hz. ömer camide gördüğü biri için "o'nu tanıyan varmı, nasıl biridir" demiş. adamın biri "ben tanıyorum, iyi biridir" demiş.
hz. ömer "o senin komşunmu, ailesine, etrafında oturanlara nasıl davranıyor gördünmü" demiş. adam, "hayır komşum değil" demiş.
hz. ömer "onunla ticaretmi yaptın, alacağına, vereceğine, emanete, borcuna sadıkmıdır, sözünde durur mu" demiş. adam, "hayır onunla ticaret yapmadım" demiş.
hz. ömer "onunla seyahate, yolculuğa çıktın mı, çölde, uzun yolda yemeğini, suyunu paylaşırmı, diğerlerine yardım edermi" demiş. adam, "hayır beraber yolculuğa çıkmadım" demiş.
hz. ömer "peki sen bu adamı nereden tanıyorsun, iyi diyorsun" demiş.
adam "ben onu camide görüyorum, namaz kılıyor, kuran okuyor" demiş.
hz. ömer "sen bu adamı tanımıyorsun, nasıl biri olduğunu bilmiyorsun" demiş.
devamını gör...

benim hiç hoşnut olmadığım bir mantıktır. herhangi bir engeli olan, yaşı büyük olan veya ayakta durmasını zorlaştıracak eşyaları olan* her bireye yer verilmelidir. kadın olmak yeterli bir kriter değildir. tabiki hamile veya çocuklu bir kadınsa o ayrı, ama normal sıradan bir kadına sırf cinsiyetinden dolayı yer verilmesi durumu son derece gereksizdir.
devamını gör...

kalp kırmak'tır.
devamını gör...

yapması gerekenleri vaktinde yapan, gerektiğimde sürekliliği ve verimliliği dengeli bir şekilde yürütebilen insandır. bu tarz insanların genelde belli bir rutini olur. mermer heykel üzerinde çalışır gibi hayatını şekillendirir*.
devamını gör...

ukde bırakan yazarımıza sevgiler saygılar...

devirmek istediği hegel ile, özendiği marx arasında sıkışıp kalmış bir filozof... felsefe tarihinde adı bile anılmaz feuerbach'ın. sadece marx'ın vesilesiyle bazı metinlerde adı geçer. chevalier'in düşünce tarihi hariç esamesi okunmaz.

feuerbach hegelci anlayışın bir 'doğallaştırması'dır. felsefe gerçekliğin bilimidir ona göre, gerçekliğin özü de doğadır. bu düşünce aslında hegel'den etkilenmiş bir hume'cu anlayıştır. hegelcilik bir panlojizmdir*. ancak mit içeriklidir. tarihte kendini gerçekleştiren geist'in, kutsalından arınmış bir şekilde okunması, geride sadece bir mit bırakır. feuerbach'da buna mistik akılcılık der. hegel felsefesindeki ve dinin merkezindeki insan anlayışını hedef alır. rasyonal akıl, fiziksel doğa ve dinsel kültür... feuerbach'ın felsefesindeki üç temel mesele budur. onun dünyası öznel varlıklar ya da bireyse özdekler dünyası değildir. kısaca fizikler özler dünyasıdır. böyle bir dünyada mutlak bir varlığa ihtiyaç yoktur. bu düşünceyle, öznenin lehine olan, tüm gerçekliğin temeli olarak insanın veya tanrı'nın saf varoluşunu gören klasik ontololojik anlayışı ters çevirmeye çalışır. feuerbach'a göre özne yüklemden başka bi şey değildir.* tanrı'da eylemlerinden dolayı tanrı'dır. burada sonsuz fakat özdeksiz nitelikler sonsuzluğuna dayalı, spinozacı bi anlayış da mevcut. saf metafizik çok temel nitelikte olan tanrı'nın aşkınlığı fikri burada dışarıda bırakılmış. (bizimkiler çalışmak da bi ibadet diyolardı, adam direk tanrı, çalışmaktır diyo(u: şaka şaka)). kutsalın mistiksizleştirilmesinde ve tanrı'yı sistemin içinde pasifize etmek konusunda epeyce uğraşmış ludwig. kanımca türevleri içinde başarılı olanlardandır.
devamını gör...



akakiy akayiyeviç’in annesi takvimdeki isim önerilerini beğenmeyip çocuğuna eşinin adını koymuş. iyi, hoş, güzel fakat babasına bu isim nasıl koyuldu? sudoku sudokuyeviç… ne kadar saçmaysa akakiy akayiyeviç de bir o kadar saçma. hikayenin devam kısmında akakiy’in çevresindeki insanların iş çıkışında kalan enerjileri ile sosyalleştikleri, davetlere katıldıkları veya tiyatro gösterimlerine gittiklerini anlatıyorlar. akakiy ise işten çıkıp eve vardığında alelacele yemeğini yiyip, eve getirdiği işi yapmaya devam ediyor. bu onu asosyal biri yapar mı? olabilir fakat bu tercih edilmiş bir yalnızlık. adam bundan keyif alıyor ve yaşamını böyle sürdürüyor. kimseye de dalga geçmek düşmez.
nitekim akakiy’de kendimi gördüm. davet edildiğim yerlere gitme mecburiyetim yoksa, yalnızlığımı tercih ediyorum. halimden de gayet memnunum. kendimle geçirdiğim zamanlarımı seviyorum. durup, düşünmeye zamanım olmasını, koşturmadan yorulup halletmem gereken evrak işlerimi bitirdiğimde, birikmiş dizimden bir bölüm açıyorum… kafa sözlük dizi film kulübü ile izleyeceğim filme zamanımın kalmasını seviyorum. kitap okumak istiyorum boş vakitlerimde, sosyalleşmek değil. üç ayda bir arkadaşımla buluşsam, epey yeterlidir. neyse yalnız olan herkesin acınası bir halde olmadığına değindiğime göre, ismini sevdiğimin akakiy’ine dönelim.

tam da kendine bir amaç edinmişliğin mutluluğuna ermişken, tam da paltosuna sarılıp kısa bir an için partilemiş, keyiften dört köşe olmuşken ölümü ile afallattı beni. kısacık, bir anlık mutluluğu bile çok gören hayat, sen ne zalimsin.



kitabı bir kaç güne yayarak okudum. kıyamadım, bitsin istemedim. şimdi “sabahlığımı” giyip, kalemimi elime alma vakti.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

33 kurşun şiiriyle yüreğimin en başına altın harflerle yazdığım değerli büyüğüm, sevgili üstâdımdır.
kirvem, hallarımı aynı böyle yaz
rivayet sanılır belki
gül memeler değil
domdom kurşunu
paramparça ağzımdaki...

hikâyesi çok aciklidir.
devamını gör...

bir süre yazışınca, sözlük dışı iletişim için lazım olur diye numara veren yazarlar başlığı.
kimi ile whatsapp üzerinden yazıştık kimi ile yazışmadık.
bir tanesi kitabımı almıştı, hala önemli günlerde whatsapp üzerinden yazışırız.
bir tanesi kahve falıma bakacaktı, hala bakacak.*
kimini sildim.*
bir tanesinde anahtarlık satın aldım, o anahtarlığı kullanıyorum. hatta, memlekete giderken o anahtarlıklardan hediyelik götürdüm.
bildiğim kadar ile hala, iç organlarım tamam.
eve gelen tüm ustalardada, araba için aradığım tüm ustalarda, çocuklar için aradığım tüm insanlarda, çoğu öğrencimde, onların analarında,/babalarında numaram var.
alayının whatsapp profilini görüyorum.*
allah'tan telegramda onlardan kurtulmayı başardım.*
ezcümle, gece yarısı metro çıkışı buluşmayı planlamıyorsa, bir şey olmuyor.
devamını gör...

okuduğum kitaptan bir alıntı paylaşmak istiyorum:
kendine değer veren insana, değer verilir. demeyin bu cümlenin yalnızlık bunalımıyla ne alakası var. alakası şudur; istediğin an istediğin girdaba istediğin bunalıma kolaylıkla girersin. kendi değerini, benliğini kolayca unutmak kişinin kendi ayağına sıkması gibidir. hikayeler hep değişsede çağlar boyunca verilen tepkiler, hisler ortaktır. düşünsene şu an yalnız olan dünya üzerinde ne kadar insan var. onlarla aynı duyguyu paylaşmak birazcıkta olsa umut bırakmaz mı eline. biriyle görüşüyor, konuşuyor iken bile kendi kendine hiç vakit ayırmayacak mısın? denemek istemeyip, kendini kapatanların bunalıma daha yatkın olduğu söyleniliyor. her işte olduğu gibi bu da sabır işi. işin ucunda karamsarlık varsa her şey'in tadı kaçıyor yediğiniz yemeyin bile. tadını çıkarın yalnızlığın bile. elbet bir gün...
devamını gör...

gök nerede? şarkısını çok severim.klipleride bir ayrı güzel.
devamını gör...

zorunlu sevginin olduğu şeydir.
akrabalar arası saçma, zorunlu bir sevgi bağı vardır. oysa sevgi kazanılan birşeydir.
dostoyevski.
devamını gör...

" anlamak masraflı iştir;
emek ister, gayret ister, samimiyet ister.
yanlış anlamak kolaydır oysa.
biraz kötü niyet, biraz da yetersizlik kâfidir."
sezai karakoç



çizgisini, duruşunu, sözünü, özünü sevdiğim şairlerin başında gelir mekanı cennet olsun dilerim.
devamını gör...

arkhe, kelime anlamı olarak "ilk, başlangıç, temel" anlamlarına gelmektedir. bildiğimiz en eski filozoflardan olan sokrates öncesi felsefenin doğmasını sağlamıştır. arkhe denilince ilk felsefenin doğduğu düşünce olan arkhe nedir, arkhe problemi gibi sorular akla gelir.

genelde filozoflar felsefi sorularının cevaplarını doğaüstü bir düşünce ile bulmaya çalışır. fakat sokrates öncesinde bir filozof çıkmış ve felsefi soruların cevaplarını doğada aramaya çalışmıştır. bu kişi ilk filozof olarak kabul edilen aydın ili çevresindeki miletos okulundan çıkan thales'tir.

felsefenin başlangıcı veya ilk filozof olarak kabul ediyoruz. peki thalesten daha eski düşünürler filozoflar bulunmuyor muydu? belki bulunuyordu ama bildiğiniz gibi yazılı bir kaynak olmadan tahlesten daha öncesine ait felsefeye ulaşamıyoruz. felsefede en eski kaynaklar yunan kayıtlarına dayandığı için en eski batı felsefesinin ilk filozofu thales olarak kabul ediliyor.

aydın ili civarlarında yer alan miletos okulundan bahsetmiştim. bu okuldan ilk filozoflardan olan 3 önemli kişi çıkmıştır. bunlardan birincisi thales'tir diğeri thalesin öğrencisi olan ve tarihteki ilk bilimsel kitabın yazarı olan anaksimandros'dur. üçüncü kişi ise anaksimenes'dir.

bu üç filozof arkhe nedir, arke problemi hakkında farklı farklı görüşler ortaya atmıştır. arke nedir sorusu evrenin veya tüm her şeyin yaratılış maddesi olarak tanımlanabilir. herşeyin maddesi, ilk madde olan arkheye thales "su" demiştir. thalese göre su her şeyden içkin ve aşkındır. her şey sudan oluştuğunu söylemektedir.

thalesin öğrencisi olan anaksimandros ise arkhenin su gibi belirgin bir madde olması yerine apeiron olduğunu yani sonsuz ve sınırsız olduğunu savunur. anaksimandros'un görüşü şu şekilde aktarılmıştır;

"varolan şeylerin arkhe'si apeiron'dur. ama doğumları nereden gelmişse, ölümleri de zorunlu olarak oraya gider.".


son olarak ise miletos okulunun son öğrencisi olan anaksimenes ise arkhenin hava olduğunu savunur. evrendeki bütün maddelerin, havanın sıkışıp genişlemesi sonucunda oluştuğunu söyler.
devamını gör...

ulan insanlar zaten yaşlanmış gitmeyin üstlerine.
30 yaş yaşlı yazarları severek takip ediyorum allah uzun ömür versin.
devamını gör...

cevabı kesinlikle "sorgulamak" olamayacak soru.

sorgulamak, dinden çıkmak için ya da inancın zayıflaması için bir gerekçe değil. insan sorgulayarak daha sağlam temellerle inanma yolunu da seçebilir. mesele neyi, nasıl sorguladığınız; mesele yatkınlığınızın hangi tarafa doğru olduğu. inanmamak için bahane arayan insan sorgulamasa bile dinden çıkar. inanmak isteyen insan sorguladıkça inancına bağlanabilir.

***

bu konuyu siyaset üzerinden düşünebilirsiniz; hangi partinin tüzüğünde olumsuz, vatan aleyhinde, yapılmaması gereken şeyler yazar? peki siyasetçilerin hepsi dürüst müdür size göre? eğer cevabınız "hayır, değildir" ise burada suç tüzüğün mü yoksa ona uymayan siyasetçinin midir? işte kuran ile müslümanları birbirinden ayrı değerlendirmediğiniz sürece, tüm suçu dine yüklemeniz kolay ama yanlış olan seçenektir.

***

bir insan "ben yalancı değilim" diyebilir ama aynı zamanda onlarca yalanı bir çırpıda sıralayabilir karşınızda. burada beyanı değil, yaptığı esastır. bir insan da "ben müslümanım" diyebilir ama hiçbir şekilde müslümanlıkla bağdaşmayan işler yapabilir. müslümanım ben demek cennete girmenin yeter ve gerek şartı değil. bazen görüyorum yorumlarda "her şeyi yapıyor ama müslüman olduğu için cennete mi girecek şimdi bu adam?" diye isyan edenleri. yukarıda da söylediğim gibi, insanın ağzından çıkan şey ile eylemleri örtüşmelidir.

bazıları müslüman olmayı sadece allah'a olan inancı anlatan bir kelime, yapılan eylemleri de ayrı bir iş olarak görüyor ama müslüman olmak, allah'ın koyduğu yasaklara uymak, yapmayın dediklerinden kaçınmak, yapın dediklerini yapmaktır. adam öldürüp, hırsızlık yapıp, yalan söyleyerek müslüman olduğunu söyleyenin hesabı allah'a kalmıştır artık. istediği kadar müslümanım dese de, her yaptığının hesabını verecektir.

***

bu arada, inançlı insanların hepsini aptal, kandırılmaya müsait, bilimden uzak kimseler olarak görmek en büyük yanılgılardan biridir.
bir örnek üzerinden anlatayım meseleyi. kansas üniversitesi'nde matematik profesörü olan jeffrey lang isimli bir insan var. bu adam eskinin ateistlerinden, şimdiyse bir müslüman çünkü bu adam kuran'ı sorgulayarak okumuş ama öyle bizim "kuran'ı sorguladım, bir sürü çelişki buldum ve dinden çıktım yeaa" diyenlerimiz gibi değil. çelişki bulmaya çalışarak değil, aksine, karşılaştığı her açık kapıda "acaba bu neden böyle?" diye düşünerek ve cevabını bulana kadar diğer ayete geçmeyerek sorgulamış. merak edenler için, bu süreci anlattığı videoları var youtube'da.

***

2 konuya daha kısaca değinip yazıyı toparlayayım.

1- kuran'da anlatılan birçok şey, olağanüstü ve gerçek dışı masallar gibi gelebilir bazılarına. örneğin cezalandırılan insanların üzerine pişmiş balçıkların, taşların yağmasına abartılmış bir hikaye gözüyle bakanlarınız vardır belki ya da benzer anlatımlarda "öyle şey olur mu yaa!" tepkisi verdiğiniz olaylar olabilir ayetlerde. tabii ki bize göre allah isterse her şey olur ama bu olup bitenleri mesela doğal afetler gibi bilimsel gerçekler üzerinden değerlendirmeniz gerekiyor da olabilir. insanların başına yağan o "pişmiş balçıklar" belki de sadece bir volkanın püskürttüğü taşlardı, yani bilimsel temeli olan bir olaydı. önemli olan o volkanın neden o gün, orada, o saatte, o insanların üzerine patladığıdır ki, işte işin mucize dediğimiz kısmı da odur aslında.

2- dini araştırırken hadis kitaplarından araştırmayın. o kitapların içerisinde sadece hadisler değil, rivayetler de var ve içlerinde birbiriyle çelişen rivayetler de var. işin doğrusunu kuran'dan öğrenin. hadislere de sadece namaz nasıl kılınır gibi şekilsel detaylar için başvurun.

bir de lütfen hangi ayetin hangi koşullarda geldiğini bilmeden ayet cımbızlayanlardan olmayın. önüne arkasına bakmadan ortadan tek bir cümleyi, ne gibi toplumsal koşullar altında geldiğine bakmadan alıp bir şeyleri bunun üzerinden itibarsızlaştırmaya çalışmayın. kuran'ın evrenselliği, o dönemin toplumsal sorunlarını çözmek amacıyla da gönderilen ayetlerden çok, temel olarak yapılması ve kaçınılması gereken hareketlerden gelir. üstelik mesela firavun denen adamın özelliklerini bir düşünün. sizce de günümüzde hâlâ firavun karakterli kimseler yönetmiyor mu bazı ülkeleri? işte evrensellik budur ki üzerinden kaç yıl geçerse geçsin, kuran'da anlatılan tipte insanları mutlaka bir şekilde karşınızda bulursunuz.

***

her neyse, epey uzadı entry. işin özeti, imanı zaten zayıf olan kişinin dinden uzaklaşması oldukça kolay. allah dilediğini doğru yola yöneltir ayetiyle birlikte düşününce, beyninin bir kenarıyla eğreti şekilde inandığını söyleyen ama inanmamak için de her fırsatı kollayan birini allah'ın doğru yola iletmemesi ihtimali -en doğrusunu o bilir ama- yüksektir bence.
devamını gör...

aylık 25.000 tl. maaş alan akp elazığ milletvekili zülfü demirbağ'ın vatandaşa tavsiyeleridir.

"normal şartlarda ayda iki kilo et yiyorsak yarım kilo yeriz. domatesi iki kilo yerine iki tane alırız. kış günü turfanda sebzeleri kullanmak zaten sağlığa da çok faydalı değil."

haber kaynağı
devamını gör...

demet akalınlık.
devamını gör...

ve ocakta altı yeni kapatılmış sütün üzerinde ince bir kaymak tabakası peydah olmaktaydı....
devamını gör...

ne yalan söyleyeyim profiline bakarken, başıma bir şey gelirse diye az korkmadım değil.

kobra yılanına yem olan kanaryadan sonra, tarihe kobra yılanına yem olan tosbağa diye geçmek vardı. lakin bu tehlikeyi atlatmış görünüyoruz. hem bayağı zaman geçti. henüz herhangi bir negatif durum yaşamadım. demek mezara dokununca gerçekleşenler profilde gezince ve yazılarını okuyunca gerçekleşmiyor. kendimi feda ederek, sizinle bu muhteşem bilgiyi paylaşmış olmaktan ötürü kıvanç duyuyorum.

geziniz ve okuyunuz. ölmüyorsunuz. canlı şahidi benim.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim