aaa niye öyle dediniz*onun yerine erkek şöyle olmalı,kadın böyle olmalı diye konuşmamız ,dini bir forumdaymış gibi ya da ateizm kampındaymış gibi din üzerine klişe kavgaları yapmamız ,forumsal başlıklar açmamız lazım .sizi anlıyorum ve katılıyorum.
devamını gör...

daha önceden hangi sözlükte yazdığınızı pek önemsemiyorum açıkcası oradaki insanlar da önemsememiş ki burda şansınızı denemeye çalışıyorsunuz enerjinize yazık diyorum sadece. ilgi çekme çabalarınız yabancı bir göz tarafından çocuksu kalıyor ve gülünç durumdan ziyade acınası bir konuma yerleşiyorsunuz.
başlıklarınız zaten ilgi görmüyor burdaki kitlenin mizah seviyesini eleştirildiğinize de eminim. insanların huzurunuzu bozmayın şurda 1 aydır kendi halimizde geyiğimizi döndürüyoruz efendi gibi moderatörler de fazla müsamaha gösteriyorlar çapulcular da meydanın kendilerine kaldığını sanıyor.
devamını gör...

yakın siyasi tarih bilgisi... geç şimdi aşkımı bebeğimi , ne diyordun en son? talat aydemir olayları mı, devam et...
devamını gör...

bazı ev hanımlarına üstün hizmet belgesi verilmesi gerekiyor. aklım almıyor; çocuk büyüt, evi temizle, yemek yap evdeki bütün sorumluluk sende çok zor iş, ne sabahı ne akşamı belli. tüm bunları yapıp çalışmıyor kelimesini kullanmak inciticidir.
devamını gör...

mor yazma şarkısı ile tanıdığım ve şu an düşününce sadece o şarkısını bildiğimi fark ettiğim şarkıcıdır.

bilmiyom ne zaman geri gelcem
alcam o yerlerden sana mor yazmaaa sana mor yazmaa
devamını gör...

tek çocuk olduğum için hiçbir zaman bilemeyeceğim şeyler.
devamını gör...

(bkz: okuyamadım abi durumum yoktu)
devamını gör...

kendi ülkesine ve halkına saygısı olmayan at gözlüğü takmış, algılama düzeyi düşük bireylere haklı olarak saygı duymama durumu.

onlar bize saygı duysa bu durumda olmazdık zaten. her şey karşılıklı be gülüm nabarsın. swh
devamını gör...

lüzumsuz şeylerin ihtiyaç kategorisinde olması.
devamını gör...

iyi ki varsın eren!
bu millet asla sen ve senin gibi kahraman evlatlarını unutmayacak...
devamını gör...

pişmiş kabak.. havuç.. ıspanak..
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
açık ara en sevdiğim çocukluk fotoğrafım çalışma masamda da asılıdır.
devamını gör...

(bkz: aferin)
devamını gör...

fenerbahçeli olmak:
her sene lige futbol anlamında şampiyonluk parolası ile başlamak ve sonunda hüsran yaşayarak basketbol,voleybol şubelerindeki başarılarla yetinmektir.
devamını gör...

kavinsky'nin en bilinen şarkısıdır. 2013 tarihli outrun albümünde yer alır, şarkının drive filminin soundtrack'inde kullanılmasıyla pek çok insan şarkıdan haberdar olmuştur.

albümün kalitesi bir yana dursun, altyapı bakımından outrun'da diğer şarkılar arasından kolayca sıyrılıyor. bu noktada da insanı içine çeken loop'lar yaratmakta oldukça başarılı olan daft punk üyesi guy-manuel de homem-cristo' nun katkısı epey büyük.

tam bir uzun yol şarkısı.

albümün tracklist'i prelude ile başlıyor, ardından blizzard yerine bunu koysalarmış nightcall'ın başındaki "kasedi teybe takma efekti", albümü şarkı sırasını bozmadan dinleyenler için kulağa daha hoş gelen bir deneyim sunardı diye düşünüyorum.
devamını gör...

harika eserleri olan ve hemen hemen ilkokul dönemindeki her çocuğun tanıştığı yazardır kendileri.
devamını gör...

ilk kez 2000 yılında danimarka’nın kopenhag şehrinde “kitabı kapağına göre değerlendirmeyinsloganından yola çıkılarak hayata geçirilmiş bir kuruluştur. normal bir kütüphane işleyişi standartlarına sahiptir. bilindik kütüphanelerden tek farkı raflarında kitaplar yoktur, onun yerine gerçek yaşam tecrübelerine sahip, farklı hikayeler sunan çeşit çeşit gönüllü insanlar vardır.
yarım saatliğine bir politikacıyla, bir fahişeyle, bir evsizle, bir alkolikle, belki bir şizofrenle yada bir mülteciyle oturup onların benzersiz hikayelerinin dinliyorsunuz. bu insanları kitaplardan üstün kılan tarafı, en iyi öğrenme metotlarından sayılan tecrübe transferinin sağlanması ve hikayenin ortasında soru sorup cevabını alabiliyor olmanızdır.
ülkemizde istanbul'da ''yaşayan kütüphane'' adıyla çeşitli etkinlikler*in içerisinde yer yer uygulanmıştır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

foto yok, anonimlik devam arkadaşlar. çekirdek bir zirve buluşması oldu, ben kendi adıma çok keyif aldım. sayın gomercan'ın getirdiği lokumdan yedik, hoş sohbetler ettik. ankara'nın soğuğunda içimiz ısındı. yine olursa, bu sefer daha çok katılım olmasını dilerim ve fırsatım olursa mutlaka gelirim. yalan haberlere itibar etmeyiniz, burda yazanların çoğu gelmedi. herkese iyi geceler..
devamını gör...

off okumayın böyle bir kafa dağınıklığı yok ön editi: şaka yapmıyorum. kendi yazdığım entrydeki düşünce akışını takip edemedim resmen tekrar okuyunca.

insan izlemeyi çok seviyorum. hiç tanımadığım insanları da hayatımdaki insanları da. aslında kendimi en çok eleştirdiğim özelliklerimden biri de tam olarak bu özelliğimle bağlantılı. insanları izliyor ve onların tavırlarına göre konumlanıyorum. karakterin yok mu senin kardeşim niye kaba göre şekil alıyorsun? di' mi ama? yaaaniii.

şaka şaka, bu kadar basit değil tabi ki. mübalağa sanatına saygımızdan hep. bir sürü başka parametre daha var ama demek istediğim şu; a kişisinin bana yaptığı şeyin birebir aynını b kişisi yaptığında aynı tepkiyi vermiyorum. iyi bir şey de olabilir bu kötü bir şey de. a kişisini de b kişisini de sevdiğimi düşünelim. ikisinin de cinsiyetinin aynı olduğunu, her ikisiyle de aramda benzer kanalda bir ilişki olduğunu varsayalım. yapılan şeyin de birebir aynı olması mümkün olmasa da büyük oranda benzerlik taşıdığını düşünelim. bambaşka tepkiler veriyorum... aklımda şu an hiç değilse 7-8 farklı örnek var. çok saçma değil mi?

hadi gelin düşünelim, evet saçma şeyler de düşünülür ve anlamlandırılmaya çalışılır, bence en yakınsak sonuç şu; konu ilk paragrafta bahsettiğim gibi insanları izlemeyi sevmemle direkt olarak ilişkili. insanlarla olan ilişkilerime onlara yüzde yüz güven duyarak başlıyorum mesela. çok büyük kazıklar yemiş, feleğin çemberinden falan geçmiş bir insan olmadığımdan galiba, kolay boşuyorum karıyı. insanlar benim güvenimi kazanmak için bir şey yapmak zorunda değiller bana sebep(ler) vermesinler kafi. illa benimle ilgili/ilişkili şeyler olmasına gerek de yok. benden bağımsız hayatlarındaki aksiyonlarını izleyerek de bulup çıkarabiliyorum o sebepleri. bu oldu mu da barem barem düşüyor onlara duyduğum güven. bu sadece güven özelinde böyle değil elbette. aslında özetin özeti şu, insanları söyledikleri ile değil, yaptıkları ile, yaptıkları da doğru değil, yaptıklarının benim dünyamdaki karşılıkları ile değerlendiriyorum. herkes, herkesin anladığı kadardır. senin kim olduğunun, kendini kim sandığının, kendini kim gibi gördüğünün inan bana hiçbir önemi yok. ben seni nasıl görüyorsam sen benim için o kadarsın. azı ya da çoğu da olamıyorsun. şimdi a kişisi zibilyon farklı konuda trilyon farklı kırılımla bana bir sürü data verdiği ve bir o kadarını da bambaşka sonuçlar doğuracak şekilde b kişisi verdiği için, (dediğim gibi; biri illa pozitifte diğeri nagatifte olmak zorunda değil bu işlemenin neticesinde, her ikisini de sevmeye devam ettiğim örneğinden devam ediyorum) yaptıkları birebir aynı şeylere, onların aksiyonlarına göre tavır alan bir insan olduğum için farklı tepkiler veriyorum.

çok gereksiz mi uzattım acaba ya? neyse. aslında başka bir şey anlatacaktım konuya girince çıkamadım. insanlarla kurduğumuz diyaloglar, birlikte geçirdiğimiz vakitler, aramızdaki duygular anlatmaya anlatılmıyor, yaşandığı gibi ve haliyle kalıyor ya; ana özel, biricik şekilde. beyninde bile anıları tekrar yaşayamıyorsun. sana yaşattığı duyguları anımsıyorsun başka başka hislerinle de harmanlanmış bir vaziyette "izliyorsun" falan. orası başka bir konu, girmeyelim. bağlayacağım yer şurasıydı, dönüp bakıyorum hayatıma, insanlarıma, artık benim olmayanlara da, her birinde başka bir senem görüyorum. bazı senemleri daha çok seviyorum, bazılarındansa daha az razıyım. aslında hiçbiri ben değilim. hiçbiri de onlar değil. benlik bu kadar akışkan, bu kadar dönüşken, bu kadar nesnellikten uzaksa, kalıpları, sınırları var gibi gözükse de aslında bu kadar geçirgense, neyin gerçek, neyin yanılsama olduğunun ayırdına nasıl varacağız? hangisi benim kabulüm, hangisi değil? neyi nasıl tanımlayacağız arkadaşlar?

yaa. öyle işte. bunlar hep soru(n).
devamını gör...

1623-1662 yılları arasında yaşamış fransız matematikçi, fizikçi ve düşünürdür. binom açılımındaki katsayıları uygun bir tablo halinde tanıtmıştır. bu tabloya pascal üçgeni denir.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim