21.
adam zeki adam, ilk okul fişlerine geçmiş. ali şer'i atiii (aksan biraz farsça oldu evet)
devamını gör...
22.
okuyun diyor okuyun. mürekkebin akmadığı yerde kan akıyor.
devamını gör...
23.
bir ülkede tribünlerden gelen sesler, savaşlarda ölen mazlumların sesini bastırıyorsa, futbol afyondur.
devamını gör...
24.
kendi deyişi ile onlar yüzünü saraylara, köşklere dönerken kendisi yüzünü fatıma'nın kerpiç evine dönmüştür. bu herif kelimelere hükmediyor resmen.
devamını gör...
25.
müslümanlara "sizi rahatsız etmeye geldim" diyen ve müşrikleşerek para gibi, ulus-devlet sembolleri gibi, tarikat şeyhleri gibi... bir sürü kutsala sahip olanlarını pek güzel tokatlayan abimiz
devamını gör...
26.
27.
sizi rahatsız etmeye geldim diyen ve galiba birilerini rahatsız ettiği için suikaste kurban giden ama yapılan otopside eceli ile öldüğü söylenen, 1933/ 1977 yılları arasında yaşamış iranlı yazar, âlim, sosyolog ve mütercim.
din sosyolojisi ve çağdaş islam konulu eserler vermiş, 43 yaşında hayatını kaybetmiştir.
düşünceleri genel olarak islam'a dönüş ya da öze dönüş başlığı altında toplanabilir.
konfor, ruhun bataklığıdır.
din sosyolojisi ve çağdaş islam konulu eserler vermiş, 43 yaşında hayatını kaybetmiştir.
düşünceleri genel olarak islam'a dönüş ya da öze dönüş başlığı altında toplanabilir.
konfor, ruhun bataklığıdır.

devamını gör...
28.
islam anlayışını beğendiğim fikir adamı. onun inandığı islam varolsa ben hala müslümandım.
devamını gör...
29.
30.
en sevdiğim lafı:
"mürekkebin akmadığı yerde kan akıyor."
"mürekkebin akmadığı yerde kan akıyor."
devamını gör...
31.
ali şeriati, her şeyden önce, islâm dünyasının sorunlarını, zorluklarını, açmazlarını gören ve bu durumdan rahatsız olan bir aydın olarak öne çıkar. bir müslüman olarak mevcut duruma razı gelemediği için islâm dünyasında sorunların kaynağı gördüğü odakları alabildiğine eleştirir. ancak sadece eleştirmekle kalmaz, aydın sorumluluğunun gereği olarak bütün bu sorunlar yumağını çözmek için çaba sarf eder ve çözüm önerileri sunar.
ona göre bütün bu sorunların asli sebebi, dinin özünden uzaklaştırılmış olmasıdır. din, belirli bir azınlığın geri kalanlara tahakkümünü daim kılacak; ‘tebea’ haline getirilmiş toplumu bu düzene razı edecek, mevcut durumu meşru hale getirecek şekilde, bir diğer deyişle; müesses nizamın sürdürülebilirliğini sağlamak amacına hizmet edecek şekilde kurumsal hale getirilmiştir.
islâm, bu sınıflaşmaya, tahakküme, zulme; ezen-ezilen, varlıklı-yoksul, sömüren-sömürülen, efendi-köle, yöneten-yönetilen ilişkisine topyekûn karşıdır. bunun gereği olarak islâm, bu sınıflaşmayı sağlayan mal yığmaya da karşıdır. lakin o tevhid dini’nin yerini şirk dini aldığı için, onun üzeri küfürle örtüldüğü için toplum mevcut durumu dinin gereği zannederek rıza göstermektedir.
şeriati’nin düşünce dünyasında ideal bir islâm anlayışı, ideal bir mezhep anlayışı ve ideal bir toplum vardır ve bütün bu idealler, onun dini ve ideolojik görüşünü eş zamanlı olarak meydana getiren referans noktalarıdır. onun ideolojik görüşü, bu ideallere göre şekillenen dini görüşünden bağımsız değildir, aksine, ideolojik görüşünü doğrudan bu referans noktalarından hareketle şekillendirir.
marksizm’in dine yönelen olumsuz tespitleri, tahlilleri ve tenkitleri ancak ve ancak şeriati’nin ideal din anlayışı dışında kalan ‘din’ için geçerlidir. ‘şirk dini’, ‘safevi şiası’, ‘emevi sünniliği’ için bütün bu tespitler doğrudur ancak ‘tevhid dini’, ‘ali şiası’, ‘muhammedî sünnilik’ için bu eleştiriler geçerli değildir. marksizm’in ideal toplum için söylediğini ondan yüzyıllar önce islâm zaten söylemiş ve hatta bunu medine toplumunda bizatihi yaşatmıştır.
böylelikle şeriati’nin düşünce dünyasında dini ve ideolojik görüşü birbiriyle çelişmediği gibi, birbirini destekleyecek şekilde dizayn edilmiş olur. ancak ideolojiden dine doğru değil, dinden ideolojiye doğru bir uzlaşı söz konusudur. bir diğer deyişle; değer hiyerarşisinde din başat rol oynar.
şeriati’nin bu uzlaşıyı sağlamayı bu denli önemsemesi, onun, dini sadece öbür dünyaya ait bir olgu olarak görmemesinden kaynaklıdır. ona göre din, her şeyiyle bu dünyayla da ilgilidir ve insanın bu dünyadaki yaşayışını da belirler ve belirlemelidir.
tam da bu nedenle şeriati, kurumların hoşuna gidecek şekilde ‘demostenes mağarasında konuşmak faciası’ndan kaçınmış ve kendisine yönelecek öfke ve düşmanlığı “sizi rahatsız etmeye geldim!” diyerek daha en başından kabul etmiştir. nitekim ona karşı oluşan öfke, iran’da “gizli sünnilik”, diğer islâm coğrafyalarında ise, “şia ajanlığı” ithamıyla tezahür etmiştir. 19 haziran 1977’de ingiltere’deyken kaldığı otel odasında ölü olarak bulunması da kimilerine göre bu ‘kurum’ öfkesinin bir neticesidir.
bütün bu hasılada şeriati’nin dini ve siyasi görüşleri tartışmaya ve elbette eleştiriye açık olmakla birlikte, onun, her dönemin okurunu rahatsız edebilecek güçte bir kalem, kendi toplumunu harekete geçirebilecek güçte bir aydın ve ölümünden yıllar sonra bile islâm coğrafyasında ve batı’da düşünsel varlığını koruyabilecek güçte bir entelektüel olduğunu kabul etmek gerekir.
ona göre bütün bu sorunların asli sebebi, dinin özünden uzaklaştırılmış olmasıdır. din, belirli bir azınlığın geri kalanlara tahakkümünü daim kılacak; ‘tebea’ haline getirilmiş toplumu bu düzene razı edecek, mevcut durumu meşru hale getirecek şekilde, bir diğer deyişle; müesses nizamın sürdürülebilirliğini sağlamak amacına hizmet edecek şekilde kurumsal hale getirilmiştir.
islâm, bu sınıflaşmaya, tahakküme, zulme; ezen-ezilen, varlıklı-yoksul, sömüren-sömürülen, efendi-köle, yöneten-yönetilen ilişkisine topyekûn karşıdır. bunun gereği olarak islâm, bu sınıflaşmayı sağlayan mal yığmaya da karşıdır. lakin o tevhid dini’nin yerini şirk dini aldığı için, onun üzeri küfürle örtüldüğü için toplum mevcut durumu dinin gereği zannederek rıza göstermektedir.
şeriati’nin düşünce dünyasında ideal bir islâm anlayışı, ideal bir mezhep anlayışı ve ideal bir toplum vardır ve bütün bu idealler, onun dini ve ideolojik görüşünü eş zamanlı olarak meydana getiren referans noktalarıdır. onun ideolojik görüşü, bu ideallere göre şekillenen dini görüşünden bağımsız değildir, aksine, ideolojik görüşünü doğrudan bu referans noktalarından hareketle şekillendirir.
marksizm’in dine yönelen olumsuz tespitleri, tahlilleri ve tenkitleri ancak ve ancak şeriati’nin ideal din anlayışı dışında kalan ‘din’ için geçerlidir. ‘şirk dini’, ‘safevi şiası’, ‘emevi sünniliği’ için bütün bu tespitler doğrudur ancak ‘tevhid dini’, ‘ali şiası’, ‘muhammedî sünnilik’ için bu eleştiriler geçerli değildir. marksizm’in ideal toplum için söylediğini ondan yüzyıllar önce islâm zaten söylemiş ve hatta bunu medine toplumunda bizatihi yaşatmıştır.
böylelikle şeriati’nin düşünce dünyasında dini ve ideolojik görüşü birbiriyle çelişmediği gibi, birbirini destekleyecek şekilde dizayn edilmiş olur. ancak ideolojiden dine doğru değil, dinden ideolojiye doğru bir uzlaşı söz konusudur. bir diğer deyişle; değer hiyerarşisinde din başat rol oynar.
şeriati’nin bu uzlaşıyı sağlamayı bu denli önemsemesi, onun, dini sadece öbür dünyaya ait bir olgu olarak görmemesinden kaynaklıdır. ona göre din, her şeyiyle bu dünyayla da ilgilidir ve insanın bu dünyadaki yaşayışını da belirler ve belirlemelidir.
tam da bu nedenle şeriati, kurumların hoşuna gidecek şekilde ‘demostenes mağarasında konuşmak faciası’ndan kaçınmış ve kendisine yönelecek öfke ve düşmanlığı “sizi rahatsız etmeye geldim!” diyerek daha en başından kabul etmiştir. nitekim ona karşı oluşan öfke, iran’da “gizli sünnilik”, diğer islâm coğrafyalarında ise, “şia ajanlığı” ithamıyla tezahür etmiştir. 19 haziran 1977’de ingiltere’deyken kaldığı otel odasında ölü olarak bulunması da kimilerine göre bu ‘kurum’ öfkesinin bir neticesidir.
bütün bu hasılada şeriati’nin dini ve siyasi görüşleri tartışmaya ve elbette eleştiriye açık olmakla birlikte, onun, her dönemin okurunu rahatsız edebilecek güçte bir kalem, kendi toplumunu harekete geçirebilecek güçte bir aydın ve ölümünden yıllar sonra bile islâm coğrafyasında ve batı’da düşünsel varlığını koruyabilecek güçte bir entelektüel olduğunu kabul etmek gerekir.
devamını gör...
32.
marks'ın düşünce sistematiğinin doğruluğuna inanmış ve ancak bunu illa da islami argüman ve simgelerle izaha çalışan kendince bir din yaklaşımı geliştirmeye çalışmıştır.
devamını gör...
33.
"putların sadece ismi değişti. menat yerini paraya ve şehvete, uzza yerini siyasete ve şöhrete, lat yerini sömürü ve dünya kazancına, hubel yerini din adına kandırma ve din üzerinden statü kazanımına bıraktı. artık taştan putlar yok. fikirden metadan et ve kemikten putlar var."
1933'te doğup 1977'de vefat eden iranlı düşünür ve sosyolog.
1933'te doğup 1977'de vefat eden iranlı düşünür ve sosyolog.
devamını gör...
34.
eşine şöyle demiştir: "allah, seni bana vermekle, vermediklerini telâfi etmiştir."
devamını gör...
"ali şeriati" ile benzer başlıklar
muhammad ali
12
ali atay
52