cradle of filth
1991 yılında kurulan black metal grubudur. black metal diyorum çünkü başlangıçta tarzları black metaldir sonradan ekstrem metale kaymışlardır. grubu kurarken venom ve bathory’den ilham almışlardır. ilk albümü olan the principle of evil made flesh pek başarılı olamasa da idare eder tarzında çıkış yapmışlardır.
grubun aslında ilk başlarda sağlam ekibi vardı sonradan dağıldı tabi o ayrı mesele. the principle of evil made flesh albümünden sonra 1996 yılında dusk and her embrace albümünü çıkarmışlardır. bu albüm cradle of filth’in yükselişi olan, aynı zamanda sheridan le fanu'nun eserlerinden esinlenerek oluşturulan vampirizm teması etrafında şekillenen albümdür. hatta venom’un vokali cronos bile çok beğenmiştir.
dusk and her embrace albümünün ardından cruelty and the beast, yani benim en çok sevdiğim olan albümü çıkarmışlardır. bu albümle ingiliz black metal grubu adeta şahlanmıştır. bu albümdeki bazı şarkıları seri katil olan elizabeth bathory’den ilham alarak yapmışlardır. hatta albüm kapağında küvetin içi kanla dolu olan kadın vardır.
2000 yılında cadılar bayramında midian albümünü piyasaya sürmüşlerdir. daha çok albümleri var yazılacak fakat cradle of filth’in şahlanmasını ve milletin kendilerini sevmelerine neden olacak albümler yukarıda saydıklarımdır. cradle of filth aslında çok gizemli bir gruptur. vampirizm, kan, karanlık, seks ve vahşetten ilham alırlar o güzel şarkıları yapmak için. hele grubun vokali olan dani filth tam psikopattır. evinde insan iskeleti bile varmış. ingiltere’de şatoda oturuyormuş. ilginç adam ama scream ve brutal konusunda da oldukça ustadır.
yani güzel gruptur ve bir dönem fırtınalar estirmişlerdir. halen de konser verirler, albüm yapmaya devam ederler. black metal tutkunlarına duyurulur. grubun sitesi vardır oradan takip edebilirsiniz. hatta size sitenin linkini de vereyim madem.
cradle of filth resmî sitesi; www.cradleoffilth.com/
grubun aslında ilk başlarda sağlam ekibi vardı sonradan dağıldı tabi o ayrı mesele. the principle of evil made flesh albümünden sonra 1996 yılında dusk and her embrace albümünü çıkarmışlardır. bu albüm cradle of filth’in yükselişi olan, aynı zamanda sheridan le fanu'nun eserlerinden esinlenerek oluşturulan vampirizm teması etrafında şekillenen albümdür. hatta venom’un vokali cronos bile çok beğenmiştir.
dusk and her embrace albümünün ardından cruelty and the beast, yani benim en çok sevdiğim olan albümü çıkarmışlardır. bu albümle ingiliz black metal grubu adeta şahlanmıştır. bu albümdeki bazı şarkıları seri katil olan elizabeth bathory’den ilham alarak yapmışlardır. hatta albüm kapağında küvetin içi kanla dolu olan kadın vardır.
2000 yılında cadılar bayramında midian albümünü piyasaya sürmüşlerdir. daha çok albümleri var yazılacak fakat cradle of filth’in şahlanmasını ve milletin kendilerini sevmelerine neden olacak albümler yukarıda saydıklarımdır. cradle of filth aslında çok gizemli bir gruptur. vampirizm, kan, karanlık, seks ve vahşetten ilham alırlar o güzel şarkıları yapmak için. hele grubun vokali olan dani filth tam psikopattır. evinde insan iskeleti bile varmış. ingiltere’de şatoda oturuyormuş. ilginç adam ama scream ve brutal konusunda da oldukça ustadır.
yani güzel gruptur ve bir dönem fırtınalar estirmişlerdir. halen de konser verirler, albüm yapmaya devam ederler. black metal tutkunlarına duyurulur. grubun sitesi vardır oradan takip edebilirsiniz. hatta size sitenin linkini de vereyim madem.
cradle of filth resmî sitesi; www.cradleoffilth.com/
devamını gör...
yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var
insanlar için gözlerini feda etsen, zaten kördü derler.
devamını gör...
sevilmeyen yazarın yaptığı espri
gülerim. gülerim fakat çaktırmam. beğeni atmam yani. böyle de kinciyim.
ama bil bakalım ne eksik? sevmediğim yazar yok. azıcık hoşlanmadığım vardı, artık piyasada değil. geri kalanları sevmemem için bir neden yok. sevmem için de yok. yazar yazardır, gerisi teferruattır.*
ama bil bakalım ne eksik? sevmediğim yazar yok. azıcık hoşlanmadığım vardı, artık piyasada değil. geri kalanları sevmemem için bir neden yok. sevmem için de yok. yazar yazardır, gerisi teferruattır.*
devamını gör...
1 temmuz 2021 doğalgaz zammı
benim payıma düşen doğal gazı verin kardeşim, bu ülke hepimizin değilmi? bende madem bu kadar gaz buldunuz hakkım olanını istiyorum.
bütün vatandaşları hakkını istemeye çağırıyor um, hakkımı yiyen , sa...... yesin.
bütün vatandaşları hakkını istemeye çağırıyor um, hakkımı yiyen , sa...... yesin.
devamını gör...
söylenmesinden zevk alınan kelimeler
günaydın, hoş geldin, görüşürüz, muhteşem, karmakarışık, sarmaşık...
devamını gör...
güneş ülkesi
"avrupa 16. yüzyılın başında 30 yıl süren köylü ayaklanmalarıyla çalkalandı durdu. 13. ve 14. yüzyılların başkaldırılarını 15. ve 16. yüzyılların şanlı ayaklanmaları takip etti. tahtlar yıkılmış, komüncü devletler kurulmuştu, cephelerde kızıl bayraklar görünmüştü ama bu başkaldırıların tamamı kanla bastırıldı. işte campanellanın güneş ülkesi, yüzyıllar süren bu ayaklanmaların manifestosudur..."
diyor kitabın arka kapağındaki tanıtım yazısında. kitabı en iyi anlatan cümleler bunlar sanırım. ben de bu incelememde bu cümlelere ek olarak kitapta dikkatimi çeken noktaları, bu noktalarla ilgili ve kitabın kendisiyle ilgili görüşlerimi paylaşmak istiyorum.
öncelikle kitabın yazarı olan campanella ile başlayalım. campanella dominiken koluna bağlı olarak yetişen, yayımladığı kitap yüzünden 27 yıl boyunca hapis yatan bir rahip. o dönemde en masum insanın bile hapse girebiliyor olmasını bir tarafa bırakırsak campanellanın o kadar yıl yatmasının haklı sebepleri var zira kendisi dönemine göre oldukça radikal fikirlere sahip. fakat o dönemin zihniyetinden de tam anlamıyla sıyrılabilmiş değil, böyle düşünmemin sebebini birazdan açıklayacağım.
bu arada baştan söylemeliyim ki kitabın edebi yönü çok güçlü değil, bu durumun başlıca nedeni yazarın edebi bir kaygı taşımaması, yazarın esas amacı kendi fikirlerini okura iletmek. dolayısıyla ben de kitabın edebi yönünden ziyade anlatmak istediği fikirler üzerinde duracağım daha çok.
kitap cenevizli bir kaptan ile bilge bir kişi arasında geçen diyaloglardan oluşuyor. bu diyaloglarda cenevizli kaptan bilgeye güneş ülkesi adı verilen ütopik bir ülkeyi anlatıyor. ülkenin yönetiminden tutun ekonomisine, mimarisine, sosyokültürel özelliklerine, ülkedeki bilim ve teknolojinin durumuna kadar her şey oldukça detaylı bir şekilde okura aktarılıyor. bilime, teknolojiye, tarihe, astrolojiye ve dine (hatta öyle ki ülkeyi yöneten kişinin aynı zamanda din adamı olması şartı aranıyor.) oldukça önem verdiğini görüyoruz güneş ülkelilerin. tabi söz konusu bilim olunca geniş bir perspektif beklememek lazım yazardan, sonuçta kendisi astımın sebebini kanın pıhtılaşmasına bağlıyor. kitabın yayımlandığı dönemi de düşünecek olursak çok da rahatsız olmadım bu durumdan açıkçası. beni asıl rahatsız eden şey güneş ülkelilerin şiddet temelli ve bazı açılardan yobaz bir toplum olmaları. örneğin anneliği bir statü göstergesi olarak görüyorlar mesela, anne olmayanları cezalandırıyorlar. dine çok önem verdiklerinden bahsetmiştim* hatta öyle ki aynı şekilde din düşmanlarını da cezalandırıyorlar. eğer bu ceza ölüm cezası olacaksa önce cezalandırılan kişinin kendisini öldürmesini istiyorlar, kabul etmezse topluca taşlayarak öldürüyorlar. ayrıca kadın ve erkek bazı alanlarda beraber çalışsa bile bazı alanların kadına uygun olmadığını düşünüyorlar. tabi bunlar kitabın beni rahatsız eden kısımları. köleliğin olmaması, iş alımı yapılırken kişinin ahlaki özelliklerine de bakılması, çocukların eğilimlerine göre meslek seçimi gibi dönemine göre oldukça radikal fikirleri de var yazarın.
tüm bunları değerlendirirsek kitabın okunabilir nitelikte bir ütopya olduğunu söyleyebiliriz ama yüzyıllar önce yazıldığını da unutmayın.
diyor kitabın arka kapağındaki tanıtım yazısında. kitabı en iyi anlatan cümleler bunlar sanırım. ben de bu incelememde bu cümlelere ek olarak kitapta dikkatimi çeken noktaları, bu noktalarla ilgili ve kitabın kendisiyle ilgili görüşlerimi paylaşmak istiyorum.
öncelikle kitabın yazarı olan campanella ile başlayalım. campanella dominiken koluna bağlı olarak yetişen, yayımladığı kitap yüzünden 27 yıl boyunca hapis yatan bir rahip. o dönemde en masum insanın bile hapse girebiliyor olmasını bir tarafa bırakırsak campanellanın o kadar yıl yatmasının haklı sebepleri var zira kendisi dönemine göre oldukça radikal fikirlere sahip. fakat o dönemin zihniyetinden de tam anlamıyla sıyrılabilmiş değil, böyle düşünmemin sebebini birazdan açıklayacağım.
bu arada baştan söylemeliyim ki kitabın edebi yönü çok güçlü değil, bu durumun başlıca nedeni yazarın edebi bir kaygı taşımaması, yazarın esas amacı kendi fikirlerini okura iletmek. dolayısıyla ben de kitabın edebi yönünden ziyade anlatmak istediği fikirler üzerinde duracağım daha çok.
kitap cenevizli bir kaptan ile bilge bir kişi arasında geçen diyaloglardan oluşuyor. bu diyaloglarda cenevizli kaptan bilgeye güneş ülkesi adı verilen ütopik bir ülkeyi anlatıyor. ülkenin yönetiminden tutun ekonomisine, mimarisine, sosyokültürel özelliklerine, ülkedeki bilim ve teknolojinin durumuna kadar her şey oldukça detaylı bir şekilde okura aktarılıyor. bilime, teknolojiye, tarihe, astrolojiye ve dine (hatta öyle ki ülkeyi yöneten kişinin aynı zamanda din adamı olması şartı aranıyor.) oldukça önem verdiğini görüyoruz güneş ülkelilerin. tabi söz konusu bilim olunca geniş bir perspektif beklememek lazım yazardan, sonuçta kendisi astımın sebebini kanın pıhtılaşmasına bağlıyor. kitabın yayımlandığı dönemi de düşünecek olursak çok da rahatsız olmadım bu durumdan açıkçası. beni asıl rahatsız eden şey güneş ülkelilerin şiddet temelli ve bazı açılardan yobaz bir toplum olmaları. örneğin anneliği bir statü göstergesi olarak görüyorlar mesela, anne olmayanları cezalandırıyorlar. dine çok önem verdiklerinden bahsetmiştim* hatta öyle ki aynı şekilde din düşmanlarını da cezalandırıyorlar. eğer bu ceza ölüm cezası olacaksa önce cezalandırılan kişinin kendisini öldürmesini istiyorlar, kabul etmezse topluca taşlayarak öldürüyorlar. ayrıca kadın ve erkek bazı alanlarda beraber çalışsa bile bazı alanların kadına uygun olmadığını düşünüyorlar. tabi bunlar kitabın beni rahatsız eden kısımları. köleliğin olmaması, iş alımı yapılırken kişinin ahlaki özelliklerine de bakılması, çocukların eğilimlerine göre meslek seçimi gibi dönemine göre oldukça radikal fikirleri de var yazarın.
tüm bunları değerlendirirsek kitabın okunabilir nitelikte bir ütopya olduğunu söyleyebiliriz ama yüzyıllar önce yazıldığını da unutmayın.
devamını gör...
the boys
süper kahramanların melek olarak doğmadıklarını gösteren, gücün yozlaşmaya ne kadar müsait olduğunu çok güzel bir şekilde işleyen, severek izlediğim dizi.
devamını gör...
uyuşturucu kullanan genci kınamak yerine ona ulaşmak gerek
kendini çok akıllı sanan, çok iyi laf çevirdiğini düşünen zavallı beyanı. bir yere yazdım, bir daha yapıştırıyorum. aşağısı aynen copy-paste.
"kimse kokain içen insanı linçlemiyor.
isteyen istediğini içsin, kullansın. başkasına zarar vermediği ve reşit olduğu sürece zerre umrumda değil, hatta uyuşturucu kullanma özgürlüğünün destekçisiyim. herkesin hayatı kendine. bana ne amk.
ama halk açlıktan kırılırken, allah-kitap-din-millet-islam geyiği yapıp, "fakir halkın içinden geliyoruz, halkın adamıyız" diye takılıp da ondan sonra lüks arabalarda kokain çekerken fotoğrafların ortaya çıkarsa seninle dalga geçerler. ne çocuğu olduğun da ortaya çıkar.
akp çocuğusun işte."
"kimse kokain içen insanı linçlemiyor.
isteyen istediğini içsin, kullansın. başkasına zarar vermediği ve reşit olduğu sürece zerre umrumda değil, hatta uyuşturucu kullanma özgürlüğünün destekçisiyim. herkesin hayatı kendine. bana ne amk.
ama halk açlıktan kırılırken, allah-kitap-din-millet-islam geyiği yapıp, "fakir halkın içinden geliyoruz, halkın adamıyız" diye takılıp da ondan sonra lüks arabalarda kokain çekerken fotoğrafların ortaya çıkarsa seninle dalga geçerler. ne çocuğu olduğun da ortaya çıkar.
akp çocuğusun işte."
devamını gör...
afgan tacizcinin saldırdığı kızın vefat ettiği iddiası
bazıları mültecilerin istenmemesindeki tek sebebin ırkçılık olduğunu düşünüyor. neymiş efendim arap olduğu için istemiyormuşuz da avrupalı olsa bağrımıza basacakmışız. elbette aksi şekilde düşünen aptallar da vardır ama eğer mantıklı bir kişi iseniz direkt geçin bunları...
buradaki asıl mesele savaştan ortamındaki bir ülkeden kaçmış parasız, fakir, eğitimsiz, vizyonsuz ve faydasız büyük bir mülteci kitlesinin, diğer mülteciler ile birlikte ülkeye kolayca alınabilmiş olmasıdır. kim inkar edebilir ki parasızlık, sefalet ve fakirlik suç oranını tetiklemez? elbette ki tetikler.
yanlış anlaşılmasın, bu ve bunun gibi cinayet eylemleri çok daha fazla kez olmak suretiyle türkler tarafından da zaten yapıldı ve hala daha yapılmakta. ama zaten bozuk insanlarla dolu bir ülkeye daha da bozuk sokmak istemiyor kimse. türkiye bir hayır kurumu değildir efendim, kimse de mültecileri bağrına basmak ve onlardan hoşlanmak zorunda değil. tekrar söylüyorum, bunun ırk ile millet ile alakası yok. ukraynalı mülteciler de gelse tepkim aynı.
bu genç kız da gittikçe bozulan ve yozlaşan ve ahlak bakımından çürüyen bir türkiye'ye kurban gitti. asıl konuşulması gereken konu da budur işte. faili kimmiş kim değilmiş değil...
buradaki asıl mesele savaştan ortamındaki bir ülkeden kaçmış parasız, fakir, eğitimsiz, vizyonsuz ve faydasız büyük bir mülteci kitlesinin, diğer mülteciler ile birlikte ülkeye kolayca alınabilmiş olmasıdır. kim inkar edebilir ki parasızlık, sefalet ve fakirlik suç oranını tetiklemez? elbette ki tetikler.
yanlış anlaşılmasın, bu ve bunun gibi cinayet eylemleri çok daha fazla kez olmak suretiyle türkler tarafından da zaten yapıldı ve hala daha yapılmakta. ama zaten bozuk insanlarla dolu bir ülkeye daha da bozuk sokmak istemiyor kimse. türkiye bir hayır kurumu değildir efendim, kimse de mültecileri bağrına basmak ve onlardan hoşlanmak zorunda değil. tekrar söylüyorum, bunun ırk ile millet ile alakası yok. ukraynalı mülteciler de gelse tepkim aynı.
bu genç kız da gittikçe bozulan ve yozlaşan ve ahlak bakımından çürüyen bir türkiye'ye kurban gitti. asıl konuşulması gereken konu da budur işte. faili kimmiş kim değilmiş değil...
devamını gör...
oksimoron
ingiliz dilindeki (bkz: oxymoron) sözcüğünden türkçeye geçmiş kavramdır. birbirinin tezatı olan iki kavramın bir arada, iki sözcüğün yan yana kullanılması ve bu şekilde oluşturulmuş sıfat tamlamaları, söz öbekleri ve ikilemelerdir. aynı zamanda edebi sanatlardan `tezat`ı kapsar.
devamını gör...
tüm normal sözlük yazarlarının ergen olması
katılmadığım başlıktır. çoğunluğun genç olduğunu ben de düşünüyorum ama ergen olduklarını düşünmüyorum. ergen olsalar ne olacak ayrıca?? bu arada evet, ben o ergen tayfadanım.
edit: yanlış anlaşılmış sanırım, evet başlık benim olarak görünüyor fakat aslında ukdeydi. ilk entry benim olduğu için benim başlığımmış gibi görünüyor sanırsam.
edit: yanlış anlaşılmış sanırım, evet başlık benim olarak görünüyor fakat aslında ukdeydi. ilk entry benim olduğu için benim başlığımmış gibi görünüyor sanırsam.
devamını gör...
gariban bir ailede büyümek
bizimkiler gariban değildi..
ama bizi gariban eylediler..
ama bizi gariban eylediler..
devamını gör...
kızılcıklar oldu mu
haluk levent'in de çok güzel okuduğu türkü.
devamını gör...
hayata keyif katan şeyler
hayatıma uyguladığım, unutmadığım ve unutmayacağım bir sözü kendime rehber edindim.
-paulo coelho nun çok güzel bir sözü,
“eğer bir gün yolunuzu kaybederseniz, bir çocuğun gözlerinin içine bakın. çünkü bir çocuğun bir yetişkine her zaman öğretebileceği üç şey vardır;
1.nedensiz yere mutlu olmak…
2.her zaman meşgul olabilecek bir uğraş bulmak…
3.elde etmek istediği şey için var gücüyle savaşmak.”
......
-paulo coelho nun çok güzel bir sözü,
“eğer bir gün yolunuzu kaybederseniz, bir çocuğun gözlerinin içine bakın. çünkü bir çocuğun bir yetişkine her zaman öğretebileceği üç şey vardır;
1.nedensiz yere mutlu olmak…
2.her zaman meşgul olabilecek bir uğraş bulmak…
3.elde etmek istediği şey için var gücüyle savaşmak.”
......
devamını gör...
ilkokuldan akılda kalanlar
okulumuzun hemen yanında bir mini market vardı. 50 kuruşa bir adet kek ve meyve suyu alabiliyorduk teneffüs aralarında. hatta biraz daha ileri gidip matematiğimi konuşturmak istiyorum. 1 tl'ye iki adet kek ve meyve suyu alabiliyorduk. inanabiliyor musunuz?
çok özledim o günleri.
çok özledim o günleri.
devamını gör...
uzun entrylerin okunmaması
uzun enrty giren yazarların kendini bilmezliğindendir.
eğer anlatılmak istenilen şey iki satırdan uzun ise filimi çekilmelidir.
terinden entellik akan yazarların olduğu şu sözlükte uzun enrty girip de insanların vaktini çalmak ne.
çekin bir kısa film izlesin insanlar.
sonra yok bilgi içerikli başlık tutmuyor, yok uzun enrty okunmuyor.
adam, söyle ilgimi çeken başlık gördü mü iki satır bir cümle yazıyım, yarım yamalak bildiğimi ile entel gibi gözükeyim fazla da yorulmayım derdinde.
ne okuyacak sizin kpss edebiyat sorusu gibi enrtylerinizi.
eğer anlatılmak istenilen şey iki satırdan uzun ise filimi çekilmelidir.
terinden entellik akan yazarların olduğu şu sözlükte uzun enrty girip de insanların vaktini çalmak ne.
çekin bir kısa film izlesin insanlar.
sonra yok bilgi içerikli başlık tutmuyor, yok uzun enrty okunmuyor.
adam, söyle ilgimi çeken başlık gördü mü iki satır bir cümle yazıyım, yarım yamalak bildiğimi ile entel gibi gözükeyim fazla da yorulmayım derdinde.
ne okuyacak sizin kpss edebiyat sorusu gibi enrtylerinizi.
devamını gör...
2250 yılında normal sözlük başlıkları
devamını gör...
türkiye'nin yangınla mücadelede dünyaya örnek olması
kötü örnek diyelim biz ona.
devamını gör...
satılık normal sözlük hesabı
hatasız, sicil tertemiz, 7bin küsür karma puanlı satılık hesap. iletişim için mesaj lütfen.
not: serdar bey'e opsiyonlanmıştır.
edit: karma puan 30 bin küsür ama halen serdar bey'e opsiyonlu.
not: serdar bey'e opsiyonlanmıştır.
edit: karma puan 30 bin küsür ama halen serdar bey'e opsiyonlu.
devamını gör...
