aydınlanma nedir

kant, aydınlanmayı insanın kendi suçuyla düşmüş olduğu bir ergin olmama durumundan kurtulması olarak tanımlamıştır. ergin olmama durumuna, insanın “kendi suçuyla” düşmüş olduğunu belirtmesi önemlidir. çünkü kant’a göre insan doğasının hayvansı ve akılcı olmak üzere ikili bir yapısı vardır. bu akılcı taraf kendi iradesiyle karar verme ve sorumluluğunu alma kabiliyetine sahip olduğundan insan bu duruma ancak kendi suçuyla düşmüş olabilir. bu yüzden ergin olmamayı da aklını bir başkasının kullanımına sunma, bir başkasının kılavuzluğunda ve onun kararlarıyla hareket etme olarak tanımlar. ergin olmama durumu insanın kendi rızasıyla bir ömür boyu sürebilir ki bu birey için oldukça rahat bir durumdur. çünkü cesaret isteyen aklını kullanma işini her alanda farklı insanlar onun için yapmaktadır (doktor, din adamı vs). bu rahatı bırakıp aklını kullanma cesareti gösterenleri bazı zorluklar beklemektedir. tıpkı mağara alegorisinde mağaradan ışığa çıkan insanlar gibi ilkin gözleri kamaşır ve gözeticiler bunu tehlikeli göstererek insanları korkutur. böylece cesaret etmek isteyenleri de denemekten alıkoymuş olurlar. yani insan için ergin olmama durumundan kurtulmak güçtür hem de kurallar ve dogmalar bu yolda ona ayak bağı olurken. buna karşılık kitlenin kendini aydınlatması daha olasıdır. çünkü kitlenin içinde, her yandan “düşünme, yap!” telkinlerinin yükseldiği bir toplumda bile sistemin prangalarından kurtulan ve aklını bağımsızca kullanan ergin insanlar olacaktır. ancak bireysel aydınlanma tek başına yeterli olmayacağından toplumsal aydınlanmanın sağlanması için ergin insanların kamuya yönelmesi gereklidir. bu insanlar, kamudaki görev ve sorumluluklarını eksiksiz yerine getirmelidirler zira kant’a göre görev ve yükümlülükler oldukça önemlidir. sistemdeki hatalar veya aksaklıklar bile kamudaki görev dışındaki zamanlarda düşünülmelidir. bunu yaparken de sorun ya da hataları büyük bir özen ve dikkatle düşünüp ele aldıktan sonra karara varılmalıdır. birey vardığı kararı kamu yararına kamuya iletmek ve halkı gelecek için uyarmak sorumluluğuna sahip olmalıdır. ancak bireylerin bunu yapabilmesi için aklı her yönüyle ve her bakımdan çekinmeden kitlenin önünde apaçık olarak kullanma özgürlüğüne yani ifade özgürlüğüne sahip olması gerekmektedir. çünkü özgürlük garanti edilirse ardından aydınlanmanın da gelmesi kaçınılmazdır. buradan

karanlığı yırtıp atmaktır..karanlık bir çağda aydınlığa susamış olmak, aydınlanmadır..

(yukarıdaki yazarın açıklaması çok uzun geldiyse tek özet geçeyim dedim ama siz yine de okuyun, zaten aydınlanma önce okumaktan geçer..)

karanlıkta kaldıysan tek seçenek parlamaktır. aydınlanma da o andır.

kesilen elektriğin bir an da gelmesiyle yaşadığım olaydır.

ayıkmaktır.

nasıl bir ışık, nasıl bir nur, nasıl bir aydınlanma anlatamam..

karanlığın yok olma durumudur. bir kibrit bile yeterdi fakat elimize ampulü verdiler.
(bkz: ak partinin ampul logosunun türk aydınlanmasını simgelemesi)
(bkz: ak parti ampulünün çevresindeki 7 ışığın siyonizm ile ilişkisi)
(bkz: sürekli aydınlık için bir dakika karanlık) eylemi ardından gelen ak partinin, ölümcül karanlığa sebep olması skandalı.
ayrıca ampule, ışığa yani aydınlığa maruz kalınca kaz ayakları çoğalıyor. aydınlanmaya karşıyım!
çok isteyen (bkz: niyazi berkes) okusun. *

bence, hiçbir aydın kendisini aydınlatacak kadar aydınlık değildir; bu yüzden topyekûn olmasa da en azından genel bir aydınlanmaya ihtiyaç duyar ülkeler.

dini reddeyim derken , aklı dinleştiren bir dönemin adıdır. onbinlerce yıllık insanlık kazanımı tüm birikimi yok farz etmek de nasıl bir akıllılıksa artık.

bu da soru değil mi moderatör ağbi? *