bazalt kayaları
dünya'nın manyetik alanı son 1 milyon yıl içinde birçok kere yön değiştirmiştir. bunun için gerekli kanıtı demir içeren bir çeşit taş olan bazalt vermektedir. bazalt taşı okyanus tabanındaki volkanik fışkırmalarla ortaya çıkar. lavlar soğurken bazalt katılaşır ve yerin manyetik alanı yönünde şekil alır. bu taşların farklı yöntemlerle yaşları belirlenerek manyetik alanın periyodik olarak yön değiştirmesi hakkında kanıtlar toplanmış olur.
devamını gör...
v for vendetta
guy fawkes’ın suretine bürünmüş, bu suretin altında da etten ve kemikten fazlasını taşıyan v’nin totaliter rejime karşı fişeklediği ateşi izleriz v for vendetta’da. bu ateş şu sözlerle sürekli körüklenir: “remember, remember, the fifth of november…”
devamını gör...
sözlükteki kan aranıyor duyuruları
el ele verip bir cana can katsak ne güzel olur.
devamını gör...
peripeti
aslında bir tiyatro terimi olup aristoteles'e göre, oyun kahramanının alın yazısında beklenmedik bir değişme, bahtın dönmesidir. yunanca peripeteia = beklenmedik dönüm'den gelir. (ingilizcesi reversal of fortune=talihin dönmesi).
peripeti, bir öyküde, koşulların olumsuz bir şekilde tersine dönmesiyle sonuçlanan ani bir değişikliktir. aristoteles'e göre peripeti, bir trajedideki olay örgüsünün en önemli ve en güçlü unsurudur. değişim ister zenginlikten yoksulluğa, ister iyiden kötüye olsun, peripeti seyirciyi dehşete düşürür, üzer ve şok geçirtir. bu nedenle peripeti, trajik olay örgüsünün en gerekli ve çarpıcı unsurudur. çoğu zaman bu kadar da olur mu artık tadında işin suyunu çıkarmak şeklinde olsada seyirciyi derinden etkiler.
örnek olarak star wars serisinden gelsin:
anakin skywalker jedi konseyinin kendisine karşı olan inançsızlığından ve karısı padme amidala'nın trajk ölümünden sonra darth sidious'unda kışkırtmaları ile karanlık tarafa geçer. darth vader adını alır ve evrendeki en güçlü varlıklardan biri haline gelir, o artık barışın koruyucusu değildir. her zaman savaşmaya yemin ettiği kötülüğü ve karanlık tarafı seçmiştir.
sinemada genelde tearjerker tabir edilen filmlerde sıklıkla kullanılır.
bkz: tearjerker
peripeti, bir öyküde, koşulların olumsuz bir şekilde tersine dönmesiyle sonuçlanan ani bir değişikliktir. aristoteles'e göre peripeti, bir trajedideki olay örgüsünün en önemli ve en güçlü unsurudur. değişim ister zenginlikten yoksulluğa, ister iyiden kötüye olsun, peripeti seyirciyi dehşete düşürür, üzer ve şok geçirtir. bu nedenle peripeti, trajik olay örgüsünün en gerekli ve çarpıcı unsurudur. çoğu zaman bu kadar da olur mu artık tadında işin suyunu çıkarmak şeklinde olsada seyirciyi derinden etkiler.
örnek olarak star wars serisinden gelsin:
anakin skywalker jedi konseyinin kendisine karşı olan inançsızlığından ve karısı padme amidala'nın trajk ölümünden sonra darth sidious'unda kışkırtmaları ile karanlık tarafa geçer. darth vader adını alır ve evrendeki en güçlü varlıklardan biri haline gelir, o artık barışın koruyucusu değildir. her zaman savaşmaya yemin ettiği kötülüğü ve karanlık tarafı seçmiştir.
sinemada genelde tearjerker tabir edilen filmlerde sıklıkla kullanılır.
bkz: tearjerker
devamını gör...
hapşırınca çok yaşa yerine yerhakemüllah denmesini isteyen tip
ezberlesem de anında unutuyorum yine.çok yaşa varken kim uğraşacak.
devamını gör...
sek (yazar)
hem sürekli sorumu okuyup hem de ıvan mılınskının çok sorusunu aldık diyen yazardır. severiz.
devamını gör...
fair play ödülü
mevcut ligimizde şuan önde olan takım trabzonspor ligin en centilmeni olarak görülüyor.
ligin en hırçını ise fatih karagümrük.
ligin en hırçını ise fatih karagümrük.
devamını gör...
apartman yöneticisi
profesyonel yönetimler sebebiyle artık çağ dışında kalması gereken, işe yaramaz,ahkam kesen,beyni sulanmış fosil.
devamını gör...
duyulunca mutlu eden sözler
iyi ki varsın. *
devamını gör...
fuat uzkınay
osmanlı-rus savaşı sırasında yaptırılan ayestefanos'taki rus abidesinin yıkılışı'nı filme alarak türk sinemasını başlatan ve ilk türk sinemacısı ünvanına sahip yönetmen. sene 1914.
kendisi bir subaydır. bazıları tarafından bu film ilk türk filmi olarak kabul edilmez. çünkü filmin aslı günümüze ulaşmamış ve o yıkım sırasında çekilen bir kaç fotoğraftan başka bir şey kalmamıştır günümüze. anıtın güzelliğine bakınca keşke yıkılmasaydı diye içinden geçiriyor insan.
bu filmi ilk türk filmi olarak kabul etmeyenlerin diğer savı ise 1911 yılında makedonyalı yanaki ve milton manaki kardeşlerin sultan reşat'ın selanik ve manastır gezilerini filme almalarıdır.
kendisi bir subaydır. bazıları tarafından bu film ilk türk filmi olarak kabul edilmez. çünkü filmin aslı günümüze ulaşmamış ve o yıkım sırasında çekilen bir kaç fotoğraftan başka bir şey kalmamıştır günümüze. anıtın güzelliğine bakınca keşke yıkılmasaydı diye içinden geçiriyor insan.
bu filmi ilk türk filmi olarak kabul etmeyenlerin diğer savı ise 1911 yılında makedonyalı yanaki ve milton manaki kardeşlerin sultan reşat'ın selanik ve manastır gezilerini filme almalarıdır.
devamını gör...
sigara içmeyen insan
çay içer
devamını gör...
hem seks hem miting esnasında söylenebilecek sözler
(bkz: durmak yok yola devam)
devamını gör...
1 ocak 2021 milli piyangonun varlık fonuna çıkması
milli piyango yılbaşı çekilişinde 100 milyon tl’lik büyük ikramiye çeyrek bilete çıktı. aynı rakamlara sahip 4 biletten sadece biri satıldı. üçünün satılmadığı kısa sürede fark edildi. sahipsiz kalan 75 milyon lira tvf'na kasasına girdi.
kaynak
kaynak
devamını gör...
yalnızlığın tek cümlelik özeti
bazen huzur, bazen de biri tarafından sevilme özleminin hissini doğurur.
devamını gör...
sevgiliden canını acıtmadan ayrılmanın yolları
aşkın kanununda da belirtildiği üzere*, acı olmadan mümkünü gözükmeyen yollardır.
devamını gör...
klaas-jan huntelaar diye bir ad varken murtaza olmak
coğrafya kaderdir. ne yapsın bizim murti o mu istedi sanki murtaza olmak.
devamını gör...
sözlük yazarlarının isimleri
(bkz: anonim kalmanın önemi) çerçevesinde cevap veremeyeceğim başlıktır.
devamını gör...
togg
işin ekonomik tarafını bilmiyorum. modern dünyanın ekonomisi pek de aklımın aldığı bir alan değil. ama herhalde kafamın bastığı* teknolojik tarafından, bundan yola çıkarak da vizyonundan bahsedebilirim. hatta yeri gelmişken çok konuşulan bir iki konu üzerine naçizane görüşlerimi de belirteyim.
küçük bir çocukken öğrendiğim zamandan beri devrim projesi çok ilgimi çekmiştir. olabildiğince kısıtlı bir zamanda, olabildiğince yetersiz imkanlarla, olabildiğince aptal yöneticilerin varlığına karşın tamamen türk mühendisler tarafından yapılan bir otomobil. ve bütün bunlara rağmen gayet de hakkıyla gerçekleştirilen fakat yaşadığı talihsiz kaza sonucunda ölü doğmuş bir proje. hatta cemal gürsel'in meşhur bir sözü var ya: "garp kafasıyla araba yaptık ama şark kafasıyla benzin koymayı unuttuk." herhalde memleketin gördüğü en saçmasapan şeylerden biridir.
işte ta o zamandan beri, içimizde bir ukte kalmış hep. malumunuz, siyaset de insanların içinde ukte kalanları manipüle ederek taraftar toplama sanatıdır. böylece de siyasi bir malzemeye dönüşmüş. belli bir zamandan sonra gerek ekonomide küreselleşmenin etkisiyle, gerekse yabancı şirketlerin türkiye'de yaptıkları yatırımlarla birlikte unutulup gitmiş. işte hortlatılması da "yerli ve milli" sloganlarını çokça görür olduğumuz bu zamanlara denk düştü.
togg, vizyonu ve misyonu bakımından tamamen alakasız bir proje olmasına karşın, devrim'in devamıdır. çünkü ortaya çıkış sebepleri, kökleri aynıdır. ikisi de "cumhuriyetin bilmemkaçıncı yılında yerli otomobilimizi üretmiş olalım" isteğinin bir sonucudur. tam da bu sebepten, devrim'in de hatrına, ilk günden beri destekliyor ve takip ediyorum togg'u.
öncelikle vizyonu bu kadar geniş bir projeye imza atabileceklerini hiç ama hiç zannetmiyordum. dünyada yeni yeni konuşulan ve kabullenilen teknolojilerin söz konusu olacağını hiç düşünmemiştim. bugün otonom sürüş, nesnelerin interneti ya da başlı başına elektrikli otomobil üzerine çalışan bir türk şirketinden bahsediyoruz. henüz sektörün koca koca devlerinin bile yeni yeni giriştiği bir meseleyi bu kadar önceden analiz edebilerek yatırım yapmak, araştırma ve geliştirmeye başlamak çok başarılı bir hamle. bence başlı başına bu bile övgüyü hak ediyor.
takdir edersiniz ki, bu çok meşakkatli bir süreç olacak. pek çok komplike iş, son derece üst düzey bir titizlikle yapılmak zorunda. sadece arabaları seri üretim bandına koyabilmekle de bitmiyor: bunun şarj ağı var, servis ağı var... var da var. bütün bunları (ne yazık ki yine) son derece kısıtlı bir zamanda* yetiştirebilmek zorundalar. dolayısıyla bu da, belli başlı şeylerde yardım almak zorundalar demek. hem dediğim gibi zamanları kısıtlı, hem de gerekli kaliteyi yakalamak zorundalar çünkü. yalnızca türk bir ekip tarafından geliştirildiği için dandik bir tasarım, dandik batarya teknolojileri ya da dandik her neyse kullanmamalılar da zaten.
bu sebepten yapılan "ama tasarımını italyan yapmış" ya da "bataryasını çinliler üretecekmiş" gibi eleştirileri yersiz ve hatta aptalca buluyorum. çünkü şimdiye kadar çalıştıkları ya da çalışacaklarını açıkladıkları firmaların hepsi de işlerini gayet düzgün yapan, alanlarında küresel çapta kabul ve değer görmüş firmalar. bu "küresel çapta değer" meselesi de ayrıca çok önemli. sonuçta togg yalnızca türkiye'ye değil bütün dünyaya hitap ediyor, edecek ve etmeli de. aksi takdirde rusların lada'sı gibi yalnızca kendi topraklarına hitap eden ve dünyada esamesi okunmayan bir marka olacaklarının onlar da farkındalar.
bununla ilgili ortada koca bir apple gerçeği de var. kesinlikle amerikan olan fakat mesela ekranını koreli, işlemcisini tayvanlı, kamera lenslerini japon şirketlerin ürettiği; bunların montajını da çin'de yaptıran bir şirket. ama amerikan şirketi sonuçta, değil mi? işte togg da hangi parçasını kimin ve nasıl ürettiğinden bağımsız olarak, türk mühendisler tarafından tasarlandığı sürece bir türk şirketi olacak. o sebepten bu yersiz "yerlilik" eleştirilerinizi başka alanlara yönlendirebilirsiniz, mesela %100 hissenin de rus şirketlerinde olduğu akkuyu nükleer enerji santrali'ne.*
velhasılıkelam, sezar'ın hakkı sezar'a, gayet de iyi düşünülmüş ve şimdiye kadar da iyi yönetildiği anlaşılan bir proje togg. esasen siyasete malzeme yapılması pek de anlaşılmaz şey değil fakat onu eleştirecekseniz laf etmem de bak.* daha da yazacaktım da yeter artık. çok uzun oldu be.
küçük bir çocukken öğrendiğim zamandan beri devrim projesi çok ilgimi çekmiştir. olabildiğince kısıtlı bir zamanda, olabildiğince yetersiz imkanlarla, olabildiğince aptal yöneticilerin varlığına karşın tamamen türk mühendisler tarafından yapılan bir otomobil. ve bütün bunlara rağmen gayet de hakkıyla gerçekleştirilen fakat yaşadığı talihsiz kaza sonucunda ölü doğmuş bir proje. hatta cemal gürsel'in meşhur bir sözü var ya: "garp kafasıyla araba yaptık ama şark kafasıyla benzin koymayı unuttuk." herhalde memleketin gördüğü en saçmasapan şeylerden biridir.
işte ta o zamandan beri, içimizde bir ukte kalmış hep. malumunuz, siyaset de insanların içinde ukte kalanları manipüle ederek taraftar toplama sanatıdır. böylece de siyasi bir malzemeye dönüşmüş. belli bir zamandan sonra gerek ekonomide küreselleşmenin etkisiyle, gerekse yabancı şirketlerin türkiye'de yaptıkları yatırımlarla birlikte unutulup gitmiş. işte hortlatılması da "yerli ve milli" sloganlarını çokça görür olduğumuz bu zamanlara denk düştü.
togg, vizyonu ve misyonu bakımından tamamen alakasız bir proje olmasına karşın, devrim'in devamıdır. çünkü ortaya çıkış sebepleri, kökleri aynıdır. ikisi de "cumhuriyetin bilmemkaçıncı yılında yerli otomobilimizi üretmiş olalım" isteğinin bir sonucudur. tam da bu sebepten, devrim'in de hatrına, ilk günden beri destekliyor ve takip ediyorum togg'u.
öncelikle vizyonu bu kadar geniş bir projeye imza atabileceklerini hiç ama hiç zannetmiyordum. dünyada yeni yeni konuşulan ve kabullenilen teknolojilerin söz konusu olacağını hiç düşünmemiştim. bugün otonom sürüş, nesnelerin interneti ya da başlı başına elektrikli otomobil üzerine çalışan bir türk şirketinden bahsediyoruz. henüz sektörün koca koca devlerinin bile yeni yeni giriştiği bir meseleyi bu kadar önceden analiz edebilerek yatırım yapmak, araştırma ve geliştirmeye başlamak çok başarılı bir hamle. bence başlı başına bu bile övgüyü hak ediyor.
takdir edersiniz ki, bu çok meşakkatli bir süreç olacak. pek çok komplike iş, son derece üst düzey bir titizlikle yapılmak zorunda. sadece arabaları seri üretim bandına koyabilmekle de bitmiyor: bunun şarj ağı var, servis ağı var... var da var. bütün bunları (ne yazık ki yine) son derece kısıtlı bir zamanda* yetiştirebilmek zorundalar. dolayısıyla bu da, belli başlı şeylerde yardım almak zorundalar demek. hem dediğim gibi zamanları kısıtlı, hem de gerekli kaliteyi yakalamak zorundalar çünkü. yalnızca türk bir ekip tarafından geliştirildiği için dandik bir tasarım, dandik batarya teknolojileri ya da dandik her neyse kullanmamalılar da zaten.
bu sebepten yapılan "ama tasarımını italyan yapmış" ya da "bataryasını çinliler üretecekmiş" gibi eleştirileri yersiz ve hatta aptalca buluyorum. çünkü şimdiye kadar çalıştıkları ya da çalışacaklarını açıkladıkları firmaların hepsi de işlerini gayet düzgün yapan, alanlarında küresel çapta kabul ve değer görmüş firmalar. bu "küresel çapta değer" meselesi de ayrıca çok önemli. sonuçta togg yalnızca türkiye'ye değil bütün dünyaya hitap ediyor, edecek ve etmeli de. aksi takdirde rusların lada'sı gibi yalnızca kendi topraklarına hitap eden ve dünyada esamesi okunmayan bir marka olacaklarının onlar da farkındalar.
bununla ilgili ortada koca bir apple gerçeği de var. kesinlikle amerikan olan fakat mesela ekranını koreli, işlemcisini tayvanlı, kamera lenslerini japon şirketlerin ürettiği; bunların montajını da çin'de yaptıran bir şirket. ama amerikan şirketi sonuçta, değil mi? işte togg da hangi parçasını kimin ve nasıl ürettiğinden bağımsız olarak, türk mühendisler tarafından tasarlandığı sürece bir türk şirketi olacak. o sebepten bu yersiz "yerlilik" eleştirilerinizi başka alanlara yönlendirebilirsiniz, mesela %100 hissenin de rus şirketlerinde olduğu akkuyu nükleer enerji santrali'ne.*
velhasılıkelam, sezar'ın hakkı sezar'a, gayet de iyi düşünülmüş ve şimdiye kadar da iyi yönetildiği anlaşılan bir proje togg. esasen siyasete malzeme yapılması pek de anlaşılmaz şey değil fakat onu eleştirecekseniz laf etmem de bak.* daha da yazacaktım da yeter artık. çok uzun oldu be.
devamını gör...

