izlediğim en iyi animasyonlardan diyebilirim. tabii yan etki olarak izlendikten sonra 'benim bu hayattaki tutkum, amacım ne ya?' şeklinde birkaç saniye, dakika, saat duvara bakıp kalabilmek pek tabiidir. izleyin, izlettirin.
devamını gör...

"bir dert ki bende çare yok, sende insaf yok." diyerek en olmadık zamanlarda ortaya çıkıp insanın içini kötü halde acıtan hüsnü arkan & feyza eren şarkısı.


devamını gör...

hiçbir şey yapmanıza gerek yok.
hayat sizi bir şekilde kendi elleriyle dibe çekiyor zaten. siz de çıkmaya çalıştıkça daha dibe batıyorsunuz. yok ben illa hayata bırakmadan kendim dibe vurmak istiyorum diyorsanız eğer, birine değer verin. o sizi diple buluşturmaktan çekinmez.
devamını gör...

yaşlanıyorsun dostum.. hepimiz gibi..aramıza hoşgeldin..
devamını gör...

t: birçok yazarın da gözlemlediği fakat sanırım sallamadığı durumların tanımlanmış hali.

sadece tanım girmek için tanım girenlerin olduğunu artık hepimiz biliyoruz. ve bu yazarlar ne hikmetse bir şekilde sol frame'de sürekli kalabildiler çünkü forumsal tanımların dibine dibine vurdular. ve resmen bunu sözlüğün kültürüymüş gibi yeni yazar ve çaylaklar da benimsediler. yönetimin bu noktada hatası sadece formata sadık kalmak oldu. fakat bu format nasıl bir formatsa forumsal başlıkları ya da cinsiyetçi, saldırgan başlıkları bir şekilde silmemekte diretti. benim de saçma sapan şekillerde tanımlarım silindi. zerre umrumda da değil açıkçası. işin gerçeklik kısmına gelip kısa keseceğim.

benim bu sözlükten bir beklentim yok. açıkçası sözlüğün de benden bir beklentisi olmasın. ben etliye sütlüye karışan bir yazar değilim. sürekli geri planda kalırım. ben başlarda uğraştım, tamamen de iyi niyetli olarak uğraştım. ne bir çıkar ne de popülarite kasmak için değil. sürekli şikayetler aldığım bir dönem oldu. sürekli tanım sildim. canım istedi yazdım, canım istemedi tanım sildim. aranızda beni sevip sayanlar da oldu, hepiniz var olun. gündemle alakalı ya da bilgi tanımlı 15 başlık varsa geri kalan 50 başlığın 35'i forumsal başlıklar. buradaki birçok kişi ilk defa sözlüklerde yazar olan kişiler değil. ben de dahil bir çoğumuz daha önce de yazarlık yaptık.

bahsetmek istediğim asıl gerçekliğe gelecek olursak; ben ikinci üniversitesini okuyan bir hukuk öğrencisi olarak, idealleri ve hayalleri olan birisiyim. genellikle ekşi'de de başka yerlerde de denk geldiğimiz, tanımları yüzünden fişlenip evlerinden alınan yazarlar tanıdık. ben bu duruma düşmek istemiyorum. benim vatandaşı olduğum ülke ne fikir özgürlüğü ne de insan onuruna yakışır biçimde yaşam özgürlüğü hususunda iyimser bir ülke değil. eğer yayınlansaydı röportajımda da bahsetmiştim, anonim yazmakla celebrant'ın bahadır öztop olarak bilinmesi seni frenlemiyor mu ya da kısıtlamıyor mu gibisinden bir soruydu. benim burada kimliğimin ifşa olması yazdıklarım ve yazacaklarım konusunda beni frenlemiyor ya da kısıtlamıyor çünkü ben zaten buraya girdiğimde ılımlı bir kimlikle giriyorum. yazılanları okuyorum, tanım hakkında daha fazlasını öğrenmek istiyorsam yazara özelden yazıyorum, karşıt görüşlere zerre ilişmiyorum, ironimi yapıp gerçek hayatıma dönüyorum. bana ne abi sözlükte tartışma çıktıysa, birisine küfür ettilerse. olayı bir şekilde öğrenir etliye sütlüye karışmam. bilinçsiz, saygısız, sevgisiz, empati yoksunu insanlarla uğraşmak zorunda değilim ben.

beni tanıyan, konuştuğumuz yazar arkadaşlarımı kesinlikle istisna tutuyorum. herhangi bir yazarı da hedef göstermiyorum. ortaya dikine koydum ben, nasiplenmek isteyen nasiplensin, bana küfür etmek isteyen de özelden ediversin, alınmam.

bu da bu sözlük için yazdığım en ciddi tanım olsun, ne diyeyim daha?
devamını gör...

aşk dediğimiz kavram göreceli bir kavram olsa da, aşık olmayı sanırım tutkulu yoğun bir şekilde sevmek olarak tanımlarsak yanlış olmaz. herkeste uyandırdığı his farklıdır. midende kelebekler uçuşur ya da bunu kelebek yerine daha olumsuz bir şeyle de ifade edebilirsin tabii. bir kere bakışını değiştirir ya. her şeye aşkla bakarsın. sokakta gördüğün kedi artık daha sevimlidir, ağaçlar artık daha yeşil, çiçekler daha canlıdır. içine çektiğin hava daha temizdir, ciğerlerine nüfuz edişini hissedersin. sanki pembe bir gözlük takmış gibi hissedersin. tabii bu bahsettiğim durumlar biraz daha ilk zamanların duyguları. işler iyice sarpa sarınca kara sevdaya dönüşürse biraz keyifsiz olabiliyor. o zaman da insan kendini dünyanın en mutsuz insanı zannediyor. dinlediğin duygusal olmayan bir şarkı bile gözlerinin dolmasına sebep olabiliyor. daha hüzünlü oluyorsun, bir tarafın eksik kalmış sanki. her türlü bir şeyleri çok daha yoğun duyumsarsın. yaşadığını hissedersin. bazen vücudum aşık olmanın verdiği heyecanı aramıyor değil.
devamını gör...

bir zamanlar her genç kızın hayali singer dikiş makinesi ondan sonraki hayalleri tayfun duygulu ve tarkan , bunları peşi sıra da bendim.

hadi yine iyisiniz kızlar.*

tutucu babam#636798">#636798 bana facebook hesabı açmam için izin vermiyordu. ona göre "kız kısmının ne işi var böyle yerlerde?"

on sekiz yaşındayken *hala ne var ne yok diye kardeşlerimin hesabindan bakıyordum.

yakın arkadaşım bir teklifle geldi;
- bu böyle olmaz kızım, sana hesap açalım.
+ıyi açalım ama babam izin vermiyor.
-o kolay, sana bir erkek hesabi açarız. şifren kardeşlerinde, bende, kim ısterse onda olur. böylece bir sorun olmaz.
+izin verirler mi dersin?
-o iş bende, merak etme.

hakikaten kardeşlerimi ve babamı bir şekilde ikna etti. bana bir erkek hesabı açtık. adımı da ters düz edip kurdu elma yaptı. profil fotoğrafım kayaların üzerinde güneşe doğru kollarini acmis bir erkek silueti idi...
...

birlikte dini gruplardayiz bizim gibi binlerce genç var. sabahlara kadar dini, mizahi her konuda tartışıyoruz. kızlar ise bana bayılıyor. medrese gecmişimi, espiri kabiliyetimi sonuna kadar kullanıyordum. özelime kizlardan gelen isteğin haddi hesabı yoktu.
hepsine "bacımsın" diyordum. bu sefer bana daha da çok tutuluyorlardı.

o kızları reddedecek erkek annesinden doğmamıştı. çok güzel kızlardı yalan yok. ben de erkek değildim reddettim.*

bana yazdıkları kadarıyla; kadın ruhundan anlayan, esprili ve naif bir erkektim.
öyle ki isteklere tek tek cevap vermemek için gruplarda post bile açmıştım. "arkadaşlar bana flört niyetiyle istek atmayın. hepiniz benim kardeşlerimsiniz."*

velhasıl kelam erkeğin kadın ruhundan anlaması istisnalar dışında cok nadirdir. eğer bir kadınsanız ve yüz yüze konuşmuyorsanız,karşınızdaki de sizi çok iyi anlıyorsa o kişi %80 kadındır. *
devamını gör...

kısaca sscp olarak isimlendirilen moleküler biyolojik analiz tekniği. "tek zincir konformasyon polimorfizmi" olarak çevirirsek tam türkçe olmaz ama bir fikir verir sanırım. kısaca dna örneklerinde polimorfizm olup olmadığını test etmeye yarar.

polimorfizm kabaca bir dna zincirinde belirli bir proteini kodlayacak gen bölgesinin farklı bireylerde küçük farklılıklar göstermesidir. bu bölgelerden kodlanan proteinler işlevseldir ancak performanslarında ufak bir artış yada azalma olabilir. bu da kimi hastalıklara karşı bireyler arasın yatkınlık yada direnç gibi bir etki olarak gözlemlenebilir. bu sebeple kalıtsal ve genetik hastalıklarda bireylerin hangi polimorfik gene sahip olduklarının bilinmesi önem taşır.

sscp'ye dönecek olursak, klasik elektroforez uygulamasından önemli farkı dna zincirlerinin ısıl yöntemlerle denatüre edilmesidir. bilindiği üzere dna çift zincirli bir moleküldür ve elektroforez işlemi dna molekülünün baz çifti sayısına göre ayrılmasını sağlar. örneğin standart elektroforez uygulamasında aynı gen bölgesine ait iki örnek karşılaştırmak istiyoruz. bu örneklerden birisi polimorfik olsun. örneklerin elektroforezde yürütülmesinin ardından elde edeceğimiz sonuç her ikisi içinde aynıdır. çünkü polimorfik genlerde her ne kadar baz dizisinde farklılık olsa da gene ait baz çifti sayısı değişmemiştir.

örnek denatüre edildiğinde ise her bir dna zinciri kendisine ait belirli bir konformasyona sahip olur. yani katlanma özellikleri farklıdır çünkü zincirler arasında baz farklılığı vardır. elektroforez yönteminde işte bu katlanma farklılığına bağlı olarak her bir zincirin yürüme hızı değişiklik gösterir ve farklı merdiven desenleri oluşturur. böylece elimizdeki genin polimorfik olup olmadığını anlarız. bundan sonraki aşama ise dizilemedir. tabi paranız bolsa direkt tüm örnekleri diziletirsiniz yoksa eski yaygınlığı kalmadı bu metodun#591
devamını gör...

dikkat edin!
bir millet her nesilde yeniden doğar.
yani bir nesili yaşatan kendi gelenekleridir.
örf ve adetleridir.
kendi kültüründen gelmiş süzme süzme kültürüdür.
kültür; hakkari’de bale gösterisi yapmak değildir.
kültür arada bir konsere gidip çekim yapmak, hava atmak değildir.
çağdaşlık moda’nın ara sokaklarında köpek gezdirmek değildir.
bizde böyle sahte aydın, sahte çağdaş sınıfı yetiştirilmiştir ve bunlar kendi kültüründen kopuk, kendi milletinden kopuk, kendi halkından tiksinen, kendi kültürüne yabancı, ama arada halkçılık edebiyatı yapan tipler yetişmiştir. türkiyenin başına da böyleleri bela edilmiştir.

prof. dr. oktay sinanoğlu
devamını gör...

ara ara bende koyuyorum ama nick gereği çoğu zaman bunu kullanıyorum.
devamını gör...

"limonium lilacinum" olarak da bilinen kokusuz ve acı bit bitki. genel olarak idrar söktürücü, kanı temizleyici ve böbrek taşlarına iyi gelmesi ile biliniyor. kökleri ve yaprakları kurutulup kaynatılarak kullanılıyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bizim katta kızın biri sürekli geceleri lavaboyu sirkeyle yıkardı.
devamını gör...

doğanın ta kendisidir. doğayı her izlediğimde hayretler içerisinde kalıyorum.
devamını gör...

“belki de; bedenimizi hasta eden, ruhumuzun baskısıdır.”
devamını gör...

herkese iyi bayrammeow.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

güne açan çiçekler gibiyiz
devamını gör...

dediklerinde haklı olan fakat diğer diktatörlerin daha kötü olduğunu savunarak hitlerin melek olduğunu göstermeye çalışan yazar beyanı.
stalin patlayıcı bağlayınca hitlere kötü diyemiyor muyuz ?
devamını gör...

hayat kısa kuşlar uçuyor.. ne güzel, ne doğru, ne acı söylemiş cemal süreya.
devamını gör...

çocukken babam nike, adidas, puma gibi yerlerin sevk kısımlarında çalışırdı. bazen içerisinde mont, tişört gelen kolilerin ufacık bir yerleri yırtık olurdu, o yırtıktan dolayı da sevk edecekleri bayiler bunu kabul etmezdi, babamlar da o kolileri yırtar ve içerisindeki tişörtleri, eşofmanları falan çalışanlar ile birlikte paylaşırdı.

birçok nike giysinin etiketine bakınca made in vietnam yazısını görürdüm, o çocuk halimle anneme "anne, vietnam savaşını amerika kazanmamış mıydı?" diye sorardım.

yaşım ilerledikçe bu olayı araştırmak için çok fırsatım oldu, amerika'da, ingiltere'de vietnam savaşı sonrası bile dönen sistematik savaşı tarafsızca anlatmış gazetecilerin olmasıyla ben de oldukça aydınlandım diyebilirim, bana göre vietnam savaşının resmi bitiş tarihi 15 mayıs 1975'tir, ama o 15 mayıs 1975 sonrası gayriresmi bir savaş daha başlatmışlardır vietnam'a, bu amerikalılar agent blue isminde bir ilaç üretiyorlar, bu ürettikleri ilaç, toprak ile temas edince toprağı tamamen kurutacak bir madde, pirinç gibi vietnam'ın temel gıda kaynaklarını kullanılamaz, tüketilemez hale getiren cinsten.

savaş boyunca zaten bol bol bu ilacı kullanıyor amerika ama vurucu kısım vietnam'dan çekildiği kısımda başlıyor, verebilecekleri en büyük zararı vermeye karar verip çekildikleri her kısma bu ilacı serpiyorlar.
bu ilaç onlarca yıl boyunca sürecek olan büyük bir yemek kıtlığına sebebiyet veriyor, zira topraktan verim alacakları hiçbir şey olmuyor vietnamlı kardeşlerimizin, yetmiyor bir de amerika tarafından ambargo yiyorlar.

sovytler, çin ve küba gibi devletler yardım etmeye çalışıyor ama ne fayda... sonrası mı? kapitalizmin en göreceli yanı olan giysi üretim fabrikalarında köle gibi çalışmaya giden süreç başlıyor.
devamını gör...

avusturalya kıtasına özgü devekuşundan biraz daha küçük uçamayan kuş cinsi.

tarihe 1932 yılında avusturalya ordusunun ve haliyle insanlığın resmi olarak savaş açtığı ve yenildiği ilk hayvan türü olarak da geçmiş enteresan bir hikayesi de var.

www.ensonhaber.com/tarih-ha...
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim