alyce kills (2013)
1 saat 30 dakika olan 2013 yapımı bu filmi yazan ve yöneten 19 yaşından beri sinema endüstrisinde çalışan ve küçük işler yapan los angeles'lı jay lee'dir. bütün filmlerini kendisi yazıp yönetmiştir. kendisi en iyi, elm sokağı'nda kabus filminin yıldızı robert englund'un da oynamış olduğu zombie strippers! adlı sosyopolitik komedi korku filminin editörlüğüyle bilinmektedir. kendisi kısa filmlerinin yönetmenliğini yaparken r tipi filmlerin editörlüğüne devam etmektedir.
gelelim en başarılı olduğunu düşündüğüm filme :
tuhaf bir kadın olan alyce (jade dornfeld), en yakın arkadaşı carol (amara zaragoza) ile doğum günü partisinde onu çatıdan itmesiyle işler değişir. suçluluk duygusu beraberinde seks, uyuşturucu ve şiddet dolu günleri getirmesiyle delirmeye başlamaktadır. önce yakın arkadaşı carol'a (amara zaragoza) benzemeyen çalışan alyce (jade dornfeld) onu gerçekten öldürmek zorunda kalınca kendini daha da karanlığa itmek ister ve bir arkadaşına yardım amacıyla mafya ile kısa süreli zoraki bir iş birliği içerisinde bulunduğunda öl ya da öldür içgüdüsüyle yavaş yavaş psikopat bir seri katile dönüşen alyce (jade dornfeld)'in durdurulması kendi çöküşüne kadar imkansızdır.
küçük bir bilgi : başrollerin adı (alyce ve carol lewis) aslında yazar olan lewis carroll ve alice harikalar diyarı'nda kitabına gönderme.
hatırladığınız veya hatırlamadığınız birkaç referans daha :
casablanca (1942)
hellraiser (1987)
titanic (1997)
v - v for vendetta (2005)
journey to the center of the earth (2008)
buraya da alyce'in ikonik telefon zilini bırakayım
gelelim en başarılı olduğunu düşündüğüm filme :
tuhaf bir kadın olan alyce (jade dornfeld), en yakın arkadaşı carol (amara zaragoza) ile doğum günü partisinde onu çatıdan itmesiyle işler değişir. suçluluk duygusu beraberinde seks, uyuşturucu ve şiddet dolu günleri getirmesiyle delirmeye başlamaktadır. önce yakın arkadaşı carol'a (amara zaragoza) benzemeyen çalışan alyce (jade dornfeld) onu gerçekten öldürmek zorunda kalınca kendini daha da karanlığa itmek ister ve bir arkadaşına yardım amacıyla mafya ile kısa süreli zoraki bir iş birliği içerisinde bulunduğunda öl ya da öldür içgüdüsüyle yavaş yavaş psikopat bir seri katile dönüşen alyce (jade dornfeld)'in durdurulması kendi çöküşüne kadar imkansızdır.
küçük bir bilgi : başrollerin adı (alyce ve carol lewis) aslında yazar olan lewis carroll ve alice harikalar diyarı'nda kitabına gönderme.
hatırladığınız veya hatırlamadığınız birkaç referans daha :
casablanca (1942)
hellraiser (1987)
titanic (1997)
v - v for vendetta (2005)
journey to the center of the earth (2008)
buraya da alyce'in ikonik telefon zilini bırakayım
devamını gör...
the man from earth
daha bitmeden en sevdiğim filmler için konusuyla, akışıyla geçmiş film, şaheser. tarihe, bilime filmde geçebilecek her şeye duyduğum ilgi bir yana her zaman isteyeceğim bir hayatı ekranda görmek beni çok mutlu etti bu filmi izlerken. izledikten sonra da buna benzer filmler aradım ve bulduklarımı/bulduğumu sandıklarımı yazının sonunda paylaşacağım.
14.000 yıldır yaşadığını iddia eden bir öğretmen, kendisi gibi alanında uzman arkadaşlarınca konuşulmaya itiliyor filmde. bu gerçeği açıkladığı zaman, olay korkacakları veya sevinecekleri diğer gerçekliklere açılıyor. arkeoloji, biyoloji, din bilimi, antropoloji, psikiyatri gibi dallardan uzman arkadaşları o anlattıkça hikayesine daha çok çekiliyor, onu daha çok inkar ediyor ve ona daha çok inanıyorlar. filmi izlerken kendinizi o odada o şöminenin yanında john'u dinlerken buluyorsunuz ve o anlattıkça gerçekleriniz hikayeler ile harmanlanıyor. sizi sahip olduğunuz, olduğunuzu bilmediğiniz, olacağınız fikirler ile yüzleştiriyor sanki film. kesinlikle düşündürücü ve insan aklında iz bırakıcı. çözümlenmesi gereken bir sorun olup olmadığından emin değilim fakat kesinlikle sizi düşündürecek bir film.
öznel konuşmam gerekirse de: 14.000 yıl yaşamak, her an her şeyi görüyor olmasak da zamana, akan vaktin kendisine tanıklık etmek. savaşlar, kişiler, afetler, doğa olayları, coğrafyanın değişimi, uzay, tanrı fikri, gelecek, yaşlanmak, ölümsüzlük... mükemmel bir film. kendisine, john oldman'a sorulabilecek hala çok şey var ama sorulmuşlar bile bir noktaya kadar tatmin edici. hayatımda böyle bir film izlememiştim sanırım ben. gerçekten çok güzel. artık insanlar bir film önerisi istediğinde söyleyeceğim ilk filmlerden biri kesinlikle bu. tavsiyedir, öneridir: siz de mutlaka izleyin.
filmi bu kadar beğendikten sonra bunun gibi filmleri ararken de kendimce bir liste hazırladım, (filmlerin, the man from earth'e ne kadar yakın oldukları, onları izleyene kadar benim için de gizemini koruyor) filmleri; izledikçe veya başlıklarını girdikçe buraya kendileri hakkında kısa bir tanım ile bırakmayı düşünüyorum:
primer (film): 2004 yapımı bilim-kurgu filmi. zamanda yolculuk konulu film tek odada geçen ve düşündürten sohbetler içeren bir film değil fakat etkileyici. sizi zaman hakkında düşüncelere sokabilir
rope: bu 1948 yapımı alfred hitchcock filmi güzel bir felsefe üzerine kurulu. onu başlığımızdaki filmden ayıran şey bence düşüncelere daldırma noktası çünkü filmin, felsefesini işleyiş biçimi beni felsefesinden çok daha fazla etkiledi.
14.000 yıldır yaşadığını iddia eden bir öğretmen, kendisi gibi alanında uzman arkadaşlarınca konuşulmaya itiliyor filmde. bu gerçeği açıkladığı zaman, olay korkacakları veya sevinecekleri diğer gerçekliklere açılıyor. arkeoloji, biyoloji, din bilimi, antropoloji, psikiyatri gibi dallardan uzman arkadaşları o anlattıkça hikayesine daha çok çekiliyor, onu daha çok inkar ediyor ve ona daha çok inanıyorlar. filmi izlerken kendinizi o odada o şöminenin yanında john'u dinlerken buluyorsunuz ve o anlattıkça gerçekleriniz hikayeler ile harmanlanıyor. sizi sahip olduğunuz, olduğunuzu bilmediğiniz, olacağınız fikirler ile yüzleştiriyor sanki film. kesinlikle düşündürücü ve insan aklında iz bırakıcı. çözümlenmesi gereken bir sorun olup olmadığından emin değilim fakat kesinlikle sizi düşündürecek bir film.
öznel konuşmam gerekirse de: 14.000 yıl yaşamak, her an her şeyi görüyor olmasak da zamana, akan vaktin kendisine tanıklık etmek. savaşlar, kişiler, afetler, doğa olayları, coğrafyanın değişimi, uzay, tanrı fikri, gelecek, yaşlanmak, ölümsüzlük... mükemmel bir film. kendisine, john oldman'a sorulabilecek hala çok şey var ama sorulmuşlar bile bir noktaya kadar tatmin edici. hayatımda böyle bir film izlememiştim sanırım ben. gerçekten çok güzel. artık insanlar bir film önerisi istediğinde söyleyeceğim ilk filmlerden biri kesinlikle bu. tavsiyedir, öneridir: siz de mutlaka izleyin.
filmi bu kadar beğendikten sonra bunun gibi filmleri ararken de kendimce bir liste hazırladım, (filmlerin, the man from earth'e ne kadar yakın oldukları, onları izleyene kadar benim için de gizemini koruyor) filmleri; izledikçe veya başlıklarını girdikçe buraya kendileri hakkında kısa bir tanım ile bırakmayı düşünüyorum:
primer (film): 2004 yapımı bilim-kurgu filmi. zamanda yolculuk konulu film tek odada geçen ve düşündürten sohbetler içeren bir film değil fakat etkileyici. sizi zaman hakkında düşüncelere sokabilir
rope: bu 1948 yapımı alfred hitchcock filmi güzel bir felsefe üzerine kurulu. onu başlığımızdaki filmden ayıran şey bence düşüncelere daldırma noktası çünkü filmin, felsefesini işleyiş biçimi beni felsefesinden çok daha fazla etkiledi.
devamını gör...
shlimazl
ben gibi biraz da bana benzeyen *, sürekli şanssız, kara bahtlı, kör talihli kimseler için kullanılan, ibranice bir kelimedir.
devamını gör...
sözlükteki erkeklerin kadın kadınların erkek zannedilmesi
kimi kadınlar errrkek,kimi erkekler de kadın gibi yazıyor.kimileri iki tipli de yazıyor.
burada kimin hangi cinsten olduğu anlaşılmıyor. her gün farklı cins oluyor mübarekler.*
burada kimin hangi cinsten olduğu anlaşılmıyor. her gün farklı cins oluyor mübarekler.*
devamını gör...
en çabuk unuttuğumuz şey
genelde en güzel olan şeylerdir.
acılar daha kalıcıdır, malum yaralar hemen kapanmaz.
acılar daha kalıcıdır, malum yaralar hemen kapanmaz.
devamını gör...
tatlı dillim
cem karaca'nın muhteşem yorumladığı şarkı.
sözleri:
şu garip halimden bilen işveli nazlım
gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen?
tatlı dillim, güler yüzlüm, ey ceylan gözlüm
gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen?
neredesin sen?
tatlı dillim, güler yüzlüm, ey ceylan gözlüm
gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen?
neredesin sen?
ben ağlarsam ağlayan, gülersem gülen
bütün dertlerimi anlayıp gönlümü bilen
sanki kalbimi bilerek yüzüme gülen
gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen?
neredesin sen?
sanki kalbimi bilerek yüzüme gülen
gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen?
neredesin sen?
sinemde gizli yara var, kimse bilmiyor
hiç bir tabip bu yarama merhem olmuyor
boynu bükük bir garibim, yüzüm gülmüyor
gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen?
neredesin sen?
neredesin sen?
neredesin sen?
nerdesin sen?
sözleri:
şu garip halimden bilen işveli nazlım
gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen?
tatlı dillim, güler yüzlüm, ey ceylan gözlüm
gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen?
neredesin sen?
tatlı dillim, güler yüzlüm, ey ceylan gözlüm
gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen?
neredesin sen?
ben ağlarsam ağlayan, gülersem gülen
bütün dertlerimi anlayıp gönlümü bilen
sanki kalbimi bilerek yüzüme gülen
gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen?
neredesin sen?
sanki kalbimi bilerek yüzüme gülen
gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen?
neredesin sen?
sinemde gizli yara var, kimse bilmiyor
hiç bir tabip bu yarama merhem olmuyor
boynu bükük bir garibim, yüzüm gülmüyor
gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen?
neredesin sen?
neredesin sen?
neredesin sen?
nerdesin sen?
devamını gör...
her tartışmada ama ben avukatım demek
bir avukatla birşey tartışabilen var mı merak ediyorum, her argüman sonuna avukat olduğunu dolaylı yoldan yada direkt sıkıştırıyorlar.
devamını gör...
kadınları etkilemenin yolları
üç kere benden etkilen derseniz aşığınız olur.
devamını gör...
birini mutlu etmek için söylenen yalanlar günah mıdır
önemli olan 'iyi niyet' veya 'bence olmaz' değil gençler, üstteki tanım istisna olarak;yalan günahtır.
devamını gör...
sözlüğe değil bana bak diyen kedi
dediğinden haberi olmayan kedidir. maşallah.
devamını gör...
anladım kelimesinden nefret etmek
anlamadım mı desin yani.
devamını gör...
başı kapanan öğrencinin beyni çalışır
zamanında başını açık tutup üşüttüğünden düşünme yetisini kaybeden meczup beyanı.
devamını gör...
japon denince akla gelen ilk şey
devamını gör...
sürekli dert anlatan tipler
sürekli kendi derdini anlatır, akıl ister. akıl verdiğinde asla dinlemez. kendi derdini anlatacak olsan fırsat vermez. halbuki senin daha fazla derdin vardır, yormak için kimseye anlatmazsın. içinde çürür.
devamını gör...
kamu spotu
doktorlar genelde hasta ve yakınlarının, hastalık teşhisi için internet yerine muayene ve tetkiklerin baz alınmasını savunuyorlar. internet sağlık konusunda çok yanıltıcı. bu gibi sebeplerden dolayı hastaneye gitmemezlik yapmayın.
devamını gör...
spontane radyo yayını
ahahah dinozor şarkısıyla bir anda ergenliğime döndüğüm yayındır.
devamını gör...
bitik
insanın kendini tükenmiş hissettiği anlarda kullanabileceği bir sıfattır. bazen ne yorgunum, ne tükendim, ne de dayanamıyorum gibi sözcükler durumu açıklamaya yetmez. çünkü o an tüm bu hisleri zaten içinizde yaşıyorsunuzdur, üstüne bir de hepsini açıklayacak haliniz yoktur. işte o anda bu sözcük yardımınıza yetişir. "bitik haldeyim" dersiniz ve kısacık bir cümleyle derdinizi anlatmış olursunuz.
aynı zamanda kimsenin kullanmak durumunda kalmamasını dilediğim sözcüktür.
aynı zamanda kimsenin kullanmak durumunda kalmamasını dilediğim sözcüktür.
devamını gör...


