(bkz: kopenhag kriterleri)

diyeceksiniz epsilon amma komplo teorisi uretiyon ya da nasıl bir kafan var hep uçlarda. ab*'ye üye olmak için öncelikle siyasi ve ekonomik kriterleri sağlamak gerekir.*bu aslında basitçe avrupalı olmak istiyorsanız, avrupa'nın çarklarına uyumlu olmak zorundasınız demek. yani kapitalizm ya da liberalizmin her neyse istediği gibi sosyal devletten uzaklaşıp, kapitalizmin istediği tüket daha çok tüket anlayışı ile devletin geri planda kalıp serbest piyasa düzenine müdahale etmemesini istiyorlar.bu da anayasanin 3.maddesindeki sosyal devlet anlayışı ile ters. çıkıp da hadi biz hastaneleri okulları özelleştirelim diyemezler.belki de yeni anayasada olacak bilemeyiz haliyle sözde sosyal devlet özde kapitalist devlet anlayisa, kurbağayi alıştırır gibi alıştırıyorlar.

mesela, sinavlar zor. birinciler nerden çıkıyor ozel kolejlerden. devlet ne diyor aslında para ver özele git.

doktor sayisi yetersiz hastane yoğun dişçi bile bulunmuyor. devlet ne diyor ozele git. mecbur birakarak işletiyor sistemi.

kapitalist amerikanın kucağına düşmüş bir ülke için çok mu garip geliyor hayır. insan ya ne olacağğdı der gibi bakıyor. yazık guzel ulkeme..
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

babamın ölümü. beş kuruşsuz kalmak. akrabaların birden bire ortadan kaybolması. yapayalnız kalıvermek.. komşunun oğlu restoranda çalışırdı. kalan ekmekleri getirirdi bize. öyle böyle geçerdi günler. kış, soğuk.. kuaförde çalışırdım haftalık 5 liraya. okuldan sonra akşama kadar, hafta sonu tamamen kuafördeydim. deşecek çok hal var da halim yok... büyüdüm ve sırtımda bir kambur çocukluğum...
devamını gör...

gereksiz.öyle yapacağıma gider günlük tutarım hiç olmadı blog açarım. başka sosyal medya ortamlarına giderim. oyunu kuralına göre oynamak, amacında kullanmak gerek. iğne den kürdan olmayacağı gibi kürdan da iğne olmaz.
devamını gör...

damla kendini tamamlayınca damlar.
devamını gör...

12 eylül 1980 darbesinden sonra diyarbakır cezaevine tayin edilen türk subayı.
hapishanedeki kürt kökenli kişilere dışkı yedirdiği, elektirik verdiği, kemiklerini kırdığı, lağam suyu ile duş aldırdığı, kadınları çıplak bir şekilde cezaevinde dolaştırdığı söylenir. bu işkencelerden dolayı yüzlerce kişinin ölümüne sebep olmuştur.
kimisi bu işkencelerin ayrılıkçı kürtçülere(pkk'lılara) yapıldığını savunurken, kimisi de işkenceye uğramak için kürt olmanın yeterli olduğunu söyler.

hapishaneden kaçan kişiler dağa çıkıp silahlanmıştır. günümüzde askerlerimizi şehit eden, vatandaşlarımıza işkencede bulunan pkk'nın kurulmasındaki en büyük etkenlerden birisidir, esat oktay yıldıran.
22 ekim 1988 tarihinde, istanbul'da, karısı ve çocuğuyla birlikte suikaste uğrayıp öldürülmüştür. yorumsuz.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

çocuk önce o ailede, o evde, bir "yer" inin olduğu, ihtiyaçlarının karşılanacağı, ve bunları onun "hak" kı olduğu için aldığını, bilecek, hissedecek.. şüphe duymayacak..

(anne babanın "verdiği" şeyleri telafuz etmesi çok sağlıksız, bence ahlaksız birşeydir, zaten çocuğun hakkıdır, o verilenler, çocuklar borçlu hissettirilmemelidir.. )

çocuğun "herşeyi" düşünmeye, fikrini söylemeye,,"sormaya" hakkı olduğunu, ona cevap vererek, bilgi vererek, anlamasını sağlayarak, gösterilmeli, hissettirilmeli.. yaşatılmalı.. aynı şekilde kendine ait alanın da onun hakkı olduğu, ve oraya onun izni dışında girilmeyeceğindende emin olmalı

çocuk varlığının görülür, ev halkı içinde +1 olarak eklenmiş, sayılan, değeri olan birşey olduğunu, hiçbirşey vermeden, ileride vermesi gerektiği ima edilmeden, zaten var olmakla hak ettiği, ve "hakettiğin" için, "bunlar senin hakkın" diyerek verilmiş imkanlarla büyüyor olmalı

bu imkanlar için çekilen sıkıntıları, istemeyerek yapılan mesaiyi "verilen" emeği anlatan anne baba da, çocuk yüzünden mutsuz olduğu mesajını, isteyerek/istemeyerek "verdiğini" bu durumdan memnun olmadıklarını, çocuğunun ihtiyacları için çalışmak zorunda kaldığını, yapılanların anne baba oldukları için değilde, isteyerek değilde, bir karşılığı olduğunu bilerek yaptıklarını, ve tabi bir beklentilerinin olduğunu da yerleştiriyorlar çocuğun kafasına bence..

komşumuzun 3. çocuğu olacak, tabiki önce diğer çocuklarla konuşulmadan.. varolan iki erkek çocuktan büyüğü demişki, 10 yaşında kendisi, üzülmüş filan, hatta ağlamış galiba, "ben şimdi babama birşey olursa bir kişiye daha nasıl bakacağım, ona birşey olursa hepinize benim bakmam lazım" demiş..
bu bakmak işi var ya..
yani çocuk ona bakıldığını düşünüyor, ona bakılmasının bir karşılığı olduğu öğretilmiş maşşallah, onu anlamış o güne kadar duyduklarından, karşılığını düşünmüş filan, borçlu hissediyor, onu nasıl yapacağının derdine düşmüş, yani annesini babasını kendine güvenen, kendine yetebilen, hayatını sürdürebilen birileri olarak tanımamış, ona ihtiyaç duyulacağı kesin ve o yükü bugünden taşımaya başlamış..

bilmiyorum bana normal gelmedi, 10 yaşındaki çocuğun bu yükle yaşıyor olduğunu böyle öğrenmek.. ama annesi çok duygulanmış... te allahım ya...
yıl olmuş 2020 dikkatinizi çekerim, evlerinde çocuklar için 1 oda var, her türlü teknolojik imkan var ama faydalı birşeye kullanacak zihniyet yok, vizyon zaten o apayrı bir konu...

varlığına "hakkı olduğu çin" saygı duyularak büyüyen çocuk, neye hakkı olduğunu, "görmüşse" öğrenmişse, haklarını rahatca almış ve kullanmışsa, başkalarının haklarınıda tanıyor, çalışınca o maaşı hakettiğininde farkında oluyor, yada zaten hakkettiği herhangi bir şey verildiğinde, hiçbirşey hakettiğini düşünmeyen insanlar gibi, aşırı teşekkür edip, sanki yaptığının bir değeri yokmuş gibi, ezik davranmıyor, işte bu özgüven buradan geliyor bence..

çocukken hiçbir hakkı karşılıksız verilmemiş biri, büyüyünce de hiçbirşey haketmediğini zannediyor, istemeyi bilmiyor, çünkü hiçbir hakkını görmemiş verilmemiş, zaten hakkı olduğu için verilmemiş hiçbirşey.. "
bunu sana ben veriyorum" ben "verdim" şu, şu kadar ediyor, bunun değeri bu kadar, bu kadarlık yere gönderdim diyerek veriliyor..
bir hesap bir muhasebe var, hesaplar çocuğa yansıtılmış.. işte bu yüzdendir, 50 yaşına gelmiş orda burada birşeyi başarsa bile buna inanamayan onu bile annesine veren güya hediye eden insanları görüyoruz, "niye sen almıyorsun kardeşim, niye kendine almıyorsun, karşılığında verdiğin senin emeğin, ödülüde senin hakkın" çünkü ödenmekle bitmeyen bir borcu var sanıyor" çünkü borçlu hissettirilmiş..

tabi kendi imkanlarını, şahsi ihtiyaçlarından vazgeçerek önceliği çocuğu olmuş ve çocuğuna kullanmış ve bunu yüzüne vurmamış anne babaları ayırıyorum..
(bihter ziyagilin meşhur "tabi siz... diye başlayam, uzun cümlesi gibi oldu :) bunlar özü iyi olan insanlar, hem çocuklarına hem çevrelerine karşı, heryerde iyiliği tercih eden insanlar..

ama imkanı olupta çocuğuna kullanmayan, kullandıklarınında, maddi karşılığını sürekli telafuz eden, ima eden, anne baba, çıkarcıdır, oportünisttir, bencildir, onlar heryerde öyledir, ve öyle herşeyde travmalar yüzünden olmuyor, bildiğin kötü olduğu için oluyor, anne baba olunca ne yaparsa yapsın o artık iyidir diye birşeyde yok bence, çocukları üzerinde psikolojik olarak egosunu tatmin etmek de sömürmektir, ben anneyim ben babayım diyerek, her istediklerinde susturmak kısıtlamak da haksız güç kullanmaktır, ve herşey cahillik de değildir, bazı şeyler "kötülük"tür...

birde, çocuğuna tapan her istediğini yapanlar var, onlarda çocuğa hak etmesede istediği herşeyi almayı/ alabileceğini öğretiyor, halbuki kendiside yapmak zorunda değil ama sevgisini gösterdiğini sanıyor, çook yakınımda bir örnek var çocukluk arkadaşım ve oğlu, resmen maymun ediyor annesini, çocukta zorba (yaşı 6), kalk diyor annesine vitrinde ne istediğimi bul, kadın tek tek veriyor, çocuk o arada boğulurcasına ağlıyor, çığlık atıyor, bir yandanda söylemiycem sen bulucaksın diyor.. anne tek tek o vitrindekileri eline alıp soruyor, bu bitince anne devam ediyor şimdi ne istiyorsun (şimdi haketmediğin ne istiyorsun? hakkın olmayan neyi alacaksın? neyi emredeksin? yaptıracaksın?) ben gittiğimde banada ordan kalk ben oturucam filan diyor, annesi babası diyorki istediğini yap nolur.. gerisini anlatmayım..

benim çocuğum yok bu arada.
bilinçli olarak çocuksuz olmak kararımdan sebep, yok. iyikide bugüne kadar olmamış, bunlar bugün bu yaşta (42) üzerine çok düşündüğüm için, kendi yaşadığım sorunları araştırırken farkettiğim şeyler, herşey bencil insanlardan duyduğum rahatsızlıkla başladı aslında, nasıl oluyorda diyordum herşeyi kendine hak görüyor, hakkı olmadığını bile bile istiyor birde, ve çekinmiyorda, haksızlık olduğunu biliyordur diyordum, sorun haksızlıktan, adaletsizlikten rahatsız olmayan insanlar, herşeyi kendine hak gören insanlar.. (bakınız rte)

özgüven değil bu, özgüvenin altı dolu olur, adil olur, hani karizmatik dediğimiz insanlar var ya, hani çok yakışıklıda değil, ultra güzelde değil ama çok karizmatik deriz, empatiymiş bu insanların ortak özelliklerinden biri, empatid ve adaletle ilgilidir, bence bu insanlardaki özgüven de farkındalıklarından geliyor..

inşallah sonuna kadar okumuş ve beni anlamışsınızdır .
devamını gör...

bir ray loriga kitabıdır.

bu kitabı okurken zihnimde tam da hikayenin yanından yürüyen bir cümle dolaşmaya başlamadı ve kitap boyunca da beni ve hikayeyi hiç yalnız bırakmadı. bu cümle aslında hayatım boyunca benimle gezmeyi alışkanlık haline getirmiş bir cümleydi. ve bu cümlenin sahibi de benim aziz’im, franz kafka olduğu için daha da bir sıkıca sarıldım cümleye hemen hayatım boyunca hem de bu kitabı okurken. evet, çok uzattım lafı hem de doğru dürüst bir şey anlatmadan. o yüzden kısa kesip cümleyi alıntılıyor ve kitapla ilgili incelememe başlıyorum:

“ dünyaya karşı savaşında, dünyanın tarafında oldu.”

teslimiyet; girişeceğiniz tüm savaşların nihai ve kaçınılmaz sonucudur. bir savaşa başlamasan önce iç cebinizde mutlaka beyaz bir mendil olmalı. hem kan, ter ve gözyaşınızı silmek, hem yaralarınızı sarmak ve nihayet teslim olurken bir sopaya sarıp sallamak için. kazanma şansınızın olmadığını bilin ama savaşmaya devam edin mutlaka.

“ teslimiyet “ 2020 yılı içinde okuduğum en iyi kitaplardan biri. garip bir distopya. sanki distopya değilmiş gibi, ama öyle. küçük bir çocuğun, iki oğlunu askere göndermiş bir çiftin evine sığınması ile başlıyor her şey. çocuk konuşamıyor ama dahi olabilir aslında, ya da zeka özürlü. bir savaş sürüyor dışarıda ama ne olduğu belirsiz bir savaş. bu savaş ısrarla devam ederken bir anda “ saydam şehir” sözleri dolaşmaya başlıyor ortalıkta ve sonra kentteki ve belki de ülkedeki herkes bu şehre taşınıyor. şehirle ilgili çok ipucu vermeyeceğim ama ütopik mi distopik mi olduğunu sizin karar vermeniz gerekeceğini söyleyebilirim.

eğer her şey sizin yerinize düşünülüyorsa, savaşta iyilerin mi yoksa kötülerin tarafında mı olduğunuzu bilmiyorsanız, anlamsız bir şekilde kendinizi hep mutlu hissediyorsanız; hemen şu anda ellerinizi kaldırın ve teslim olun...
devamını gör...

bilinmezcilik

"hiçbir şeyin varlığını bilemeyeceğini ileri süren öğretidir. felsefi bir yaklaşımdır.
bilimin denetiminden yoksun insan düşüncesinin düştüğü büyük yanılgılara bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. ilk tepkiyi yunan antikçağ bilgicilerinden duyumcu sofistler vermiştir. onlara göre bilgi duyuların sonucudur ve duyular dışında bilgi edinemez ve herkes için geçerli bilgi olamaz"


tanrının varlığına yönelik kuşkuları da ortaya koymuştur. doğrudan tanrıyı reddetmiyor, ancak onu bilmenin mümkün olmadığını ileri sürüyor. tanrı varlığı ve yokluğu yargısında kesin hüküm yok. bu konuda tamamen kuşkucu bir yaklaşım.

felsefede, agnostik akımının öncüsü
descartes tir. düşünüyorum öyleyse varım sözü ile insan bilincinin yalnız kendisini algılayabileceğini ileri sürmüştür. bu göz yanılgısı da olabilir gerçeklikte. bu anlayışa göre bilmediğini bilmek gerekir.

kuşkularla soru soran bir yaklaşım din değildir.
devamını gör...

kitap okumaya hep erinen samimi birinin kitapla merhabalaşmasının dışında sözlük için bir fayda saylayacağını düşünmediğim anket türü başlık.


neyse madem yazdık kurala riayet edelim:

'kolayca inanmayı saflığa vermekte haksız değiliz her zaman'

(denemeler/sf. 171)
devamını gör...

hayat dediğin bir döngüdür, iyi anlara sahip oldurttuğu kadar kötü saydığımız çaresizlik ve huzursuzluklarla dolu olduğumuz anların da sahibi oldurtur. o yüzden tek bir şarkı değil, yüzlerce şarkı gerekli insan denilen basit makinelerin duygularını açıklamak için. şarkısı denilerek tek bir şarkıdan bahsedildiği, birçok şarkıdan bahsedilmediği için gözlerimdeki yaşlarla köşeme, mutfak masasının en sonundaki sandalyeye geçiyorum.

iyi hoş da sen neden bunun edebiyatını yaptın? şarkı at geç yeğenim derseniz de keyfimin kahyası değil sultanı buna karar verdi. saygılar.
devamını gör...

siyaset tartışmayı seviyorum.
devamını gör...

ing. (kıs) severe combined immunodeficiency (scid)

türkçe literatürde de scid olarak kendine yer bulan bu klinik tabloya göre hastamız doğuştan b ve t lenfositlerini üretemez. lenfosit denilen hücreler sizin hayatınız boyunca bağışıklık hafızanızı tutan, aşı olduğunuzda tepki veren (bunlar olmazsa aşı tutmaz), hedefe yönelik reaksiyonun geliştiği bileşenlerdir. bağışıklık sistemini bir ordu gibi düşünürseniz t lenfositler jandarma komando ise, b lenfositler de topçudur. t lenfositler hava indirmeyse b lenfositler helikopterdir. t lenfositler göğüs göğse muharip kuvvetlerdir, ellerinde ne varsa kullanırlar. temel taktikleri yakaladığı düşmanla yakın temasa girerek yüzeyinde delik açmak olsa da sitokin (telsiz) kullanarak diğer birimleri de aktive edebilir. b lenfositler ise göğüs göğse muharebeye girmez. düşmanla mücadelede en çok kullandıkları yöntem uzaktan bombardımandır. hedefe güdümlü füze (antikor) kullanarak düşmanı işaretler, gözden kaçırılan düşman birimleri görünür kılar veya işlev görmelerini engeller.

çok militarize ettim olayı ama gerçekten immün sistem ile mevcut harp teknikleri birbirlerine benziyor. eğer siz ordunuzdan dağ komando birliklerini (t lenfositler) ve hava desteğini (b lenfositler) kaldırırsanız terörle mücadele (enfeksiyon) edemezsiniz. ordu yapılanmanız gereği bu birimleri hiç planlamadıysanız zaten durumunuz vahim, sürekli sınırlarınızdan içeri terörist dolacak (patojen. bakteri, virüs, mantar vs) demektir. bunu bir yere kadar engelleyebilirsiniz, mevcut ordunuz ve polis gücünüz elbet işlev görür halde fakat tıpkı orduda olduğu gibi immün sistemde de her bileşen diğerini etkiliyor. yapmanız gereken en iyi çözüm nasıl ki dağ komandoları yetiştirmek ve helikopter satın almak ise, scid tanısı konulan kişiye de kemik iliği nakli yapmak en temel ve basit çözümdür.

david vetter isimli meşhur bir çocuk varmış eskiden, bubble kid olarak ararsanız bulabilirsiniz muhtemelen. bağışıklığı çok kötü olduğu için çocuk balonun içinde yaşamış 12 yaşına kadar. kız kardeşinden kemik iliği nakli yapıldıktan 15 gün sonra ise burkitt lenfomasından hayatını kaybetmiş. otopsi sonucu kız kardeşin iliğinde dormant ebv olduğu bulunmuş, yani çocuğu bilmeden öldürmüşler. hayat hikayesini fotoğraflarla falan bulabilirseniz çok dokunaklı, sokaklarda astronot gibi dolaşan bir çocuk... hayır ağlamıyorum.

sizi de ağlatayım-1
sizi de ağlatayım-2
devamını gör...

kavuşmak özgürlükse
özgürdük ikimiz de
elleri çığlık çığlık
yanyana iki dünya
ikimiz iki dağdan
iki hırçın su gibi
akıp gelmiştik
buluşmuştuk bir kavşakta
unutmuştuk ayrılığı
yok saymıştık özlemeyi
şarkımıza dalmıştık
mutluluk mavi çocuk
oynardı bahçemizde.

fntmwlm!
devamını gör...

ilk çok yaşa yetmemiştir. ölümsüz olmaya çalışıyordur.
devamını gör...

en yalnız sayı.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

rusça bir sözcüktür. her şey normalken hiç sorun yokken, nedensiz yere hissedilen üzüntü, burukluk, ruh sızısı anlamına gelmektedir.

-zaman zaman yaşadığımız ve nedenini bilemediğimiz durumdur aslında. ne kadar ruhumuz yorulduysa o kadar korkar olduk mutlu olmaya.
devamını gör...

yükselenim olan burç.
çok sevdiğim bir arkadaşımın burcu aynı zamanda.
bir araya geldik mi 2 kişi ile voltranı oluştururuyoruz. ekstra 3 kişi ortada kalıyor.
mis gibidir, ben varya ben der
en önce kendine,
sonra dünyaya.
ezik olacam da ne olacak der ardından.
acılı adana olası yoktur.
kendinden başkasına ihtiyacı yoktur.
belki bir başka aslan
ya yükseleni aslan olan başak.
içten gelen özgüvenden dolayı, çirkin olanı da yoktur.
biz ikimizden biliyorum.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim