çikolata ambalajından yüzük yapmak
bir de çokomel ambalajını elle ütülemek vardı.
sonra da biriktirirdim. hiç de bir işe yaramazdı halbuki.*
sonra da biriktirirdim. hiç de bir işe yaramazdı halbuki.*
devamını gör...
barda
gerçek bir olaydan esinlenmiş film. gerçek olayın suçluları rahşan affı ile serbest bırakılmış. o zaman bir mafya babası öldür de öldürelim diyerek olay mağduruna teklif götürmüş fakat mağdur kişi reddetmiş.
devamını gör...
kendine başkasının gözünden bakmak
kendine özgüveni olmayan biri olaraktan çok yaptığım duygusal eylemdir.
devamını gör...
özgürüz deyip küfretmeyi yasaklamak
insanlara küfretmeyi özgürlük sanan yazar beyanı.
devamını gör...
çorum'da sarıkız paniği
"havanın ısınması ile" ne oluyor lan dedim... haber geçen yılın temmuzuna ait.
devamını gör...
kısa şiirler
bana hissettirdiklerini seviyorum,
sanki her şey mümkünmüş gibi.
sanki yaşamaya değermiş gibi.
(bkz: cahit zarifoğlu)
sanki her şey mümkünmüş gibi.
sanki yaşamaya değermiş gibi.
(bkz: cahit zarifoğlu)
devamını gör...
makyaj yapmayan insan
böyle birisi var mı ya günümüzde dedirten başlık.
t: saf ve doğal insanlarmış.
t: saf ve doğal insanlarmış.
devamını gör...
ben eşime kur yapamıyorum
hocam biz kedi fotoğrafı atan adamlarız konu nasıl buraya geldi ?
devamını gör...
persona
defalarca izlediğim filmdir. yalnız anlamak için değil sindirmek, beynimde büyük bir yeri bu filme ayırmak için izlemistim. isim seçimi de oldukça başarılı bir filmdir. üstü kapalı fakat bir o kadar açık, izleyici olduğunuzu unutup olaya kaptırırken kendinizi hayır, bir de şu yönüyle bakın der bergman filmde ve hem uzak hem yakın perspektiften sizi olaya davet eder.
1966 'dan günümüze kadar gelmiş ve asırlarca da yankısını devam ettirecek filmdir. ayrıca liv ullmann a da ayrı bir sempati besliyor olmam da filme olan sevgimi katbekat arttırmıştır.
1966 'dan günümüze kadar gelmiş ve asırlarca da yankısını devam ettirecek filmdir. ayrıca liv ullmann a da ayrı bir sempati besliyor olmam da filme olan sevgimi katbekat arttırmıştır.
devamını gör...
depresyon hırkası
depresyon hırkası, dedikodu hırkası vs. gibi adlandırılan giyenin üzerine yapışan hırkadır.
ülkenin hırkasının bile bir ismi var. bir hırkaya bile çok anlamlar yüklüyoruz bazen.
ülkenin hırkasının bile bir ismi var. bir hırkaya bile çok anlamlar yüklüyoruz bazen.
devamını gör...
üzengi
iskitlerin (bkz: saka) icat edip dünyaya kazandırdığı bir icattır. bu günümüzde de biraz daha farklılaşarak kullanılan atların üzerinde dengede durabilmek için kullandığımız alettir.
bahsettiğim üzengi, savaşçı bir toplumun icat edip diğer toplumlara kazandırdığı çok önemli bir icattır. üzengi deyince aklınıza günümüzdekiler gibi gelmesin.

bu günümüzde bildiğimiz üzengidir. mantığı atın üzerinde dengede durmayı sağlamaktır.
sakaların üzengisi tam bir savaş icadıydı. bu üzengi ayakları tamamen demirin içine alıyor, savaş esnasında vücudun ağırlığını aşağı çekerek tamamen ata sabitliyordu. at üzerinde savaşırken dengeyi kaybetmemeleri gerekiyordu. ayrıca ok atmaları gerekiyordu. hem ok atıp hemde atı kontrol etmek oldukça zor olmalıydı. işte bu üzengi tamamen ayakları sarıyor, vücudun alt kısmını bir nevi atın bedenine sabitliyordu. bu sayede at üzerinde savaşırken dengeyi kaybetmiyorlardı. hatta bunu size şöyle anlatayım. atın üzerindeyken askerin kellesini uçursalar dahi o bedenin attan düşme imkanı yoktu. bir demirin içine kilitlenmiş iki ayaktan bahsediyorum. alt bedeni ata nasıl sabitlediğini hayal edin. bozkırın kuyumcuları bu icadıyla hiç şüphesiz ki dünya savaş tarihini epeyce etkiledi. savaş teknikleri konusunda diğer milletleri de etkiledi.
hatta iskitlerin üzengisi öyle bir aletti ki, başka milletler bir atın üzerinde sabit kalıp iki eliyle ok atan iskitleri atla bütünleşmiş bir adam olarak hayal etmişler.

görselin kaynağı
bahsettiğim üzengi, savaşçı bir toplumun icat edip diğer toplumlara kazandırdığı çok önemli bir icattır. üzengi deyince aklınıza günümüzdekiler gibi gelmesin.

bu günümüzde bildiğimiz üzengidir. mantığı atın üzerinde dengede durmayı sağlamaktır.
sakaların üzengisi tam bir savaş icadıydı. bu üzengi ayakları tamamen demirin içine alıyor, savaş esnasında vücudun ağırlığını aşağı çekerek tamamen ata sabitliyordu. at üzerinde savaşırken dengeyi kaybetmemeleri gerekiyordu. ayrıca ok atmaları gerekiyordu. hem ok atıp hemde atı kontrol etmek oldukça zor olmalıydı. işte bu üzengi tamamen ayakları sarıyor, vücudun alt kısmını bir nevi atın bedenine sabitliyordu. bu sayede at üzerinde savaşırken dengeyi kaybetmiyorlardı. hatta bunu size şöyle anlatayım. atın üzerindeyken askerin kellesini uçursalar dahi o bedenin attan düşme imkanı yoktu. bir demirin içine kilitlenmiş iki ayaktan bahsediyorum. alt bedeni ata nasıl sabitlediğini hayal edin. bozkırın kuyumcuları bu icadıyla hiç şüphesiz ki dünya savaş tarihini epeyce etkiledi. savaş teknikleri konusunda diğer milletleri de etkiledi.
hatta iskitlerin üzengisi öyle bir aletti ki, başka milletler bir atın üzerinde sabit kalıp iki eliyle ok atan iskitleri atla bütünleşmiş bir adam olarak hayal etmişler.

görselin kaynağı
devamını gör...
tv kumandası
tv izlemedigim için bir anlamı olmayan alet..
devamını gör...
fareler ve insanlar
hem kitabına hem de biraz filmine değineceğim.

fareler ve insanlar,
nobel ödüllü yazar john steinbeck 'in eşsiz eseri.
kitabı okurken aklımda, yazarın hayatı acaba nasıldı sorusu vardı. çünkü çiflik hayatı tasviri o kadar iyiydi ki sanki yazar da o çiflik çalışanıydı, george ve lennie'nin ile aynı oda da kalıyordu. hikaye de bu kadar yakından geldi. hem sıcaktı hem de hayatın kendisi gibi zorbaydı.
yazarlık dışında steinbeck; tezgahtarlık, ırgatlık, marangozluk, laborantlık, boyacılık, kapıcılık gibi birçok işte çalışmış. demek ki, işçi sınıfının yaşam koşullarını çok iyi bilmesi kitaplar da gerçekliği olduğu gibi yansıtılmasına neden olmuş.
iki zıt karakter: akıllı george,
aklı sadece tavşanlarda olan, öküz kuvvetinde lennie( yumuşacık olan herşeye karşı konulmaz ilgisi olan, kalbi pamuk şekeri kıvamında ama yoksun olan aklının zorbalığında) george'ye sıkı sıkıya bağlı. bu ikisinin ortak olan tek noktası ise hayalleri. özgürce yaşayabilecekleri sadece kendilerine ait bir yer. lennie'nin, zencinin, yaşlı adamın rahatça nefes alabileceği bir yer. ayrımcılık yapılmayan, birlik ve beraberlik içinde yaşanılacak o yer. ve o yeri süsleyen bir sürü tavşan... konuyu sadece hayallerle anlatabildim çünkü devamını getiremeyeceğim..
hayaller ile başlayıp imkansızlıklarla son bulan bu kitap anlatımıyla bir oturuşta okunuyor anca bunu söyleyebilirim.
filmi için de aynısını söyleyebilirim. kitaba sadık kalınmış, işleyiş neredeyse bire bir. 92 yapımı film de george milton'a gary sinise, lennie small karakterine john malkovich can veriyor. karakterler tam da kafamda canlandırdığım gibiydi. sadece ben lennie' yi nedense gür saçlı hayal etmiştim. fakat oyuncu karakterin, o masum ve tehlikeli geçişlerini gerçekten çok iyi yansıtmış. diğer oyuncular da keza öyle.
bildiğiniz bir hikayeyi izlemenin de şöyle bir zorluğu var; hüzün en başta çöküyor içinize. ah be diye başladım ta en baştan..
bugün günüm fareler ve insanlardı....
en sevdiğim yerden bir alıntı yaparak yazımı sonlandırıyorum.
insanın yüreğinin iyi olması için akla gerek yoktur. bana zaten bu ikisi birlikte pek olmuyor gibi geliyor. gerçekten akıllı bir adama bakıyorsun, hiç de iyi olmadığını görüyorsun.

fareler ve insanlar,
nobel ödüllü yazar john steinbeck 'in eşsiz eseri.
kitabı okurken aklımda, yazarın hayatı acaba nasıldı sorusu vardı. çünkü çiflik hayatı tasviri o kadar iyiydi ki sanki yazar da o çiflik çalışanıydı, george ve lennie'nin ile aynı oda da kalıyordu. hikaye de bu kadar yakından geldi. hem sıcaktı hem de hayatın kendisi gibi zorbaydı.
yazarlık dışında steinbeck; tezgahtarlık, ırgatlık, marangozluk, laborantlık, boyacılık, kapıcılık gibi birçok işte çalışmış. demek ki, işçi sınıfının yaşam koşullarını çok iyi bilmesi kitaplar da gerçekliği olduğu gibi yansıtılmasına neden olmuş.
iki zıt karakter: akıllı george,
aklı sadece tavşanlarda olan, öküz kuvvetinde lennie( yumuşacık olan herşeye karşı konulmaz ilgisi olan, kalbi pamuk şekeri kıvamında ama yoksun olan aklının zorbalığında) george'ye sıkı sıkıya bağlı. bu ikisinin ortak olan tek noktası ise hayalleri. özgürce yaşayabilecekleri sadece kendilerine ait bir yer. lennie'nin, zencinin, yaşlı adamın rahatça nefes alabileceği bir yer. ayrımcılık yapılmayan, birlik ve beraberlik içinde yaşanılacak o yer. ve o yeri süsleyen bir sürü tavşan... konuyu sadece hayallerle anlatabildim çünkü devamını getiremeyeceğim..
hayaller ile başlayıp imkansızlıklarla son bulan bu kitap anlatımıyla bir oturuşta okunuyor anca bunu söyleyebilirim.
filmi için de aynısını söyleyebilirim. kitaba sadık kalınmış, işleyiş neredeyse bire bir. 92 yapımı film de george milton'a gary sinise, lennie small karakterine john malkovich can veriyor. karakterler tam da kafamda canlandırdığım gibiydi. sadece ben lennie' yi nedense gür saçlı hayal etmiştim. fakat oyuncu karakterin, o masum ve tehlikeli geçişlerini gerçekten çok iyi yansıtmış. diğer oyuncular da keza öyle.
bildiğiniz bir hikayeyi izlemenin de şöyle bir zorluğu var; hüzün en başta çöküyor içinize. ah be diye başladım ta en baştan..
bugün günüm fareler ve insanlardı....
en sevdiğim yerden bir alıntı yaparak yazımı sonlandırıyorum.
insanın yüreğinin iyi olması için akla gerek yoktur. bana zaten bu ikisi birlikte pek olmuyor gibi geliyor. gerçekten akıllı bir adama bakıyorsun, hiç de iyi olmadığını görüyorsun.
devamını gör...
pasaportu 4 yaşındaki oğlu tarafından karalanan baba
çizerken bazı kısımları gözden kaçırmış, daha iyi olabilirdi, puanım 10/8.
devamını gör...
hristiyanismail
mezuniyetinden dolayı tebrik etmek istediğim yazar.
bu vesile ile nickaltına ufak da bir not iliştirmek istemekteyim.
sol frame'e başlık göndermek için tanım spamlayıp silmek kural dışıdır. bu sürekli olarak tekrarlanırsa bir yaptırımı olur.
başlık öne çıkarma hevesini anlasam da, sözlükte tek başımıza yazmadığımızı unutmamak gerek.
konuları bireyselleştirmek yerine sözlük kurallarına uyarsa kimsecikler ona bir şeycik yapmaz.
aynı şeyleri üst üste yapmaya devam ederse, keyifle okuduğum tanımlarından mahrum kalmaya devam edebiliriz.
uzun lafın kısası, bu moderatör bana taktı kuşkusunu arkasında bırakmak gerek. çünkü pratikte pek bir karşılığı yok.
moderasyonda bireysel karar alınmaz, oy birliği ile karar alınır ve uygulanır.
bu vesile ile nickaltına ufak da bir not iliştirmek istemekteyim.
sol frame'e başlık göndermek için tanım spamlayıp silmek kural dışıdır. bu sürekli olarak tekrarlanırsa bir yaptırımı olur.
başlık öne çıkarma hevesini anlasam da, sözlükte tek başımıza yazmadığımızı unutmamak gerek.
konuları bireyselleştirmek yerine sözlük kurallarına uyarsa kimsecikler ona bir şeycik yapmaz.
aynı şeyleri üst üste yapmaya devam ederse, keyifle okuduğum tanımlarından mahrum kalmaya devam edebiliriz.
uzun lafın kısası, bu moderatör bana taktı kuşkusunu arkasında bırakmak gerek. çünkü pratikte pek bir karşılığı yok.
moderasyonda bireysel karar alınmaz, oy birliği ile karar alınır ve uygulanır.
devamını gör...
anın fotoğrafı
çaylar banuca'dan buyrun efem.

sözlüğe tanım girerken canım anam başımda belirdi 'hadi kalk kahvaltıyı sahilde yapalım' dedi. hah dedim içimden tamda evden çıkma modundayım. uyumuşum o ara yarım saat sonra yine geldi 'hadi gitmiyor muyuz? ablanlarıda aradım, abinde uyandı, kalkta gidelim' off bir tuşum olsa da görünmez kadın moduna geçsem. olmadı kalktık geldik.
yıllar sonra yeniden aileyle yaşama fikri ilk başta iyi bir fikir gibi gelmişti aslında. aile derken bir annem var hoş. o da 2 senedir güya benle kalıyor ama toplasan 4 ay bende kalmıştır. neyse işte o kadar alışmışım ki insansızlığa ilk bir haftadan sonra zor gelmeye başlıyor.
şimdi çay içiyorum görüldüğü üzere onlardan biraz uzağa oturdum. umarım yanlış anlıyorlardır hahah.

sözlüğe tanım girerken canım anam başımda belirdi 'hadi kalk kahvaltıyı sahilde yapalım' dedi. hah dedim içimden tamda evden çıkma modundayım. uyumuşum o ara yarım saat sonra yine geldi 'hadi gitmiyor muyuz? ablanlarıda aradım, abinde uyandı, kalkta gidelim' off bir tuşum olsa da görünmez kadın moduna geçsem. olmadı kalktık geldik.
yıllar sonra yeniden aileyle yaşama fikri ilk başta iyi bir fikir gibi gelmişti aslında. aile derken bir annem var hoş. o da 2 senedir güya benle kalıyor ama toplasan 4 ay bende kalmıştır. neyse işte o kadar alışmışım ki insansızlığa ilk bir haftadan sonra zor gelmeye başlıyor.
şimdi çay içiyorum görüldüğü üzere onlardan biraz uzağa oturdum. umarım yanlış anlıyorlardır hahah.
devamını gör...
sevgiliyle ortak açılan instagram hesabı
çok gereksiz bir olay. bence herkes kendi hesabından yapsın istediğini neden böyle bir şey yapılıyor?
devamını gör...


