begit
sağlam, güçlü yahut kudretli manasına gelen eski türkçe sözcük.
devamını gör...
kürkünde kalp izi taşıyan kedi
dünyanın en enteresan görünümüne sahip kedi cinslerinden biridir. çeşitli yerlerinde doğal kalp simgeleri bulunur. cats with heart shaped "kalpte kemik yoktur ama en çok kırılan yer orasıdır, kırılmış kalbine teselli arıyorsan ben varım" diye miyavlar.
devamını gör...
bayramda en çok özlenen şey
kalabalık ailelerde büyüyenler o coşkulu, şen şakrak bayramları özler. aile büyüklerinin etrafında toplanılması, el yapımı tatlılar, evden aşırılan çikolatalar, çocukların bir araya gelmesi nedeniyle koşuşturmalar, büyüklerin bayram sohbetleri, dedelerimizin ve babaanne/anneannelerimizin şefkatli bakışları ve alınan harçlıklar(alınan her harçlıkta kaç para olmuş diye hemen sayardım, aman eksik olmasın alın terimizin karşılığını alıyoruz, çocuk olmak zor iş azizim), çocuk olup kafamızda “nasıl daha fazla çikolata yerim” düşüncesiyle rahat rahat şımardığımız o günler. çok özledim be hilmi abi.
devamını gör...
türkçe şarkılarda geçen mükemmel sözler
-"hayatta hiçbir şeyim az olmadı senin kadar"
cem karaca - sen de başını alıp gitme
-"sensizliğin acısını sen nereden bileceksin...sen hiç sensiz kalmadın ki."
ilhan irem - anlasana
cem karaca - sen de başını alıp gitme
-"sensizliğin acısını sen nereden bileceksin...sen hiç sensiz kalmadın ki."
ilhan irem - anlasana
devamını gör...
arthur hailey
90’lı yılların başlarında pek çok romanını okuduğum, 1920 ingiltere doğumlu kanada’ lı yazar, 2. dünya savaşı sırasında kraliyet hava kuvvetleri’nda pilotluk yapmış, 1947 yılında kanada’ya göçmüştür. önceleri iş hayatına atılan hailey, 1956 yılında televizyon oyunları yazmaya başlamış, 1959 yılında da ilk romanını yazmaya başlamıştır.
arthur hailey bir roman yazmaya başlamadan önce o romanın konusunun geçtiği yerlerle ilgili çok ayrıntılı araştırma yapar, notlar alır sonra romanı yazmaya başlar. örneğin "havalanı" adlı romanı için tam üç yıl çalışmış, avrupa'nın ve kuzey amerika'nın büyük havaalanlarında incelemeler yapmıştır.
insan duygularını ayrıntılı bir biçimde araştırarak büyük bir ustalıkla kitaplarında kullanması onun romancılığına has özelliklerdendir.
romanları oldukça gerçekçi ve öğretici olmalarının yanısıra son derece de sürükleyicidirler. çoğu hatırı sayılır derecede kalın olan romanlarından birini elinize aldığınızda kolay kolay bırakamazsınız.
“havaalanı” ve “otel” ile birlikte iki kitabı daha beyazperdeye uyarlanmış, bunlardan “havaalanı” ve “otel” ülkemizde de gösterime girmiştir.
kanada’lı bu usta romancı 2004 yılında, 84 yaşında, bahamalar’daki evinde hayata veda etmiştir. eserleri değişik yayınevleri tarafından ülkemizde hala basılmaktadır. 80’li ve 90’lı yıllarda romanları ülkemizde peynir ekmek gibi satıldığı için okunmuş kitap satan yerlerde, sahaflarda da bulabilirsiniz.
eserlerinden bazıları:
runway zero-eight (1958)
the final diagnosis (1959)
in high places (1962)
hotel (1965)
airport (1968)
wheels (1971)
the moneychangers (1975)
overload (1979)
strong medicine (1984)
the evening news (1990)
detective (1997)
arthur hailey bir roman yazmaya başlamadan önce o romanın konusunun geçtiği yerlerle ilgili çok ayrıntılı araştırma yapar, notlar alır sonra romanı yazmaya başlar. örneğin "havalanı" adlı romanı için tam üç yıl çalışmış, avrupa'nın ve kuzey amerika'nın büyük havaalanlarında incelemeler yapmıştır.
insan duygularını ayrıntılı bir biçimde araştırarak büyük bir ustalıkla kitaplarında kullanması onun romancılığına has özelliklerdendir.
romanları oldukça gerçekçi ve öğretici olmalarının yanısıra son derece de sürükleyicidirler. çoğu hatırı sayılır derecede kalın olan romanlarından birini elinize aldığınızda kolay kolay bırakamazsınız.
“havaalanı” ve “otel” ile birlikte iki kitabı daha beyazperdeye uyarlanmış, bunlardan “havaalanı” ve “otel” ülkemizde de gösterime girmiştir.
kanada’lı bu usta romancı 2004 yılında, 84 yaşında, bahamalar’daki evinde hayata veda etmiştir. eserleri değişik yayınevleri tarafından ülkemizde hala basılmaktadır. 80’li ve 90’lı yıllarda romanları ülkemizde peynir ekmek gibi satıldığı için okunmuş kitap satan yerlerde, sahaflarda da bulabilirsiniz.
eserlerinden bazıları:
runway zero-eight (1958)
the final diagnosis (1959)
in high places (1962)
hotel (1965)
airport (1968)
wheels (1971)
the moneychangers (1975)
overload (1979)
strong medicine (1984)
the evening news (1990)
detective (1997)
devamını gör...
sevilen türkünün en vurucu sözleri
şu yarada kan olsaydım olsaydım
dökülüp ziyan olsaydım olsaydım
bu dünyada yerim yokmuş yokmuş
keşke bir yalan olsaydım olsaydım.
dökülüp ziyan olsaydım olsaydım
bu dünyada yerim yokmuş yokmuş
keşke bir yalan olsaydım olsaydım.
devamını gör...
sürekli akp'yi ve akp’lileri aşağılamaya çalışmak
tam olarak öyle değil o iş. aklı başında bir insanın akplilere ne ayıracak zamanı ne de enerjisi vardır. eğer "aşağıladığını" düşündürecek bir şey söz konusuysa bu muhtemelen akplinin sataşması ve sonucunda mağdur edebiyatı yapmasıyla ilgilidir. bir başka ihtimal ise deşarj olmaya ihtiyacı vardır ve bu durumda kendisine en kaliteli malzemeyi sunan akpli onun için biçilmiş kaftandır.
devamını gör...
18 yaşındayım ilk ilişkime girdim çok mutlu oldum
herkes farklı kafalar'da hayat yaşıyor tabiki de yapacak bir şey yok bize yorum yapmak düşer.

twitter.com/uzulmebe/status...

twitter.com/uzulmebe/status...
devamını gör...
siyahın bir renk olmadığı gerçeği
beyaz için de geçerli olan bir gerçek.
genellikle ya bilmeden ya da ağız alışkanlığı olarak siyahı da beyazı da renk sınıfına sokarız ama aslında ikisi de renk değildir.
ışıkta beyaz, ana ve ara renklerin bir karışımıdır. örneğin güneş ışığı beyaz ışık olarak değerlendirilir, ancak bu ışığı bir prizmadan geçirirseniz birçok farklı renk görürsünüz. kristal avizelerde, cd'lerin arka yüzlerinde, gökkuşağında gördüğünüz renkler bunun bir tezahürüdür. yani ışıkta beyaz dediğimiz sıfat tek bir renk değil tüm renkler anlamına gelir.
bir cismi ışık altında ne renk görüyorsanız, cismin rengi odur. fakat beyaz gördüğünüz şey, üzerine düşen bütün ışığı yansıttığı, yani herhangi bir renge sahip olmadığı için beyaz görünür.
karışım durumunda ışıkta beyaz elde ederken boyaları birbirine karıştırdığınızda siyah elde edersiniz. ışıkta ana renkler (kırmızı, mavi, yeşil) boyada ara renkleri oluştururken, ışıkta ara renkler (sarı, cyan, magenta) boyada ana renkleri oluşturur. yani boyadan bahsediyorsak siyah tek bir renk değil, tüm ana ve ara renklerin karışımıdır.
aynı zamanda siyahı bir cismin üzerine düşen bütün bu renklerin tamamını soğurması yani "yutması" olarak da tanımlayabiliriz. bir başka deyişle siyah bir renk değil, renksizliktir aslında.

görselin kaynağı
genellikle ya bilmeden ya da ağız alışkanlığı olarak siyahı da beyazı da renk sınıfına sokarız ama aslında ikisi de renk değildir.
ışıkta beyaz, ana ve ara renklerin bir karışımıdır. örneğin güneş ışığı beyaz ışık olarak değerlendirilir, ancak bu ışığı bir prizmadan geçirirseniz birçok farklı renk görürsünüz. kristal avizelerde, cd'lerin arka yüzlerinde, gökkuşağında gördüğünüz renkler bunun bir tezahürüdür. yani ışıkta beyaz dediğimiz sıfat tek bir renk değil tüm renkler anlamına gelir.
bir cismi ışık altında ne renk görüyorsanız, cismin rengi odur. fakat beyaz gördüğünüz şey, üzerine düşen bütün ışığı yansıttığı, yani herhangi bir renge sahip olmadığı için beyaz görünür.
karışım durumunda ışıkta beyaz elde ederken boyaları birbirine karıştırdığınızda siyah elde edersiniz. ışıkta ana renkler (kırmızı, mavi, yeşil) boyada ara renkleri oluştururken, ışıkta ara renkler (sarı, cyan, magenta) boyada ana renkleri oluşturur. yani boyadan bahsediyorsak siyah tek bir renk değil, tüm ana ve ara renklerin karışımıdır.
aynı zamanda siyahı bir cismin üzerine düşen bütün bu renklerin tamamını soğurması yani "yutması" olarak da tanımlayabiliriz. bir başka deyişle siyah bir renk değil, renksizliktir aslında.

görselin kaynağı
devamını gör...
vikings
bugün final yaptım. izlediğime pişman değilim. fakat dizinin ilk bölümleri ile şu anki hali arasında alaka yok. özellikle sonradan uzatılan dizilerde hep görülen plansız karakter ekleyip çıkarma ve neden olduğu belli olmayan olaylar dizide fazlaca vardı. son sezon biraz saçma bitti tatmin eden bir final olmadı. rusları büyüttüler adamlar 2 savaşta telef oldu ki savaşların ilki yarım yamalak gösterildi ama ikincisi hiç gösterilmedi. ruslarla final yapabilecekken durduk yere ingiltereyi işin içine kattılar. ayrıca son sezonun ikinci yarısı birden karakterlerin hepsi "hadi ölekte gidek" kıvamına geldi. sonuç olarak yine aksiyon anlamında idare eder kıvamındaki dizi berbat bir final yaptı.
genel olarak diziyle ilgili eleştirilerim (ilk bölümleri izleyeli bayağı olduğu için detaylı hatırlayamıyorum)
vikinglerdeki ciddi sadakatsizlik sorunu. biri geliyor ben buranın reisiyim diyor hobaa herkes bir anda fedaisi oluyor. ertesi bölüm başkası geliyor bu sefer ona. aşırı rahatsız edici oluyordu.
önemli gibi gösterilip hiçbir halt olmadan birden ortadan kaybolan karakterler. şimdilik aklıma gelen sigurd (o kadar yılan gözlü bilmemne dediler hiçbir şey yapamadan telef oldu gitti), çinli kadın ve köye erkekler yokken gelip kadınlarla hasret gideren yarı tanrı kılıklı adam. ayrıca ingiltere bölümlerinde bir bishop çıkmıştı. adamın önceki sezondan haberini verdiler falan toplasan yarım sezon durmadan öldü gitti.
hvitserk kafayı yedi, ıvar sevdiği kızı yakınca kinlenmişti iyice kızı rüyasında falan görüyordu dedim bu ivarı fırsat bulunca gebertir cümle alem rahatlarız. herşeyi unuttu gitti yancısı olup çıktı herifin.
bjorn un yaptığı akdeniz turu, adam akıllı bir şey göremeden hiçbir şey yapmadan döndüler.
son sezonda bütün dizi boyunca umursamazca adam kesen herifler bir anda tövbe etti. hele ubbe ve floki izlanda meselesinde şu uyuz herifleri kesmedi ya sinir krizi geçirdim.
rusyadaki olaylar baştan savma oldu. prens oleg bir anda hiç savaşmadan şehri bıraktı gitti.
vikinglerin amansızca adam kesmekten ziyade ticari yönlerinide gösterseler hiç fena olmazdı.
ve daha birçoğu, izleyenlerin zaten farkında olacağı.
genel olarak diziyle ilgili eleştirilerim (ilk bölümleri izleyeli bayağı olduğu için detaylı hatırlayamıyorum)
vikinglerdeki ciddi sadakatsizlik sorunu. biri geliyor ben buranın reisiyim diyor hobaa herkes bir anda fedaisi oluyor. ertesi bölüm başkası geliyor bu sefer ona. aşırı rahatsız edici oluyordu.
önemli gibi gösterilip hiçbir halt olmadan birden ortadan kaybolan karakterler. şimdilik aklıma gelen sigurd (o kadar yılan gözlü bilmemne dediler hiçbir şey yapamadan telef oldu gitti), çinli kadın ve köye erkekler yokken gelip kadınlarla hasret gideren yarı tanrı kılıklı adam. ayrıca ingiltere bölümlerinde bir bishop çıkmıştı. adamın önceki sezondan haberini verdiler falan toplasan yarım sezon durmadan öldü gitti.
hvitserk kafayı yedi, ıvar sevdiği kızı yakınca kinlenmişti iyice kızı rüyasında falan görüyordu dedim bu ivarı fırsat bulunca gebertir cümle alem rahatlarız. herşeyi unuttu gitti yancısı olup çıktı herifin.
bjorn un yaptığı akdeniz turu, adam akıllı bir şey göremeden hiçbir şey yapmadan döndüler.
son sezonda bütün dizi boyunca umursamazca adam kesen herifler bir anda tövbe etti. hele ubbe ve floki izlanda meselesinde şu uyuz herifleri kesmedi ya sinir krizi geçirdim.
rusyadaki olaylar baştan savma oldu. prens oleg bir anda hiç savaşmadan şehri bıraktı gitti.
vikinglerin amansızca adam kesmekten ziyade ticari yönlerinide gösterseler hiç fena olmazdı.
ve daha birçoğu, izleyenlerin zaten farkında olacağı.
devamını gör...
agora meyhanesi radyo yayını
meyhane diye geldim, populer science çıktı.(bkz: lol) neyse votkayı içeyim gene de ziyan olmasın.(bkz: swh) sesler çok güzel radyocu mu doğdunuz be mübarek!
sonradan düşen jeton: dikkatimi çekti neden radyo başlığı sabitlenmiyor millet unutuyor görmüyor ki sonradan dahil olsun dinlesin etkileşsin! hayır sanki sol frame başlıklarda beyinler çarpışıyor da kıyamıyorlar, feridunabininsexhikayeleri.com başka nane yok.(bkz: swh)
bırakın marsı millet aç aç! biz yaşarken öldük, ver ordan müslüm babadan yakarsa dünyayı garipler yakar'ı.(bkz: lol)
sonradan düşen jeton: dikkatimi çekti neden radyo başlığı sabitlenmiyor millet unutuyor görmüyor ki sonradan dahil olsun dinlesin etkileşsin! hayır sanki sol frame başlıklarda beyinler çarpışıyor da kıyamıyorlar, feridunabininsexhikayeleri.com başka nane yok.(bkz: swh)
bırakın marsı millet aç aç! biz yaşarken öldük, ver ordan müslüm babadan yakarsa dünyayı garipler yakar'ı.(bkz: lol)
devamını gör...
chplimilfteyze
nicki chplidilfdayı olsaydı şimdi buralar serengeti düzlükleriydi. ah tanrım işte bunlar hep nick.
devamını gör...
gaziantep üniversitesi rektörünün kendini dekan olarak ataması
rektörü de atayan cumhurbaşkanı. siyasetin bilimden de elini çekmesi gerekiyor, bilimin gelişebilmesi için.
devamını gör...
papatyalar yalan söylemez
romantizmin öncülerinden bir kalıp.
aynı zamanda bir mit.
15-16 yaşlarında buna ciddi ciddi inanıyordum. ne zaman ikilemde kalsam seviyor sevmiyor yaparak tek tek koparıyordum papatyanın yaptıklarını.
tesadüf mü bilmem ama hep doğru çıkıyordu.
aynı zamanda bir mit.
15-16 yaşlarında buna ciddi ciddi inanıyordum. ne zaman ikilemde kalsam seviyor sevmiyor yaparak tek tek koparıyordum papatyanın yaptıklarını.
tesadüf mü bilmem ama hep doğru çıkıyordu.
devamını gör...
üniversiteden sonra aile evinde kalmaya devam eden tip
naapsin ağaçta mi yaşasın. diplomayı aldığın gün maaş mi bagliyorlar?
devamını gör...
türkiye'nin en büyük sorunu
malum şahıs.
devamını gör...
geleceğe gitmek vs geçmişe gitmek
gelecek benim için tamamen gizem,gelecekte iyi ya da kötü beni nelerin beklediğini bilemiyorum elbette ama yine de öğrenmek istemezdim.geçmişe gidip düzeltmek istediğim pek bi şey de yok zaten.bugüne kadar yaşadığım her şey beni şuan olduğum insan haline getirdi ki ben hayatımda olan her şeyden memnunum o yüzden seçim yapmayıp hayatıma kaldığım yerden devam ederdim ben ya.
devamını gör...
demet akalın sözlüğe üye olsa kullanacağı nick
devamını gör...