dikkat et tospağa ters dönmeyesin
laflarımın altında ezilmeyesin
laflar hazırladım gücenmeyesin
dilim sivridir idare edesin
devamını gör...

bir deliler evinin yalan yanlış anlatılan kısa tarihi

her kelimesi ile ülkenin özetidir.
devamını gör...

ein hungerkünstler ismi ile ilk olarak dergide yayımlanan ve kafka'nın ölümünden sonra ein hungerkünstler öyküsünden ismini alarak basılan dört öykülük eser. kafkaesk özelliklerin tümünü taşır eser bundan ötürü pek az yeni şey vardır ama bir o kadar da yeniden inşaa edilmiş gibidir ve bana kalırsa ne kadar kullanmayı sevmesem bile kafkaesk denildiği zaman kafka'nın çoğu eserinden çok daha fazla temsil eder bunu. eser hakkında çok farklı görüşler bulunmakla beraber bunun temelinde eserin adını aldığı öykü yatıyor. öykü yüksek ihtimalle alegorik fakat pek çok yönden oldukça farklı şeyleri temsil ettiği düşünülmekte. çilecilikden* kaynaklı olarak ve 40 günlük oruç gibi dini göndermelerden dolayı sanatçı bir aziz ve hatta isa temsili olarak görülürken başka bir düşünceye göre de kafka'nın kendi hayatının ve düşüncelerinin yansıması olarak kabul görür. yine kafka'nın sanatçı ile kendini bağdaştırması düşüncesinden dolayı sanat, sanatçı ve toplum ilişkisi hakkında açlık sanatçısı, seyirciler ve panter üzerinden sembolizm yapıldığı düşünülmekte. bana kalırsa öykü esasında hepsinin bir toplamıdır, birbirinden ayrı düşünülemez. kafka kendi karanlığına eserlerindeki atmosferi oluşturmak için sık sık başvuruyor zaten ve eser yazarından ayrı düşünülemez o yüzden yalnızca kafka'nın görüş ve düşüncelerini değil kendi hayatının izlerini de öykünün içinde bulmak sıradışı sayılmaz. dini göndermeler ise göz ardı edilemeyecek ya da tesadüf kabul edilemeyecek kadar belirgin bundan ötürü sanatçının bir aziz olarak sunulduğu da yadsınamaz bir gerçek. burada şu mesele ortaya çıkıyor; kafka açlık sanatçısı ve panter üzerinden anlaşılmayan bir sanatçı portresi çizmeyi mi amaçladı? benim için eserin sonunda bulunan 'tadını sevmediği için bir şey yemiyor olma' durumu bu düşünceyi gölgeleyen bir etken.
devamını gör...

"ıssız yerlerde kendin için bir âlem ol." *
devamını gör...

akla istemsiz şu karikatürü getirir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kadınlarda ki doğum bölgesi, leğen kemiğinin iç kısmı.
devamını gör...

ders çalışmak ya da ev işi yapmak. kendimden biliyorum da*.
devamını gör...

geniş aile tek geçerim..yine cüneyt inay yazacak ama yoksa olmaz..küfürsüz argosuz gülmeyi çok özledim.
devamını gör...

azer bülbül - duygularım.


tanım: hayatımızın şarkısını paylaştığımız başlıktır.
devamını gör...

fillerin beyinleri yaklaşık olarak 5 kilodur ve bu sayede dünyanın en büyük beyinli canlısı ünvanına sahiplerdir.
devamını gör...

psikolog olmadığı halde bu ünvanı kullanarak insan sağlığıyla oynayan kişidir.

sahte psikologların sıklıkla kullandığı ifadeler;
- ...... üniversitesinde psikoloji üzerine eğitim almıştır. (bakınız mezun demiyor)
- ....... üniversitesindeki eğitiminden sonra psikoloji alanında yüksek lisans yapmıştır. (lisans eğitimi psikoloji değil, dolayısıyla psikolog değil)
- ...... kişilerden (tercihen alanda adı bilinen ünlü isimler) eğitim almıştır. (eğitim almak yetmez)
- psikanaliz alanında uzmanlaşmıştır. (uzmanlaşmak için hangi eğitimleri aldı?)
- psikolojiye olan yoğun ilgisiyle birçok eğitim tamamlamıştır.
- anlaması zor, ilginç isimli birçok ekol adı vs vs uygulayıcısıdır.
- .... sertifikası sahibidir. (diploma olmadan sadece sertifikayla tıbbi bir ünvan kullanmak aynı zamanda yasal bir suçtur.)
- psikoterapi uzmanı, danışman psikolog, ruh sağlığı uzmanı gibi uydurma ünvanlar kullanır.
- psikoterapist, psikanaliz uzmanı gibi denetlenmeyen ünvanlar kullanır. (psikoterapist olabilmek için ilk yol yukarıda yazdığım psikoloji lisans eğitiminden geçer, ikincisi de psikiyatristlerin psikoterapi eğitimi alarak psikoterapist olmasıdır. bu 2 meslek dışında psikoterapist ünvanı da kullanılmamalıdır. fakat psikoterapistlik diplomayla kazanılan bir ünvan olmadığı için bu alanda hiç denetim yoktur.)
maalesef sektörde çoook ünlü olan, psikolog ünvanıyla kitap basan, konuşmalar yapan, terapi uygulayan bazı kişiler bile gerçekte yasal olarak terapi yapma yetkinliğine sahip değildir.
türkiye’de halen bir ruh sağlığı yasamız yok. bu nedenle vergi dairesinden onay alan herkes adına başka bir şey diyerek merkezler açabiliyor. psikologlar bir odaya bağlı değil; sağlık bakanlığı tarafından sağlık personeli kabul edilmiyor. bu nedenle sağlık bakanlığı deneyiminden muaf. özetle alanda yasal açık çok fazla...

kendini ve sevdiklerin korumak, o terapisti seçen danışana kalıyor

(bkz: psikolog olmak)
devamını gör...

t: en basit tabiriyle, bir dilin konuşurları ile başka bir dilin konuşurlarının -veya lehçelerin- arasındaki birbirlerini efor sarf etmeden anlayabilme durumu olarak açıklanabilir. bir dilin veya lehçenin "dil" veya "lehçe" olarak adlandırılmasında kullanılan ölçütlerden biridir.

bu karşılıklı anlaşabilme oranı iki dil arasında farklı derecelerde olabilir. örneğin, biz azerbaycan türkçesini, -yüzdeleri tam hatırlamamakla birlikte- %60-70 oranında, azerbaycan türkçesi konuşurları ise bizi %80-90 oranında anlamaktadırlar. bu bölgeden bölgeye bile değişmektedir. sebebi ise, kuvvetle muhtemel, azerbaycan türkçesi konuşurlarının bizden daha fazla arapça, farsça ve rusça sözcük kullanması olmalıdır. yani, sözcüksel farklardır. tabii, ufak tefek gramer farklılıkları da anlaşılma oranlarına etki edebilir. örneğin, doğu anadolu ağızları azerbaycan türkçesine hem gramer hem sözcüksel olarak daha yakındır, bu yüzden karşılıklı anlaşılabilirlik daha fazladır. şu makalede, türk dilleri arasındaki mevzu bahis konu genişçe ele alınmaktadır.

talat tekin, türk dilleri arasında karşılıklı anlaşılabilirlik oranı az olduğu için birçok türkolog'un aksine onlara "lehçe" yerine "dil" der. türkoloji eleştirileri'nde bu konu üzerinde çokça durur, türk dilleri arasında birçok cümle karşılaştırması yapar. örneğin;
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

sorumluluk almak.
devamını gör...

yani kimsenin bu konuda yorum yapmasının mantıklı olduğunu düşünmüyorum. herkes istediği başlıkta istediği kadar yazar. eğer formatta bir sıkıntı varsa yönetim bu konuda gereğini yapar.
devamını gör...

sade ve sadece mekaniklikten, yapay ve tutsak olandan, çizgileri kalınlardan, yerinden oynatılamayacak kadar büyük ağırlıklardan uzakta durmanın müziğini yapan grup.

sinestezi böyle bir şey olsa gerek; şarkıları ağaç ve deniz kokuyor.
devamını gör...

kızımın bana, gözlerin çok güzel demesi.
onun üstüne iltifat tanımıyorum.
öyle güzel bakıyor ki bana, içim gidiyor.
acaba gerçekten gözlerim çok güzel mi diye aynaya bakıyorum her seferinde, onun bana baktığı gibi bana bakmadığım için bana aman aman gelmiyorlar.
devamını gör...

bir kimsenin düşüncesini açıklayamaması köleliktir.

euripides
devamını gör...

finlandiya'da. hayal ettiğim hayat oralarda bir yerlerde, araya kaçmış da olabilir, olsun, inanıyorum.
devamını gör...

kopya anısı, emek hırsızlığı.
çok matah bir şeymiş gibi değil de kopya verenin yaratıcılığının izi olsun diye anlatmadan geçmek istemiyorum.
lise zamanlarımda "öğretmenlerin zeki ama çalışmıyor" dediği çocuklardandım. zeka kısmını bilmiyorum ama çalışmadığım kısmı çoğu zaman doğru idi. hayali bir hayat, daha o zamanlardan çok tatlı idi ve ders çalışmak yerine romanlarda kaybolmak ya da sokakları arşınlamak hem kolay hem de eğlenceli idi.
mahalledeki yaramaz arkadaş grubumdakilerden sonra çok farklı gelen bir kızla tanıştım lisenin ilk günlerinde. akşam kapıyı açıyordum, karşımda o. ellerinde kitaplar ile gelir; yarın sınav var ders çalışıcaz, derdi. ben de boyun eğerdim. annem hatta hala der, seni kendi batağından çıkardı diye.
neyse bu anı sevgili dostumun öğretici yanının dışında yardımsever kısmı ile ilgili.
okulun en zeki insanlarından birinle sıra arkadaşı olduğunuzda tehlike büyüyor. çünkü hemen hemen tüm öğretmenler yer değişikliği yapmasa bile arkadaşımı öğretmen masasına alıp beni ve diğerlerini de pek sallamıyorlardı. yine bir sınav esnasında - geometri, öğrenemediğim/öğrenmeyi reddettiğim tek ders- arkadaşım ile beni ayırdı öğretmen. hem de en arka sıraya atıldım. kağıda bakıyorum. o da bana bakıyor. hemen hiçbir şey bilmiyorum ve de açıkçası pek umursamıyorum. bu arada arkadaşım kağıdını yanıtlıyor ilk on dakikada, hocam diğer grubu da çözebilir miyim vakit geçsin, diyor. onu da çözüyor on dakikada, bitirince son ders olduğu için öğretmen dışarı çıkması için izin veriyor.
tabii bu esnada benim kağıtla bakışmalarım devam ediyor. kalemi düşürmeden kaç kez döndürebileceğimi falan test ediyorum. bir ses dikkatimi dağıtıyor, adımı duyuyorum. kulak kesiliyorum, diğer sınıftan biri öğretmene bana borcu olduğunu, son ders olduğundan belki göremem endişesi ile geldiğini parayı verip veremeyeceğini soruyor. öğretmen izin veriyor. kız yanıma yaklaşırken hala anlamamış bir şekilde yüzüne baksam da ses etmiyorum. parayı masaya bırakıyor. parayı elime alınca yüzümde sırayla aynen şöyle ifadeler oluşuyor *
sınavdaki on sorudan altısının yanıtlarını hemen kağıda geçiriyorum. ve de tek satır bilmediğim sınavdan 60 alarak geçiyorum. *
devamını gör...

buffet froid - 1979'lardan bir bertrand blier filmi. nereden bakarsam bakayım listemde ilk üçün içerisinde milim yer değiştirmedi yıllardır.

daha yeni şu videoyu izleyip geldim, o yüzden bu şarkıdan daha iyisi gelmiyor aklıma. ahahah mafia oynarken fazla gaza gelip açar bunu dinlerdim. livin' in the gangsta's paradiseee.

şakası bir yana placebo- i know güzeldir.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim