bugün servis şoförü aynen şöyle sordu: ... hanım acaba mümkünse günaydın yerine selamünaleyküm deme şansınız var mı? allah'ım beni kimlerle imtihan ediyorsun dedim o an.
devamını gör...

bir osman gündüz eseridir. kitabın tam adı "ihsan oktay anar'ın kurgu dünyası anar'ın kurgu evreninde bir gezinti" kitap tam olarak adını anlatıyor.

ihsan oktay anar'ın eserlerini inceliyor. kurgu dünyasını örnekleriyle araştırıyor. sürekli örnekler vererek konuyu anlatıyor ve kendince anlamaya çalışıyor.
şahsen hiç duymadığım ve bilmediğim bir kitaptı. tatil yaparken bir sahafta keşfettim bu kitabı. ihsan oktay anar gibi bir yazarın doğal olarak hayranı olduğum için hemen aldım. osman gündüz güzel bir inceleme yapmış. okurken hem bildiğim şeyleri görmek memnun etti hem yazar ile aynı şeyleri düşünmek memnun etti.
benim için ihsan oktay anar yaşayan en iyi türk yazardır. bu fikrim ihsan oktay anar kitaplarını okuduğumdan beri böyle. yarattığı dünyayı ve dilini çok seviyorum. kitap tam olarak bunu anlatıyor. faydalı ve aydınlatıcı bir kitap. mesela hiç ihsan oktay anar okumayan bir arkadaşıma onun kitaplarını hediye etsem yanında bu kitabı da hediye ederim. al eserleri bitirdikten sonra bu kitabı oku çok seveceksin derim.

kitapta ihsan oktay anar hakkında okuduğum en ilgi çekici konular amat ve suskunlar kitabındaki dini göndermelerdi. kendim okurken bu kadar anlamamıştım. din ve dinler hakkında bilgi birikimim yazar kadar olmadığı için fark etmemiştim. dini göndermeleri ve imgeleri okuyunca daha bir keyifli hale geldi. amat ve suskunlar kitabını bu kitabı okuduktan sonra tekrar okumayı düşündüm.
ihsan oktay anar'ın kitaplarında neler anlatmak istediği ve amacı çok güzel yorumlanmış.
gerçekten her sayfasından memnun kaldığım bir eser oldu.


kitapta incelenen eserler puslu kıtalar atlası, amat, efrasiyab'ın hikayeleri, kitab-ül hiyel ve suskunlar. yazar bu kitapları incelerken hem gözlemlerini söylüyor hem de kitaptan konuyla alakalı örnekler veriyor. hem eserleri tekrar hatırlamış oluyorsunuz hem de derin bir hımmm demek öyleymiş tepkisi veriyorsunuz. kitabı okurken çok fazla böyle tepki verdim. kitapları iyice anladığımı ve analiz ettiğimi düşünüyordum ama bazı kaçırdığım noktaları bu eser sayesinde öğrendim.
tabii kitap sadece eserleri incelemiyor. ayrıca ihsan oktay anar'ın kurgu tekniğini anlatıyor. zaten aşağıya kitapta anlatılan bölümleri ekleyeceğim. okumak isteyenlerin merakını gidermiş olurum ve kitap hakkında fikirleri olur.
zaten ihsan oktay anar okuyanların okuması gereken bir eser olduğunu düşünüyorum. çok güzel bir çalışma çok güzel bir inceleme.
osman gündüz harika bir iş çıkarmış. sayesinde ihsan oktay anar gibi bir yazarı daha iyi anlayıp daha iyi yorumlayabildim. tavsiye ederim.

kitapta bulunan başlıkları aşağıya ekleyeceğim.

anar'ın roman yazmaya başladığı yıllarda türk romanının genel görünümü

bir yöntem olarak postmodern kurgu
klasik dönem romanından postmodern romana
postmodern kurgunun ana ilkeleri
tarihsellik ve tarihin kullanılışı
yeni tarihselcilik kuramına göre anar'ın romanları



ihsan oktay anar'ın kurgu dünyası

biçimsel özellikler
geleneksel anlatma formu
meddah anlatıcılar
nakilciler
semboller, objeler, gizemli sayılar
dil ve dilin kullanılışı üslup


ironi ve parodi oluşturma
mizah

fantastik unsurlar
gizemli makineler ve hiyel ustalarının amacı

metinlerarasılık
kurgunun serüveni ve üstkurgu
yabancılaşma ve yabancılaştırma
mekanın kullanılışı
zamanın kullanılışı
olaylar dizgesi
simgeleştirilmiş kişiler ve figürler
bakış açısı ve anlatıcı


anar'ın romanlarında derin yapı
insanlığın ezeli çatışma alanı: iyilik ve kötülük
iktidar ve ölümsüzlük uğruna
uygarlık çatışması ve kurumların yozlaşması


romanların arkasındaki düşünsel yapı

sevgi tüm sorunları çözümler
bilgi güçtür
gerçeği öğrenmek insanı özgür ve güçlü kılar


not: kitabın içindeki başlıklar kitaptan el ile üşenilmeden alınmıştır.
devamını gör...

kızlara bunu hissettiren insanlardan hesap sorun, kızlardan değil. siz memnun değilsiniz fakat kızların böyle hissetmesindne memnun olan kesimin hatası bu dediğim başlıktır.
devamını gör...

vedalaşırken sona bırakmak.
devamını gör...

küçükken soğuk kış geceleri gözümü kapayıp yorganın elimde saç teli kadar incelmesini hissederdim. sonra yavaş yavaş elimde tuttuğum yorgan parçası sanki kollarımla kaplayamayacağım kadar büyük bir ağaca dönüşürdü. nesnenin varoluşunun bozulduğu ya da başkalaştığı bu anlar beni huzursuz ederdi. küçük olduğum için bunları asla anlamlandıramazdım. benzer duyguları organlarım için de yaşamıştım. elim bazen benim elim gibi gelmezdi bana, bacağımın varlığını düşünür hareketlerini saçma bulurdum. bunlar belli bir amaç için vardı evet, sorun bu değildi.

yıllar sonra bu kitabı ilk okuduğumda hissettiğim duyguların ne olduğunu anlamama yardımcı olan bu adama şükran duydum. çok sevdim kendisini. sartre'nin kahramanı varlığının neden var olduğunu bilmiyor. bir gün aniden varoluşmakta olduğunu farkedince bulantıları başlıyor. ölmek istiyor ama ölüsünün varlığının bile öldüğü halde varolmaya devam edeceği için bunun da bir yardımı dokunmuyor kendisine. bu bulantıyla yaşamak onun kaderi. bazı insanlar böyledir işte. çok değerli bir kitap. üstünde saatlerce konuşulabilecek benim ennn sevdiğim kitaplardan. var ol sartre!
devamını gör...

"türkçe'nin büyük argo sözlüğü" diye de ismi geçen, hulki aktunç'un kaleme aldığı renkli ve faydalı eser.

"ali rıza"'nın argoda votka anlamına geldiğini de öğretmiş eser.
devamını gör...

90'lı yılların efsane gruplarından birisidir. o döneme göre rockçı bir grup olarak adlandırılabilirler. grubun vokali koray candemir o dönemin genç kızlarının kalplerini düm tek tek attırırdı. "renklerin içinde"*,"yüzleşme", "son defa", "şairin elinde" en çok bilinen şarkılarıdır. bir ara mirkelam ile tekrar ekranlarda görünmüşlerdi ama sanırım şu an farklı üyelerle grup devam etmektedir.
devamını gör...

#851935
devamını gör...

güzel iset olarak da bilinen antik mısır kraliçesi. kleopatra'dan daha güzel ve ahlâk abidesi bir hanım ablamız. isetnofret (nedense isetgofret diyesim geliyor, hadi hayırlısı) daha erken yaşlarından beri, antik mısır firavunu 2. ramses denen amonperest boğaya aşık olur. bu şerefsiz adamın, 2000 tane çocuğu olduğu düşünülmektedir. zaten çok eşli bir adam. nasıl yani 2000 abartma derseniz eğer, kendi kurduğu kraliyet çocukları kurumunda yaklaşık 110 tane çocuğu vardır. dolayısıyla her halükârda adamın yüzlerce çocuğu var. bu şerefsizin çocuklarını toplasan, 3 tane vatikan kurabilirsiniz.

neyse işte bu gofret denen ablamız da, yani iset gofret de, bu ramses şerefsizine aşık oluyor. bu arada ramses şerefsizin önde gideni, öz kızlarıyla bile evlenmiş hayvan herif. ulan adama kızamıyorum da, 1000 tane kızı var. sorarlar adama, iset abla derler, sen neden buna aşık oluyorsun? adamın 2000 tane çocuğu var, mazallah evde falan kaybolursun bulamazlar. daha o dönem müge anlı da yok. ya da farketmezler seni ezerler. yapmış bir hata işte bu ahlâk abidesi kadın.

neyse, iset abla da, ramses şerefsizine iyi davranır, 1 dediğini 2 etmezmiş. bunlar evlenirler. ramses'in kraliçe olan karısı (karıları arasında sadece bir tanesi kraliçe olabilir) ölünce, iset abla kraliçe oluyor. sonra farklı bir imparatorluğun imparatoru diyor ki, ramses kızımla evlen * sonra onu kraliçe yap. ramses diyor ki, isetten ayrılamam yasalara ters. yani hayvan herif, yasalara ters olmasa ayrılacak. iset mısır'a sadık ve ramses'e aşık, şimdi 2 ülke arasında gerginlik oluşunca, ramses'e diyor ki evlen o karıyla onu kraliçe yap lütfen lütfen lütfennnn. çünkü işte istemiyor sorun yaşanmasını. ayrıl benlen diyor ama işte, ramses kabul etmiyor yasalar, e kadın da intihar ediyor evet. neden peki? çünkü herkes öldürür sevdiğini.

bu kadın ölünce ramses böyle deli oluyor çöllerde falan, şaka şaka, ramses de gidip o imparatorun kızıyla evleniyor. şerefsiz adam.

ahanda bu da isetnofret'in tasviri resimleri, artık her ne kadar kendine benzemiştir bilemeyeceğim de, hakkaten güzelmiş he.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

ramses aha, bak bu karıya. kaybettiğin kadın bu işte, dön bi bak. anca bakarsın işte..

bu arada iset'in heykeli bu:

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

yani bu da iyidir, şükretmek lazım.
devamını gör...

yuval noah harari adlı abinin kafayı yemiş gibi anlattığı insan türüdür.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

deve dikeni.
devamını gör...

güneşli bir ankara sabahından günaydın sözlük.
son d vitaminini de sentezleyin, ne duruyonuz.
kedi başlamış bile.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

#1491019 burada maaşlı ukdecisi var,ille de ben yapacağım diyor,eyvallah.*
devamını gör...

yönetmenliği, stuart rosenberg'ın yaptığı 1980 yapımı hapishane filmidir. oyunculuklarını, robert redford, yaphet kotto, jane alexander, morgan freeman, nicolas cage paylaşmıştır.

bir hapishanede, rüşvet , yolsuzluk, işkence, cinayet gibi olayların hapishanede yaşanması üzerine vali, hapishane koşullarını iyileştirmek, ve reform yapmak üzere, henry brubaker'i hapishaneye müdür olarak gönderir.
brubaker, hapishaneyi araştırmak amacıyla bir suçlu olarak girer ve çalışmalara başlar.
morgan freman, ömür boyu hücre cezası alan biridir ve bir gün, onu yatıştırmak amacıyla müdür olduğunu söyler. o anda freman gülmeye başlar. onunda dalga geçtiğini sanar. ancak beklediği saygıyı yalanda olsa aldığından, freman taleplerini saymaya başlar. sanırım filmin en güzel yeri burasıydı.
gerçekten müdür olarak hapishanenin başına o andan itibaren geçmeye başlar brubaker.
film eğlenceli bir şekilde hapishane trajedisine değiniyor.
film, hapishane sistemindeki çarpıklardan bahsederken, ceza sistemindeki adaletsizliğe de değiniyor. tıpkı, tuvalete zarar vermekten ömür boyu hapis cezası alan, larry lee bullen gibi.
film, başta başrol ekseninde dönsede; bullen, 'dickie' hikayeleri üzerinden, brubaker'e güvenmemesinin nedenlerini çok güzel anlatmış.

en iyi dizilerden biri olarak gördüğüm, ''oz'' da, hapishane reformları üzerine dönen bir dizi idi. bu sebeple mahkumlarla empati kurabilmemize yardımcı olmuştu. çok sert bir dizi oz ile, romantik bir film arasında olan ''yeşil yol'' arasında bir yerlerde bu film bence.
oz kadar sert değil, ancak; yeşil yol kadar romantik değil.ikisin arasında ve çok lezzetli.
tavsiye ederim.
devamını gör...

tuğla misali kitapları başın altına yastık yapmaktır. buna rağmen yine de sürünmektir.
devamını gör...

en sevdiklerimden, cadı kızımın hatırası.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

aile sevgisizliği, anlayışsızlığı
milli eğitim sistemi
saygıdeğer ülkemdeki vahşi, can alıcı, üzücü olaylar
narsist kişiler
tek atar. genç yaşta saçta beyazlıklar sebebidir. o beyazlığı yolarsanız daha da artacağı söylenir.
devamını gör...

yok artık daha neler!
"insan kocasını
kendi evinde
kendi yataklarında
başka bir kadınla gördü" diye aldattığını mı düşünür. allah allah! e yok artık, ciddi misin?
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

savaş olmasın ya. darbe girişimi gecesi bile o seslerin etkisinden, karışıklık olacağı korkusundan ne kadar etkilenmiştim. savaş ortamını düşünemiyorum bile. umarım öyle bir şey olmaz.
devamını gör...

uzun zamandır içinden çıkamadığım, artık beni yoran şey. yok, ben öyle etrafında gayet iş bitiren insanlar olduğu halde sevgilisi olmadığı için yalnızlık edebiyatı yapanlardan değilim. gerçekten yalnızlar anlar bunu.

hayatım boyunca çok sosyal biri oldum lakin bugün geldiğimiz noktada, inanılmaz bir yalnızlığın içine düşmüş vaziyetteyim. üniversite bittikten sonra hangi kapıyı çaldıysam bir nevi yüzüme kapandı. iş bulamadım ve sosyal çevremden yavaş yavaş koptum. her şeyin ilacı olan zaman, beni zehirledi. ilk zamanlardaki boşluk hissi, yerini depresyona bıraktı. depresyon, bende kendi kabuğuma çekilmek olarak tezahür ediyor.

hayatımın belirli dönemlerinde, özellikle babamın hastalandığı süreçte yine benzer şeyler yaşamıştım ancak hayatta bir amacımın olması, beni tekrar kendime getiriyordu. son kabuğuma çekilişim çevreme yıkım getirdi. resmen "kendine yazık ediyorsun, neden aramıyorsun, telefonlarımızı açmıyorsun" cümleleri arasında kayboldum. moral vermek isteyenlere de kapattım kapılarımı. ilacım kendimde dedim, çözerim dedim. ben hep kendi bacağımı kendim kesmiştim; "kimseye ihtiyacım yok" demiştim. ne büyüklenmişim öyle, ne kibir doluymuşum. ben ki yalnızlığı çok sever, her işi kendim yapardım. yalnız sinemaya gider, yalnız yemek yer, kitap okur, hayal kurardım.

ailevi sorunlarım aşılamaz noktaya geldi. babasızlık benim hayatıma ağır bir darbe vurdu. çünkü benim babam, hayatta bana her zaman yardımcı olmuş tek insandı. sorunlu bir ailem vardı ve reis gittikten sonra tüm yük bana kaldı. ne zormuş baba olmak, ne zormuş seni dinlemeyenleri yönetmeye çalışmak. her kafadan bir sesin çıktığı bir kaos ortamında, kalp kırmanın vicdani yükleriyle yüzleşmek ne zormuş. bugün hayatım öyle bir noktaya geldi ki beni bu kıskaçtan kurtaracak birilerini arıyorum adeta. rest çekip gidecek olsam, aylardır arayıp sormadığım dostlarımın kapısına gidecek yüzü bulamıyorum.

uyumamamak değil de uyuyamamak çok kötü bir şeydir. ben 4 senedir adam gibi uyuyamıyorum. bugün kaygılarım azalmadı, aksine arttı. üç sene önce "ya şunlar olursa nolur" diye düşünmekten uyuyamadığım ne varsa hepsi oldu. şimdi, ileride olabileceklere olan kaygımdan uyuyamıyorum. onlar da olacak gibime geliyor çünkü hayat bu, okumayı bilirseniz size yolu da yordamı da gösterir.

hayattaki en değerli şeyim, çalışma azmimi kaybettim. ortamların en zeki çocuğu, en fişek adamının bugün düştüğü duruma üzülüyorum. kendimi uzaktan seyrediyorum ve "bu adama bakıp içilir kardeşim" diyorum. bir kere şuradan uzaklaşıp, içip kafamı dinlesem motivasyonumu biraz olsun toparlayacakmışım gibi geliyor. tabii içmeye bile param yok. artık yanına sokulup "baba bana bir yüz lira ateşlesene" diyecek kimsenizin olmaması çok kötü bir şey. şimdi babadan kalan parayla evi ben geçindiriyorum ve kendime ayda 4 5 paket sigara alacak paradan başka bir şey ayıramıyorum.

koskoca bandini, arturo dominic bandini, öyle bir hale geldi ki büsbütün yaşamın kendisine kırgın. bir insan nasıl harcanabilir, göz göre göre nasıl yolunu kaybedebilir, nasıl boktan bir hayatın hikayesini yazabilir etine kemiğine bürünmüş haldeyim. bu entryi okuyan olursa; ben ki hiç tanımadığım insanların yazdıklarıma, konuştuklarıma hayranlık belirtip davetler ettiği insandım. ben ki birilerinin nüfuz sahibi olmak için yanında görmek istediği bir insandım. ben, öyle bir düşüşün her aşamasına şahit oldum ki hayatta hiçbir şeyin garantisi olmadığını size garani edebilirim.

ne varsa elinizde sizi mutlu eden, hayatınızı kolaylaştırmak için, sizin için çabalayan kim varsa adamakıllı değerini bilin. sadece sevginin, kan bağının, bilmem ne zaman içilmiş kahvenin, temelinde mecburiyet olmuş ilişkilerin arkasına sığınıp da yanınızda olanların, işler zorlaştığında uzaklaşacaklarını, uzaklaşmasalar da sadece derdinizi dinleyip geçeceklerini iyi bilin. ben kimsenin uzaklaşmasını beklemedim, kendim uzaklaştım. ancak insan bir zaman geçtiğinde daha iyi anlıyor neyin ne olduğunu.

önceleri az çok bahanelerin arkasına sığınıyor, her türlü rezilliğin, kepazeliğin bir özrünü icat edebiliyorduk. ne zaman ki yaşam iyi kötü hayatta kalabilmek için bizden neler alabileceğini ortaya koyduğunda daha iyi anlıyor insan; bir yaşamın özetini çıkarıyor, ayakları yere sağlam basıyor. bugünlerin kırgınlığı, kızgınlığı, elimizden kayıp giden gençliğin bir daha geri gelmeyeceğinin bilinci yıkımı daha da artırıyor. çözüm yok, çözüm ararsak yolumuz stefan zweig'e çıkar, aşık imami'ye çıkar.

yaşıyoruz bir şekilde ama kızgınız. celine'in dediği gibi şiirimizi tüketiyoruz, sıfıra sıfır elde var sıfır, işte yaşam!
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim