dün giden yazarların ertesi gün tıpış tıpış dönmesi
100 takipçiye ulaşınca ben de öyle yapmayı planlıyorum.
devamını gör...
ateizm derneği'nin mehmet boynukalın'a teşekkür etmesi
hep derim, yine diyeceğim. ben 91 doğumlu bir vatandaşım. yazları kuran kursuna giderdim, gecekondu mahallesinde büyüdüm, en çok sevdiğim şey ramazan ayında teravih namazına gitmektir, dini konulara her zaman meraklıyım, severim, açıkçası maneviyatla ilgili ergenlik dışında bir derdim olmadı. ancak bu adamlar beni dinden imandan çıkardı artık. tesettürlü kadın gördüğümde bile hınçla doluyorum. annem hep yazma örterdi, anneannem babaannem falan hep kapalı yani. ama bakın gerçekten ben bile bu hale geldim. dine, inanca en büyük zararı bu herifler verdi ülkede. belki kula bakıp allah'ı suçlamak oluyor bu, yanlış ama hakikaten içimden hiçbir şey gelmiyor. camiye gittiğimde ben bu adamların siyasi propagandasını duymak istemiyorum. bunlar bitmezse müslümanlık bitecek bu ülkede. kendi güruhlarının zaten ne halt olduğu belli, hepsi kürşat gibi. ay çok küfredesim geldi. alüminyum hepsinin.
devamını gör...
durumumuz yoktu sevisemedik
çok kişinin yapmak isteyip de yapamadıklarını ve gizlediklerini cesurca dile getiren,kibar ve sevilesi yazar.
muhteşem mahlası bile tebessüm için yeterli.ateşli sevişmeleri eksik olmasın.
muhteşem mahlası bile tebessüm için yeterli.ateşli sevişmeleri eksik olmasın.
devamını gör...
sürpriz yumurta
umumi wc'nin duvarlarının üzerinde çikolatalara rastlardım. evet, yanlış okumadınız. sigara paketi gören bu gözler, paketi açılmış sürpriz yumurta çikolata da görmeye başladı. wc görevlisine sebebini sorunca öğrendim ki, meğer tuvalete gelen madde bağımlıları, alüminyum folyonun kağıdının içine bali yapıştırıcıyı döküp kokluyorlar ve çikolatasını da duvarın üzerine bırakıyorlarmış. o güzelim çikolatalar da orada heba oluyor. bari çikolatasını çocuğun birine verip sevindirseler diyeceğim ama nerede bali çekende onu düşünecek kafa?
devamını gör...
1000kitap
kullanım kolaylığını ve işlevselliğini çok sevdiğim, ancak ortamından tiksindiğim uygulamadır. derdi kitap olmayan kim varsa bu uygulamada toplanmış sanki; gereksiz, boş tip kaynıyor ve kaliteli paylaşım yapanlara göre sayıca çok fazlalar maalesef. bu nedenle ben de uzun süredir mesaj alımlarını kapattım ve keşfet kısmına da girmiyorum. uygulamayı sadece okuduğum kitapları kaydetmek ve hoşuma giden alıntıları paylaşmak amacıyla kullanıyorum.
devamını gör...
yazıyorsa kalemdir
dün yazmaya karar verdiğim bu tanımın bugüne kalması daha güzel oldu sanki. çünkü başlıkta verdiğim söz karadeniz insanının düşünme tarzının normalin dışında olduğunu gösterir.
hayatının büyük bir bölümünü karadeniz’de geçirmiş biri olarak ve bir karadenizli olarak açık yüreklilikle söylüyorum ki karadeniz insanının düşünme tarzı normal değildir.
bahsettiğim şey sadece yangın merdivenini ahşaptan yapmak değil elbette. evet, buna şahit oldum ama bence orda tamamen sanatsal bir kaygı vardı. dört katlı bir binanın ikinci katını ahır olarak kullanmak da değil kastım, bu mevzuda da açıklama beni tatmin etmişti. hayvanların ısısından faydalanmak için yapılmış bir mühendislik harikası idi bu.
benim anlatmaya çalıştığım daha farklı bir konu. ismini hatırlayamadığım bir kitapta okuduğum bir anı. bir gün yöre sakinlerini örgütlemek amacıyla bölgeye gelen bir grup devrimci genç insanlarla konuşmaya başlamadan önce orada yaşamakta olan devrimci bir abi ile sohbet ederler ve abi onları karadeniz insanı konusunda uyarır. gençler tam olarak anlam veremeyince de sosyal bir deneyle kanıtlar bunu.
elinde tuttuğu kalemi gençlere gösterir ve elin de tuttuğunun ne olduğunu sorar. gençler içlerindeki devrim ateşinin olanca sıcaklığı ile “kalemdir” diye cevap verir. daha sonra aynı kalemi kahvede oyun oynamakta olan tahsin dayıya sorar devrimci abimiz. ve tahsin dayı ibretlik bir cevap verir:
“yazayisa kalemdur.”
bu cevabı socrates duysa sütten kesilir, descartes felsefeye tövbe eder, aristoteles iman edip hacca giderdi bence.
çünkü kalem yazıyorsa kalemdir. eğer yazmıyorsa başka her türlü amaç için kullanılabilir ve kalem olmaktan çıkar.
evet, karadeniz’de kırmızı ışıkta geçtikten sonra polisi görüp geri geri gelerek kırmızıda beklemeye çalışan şoförler gördüm ama altında derin bir anlam aramayı da öğrendim artık.
son sözüm şudur ki: siz bunu okuyorsanız bu bir tanımdır.
hayatının büyük bir bölümünü karadeniz’de geçirmiş biri olarak ve bir karadenizli olarak açık yüreklilikle söylüyorum ki karadeniz insanının düşünme tarzı normal değildir.
bahsettiğim şey sadece yangın merdivenini ahşaptan yapmak değil elbette. evet, buna şahit oldum ama bence orda tamamen sanatsal bir kaygı vardı. dört katlı bir binanın ikinci katını ahır olarak kullanmak da değil kastım, bu mevzuda da açıklama beni tatmin etmişti. hayvanların ısısından faydalanmak için yapılmış bir mühendislik harikası idi bu.
benim anlatmaya çalıştığım daha farklı bir konu. ismini hatırlayamadığım bir kitapta okuduğum bir anı. bir gün yöre sakinlerini örgütlemek amacıyla bölgeye gelen bir grup devrimci genç insanlarla konuşmaya başlamadan önce orada yaşamakta olan devrimci bir abi ile sohbet ederler ve abi onları karadeniz insanı konusunda uyarır. gençler tam olarak anlam veremeyince de sosyal bir deneyle kanıtlar bunu.
elinde tuttuğu kalemi gençlere gösterir ve elin de tuttuğunun ne olduğunu sorar. gençler içlerindeki devrim ateşinin olanca sıcaklığı ile “kalemdir” diye cevap verir. daha sonra aynı kalemi kahvede oyun oynamakta olan tahsin dayıya sorar devrimci abimiz. ve tahsin dayı ibretlik bir cevap verir:
“yazayisa kalemdur.”
bu cevabı socrates duysa sütten kesilir, descartes felsefeye tövbe eder, aristoteles iman edip hacca giderdi bence.
çünkü kalem yazıyorsa kalemdir. eğer yazmıyorsa başka her türlü amaç için kullanılabilir ve kalem olmaktan çıkar.
evet, karadeniz’de kırmızı ışıkta geçtikten sonra polisi görüp geri geri gelerek kırmızıda beklemeye çalışan şoförler gördüm ama altında derin bir anlam aramayı da öğrendim artık.
son sözüm şudur ki: siz bunu okuyorsanız bu bir tanımdır.
devamını gör...
kazım karabekir
istanbul / kadıköy'de bir caddenin adıdır. cadde üzerinde kâzım karabekir müzesi bulunmaktadır.
devamını gör...
başkaları ne der diye düşünerek yaşamak
ne zaman ki arkamdan konuşan insanların benim 'seviyeme' yani başarılarıma ulaşmak için arkamdan koşup başarısızlığa uğradığını gördüm, işte o zaman umursamamayı öğrendim. insanlar konuşur, eleştirmeye gelindiğinde herkes o tabloya bir kırmızı çarpı atabilir. önemli olan güzelleştirebilmek.
devamını gör...
friends vs how i met your mother
tabii ki de himym daha iyi.
devamını gör...
eyluling ile youtube röportajı
hate ve eyluling’ i eğlenerek izledim. çok sade ve samimi bir video olmuş, emeklerine sağlık. devamını heyecanla bekliyorum.
devamını gör...
bilgisayar almak için 2 yıl kumbarada para biriktirmek
üstteki yazara katılmakla birlikte, 2 sene sonunda istediğin bilgisayar türkiye şartlarında kur farkından dolayı 2 katına çıkacaktır. o yüzden bilgisayar almak için bi 2 sene daha kumbarada para biriktirmeyi gerektirecek olan eylemdir.
(bkz: acı gerçekler)
(bkz: kur farkı)
(bkz: welcome to turkey)
(bkz: acı gerçekler)
(bkz: kur farkı)
(bkz: welcome to turkey)
devamını gör...
ahmet altan'ın tahliye olması
düşünceyi ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü anlamında olumlu bir gelişme. ahmet altan'ın yazılarını seversiniz ya da nefret ederseniz o ayrı ancak kişilerin düşünceyi ifade hakkını, haber alma ve verme hakkını kullandıkları için yargılanmaları ve hapsedilmeleri insan haklarına aykıdır. avrupa insan hakları mahkemesinin türkiye kararının ardından altan'ın serbest bırakılması olumlu bir gelişmedir. türkiye hala en çok gazetecinin tutuklu olduğu ülkeler arasındadır.
ahmet altan'ın serbest bırakılması dünya basınında geniş yer buldu. guardian gazetesinde verilen haber için buradan
ahmet altan'ın serbest bırakılması dünya basınında geniş yer buldu. guardian gazetesinde verilen haber için buradan
devamını gör...
styx nehri
ölümsüzlükten ziyade yenilmezlik sembolü olan nehir. nehir mutlak bir yaşam vadetmiyor, yenilmez yapıyor fakat bu yenilmezliği sınırlayan ufak bir detay var. akhilleus örneğinde annesi su tanrıçası thetis elini suya sokmaması için uyarıldığından dolayı akhilleus'u tuttuğu ayağının topuk kısmı suya girmemiş bundan ötürü vücudundaki hasar alma ihtimali olan yani aslında korunmayan tek bölge bu nokta olmuştu. bu örnek dışında başka bir şeyden söz etmek istiyorum. yenilmezlik yani mutlak güç tanrılar ve tanrıçalar katında bedelsiz değildir, styx'ın sularında başka bir tehlike daha yatar; küle dönme tehlikesi. kendi rızası ile styx sularına teslim olan biri kendi aşil topuğunu yaratır aslında. suya girildiğinde geriye dönebilmek için insanı hayata bağlayan bir şey olmak zorundadır yoksa su içine giren bedeni -mecazen mi gerçekten mi emin değilim ama- yakıp kavurur. suya giren kişiyi hayata bağlayan, geri dönme isteğini tetikleyen kişinin hayali belirsiz bir şekilde onu yukarı çeker ve bu dokunduğu nokta kişinin aşil topuğu olur. bu tezat aslında oldukça güzeldir çünkü gerçek hayatta da böyledir, sevdiklerimiz bizi hayatta tutar ama aynı zamanda bizim zayıf noktamızdır ve bu esasında medusa'nın kanı gibidir çünkü gorgonun vücudunun sağ tarafından akan kan ölüleri diriltebilecek kadar şifalıyken sol tarafından akan kan kısa sürede insanı öldürebilecek kadar güçlü bir zehirdir. bizi yaşatan şey aynı zamanda bizi öldürebilir yani bir nevi "find what you love and let it kill you" söylemini doğrular bu. gücümüz ve güçsüzlüğümüz aynı yerden gelir, kökeni aynıdır ve aynı suretlerde şekillenir. bu yüzden styx nehri kendi içinde yarattığı tezat ile oldukça güzel bir gerçekliğe işaret eder. büyük güç uman kendini o gücün getirdiği zayıflıklara da hazırlamalıdır aynı şey sevgi için de geçerlidir belki de bu yüzden yapılacak en iyi eylem eylemsizliktir.
devamını gör...
insanların en büyük hatası
insanları çok önemli, pek mühim, en değerli canlı sanmak.
acı ama gerçek olan ise, kozmik büyüklük içerisinde bir hiç olamayacak kadar minik yaşam süresi, bir toz tanesi olamayacak kadar küçük boyutu ile, evrenin mikrobu bile olamayacak kadar değersiz olduğumuz.
acı ama gerçek olan ise, kozmik büyüklük içerisinde bir hiç olamayacak kadar minik yaşam süresi, bir toz tanesi olamayacak kadar küçük boyutu ile, evrenin mikrobu bile olamayacak kadar değersiz olduğumuz.
devamını gör...
biontech 3. doz
hatırlatma dozudur.
bugün devlet hastanesinde 3. dozumu yaptırdım. inanılmaz kalabalıktı, insanların hala mesafeli olarak sıraya girmeyi öğrenemediğini gözlemledim. sıra çabuk geldi ama kalabalıktan zor çıkabildim. boş olur diye erken gitmenin hiçbir manası yok.
2. doz beni çok sarsmıştı. bu yüzden 11-12 saat sonra parasetamol 500mg 1x1 almayı düşünüyorum. yan etki olursa bu tanımı editlerim. *
edit : bu sefer aşı yerine serum fizyolojik mi uyguladılar diye düşünmeye başladım. *
gün boyunca çok uykulu hissettim ama aşıdan kaynaklı olup olmadığını bilemiyorum.
19:30 itibariyle sadece çok hafif lokal ağrı var.bu da gayet normal.
edit 2:parasetamol almadım. aşılı kolun üzerine yatamamak ve çok hafif ateş dışında başka bir sıkıntı yaşamadım.
bugün devlet hastanesinde 3. dozumu yaptırdım. inanılmaz kalabalıktı, insanların hala mesafeli olarak sıraya girmeyi öğrenemediğini gözlemledim. sıra çabuk geldi ama kalabalıktan zor çıkabildim. boş olur diye erken gitmenin hiçbir manası yok.
2. doz beni çok sarsmıştı. bu yüzden 11-12 saat sonra parasetamol 500mg 1x1 almayı düşünüyorum. yan etki olursa bu tanımı editlerim. *
edit : bu sefer aşı yerine serum fizyolojik mi uyguladılar diye düşünmeye başladım. *
gün boyunca çok uykulu hissettim ama aşıdan kaynaklı olup olmadığını bilemiyorum.
19:30 itibariyle sadece çok hafif lokal ağrı var.bu da gayet normal.
edit 2:parasetamol almadım. aşılı kolun üzerine yatamamak ve çok hafif ateş dışında başka bir sıkıntı yaşamadım.
devamını gör...
sevdiğine pişman olmak
akşam akşam yazasım geldi. başlarken bu tanımın nerede biteceğini geç nasıl başlayacağımdan bile emin değilim. sadece yazmak geldi içimden.
ben belli bir yaşa kadar* insanların neden birbirine aşık olduğunu, daha doğrusu nasıl olupta o girdaptan çıkamadıklarına asla anlam veremeyen biriydim. sevilmediysen sevilmedin abicim neden kendini harap ediyorsun gibi çok bilge (!) cümlelerim vardı.
sonra bir gün onu gördüm. bak şaka değil ha bir anda gördüm ve dedim ki bu kim?
ne bileyim beni kendisini sevdiğime pişman edecek andavalın o olacağını.
bu birey kendince hoş bir aurası olan, egosu haddinden fazla olan biri. kibire olan nefretim o zamanlarda da var ama sevdik bir kere, sevabı günahı derdi tasası alsın gelsin istiyorum. egosu da gerçekten boş ama bak şimdi kırgınlıkla demiyorum, zaten ego denen şey boştur ya neyse bununkinden tın tın ses geliyor öyle kof.
özetle gördük, kabul ettik sevdik.
ben çok girişken biri değilimdir, o zamanlar özgüvenim de az ne yapsam bilemiyorum. hayat sağolsun gerekli imkanları önüme serdi ben bununla bir anda kanka oldum. ben tabi böyle duyguları ilk kez tattığım için arkada çalan friendzone marşını duymuyorum sanıyorum ki olacak bu iş.
off ama aramız ne iyi, nasıl muhabbet ediyoruz. memlekete gidip gelirken yol boyu muhabbet ediyoruz falan.*
bide ben bunu izlemekten her haltını, davranışını öğrendim. ne zaman mesaj atacak ne zaman arayacak ne zaman ne diyecek tahmin edebiliyorum.*
böyle böyle günler ayları kovaladı bizde kankalıktan ötesi olmadı.
bir gün ağlayarak beni aradı. eski sevgilisini unutamamış. kötü. olduğum yere oturdum, anlat dedim. anlat bakalım ne yapılabilir. öyle mutlu olsun istiyorum ki eski sevgilisini bulma imkanım olsa gidip ben konuşacağım. ne hayaller kurmuş, ondan başka kimse ile yapamam şöyle seviyorum böyle mutsuzum. o anlattı ben akıl vermeye çalıştım, sesim titriyor ama onunda canı yanıyor tabi beni görecek hali yok. bide andaval tabi kapasitesi de çok yüksek değil n'apsın.
eski sevgili ile görüşmeler oluyor, müzakereler gerçekleşiyor vs bu her gelişmeyi anlatıyor. dinliyorum.*
ben zaten bu eski sevgili davaları ortaya çıkmadan açılmaktan, aramızda bir şey olma ihtimalinden ümidi kesmiştim lakin hayatımdan çıkaramayacak kadar güçsüz ve bağlanmış haldeydim. durumu bilen dostlarıma nasıl olsa bir gün kendi gidecek bırakın o vakte kadar dost kalalım diyordum. öyle de oldu.
bir gün bana dedi ki bir gün hayatımdan çıkmak istersen önce gel bunu bana söyle. senin gibi bir dostu kaybetmek istemem. o an nasıl sevindim anlatamam, insan aşk benzeri bir duyguyla sevmeyebilir ama sana değer veren birine herkes gibi davranmak ayıptır. o benim farkıma varmış ve değer vermişti. nasıl mutluyum ama ya diyorum o bomboş egosunun altında gerçekten gören gözleri varmış çok şükür.
yokmuş.
bir anda gitti. niye gitti bilmiyorum. gerçekten bilmiyorum.
benim onu sevdiğimi anladığını sanmıyorum. anlasa farklı davranırdı bence, bu kadar komplike bir şekilde bilmiyor numarası yapacak kadar zeki değil.*
eski sevgilisi ile barıştı.
hani demiştim ya her hareketini tahmin edecek kadar tanıdım diye, tarih verdim hikayelerde evlenme teklifi izleyeceğimiz tarihi. tahmin edersiniz ki haklı çıktım. haklı çıkmama şaşıranlar oldu, oysa ilk haklı çıkışım değildi.*
evli şimdi.
o daha evlenmeden ortak arkadaş etkinliklerinde karşılaştık, görünce kendi vereceğim tepkiden korka korka gittim ama hiçbir şey olmadı. olmamasına hem sevindim hem üzüldüm. kilo almış*, gözüme aynı kişi gibi gelmedi hatta. sanki benim sevdiğim kişi başkasıydı da bu çok dandik bir replikasıydı.
hani aşkı memnuda matmazel çok eski bir hayal kırıklığı diyordu ya öyle bir burukluk hissettim ama ötesi olmadı.
arkadaşlarına değer vermeyen, seçim vaadi gibi güzel şeyler söyleyip hiçbirini tutmayan bir insan olmasına hala kırgınım. zaten söze değil icraata bakmayı severdim, artık kimsenin sözü bende gram etki etmiyor. sanki bu olaylar yaşanırken bir parça kırıldı sistemimde, artık inanmıyorum hiçbir lafa ya da sadece inanmış gibi davranmayı seçiyorum ama işlemiyor içime.
sevilmemeyi sindirdim çünkü gönül bu beni de sever eski sevgiliyi de ama hiç kimse olmayı sindiremedim.
keşke sadece platonik sevdiğim birey olarak ansaydım da kırmasaydı insanlara inancımı.
ben belli bir yaşa kadar* insanların neden birbirine aşık olduğunu, daha doğrusu nasıl olupta o girdaptan çıkamadıklarına asla anlam veremeyen biriydim. sevilmediysen sevilmedin abicim neden kendini harap ediyorsun gibi çok bilge (!) cümlelerim vardı.
sonra bir gün onu gördüm. bak şaka değil ha bir anda gördüm ve dedim ki bu kim?
ne bileyim beni kendisini sevdiğime pişman edecek andavalın o olacağını.
bu birey kendince hoş bir aurası olan, egosu haddinden fazla olan biri. kibire olan nefretim o zamanlarda da var ama sevdik bir kere, sevabı günahı derdi tasası alsın gelsin istiyorum. egosu da gerçekten boş ama bak şimdi kırgınlıkla demiyorum, zaten ego denen şey boştur ya neyse bununkinden tın tın ses geliyor öyle kof.
özetle gördük, kabul ettik sevdik.
ben çok girişken biri değilimdir, o zamanlar özgüvenim de az ne yapsam bilemiyorum. hayat sağolsun gerekli imkanları önüme serdi ben bununla bir anda kanka oldum. ben tabi böyle duyguları ilk kez tattığım için arkada çalan friendzone marşını duymuyorum sanıyorum ki olacak bu iş.
off ama aramız ne iyi, nasıl muhabbet ediyoruz. memlekete gidip gelirken yol boyu muhabbet ediyoruz falan.*
bide ben bunu izlemekten her haltını, davranışını öğrendim. ne zaman mesaj atacak ne zaman arayacak ne zaman ne diyecek tahmin edebiliyorum.*
böyle böyle günler ayları kovaladı bizde kankalıktan ötesi olmadı.
bir gün ağlayarak beni aradı. eski sevgilisini unutamamış. kötü. olduğum yere oturdum, anlat dedim. anlat bakalım ne yapılabilir. öyle mutlu olsun istiyorum ki eski sevgilisini bulma imkanım olsa gidip ben konuşacağım. ne hayaller kurmuş, ondan başka kimse ile yapamam şöyle seviyorum böyle mutsuzum. o anlattı ben akıl vermeye çalıştım, sesim titriyor ama onunda canı yanıyor tabi beni görecek hali yok. bide andaval tabi kapasitesi de çok yüksek değil n'apsın.
eski sevgili ile görüşmeler oluyor, müzakereler gerçekleşiyor vs bu her gelişmeyi anlatıyor. dinliyorum.*
ben zaten bu eski sevgili davaları ortaya çıkmadan açılmaktan, aramızda bir şey olma ihtimalinden ümidi kesmiştim lakin hayatımdan çıkaramayacak kadar güçsüz ve bağlanmış haldeydim. durumu bilen dostlarıma nasıl olsa bir gün kendi gidecek bırakın o vakte kadar dost kalalım diyordum. öyle de oldu.
bir gün bana dedi ki bir gün hayatımdan çıkmak istersen önce gel bunu bana söyle. senin gibi bir dostu kaybetmek istemem. o an nasıl sevindim anlatamam, insan aşk benzeri bir duyguyla sevmeyebilir ama sana değer veren birine herkes gibi davranmak ayıptır. o benim farkıma varmış ve değer vermişti. nasıl mutluyum ama ya diyorum o bomboş egosunun altında gerçekten gören gözleri varmış çok şükür.
yokmuş.
bir anda gitti. niye gitti bilmiyorum. gerçekten bilmiyorum.
benim onu sevdiğimi anladığını sanmıyorum. anlasa farklı davranırdı bence, bu kadar komplike bir şekilde bilmiyor numarası yapacak kadar zeki değil.*
eski sevgilisi ile barıştı.
hani demiştim ya her hareketini tahmin edecek kadar tanıdım diye, tarih verdim hikayelerde evlenme teklifi izleyeceğimiz tarihi. tahmin edersiniz ki haklı çıktım. haklı çıkmama şaşıranlar oldu, oysa ilk haklı çıkışım değildi.*
evli şimdi.
o daha evlenmeden ortak arkadaş etkinliklerinde karşılaştık, görünce kendi vereceğim tepkiden korka korka gittim ama hiçbir şey olmadı. olmamasına hem sevindim hem üzüldüm. kilo almış*, gözüme aynı kişi gibi gelmedi hatta. sanki benim sevdiğim kişi başkasıydı da bu çok dandik bir replikasıydı.
hani aşkı memnuda matmazel çok eski bir hayal kırıklığı diyordu ya öyle bir burukluk hissettim ama ötesi olmadı.
arkadaşlarına değer vermeyen, seçim vaadi gibi güzel şeyler söyleyip hiçbirini tutmayan bir insan olmasına hala kırgınım. zaten söze değil icraata bakmayı severdim, artık kimsenin sözü bende gram etki etmiyor. sanki bu olaylar yaşanırken bir parça kırıldı sistemimde, artık inanmıyorum hiçbir lafa ya da sadece inanmış gibi davranmayı seçiyorum ama işlemiyor içime.
sevilmemeyi sindirdim çünkü gönül bu beni de sever eski sevgiliyi de ama hiç kimse olmayı sindiremedim.
keşke sadece platonik sevdiğim birey olarak ansaydım da kırmasaydı insanlara inancımı.
devamını gör...
akp çocukları
vergilerimizle lüks hayat yaşayan kekoların paylaşıldığı sayfadır.
içerisinde bol bol lüks araba bol bol kafam kadar saat ve bol bol nargile bulunur.
içerisinde bol bol lüks araba bol bol kafam kadar saat ve bol bol nargile bulunur.
devamını gör...
normal sözlük karma toplama başlığı
(bkz: bir yazarın acizliği)
devamını gör...

