lord jim
joseph conrad'ın 1900'lerin başında blackwood's magazine'de yayımladığı ve daha sonra kitap olarak basılan bir diğer romanı. esere ismini veren ana karakter kendine yüklediği kahramanlık misyonunun altından kalkamayan ve bunun sonucunda her defasında vicdan ve suçluluk karmaşası altında boğulan bir figür ve bu kadar basit bir yapıda görünen karakteri, conrad anlatımı ile oldukça derinleştiriyor. karakterlerin duygu durumları başka karakterlerin yargısı üzerinden okuyucuya sunulsa bile conrad oldukça ince bir denge yakalamış durumda.
bir madalya gibi parlatılan ve özellikle pek çok savaş filmi/kitabında satılmaya çalışılan kahramanlık onu taşıyamayacak bir bünyenin altında ezilmesine sebebiyet verebilecek kadar riskli eylemler gerektirir ve jim sonunu getirecek olan bu düşüncenin o kadar bilincinde değildir ki kitap boyunca, işte ona dair acınası olan tek şey bu olur aslında. jim genel olarak okuyucuda iyi bir intiba bıraksa ve sempati yaratsa da tamamen farkında olmadığı bir kibrin ve o kibrin yazdığı çekleri karşılayamayacak kadar korkak bir zihnin esiriydi. romana dair bir diğer güzel detay conrad'ın meşhur karakteri marlow'un da yine eserde kendine yer bulması. conrad'ın kendi yaşantısından ve izlenimlerinden yola çıkarak yarattığı pek çok karakterin aksine bu romanın ana karakteri conrad'a dair bir iz taşımıyor ama yaratılan hayali mekanlar tamamen conrad'ın gözlemlerinin ve yaşantısında tecrübe ettiği şeylerin bir tezahürü. insanın derinine inmeye olanak tanıyan bu eseri 1965 yılında richard brooks beyaz perdeye uyarlamış bana kalırsa kısmen altından da kalkmayı başarmıştır. jack hawkins için izlemeye değer.
i had jumped... hadn't i? that's what i had to live down. the story didn't matter.
bir madalya gibi parlatılan ve özellikle pek çok savaş filmi/kitabında satılmaya çalışılan kahramanlık onu taşıyamayacak bir bünyenin altında ezilmesine sebebiyet verebilecek kadar riskli eylemler gerektirir ve jim sonunu getirecek olan bu düşüncenin o kadar bilincinde değildir ki kitap boyunca, işte ona dair acınası olan tek şey bu olur aslında. jim genel olarak okuyucuda iyi bir intiba bıraksa ve sempati yaratsa da tamamen farkında olmadığı bir kibrin ve o kibrin yazdığı çekleri karşılayamayacak kadar korkak bir zihnin esiriydi. romana dair bir diğer güzel detay conrad'ın meşhur karakteri marlow'un da yine eserde kendine yer bulması. conrad'ın kendi yaşantısından ve izlenimlerinden yola çıkarak yarattığı pek çok karakterin aksine bu romanın ana karakteri conrad'a dair bir iz taşımıyor ama yaratılan hayali mekanlar tamamen conrad'ın gözlemlerinin ve yaşantısında tecrübe ettiği şeylerin bir tezahürü. insanın derinine inmeye olanak tanıyan bu eseri 1965 yılında richard brooks beyaz perdeye uyarlamış bana kalırsa kısmen altından da kalkmayı başarmıştır. jack hawkins için izlemeye değer.
i had jumped... hadn't i? that's what i had to live down. the story didn't matter.
devamını gör...
aylak adam
(bkz: yusuf atılgan) tarafından yazılmış, benim için türk edebiyatının belki de en değerli romanı. başucu kitabım. kitap kalabalıklar içindeki yalnız adam olan c'yi, c'nin varoluş sancısını, arayışını, bulamayışını, hayatı ti ye alışını, yaşamı saçma buluşunu anlatıyor. belki de yusuf atılgan üstad biraz kendini anlatıyor bu romanında. yusuf atılgan'ı genç denilebilecek bir yaşta kaybettik. o ki sadece 3 romanı vardır edebiyatımızda. (bkz: anayurt oteli) ki sinemaya ve tiyatroya da uyarlanmıştır, bir diğeri ise (bkz: canistan) dır. aylak adam kendine ve topluma yabancılaşmış bir karakter. o kadar yabancılaşmış ki ismi bile yok. yazar kendisinden c diye bahsediyor. bu yabancılaşma bize yine alber camus ve onun felsefesini hatırlatıyor. yine jean-paul sartre'nin varoluşçu felsefesine de bir çok gönderme mevcut. varoluşçu psikoterapi eğitimi sırasında dönem sonu ödevi olarak aylak adam kitabını varoluşçuluğa göre analiz edin diye bir ödev olduğunu bile duymuşluğum var.
kitaba dönecek olursak; kitap dört bölümden oluşuyor. bunlar: kış, ilkyaz, yaz ve güz. yazarın üslubu tam anlamıyla nev-i şahsına münhasır. uzunca betimlemeler, git geller ( bir kahramanın iç sesi ile konuşurken birden 3. kişi ağzından konuşmaya başlıyor) ilk bölümde özellikle c'nin arayışı, yalnızlığı, var olma sancısı ile biraz okuyucuyu boğuyor. eğer belli yaşantılarınız varsa, siz de o varoluş sancılarından geçtiyseniz c ile özdeşlik kurabiliyor ve kitabın içinde kayboluyorsunuz. c ile birlikte o köhne meyhanede su bardağında kırmızı şarap içiyor, ağzınızda şarap ve sigara kokusunu hissediyorsunuz. c'nin gayet entelektüel bir de çevresi var aslında. ressam arkadaşlar, entelektüel sohbetler her şey gayet iyi gibi görünüyor. ama bir şey eksik. o... kitabın başından sonuna kadar o'nu arıyor c. şöyle başlar kitap:
birden kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi. içimdeki sıkıntı eridi
ve de şöyle biter
sustu. konuşmak gereksizdi. bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. biliyordu; anlamazlardı.
yani tüm kitap aslında bir arayış. ancak asıl mesele şu. c'nin aradığı şey sanki bir kadınmış gibi bahsedilse de kitapta asıl aranan şey anlam. yaşamın anlamı var mı? neden yaşıyoruz? yaşamak ne kadar saçma bir şey. neden var olduk? yaşamın amacı ne? gibi anlam odaklı ve varoluşsal sorulara cevap arıyor c. kitabı okurken bu gözle okumakta fayda v ar. yine yeniden her büyük yazar ve eserde olduğu gibi bu kitapta da varoluşçuluğu buram buram hissediyoruz.
teşekkürler aylak adam, teşekkürler yusuf atılgan. böyle bir eseri bizlere bıraktığınız için..
kitaba dönecek olursak; kitap dört bölümden oluşuyor. bunlar: kış, ilkyaz, yaz ve güz. yazarın üslubu tam anlamıyla nev-i şahsına münhasır. uzunca betimlemeler, git geller ( bir kahramanın iç sesi ile konuşurken birden 3. kişi ağzından konuşmaya başlıyor) ilk bölümde özellikle c'nin arayışı, yalnızlığı, var olma sancısı ile biraz okuyucuyu boğuyor. eğer belli yaşantılarınız varsa, siz de o varoluş sancılarından geçtiyseniz c ile özdeşlik kurabiliyor ve kitabın içinde kayboluyorsunuz. c ile birlikte o köhne meyhanede su bardağında kırmızı şarap içiyor, ağzınızda şarap ve sigara kokusunu hissediyorsunuz. c'nin gayet entelektüel bir de çevresi var aslında. ressam arkadaşlar, entelektüel sohbetler her şey gayet iyi gibi görünüyor. ama bir şey eksik. o... kitabın başından sonuna kadar o'nu arıyor c. şöyle başlar kitap:
birden kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi. içimdeki sıkıntı eridi
ve de şöyle biter
sustu. konuşmak gereksizdi. bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. biliyordu; anlamazlardı.
yani tüm kitap aslında bir arayış. ancak asıl mesele şu. c'nin aradığı şey sanki bir kadınmış gibi bahsedilse de kitapta asıl aranan şey anlam. yaşamın anlamı var mı? neden yaşıyoruz? yaşamak ne kadar saçma bir şey. neden var olduk? yaşamın amacı ne? gibi anlam odaklı ve varoluşsal sorulara cevap arıyor c. kitabı okurken bu gözle okumakta fayda v ar. yine yeniden her büyük yazar ve eserde olduğu gibi bu kitapta da varoluşçuluğu buram buram hissediyoruz.
teşekkürler aylak adam, teşekkürler yusuf atılgan. böyle bir eseri bizlere bıraktığınız için..
devamını gör...
boşanmanın ülkemizde bir aile faciası olarak düşünülmesi
gelinlikle çıkan kefenle döner diye bi söz var durumun vehametini varın siz düşünün
devamını gör...
durduk yere insanın aklına gelen replikler
+yeminim var yeminim var.
-yeminim var yeminim var.
+senden başka sevemem yar.
- senden başka sevemem yar.
+ adını yazdım yollara
- adını yazdım yollara
+ bizi bekler yarınlar
- bizi bekler yarınlar.
+ iyi dersler arkadaşlar.
- sağol.
(bkz: leyla ile mecnun)
-yeminim var yeminim var.
+senden başka sevemem yar.
- senden başka sevemem yar.
+ adını yazdım yollara
- adını yazdım yollara
+ bizi bekler yarınlar
- bizi bekler yarınlar.
+ iyi dersler arkadaşlar.
- sağol.
(bkz: leyla ile mecnun)
devamını gör...
çirkin kadınlara tavsiyeler
kime göre, neye göre çirkin diye önce bir sorarım ardından bu tarz düşünen insanların kötü hissettirmesine izin verecekleri yere kendi ayakları üstünde durabilen kendinden emin olduktan sonra kimsenin ayy çok güzelsin sen demesine gerek olmadığını çünkü bunun evrenin sırrı falan olmadığını söylemek isterim. dış görünüş önemli değildir mevzusuna girmeden yalnızca kimsenin kimseyi yaratılışı gereği ezip aşağılayamayacağını söylemek isterim. bu başlığa yazıp prim vermek istemezdim ama kendimi tutamadım.
devamını gör...
kindar
devamını gör...
normal sözlük'ün bir seks cehennemine çevrilmeye çalışılması
konunun özgürlük cart curt olmadığını özellikle göze soka soka bu başlıkların açıldığını gerizekalı olmayan anlayabiilir. bir şey rahatsiz ediyorsa ediyordur. bunun dini ideolojisi yoktur. seksting yapacak kişi aramak için bu kadar aşağılık hale düşmemeli insan şu güzelim sözlüğün ırzına geçmemeli.
ben adam gibi tanım okumak istiyorum özellikle bu sözlükte yazıyorum. kendim rahatsız edici bir hadise yaşadım benjamin ile konuştum, hesabı tamamen kapatıp gidecektim* lakin değerli bir çehresi ve yönetimi olduğu için yazmaya devam ediyorum. çünkü keyif alıyorum çünkü bozmaya çalışan soytarilarin aynı zamanda iftiracı şerefsizlerin aksine içeride çok değerli yazarlar var.
ben adam gibi tanım okumak istiyorum özellikle bu sözlükte yazıyorum. kendim rahatsız edici bir hadise yaşadım benjamin ile konuştum, hesabı tamamen kapatıp gidecektim* lakin değerli bir çehresi ve yönetimi olduğu için yazmaya devam ediyorum. çünkü keyif alıyorum çünkü bozmaya çalışan soytarilarin aynı zamanda iftiracı şerefsizlerin aksine içeride çok değerli yazarlar var.
devamını gör...
anın fotoğrafı
devamını gör...
kaybedilince bir daha asla eskisi gibi olmayan şeyler
sağlık.
devamını gör...
10 mart 2021 papa pulunda harita skandalı
belkide 100 küsur sene önce araplar türkleri bırakacak, çakma devletler kuracak denilseydi, bizim türkler olurmu öyle şey bu birilerinin ıslak rüyası derdi. ama ingilizler ve fransızlar bunu yaptı. şimdide birileri zırt pırt buna benzer haritalar paylaşıyor. eğer güçlerinin yeteceğine inansalar bu haritayı, ermenilerin haritasını... yerine getirirler.
devamını gör...
misvak'ın mehmet ceyhan karikatürü
bence pandemi döneminin başından beri çabalayan bir profesör için böyle bir karikatürün yapılması büyük saygısızlık.
devamını gör...
yazarların korsan kitap hakkındaki naçizane düşünceleri
emeğe saygı..
ama parası yoksa kitapseverin..
almasını makul buluyorum..
parası olup da cimri olanlara ise yuh diyorum..
ama parası yoksa kitapseverin..
almasını makul buluyorum..
parası olup da cimri olanlara ise yuh diyorum..
devamını gör...
insan kendini keşfetmek için ne yapmalı sorunsalı
garip bir sorunsaldır.
kendini bulmak kendini keşfetmek için insan zor durumda kalmalıdır.
zor durumda kalan insan nasıl tepkiler vereceğini görmüş olur.
bütün zorluklarda mücadele eden etmeye çalışan insan kendini keşfeder ve kendiyle tanışır.
bir insanın kendinde olan yeni bir yönü bulması kadar değerli bir şey yoktur.
mesela belki de ben çok iyi resim çiziyorum veya şiir yazıyorum ama bunu bilmiyorum çünkü aramadım denemedim.
veya bir adam son çıkış yolunda başarılı bir yazar oluyor bir kitap yazıp kurtulmak istiyor.
zorunluluk zorda kalmak insanın kendini keşfetmesi için çok önemli bir durumdur.
kendini bulmak kendini keşfetmek için insan zor durumda kalmalıdır.
zor durumda kalan insan nasıl tepkiler vereceğini görmüş olur.
bütün zorluklarda mücadele eden etmeye çalışan insan kendini keşfeder ve kendiyle tanışır.
bir insanın kendinde olan yeni bir yönü bulması kadar değerli bir şey yoktur.
mesela belki de ben çok iyi resim çiziyorum veya şiir yazıyorum ama bunu bilmiyorum çünkü aramadım denemedim.
veya bir adam son çıkış yolunda başarılı bir yazar oluyor bir kitap yazıp kurtulmak istiyor.
zorunluluk zorda kalmak insanın kendini keşfetmesi için çok önemli bir durumdur.
devamını gör...
insanların genelde doğdukları mevsimi sevmesi
benim dahil olmadığım başlık. ağustos’un sonlarında doğdum ama baharları seviyorum.
devamını gör...
geceye bir fotoğraf bırak
devamını gör...
normal sözlük'te kendi halinde yazan yazarlar
gün gelecek "aaa sende mi burdaydın" diyecekler.
devamını gör...
çöpçüler
bir rivayete göre erkin baba bu şarkıyı çöpçülerin zulayı süpürmesi üstüne yazmıştır olay şöyle;
polis erkin abinin olduğu eve baskın düzenler.evdekiler de bu haberi alınca evde ki maddeleri gazeteye sarıp camdan aşağı atarlar. baskından sonra aşağı inip baktıklarında çöpçülerin,yerdeki gazeteleri süpürüp gittiğini görürler.
kör olası çöpçüler aşkımı süpürmüşler...
polis erkin abinin olduğu eve baskın düzenler.evdekiler de bu haberi alınca evde ki maddeleri gazeteye sarıp camdan aşağı atarlar. baskından sonra aşağı inip baktıklarında çöpçülerin,yerdeki gazeteleri süpürüp gittiğini görürler.
kör olası çöpçüler aşkımı süpürmüşler...
devamını gör...
gain medya
engin günaydını özleyen kitleye ufakta olsa 10 bin adım dizisini sunan hoş programları olan yeni oluşum.
devamını gör...



