vallaha son zamanlarda kendisine çok fazla katılıyorum ölecek miyim neyim.(bkz: swh)
devamını gör...

şu anki verilere göre ülkemizde altı yüz bin alzheimer vakası varmış ve bunların da üçte ikisi de kadınmış.

bu hastalardan birini de eypio’nun klibinde görüyoruz. #974797

veriler için şurdan
devamını gör...

bu birazda imkanların uygun olması ve çevre faktöründen kaynaklanan bir yatırım olmuş. çok yerinde bir yatırım aynı zamanda.

şehir de yaşayan, hayvancılıkla uğraşmayan memur çocuğu buzağı alsaydı haber değeri daha da artardı.
devamını gör...

türk erkeklerinin; görmemişlikten, güzelliklerine ve rahatlıklarına vuruldukları rus kadınlarının türk kadınlarıyla kıyaslandığı giridir. türk kadınlarından beklediklerini rus kadınlarından beklemedikleri için, zaten varolan yabancı hayranlıkları pik yapar. kendi içlerinde tutsalar bu hayranlığı sorun yok ama sürekli ifade ettikleri için tipik rus kadınları da kendilerini türk kadınlarından üstün görüyorlar.
izlediğim yemek programındaki rus kadın, genç türk kadını kendisini kıskanmakla itham etti. yemek programı orası. balık dudakları, pörtlek renkli gözleri, uzun sarı postişiyle anlamsızlaştırdığı yüzündeki alaycı gülümsemeyle, kıskanmasının son derece doğal ve beklenilen bir şey olduğunu söyledi. terbiyesizliğin dik alası. neyse, demem o ki bu durum; bu kadının cüretkarlığı ve küstahlığı, ağzı açık ayran budalası türk erkeklerinin eseridir.
devamını gör...

mecbur kalınca annem ve ben.

babam döneminin iyi kazanan mimarlarından biriydi ama elinden hiçbir iş gelmezdi. parası neyse vereyim de yapsınlar kafasında bir adamdı daha çok. ona ver gezmeyi, ver tozmayı, ver alkolü eğlenceyi... tamirat falan hak getire! beceremezdi.
oysa dedem, ilkokula bile gitmediği halde elektrikli aletlere karşı olan merakı sayesinde kendince ufak icatlar yapan biriydi. bayılırdım onun olmadık yerlere monte ettiği lambalara, yattığı yerden kalkmadan radyoyu açıp kapatabilmek için yaptığı bir çeşit uzaktan kumanda olan düğmeye...

babam vefat edince bütün iş annemin başına düştü tabii. sağlığında yiyip içip eğlenmekten dolayı yapmadığı yatırımlar, almadığı evler gibi birtakım eksiklerimiz ve hatta son yıllarda ettiği iflas nedeniyle maddi durumumuz pek parlak değildi. o yüzden "parası neyse vereyim de yapsınlar" mottosu bizlik bir şey olamadı hiçbir zaman.

annem yeri geldi, aldı eline tornavidayı çamaşır makinesini, kombiyi tamir etti. yeri geldi banyonun, tuvaletin menfezini kendisi değiştirdi. yeri geldi duvarlara köşebent çekti. ben de anneme çektim o konuda. ihtiyaç oldu mu aldım elime fırçayı, ruloyu, tüm evi, mutfak dolaplarını boyadım, tamir ettim. yeri geldi testereyle dolapları kesip biçip istediğim ebata soktum, yeri geldi bilgisayarların formatını, fan temizliğini ben yaptım.

hani şu meşhur kutu vardır ya; erkeklerin ömür boyu sakladığı kutu... hah işte o kutudan bende de var. içi matkap, kablolar, havya, tornavida seti ve bağırsakları tarafımdan sökülerek dışarıya dökülmüş bir sürü elektronik aletle dolu. neden? çünkü kendi başının çaresine bakabilmek bunu gerektirir.

var tabii bilgimizin, gücümüzün yetmediği yerler ama bir şekilde üstesinden geliyoruz işte tamirciyle falan. arada olur o kadar, değil mi?
devamını gör...

genellikle oyuncu, sporcu, iş insanı gibi maddi imkanları gayet iyi olan insanlardır bu tipler.
devamını gör...

izmir için tekrar deprem ihtimalinin yüksek olduğuna dair ara ara haberler, profesörlerin adıyla birlikte açıklamaları çıkıyor karşıma. bu sebeple her gece tedirgin uyuyorum. gerçekten yavaş yavaş ölüm düşüncesi daha da ağırlaşıyor içimde. bu endişeme engel olamıyorum. her ne kadar çok sevdiğim bir hayatım olmasa da ilginç şekilde yaşamak istiyorum.
devamını gör...

herkes bi komiklik peşinde. hadi yapamazsın anlarım. bazen ben de denerim bişeyler.
ama mizah yapıcam diye uzun uzun tanımlar, saçma sapan troll denemeleri nedir yahu!
bi de bu denemeler prim yapıyor.
sözlükte komik bulduğum az sayıda yazar var, onlar da kıvrak zekaları ve samimi üsluplarıyla bunu yapıyor.
oturup da ulan ne yazsam da komik bişeyler olsa demiyorlar.
yanisi kasmayın bu kadar...
devamını gör...

suç neticesinde elde edilmiş bir malı almak ve kullanmak, o suça ortak olmayı ifade ettiğinden ötürü cevabının asgari düzeyde bir ahlaki anlayışı olan herkes için "hayır" olması gereken soru.
devamını gör...

bu iki sıfat çoğu kez yanlış kullanılır. ölmüş müslüman, merhum diye anılır. müteveffa ise ölmüş gayrimüslümler için kullanılan bir tanımdır. hatta, ölen kişi daha ünlü ve zengin ise sanki daha iyi tanımlama gibi müteveffa kelimesini kullanıyorlar.
devamını gör...

yaptığım sapıkça eylem. kim nerede ne yapıyor izliyorum.*

yalnız aranızdan bazı hınzırlar gizli gezinmeyi almış.*
devamını gör...

-kadına şiddet
-zam
-işsizlik
devamını gör...

cipsten çıkanlar sayılıyor mu?
devamını gör...

ben ekonomi ve iş kolu konuşup fikir alışverişi yapabileceğimiz bir kulüp kurmak istiyorum. buradan yetkililere duyurulur.
devamını gör...

kıbrıs'ta 1 ağustos 1958'de eoka terör örgütüyle mücadele için türk mukavemet teşkilatı (tmt) kurulmuştur. bu teşkilatın üyesi olan topçu kıdemli üsteğmen oğuz kalelioğlu, 1 eylül 1973'de kıbrıs türklerinin can ve mal güvenliğini sağlamak ve mağusa kalesini kaybetmemek için kıbrıs'a gönderildi. oğuz kalelioğlu mağusa namık kemal lisesi'nde tarih öğretmeni sadi bey olarak işe başladı. o görevine başladığı zaman tüm şartlar kıbrıslılara, kıbrıs türklerine karşıydı ama o kıbrıs türklerinin özgür yaşaması için mücadele etti. 20 temmuz 1974 günü başlayarak 252 kişiden oluşan mücahitleriyle ve mağusa halkıyla mağusa kalesini 8 bin kişilik rum ve yunan kuvvetlerinden kıbrıs barış kuvvetleri gelene kadar bir ay boyunca askerlerini kaybetmek, yangınlar çıkması ve aç susuz kalmak pahasına savundu. mağusa limanını ele geçirerek düşmana büyük darbe vurdu. mağusa'ya gazi ünvanın verilmesine nedeni olan direniş budur. türk mukavemet teşkilatı 1 ağustos 1976 tarihinde kıbrıs türk güvenlik kuvvetleri komutanlığı ismini aldı. o zaman olduğu gibi günümüzde de kıbrıs'ı koruyan askerlere mücahit denir aynı bizim askerlerimize mehmetçik dememiz gibi.
devamını gör...

ancak çok aşık olunduğunda ya da derin bir cinsel uyum içerisinde süren bir ilişki esnasında taraflardan birinin duyularının yok olmasına verilen isimdir. değilse de öyle olmalıdır. ben bu tanımda öyle kabul edilmesi için elimden geleni yapacağım. çünkü hem bunu, bu ibareye yeraltı sakinleri kitabında rast geldiğim jack kerouac’a borçluyum hem de bu konuda benim de fikirlerim olduğunun bilinmesini istiyorum.

genelde duyuların kararması birbirine çok düşkün çiftler arasında görünür. bu ifadeye göre aşk o kadar büyük bir hale gelir ki taraflardan biri aşık olduğu kişinin gözleri ile görmeye, kulakları ile duymaya, elleriyle hissetmeye, burnuyla koku almaya ve bütün hislerini onun varlığıyla hissetmeye başlar.

cinsel doyum esnasında da aynı duyu birleşmesi yaşanabilir. orgazm anında taraflardan biri kendi duyularını kaybedip kendini tamamen karşısındaki insanın bedenine emanet edebilir ve bu anda sadece fiziksel olarak değil ruhsal ve zihinsel olarak da iki beden birleşmiş olur.

eğer bu duyu kararması aynı anda iki tarafta da yaşanırsa -ki bu çok da olası bir durum değildir- o zaman ruh ve ten uyumunun zirvesine ulaşılmış demektir ve bu çifte aşk ve cinsellik konularında karada ölüm yoktur.

duyularınızın kararmasına en içten duygularımla diliyorum.
devamını gör...

bir tom tykwer filmidir.

hayatımızdaki küçük tercihlerin neden olduğu paralel evren hikayelerinden biridir ve belki de ne güzel örnekleri arasında sayabiliriz.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

keyifle kahvemi içerken yazdığım bu tanım içerisinde söyleyebilirim ki muhteşem bir filmdir. lola’nın sevgilisini kurtarmak için 20 dakikada bulması gereken 100.000 marka ulaşma çabasını anlatır...

hayatımızdaki küçük tercihlerin neden olduğu paralel evren hikayelerinden biridir ve belki de ne güzel örnekleri arasında sayabiliriz.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bu tanımı yazarken her zamanki dikkatsizliğin sonucu üst paragrafta bahsettiğim kahveden sadece bir yudum içebildim. kahveyi boylu boyunca masaya boca etmeyi başardığım için kendime kızmakla meşgulüm şu an. filme gelirsek filmde lola isimli bir kızın torbacı erkek arkadaşını kurtarmak için saçmasapan aksiyonlara girip yirmi dakika içinde 100.000 alman markın bulmak için girdiği amansız ve gereksiz mücadele anlatılmakta. daha iyi örneklerini izleyebileceğiniz bir film olduğunu söyleyebilirim...

hayatımızdaki küçük tercihlerin neden olduğu paralel evren hikayelerinden biridir ve belki de ne güzel örnekleri arasında sayabiliriz.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

çok sevimli bir garson kız gelip döktüğüm kahveyi temizledi. bence yüzünde içten ve tatlı bir gülümseme de vardı. ayrıca kitabım kahveye bulaşmadığı için de çok şanslı olduğumu düşünüyorum. filmimizle ilgili ise şunu söyleyebilirim: konu oldukça ilgi çekici, ayrıca renk kullanımı ve müzik filmi bambaşka bir boyuta taşımış. hikayemiz ise lola isimli bir kızın 20 dakika içinde 100.000 mark bularak erkek arkadaşını kurtarma çabasını merkeze almış...

her neyse, izlenmeye değer.
devamını gör...

şarkıları eşsiz ve muhteşem yorumlayan insan, onun söylediği bir şarkıyı başkasından dinlemek tahammülümüzü yitirmenize sebep olur.
devamını gör...

keşke insanlar bu tarz konularda fikirlerini daha sık beyan etseler ve yüksek sesle sürekli dile getirseler de biz de takıldığımız, arkadaş/sevgili olduğumuz tiplerin dişimizdeki maydanoza bakarak bizi yargılayan bir az gelişmiş insan modeli olduğunu hemen anlayıp ilişkimizi kesebilsek.
devamını gör...

yazar arkadaşımızın bir tanesini öldürmekten zevk mi alıyorsunuz diye sormuş.

aramızda seri katil mi var? sözlük diye geldik, mapushane mi çıktı?
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim