3 arabalık garajınız olsa hangi arabaları koyarsınız sorunsalı
traktör ve mini kepçe; üçüncüsüne lüzum yok.
bugün bahçede , el kuvvetiyle fidanlar için çukur kazarken, taşları temizleyip, otları yolarken başka bir araca ihtiyacımız olmadığını anladım. yok efendim böyle bir şey, ağrımayan yerimiz kalmadı.
bugün bahçede , el kuvvetiyle fidanlar için çukur kazarken, taşları temizleyip, otları yolarken başka bir araca ihtiyacımız olmadığını anladım. yok efendim böyle bir şey, ağrımayan yerimiz kalmadı.
devamını gör...
anime önerileri
izlediğim anime dizileri ve yorumlarım:
erased: izlediğim ilk anime dizisi. yanlış anlaşılma durumuna düşen polisler tarafından aranan esasoğlanımız her bir şey olduğunda geçmişe gider. çocukluğunda bir kız arkadaşını öldüren ve devamlı hale getiren çocuk katilini bulma peşine düşer.
monster: psikolojili, gerilimli ve biraz da aksiyonlu anime serisi. ana tema ana karakter harici diğer karakterlere de etki ettiği ve onların da hikayesini ele aldığı için tek yönlü diyemeyeceğim, kısa masal kitapları bile tasarlanmış anime dizisi.
holywood filmlerine taş çıkarır, öyle diyeyim.
fullmetal alchemist brotherhood: dünyanın enerjisini kullandıkları bir simya konusu geçiyor. eşit takas prensibi animede sıkça geçen bir deyim. bir hata sonucu vücudunu kaybeden alphonse ve sol kolunu ve sağ bacağını kaybeden abisi edward bir arayış içinde maceraya atılırlar. açılış ve kapanış şarkıları bayağı güzel ve ortaya karışık anime yapmışlar. hayat dersleri veriyor, aksiyon da var, o aile sıcaklığı hissiyatını da veriyor.
death note: adaleti sorgulatan bir anime. animelerin klasiğidir ve başyapıtlarından üste oynar. animeye yeni başlayanlar için psikoloji ve zeka seviyorsanız kesinlikle öneririm. kalbime işlemiş ilk animedir kendileri.*
sırf canı sıkıldığından animeyi başlatan troll ryuk için dahi izlenir.
death parade: death note'dan sonra boşluğa düşüp ona yakın bir anime arayışına girdiğimde izlediğim mini dizidir. hayat dersleri veren bir anime dizisi. spoiler yemeyin, izleyince bölümün sonunda nerde geçtiğini anlarsınız.
terror in resonance: kesinlikle başyapıt ama hızlı bitmesiyle tadı damağımda kaldı(az ve öz). çizimleri harika ve yunan mitolojisini esas alan psikolojik eser. sonunda ağlatabilir.
another: korku filmi tadında bir tür. bir kasabada her sene lise 3-3 sınıfında kendisinin ölü olduğunu bilmeyen bir öğrenci yerleşir. kimse ölmesin diye öğrenciler her 3-3'e geldiğinde bir kişiyi ölü olarak oylayıp görmezden gelirler. bana göre opening şarkısı bayağı güzel, telefonuma indirdim.
mirai nikki: 12 günlük kullanıcısının birbirleriyle mücadelesini anlatan içerisinde bir tane yandere kızımızı bulunduran anime. içerisinde çıplaklık ve çokça kan var, 18 yaş altı iseniz tavsiye etmem.
hellsing ultimate: mirai nikki'ye kan ve aksiyonda fark atan dracula'lı animemiz. vampir ve zombi avcısı olan hellsing yanındaki alucard ile ve onun vampir yaptığı kızımızla işbirliği içinde nazi zombilerle mücadele ediyor. çok kan ve dehşet istiyorsanız izlediğim tüm animeleri sollayan bir dizi. animenin ayrıntıları için bayağı süre harcamışlar. yine kan görmeyi kaldıramıyorsanız önermem.
guilty crown: ne yalan söyliyim başlarda beni sarmadı. sonlara doğru biraz odaklanabildim diyebileceğim bir anime. en çok canımı sıkan hala saf karakterle takılan esasoğlanımızın teee son bölümlere doğru aklı başına gelmesidir. esasoğlanımız kralın gücü diye adlandırılan bir gücü yanlışlıkla elde ederek insanların kalbinden onların karakterlerine göre alet alabiliyor ve salgın bahanesiyle ülkenin içine edenlere karşı bir grubuyla mücadele içine giriyorlar. (tabi aşık olduğu bir kızımız da var, yanında savaşıyor.)
one punch man: komedi ve ironi sevenler için kesinlikle önerebileceğim bir anime. tüm sezonlarını izleyebilirsiniz. diğer animelerdeki dağları, taşları aşarak olağanüstü güç elde eden karakterlerle baya dalga geçmiş. çok güçlü olması tek yumruğuyla rakiplerini indirebilmesi karakterimizi sıkıyor ve daha güçlü rakipler aramaya başlıyor. genellikle son zamanlarda gelmesiyle ünlüdür.
mob psycho 100: one punch man havası olan psişik güçleri konu alan anime serisi, one punch man'deki aynı mangaka tarafından çıkan ürün. siz de farklı bir konu arıyorsanız size göre, ben sevdim.
arakawa under the bridge: komedinin ve deliliğin dibine vurmuş bir anime dizisi.
ailecek borçlanmama prensibiyle yaşayan esasoğlanımız şirketin başına geçecek veliahtken kendini köprüaltında buluverir. çünkü hayatını bir kız kurtarır ve borcunu ödemek ister. o günden sonra iyice onlardan olmaya başlar. ki kendisi de öyle diye oraya çekilme ihtimali var. başlarda sarmasa da ortalarda beni içine çekmeye başardı. sonlara doğru iyice gülmekten ağzım kulaklarıma gelmişti. tabi borçlandığı kızımıza aşıktır.
arakawa under the bridgexbridge de serinin 2. sezonudur. efektli olmasıyla ve yeni karakterlerin eklenmesiyle biraz farklı bir hava vermişler.
"gezo"ya arakawa under the bridge anime önerisi için teşekkür ederim.*
izlediğim anime filmleri ve yorumlarım:
spirited away: hayao miyazaki şaheseri. küçük kızın ruhlar bölgesine girmesiyle başlayan macerasına tanık olacak ve o harikulade sanattan, manzaralardan gözlerinizi alamayacaksınız.
eğer vaktiniz yoksa animeye spirited away'den başlayabilirsiniz. kendileri de benim ilk anime filmim olur.
prenses mononoke: hayao miyazaki'nin yine harikulade manzaralı bir anime filmidir. doğa ve insanların savaşını anlatan filmde kızımız doğadan yanadır.
a whisker away: bir netflix anime filmidir. arada bir maske takmasıyla kediye dönüşür ve
sevdiği oğlanın bir kedisi olur. sonraları insanlığını kaybeden kız bir maceraya atılır.
your name: bir sanat eseri daha. çok güzel manzaraları olan japon kültürü ve inanışı ile ilgili bağlantılı olayları olan bir anime filmi.
mutlaka izlemeniz gerekiyor. iki kişi hem beden değiştiriyor hem de spoiler olacağı için söylemiyorum. izleyince anlarsınız.
erased: izlediğim ilk anime dizisi. yanlış anlaşılma durumuna düşen polisler tarafından aranan esasoğlanımız her bir şey olduğunda geçmişe gider. çocukluğunda bir kız arkadaşını öldüren ve devamlı hale getiren çocuk katilini bulma peşine düşer.
monster: psikolojili, gerilimli ve biraz da aksiyonlu anime serisi. ana tema ana karakter harici diğer karakterlere de etki ettiği ve onların da hikayesini ele aldığı için tek yönlü diyemeyeceğim, kısa masal kitapları bile tasarlanmış anime dizisi.
holywood filmlerine taş çıkarır, öyle diyeyim.
fullmetal alchemist brotherhood: dünyanın enerjisini kullandıkları bir simya konusu geçiyor. eşit takas prensibi animede sıkça geçen bir deyim. bir hata sonucu vücudunu kaybeden alphonse ve sol kolunu ve sağ bacağını kaybeden abisi edward bir arayış içinde maceraya atılırlar. açılış ve kapanış şarkıları bayağı güzel ve ortaya karışık anime yapmışlar. hayat dersleri veriyor, aksiyon da var, o aile sıcaklığı hissiyatını da veriyor.
death note: adaleti sorgulatan bir anime. animelerin klasiğidir ve başyapıtlarından üste oynar. animeye yeni başlayanlar için psikoloji ve zeka seviyorsanız kesinlikle öneririm. kalbime işlemiş ilk animedir kendileri.*
sırf canı sıkıldığından animeyi başlatan troll ryuk için dahi izlenir.
death parade: death note'dan sonra boşluğa düşüp ona yakın bir anime arayışına girdiğimde izlediğim mini dizidir. hayat dersleri veren bir anime dizisi. spoiler yemeyin, izleyince bölümün sonunda nerde geçtiğini anlarsınız.
terror in resonance: kesinlikle başyapıt ama hızlı bitmesiyle tadı damağımda kaldı(az ve öz). çizimleri harika ve yunan mitolojisini esas alan psikolojik eser. sonunda ağlatabilir.
another: korku filmi tadında bir tür. bir kasabada her sene lise 3-3 sınıfında kendisinin ölü olduğunu bilmeyen bir öğrenci yerleşir. kimse ölmesin diye öğrenciler her 3-3'e geldiğinde bir kişiyi ölü olarak oylayıp görmezden gelirler. bana göre opening şarkısı bayağı güzel, telefonuma indirdim.
mirai nikki: 12 günlük kullanıcısının birbirleriyle mücadelesini anlatan içerisinde bir tane yandere kızımızı bulunduran anime. içerisinde çıplaklık ve çokça kan var, 18 yaş altı iseniz tavsiye etmem.
hellsing ultimate: mirai nikki'ye kan ve aksiyonda fark atan dracula'lı animemiz. vampir ve zombi avcısı olan hellsing yanındaki alucard ile ve onun vampir yaptığı kızımızla işbirliği içinde nazi zombilerle mücadele ediyor. çok kan ve dehşet istiyorsanız izlediğim tüm animeleri sollayan bir dizi. animenin ayrıntıları için bayağı süre harcamışlar. yine kan görmeyi kaldıramıyorsanız önermem.
guilty crown: ne yalan söyliyim başlarda beni sarmadı. sonlara doğru biraz odaklanabildim diyebileceğim bir anime. en çok canımı sıkan hala saf karakterle takılan esasoğlanımızın teee son bölümlere doğru aklı başına gelmesidir. esasoğlanımız kralın gücü diye adlandırılan bir gücü yanlışlıkla elde ederek insanların kalbinden onların karakterlerine göre alet alabiliyor ve salgın bahanesiyle ülkenin içine edenlere karşı bir grubuyla mücadele içine giriyorlar. (tabi aşık olduğu bir kızımız da var, yanında savaşıyor.)
one punch man: komedi ve ironi sevenler için kesinlikle önerebileceğim bir anime. tüm sezonlarını izleyebilirsiniz. diğer animelerdeki dağları, taşları aşarak olağanüstü güç elde eden karakterlerle baya dalga geçmiş. çok güçlü olması tek yumruğuyla rakiplerini indirebilmesi karakterimizi sıkıyor ve daha güçlü rakipler aramaya başlıyor. genellikle son zamanlarda gelmesiyle ünlüdür.
mob psycho 100: one punch man havası olan psişik güçleri konu alan anime serisi, one punch man'deki aynı mangaka tarafından çıkan ürün. siz de farklı bir konu arıyorsanız size göre, ben sevdim.
arakawa under the bridge: komedinin ve deliliğin dibine vurmuş bir anime dizisi.
ailecek borçlanmama prensibiyle yaşayan esasoğlanımız şirketin başına geçecek veliahtken kendini köprüaltında buluverir. çünkü hayatını bir kız kurtarır ve borcunu ödemek ister. o günden sonra iyice onlardan olmaya başlar. ki kendisi de öyle diye oraya çekilme ihtimali var. başlarda sarmasa da ortalarda beni içine çekmeye başardı. sonlara doğru iyice gülmekten ağzım kulaklarıma gelmişti. tabi borçlandığı kızımıza aşıktır.
arakawa under the bridgexbridge de serinin 2. sezonudur. efektli olmasıyla ve yeni karakterlerin eklenmesiyle biraz farklı bir hava vermişler.
"gezo"ya arakawa under the bridge anime önerisi için teşekkür ederim.*
izlediğim anime filmleri ve yorumlarım:
spirited away: hayao miyazaki şaheseri. küçük kızın ruhlar bölgesine girmesiyle başlayan macerasına tanık olacak ve o harikulade sanattan, manzaralardan gözlerinizi alamayacaksınız.
eğer vaktiniz yoksa animeye spirited away'den başlayabilirsiniz. kendileri de benim ilk anime filmim olur.
prenses mononoke: hayao miyazaki'nin yine harikulade manzaralı bir anime filmidir. doğa ve insanların savaşını anlatan filmde kızımız doğadan yanadır.
a whisker away: bir netflix anime filmidir. arada bir maske takmasıyla kediye dönüşür ve
sevdiği oğlanın bir kedisi olur. sonraları insanlığını kaybeden kız bir maceraya atılır.
your name: bir sanat eseri daha. çok güzel manzaraları olan japon kültürü ve inanışı ile ilgili bağlantılı olayları olan bir anime filmi.
mutlaka izlemeniz gerekiyor. iki kişi hem beden değiştiriyor hem de spoiler olacağı için söylemiyorum. izleyince anlarsınız.
devamını gör...
olsun ya ben alışkınım cümlesi
olaylara, durum ve duygulara karşı kullandığım klasik cümlelerimden biri. çünkü hep aynısı ya da benzeri denk geliyor ve ben bağışıklık kazandığım için hep bunu söylüyorum.. artık bir şeyler beni şaşırtsa da bu cümleyi kullanmasam....
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
sakladığımız her şeyi ortaya çıkardığımız gün öldüğümüz gündür. duyduklarına inanmadığın her deyiş, söyleyiş ve duyuş... içinin derinine sık sık batıp duran mavi bir gemi gibi, dönüp dolanıp enkazı araştırılır düşündüklerinin. birine kalbini vermeyi, yastığının altındaki küçük altınını bozdurmak zanneden en zavallı zenginlerden biri olamadan öldüysen eğer... hayat tam da bitirecekken yanlış notaya bastığın bir piyano resitali gibi, bazen sana hayranlıkla bakan gözleri oymak isteyeceğin anlar da gelecektir. mükemmelliği içine pompalayan dalgıç motoru gibi hep ne iyisin, ne hoşsunlarda kaybolup, gerçekten zannedip, mükemmelliğine kaldırdığın kadehler gibi boşalınca... hayatında geriye alamayacağın tek andır öldüğün an... ve şu film şeritleri gibi –hep bahsedilen- gösterişsiz bir sahnede gözlerinin önünden tek geçen öptüğün kadınlar, erkekler, çocuklar... hayat oyunu kaybetmemek için uğraşıp dururken oynayamadığın bi oyun gibi, ceplerine doldurabildiğin ve hatta ceplerinin doluluğundan yürüyemeyecek hale geldiğin zaman ölürsen, hepsini bir bir say avuçlarına ardındaki çocukların... yeterince eritilemeyip, önceden hazırlanmış kalıplara dökülemediğinde, dışarı taşan erimişliğinin oluşturduğu o şekilsiz şekil... olmadan da görülebilen tek şey tanrıysa eğer, hepimiz belki de bi’ tanrıyız öldüğümüz gün... saçların ne kadar dağılmış, üzerin ne kadar kirlenmiş aldırmadan, gece geç saatte eve dönebildiğin, dökerek pasta yediğin, kibarlıktan, kurallardan, sıkılmışlıklardan hiç nasibini almadan yaşaya bildiğin bir yerse toprak krallığı, ağırlığını almaya gelen yüzlerce ıslak solucana sunduğun boynun ve ellerin ve yüzün ve kollarındır ölüm. ilk defa özgür olabildiğin. gizlice sevdiğin oğlanlar, kızlar, söylemek isteyip de hiç söyleyemediğin yalanlar, dilinin ucundaki her şeyden muaf, zikrinin ve fikrinin laylaylom olduğu, sen olduğundan ilk defa istesen de utanamayacağın, uzatıp toplamadığın, dansöz gibi kıvırmadığın ve evet dedim ya; sakladığın her şeyi ortaya çıkardığın gündür, öldüğün gün...
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
ben hiç sözlük toplantısına katılmadım.
devamını gör...
milo venüsü
louvre müzesinde sergilenen, 203 cm yüksekliğinde ve mermerden yapılmış aşk tanrıçası afrodit'in simgesi heykel. antik yunan heykel sanatının en ünlü eserlerinden biri sayılan bu heykel kadın vücudunun taş üzerindeki zarafetine ve büyüsüne bir örnektir. 1820 yılında kiklad yunan takımadalarından biri olan melos adasında bir köylü tarafından bulunmuştur. kolları kopmuş ve kaybolmuştur. arkeologlar eksik kolları yerine koymaya çalışsa da ne pozda yapıldığını bilememişlerdir ve heykelin kolları olmadan daha güzel duracağına karar vermişlerdir.
milattan önce 2. yüzyılda yapılan eser büyük yunan heykeltıraşpraksiteles'in bir eserinden kopya edilmiş veya onun etkisi altında oluşturulmuş olarak düşünülmüştü. ona atfedilen bu heykelin bir kaideden yola çıkarak yunan heykeltıraş alexandros of antioch'a ait olduğu kabul edildi.
heykel 1821'de fransa'nın istanbul büyükelçisi tarafından gizli olarak satın alınmış ve kral 18. louis'e sunulmuştur. heykelin adlandırmasında karışıklıklar olduğu gibi, temsil ettiği kişi hakkında da farklı görüşler bulunur. heykele afrodit de milos adı da verilir. bazı akademisyenler de heykelin, milos'da saygı duyulan deniz tanrıçası amphitrite'i temsil eden bir sunum olduğunu öne sürer.
milattan önce 2. yüzyılda yapılan eser büyük yunan heykeltıraşpraksiteles'in bir eserinden kopya edilmiş veya onun etkisi altında oluşturulmuş olarak düşünülmüştü. ona atfedilen bu heykelin bir kaideden yola çıkarak yunan heykeltıraş alexandros of antioch'a ait olduğu kabul edildi.
heykel 1821'de fransa'nın istanbul büyükelçisi tarafından gizli olarak satın alınmış ve kral 18. louis'e sunulmuştur. heykelin adlandırmasında karışıklıklar olduğu gibi, temsil ettiği kişi hakkında da farklı görüşler bulunur. heykele afrodit de milos adı da verilir. bazı akademisyenler de heykelin, milos'da saygı duyulan deniz tanrıçası amphitrite'i temsil eden bir sunum olduğunu öne sürer.
devamını gör...
sinema tarihinin en iyi oyunculuk performansları
(bkz: split (film)) - (bkz: james mcavoy) filmde çoklu kişilik bozukluğu olan ana karakteri kevin wendell crumb'ı canladırmıştır.
filmin ana karakteri kevin’ın 23 farklı kişiliği olduğunu öğrensek de, son sahnede eklenen the beast ile bunun 24’e tamamlandığını söylemek mümkün. beyazperdede ise bahsi geçen 24 karakterin yalnızca 8 tanesinin james mcavoy tarafından canlandırıldığını görürüz. bu 24 farklı karakteri sıralayacak olursak;
barry, jade, orwell, kevin, heinrich, norma, goddard, dennis, hedwig, bernice, patricia, polly, luke, rakel, felida, ansel, jalin, kat, b.t., samuel, mary reynolds, mr. pritchard ve 24. kişilik olarak tanımlayabileceğimiz the beast. jenerikte sıralanan 8 farklı kişilik ise, dennis, patricia, hedwig, the beast, kevin wendell crumb, barry, orwell ve jade olarak karşımıza çıkar. kaynak:buradan
filmin ana karakteri kevin’ın 23 farklı kişiliği olduğunu öğrensek de, son sahnede eklenen the beast ile bunun 24’e tamamlandığını söylemek mümkün. beyazperdede ise bahsi geçen 24 karakterin yalnızca 8 tanesinin james mcavoy tarafından canlandırıldığını görürüz. bu 24 farklı karakteri sıralayacak olursak;
barry, jade, orwell, kevin, heinrich, norma, goddard, dennis, hedwig, bernice, patricia, polly, luke, rakel, felida, ansel, jalin, kat, b.t., samuel, mary reynolds, mr. pritchard ve 24. kişilik olarak tanımlayabileceğimiz the beast. jenerikte sıralanan 8 farklı kişilik ise, dennis, patricia, hedwig, the beast, kevin wendell crumb, barry, orwell ve jade olarak karşımıza çıkar. kaynak:buradan
devamını gör...
hayatınızın mottosu olan sözler
umut belki de gelecek sayfadadır. kapatma kitabı.
devamını gör...
neden mars'a gitmeliyiz sorusu
dünyanın içine ettik marsa da yapmazsak ayıp olur ...
devamını gör...
heron formülü
bir üçgenin alanını bulmak için kullanılan yöntem.
normal şartlarda üçgenin alanını, taban uzunluğunu ve yüksekliğini çarpıp 2'ye bölmek suretiyle buluyoruz. eğer bu bilgileri bulabileceğimiz bir yol yoksa ama üçgenin kenar uzunluklarının hepsini biliyorsak şöyle bir şey yapabiliyoruz alanı hesaplamak için:
önce tüm kenar uzunluklarını toplayıp üçgenin çevresini hesaplıyor ve bunu 2'ye bölüyoruz. ardından kök içerisinde bu sayıyla, kenarları tek tek bu sayıdan çıkararak bulduğumuz 3 diğer sayıyı çarpıyoruz.
yani? yani şöyle:

görselin kaynağı
normal şartlarda üçgenin alanını, taban uzunluğunu ve yüksekliğini çarpıp 2'ye bölmek suretiyle buluyoruz. eğer bu bilgileri bulabileceğimiz bir yol yoksa ama üçgenin kenar uzunluklarının hepsini biliyorsak şöyle bir şey yapabiliyoruz alanı hesaplamak için:
önce tüm kenar uzunluklarını toplayıp üçgenin çevresini hesaplıyor ve bunu 2'ye bölüyoruz. ardından kök içerisinde bu sayıyla, kenarları tek tek bu sayıdan çıkararak bulduğumuz 3 diğer sayıyı çarpıyoruz.
yani? yani şöyle:

görselin kaynağı
devamını gör...
türbidimetri
proteinlerin,sülfosalisilat veya tca gibi maddelerle oluşturduğu bulanıklığın içinden geçen ışığın absorbansının ölçümüne dayanan biyokimyasal metottur.
devamını gör...
psikolog yazarlar veri tabanı
psikolog adayı olarak, şuan o kadar bir yığılma varki, ayrıyeten meslek yasası yok 'psikoloji mesleğinin' ve yüksek lisans yapmadığın takdirde en fazla cezaevlerinde çalışırsın psikolog ünvanıyla. özel yerler düşük ücretli bir şekilde çalıştırır ve senden iyi bir okuldan diploma olsun ister o yüzden bu mesleğin sadece ismi havalı. birde hayat koçu, yaşam koçu, hayatın iksirini veren instagram herbokologlar varken bu iş yaş.
devamını gör...
eski fotoğraflar
1990ların ortasına trabzonda kunduracılar caddesinin meydan çıkışında
eski ayaklı bir fotoğraf makinası olan yaşlı bir amca vardı.
siyah beyaz resim çeker satardı
takım elbise giyerdi.
aklıma o yaşlı amcayı getirdi.
eski ayaklı bir fotoğraf makinası olan yaşlı bir amca vardı.
siyah beyaz resim çeker satardı
takım elbise giyerdi.
aklıma o yaşlı amcayı getirdi.
devamını gör...
kadına lan diyen insan
söyleyenin kim olduğuna göre değişir. iki gün önce tanışılan biri lan derse tabii ki garipsenir, hatta kınanır ama gel gelelim söyleyen(şaka babında, arkadaşça) kişi yakın olunca garip karşılanmaz.
arkadaşlar arasında birçok kelimenin yeri ayrıdır ve söylenmesi uygunsuz olmaz. başlığın ne kast ettiğini bilmiyorum ama düşüncem bu yönde.
arkadaşlar arasında birçok kelimenin yeri ayrıdır ve söylenmesi uygunsuz olmaz. başlığın ne kast ettiğini bilmiyorum ama düşüncem bu yönde.
devamını gör...
adana deyince akla gelenler
yumurtalık, sakin sessiz şirin bir tatil ilçesi, insanları çok içten samimi iyimser.
adana ile hiç alakası yokmuş gibi.
adana ile hiç alakası yokmuş gibi.
devamını gör...
-1 tanımı olan yazar
an itibarıyla @abuzer nickli yazardır.
devamını gör...
şehvetiye tarikatı
bu ülke insanının cehaletini, aklı azıcık erenlerinse bu cehaletten nemalanarak, bu ülkede, bu ülkenin insanlarına nasıl din bezirganlığı yaptığını, yapabildiğini, üstelik neredeyse tamamının ceza almadığını gözler önüne seren bir ismail saymaz kitabıdır…
2019 ağustos’unda (bkz: iletişim yayınları)’ndan yayımlanan bu kitap, inançlı inançsız okuyan her okurunu dehşete düşürecek iddialar ile doludur.
bu kitap; tarikatların bu ülkede nasıl yuvalandığını, arapça bilmeyen, kuran’ı bir kere bile açıp okumamış insanların, din ve allah yolunda nasıl sapkınlıklara vardıklarının, aklını şeyhlerinin kirasına vermiş meczupların kendi ailelerini, kanlarını, canlarını, fert fert, nasıl şeyhlerine peşkeş çektiklerini, ne uğruna peşkeş çektiklerini gözler önüne sermektedir…
bu kitap; eski bakan yardımcılarının, milletvekillerinin bu batağa nasıl sürüklendiklerini, bu kandırmacayla nasıl kandırıldıklarını, nasıl milyonlarca lira dolandırıldıklarını gözler önüne seren; okuyan okuruna hayretler içerisinde ‘’bizi kimler yönetiyor yahu’’ dedirten bir kitaptır.
bu kitap, merdiven altı tarikatlara liderlik edenlerin toplum nezdinde nasıl itibar sahibi olduklarını, legal yahut illegal bir çok tarikatin artık tarikatlikten çıkıp holdingleştiklerini, ne gibi bütçeler, ne gibi rakamlar ile oynadıklarını gözler önüne seren bir kitaptır.
gazi’den bir alıntı ile tanımımı noktalamak isterim:
‘’bizi yanlış yola sevk eden habisler, biliniz ki çok kere din perdesine bürünmüşlerdir…’’
2019 ağustos’unda (bkz: iletişim yayınları)’ndan yayımlanan bu kitap, inançlı inançsız okuyan her okurunu dehşete düşürecek iddialar ile doludur.
bu kitap; tarikatların bu ülkede nasıl yuvalandığını, arapça bilmeyen, kuran’ı bir kere bile açıp okumamış insanların, din ve allah yolunda nasıl sapkınlıklara vardıklarının, aklını şeyhlerinin kirasına vermiş meczupların kendi ailelerini, kanlarını, canlarını, fert fert, nasıl şeyhlerine peşkeş çektiklerini, ne uğruna peşkeş çektiklerini gözler önüne sermektedir…
bu kitap; eski bakan yardımcılarının, milletvekillerinin bu batağa nasıl sürüklendiklerini, bu kandırmacayla nasıl kandırıldıklarını, nasıl milyonlarca lira dolandırıldıklarını gözler önüne seren; okuyan okuruna hayretler içerisinde ‘’bizi kimler yönetiyor yahu’’ dedirten bir kitaptır.
bu kitap, merdiven altı tarikatlara liderlik edenlerin toplum nezdinde nasıl itibar sahibi olduklarını, legal yahut illegal bir çok tarikatin artık tarikatlikten çıkıp holdingleştiklerini, ne gibi bütçeler, ne gibi rakamlar ile oynadıklarını gözler önüne seren bir kitaptır.
gazi’den bir alıntı ile tanımımı noktalamak isterim:
‘’bizi yanlış yola sevk eden habisler, biliniz ki çok kere din perdesine bürünmüşlerdir…’’
devamını gör...
tanımadığın biriyle sohbet etmek
esasında hemen hemen tüm sözlüğün yaptığı şey. hiçbirinizi tanımıyorum ama, sabah akşam sohbet ediyoruz yaptığımız tanımlarla.
devamını gör...

