madalyasız yazarların boş beleş tipler olması
ben boş beleş bir yazar olarak bir kaç kelam etmek isterim.
öncelikle madalyam yok, sebebi küfürsüz az tanımım olması , kitap, film ve müzik kategorilerinde tanım yazmamam. madalyam olsun minicik ama minicik bile istemiyorum çünkü bana birinin o çirkin kurdeleyi takması için çok çok çok kalifiyeli bir insanın ya da bir toplumun takması gerekiyor. bakıyorum takanlara... maalesef. olmadı. aynı seviyedeyiz en iyi ihtimalle. hiç onore olmam. sıfır. eksi yönleri bile var hatta. birinin bana 'aferin' demesini kabul etmiş oluyorum. ki hiç sevmem karşımda ki usta, uzman vs değilse* laf biraz 'sen kimsin ki bana madalya takıyorsuna' geldi ama öylede değil tam. anladınız işte. bir de sözlüğün açık yürekli yazarlar kontenjanında bulunduğum için rahatlıkla dile getirebilirim sanırım bunu. tam sıkıcı yazarlar turnusolu olmadı mı bu ya ahdajhsdhj. içlerinde süper insanlar ve gerçekten kaliteli yazarlar var lakin biraz sıkıcı şeyler gibi işte. eleştiri değil bu, benlik değil sadece.
bir gün es kaza bir kurdelecik konarsa tanımıma, rica ederim modlardan kaldırması için, tanımımı yok etmeye kadar gider bu iş. yada editlerim, küfür falan eklerim. çirkinleşirim hemen.
ama sözlüğe madalya olayının gelmesini olumlu buluyorum. resmen sözlük yönetiminin yazarlara 'siz biraz salak kaldınız, kendi beğendiğiniz tanımlar salak saçma. ne okuyup, ne yazdığınız belli değil. en iyisi bizim seçtiklerimizi okuyun, oylayın. ' deme şekline bayıldımmmmm.. en çok beğenilen girdilere gidin bakın. sözlük değil panayır ya adajdajdjah. ha bir de hevesli arkadaşlara motivasyon sağlar tabi. ''madalyaaaaa madallyaaaaaaaaaaaa. daha çok yazmalıyımmmm. daha çok madalyaaa kazanmalıyımmmm. en çok bende olmalıı... yyazz yazzzz.'' ahdahsdha. kıyak iş. like.
öncelikle madalyam yok, sebebi küfürsüz az tanımım olması , kitap, film ve müzik kategorilerinde tanım yazmamam. madalyam olsun minicik ama minicik bile istemiyorum çünkü bana birinin o çirkin kurdeleyi takması için çok çok çok kalifiyeli bir insanın ya da bir toplumun takması gerekiyor. bakıyorum takanlara... maalesef. olmadı. aynı seviyedeyiz en iyi ihtimalle. hiç onore olmam. sıfır. eksi yönleri bile var hatta. birinin bana 'aferin' demesini kabul etmiş oluyorum. ki hiç sevmem karşımda ki usta, uzman vs değilse* laf biraz 'sen kimsin ki bana madalya takıyorsuna' geldi ama öylede değil tam. anladınız işte. bir de sözlüğün açık yürekli yazarlar kontenjanında bulunduğum için rahatlıkla dile getirebilirim sanırım bunu. tam sıkıcı yazarlar turnusolu olmadı mı bu ya ahdajhsdhj. içlerinde süper insanlar ve gerçekten kaliteli yazarlar var lakin biraz sıkıcı şeyler gibi işte. eleştiri değil bu, benlik değil sadece.
bir gün es kaza bir kurdelecik konarsa tanımıma, rica ederim modlardan kaldırması için, tanımımı yok etmeye kadar gider bu iş. yada editlerim, küfür falan eklerim. çirkinleşirim hemen.
ama sözlüğe madalya olayının gelmesini olumlu buluyorum. resmen sözlük yönetiminin yazarlara 'siz biraz salak kaldınız, kendi beğendiğiniz tanımlar salak saçma. ne okuyup, ne yazdığınız belli değil. en iyisi bizim seçtiklerimizi okuyun, oylayın. ' deme şekline bayıldımmmmm.. en çok beğenilen girdilere gidin bakın. sözlük değil panayır ya adajdajdjah. ha bir de hevesli arkadaşlara motivasyon sağlar tabi. ''madalyaaaaa madallyaaaaaaaaaaaa. daha çok yazmalıyımmmm. daha çok madalyaaa kazanmalıyımmmm. en çok bende olmalıı... yyazz yazzzz.'' ahdahsdha. kıyak iş. like.
devamını gör...
here comes the rain again
bir dönem ergenlerinin marşıdır.
devamını gör...
aşk ve gurur
jane austen'in sayısız defa beyaz perdeye ve televizyon ekranlarına uyarlanmış kült romanı. kitabın temel konusu aşk olsa da ön planda yer alan aşk hikayesinin arkasında ingiliz toplumunun yaşantısına dair yönelen ince dokundurmalar mevcut. austen'ın roman boyunca sahici bir dil kullanması ve olayların yalın bir üslupla aktarımı yıllar geçse de eserin etkinliğinden bir şey kaybetmemesine sebep olmuş. başroldeki elizabeth benneth oldukça etkileyici bir karakterdi benim için. zekası, hazırcevaplığı, zaman zaman kabaran eğlenceli ve muzip tavırları hoşuma gitti. bir diğer başrolümüz darcy ise elizabeth ile zıt bir kutupta yer alıyor. kibirli, egoist ve kendi sınıfından olmayanlara karşı hodbin bir insan görüntüsünde olan kahramanımızın kabuğunun altında şefkatli ve yardımsever bir adam olduğunu sonradan öğreniyoruz. genel anlamda sınıf farkı ve karakterlerin çatışması üzerinden işlenen bir aşk öyküsü denilebilir roman için. wickham, collins gibi başarılı ve renkli yan karakterler de mevcut romanda. benim için en etkileyici kısım mrs.gardiner'in elizabeth'e darcy hakkında her şeyi açıklayan ve onun özünde nasıl bir insan olduğunu açığa çıkaran mektubu olmuştu.
devamını gör...
ayasofya
nika ayaklanmalarinda sehrin buyuk bir kismi ile beraber ikinci ayasofya da yanmisti. nika ayaklanmalari bastirildiktan sonra basileus justinianus yani bir ayasofya'nin insaasi icin ise koyuldu. bu yeni ayasofya, onceki iki ayasofya gibi olmayacakti. justinianus'un restauratio imperii, roman imparatorlugu'nun restorasyonu projesinin ihtisamina yakisacak, yeni roma'nin baskentinin sembolu olacak bir ayasofya olacakti.
justinianus, yeni ayasofya'nin tasarimi icin iki tane matematikciyi gorevlendirdi: trallesli anthemios ve miletuslu isidoros. ayasofya'nin insaasi 5 yil surdu ve 537'de tamamlandi. justinianus, o zamana kadar gorulmus en buyuk kilise ve en buyuk kubbeyi 5 yilda insaa etmeyi basarmisti. (bkz: justinianus)
ayasofya'nun oncellikle cok ciddi bir kubbe sikintisi var. ilk yapildiginda, kubbe sacma derecede buyuk. zaten kubbe iki veya uc defa cokuyor. en son, mimar sinan'in yerlestirdigi dis desteklerden sonra daha saglam bir hale geliyor ve 16. yuzyildan sonra bir daha cokmuyor.
bu kadar kudretli bir yapi tabii ki gorenleri etkiliyor. gec antik mimarinin en son buyuk eseri ve bizans mimarisinin ilk buyuk eseri olarak kabul ediliyor ayasofya. bati hristiyan dunyasi da, dogu hristiyan dunyasi da, islam dunyasi da ayasofya'dan cok ciddi sekilde esinleniyor. ayasofya'nin yeri, klasik osmali mimarisinde cok onemli. kubbe yapisi, neredeyse her zaman ayasofya'dan esinlenerek tasarlaniyor ve ayasofya'nin kubbesini gecmek bir obsesyon haline geliyor.
ayasofya'nin mozaikleri konusu sanildigindan cok farkli aslina bakarsaniz. ayasofya ilk insaa edildiginde tabii ki mozaikler var. ancak 9. yuzyildaki ikonoklazm akimiyla mozaikler sokuluyor. ıkonoklazmin, bizans kraliyetindeki etkisini kaybetmesiyle 10. yuzyilda yeni mozaikler yaptiriliyor ve bu mozaiklerin orijinallerinden daha etkileyici oldugu iddia ediliyor. 4. hacli seferlerinde, 1204'te istanbul latinler tarafindan yagmalandiginda, cahil ve vandal haclilar mozaiklerin bazi parcalarini caliyorlar. (bkz: dördüncü haçlı seferi) bundan sonra mozaiklere pek dokunulmuyor aslina bakarsaniz.
1453'de, fatih sultan mehmet ayasofya'yi camiye cevirdikten sonra mozaiklere dokunmuyor. ustlerini de kapatmiyor. hristiyanlar ayasofya'yi kullanmaya da devam ediyorlar bir taraftan. cami olsa bile. (fatih kafirmis gorunuse bakilirsa?). mozaiklerin ustu, ilk kez 18.inci yuzyilda siva ile kapatiliyor. sonra, 19. yuzyilda mozaiklerin ustunun tekrar acilmasi icin calismalar oluyor. (yanlis hatirlamiyorsam abdulmecit bir takim calismalarda bulunuyor). ancak ustu acilan kisimlar, cemaat tarafindan yagmalandigi icin calismalar duruyor.
ayasofya'yi bu kadar essiz kilan bir suru ozelligi var: bizans mimarisi, outlier kubbesi, dort farkli din tarafindan kullanilmasi (hellenik paganizm, ortodoks ve katolikler, sunni islam), vs. ancak benim ozellikle parmak basmak istedigim bir nokta var: ayasofya, dogu ile batinin en basarili sentezlerinden biri ve bundan mutevellit, istanbul'u cok iyi yansitiyor. bizans imparatorlugu, bir avrupa imparatorlugu degil. bizans, osmanli gibi dogu ve bati arasinda sikisip kalmis, medeniyetler arasi bir gecis haline gelmis bir imparatorluk. osmanli da boyle. ayasofya'nin icine girdiginiz de ise gordugunuz tek sey bizans eseri degil, osmanli doneminde eklenmis bir suru sey. ayasofya, bizans ve osmanli'nin kusursuz bir sentezi, ki bu iki imparatorluk da dogu ve batinin bir sentezi.
bundan mutevellit, ayasofya'nin muze olmasi cami olmasindan daha uygun. ayasofya, dinler uzeri, kulturler uzeri bir eser. ayasofya, sadece bir dinin, bir kulturun basarisi degil. ayasofya, bir karisim, dinlerin ve kulturlerin uzerinde bir sembol. ayasofya, butun insanligin eseri.
justinianus, yeni ayasofya'nin tasarimi icin iki tane matematikciyi gorevlendirdi: trallesli anthemios ve miletuslu isidoros. ayasofya'nin insaasi 5 yil surdu ve 537'de tamamlandi. justinianus, o zamana kadar gorulmus en buyuk kilise ve en buyuk kubbeyi 5 yilda insaa etmeyi basarmisti. (bkz: justinianus)
ayasofya'nun oncellikle cok ciddi bir kubbe sikintisi var. ilk yapildiginda, kubbe sacma derecede buyuk. zaten kubbe iki veya uc defa cokuyor. en son, mimar sinan'in yerlestirdigi dis desteklerden sonra daha saglam bir hale geliyor ve 16. yuzyildan sonra bir daha cokmuyor.
bu kadar kudretli bir yapi tabii ki gorenleri etkiliyor. gec antik mimarinin en son buyuk eseri ve bizans mimarisinin ilk buyuk eseri olarak kabul ediliyor ayasofya. bati hristiyan dunyasi da, dogu hristiyan dunyasi da, islam dunyasi da ayasofya'dan cok ciddi sekilde esinleniyor. ayasofya'nin yeri, klasik osmali mimarisinde cok onemli. kubbe yapisi, neredeyse her zaman ayasofya'dan esinlenerek tasarlaniyor ve ayasofya'nin kubbesini gecmek bir obsesyon haline geliyor.
ayasofya'nin mozaikleri konusu sanildigindan cok farkli aslina bakarsaniz. ayasofya ilk insaa edildiginde tabii ki mozaikler var. ancak 9. yuzyildaki ikonoklazm akimiyla mozaikler sokuluyor. ıkonoklazmin, bizans kraliyetindeki etkisini kaybetmesiyle 10. yuzyilda yeni mozaikler yaptiriliyor ve bu mozaiklerin orijinallerinden daha etkileyici oldugu iddia ediliyor. 4. hacli seferlerinde, 1204'te istanbul latinler tarafindan yagmalandiginda, cahil ve vandal haclilar mozaiklerin bazi parcalarini caliyorlar. (bkz: dördüncü haçlı seferi) bundan sonra mozaiklere pek dokunulmuyor aslina bakarsaniz.
1453'de, fatih sultan mehmet ayasofya'yi camiye cevirdikten sonra mozaiklere dokunmuyor. ustlerini de kapatmiyor. hristiyanlar ayasofya'yi kullanmaya da devam ediyorlar bir taraftan. cami olsa bile. (fatih kafirmis gorunuse bakilirsa?). mozaiklerin ustu, ilk kez 18.inci yuzyilda siva ile kapatiliyor. sonra, 19. yuzyilda mozaiklerin ustunun tekrar acilmasi icin calismalar oluyor. (yanlis hatirlamiyorsam abdulmecit bir takim calismalarda bulunuyor). ancak ustu acilan kisimlar, cemaat tarafindan yagmalandigi icin calismalar duruyor.
ayasofya'yi bu kadar essiz kilan bir suru ozelligi var: bizans mimarisi, outlier kubbesi, dort farkli din tarafindan kullanilmasi (hellenik paganizm, ortodoks ve katolikler, sunni islam), vs. ancak benim ozellikle parmak basmak istedigim bir nokta var: ayasofya, dogu ile batinin en basarili sentezlerinden biri ve bundan mutevellit, istanbul'u cok iyi yansitiyor. bizans imparatorlugu, bir avrupa imparatorlugu degil. bizans, osmanli gibi dogu ve bati arasinda sikisip kalmis, medeniyetler arasi bir gecis haline gelmis bir imparatorluk. osmanli da boyle. ayasofya'nin icine girdiginiz de ise gordugunuz tek sey bizans eseri degil, osmanli doneminde eklenmis bir suru sey. ayasofya, bizans ve osmanli'nin kusursuz bir sentezi, ki bu iki imparatorluk da dogu ve batinin bir sentezi.
bundan mutevellit, ayasofya'nin muze olmasi cami olmasindan daha uygun. ayasofya, dinler uzeri, kulturler uzeri bir eser. ayasofya, sadece bir dinin, bir kulturun basarisi degil. ayasofya, bir karisim, dinlerin ve kulturlerin uzerinde bir sembol. ayasofya, butun insanligin eseri.
devamını gör...
twitter'ın bahçeli'nin paylaşımlarına kısıtlama getirmesi
twitter'da istedikleri gibi at koşturamayacaklarını anlamadılar.
devamını gör...
ölüm
her şiirimde ve kitabımda net bir şekilde üstüne düştüğüm çözülemeyen büyü. not korkuyorum ve daha 18 yaşındayım aklımdan atamıyorum.
devamını gör...
geceye bir not bırak
bu gece dünyaya sığamıyorum. sorun gece de mi, dünya da mı, ben de mi ne dersiniz sevgili suserlar?
devamını gör...
kalp ritmini hızlandıran şeyler
hocanın gönüllü bulamayıp listeden seçiyorum dediği an.
devamını gör...
umut sarıkaya tipi mutsuzluk tanımları
esenler otogarı tuvaletinde yere düşmek.
devamını gör...
denemeler
montaigne'nin çeşitli konularda görüşlerini yazdığı,aynı zamanda kendisini anlattığı kitap. yakınlarının kendisini daha iyi tanımaları için yazdığını söyler kitabı. en baştan belirtir bu kitapta yalan dolan yok diye,kendisini terbiyenin müsaade ettiği sınırlar içirisinde açıkça anlattığını söyler. hem kendi anıları hem de tarihten olaylar var kitapta ve çok güzel alıntılar var. kitabı okurken montaigne ile sohbet ediyormuşum gibi hissettim ben.
devamını gör...
iran’ın ölü kadını idam etmesi
inançsız birisi değilim lakin din gerçekten bazı toplumların afyonudur. bu ne cehalet dedirten idam.
edit : istiklal mahkemelerine laf vurup bunla bir tutmaya çalışan terörörleri başka başlıklara alalım.
edit : istiklal mahkemelerine laf vurup bunla bir tutmaya çalışan terörörleri başka başlıklara alalım.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
peçete kutusu ve depresyon battaniyem yanımda, hazır bir şekilde beklediğimiz yayın. umarım, itinayla ciğerimizi sökecektir.
devamını gör...
geceye bir hayat dersi bırak
kendini iyi hissetmediğin yerde durma. hiçbir şey yapmak zorunda değilsin.
devamını gör...
küsülen kişinin olayın hiç farkına varmaması
devamını gör...
insanların size baktığında gördükleri
bunu görene sormak lazım, görülene deĝil.
devamını gör...
hatalı başlık açan yazarları uyarmak
tatlı bir dille yapıldığı sürece harika olan harekettir bence. yazım hatalarını da düzelttiğim oluyor bazen, biri beni düzelttiğinde de çok mutlu oluyorum. sözlüğe önem verdiğimizin göstergesidir.
devamını gör...
hüsnükuruntu
hüsnü kuruntu; trt de 1983 yılından 2002 yılına kadar gösterilmiş, kuruntu ailesi adlı dizide gazanfer özcan’ ın canlandırdığı kurgusal karakterin ismi.
devamını gör...
modern insanın en büyük problemi
uyum. insanlar 2000 lerden sonra, maddi-manevi, akli-fiziki, fikri-vicdani, o kadar çok kulvara ayrıldı ki, ( kesinlikle bu bir sorun değil, farklılık, çeşitlilik her zaman iyidir, aklın varlığının kanıtıdır ) bazen aynı çatıyı paylaştığı ailesi, dostları, yakın çevresiyle dahi, keskin ayrılıklara düşebiliyor. ama sorun şu ki, bu durum son yıllarda akılalmaz boyutlarda; biten evlilikler, dağılan dostluklar, ilişki kesilen çevreler ve nihayetinde, insanın kayıtsız yalnızlığına evrilmesi. ve bu gerçekten büyük bir problem. biraz fedakarlıkla, uyum sağlanabilir. farklılıklar dengelenebilir.
devamını gör...

