ailenin ne kadar inkar etse de evlat ayrımı yapması
bazısını ilk evlat diye, bazısını tekne kazıntısı... kimi kız diye, kimiyse erkek evlat olduğu için daha çok sevilir.
kimse inkâr etmesin.
kimse inkâr etmesin.
devamını gör...
insanın anlam arayışı
''yüz binlerce insan, adı hayatta anlam bulma arayışına ilişkin bir şeyler vadeden bir kitabı alıyorsa, bu sorunu saç diplerine kadar hissediyor demektir.'' (s.13)
normal sözlük kitap edebiyat kulübü ile 2022 yılında toplantısını gerçekleştirdiğimiz ilk kitap.
bu kitap yaşanmışlığın eseridir. hepimiz küçükken özellikle yatmadan önce ölüm hakkında düşünüp belki korkmuş, belki de sevdiklerimizi bir gün kaybedeceğimizi fark ettiğimizden gizlice ağlamışızdır. fakat viktor emil frankl daha küçük yaştayken ölümü yani acıyı düşünüp ''hayatın anlamı nedir, ölümle birlikte yok olur mu?'' gibi sorular sormuştur. yani çocukluk ve gençlik yıllarında anlam arayışı ve logoterapinin temelini atmıştır.
freudcu ve adlerci yaklaşımla logoterapiyi karşılaştırmanın gerekli olduğunu düşünmüyorum. çünkü logoterapi farklı perspektifleri eleştirmek yerine onlardan yararlanır.
yazar, logoterapi ile ilgili makaleler yayınlayıp araştırmalar yaparken ne yazık ki o insanlık dışı ve tarihin kara lekesi olayla birlikte toplama kamplarına götürülür. artık ne ailesi, mesleği, saçları, kıyafetleri, ne de ismi vardır. bir tek bedeni ve bedenine kazınan numarası vardır. bir de önünde iki oda vardır. onu gaz odasına götürecek, duş alıyorum sanarken acımasızca gaz verip her şeyi sonlandıracak oda ya da insanlık dışı koşullarla çalıştırıp açlık, aile özlemi, psikolojik sorunlar ve hayatın anlamı sorusuyla baş başa bırakacak oda. yazarımız yaşamayı başarıyor ve bu sayede insanın anlam arayışı adlı kitabı bizlerle paylaşma fırsatı buluyor. evet, her seferinde gaz odasına gitmekten, kurşuna dizilmekten, intihar etmekten ya da açlıktan ölmekten kurtuluyor. bunda logoterapinin büyük bir faydası oluyor.
toplama kamplarındaki insanların varoluşsal engellemeler yaşadıklarını düşündüğümüzde, varoluşsal sıkıntılar çekmeleri doğaldır. varoluşu ve varoluşun anlamını sorguladıkları için kim hasta diyebilir onlara? hayata gelmemizin ve yaşamamızın bir anlamı yokmuş deseler mesela, eleştirebilir miyiz onları bu çıkarımlarından dolayı? varoluşsal kriz yaşamak her insan için doğaldır. frankl'ın da dediği gibi, anormal durumlara verilen anormal tepkiler normaldir. logoterapi, bu krizi atlatıp hayatta anlam bulmamıza yardımcı olur.
logoterapiye göre hayatın anlamı 3 şekilde bulunabilir:
ilki, bir şeylerle meşgul olarak.
ikincisi, deneyim ve temasta bulunarak (sevgi).
üçüncüsü, kaçınılmaz acıya karşı alınan tavırla.
frankl bir nebze de olsa şanslıdır, elinden alınan araştırmalarını yani manevi çocuklarını en baştan, anahtar kelimelerle de olsa yazması onun için bir uğraştır. zor zamanlarında düşüneceği ve sevginin sıcaklığını hissedeceği eşi vardır, yaşayıp yaşamadığından emin olmasa da. kaçınılmaz acıyla nasıl baş edeceğini ve ıstırabın anlam kazandığında ıstırap olmaktan çıkacağını bilir.
mutsuzluk, uyumsuzluk değildir.
normal sözlük kitap edebiyat kulübü ile 2022 yılında toplantısını gerçekleştirdiğimiz ilk kitap.
bu kitap yaşanmışlığın eseridir. hepimiz küçükken özellikle yatmadan önce ölüm hakkında düşünüp belki korkmuş, belki de sevdiklerimizi bir gün kaybedeceğimizi fark ettiğimizden gizlice ağlamışızdır. fakat viktor emil frankl daha küçük yaştayken ölümü yani acıyı düşünüp ''hayatın anlamı nedir, ölümle birlikte yok olur mu?'' gibi sorular sormuştur. yani çocukluk ve gençlik yıllarında anlam arayışı ve logoterapinin temelini atmıştır.
freudcu ve adlerci yaklaşımla logoterapiyi karşılaştırmanın gerekli olduğunu düşünmüyorum. çünkü logoterapi farklı perspektifleri eleştirmek yerine onlardan yararlanır.
yazar, logoterapi ile ilgili makaleler yayınlayıp araştırmalar yaparken ne yazık ki o insanlık dışı ve tarihin kara lekesi olayla birlikte toplama kamplarına götürülür. artık ne ailesi, mesleği, saçları, kıyafetleri, ne de ismi vardır. bir tek bedeni ve bedenine kazınan numarası vardır. bir de önünde iki oda vardır. onu gaz odasına götürecek, duş alıyorum sanarken acımasızca gaz verip her şeyi sonlandıracak oda ya da insanlık dışı koşullarla çalıştırıp açlık, aile özlemi, psikolojik sorunlar ve hayatın anlamı sorusuyla baş başa bırakacak oda. yazarımız yaşamayı başarıyor ve bu sayede insanın anlam arayışı adlı kitabı bizlerle paylaşma fırsatı buluyor. evet, her seferinde gaz odasına gitmekten, kurşuna dizilmekten, intihar etmekten ya da açlıktan ölmekten kurtuluyor. bunda logoterapinin büyük bir faydası oluyor.
toplama kamplarındaki insanların varoluşsal engellemeler yaşadıklarını düşündüğümüzde, varoluşsal sıkıntılar çekmeleri doğaldır. varoluşu ve varoluşun anlamını sorguladıkları için kim hasta diyebilir onlara? hayata gelmemizin ve yaşamamızın bir anlamı yokmuş deseler mesela, eleştirebilir miyiz onları bu çıkarımlarından dolayı? varoluşsal kriz yaşamak her insan için doğaldır. frankl'ın da dediği gibi, anormal durumlara verilen anormal tepkiler normaldir. logoterapi, bu krizi atlatıp hayatta anlam bulmamıza yardımcı olur.
logoterapiye göre hayatın anlamı 3 şekilde bulunabilir:
ilki, bir şeylerle meşgul olarak.
ikincisi, deneyim ve temasta bulunarak (sevgi).
üçüncüsü, kaçınılmaz acıya karşı alınan tavırla.
frankl bir nebze de olsa şanslıdır, elinden alınan araştırmalarını yani manevi çocuklarını en baştan, anahtar kelimelerle de olsa yazması onun için bir uğraştır. zor zamanlarında düşüneceği ve sevginin sıcaklığını hissedeceği eşi vardır, yaşayıp yaşamadığından emin olmasa da. kaçınılmaz acıyla nasıl baş edeceğini ve ıstırabın anlam kazandığında ıstırap olmaktan çıkacağını bilir.
mutsuzluk, uyumsuzluk değildir.
devamını gör...
şiir sevmeyen insan
(bkz: ben)
birkaçı hariç şairlerin ve şiirlerin çoğunu zorlama ve samimiyetsiz bulurum. bahsedilen duygular çok yapay ve ağdalı gelir.
ayrıca entel feridunların şiir sevmeyen insanlarla ilgili düşüncelerini pek önemsemem. *
birkaçı hariç şairlerin ve şiirlerin çoğunu zorlama ve samimiyetsiz bulurum. bahsedilen duygular çok yapay ve ağdalı gelir.
ayrıca entel feridunların şiir sevmeyen insanlarla ilgili düşüncelerini pek önemsemem. *
devamını gör...
binlerce iyi yazar varken zweig kafka ve sabahattin ali diye tutturmak
kim popülerse onun edebiyatı yapılıyor aslında. insanlar onların ismini duyuyor bu yüzden de onları okuyor. bence asıl sorun onları da tam okumamaları. ünlü yazarın ünlü olan kitabı okunuyor yalnızca o yazarın o eserini ünlü yapanın ne olduğu ise tam bir muamma. ama okunan o tek eserle de yazar analizi yapmak biraz basit kalıyor doğrusu.
devamını gör...
normal sözlük mesaj limiti
up! neden var olduğunu bilemeyecek kadar az muhatap oluyorum insanlarla. bana hiç gelmemiş olan uyarıdır.
devamını gör...
her güne bir kitap
(bkz: ölüm,yazı,vücut)

(...)eğer felsefe,
olguların olanaklılık koşullarını anlamakla yükümlü düşünce disipliniyse,
o zaman söylenemez olanın alanına adım atıp,orada "vücutsal kendiliği" kavramaya çaba göstermelidir.
böyle bir çaba, söylenemez olanı söyleme yanılsamasına kapılmaz, yada kapılmamalıdır.
bilir ki söylenemez olan,
söylenemez kalacaktır.
ama kavramsal çabanın yazısı söylenemez olanı cağrıştırabilir, ya da onun ölçüsünü yeniden koyabilir.
tüm kavramlara söylemediklerini söyleterek...
ahmet soysal 'ın
sezi, doku ve kavram niteliklerini
ölüm de,
yazı da,
ve vücut da bir solukta betimlemiş,
resimleri ile bahar kocaman
simgesel hale getirmiştir.
"soyutlama" isimli sergi çalışmaları sayfalar arasında görsel şölen oluşturmuştur.
bir solukta okunan kitabımız 53 sayfa olarak,
norgunk yayıncılık tarafından 2004 yılında baskıya alınmıştır.

(...)eğer felsefe,
olguların olanaklılık koşullarını anlamakla yükümlü düşünce disipliniyse,
o zaman söylenemez olanın alanına adım atıp,orada "vücutsal kendiliği" kavramaya çaba göstermelidir.
böyle bir çaba, söylenemez olanı söyleme yanılsamasına kapılmaz, yada kapılmamalıdır.
bilir ki söylenemez olan,
söylenemez kalacaktır.
ama kavramsal çabanın yazısı söylenemez olanı cağrıştırabilir, ya da onun ölçüsünü yeniden koyabilir.
tüm kavramlara söylemediklerini söyleterek...
ahmet soysal 'ın
sezi, doku ve kavram niteliklerini
ölüm de,
yazı da,
ve vücut da bir solukta betimlemiş,
resimleri ile bahar kocaman
simgesel hale getirmiştir.
"soyutlama" isimli sergi çalışmaları sayfalar arasında görsel şölen oluşturmuştur.
bir solukta okunan kitabımız 53 sayfa olarak,
norgunk yayıncılık tarafından 2004 yılında baskıya alınmıştır.
devamını gör...
aziz sancar’dan aşı açıklaması
olm adam ne demiş siz ne demişsiniz. adama sormuşlar aşı için ne düşünüyorsunuz. adam bilgim yok. doktor olmamı isterse olurum demiş. kahvedeki emekli muharrem abi de aynını der.
valla böyle bir adam olsam hiç konuşmam susarım. gerek yok.
valla böyle bir adam olsam hiç konuşmam susarım. gerek yok.
devamını gör...
normal sözlük metalci yazarlar birliği
acilen kurulması gereken ve ileride şahane olacak birliktir. sözlüğün deli, bir o kadar da atarlı metalcilerini şu başlıkta göreyim bi rica ediyorum. bakın sözlükte her türlü radyo yayını var, neden rock/metal yayını olmasın ama dimi? radyo yayını nasıl yapılır sistem nasıl işler pek bilgim yok açıkçası ama böyle bilgisi olan metalci yazar varsa soksun bu işi devreye her gece dinlemeye geleyim anasını satıyım. metalcilerle kopalım be, çok şey istemiyoruz vallahi.
devamını gör...
3 mayıs türkçülük günü
ırkçılık diye bakan terörist seviciler defolsunlar başlıktan.
3 mayıs türkçülük günümüz kutlu olsun.
3 mayıs türkçülük günümüz kutlu olsun.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
laciveerrtt!!
devamını gör...
süleymancık
ev göçüren olarak da bilinen yazın başlamasıyla evlere misafir olan, yakalamak istediğim ama çok hızlı hareket ettiği için arkadaş olamadığım tatlı hayvancık.
devamını gör...
normal sözlük'e giriş serüveni
instagramda kitap yazısını görüp devamını bile okumadan içimi dökmek, her konuda fikrimi yazmak istediğimi fark edip girdim. çıkmayı da düşünmüyorum sanırsam.
devamını gör...
normal sözlük 1. izmir zirvesi
ulan yine katılamayacağım bir zirve daha oluyor.
simite gevrek diyenler buluşuyor.
şimdi bunlar akşam siteye bira şişesi atarlar. kart atarlar. depresyona girdim yeter be kardeşim. yoldaş bir özel jet yolla beni aldır şu partiye vallahi bunaldım ya.
neyse şaka bir yana iyi eğlenceler.
simite gevrek diyenler buluşuyor.
şimdi bunlar akşam siteye bira şişesi atarlar. kart atarlar. depresyona girdim yeter be kardeşim. yoldaş bir özel jet yolla beni aldır şu partiye vallahi bunaldım ya.
neyse şaka bir yana iyi eğlenceler.
devamını gör...
emiliano zapata
zamanında şişli belediyesinin maçka parkına büstünü yaptırdığı devrimci lider.
devamını gör...
geceye bir 90'lar şarkısı bırak
ali güven-yolcu.
devamını gör...
öğrenci evi
öğrenci evi dendiğinde akla yoktan var edenler gelir.
o zekayı bilime,fen'e, teknolojiye kullansalar uzaya otoban yaparlar.
o zekayı bilime,fen'e, teknolojiye kullansalar uzaya otoban yaparlar.
devamını gör...
epilogue
rus müzisyen ve piyanist evgeny grinko'nun tiny mouse tales albümünün bir parçasıdır. müzik türü alternatif/ bağımsız, çıkış tarihi 2018'dir. türkiye'de rusya'dan daha çok ünlü olduğu iddia edilen evgeny grinko, türkiye'de çok sayıda konser vermiştir. en ünlü bestesi ise valse isimli eseridir. youtube'da +30 milyondan fazla izlenmiştir. bunun gibi birçok ünlü müzikleri vardır.
en beğendiğim müziği ise once upon a time isimli şarkısıdır. aslında neredeyse bütün müziklerini severek dinliyorum. gerçekten insanı uzak diyarlara götürüyor. sözsüz olması; insanın kendi hayalleriyle süslemesine yardımcı olurken, ruhumuzun kanatlanıp uçmasını sağlıyor. bazen çocukluğumu bazen şu anı ve bazen de gelecekte ne olacağımı düşündürüyor. herkesin derinlerde saklamış olduğu duyguları vardır. işte evgeny grinko tam da içimizde biriktirdiğimiz, sakladığımız ne varsa zihnimize tekrardan düşmesini sağlıyor. dinlerken duygusallaştığım ve çocukluk anılarıyla dolmuş olan zihnim beni bertaraf ediyor. hayatın amacını sorgulamak kadar yoruyor bazen.
başka dinlediğim müzikleri ise; faulkner's sleep, dusty room, jane maryam. bunları da dinlemenizi tavsiye ediyorum.
dinlemek isterseniz diye aşağıya epilogue adlı şarkının linkini bırakıyorum.
https://youtu.be/zkcvz3wpe4e
en beğendiğim müziği ise once upon a time isimli şarkısıdır. aslında neredeyse bütün müziklerini severek dinliyorum. gerçekten insanı uzak diyarlara götürüyor. sözsüz olması; insanın kendi hayalleriyle süslemesine yardımcı olurken, ruhumuzun kanatlanıp uçmasını sağlıyor. bazen çocukluğumu bazen şu anı ve bazen de gelecekte ne olacağımı düşündürüyor. herkesin derinlerde saklamış olduğu duyguları vardır. işte evgeny grinko tam da içimizde biriktirdiğimiz, sakladığımız ne varsa zihnimize tekrardan düşmesini sağlıyor. dinlerken duygusallaştığım ve çocukluk anılarıyla dolmuş olan zihnim beni bertaraf ediyor. hayatın amacını sorgulamak kadar yoruyor bazen.
başka dinlediğim müzikleri ise; faulkner's sleep, dusty room, jane maryam. bunları da dinlemenizi tavsiye ediyorum.
dinlemek isterseniz diye aşağıya epilogue adlı şarkının linkini bırakıyorum.
https://youtu.be/zkcvz3wpe4e
devamını gör...


