ölüm makinası.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
böyle bir şeydir.
bir tür hizmet.
devamını gör...

öyle bir zamanına geldim ki yaşamın
ölüme erken, sevgiye geç
yine gecikmişim, bağışla sevgilim
sevgiye on kala, ölüme beş.
(aziz nesin)
devamını gör...

gerçek adı; (bkz: hieronymus van aeken)'dır. doğrudu şehir, hertogenbosh'un bosh'u adına eklenmiştir.
muhafazakar bir şehir olan, , hertogenbosh'ta yaşamış büyümüş ve ölmüştür. koyu bir katoliktir. rönesans sanatçıların arasında en sevdiğim sanatçıdır. çağın ötesindedir. aslında döneminin ressamlarına baktığınızda, onlarla arasındaki farkı çok net görüyorsunuz. resimlerinde tamamiyle düşsel mekanlar, yarı insan yarı hayvan olan öğeler yer alır. bu resimlerde, ahlakçı katolik ressam; iyi-kötü, cennet-cehennemi büyük bir ustalıkla anlatır. anlatımlarındaki fantastik öğeler, inanılmaz ayrıntılı bir tasvirle anlatılmıştır.
bazı resimleri;

1480 yılına ait proda müzesinde bulunan yedi ölümcül günah;

resim kare tablo içindeki 5 daireden oluşur. dairelerden en büyüğü merkeze , diğer dördü ise tablonun köşelerine yerleştirilmiştir.
aslında tablonun adı; ''yedi ölümcül günah ve diğer dördü'dür.
merkezdeki, büyük dairenin merkezinde isa, isanın etrafında ise 7 ölümcül günah betimlenmektedir. bu büyük daire tanrının gözüdür.
köşelerdeki dörtlü ise, ölüm , son yargı, cennet ve cehennem tasviridir.
bildiğiniz gibi yedi ölümcül günah, öfke, kibir, şehvet, tembellik, oburluk, açgözlülük, kıskançlıktır.
''
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel''

aklımı başımdan alan diğer resmi; 1500 yılında yaptığı ve proda müzesinde bulunan
yeryüzü zevkleri bahçesi'dir.

resim üç bölümden oluşmakta, merkezdeki dünyada, insanın bugün dünyada yaşadığı dünya tasvir edilmiştir. buradaki insanların çıplak olması, cinsellik, oburluk gibi günahlara vurgu yapılmaktadır.
sol taraftaki cenette yaratılış ve cennetten kovulma anlatılmaktadır. insanın dünyevi zevlerinin sonunda, yani sağda ise cehennem bizi beklemektedir.
inançsız insanları bile etkilemeyi başaran bir tablo bana kalırsa. gerçekten muhteşem..

''
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel''

1500 yılında yaptığı saman arabası, ispanya kralı ıı. felipe tarafından alınmış . yazmaktan yoruldum o yüzden burada bırakıyorum.
günah ve günahın cezalandırılmasına vurgu, dini tasvirler, günahlar gene burada da ön planda. en çokta açgözlülük.

''
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel''
devamını gör...

düzelmese bile daha tahammül edilebilir bir düzeye geliyor, en azından doğada daha çok vakit geçirince insanın kalbine umut doluyor, denizin mis gibi iyot kokusu, sahilde ıslak kumlarda yürümek, yüzmek, bisiklete binmek, kamp yapmak, ateş yakmak, ormanlarda yürüyüş yapmak, keçilere vs. yiyecek vermek, yeni insanlar tanımak, balık tutmak, sahile masa sandalyeyi atıp dalga sesleri arasında çay/kahve içmek vs. hiç iyi gelmez mi insana?
devamını gör...

huzursuzluk olduğunu düşünmüyorum.
arada arıza çıkaran tipler olsa da, ekseri gayet güzel insanlar var.
direk küfür olduğu zaman şikayet ediliyor, bunun dışında herkes birbirini tanıyor gibi.
kalabalık ortamda ufak tefek sıkıntıların olması normaldir.
keyfinize bakınız.
devamını gör...

tam adı yavuz hilmi çetin olan, 15 ağustos 2001'de boğaziçi köprüsünden atlayarak yaşamına son veren, çok güzel şarkıları olan değerli sanatçıdır. en beğendiğim şarkısı da yaşamak istememdir.
devamını gör...

ismimin orta yerinde olan h harfinin yok sayılmasının, görmezden gelinmesinin, varlığının yadsınmasının, ötekileştirilip itilip kakılmasının, aile fotoğrafına dahil edilmeyen enişte gibi hor görülmesinin yarattığı bir duygu dalgalanmasıdır.

isminde yok sayılan bir h harfi olan herkes söylemek istediğimi anlayacaktır. anlamalıdır. isminin farklı bir formda telafuz edilmesi kadar acı ne olabilir ki hayatta. bir de üstüne üstlük sesli harflerin arası da kısalıyor h harfine yapılan haksızlıkla. bu da yetmezmiş gibi türkçede aslında olmaması gereken bir şey oluyor ve iki sesli yan yana geliyor. o kadar uygunsuz bir görüntü ki bu insan bir sis bulutunun içinde kaybolmuş hissediyor kendini.

size eksik bir harfle seslenilince kendinize yabancılaşmış hissediyorsunuz ve varlığınızı sorgulamaya kadar gidebiliyor bu durum eğer çok hassas bir anınıza denk geldiyse. sanki yok olup küllerinden yeniden doğan bir anka kuşunun saçma gösterişine kapılıyor ruhunuz. sanki iddiaya girip isminden bir harf kaybeden şairini sevda sözlerini biri size tersten okutuyor.

sonra birisi isminizi kimsenin daha önce söylemediği gibi söylüyor, yine bir harf eksik. üstü kalıyor bu sefer. eksik harf yerine size şekersiz sakız veriyor sanki. öyle çocukça bir neşe. gerisini anlatmaya gerek yok. gerisi zaten kırmızı.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

keşke burada da ilgi odağı olma sebebin zekan ve kaliteli içeriğin olsa da bizde faydalansak? yani bu kadar eleştiri alıyorsun bu trollük neden annem?

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

penceresi göğü görmeyen odamdan içeri 2 tanesi bugün süzüle süzüle giren çocuk mutluluğu.

birinci hali bir fotoğraftaydı, dışarı yürüyüşe çıktığında beni çekmiş, rica etmiştim ondan, kırmamış.

büyük, dalları kalabalık ama kuru bir ağacın üzerinde soluk sarı mavi renkli bir uçurtma. yalnız, yapayalnız, öylece duruyor niye ve nerde olduğunu bilmeden. ama yine de çok güzel, üstelik ondan.

ikinci hali bir gitar sesi ile başlıyor, yaşlı bir ses, yaşlı bir beden ama gencecik bir şarkı hali, onu da çok sevdim, aldım kabul ettim, üstelik ondandı bu da, banaydı, mutlu oldum.

sonra, az önce / ikisini bir kefeye koydum / ölçtüm biçtim, güzel bi ambalaja sardım ona benim uçurtmamı yolladım, gülümsesin diye. bana yolladıkları ile mutlu olan / mutlu eden insanın yüzündeki gülümseme bir milim daha büyüsün diye.

"senden haber almadan..."

devamını gör...

basittir. sıkıntı toplarken başlar. finalde elinizde fazla vida kalırsa sıçtığınız resmidir.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ay ışığı'nın geceyi bırakamadığı anlardan.
devamını gör...

bir turgut uyar şiiri.

sarsıldım son uykusunu uyuyunca arabistanın
her eylem bir hamut gibi yerli yerinde kalınca

sarsıldım son uykusunu uyuyunca bir hastanın
eklemlerin yerini eklemsizlikler alınca

ey güzel mavi güneş, sen çekici misin bir ustanın
çekimserlik artınca kahramanlık azalınca

durdum sarı güller gibi ilkyazına bir hastanın
biraz askerce, biraz aşk gibi, biraz kalınca

ey soyumdan ve aşkımdan yana olan kalbim
her şeyden umut kesilir her şey kırık sen ufalınca

oysa son provasını yapıyoruz bir büyük destanın
sonsuz bir biçim olacak o herkes katılınca
devamını gör...

soul reaver adlı oyunu oynadığı play station'ı kapatıp televizyonu açtığında, filmin tam da gullyabani sahnesine denk geldi. küçüklüğünden beri severdi bu filmi. tam o sırada reklamlar başlayınca sinirlenip televizyonu kapattı. hiç tahammülü yoktu reklam kuşaklarına. bir ara vpn kullanarak anonim68 nickiyle kanalların sitelerinde ağzına geleni saymış ama yine de hıncını alamamıştı. bir başka seferde de lodos86 nickiyle tüm şikâyet hatlarına ağız dolusu küfretmişti, bu konu yüzünden. bunları hatırlayınca yüzünü buruşturdu ve balkona attı kendisini. kumru sesini duyunca gülümsedi. birden bütün siniri yatışmıştı.

hayvanları ve doğayı çok seviyordu. bir seyyah olup kendini dağa taşa vurmanın, gulliver gibi hep seyahatlerle anılmanın hayalini kurmuştu çok kez. bu hayallerinden o kadar tutkulu bahsediyordu ki aile arasında adı çıkmıştı; aklı gidik diye sıfat uydurmuşlardı ona. "çok da umurumdaydı sanki ne düşündükleri" dedi farkında olmadan yüksek sesle. zaten hayatının her döneminde birileri bir lakap takardı ona, alışmıştı. üniversite yıllarında, tuanaa adlı o kıza bir türlü açılamadığı için "sevdiğini sevdiğine söyleyemeyen adam" diye takılırlardı ona. o günleri özlediğini fark etti.

askere gittiğindeyse, sürekli kullandığı o kalıp nedeniyle bu kez "haksızsam haksızsın diyin"e çıkmıştı adı.

o sırada arkadan ev arkadaşının "tolga?" diyen sesini duydu.dönüp baktığında arkadaşının giyinmiş olduğunu görüp bir anda kendine geldi. dışarıya çıkacaklardı ama tolga tamamen unutmuştu bunu. "aptal kafam!" diyerek koşar adım içeriye gitti, giyinmek üzere. telefonunu odasındaki portatif masaya bıraktığı sırada masa gıcırdayarak yan
yattı. "hayata katlanamayan portatif masa" dedi çok önemli bir keşif yapmış edasıyla.

arkadaşıyla çıktıklarında yolda yürürken arkadaşı büfeye doğru yönelince tolga bir kenarda onu beklemeye başladı. o sırada kendi gölgesine bakıyordu. fakat bir bulut gelip sanki kıskanıyormuş gibi gölgesini kapatıverdi birden. gülümseyerek "bu sefer bir lakap da ben takayım kendime: gölgelerin gücüne giden adam" dedi ve paganini'nin bir bestesini ıslıkla çalarak büfeye doğru yola koyuldu.
devamını gör...

"kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı?"
devamını gör...

gece gece korkuttun iko. bir an beyaz ışığı gördüm.
devamını gör...

başlığı görünce, sözlüğün en kıymetli yazarlarını sıralamak istedim. işbu entry'de adını listelediğim yazarların yazdıklarını okumayanlar kendi kaybeder, bana değil kendine ayıp eder:

dopaminendorfin
jonathanlivingston
eyluling
violet
mebus paltosu
blackeyes
zülal_kalender1

dipnot: sevgili zülal_kalender'in ayrıca altını çizmek isterim. okuduklarımdan yaptığım çıkarım doğrultusunda bu genç yaşına rağmen, şahane işler başardığını öğrendim. başarılar diliyorum kendisine, helal olsun genç arkadaş.
devamını gör...

ben kimim ?
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim