nazar boncuğu
yıldızım düşük, göz değiyor,ağırlık alıyorum elim ayağım kalkmıyor diyenlere iliştirilen, takılardada sıklıkla karşılaştığımız kültürümüzün bir parçası haline gelmiş boncuktur.
devamını gör...
mütemadiyen
aksamadan, sektirmeden, ara vermeden, sürekli, duraksız anlamına gelen sözcüktür. birkaç kez kullanıldığında kolayca anlaşılan ve cümlelerinize derinlik katan hoş sesli bu kelimeyi siz de sevin siz de mütemadiyen kullanın.
devamını gör...
jack london
amerikalı gazeteci ve yazar.
eleştirdiği konuları olağanüstü hayal gücü ve mükemmel tasvirlerle bezeli şekilde anlatır. sanırım kafamdaki jack london tanımı tam olarak bu.
yıldız gezgini'nde hapishanedeki koşulları ve mahkumların maruz kaldığı işkenceleri anlatırken okuyucuyu bambaşka yerlere götürür. martin eden'da toplumdaki sınıflaşmadan ve bunun getirdiği yozlaşmadan bahsederken bir yandan da tertemiz bir aşkı anlatır. beyaz diş ve vahşetin çağrısı gibi kitaplarında hayvanlar, özellikle köpekler ve vahşi doğa hakkında epey bilgili olduğu görülebilir.
romanlarının yanı sıra biyografi, toplumsal eleştiri, fantastik türde hikaye derlemeleri de vardır.
1916'da henüz 40 yaşındayken hayatını kaybetmiştir. ölümü hakkında çeşitli söylentiler olsa da -bir okuyucusu olarak bana- intihar fikri daha mümkün gibi görünüyor.
overland monthly'de yazdığı öyküler, sonradan atlantic monthly adlı başka bir dergi tarafından keşfedilmesini sağlamış, aldığı telif ücreti 120 dolara çıkmış, jack london'un yayınevlerinin menziline girmesi de bu şekilde olmuş. üç kuruşluk telif ücretini beğenmezlik etmeyip dokuz ay boyunca düzenli bir biçimde o dergiye yazmaya devam etmesi, dünya çapında bilinir bir yazar haline gelmesini sağladığı için çok takdir edilesi bir hareket olmuş bence. *
overland monthly'de yazdığı öykülerin bir araya getirildiği bir kitap da var: the son of the wolf. türkçeye kurt dölü ve kurdun oğlu adlarıyla çevrilmiş, tüm bu entry, cem yayınları tarafından basılan bir edisyonun sunusundan gelmekte.
eleştirdiği konuları olağanüstü hayal gücü ve mükemmel tasvirlerle bezeli şekilde anlatır. sanırım kafamdaki jack london tanımı tam olarak bu.
yıldız gezgini'nde hapishanedeki koşulları ve mahkumların maruz kaldığı işkenceleri anlatırken okuyucuyu bambaşka yerlere götürür. martin eden'da toplumdaki sınıflaşmadan ve bunun getirdiği yozlaşmadan bahsederken bir yandan da tertemiz bir aşkı anlatır. beyaz diş ve vahşetin çağrısı gibi kitaplarında hayvanlar, özellikle köpekler ve vahşi doğa hakkında epey bilgili olduğu görülebilir.
romanlarının yanı sıra biyografi, toplumsal eleştiri, fantastik türde hikaye derlemeleri de vardır.
1916'da henüz 40 yaşındayken hayatını kaybetmiştir. ölümü hakkında çeşitli söylentiler olsa da -bir okuyucusu olarak bana- intihar fikri daha mümkün gibi görünüyor.
overland monthly'de yazdığı öyküler, sonradan atlantic monthly adlı başka bir dergi tarafından keşfedilmesini sağlamış, aldığı telif ücreti 120 dolara çıkmış, jack london'un yayınevlerinin menziline girmesi de bu şekilde olmuş. üç kuruşluk telif ücretini beğenmezlik etmeyip dokuz ay boyunca düzenli bir biçimde o dergiye yazmaya devam etmesi, dünya çapında bilinir bir yazar haline gelmesini sağladığı için çok takdir edilesi bir hareket olmuş bence. *
overland monthly'de yazdığı öykülerin bir araya getirildiği bir kitap da var: the son of the wolf. türkçeye kurt dölü ve kurdun oğlu adlarıyla çevrilmiş, tüm bu entry, cem yayınları tarafından basılan bir edisyonun sunusundan gelmekte.
devamını gör...
33'lük bira
33lük iki yudumda bitiyor. hiç tercih etmediğim biradır. kendimi zararda hissederim.
devamını gör...
babaların çocukları üzerindeki meyve ve atlet terörü
benim gibi babaların kaçınılmaz eylemi.
ben ona terörize değil de aşkı demeyi tercih ederim.bizim kuşak yoklukların kuşağı olduğu için meyve olayı aslında vericilikten kaynaklı. bir de iletişim aracı olan bir ritüel aslında. günümüzde ebeveynlerle bir arada yemek bile yemeyecekler çocuklar neredeyse.
atlet olayı bende de var. oğullarıma mutlaka giydirir, bellerine bile bakarım. ben de atletsiz bir şey giyemeyenlerdenim çünkü. çocuklar geceleri üşütünce altlarına kaçırıyorlar çünkü.
30 yaş üstüne laf eden köftehorlar, nereden bileceksiniz babanızın hangi kaygılarla sizi terörize ettiğini. gidin sarılın adama, iki meyvesini yiyin. yarın öbür gün gölgen yeterdi diye ağlarsınız.
ben ona terörize değil de aşkı demeyi tercih ederim.bizim kuşak yoklukların kuşağı olduğu için meyve olayı aslında vericilikten kaynaklı. bir de iletişim aracı olan bir ritüel aslında. günümüzde ebeveynlerle bir arada yemek bile yemeyecekler çocuklar neredeyse.
atlet olayı bende de var. oğullarıma mutlaka giydirir, bellerine bile bakarım. ben de atletsiz bir şey giyemeyenlerdenim çünkü. çocuklar geceleri üşütünce altlarına kaçırıyorlar çünkü.
30 yaş üstüne laf eden köftehorlar, nereden bileceksiniz babanızın hangi kaygılarla sizi terörize ettiğini. gidin sarılın adama, iki meyvesini yiyin. yarın öbür gün gölgen yeterdi diye ağlarsınız.
devamını gör...
öğrenci yurdunda kalmanın insana kazandırdıkları
diplomasi, sabır ve tartışma adabı*
devamını gör...
bir kadının kendine yapabileceği en iyi şey
hayata duygu değil kişi ve olay bazında bakarak gereksiz beklenti ve hayalkirikligina uğramamak.
devamını gör...
sevilen şiirin en vurucu dizeleri
aşk... bitti. soldu şiir.
büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden
daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım
ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde
aşk yalnız bir operadır, biliyordum.
m. mungan
büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden
daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım
ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde
aşk yalnız bir operadır, biliyordum.
m. mungan
devamını gör...
kuzuların sessizliği
anthony hopkins'in, goldberg variations eşliğinde elleri kanlı bir şekilde dikilirken rolünü resmen yaşadığı 1991 yapımı film.
devamını gör...
çok düşünen insanlara tavsiyeler
muhtemelen işe yaramayacak tavsiyelerdir. çok düşünen insanlar zaten bunun çözümünü de düşünmüşlerdir çoktan ama buna isteyince bir son veremiyorsunuz maalesef. o kafanın içindeki ses hiç susmuyor.
devamını gör...
geceye bir söz bırak
"hiçbir konuda taviz verme. ilk uzlaşma ,senin yıkımının başlangıcıdır." osho
devamını gör...
30 çocuğu olan padişah
21 yıllık saltanatında neredeyse hiç saraydan çıkmadığı rivayet edilir 3. murad'ın. e bide öyle düşününce 30 çokta fazla gelmiyor açıkçası. yine de maşallah diyelim. neo osmanlıcıların torunu olmasının şaşırtmayacağı padişahtır, enerjiktir.
devamını gör...
tazmanya canavarı
eskiden avusturalya ülkesinde de bulunurken nesli tükenmiş, artık sadece tazmanya'da vardır.
devamını gör...
sözlük yazarlarının favori normal sözlük yazarları
bi sammır quin olamadık anasını stym.. o kadar pp’mize de taç maç koyduk... şu an ağlıyorum gidip günlüğüme yazıcam.
devamını gör...
zartoşt
zartoşt bardağın sadece dolu tarafina bakmayan, iki yönlü yorum yapabilen, aslını inkar etmeyen ama ırkçı'da olmayan bir yazardır okurum, beğenirim.
her düşüncenin, her fikrin, terbiye ve karşılıklı saygı, içinde yazılmalı, konuşulmalı, tartışılmalı.
her düşüncenin, her fikrin, terbiye ve karşılıklı saygı, içinde yazılmalı, konuşulmalı, tartışılmalı.
devamını gör...
beyaz tenli kadınların cilt sorunları
sürekli kırmızı yanaklar, ağlayınca 100 metre geriden belli olan surat, kollarda bacaklarda morluklar...
devamını gör...
akıllı ve zeki olduğu halde fakir olan insan
bu dönem zeka ile bir yerlere gelemezsiniz. iyi bir eğitim ile yine istediğinizi elde etme şansınız yok. ayrıca maymunlara işaret dili öğretilen bir dünya hiç kimseyi iyi eğitimli diye zeki biri yapmıyor. ya da dünya üzerinde en zeki insanlar mutlaka çok büyük başarılara imza atmadı. kendini eve kapatan ve ortaya çıkmayan dahiler var.
bi ara evi hamam böcekleri bastı. böcekleri deney amaclı kullandım hemen ziyan olmasınlar diye. davranışlarını inceledim. bunun yanında hayvan saldırısına uğrayan böceklerin uzuvları ile bağlantılı değişen davranışları üzerine notlar aldım. su ve benzeri tehlikelere karşı yine çözüm yolu üretebiliyorlar mı anlamaya çalıştım. cevremde çoğu kişi sanki böcekleri bıçaklıyormuşum gibi ders vermeye başladı bana. böceklere hiçbir şekilde fiziksel zarar vermediğim halde bir ilaç ile hiç acimadan ilk günden zehirleyecek insanlar benimle etik üzerine tartışmaya girdi. bir böceği öldürmek ile onu doğal yaşamında takip etmek arasında farkı anlamayan bir topluluğun içinde başarılı olmak ne demektir?
bunu tartışmak gerek.
şu an çiçeklere nas suresi okuyarak onların enerjilerini bilmem ne yaparak haber olan gençlerin gelecekte doğacak çocuklarının a ve b nedenli ölümlerini engelleyebilecek projelere sahibim. bunun yanında "etkili din eğitiminde türk müziğine verilen duygusal tepki üzerine" inceleme yaparak 1 milyon burs alan o arkadaşın çocuğu otizmli doğarsa eğer, otizmli çocukları çalışma hayatına kazandıracak bir başka projem 24 sayfa hazır bekliyor. gelebilecek en ufak soruya bile cevap verebiliyor o proje. hayata geçerse çok fazla sirketin bu farkındalık çalışmasına destek olacağı ayrıca şimdiden kesin.
devletin her çocuk için verdiği parayı istediği için otizmli çocukların eğitimi ile ilgilenen bir arkadaşıma projeden bahsettim, uçmuşsun dedi. otizmlilerin çalışma hayatına kazandırılmasının mümkün olmadığını söyledi. yıllardır otizmliler ile ilgilendiğini söyleyerek projeyi kendi kafasında bir anda bitirdi.
anlatmak istediğim şeyi çoğu insan anladı. anlamayanlar mutlaka olmuştur. sorun değil. siyasi bir eleştiri içine girmek istemediğim gibi şimdiye kadar hiçbir çalışmam için tek adim atmadığımı belirteyim. ben çiçeklere nas süresi dinleten ya da din eğitiminde türk müziğine verilen tepkiyi inceleyen bu gençlere verilen bursları izlemeye devam edeceğim. bu insanlar haber yapıldığı için izliyorum zaten. bu topraklarda ne zaman din değil de çocuklar değer görür o zaman başarılı olmak için adım atarım ancak şunu yine tartışmaya açmak istiyorum.
başarılı olmak ne demektir? din eğitiminde türk müziğine inceleme yapıp milyonluk burs alan o genç arkadaş benden daha mı başarılı yoksa benden daha mı iyi sömürüyor dini? ya da bu arkadaşların bizden daha zengin olması bizden daha akıllı olduklarını mı gösteriyor yoksa dini mi iyi sömürüyorlar?
evet..
bi ara evi hamam böcekleri bastı. böcekleri deney amaclı kullandım hemen ziyan olmasınlar diye. davranışlarını inceledim. bunun yanında hayvan saldırısına uğrayan böceklerin uzuvları ile bağlantılı değişen davranışları üzerine notlar aldım. su ve benzeri tehlikelere karşı yine çözüm yolu üretebiliyorlar mı anlamaya çalıştım. cevremde çoğu kişi sanki böcekleri bıçaklıyormuşum gibi ders vermeye başladı bana. böceklere hiçbir şekilde fiziksel zarar vermediğim halde bir ilaç ile hiç acimadan ilk günden zehirleyecek insanlar benimle etik üzerine tartışmaya girdi. bir böceği öldürmek ile onu doğal yaşamında takip etmek arasında farkı anlamayan bir topluluğun içinde başarılı olmak ne demektir?
bunu tartışmak gerek.
şu an çiçeklere nas suresi okuyarak onların enerjilerini bilmem ne yaparak haber olan gençlerin gelecekte doğacak çocuklarının a ve b nedenli ölümlerini engelleyebilecek projelere sahibim. bunun yanında "etkili din eğitiminde türk müziğine verilen duygusal tepki üzerine" inceleme yaparak 1 milyon burs alan o arkadaşın çocuğu otizmli doğarsa eğer, otizmli çocukları çalışma hayatına kazandıracak bir başka projem 24 sayfa hazır bekliyor. gelebilecek en ufak soruya bile cevap verebiliyor o proje. hayata geçerse çok fazla sirketin bu farkındalık çalışmasına destek olacağı ayrıca şimdiden kesin.
devletin her çocuk için verdiği parayı istediği için otizmli çocukların eğitimi ile ilgilenen bir arkadaşıma projeden bahsettim, uçmuşsun dedi. otizmlilerin çalışma hayatına kazandırılmasının mümkün olmadığını söyledi. yıllardır otizmliler ile ilgilendiğini söyleyerek projeyi kendi kafasında bir anda bitirdi.
anlatmak istediğim şeyi çoğu insan anladı. anlamayanlar mutlaka olmuştur. sorun değil. siyasi bir eleştiri içine girmek istemediğim gibi şimdiye kadar hiçbir çalışmam için tek adim atmadığımı belirteyim. ben çiçeklere nas süresi dinleten ya da din eğitiminde türk müziğine verilen tepkiyi inceleyen bu gençlere verilen bursları izlemeye devam edeceğim. bu insanlar haber yapıldığı için izliyorum zaten. bu topraklarda ne zaman din değil de çocuklar değer görür o zaman başarılı olmak için adım atarım ancak şunu yine tartışmaya açmak istiyorum.
başarılı olmak ne demektir? din eğitiminde türk müziğine inceleme yapıp milyonluk burs alan o genç arkadaş benden daha mı başarılı yoksa benden daha mı iyi sömürüyor dini? ya da bu arkadaşların bizden daha zengin olması bizden daha akıllı olduklarını mı gösteriyor yoksa dini mi iyi sömürüyorlar?
evet..
devamını gör...
kendine bir soru sor
herkesi kendin gibi sanmayı ne zaman bırakacaksın?
devamını gör...
viskiyi sek içmemek
en iyisi viski içmemek hatta komple alkol ürünü tüketmemek dediğim başlık.
devamını gör...
15 aydır kuaföre gitmeyen kadın
sanırım aşağı yukarı 15 aydır gitmeyen, benim bu kadın. bu hafta bu ölüm orucunu saçımı kestirerek bozacağım. yetti artık, daraldım. yoksa dayanamıycam makineye vurucam. bunu yaşamak istemiyorum.
devamını gör...