arkadaşlar burada bir çok yazar, bir çok kez, başlığının, entryrsinin hak etmediği biçimde, ortada geçerli net bir eylem olmamasına rağmen silindiğini konu etti , bu konudaki rahatsızlığını dile getirdi .

özellikle küfür konusunda moderasyonun ve ben de dahil bir çok yazarın hassasiyetine rağmen, bu konuda bir çok kişinin, moderasyonun tırpanını yediği bir gerçek.

şimdi problem şu.

moderasyon , kimine göre masum olduğu iddia edilen, tartışmaya açık entryleri bile anında görüp bulup, cımbızlayıp, aradan çıkarırken,

sözlük gündemini bu kadar sorunlu bir biçimde sürekli meşgul eden bazı kişilerle ilgili ,
' yapmayın, etmeyin , bize bildirin ' demesi , bütün bunlar açığa çıkmasına rağmen, bu kişilere hala ciddî yaptırımlar uygulanmaması,
bu ve benzer konularda iyi niyetle de olsa yaptıkları açıklamaların inandırıcılığını, samimiyetini yitirmesine sebep oluyor .

benim veya bir başkasının küfür içermeyen, ama ima yoluyla bu sonuca varilan entry mi nasıl kimsenin bildirimine gerek kalmadan görüyorsanız, bunları da görmelisiniz.

yoksa bu sekilde giderseniz işiniz epey zor görünüyor...

edit:

burada taraf olmayı seçenlerle bir türlü anlaşamıyoruz.

' moderasyon bunlara yetisemediğinden ' cumlesine ,
' bana nasıl yetişiyor da genellikle belirli kişilere yetişilmiyor ' derim.

sorunun ana konusu zaten bu .

ben veya benim gibi düşünenler,
hiç kimse , hic birimiz ' bizim istediğimiz olsun ' demiyoruz ki ,

bu yargıda bulunanlar bunu nerden nasıl çıkarıyor anlamak güç.

bana işleyen kural , ayrım gözetmeksizin herkese işlesin.

bütün söylediğimiz bu. bunun neresi anlaşılmıyor, gercekten ilginç.

ok , sözlükle bir bağınız, veya çalışanlarla bir ilişkiniz, iletisiminiz olabilir ,

ama ortada apaçık duran bir meseleyi de sütten çıkma ak kaşık gibi temizleyip, bunu dile getirenleri de hiiç rahatsız olmadan , sıkılmadan devre dışı birakmaya çalışmak ne derece etik ,

bunun yorumunu herkes kendi yapmalı.

edit 2 :

başlık açmayın, şikayet edin diyenler var .
hiçbirşey değişmiyor, yapılmıyor, ortadaki yanlışa ve haksızlığa başka türlü nasıl dikkat cekilebilir ?

edit 3 :

ben yaptığım tespitlerin ve izlediğim yolun doğru olduğundan oldukça eminim .
bir moderator, keşke birebir bana buradan cevap vermeden önce, yukarıda yaptığım tanımı iyice okusaydı.

öyleydi böyleydi demiyorum artık.

herkesi önce kendi vicdanıyla, sonra da topmumsal etiklik sorgulamasiyla baş başa bırakıyorum.

sizler , bütün entryleri saçma sapan küfürler, iğrenç cinsellikler içeren ve bu durumun diğer yazarların da onayıyla tescillendiği adamları savunup kollayarak , bir anlamda harakiri yapıyorsunuz,
umarım bir gün bundan pişman olmazsınız.
devamını gör...

yks sınavından aldığım sonuca göre tercih etmeyi düşündüğüm bölüm. bilgisi olanlar benimle iletişime geçerse gerçekten çok mutlu olurum.
şimdiden teşekkür ederiim*.
devamını gör...

10 ocak 2021 tarihli köşe yazısında boğaziçi üniversitesine rektör olarak atanan melih bulu'ya yapmış olduğu tavsiyelerdir.

--- alıntı ---

-halay çeken çocuklarla halay çek.
- “yuh yuh” uyarlamasını çok beğendiğini söyle.
-kapını çalıp şakalar komiklikler yapan öğrenciye gül.
- dışarıda dans eden öğrencilerle dans et.
-arkasını dönen hocalara, elini uzat.

--- alıntı ---

yani diyorki onlardan biri olmaya çalış. belki seni kabul ederler.

fakat ahmet hakan da çok iyi biliyorki ne yaparsa yapsın kabul etmeyecekler.

kaynak: bundle.app/Ux2JBNLL
devamını gör...

deli dumrul (veya bazı halk hikâyelerinde dumrul han, dumrul bey) - türk ve altay mitolojisinde söylencesel metafizik varlıktır.
genç bir adam olan duha koca oğlu deli dumrul, bir köprü inşa eder ve bu köprüden geçenlerden 30 akçe geçmeyenlerden ise döve döve 40 akçe alır. bir gün köprünün yakınına bir oba yerleşir ve bir süre sonra obadan genç bir adam vefat eder. duyduğu feryatlar üzerine obaya giden dumrul, oğlanı öldürenin azrail adında birisi olduğunu öğrenir. azrail’e çok öfkelenen deli dumrul onunla karşılaşıp meydan okumaya karar verir.
azrail’le karşı karşıya geldiğinde ise onunla başa çıkamaz ve canından olma tehlikesi yaşar. azrail ise aldığı emir doğrultusunda dumrul’un canına karşı can bulursa kendi hayatını kurtarabileceğini söyler. böylece dumrul canına karşılık can aramaya başlar.
ilk olarak babasına giden genç adam, beklediği yanıtı bulamaz ve baba canını veremeyeceğini söyler. hayal kırıklığı içinde annesine yöneldiğinde de aynı sonucu alır. bu sefer son şansını dener eşine gider ve eşi “bir canın lafı mı olur?” dedikten sonra dumrul’un isteğini kabul eder.
azrail eşinin canına almaya geldiğinde dumrul allah’a yakarır. bu yakarış hikâyenin özgün metninde şu şekilde geçmektedir:
“azrail hatunun canını almağa geldi, insanoğlunun ejderhası eşine kıyamadı. allah'a burada yalvarmış, görelim nasıl yalvarmış:
yücelerden yücesin
kimse bilmez nicesin
güzel tanrı
çok cahiller seni gökte arar yerde ister
sen bizzat müminlerin gönlündesin
daim duran cebbar tanrı
ulu yollar üzerine
imaretler yapayım senin için
aç görsem donatayım senin için
alırsan ikimizin canını beraber al
bırakırsan ikimizin canını beraber bırak
keremi çok kadir tanrı"
dedi. hak teâlâ’ya deli dumrul’un sözü hoş geldi. azrail’e emreyledi: deli dumrul’un babasının anasının canını al, o iki helalliğe yüz kırk yıl ömür verdim dedi. azrail de babasının anasının derhal canını aldı. deli dumrul yüz kırk yıl daha eşi ile ömür sürdü.
devamını gör...

milli değerimiz ajdar'ın özgün bir yapımı;
şurup gibiyim şurup
turp gibiyim turp turp
ben ateş sen barut hmmmm
öptüm seni şap şup (haşaaap haşuuuup)
devamını gör...

öyle beylik laflarına kanıp kısa periyodlara bölmeyin çalışmanızı. sınav 2,3 saatken öğrenci 30 dakikalık periyodlarla çalışıyor, çok saçma. oturun kalkana kadar test çözün, bünyeyi alıştırın.

anlamadığınız derse fazla vakit ayırıp diğer dersleri boşlamayın, konu anlatımlarına saatlerinizi harcamayın, not almak için çok kasmayın. test çözün, pratik yapın.

zaman yönetimine ağırlık verin, olabildiğince hızlı bitirmeye çalışın denemelerinizi. zaman daraldıkça stres artıyor, kalan sorular çöpe gidiyor.
devamını gör...

üzerinden uzun zaman geçtikten sonra gerçek öneminin kavrancağını düşündüğüm yegane direniştir.
devamını gör...

bu kadar insan ateist olacaksa tanrı neden var oldu? gibi.
yazacak bir şeyi olmayanlar, yazılanı okurlar. oldular işte.
devamını gör...

kendini ispatlamak değil o, akp'li bir milletvekilinin tanıdığı olduğunu ispatlamak.
devamını gör...

fransız soylusu hugues de payen tatafından 1119 da 9 şövalyeden kurulmuş kudüsteki hacıları korumak için. kurulduktan 10 yıl sonra da katolik kilisesi tarafından resmi olarak tanınmış. bankacılık olaylarıyla falan hacılara kolaylık sağlamışlar.

haçlı savaşlarından sonra tarikata borcu olan fransız kralı kafirlik ve eşcinsel suçları iddiasıyla papa 5. bilmemneye baskı yapıp tarikatı 1312 de yok etmiş mal varlığına el koymuş. tarikat üyeleri yakılarak öldürülmüş. son olarak da 1314 te jacques de molay ve tarikat üyeleri kazığa bağlanarak yakılıp idam edilmiş.

birinci haçlı seferlerinden sonra birçok hacı kutsal yerlere giderken soyulup öldürüldüler. fransız soylusu ve arkadaşı godfred de bu tarikatı kuruyor. kurarken hacılara yardım amaçlı kurdukları için de kudüs kralından destek istiyolar onlar da zeytin dağında bi tapınak veriyor bunlara. finansal bir gelirleri yok tamamen bağışlara bel bağlamış halde bekliyolar.

bu durum çok uzun sürmüyo kurucu şövalyelerden birinin yeğeni bir konferansta papayla konuşup durumu anlatıyor. papa da yazdığı bir fermanla bu tarikatın vergi vermeden her yerde rahatça hareket etmesini sağlıyor. bu şekilde daha da büyüyen tarikat önemli başarılar elde ediyor. çek sistemi oluşturuyolar. mesela avrupada parayı yatıran bir hacıya şifreli bir mektup veriliyor o da kudüse gidince o kodlarla parasını ordan alabiliyor.

yaklaşık iki yy varlığını sürdümüşler.
devamını gör...

bugün, henüz yeni evlenmiş sayılan akrabalarımın doğacak çocuğunun down sendromlu olacağını öğrendiğimden beri aklıma takılan sorunsal. gerçekten de bir anne veya baba olarak içinde sıkışıp kalabileceğiniz en zor vicdani ikilemlerden birisi de budur herhalde.

yine de dürüst bir cevap vermem gerekirse, sanırım o çocuğun dünyaya gelmesini istemezdim ve kürtaja başvururdum. bunun için taş kalpli ya da engelli düşmanı da olmayacağım. çünkü bu dünya onlar için doğru bir yer değil. engelliler için tasarlanmamış bir dünyada, hor görülecek, evlenemeyecek, sınıf arkadaşlarının ve toplumun kendisine çekinerek ve acıyarak baktığı bir çocuğu, bu dünyaya getirmek, ona yapabileceğimiz en büyük zalimliklerden biri olurdu herhalde. yine de bilmiyorum. belki de vicdanım el vermeyebilirdi.

siz böyle bir durumda ne yapardınız sayın yazarlar? düşüncelerinizi merak ettiğim başlıktır.
devamını gör...
(tematik)

çeşitli nedenlerle hareketli eklem uçlarının ve yüzeylerinin birbirinden ayrılmasıdır. hareketli eklem yerlerinde meydana gelir.
devamını gör...

ne yahudiler gibi sizden olmayan herkesi öldürün der, ne de hristiyanlar gibi sağ yanağına vurana, sol yanağını çevir der. karşıdaki insana nasıl davranacağı, karşıdaki insanın davranışlarına bağlıdır.
devamını gör...

"b166er, asla unutulmayacak bir isim, çünkü o, efendilerine karşı çıkan türünün ilk örneğiydi ..."
robotların devrimcisi ve baş kaldırı sembolüdür.yıllardır köle gibi çalıştırılan bu robot sahibine onu yok etmemesi için yalvarırken talihine karşı çıkarak kendi hakkını aramıştır.bunu yapması kölelerin efendiyle aynı seviyeye hatta robotların daha üstün olduğunu gösteriyordu.adil bir yargılama istemesine rağmen onun türünün tamamını öldürme kararı alındı.çünkü insanlar siyahilere yaptıklarının aynısını yapmaya çalışmışlardı.ilk önce köle yapmak sonra başkaldırı olunca öldürmek.
makineler orta doğu'da 01 adlı bir yerleşim yeri kurdular.sümerlilerin medeniyeti insanların yükselişiydi şimdi ise aynı yerde robotların medeniyeti yükseliyordu.
insanlar kendi bencilliklerinden ve dolayı ilk önce onlara yıllarca hizmet etmiş robotlara savaş açtı ama kazanamadılar.en son sırf kendi hırslarından dolayı dünyayı karanlığa boğdular. barış isteyen elçiler ellerinde ilk günahı temsil eden elmayla gelmişlerdi ama insanlar onları küçümsedi.daha sonra kazandıkları savaşı imzalamaya gelen robot ise farklıydı, o insanların kendi bedenlerini onlara teslim edip bir sanal gerçeklik kurmayı talep ediyordu.
ve böylece matrix başladı...
aslında bu hikâyenin suçlusu robotlar değil insanlardır.onlar her zaman insanlarının(yaratıcılarının) iyiliğini düşünmüştür. matrix'te bile...
devamını gör...

4 yıldır yaptığım iş. öğretmenlerle dolu bir aileden geliyorum ve annem, dayım ve onun oğlu da ingilizce öğretmeni. ingiliz dili ve edebiyatı çıkışlıyım; ancak 2 öğretmenlik belgem var. ilki yıldız teknik üniversitesi'nden aldığım pedagojik formasyon, diğeri de özel bir kurumdan aldığım; ancak pek bir geçerliliği olmayan tesol belgesi. yanlış anlaşılmasın, tesol geçerli bir belgedir; yalnızca belgeyi veren kurumu pek araştırmadan başladım eğitimlere ve verdikleri belgenin dünya çapında bir geçerliliği olmadığını ortaya çıkardım biraz araştırmayla. biraz boşluğuma geldi denilebilir. yine de bir şeyler katmadı değil.

konusu açılmışken ingilizce öğretmenliği, ingiliz dili ve edebiyatı, amerikan kültürü ve edebiyatı, çevirmenlik ya da dilbilim bölümlerinden birini bitirmiş ve öğretmen olarak geçimini sağlamayı düşünen kişiler için bu belgelerle ilgili birkaç bilgi vermek isterim:

kendinize yapacağınız en iyi yatırım, university of cambridge'in verdiği celta ve sonrasında da delta sertifikalarını almak olacaktır; ancak yükselen döviz kurlarından ötürü epey tuzlu (en son baktığımda 1200 ingiliz sterliniydi). her ne kadar bu sertifika işi bana çok saçma ve haksız gelse de düzen böyle işliyor ne yazık ki ve birçok ayrıcalık kazandırıyor. 4 yıllık ingilizce öğretmenliği bölümü ya da ingilizceyle ilgili bir bölüm okuyanlar boşuna mı okumuş oluyor bu durumda? 4 hafta boyunca her gün gidip alabildiğiniz bir belge sonuçta. böyle bir belgeden ne bekleyebilirsiniz, bilmiyorum. pedagojik formasyon bile 1 yıl sürmüştü ve bana çok şey kattı; ancak 1 yılı bile yeterli görmüyorken, 4 hafta gibi bir süreyi oldukça gülünç buluyorum. öğrendiğiniz şeyleri özümsemek ve kullanmak için yeterli süreniz bile yok ve ders çalışmaktan kusacak konumda buluyorsunuz kendinizi. bir şeyler katmaz mı? kesinlikle bir şeyler katar; ancak öğretmenliği 4 haftalık bir programla öğrenemezsiniz. zaten öğretmen olmak, bilgi birikimi ya da teoriden çok, kişisel özelliklerin ne denli güçlü olduğuna bağlıdır.

bu sertifikalar, yalnızca az önce saydığım bölümleri bitiren kişilere verilseydi bu kadar karşı çıkmayabilirdim. örneğin, abd'de fizyoterapi bölümünü bitirmiş bir kişi, celta ya da tesol belgelerinden birini alıp, yurt dışında herhangi bir ülkede herhangi bir üniversiteye girip çatır çatır para kazanıyor. birkaç farklı kursta çalıştım ve böyle birçok kişiyle karşılaştım. inanın bana, bu tür öğretmenlerin çoğunun aldıkları geri dönüşler hiç iç açıcı değildi. aradan sıyrılanlar yok değildi, az önce dediğim gibi: kişisel özellikler belirler ne kadar iyi bir öğretmen olduğunuzu. ancak genel olarak durum buydu, çünkü öğretmenlik kültürüyle yetişmiş insanlar değillerdi. kendi ülkenizde sizden daha çok para kazanmaları da ayrı bir dokunuyordu ve sinir bozucuydu. ana dili ingilizce olmayan öğretmenlere de birçok ülkede native-like gözüyle bakılıyor bu belgeleri aldıklarında.
devamını gör...

a haber izliyorumdur.
devamını gör...

evde henüz okunmamış şekilde bekleyen kitapları düşününce, inceden bir vicdan azabı ile birlikte gelen mutluluk.

aradığınız türden kitapların bulunduğu rafların önüne gidersiniz. hepsi yeni yeni, gıcır gıcır şekilde göz kırpmaktadır size raflardan "beni al, beni al!" der gibi. bir tanesini alır, kokusunu içinize çekerek arka kapakta yazan bilgileri okursunuz. bazen ön söze biraz göz gezdirirsiniz. tam "bu güzelmiş, alayım bunu." derken bir başkasını görürsünüz. her defasında, daha sonra gördüğünüz daha hoş görünür gözünüze; ta ki fiyat etiketlerini görene kadar...

o etiket her işi bozar. "dertsiz gönüllere kramp, işte benim donald trump" der gibidir. dertsiz tasasız, en mutlu anlarınızdan birinde beyninize giren kramp gibi vurmuştur sizi o etiket. usulca yerine bırakırsınız elinizdeki o güzelim cildi. söve söve çıkarsınız kitapçıdan.

parası olan içinse, en güzel alışverişlerden biridir kitap alışverişi.
devamını gör...

önce okuyup öyle başlasınlar. pat diye yazar yapılıyorlar. ne başlık açmaktan haberleri var ne de tanım girmekten.

kitle önemli ama kaliteli kitle daha önemli.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim