“merhabalar mehmet pişkin ben, 16 ekim 2014 sabah saatlerindeyiz doğrudan konuya gireyim bu bir intihar mektubu..”
6 yıl geçmiş..burdan intihar güzellemesi yapmak istemiyorum ancak bu kadar naif bi intihar notuyla gitmesi keşke o son gün onu hayata tutacak bi neden olsaydı dedirtiyor insana
son anını da sigara ve şarapla geçirip,sigara külünü dökecek bi şey araması,sonrasında ulan zaten birazdan öleceğim der gibi tebessüm ederek aramaktan vazgeçmesi.
bilmiyorum sözlük çok başka etkiledi bu adam beni.umarım şimdi huzurlusundur.
devamını gör...

zort.

risk budur. hadi bakalım.
devamını gör...

koç : davar-ül kurban
boğa : sığır-ül camış
ikizler : adem-ül çift-i aynen
yengeç : mahluk-ül derya-i böcekvari
aslan : mahlukat-ül cimbom
başak : nebatat-ül arpa vü yulaf
terazi : endaze-i kantar
akrep : haşerat-ül zehr-i zıkkım
yay : silah-ül zemberek
oğlak : davar-ül sakal
kova : damacana
balık : mahsulat-i derya.
devamını gör...

garip, geneli hep atanıp atanmama kısmına takılmış. okumuş bu genç adam neden inşaatta amelelik yapmak zorunda kalmış ya da o inşaatta neden iş güvenliği sağlanamamış kısmı pek irdelenmemiş (ya da çok az irdelenmiş)

devletin bu ülkede herkesi ataması elbette zorunlu değil ama eğitim fakültelerine belli program çerçevesinde ve belli kontenjan planlaması yapması görevi. hatta insanları yeteneklerine göre erkenden yönlendirip ona göre eğitim vermek de görevi. tabii bizler en az yarım asırdır bu konulardan öyle uzağız ki, devletin görevlerini savsaklamasına alıştığımızdan dolayı onların ne olduğunu dahi unutur olduk.

plansız programsız fakülte açarak atanamayan insan şişkinliği yaratan devlet değil mi?
o inşaatta iş güvenliği olup olmadığını denetlemek devletin görevi değil mi?
atanamasa da insanlara en azından eğitimine ya da yeteneklerine uygun yönlendirme yaparak doğru istihdam sağlamak devletin görevi değil mi?
ülke genelinde eğitmen açığı varken bu açıkları kapatmak için gerekli atamaları yapmak devletin görevi değil mi?
liyakat esasına göre atama yapmak devletin görevi değil mi?
atamaların ulufe dağıtır gibi değil , gerektiği için yapılması görevi değil mi?

23 yaşında bir garip iş kazasına (!) kurban olup göçüp gitti bu diyardan, ailesi dışında yarın hatırlayanı da kalmayacak muhtemelen. yazık.
devamını gör...

ordan bir rütbe rica edecektim
devamını gör...

bazen gökyüzüne bakarsınız, bulutlara gözünüz takılır belli bir süre sonra o bulutu bir şeye benzetirsiniz, bazen kedi bazen kuş bazende atatürk'üme benzer o bulut. buna yunancadan gelen bir kelime olan "nephelococcygia" deniyor.kelimede "nephele" bulut, "kokkyx" bülbül demek. hatta nephele bildiğimiz nebula kelimesininde atası. bu kelime yunan oyun yazarı aristophanes'in mö 414 de yazdığı kuşlar oyunundan geliyor.

bulutların şekillerine bakarak anlam çıkarmaya, tanıdık yüzlere benzetmeye deniyor anlayacağınız. küçükken acaba kafayımı yiyorum diye belli bir süre kimseye söyleyememiştim, sonradan öğrendim, gayet normalmişim.
devamını gör...

yokluktur. olmamışlıktır.
devamını gör...

insanları kırmaktan çok çekinen ve hayır diyemeyen biri olduğumdan bahsetmiştim daha önce.
2. sınıfta bir heyecanla sınıf başkanlığına aday olmuştum ve seçilmiştim. tabi sınıf başkanı ne yapar, tahtaya konuşanların adını yazar dimi? ama ben konuşanların ismini yazdığımda sana küserim dedikleri için kimseyi yazamazdım. yazamayınca da bir otoriten olmuyor haliyle, herkesi tatlı dille susturmaya yerine geçirmeye çalışırdım. 36 kişilik sınıfın arkasından koşardım oturun lütfen diye, tabi beni dinleyen kim? en son bi köşeye geçip ağladığımı sonra öğretmene gidip hıçkıra hıçkıra başkanlıktan istifa ettiğimi söylemiştim. *
bu kadar üzülme nedenim hayır diyememe özelliğimin istismar edilmesi miydi, yoksa kendi salaklığıma mı yanmamdı orasını hatırlayamıyorum.
o gün bugündür her türlü başkanlık-liderlik içeren şeylere tövbeliyim. *
devamını gör...

deniz ve mehtap, sordular seni…
devamını gör...

akıl yaşta değil başta demiş jilet
küçül de cebime gir bu nasıl bir velet
susayım dedim dürttü durdu dümbelek
kadının fendi erkeği yener elbet
devamını gör...

en iyisinden başlayarak, sırasıyla;

(bkz: gastronomi) türk mutfağı dünyadaki en hacimli ve lezzetli mutfaklarından, son yıllarda bunu dışarıya çok daha iyi pazarlamaya başladık. nusret, cznburak vs. gibi internet fenomenleri türk mutfağına ilgiyi arttırdı.

(bkz: konfeksiyon) konfeksiyon diyerek geçmeyin, türkiye bu alanda avrupa'nın en büyük ihracatçı ülkelerinden ve avrupaya ihraç ettiğimiz ürünler gerçekten kaliteli. bu alanda başarılı olduğumuzu söylebilirim.

(bkz: halıcılık) özellikle avrupa'nın yüzyıllardır sürmekte olan ilgisi sayesinde halen en önde olduğumuz alanlardan. avrupa'da en kaliteli halılar türk halısı olarak kabul görüyor. dokuma sanayimiz ihracat yaptığından dolayı gelişmiş durumda , tabi türklerin bu sektörde 2500 yıldır olduğunu da belirtmeliyiz.

(bkz: otomotiv yedek parça üretimi) onlarca tesisimizle yedek parça üretim ve imalatında başarılı bir konumdayız. son yıllarda büyük markaların yatırımdan kaçmasından dolayı sektör yavaşlasa da hala üretim durmadan devam ediyor. otomotivin yanında beyaz eşya parça üretiminde de başarılı bir konumdayız. tabi burada beyaz eşya üretimine de ayrı bir parantez açmak gerekir.

(bkz: beyaz eşya üretimi) türkiye bu alanda avrupa'nın en büyük üreticisi konumunda, dünyada ise ikinciyiz. beko (arçelik) özellikle avrupa'da prestijli bir marka.

(bkz: savunma sanayi) uzun uzun yazılabilir, ama şunu bilelim ki artık türk silahlı kuvvetleri büyük ölçüde ihtiyaçlarını kendisi karşılıyor. bu dışa bağımlı olmama durumu da ortaya çıkardığı özgün savunma ürünlerini satabilmesine imkan vermekte. özellikle bu alanda yurt içinde ve yurt dışında ilk akla gelen sihalar oluyor, ama perde arkasında elektronik sistemlerden yazılımlara daha bir çok ürün bulunmakta. son yıllarda devlet bu alana yatırımı hiç esirgemiyor. yerli üretimleri överek anlatmak, şova dökmek amacında değilim ama yapılan doğru adımların da arkasındayım.

(bkz: turizm sektörü) çok planlı ve düzenli gelişmese de türkiye'nin en büyük nimetlerinden biri turizm. avrupa'lıların türkiye denilince ilk aklına gelen şey (en azından birçoğu için diyelim) deniz, kum, güneş. milyonlarca turist türkiye'ye geliyor, tekrar geliyor, döviz artıyor "eh bir daha gelelim" diyor. otelcilikte de hiç fena durumda değiliz. genel anlamda turizm'de başarılı sayılırız ama bu yeterli değildir. türkiye'nin problemlerinden azcık sıyrılması, lanet virüsün bitmesi ve düzgün turizm politikaları ile turizm en parlak sektörlerimizden biri olabilir. hatta, cennet vatanımda olmaması hiçten bile değil.
devamını gör...

her şeyi eleştiren gruptan bıkmıştık ve küfürlerden.
devamını gör...

türkiye'nin büyük yarası hobi sahibi olmak...
tüm hobiler pahalı
resim çizeyim: maaşının yarısı
bitki bakayım:maaşının 3 te 1 i
akvaryum ile ilgileneyim :en az 5 maaşının tamamı....
devamını gör...

90'larda biz buna başka bir şey diyorduk.
hiç başıma gelmediği için, adını unuttum.
bana, anlamsız bir söz öbeği gibi geliyor.
kim uydurmuşsa, olmamış gibi.
sizin içinize sindiyse, siz kullanın.
devamını gör...

lahmacuncu bırak bu işleri
nizanimle sen biliyor musunuz halay çekmeyi
çeke çeke giderseniz kuzguncuğa
dikkat edin ama kaptırmayın mendili.
devamını gör...

iskandinav ülkelerinde gece gündüz arasındaki saat farkı türkiye'ye göre fazladır ancak 6 ay gece 6 ay gündüz kutup noktalarına yakın bölgelerde yaşanır.
devamını gör...

dünyayı bembeyaz farz et.
bizler ise çam ağaçları.
bulunduğumuz her bir yer kapatır beyazlığı.
sonra zamanla işler değişir,
bizi de bulur beyazlıklar.
ama değişmez içimiz,
bizim beyazımız bir kamuflaj.
üzerimizi kapatsak da beyazla,
ait değiliz bu dünyaya.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

çelik’in 1996 yılında çıkardığı yaman sevda albümünden şarkı; bana göre de çelik’in en iyi şarkılarından biridir. sonradan silinip gitse de , türk pop müziğine gerçekten güzel ve kaliteli şarkılar bırakmıştır. bir ara popülerliği sönünce saçma sapan şeyler yaptı da bu müziğini dinlememize engel değil*.

bu şarkı nereden aklıma geldi dersem, halil sezai bu şarkıya farklı bir yorum katarak tekrar seslendirmiş. dinleyince sözleri tanıdık geldi; sadece sözleri tanıdık geldi diyorum çünkü müziği ile hiç alakası yok. benim tercihim çelik’in seslendirmesinden yana olsa da orijinalini bilmeyen için bu versiyon da güzel gelebilir.

bu çelik’ten:


bu da halil sezai’den:
devamını gör...

zordur. uzun bir süre maruz kalınca beynin devrelerini yakar.
devamını gör...

pedi gazeteye sarmak ve siyah poşete koymak büyük ihtimalle tarihe karışırdı.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim