yoldaş bakkal rozet önerileri
ramiz dayı ve ezel olsa fena olmazdı dediğim başlıktır.
devamını gör...
profiline kendi fotoğrafını koyan sözlük yazarı
kendini seven, kendini beğenen yazardır.
anonim olmasa da olandır.
tanımı ile her yerde karşı karşıya durabilecek yazardır.
he işte o benim diyen yazardır.
bu günde kendim olacam elhamdülillah diyen yazardır.
şimdilik bu kadar. *
anonim olmasa da olandır.
tanımı ile her yerde karşı karşıya durabilecek yazardır.
he işte o benim diyen yazardır.
bu günde kendim olacam elhamdülillah diyen yazardır.
şimdilik bu kadar. *
devamını gör...
normal sözlük'te her bokun şikayet edilmesi
yeni bir yazar olarak fark ettiğim sorunsal.
bu kadar şikayetçi olmayın gençler mutsuz olursunuz valla bak. bırakın kim ne yazıyorsa yazsın suç teşkil eden birşey olmadığı sürece. takmayın bu kadar kafaya.
bu kadar şikayetçi olmayın gençler mutsuz olursunuz valla bak. bırakın kim ne yazıyorsa yazsın suç teşkil eden birşey olmadığı sürece. takmayın bu kadar kafaya.
devamını gör...
ilişkide yapılan yanlışlar
ilk günündeki adam/kadın ile son günündeki adam/kadın'ın bir olmaması.
devamını gör...
kitap önerileri
ölüme üç kala uyandır beni-harun özen
şiddetle öneririm.
şiddetle öneririm.
devamını gör...
sosyal fobikler derneği genel başkanının açılış konuşması
ikii üç kelimeyi geçmeyecek bir konuşmadır. örneğin; merhaba, tahmin edebileceğiniz üzere çok gerginim şu an , o yüzden sözlerime burada son verirken hepinizi saygıyla selamlıyorum. dağılabiliriz.
devamını gör...
yazarların yalnız olma nedeni
birbirimizi anlayamadığımız, empati kuramadığımız için.
devamını gör...
radyo eksen
başlığı nasıl hala açılmamış dediğim radyo. 2000 yılından beri çalmaya devam eden radyo eksen; rock'tan metal'e, indie'den elektronik müziğe çok geniş bir yelpazeye sahiptir. istanbul'dan 96.2 frekansında dinleyebilirsiniz. tabi internetten de dinleyebilirsiniz. onlarca müptelası olduğum şarkı keşfettim. teşekkürler radyo eksen.
devamını gör...
erkeklerin pasaklı olması
her genelleme gibi yanlıştır. sen pasaklı değilmişsin işte arkadaşım, kendi tezini çürütüyorsun.
devamını gör...
şecaat arz ederken merd-i kıptî sirkatin söyler
doğrusu "şecaat arz ederken merd-i kıptî sirkatin söyler" şeklinde olan, sadrazam koca mehmet ragıp paşa'ya ait söz. "merd-i kıptî" de "çingenenin merdi" değil "çingenenin erkeği" demektir, farsça erkek anlamındaki "merd" kelimesidir kullanılan. sözün geçtiği gazeldeki kısım ise şöyledir:
"meyan-ı güft ü gûda bed-meniş îhâm eder kubhun
şecaat arzederken merd-i kıptî sirkatin söyler"
"meyan-ı güft ü gûda bed-meniş îhâm eder kubhun
şecaat arzederken merd-i kıptî sirkatin söyler"
devamını gör...
sesi güzel olmadığı halde duyduğu her şarkıya eşlik eden insan
benim bu. repertuarım da çok geniştir bu arada. bir sürü şarkıyı derdimi anlatacak kadar bilirim.
devamını gör...
yazarların yaşadığı en utanç verici anı
6. sınıfın yazında yaşadığım bir olaydır.
bilenler bilir bir zamanlar trt'de 19 mayıs günü ankara 19 mayıs stadyumunda gösteriler olurdu. senee, geçen sene. gösteri yapacak okullardan biri bizim okul, 3 sınıftan biri de bizim sınıf seçildi. neyse çalışma şöyle oluyordu: bizim ellerimize kare şeklinde dışı renklere boyanmış mukavvalar ve numaralar veriyorlardı. stadyuma gidiyorduk, aşağıdan bir adam hoparlörden şu numaralar kaldırsın dediğinde tak diye kaldırıyorduk. öyle indir kaldır şeklinde çalışıp dönüyorduk.
bir sorun vardı ki; 6. sınıfta benim boyum 1 metre civarında, kilom da 30 kg civarındaydı heralde. gerçekten çok ufak ve zayıf olduğumu hatırlıyorum. ben de lisede boy atanlardanım. o zamanlar çok küçüktüm ve bu kartonları bize 4 5 ayrı renkte veriyorlardı. hepsini taşıyamadığımız için boynumuza asıyorduk. diğer arkadaşlarımın bununla bir sorunları yoktu ama benim vardı. maalesef bunları boynuma taktığımda hem 4 5 tanesi ağırlık yapıyordu hem de diz kapağımdan daha aşağıya kadar iniyorlardı ve bunlarla yürümekte zorlanıyordum. yavaş yavaş, diz kapağımla ittirerek yürüyordum ya da ellerimle biraz havaya kaldırarak yürüyordum.
neyse 19 mayıs günü geldi, sabah istiklal marşından sonra biz yola çıkacağız. tüm okul toplanmış, biz de sırada en sağ taraftayız. neyse müdür bey anons geçti: "19 mayıs için stadyuma gidecek arkadaşlar sıra halinde otobüslete geçsin" dedi. en baştan yavaş yavaş yürümeye başladılar, tüm okulun önünden yürüyoruz. ben de yavaş yavaş, imparator penguenleri gibi yürüyorken bir anda, hayatım boyunca unutamayacağım, anlat istanbul'da altan erkekli'nin özge namal'ı fotoğrafçıyla bastığı sahneyle aynı derecede korkunç bir olay yaşandı.
her şey güzel giderken, öndeki yavşaklardan bir tanesi, sebebini anlamadığım bir şekilde koşmaya başladı. o koşunca hemen arkasındaki de koşmaya başladı, onun arkasındaki derken sıra hızla bana geliyordu ancak ben bir penguen gibi, diz kapaklarımla kartonlara vura vura ilerliyordum. ve o korkunç an geldi; önümdeki de koşunca aramızda bir boşluk oluştu. bu boşluğu gören arkamdaki kansız, sırtıma vurarak bana baskı yapmaya başladı: "koşsana lan şerefsiz" diyerek.
inanılmaz bir andı; koşamayacağımı biliyordum ama koşarsam başıma neler geleceğini kestiremiyordum. arkamda baskı vardı, solumdan tüm öğrenciler bizi izliyordu, sağımızda müdür kürsüden bizim gitmemizi ve konuşmasına devam etmeyi bekliyordu ve önümdekiyle aramız iyice açılmıştı. evet, o anda baskılara yenildim ve hayatımın en büyük hatasını yaptım; koşmaya karar verdim.
bir anda koşmaya çalışınca ayaklarım kartonlara takıldı ve ağırlığı vücudum kaldırmadı. ağırlık merkezinin yer değiştirmesi sonucu öne doğru yalpaladım, kendimi kurtarmaya çalışsam da olmadı ve yüz üstü yere yapıştım. tüm okul bana gülüyordu, hemen hocam gelip kaldırdı beni ama inanılmaz rezil olmuştum. o kadar utanıyordum ki sıyrılan avuç içlerimin acısını hissetmiyordum. sağa geçip yavaş yavaş devam ettim yoluma. arkamdaki şerefsizin kahkahası giderek uzaklaşıyor, arkadan gelenler de meraklı gözlerle bana bakıyorlardı.
o gün, hayatımın en kötü günlerindendi. o günden sonra herhangi bir etkinliğe katılmamaya dikkat ettim. bir deluğanlının özgüvenini iki kartona harcatmıştık.
bilenler bilir bir zamanlar trt'de 19 mayıs günü ankara 19 mayıs stadyumunda gösteriler olurdu. senee, geçen sene. gösteri yapacak okullardan biri bizim okul, 3 sınıftan biri de bizim sınıf seçildi. neyse çalışma şöyle oluyordu: bizim ellerimize kare şeklinde dışı renklere boyanmış mukavvalar ve numaralar veriyorlardı. stadyuma gidiyorduk, aşağıdan bir adam hoparlörden şu numaralar kaldırsın dediğinde tak diye kaldırıyorduk. öyle indir kaldır şeklinde çalışıp dönüyorduk.
bir sorun vardı ki; 6. sınıfta benim boyum 1 metre civarında, kilom da 30 kg civarındaydı heralde. gerçekten çok ufak ve zayıf olduğumu hatırlıyorum. ben de lisede boy atanlardanım. o zamanlar çok küçüktüm ve bu kartonları bize 4 5 ayrı renkte veriyorlardı. hepsini taşıyamadığımız için boynumuza asıyorduk. diğer arkadaşlarımın bununla bir sorunları yoktu ama benim vardı. maalesef bunları boynuma taktığımda hem 4 5 tanesi ağırlık yapıyordu hem de diz kapağımdan daha aşağıya kadar iniyorlardı ve bunlarla yürümekte zorlanıyordum. yavaş yavaş, diz kapağımla ittirerek yürüyordum ya da ellerimle biraz havaya kaldırarak yürüyordum.
neyse 19 mayıs günü geldi, sabah istiklal marşından sonra biz yola çıkacağız. tüm okul toplanmış, biz de sırada en sağ taraftayız. neyse müdür bey anons geçti: "19 mayıs için stadyuma gidecek arkadaşlar sıra halinde otobüslete geçsin" dedi. en baştan yavaş yavaş yürümeye başladılar, tüm okulun önünden yürüyoruz. ben de yavaş yavaş, imparator penguenleri gibi yürüyorken bir anda, hayatım boyunca unutamayacağım, anlat istanbul'da altan erkekli'nin özge namal'ı fotoğrafçıyla bastığı sahneyle aynı derecede korkunç bir olay yaşandı.
her şey güzel giderken, öndeki yavşaklardan bir tanesi, sebebini anlamadığım bir şekilde koşmaya başladı. o koşunca hemen arkasındaki de koşmaya başladı, onun arkasındaki derken sıra hızla bana geliyordu ancak ben bir penguen gibi, diz kapaklarımla kartonlara vura vura ilerliyordum. ve o korkunç an geldi; önümdeki de koşunca aramızda bir boşluk oluştu. bu boşluğu gören arkamdaki kansız, sırtıma vurarak bana baskı yapmaya başladı: "koşsana lan şerefsiz" diyerek.
inanılmaz bir andı; koşamayacağımı biliyordum ama koşarsam başıma neler geleceğini kestiremiyordum. arkamda baskı vardı, solumdan tüm öğrenciler bizi izliyordu, sağımızda müdür kürsüden bizim gitmemizi ve konuşmasına devam etmeyi bekliyordu ve önümdekiyle aramız iyice açılmıştı. evet, o anda baskılara yenildim ve hayatımın en büyük hatasını yaptım; koşmaya karar verdim.
bir anda koşmaya çalışınca ayaklarım kartonlara takıldı ve ağırlığı vücudum kaldırmadı. ağırlık merkezinin yer değiştirmesi sonucu öne doğru yalpaladım, kendimi kurtarmaya çalışsam da olmadı ve yüz üstü yere yapıştım. tüm okul bana gülüyordu, hemen hocam gelip kaldırdı beni ama inanılmaz rezil olmuştum. o kadar utanıyordum ki sıyrılan avuç içlerimin acısını hissetmiyordum. sağa geçip yavaş yavaş devam ettim yoluma. arkamdaki şerefsizin kahkahası giderek uzaklaşıyor, arkadan gelenler de meraklı gözlerle bana bakıyorlardı.
o gün, hayatımın en kötü günlerindendi. o günden sonra herhangi bir etkinliğe katılmamaya dikkat ettim. bir deluğanlının özgüvenini iki kartona harcatmıştık.
devamını gör...
bilmediğini bilmemek
bir de bir şey anlatırken "biliyorsun ki" diyenler var, bilmiyorum yahu bilmiyorum bu yüzden sen anlatıyosun ben de dinliyorum. bilmiyorum çünkü.
devamını gör...
avrupa'ya gidiyorum
demek için can attığım cümle. bir gün gidersem bkz bırakırım.
devamını gör...
burçlarla ilgili az bilinenler
sanıldığı gibi yemeğe çok düşkün değilim.
(bkz: boğa burcu)
(bkz: boğa burcu)
devamını gör...
güne bir şarkı bırak
zeki müren - ah, bu şarkıların gözü kör olsun
öyle dudak büküp hor gözle bakma
birak küçük dağlar yerinde dursun
çoktan unuturdum ben seni çoktan
ah bu şarkıların gözü kör olsun
çoktan unuturdum ben seni çoktan
ah bu şarkıların gözü kör olsun
güzelsen güzelsin yok mu benzerin
goncadır ilk hali bütün güllerin
aklımda kalmazdı yüzün ellerin
ah bu şarkıların gözü kör olsun
aklımda kalmazdı yüzün ellerin
ah bu şarkıların gözü kör olsun
bir gülüşün var ki kaş çatar gibi
en sıcak sözlerin azarlar gibi
hiç bağırır mıydım çocuklar gibi
ah bu şarkıların gözü kör olsun
hiç bağırır mıydım çocuklar gibi
ah bu şarkıların gözü kör olsun
öyle dudak büküp hor gözle bakma
birak küçük dağlar yerinde dursun
çoktan unuturdum ben seni çoktan
ah bu şarkıların gözü kör olsun
çoktan unuturdum ben seni çoktan
ah bu şarkıların gözü kör olsun
güzelsen güzelsin yok mu benzerin
goncadır ilk hali bütün güllerin
aklımda kalmazdı yüzün ellerin
ah bu şarkıların gözü kör olsun
aklımda kalmazdı yüzün ellerin
ah bu şarkıların gözü kör olsun
bir gülüşün var ki kaş çatar gibi
en sıcak sözlerin azarlar gibi
hiç bağırır mıydım çocuklar gibi
ah bu şarkıların gözü kör olsun
hiç bağırır mıydım çocuklar gibi
ah bu şarkıların gözü kör olsun
devamını gör...
başımıza icat çıkarma denilen çocuk (yazar)
hem nicki hem yazdıkları ile tebessüm ettiren, takip edilesi yazar. * * * *
devamını gör...

