, yalnız hissediyorum bazen.

yani.. kafa sözlük' ün daha fazla kafaya ihtiyacı var.
devamını gör...

bitti ama*. yine de çoook güzeldi. beklediğime değdi vallahi tebrik ederim mükemmel bir yayındı*. şimdi bekleme zamanı bir hafta sonraki yayını. şimdiden meraklıyım. başta sevgili programcımızın tatlılığı ve ses kaydı atan her yazarın tatlılığı sağ olsun yayın da her hafta daha da güzeleşiyor valla.
devamını gör...

ortamlarda sorarlarsa tesettürlüyüm falan der ama sadece başı kapalıdır.
burada kapalı olmak eleştirilen şey değildir, asıl eleştirilen şey kapalı olduğu halde dikkat çekeceğini bilip o topukluları giymesi ve tak tak diye ses yaparak gezmesi.
devamını gör...

çok seviyorum sözlük. mezartaşlarını geçerken isimleri, ne zaman öldükleri, kaç yaşında öldükleri tek tek okuyorum içimde bir yandan hüzün bir yandan korku kaplıyor..
edit : aynı zamanda mezartaşı okumanın unutkanlık yaptığına rivayet edilir.
devamını gör...

beynin temporal lobunda bulunan 22. alanı olan wernicke alanının bozulmasıdır.
hastanın anlamasının ileri derecede bozulduğu afazi tipidir.
konuşması akıcı ama saçma konuşma şeklindedir.
devamını gör...

bir tiyatro oyununun iç yüzünü gösteren tiyatro oyunudur.


oyunda ”çırılçıplak” adlı oyunu sahnelemek üzere provaya başlayan bir tiyatro grubunun, bu süreçte yaşadıkları zorluklar, terslikler, sıkıntı ve sevinçler anlatılmaktadır.

daha detaylı bilgi ve inceleme için
devamını gör...

saçma sapan konuşmayıııııııııın !!! sünnet olunca neden düğün yapılıyor o zaman onu da herkes biliyor. ikisi de gençliğe adım. erkeğe ses etmiyorsan kadına da etme. ya da birine ediyorsan diğerine de et.
yanlış anlaşılmamak adına ekleme yapmaya karar verdim. sosyal medyadan paylaşması kesinlikle mantıksız.
devamını gör...

duygusalligi surekli her seye aglamak ve her seye alinganlik yapmak ile es deger tutuluyor olmasina cok icerledim durduk yere.
duygusal olmak, bazi duygulari daha derin hissedebilmek sadece. sezgilerin daha guclu olmasi, merhamet dozunun daha fazla olmasi, bir baskasinin ister fiziksel ister manevi bir acisini daha iyi anlayabilmektir, hissettiklerini paylasabilmesidir.
devamını gör...

bir sahâbî. hudeybiye barış antlaşması, medineli müslümanlar ile mekkeli putperestler arasında yapıldı. antlaşma hz. muhammed'in onayıyla yapılmasına rağmen, şartlar görünüşte müslümanların aleyhineydi. hz. ömer gibileri buna tepki gösterdi, müslümanlar hayal kırıklığına uğrayıp küçük düşürülmüş hissettiler. işte bu antlaşmanın maddelerinden biri de şuydu:

mekkeli biri hz. muhammed'in yanına kaçarsa, velisinin isteği üzerine geri verilecek. ama bir müslüman kaçarak mekke'ye sığınırsa, iade edilmeyecek.

işte bu madde, antlaşmadaki müslümanları en üzen maddelerden birisiydi. maddeler yazılmış fakat henüz imzalanmamıştı. tam bu sırada beklenmedik bir anda, ayakları zincire vurulmuş bir genç, zinciri sürükleye sürükleye hz. peygamber'in yanına geldi. bu, daha müslüman olmamış olan(henüz müşrik olan) süheyl bin amr'ın oğlu hz. ebu cendel'di. hz. ebu cendel, sırf müslüman olduğu için müşrikler tarafından zincire vurulmuştu. süheyl, oğlu hz. ebu cendel'e işkence etmişti.

süheyl, hz. ebu cendel'i görünce çok sinirlenip üzerine yürüdü. elindeki dikenli budaklı ağaç dalıyla yüzüne vurmaya başladı. sonra şöyle dedi:

ey muhammed, anlaşmamız gereceğince bana geri vereceğin ilk kişi budur.

hz. muhammed, henüz anlaşmanın imzalanmadığını söyledi ve onu anlaşma hükmünün dışında tutması ricasında bulundu. ama süheyl bunu kabul etmedi. eğer oğlunu geri vermezse anlaşmayı imzalamayacağını söyledi. bunun üzerine hz. muhammed onu iade etti ve anlaşma imzalandı.

süheyl oğlunu tutup çeke çeke götürmeye başladı. hz. ebu cendel müslümanlara hitaben şöyle feryat ediyordu:

ey müslümanlar! müslüman olarak yanınıza gelmiş olduğum hâlde, siz beni müşriklere geri iade mi ediyorsunuz?! işkenceye uğratıldığımı bilmiyor musunuz?! ey müslümanlar! siz bana işkence yapsınlar, beni dinimden döndürsünler diye mi müşriklere geri veriyorsunuz?!

müslümanlar onun bu feryadına dayanamayıp gözyaşlarını tutamadılar. hz. muhammed, hz. ebu cendel'in yanına yaklaştı ve onu şöyle teselli etti:

ebû cendel! bunlarla aramızda yazılan barış yazısı tamamlanmıştır. az daha sabret, allah'tan bunun sevabını bekle. şüphesiz ki, yüce allah senin için de, senin yanında bulunan zayıf ve kimsesiz müslümanlar için de bir çıkış yolu ve bir genişlik yaratacaktır. biz şu kavimle bir barış anlaşması yapmış, kendilerine allah adına söz vermiş bulunmaktayız. onlara verdiğimiz söze vefasızlık edemeyiz.

bundan sonra hz. muhammed, süheyl'den, ebu cendel'i bırakmasını tekrar rica etti. süheyl bunu kabul etmeyince, "öyleyse onu himayene al." buyurdu. süheyl, hz. muhammed'in bu isteğini de reddetti.

fakat süheyl ile birlikte gelen mikraz bin hafz ile huvaytıp bin abduluzza şöyle dediler:

ya muhammed, senin hatırın için onu biz himayemize almaktayız. ona işkence yaptırmayacağız.

fakat daha sonra birçok sahabilerle birlikte hz. ebu cendel de kaçtı. ve kureyşlilerin ticaret yollarını kesip müşrikleri perişan bir hale soktular. en sonunda müşrikler, hz. muhammed'e şöyle haber gönderdiler:

allah aşkına, akrabalık aşkına sen onlara haber sal da bundan böyle her kim senin yanına gelirse, o emniyet ve selamettedir, o geri çevrilmeyecektir.

hz. muhammed bunu mektupla bildirdi. ve hz. ebu cendel ve diğerleri de bunun üzerine medine'ye döndüler.

süheyl bin amr da müslüman, sahâbî olmuştur. geç müslüman olmanın üzüntüsünü hisseder ve kur'an dinlerken ağlardı.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim