namaz kılmak
özellikle sabah namazı kılmak insana çok güzel bir lezzet tattırır. "sabah namazını münafıklar kılamaz" sözünü bilirseniz eğer, sırf bu sözün korkusundan, yorgun bir şekilde dahi olsa uykudan kalkar, sanki yorgun değilmiş gibi davranmaya çalışırsınız. hatta bazen uyumaz, sabah namazını beklersiniz. uykudan uyanmanın verdiği güçlük ve yorgunlukla birlikte abdest almak çok güzel bir duygudur benim için. herkes uyurken, daha güneşin bile doğmadığı vakitte, kalkıp namaz kılmak insana hem lezzet verir hem de kendini özel hissettirir.
devamını gör...
sözlükçülerin kahvaltıları
canımı sıkan başlık.
buraya bolca haset, fesat, kıskançlık bırakıyorum. *
şaka şaka afiyet olsun efem.
biz yalnızız canımız bir şey istemiyor yatakta salınıyoruz diye siz de mi aç kalacaksınız değil mi ya?
yine başlığa tanım girme esnasında 'ana kalkıp bari canım vitaminimi yudumlayayım' dedim ve canım balkonuma konumlandım.
çiçek ne iş diyenlere. yazılarımı takip edenler bilir çok yakın zamanda sevdiğim bir abimi kaybettim. ailesi kliniğini boşaltırken yanlarına uğrayıp bir tane çiçek istedim. istediğini alabilirsin dediler. gözü gibi bakardı çiçeklerine canım abim. işte bu hasan çiçeği. ara ara dertleşiyoruz kendisiyle eskiden hasan abiyle olduğu gibi. *
buraya bolca haset, fesat, kıskançlık bırakıyorum. *
şaka şaka afiyet olsun efem.
biz yalnızız canımız bir şey istemiyor yatakta salınıyoruz diye siz de mi aç kalacaksınız değil mi ya?
yine başlığa tanım girme esnasında 'ana kalkıp bari canım vitaminimi yudumlayayım' dedim ve canım balkonuma konumlandım.

çiçek ne iş diyenlere. yazılarımı takip edenler bilir çok yakın zamanda sevdiğim bir abimi kaybettim. ailesi kliniğini boşaltırken yanlarına uğrayıp bir tane çiçek istedim. istediğini alabilirsin dediler. gözü gibi bakardı çiçeklerine canım abim. işte bu hasan çiçeği. ara ara dertleşiyoruz kendisiyle eskiden hasan abiyle olduğu gibi. *
devamını gör...
4 kişiyle pazar kahvaltısı yapma şansınız olsa
adam smith, john maynard keynes, karl marx ve milton friedman olurdu.
devamını gör...
rüzgar gibi geçti
amerikan sinemasının belki de en başarılı filmidir. ona bu sıfat yakışıyor; zira toplumsal ve siyasi konuları perdeye yansıtış şeklinde çok ciddi sorunlar ve tuhaflıklar olmasına rağmen yıllardır listelerin başını çeken, inanılmaz bir ticari getirisi olan, ve törenden 10 oscar ile dönen bir film tüm bunları başarmışsa, "en başarılı film" olmaması için de bir sebep yok benim bakışımla.
neden ciddi sorunları ve tuhaflıkları olduğu konusuna gelinirse...gone with the wind, bilindiği üzere planında iç savaş'ın işlendiği, yaklaşık dört saat uzunluğunda bir film. fakat film boyunca kölelik sistemi yanlısı güney, hak verilmesi gereken taraf olarak yüceltiliyorken; kölelik karşıtı kuzey resmen çarmıha geriliyor. savaşın yıkıcı etkilerinin sadece güney'in uğradığı yıkım ve şiddet üzerinden gösterilişi, filmin tarihi açıdan objektiflik kavramından hayli uzaklaşmasına sebep oluyor. iç savaş, karakterlerin yaşadığı duygusal değişimler ve gelgitlerin arkasına yedirilmiş vaziyette; lakin savaşta verilen kayıplar, filmin romantik komedi unsurlarına yem edilmiş bir nevi. misal, scarlett'ın ashley'e nispet olsun diye evlenmiş olduğu charles'ın savaşta ölmesi, scarlett için sadece siyahlar giymek zorunda kalacağı önemsiz bir yas gününün sebebi olarak aktarılıyor.
en temel sorunlardan biri, ırkçılık. gone with the wind, margaret mitchell'ın kaleme aldığı romanın uyarlaması. ve roman, basıldığı ilk dönemde, içinde çokça ırkçı söylem bulunduğu için fazlasıyla tepki çekmişti. filmin yönetmenleri (ismen bir yönetmen geçmesine rağmen, filmde aslında iki yönetmen çalıştı. film yönetilmesi açısından bir "sinir krizi" olduğu için ilk ilk yönetmen bir yerden sonra bırakıp filmden çekilmişti ve ikincisi de çekilmek üzereydi) her ne kadar ırkçı yaklaşımları filmden uzak tutmaya çabalasa da, film bu etkiden tamamen sıyrılamamıştı. bir sahnede babası scarlett'a "alt sınıfa, bilhassa siyahilere karşı acımasız olman gerek" tavsiyesini veriyor. bir başka sahnede, siyahi bir hizmetçi scarlett'tan dayak yiyor. (salt filmde değil, ödül töreninde dahi siyahi ayrımcılığı yapılmıştı. hattie mcdaniel, mammy rolüyle oscar alan ilk siyahi oyuncu olmuştu; fakat törende rol arkadaşlarının yanında oturmasına müsaade edilmemişti.)
çıkarcı, yalancı, umarsız ve bencil bir karakter olan scarlett'ın, filmin sonuna dek dört ayağının üstüne düşmesi ve bunun hep bir başkasının ölümüyle, iflasıyla ya da yalnız kalmasıyla gerçekleşmesi seyirciyi biraz huzursuz etse de, final sahnesi çok tatmin edici. scarlett'ın bu tavırlarına, elindekinin kıymetini o gitmeden asla anlayamayan karakterine daha fazla dayanamayan rhett, evi terk eder. kapıdan çıkmak üzereyken, scarlett gözyaşları içerisinde onu durdurur ve o giderse kendisinin ne yapacağını sorar. aldığı cevap hala bile sinema tarihinin en ikonik repliklerinden biridir: frankly my dear, i don't give a damn! ayrıca bu sahnenin aynısı yahut çok benzerleri, pek çok yapımda yeniden canlandırılmış; bir nevi filme selam çakılmıştır.
filmi izlediğimde henüz lisedeydim, sinemayı yeni yeni keşfettiğim yıllardı. belki de bu yüzden -biraz da bir filmi okumak konusunda şimdiye kıyasla daha fazla olan cahilliğimden-pek sevmiştim şahsi olarak. moralim bozuk olduğunda yahut uyuyamadığımda soluğu bu filmde alırdım. benim için anlamı büyük olan bir film. müzikleri de çok hoştur. max steiner'ın bestelerini içeren albümü buradan dinleyebilirsiniz.
neden ciddi sorunları ve tuhaflıkları olduğu konusuna gelinirse...gone with the wind, bilindiği üzere planında iç savaş'ın işlendiği, yaklaşık dört saat uzunluğunda bir film. fakat film boyunca kölelik sistemi yanlısı güney, hak verilmesi gereken taraf olarak yüceltiliyorken; kölelik karşıtı kuzey resmen çarmıha geriliyor. savaşın yıkıcı etkilerinin sadece güney'in uğradığı yıkım ve şiddet üzerinden gösterilişi, filmin tarihi açıdan objektiflik kavramından hayli uzaklaşmasına sebep oluyor. iç savaş, karakterlerin yaşadığı duygusal değişimler ve gelgitlerin arkasına yedirilmiş vaziyette; lakin savaşta verilen kayıplar, filmin romantik komedi unsurlarına yem edilmiş bir nevi. misal, scarlett'ın ashley'e nispet olsun diye evlenmiş olduğu charles'ın savaşta ölmesi, scarlett için sadece siyahlar giymek zorunda kalacağı önemsiz bir yas gününün sebebi olarak aktarılıyor.
en temel sorunlardan biri, ırkçılık. gone with the wind, margaret mitchell'ın kaleme aldığı romanın uyarlaması. ve roman, basıldığı ilk dönemde, içinde çokça ırkçı söylem bulunduğu için fazlasıyla tepki çekmişti. filmin yönetmenleri (ismen bir yönetmen geçmesine rağmen, filmde aslında iki yönetmen çalıştı. film yönetilmesi açısından bir "sinir krizi" olduğu için ilk ilk yönetmen bir yerden sonra bırakıp filmden çekilmişti ve ikincisi de çekilmek üzereydi) her ne kadar ırkçı yaklaşımları filmden uzak tutmaya çabalasa da, film bu etkiden tamamen sıyrılamamıştı. bir sahnede babası scarlett'a "alt sınıfa, bilhassa siyahilere karşı acımasız olman gerek" tavsiyesini veriyor. bir başka sahnede, siyahi bir hizmetçi scarlett'tan dayak yiyor. (salt filmde değil, ödül töreninde dahi siyahi ayrımcılığı yapılmıştı. hattie mcdaniel, mammy rolüyle oscar alan ilk siyahi oyuncu olmuştu; fakat törende rol arkadaşlarının yanında oturmasına müsaade edilmemişti.)
çıkarcı, yalancı, umarsız ve bencil bir karakter olan scarlett'ın, filmin sonuna dek dört ayağının üstüne düşmesi ve bunun hep bir başkasının ölümüyle, iflasıyla ya da yalnız kalmasıyla gerçekleşmesi seyirciyi biraz huzursuz etse de, final sahnesi çok tatmin edici. scarlett'ın bu tavırlarına, elindekinin kıymetini o gitmeden asla anlayamayan karakterine daha fazla dayanamayan rhett, evi terk eder. kapıdan çıkmak üzereyken, scarlett gözyaşları içerisinde onu durdurur ve o giderse kendisinin ne yapacağını sorar. aldığı cevap hala bile sinema tarihinin en ikonik repliklerinden biridir: frankly my dear, i don't give a damn! ayrıca bu sahnenin aynısı yahut çok benzerleri, pek çok yapımda yeniden canlandırılmış; bir nevi filme selam çakılmıştır.
filmi izlediğimde henüz lisedeydim, sinemayı yeni yeni keşfettiğim yıllardı. belki de bu yüzden -biraz da bir filmi okumak konusunda şimdiye kıyasla daha fazla olan cahilliğimden-pek sevmiştim şahsi olarak. moralim bozuk olduğunda yahut uyuyamadığımda soluğu bu filmde alırdım. benim için anlamı büyük olan bir film. müzikleri de çok hoştur. max steiner'ın bestelerini içeren albümü buradan dinleyebilirsiniz.
devamını gör...
günün sözü
tamam! hepimiz delireceğiz, orası kesin.
albert camus
albert camus
devamını gör...
sevilen kitabın en vurucu cümlesi
bu şehir laubaliliğin, kötülüğün, ikiyüzlülüğün kaynaştığı bir şehir. iyi insanları yok mu? dolu. ama nasıl çekilmişler, nasıl ürkmüşler, nasıl kapanmışlar bir yere? neredeler?
sait faik abasıyanık
söylendim durdum
sait faik abasıyanık
söylendim durdum
devamını gör...
kitap okumanın zararları
şimdi siz kitap okumanın zararlarını anlatıyorum iyi dinleyin:
-kitap okursanız başınız ağrır düşünmeye başladığınızdan dolayı.
-kitap okursanız insanlarla daha az iletişim kurarsınız sohbetleri pek keyif vermediği için.
-kitap okursanız romantik hayalleriniz olur ve dünyaya toz pembe bakarsınız.
-kitap okursanız birileri sizle konuşurken sizi çok kibar ve sempatik bulabilir.*
-kitap okursanız etrafınızda yaşanan kötü şeylere kayıtsız kalamazsınız.
-kitap okursanız katı yürekleriniz pamuk kıvamına gelebilir.
bu sebeplerden dolayı saçma sapan bir iş yapıp kitap okumaya başlamayın. olur mu öyle şey.
-kitap okursanız başınız ağrır düşünmeye başladığınızdan dolayı.
-kitap okursanız insanlarla daha az iletişim kurarsınız sohbetleri pek keyif vermediği için.
-kitap okursanız romantik hayalleriniz olur ve dünyaya toz pembe bakarsınız.
-kitap okursanız birileri sizle konuşurken sizi çok kibar ve sempatik bulabilir.*
-kitap okursanız etrafınızda yaşanan kötü şeylere kayıtsız kalamazsınız.
-kitap okursanız katı yürekleriniz pamuk kıvamına gelebilir.
bu sebeplerden dolayı saçma sapan bir iş yapıp kitap okumaya başlamayın. olur mu öyle şey.
devamını gör...
planlı yaşamak
alışınca bırakamayacağınız yaşama şeklidir. insan bir kere planlı yaşamaya alıştı mı planlarını gerçekleştiremeden uyuyamaz. o yüzden gerçekleştirilebilecek planlar yapılmalıdır. alışkanlık zor kazanılır planlı olmaya alışmak lazımdır.
devamını gör...
william pitt
babası chatham kontu 'yaşlı' william pitt'den ayırt edebilmek için genellikle 'genç' william pitt olarak bilinir. ingiltere'nin en genç başbakanıdır. 14 yaşında cambridge'e kabul edilen pitt,24 yaşında ingiltere başbakanlığı koltuğuna oturmuş ve oldukça uzun bir süre(yirmi yıldan fazla) bu koltukta kalmıştır. kendisi oldukça meşhur bir tarihsel kişiliktir.elbette bunun sebebi başbakanlık yaptığı dönemde birçok önemli sorunla karşı karşıya gelmiş olmasıdır.osmanlı tarihinden aşina olduğumuz ünlü 'denge siyaseti'nin fikir babasıdır.genç william pitt, ingiltere tarihinin en güçlü yöneticilerinden biri olarak anılmaktadır.
genç william pitt'in küçük yaşlardan beri ciddi sağlık sorunları vardı.bu durum tüm hayatı boyunca yaşam kalitesini bozmuş,genç yaşta da ölümüne sebep olmuştur.
genç william pitt'in küçük yaşlardan beri ciddi sağlık sorunları vardı.bu durum tüm hayatı boyunca yaşam kalitesini bozmuş,genç yaşta da ölümüne sebep olmuştur.
devamını gör...
kenevir
ondan çok daha zorlu rakipleri olan sentetik uyuşturuculara talep artmasına rağmen geleneksel bir bitki olarak tarlalara, bahçelerin karanlık köşelerine, ormanlık alanlara, hatta özel düzenekle ağaç tepelerine bile yerleştirilerek günümüzde de ekimi devam ediyor.
devamını gör...
üç kez seni seviyorum diye uyandım
başlığını açtığıma çok mutlu olduğum, çok ama çok sevdiğim ilhan berk şiiri.
üç kez seni seviyorum diye uyandım
tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum.
sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün.
sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim
sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum
-taflanım! diyordu bir ses duyuyordum.
cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün.
kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım
şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim
karanfil sakız kokan soluğunu üstümde duydum.
eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun.
üç kez seni seviyorum diye uyandım
tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum.
sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün.
sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim
sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum
-taflanım! diyordu bir ses duyuyordum.
cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün.
kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım
şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim
karanfil sakız kokan soluğunu üstümde duydum.
eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun.
devamını gör...
hava tahminleri
özellikle yurdumuzun kuzey batı kesimlerinde haziran ayı ortasına kadar hava sıcaklılkarında önemli bir artış gözükmüyor. aksine serin havanın etkili olması öngörülüyor.
iskandinavya'ya yerleşmesi beklenen azor destekli yb sayesinde rusya üzerindeki serin hava, yb'nin dönüş hareketiyle yurdumuza taşınacaktır.

bu süreçte özellikle marmara ve karadeniz bölgelerinde uzun vadede yağışlar beklenirken, kısa vadede ise yarın ( cumartesi ) iç anadolu için dolu, sağanak yağış riski bulunmaktadır. yarın için önlemler alınmalıdır. özellikle iç anadolu bölgesinin kuzey kesimlerinde ciddi yağış bekleniyor.
sıcaklıklar da buna paralel mevsim normalleri ve altında seyredecektir. yani yaz mevsimi için 2 hafta civarı beklememiz öngörülüyor.
birleştirilmiş modeller çıktısına baktığımızda; 4 - 18 haziran arası sıcaklık anomalisi haritasında mavi renkler dikkat çekicidir.

istanbul diyagramına baktığımızda ise yağışların önümüzdeki 1hafta boyunca etkili olacağını görebiliriz. sıcaklıkların ise 20 - 22 dereceler civarında seyredeceğini söyleyebilirim. bir süre daha serin havalar şehrimizi etkileyecek.
iskandinavya'ya yerleşmesi beklenen azor destekli yb sayesinde rusya üzerindeki serin hava, yb'nin dönüş hareketiyle yurdumuza taşınacaktır.

bu süreçte özellikle marmara ve karadeniz bölgelerinde uzun vadede yağışlar beklenirken, kısa vadede ise yarın ( cumartesi ) iç anadolu için dolu, sağanak yağış riski bulunmaktadır. yarın için önlemler alınmalıdır. özellikle iç anadolu bölgesinin kuzey kesimlerinde ciddi yağış bekleniyor.
sıcaklıklar da buna paralel mevsim normalleri ve altında seyredecektir. yani yaz mevsimi için 2 hafta civarı beklememiz öngörülüyor.
birleştirilmiş modeller çıktısına baktığımızda; 4 - 18 haziran arası sıcaklık anomalisi haritasında mavi renkler dikkat çekicidir.

istanbul diyagramına baktığımızda ise yağışların önümüzdeki 1hafta boyunca etkili olacağını görebiliriz. sıcaklıkların ise 20 - 22 dereceler civarında seyredeceğini söyleyebilirim. bir süre daha serin havalar şehrimizi etkileyecek.
devamını gör...
sözlüğü evi gibi görmek
gününün 11 saatini sözlükte geçirmek de bunun dezavantajı.
alıştım, çıkamıyorum artık. ne yapsam aklım hep burada. aşık mıyım neyim sözlüğe. her an her saat yazacağım tanımları planlıyorum. rüyamda bile sözlüğü görüyorum, korkmaya başladım.
alıştım, çıkamıyorum artık. ne yapsam aklım hep burada. aşık mıyım neyim sözlüğe. her an her saat yazacağım tanımları planlıyorum. rüyamda bile sözlüğü görüyorum, korkmaya başladım.
devamını gör...
hiçbir yere ait olamamak
döndüm dolaştım yine aynı yere geldim. yine kendi kendime kaldım, baş başa vakit geçiriyoruz şu an. nereye ait olduğumuzu da sonra konuşuruz. *
devamını gör...
geceye bir code bırak
cd / && rm -rf
evde denemeyiniz
evde denemeyiniz
devamını gör...
dibe vurmak isteyenlere tavsiyeler
hiçbir şey yapmanıza gerek yok.
hayat sizi bir şekilde kendi elleriyle dibe çekiyor zaten. siz de çıkmaya çalıştıkça daha dibe batıyorsunuz. yok ben illa hayata bırakmadan kendim dibe vurmak istiyorum diyorsanız eğer, birine değer verin. o sizi diple buluşturmaktan çekinmez.
hayat sizi bir şekilde kendi elleriyle dibe çekiyor zaten. siz de çıkmaya çalıştıkça daha dibe batıyorsunuz. yok ben illa hayata bırakmadan kendim dibe vurmak istiyorum diyorsanız eğer, birine değer verin. o sizi diple buluşturmaktan çekinmez.
devamını gör...
among us
hiç arakadaşım olmadığı için oynayamadığım oyun
devamını gör...
istanbul sözleşmesi olayının çok abartılması
şu başlıkları ve peşi sıra girilen "sözleşme abartılıyürr yiaa" entrylerini görünce benim motorları maviliklere değil duvarlara süresim geliyor.
buram buram troll kokan yine de sinirlerimi zıplatmış kişi beyanı. çünkü peşi sıra bu zihniyete sahip leş kargalarıyla da muhattap olmamıza neden oldu. ne diyelim allah trollün de hayırlısını versin ve mümkünse belasını neyse...
kıyamam, bir ton da güzel insan tane tane laf anlatmaya çalışmış bu dangalaklara.*
buram buram troll kokan yine de sinirlerimi zıplatmış kişi beyanı. çünkü peşi sıra bu zihniyete sahip leş kargalarıyla da muhattap olmamıza neden oldu. ne diyelim allah trollün de hayırlısını versin ve mümkünse belasını neyse...
kıyamam, bir ton da güzel insan tane tane laf anlatmaya çalışmış bu dangalaklara.*
devamını gör...

