fyodor mihayloviç dostoyevski
"sen ne dersen de iki gözüm; toplumun yoksul insana saygısı yoktur."
dostoyevski
dostoyevski
devamını gör...
dede yadigarı kafa sözlük madalyasını satan hayırsız torun
bugün 2. el alım-satım sitesinde ilanıyla karşılaştığım, atasına ceddine saygısı kalmamış olan torundur.
bugün kafa tatili yapmak istedim. bilen bilir oto galericiyim. işim dolayısıyla telefonlarım tıpkı bir çağrı merkezi gibi sürekli olarak çalmaktadır. hasar kayıtsız 50 bin km aracını satmak için uğraşan beyaz yakalı ekşici tiplerle hemhal olmamak için uçak moduna aldım telefonumu.. inanın dostlarım işimden zaman zaman nefret ediyorum. benim gibi entrepreneur bir kişilik, bu gibi insanlarla vaktini boşa çarçur ettikçe köreliyor. kendimi zaman zaman tükenmişlik sendromunda hissediyorum.
gelgelelim meselemize. daha önce söylemiştim sanırım. antika alım-satım yapmayı severim. özellikle savaş görmüş olan süvari kılıcı, matara, miğfer, zippo çakmak, antika tabanca gibi nesneleri koleksiyonuma koymayı severim. girdim malum 2. el alım-satım sitesine. bir yandan laptop'ımdan bitcoin'lerimin eriyişine bakıyor ve kahroluyorken, öbür yandan esra'mın benim için hazırlamış olduğu meyve tabağından tıkınıyorum. müstakbel kayınvalidem cevahir hanım iki akşam üzeri bizim eve yatıya geldi. fevzi amca ile kavga etmişler, koskoca kadın elinde bavulu gecenin bir körü kapıyı tıklattı. üstü başı depresif haldeydi ve yüzüklerin efendisindeki "neden et yiyemiyoss" diyen goblin gibi görünüyordu, yıpranmış görünüyordu. içeri buyurduk tabii salonda netflix'ten vegan belgeseli izleyerek uyumuş.
neyse girdim websitesine. madalyalar filtresini uyguladım. gözüme bir ilan ilişti ve gördüklerime inanamadım. önce bunun trollüğüne açılmış bir ilan olduğunu düşündüm. ne var ki böyle troll ilanlar siteden kolayca çıkabiliyordu.
tam da o sırada irkilerek bir aristo mantığı uygulayarak kendime bir düşünce çizelgesi hazırladım.. gramafonuma wagner'in faust'unu takarak, bir yandan dinlerken, bir yandan dört sayfa jean jacques rousseau okuyarak devrimlerin halktan mı yoksa burjuva güruhundan mı verilmesi gerektiği ikileminde bir müddet dolandım. tabii bu da yetmeyince dört sayfa da matthew arnold okuyarak devrimlerin sosyokültürel altyapısı hakkındaki olumlu ya da olumsuz bazı umdelerimi yenileme fırsatı buldum. sonra ekinezya çayımı içip "ben napıyorum anasını satimm??" diyerek kitapları kaldırdım ve gördüğüm manzara karşısında gözlerimi buruşturan bu sevimsizliğe döndüm.
dede yadigârı kafa sözlük madalyamı ihtiyaçtan satıyorum. "gecenin ikisinde sözlüğe giren kızın amacı" başlığında toplumun sinir uçlarına dokunan bir başlık sahibi trolle, rahmetli kafa sözlük yazarı dedem tarafından üsluplu bir "don't feed the troll" cevabı verilmiş olup, yönetim tarafından madalyaya layık görülmüştür. temiz temiz pırıl pırıl hiç kullanılmamıştır. fiyatı 1500 tl. pazarlık payı yoktur. ölücüler aramasın lütfen..!!
koskoca dede yadigarı madalyanın değeri 1500 tl mi yani? o şerefin, haysiyetin, onurun satış fiyatı bu mu gerçekten de?
ilan sahibini aradım. sesi çatallanmış bir ergen açtı. "neden böyle bir şey yapıyorsun dedenin hiç mi hatrı yok sende aslanım?" diye sordum. "abi oyunda silah alacam, para lazım oldu" dedi bana.
ulan oyun parası diyor oyun parası!!
gel de celallanme anasını satim!
neyse çocuğa parasını verdim cebimden. dedesinin kemikleri sızlamasın hiç değilse. adam zaten kabirde sorguya çekilirken bir ton sıkıntı çekmiştir, bir de mezarda takla atmasın yazıktır...
hesabın şifresini hash yaparak değiştirdim. bundan sonra ben de dahil kimse giremeyecek oraya. atalarımıza saygı duymalıyız derken lakırdı yapmıyoruz vesselam.
bugün kafa tatili yapmak istedim. bilen bilir oto galericiyim. işim dolayısıyla telefonlarım tıpkı bir çağrı merkezi gibi sürekli olarak çalmaktadır. hasar kayıtsız 50 bin km aracını satmak için uğraşan beyaz yakalı ekşici tiplerle hemhal olmamak için uçak moduna aldım telefonumu.. inanın dostlarım işimden zaman zaman nefret ediyorum. benim gibi entrepreneur bir kişilik, bu gibi insanlarla vaktini boşa çarçur ettikçe köreliyor. kendimi zaman zaman tükenmişlik sendromunda hissediyorum.
gelgelelim meselemize. daha önce söylemiştim sanırım. antika alım-satım yapmayı severim. özellikle savaş görmüş olan süvari kılıcı, matara, miğfer, zippo çakmak, antika tabanca gibi nesneleri koleksiyonuma koymayı severim. girdim malum 2. el alım-satım sitesine. bir yandan laptop'ımdan bitcoin'lerimin eriyişine bakıyor ve kahroluyorken, öbür yandan esra'mın benim için hazırlamış olduğu meyve tabağından tıkınıyorum. müstakbel kayınvalidem cevahir hanım iki akşam üzeri bizim eve yatıya geldi. fevzi amca ile kavga etmişler, koskoca kadın elinde bavulu gecenin bir körü kapıyı tıklattı. üstü başı depresif haldeydi ve yüzüklerin efendisindeki "neden et yiyemiyoss" diyen goblin gibi görünüyordu, yıpranmış görünüyordu. içeri buyurduk tabii salonda netflix'ten vegan belgeseli izleyerek uyumuş.
neyse girdim websitesine. madalyalar filtresini uyguladım. gözüme bir ilan ilişti ve gördüklerime inanamadım. önce bunun trollüğüne açılmış bir ilan olduğunu düşündüm. ne var ki böyle troll ilanlar siteden kolayca çıkabiliyordu.
tam da o sırada irkilerek bir aristo mantığı uygulayarak kendime bir düşünce çizelgesi hazırladım.. gramafonuma wagner'in faust'unu takarak, bir yandan dinlerken, bir yandan dört sayfa jean jacques rousseau okuyarak devrimlerin halktan mı yoksa burjuva güruhundan mı verilmesi gerektiği ikileminde bir müddet dolandım. tabii bu da yetmeyince dört sayfa da matthew arnold okuyarak devrimlerin sosyokültürel altyapısı hakkındaki olumlu ya da olumsuz bazı umdelerimi yenileme fırsatı buldum. sonra ekinezya çayımı içip "ben napıyorum anasını satimm??" diyerek kitapları kaldırdım ve gördüğüm manzara karşısında gözlerimi buruşturan bu sevimsizliğe döndüm.
dede yadigârı kafa sözlük madalyamı ihtiyaçtan satıyorum. "gecenin ikisinde sözlüğe giren kızın amacı" başlığında toplumun sinir uçlarına dokunan bir başlık sahibi trolle, rahmetli kafa sözlük yazarı dedem tarafından üsluplu bir "don't feed the troll" cevabı verilmiş olup, yönetim tarafından madalyaya layık görülmüştür. temiz temiz pırıl pırıl hiç kullanılmamıştır. fiyatı 1500 tl. pazarlık payı yoktur. ölücüler aramasın lütfen..!!
koskoca dede yadigarı madalyanın değeri 1500 tl mi yani? o şerefin, haysiyetin, onurun satış fiyatı bu mu gerçekten de?
ilan sahibini aradım. sesi çatallanmış bir ergen açtı. "neden böyle bir şey yapıyorsun dedenin hiç mi hatrı yok sende aslanım?" diye sordum. "abi oyunda silah alacam, para lazım oldu" dedi bana.
ulan oyun parası diyor oyun parası!!
gel de celallanme anasını satim!
neyse çocuğa parasını verdim cebimden. dedesinin kemikleri sızlamasın hiç değilse. adam zaten kabirde sorguya çekilirken bir ton sıkıntı çekmiştir, bir de mezarda takla atmasın yazıktır...
hesabın şifresini hash yaparak değiştirdim. bundan sonra ben de dahil kimse giremeyecek oraya. atalarımıza saygı duymalıyız derken lakırdı yapmıyoruz vesselam.
devamını gör...
meja (yazar)
meja > 90'larda onlarca kupon biriktirilip alınan alfabetik bilim ansiklopedisi. change my mind
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının en büyük zaafları
mangal yapmak.
devamını gör...
yazarların en eften püften başarıları
tanımların beğeni alması.
devamını gör...
geceye bir şarkı bırak
tek bırakabileceğim şarkı bu:
devamını gör...
geceye bir alıntı bırak
... silindi ...
devamını gör...
fiyat performans oranı en iyi süt markası
bim'de satılan ve kaliteli markaları aratmayan dost'un mavi kapaklı günlük sütüdür. 4 liradan satılıyor. tadı da gayet güzel ve yağ oranı yüzde 3.1. yani standart yağ oranına sahip. muadilleri 6 lira olmuş. yani yüzde 50 daha pahalı. bu nedenle benim için f/p oranı en iyi süt mavi kapaklı dost'un günlük sütüdür.
devamını gör...
laptop'u mouse ile kullanmak
dokunmatik yüzey yarım saatten fazla kullanılırsa ciddi kol ağrısı yapacaktır. mouse hayat kurtarır.
devamını gör...
olgunluk belirtileri
dert yanmak yerine sorunlara çözüm bulmak.
devamını gör...
sözlükte kadın troll olmaması
cinsiyet degistirdim de haberim mi yok dedirtti bu baslik.
hem kadin, hem yazar ustelik moderator olarak hop buradayim. nasil buradayim, saniyede.
neyse cozecegiz o isi.
hem kadin, hem yazar ustelik moderator olarak hop buradayim. nasil buradayim, saniyede.
neyse cozecegiz o isi.
devamını gör...
sözlük yazarlarının evdeki konumu
kedi nin hizmetlisi
devamını gör...
seren serengil
yetenek sahibi olmadan da bu ülkede para kazanabileceğini gösteren şahsiyet.
devamını gör...
the handmaiden

oldboy ve stoker filmlerinin yönetmeni chan-wook park’ın imzasını taşıyan erotik psikolojik gerilim filmidir. sarah waters'ın fingersmith isimli romanından esinlenerek yazılan hikaye japon sömürgesi altındaki 1930 koresinde geçmektedir. dünya prömiyeri 16 mayıs 2016’da cannes film festivalinde yapılan filmin, 1 bafta (yabancı dilde en iyi film) dâhil toplam 62 ödülü bulunmaktadır.
filmde, kendini kont olarak tanıtan bir dolandırıcı japon leydi hideko'nun mal varlığını elde etmek için onu kendine aşık etmeyi planlamaktadır. genç seo-hee'yi ise bu planda ona destek olması için leydi'nin hizmetçisi yapar. ancak bu hizmetçinin leydi'ye aşık olması kont'un bütün planlarını altüst edecektir.

yavaş temposuna rağmen inanılmaz akıcı ilerleyen filmin yarattığı gerilim başladıktan kısa bir süre sonra ekrana kilitlenmenize sebep oluyor. oyunculuklar da en az yaratılan gerilim kadar takdir edilesi.
senaryo üç bölümden oluşuyor ve her bölüm sürprizlerle dolu. film yayınlandıktan kısa bir süre sonra homofobik eleştirilere konu olsa da, şahsi kanaatim cinsel gerilimin mükemmel bir şekilde aktarıldığı yönünde. dekor, makyaj ve kostüm işçiliğinden de kesinlikle bahsedilmesi gerekiyor.

leydi hideko'nun amcası kouzuki hakkında çok az bilgi verilse de filmde kilit bir rol oynuyor. erotik romanlar toplayarak okuma etkinlikleri düzenleyen kouzuki ataerkil düşünceyi temsil ediyor. kadın bedeni üzerindeki hakimiyeti sebebiyle leydi'yi (tabiri caizse) seks oyuncağı haline getiriyor ve bu noktadan sonra leydi'nin bir seçim yapması gerekiyor. ya kont ile evlenerek bu dünyadan kaçmak ama yine de bir erkeğin iktidarını kabullenmek ya da sook-hee ile birlikte olmak ve her türlü yasaya karşı gelmek. bu noktadan sonra filmde leydi'nin verdiği özgürlük savaşıyla birlikte kadınlara yüklenen roller de ortaya konuyor.
vaktiniz olduğunda izlemenizi önerir, şimdiden keyifli seyirler dilerim.
devamını gör...
aşk için yapılan fedakarlıklar
aldatıldığımı bile bile affetmek. gerçi bu olsa olsa aşk için yapılan ahmaklık olur.
devamını gör...
uzun boylu kadın iticiliği
bugün de doyduk.
devamını gör...
the others
nicole kidman'ın başrolünde olduğu 2001 yapımı gerilim filmi.
2. dünya savaşı zamanında geçen film, güneşe alerjileri olan 2 çocuğuyla birlikte büyük bir malikanede yaşayan grace'in evlerine 3 tane yardımcı almasıyla gelişiyor. günlerce süren yoğun bir sis yüzünden tuhaf davranan yardımcılarıyla beraber yaşamak zorunda kalıyorlar. izlerken asla sıkılmayacağınız ve sonuyla da baya şaşıracağınız bir mükemmel bir film.
gerilimin en sevdiğim türlerden biri olmasını sağlamıştır.
2. dünya savaşı zamanında geçen film, güneşe alerjileri olan 2 çocuğuyla birlikte büyük bir malikanede yaşayan grace'in evlerine 3 tane yardımcı almasıyla gelişiyor. günlerce süren yoğun bir sis yüzünden tuhaf davranan yardımcılarıyla beraber yaşamak zorunda kalıyorlar. izlerken asla sıkılmayacağınız ve sonuyla da baya şaşıracağınız bir mükemmel bir film.
gerilimin en sevdiğim türlerden biri olmasını sağlamıştır.
devamını gör...


