inançlı bir insanım ancak keramet, hürmet olaylarına pek itibar etmem. her olayın fizik kanunlarına göre ve neden sonuç ilişkisi içinde geliştiğini düşünürüm.

üniversite yıllarımda okula gitmek için haydarpaşa'dan ekspres trene binerdim. bir gün ensesi kat kat, yaşlıca, koca kafalı, yarma gibi bir psikopat, yaşanan çok ufak bir tartışma ile hiddetlenerek bana saldırmaya başladı. nereden bilecektim ki? 17 yaşındaydım. ona göre tıfıl biriydim. tabi vagon vagon kaçtım. sonunda nefesim kesildi. beni vagon arasında kapı önünde kıstırdı.

yumruğumu sıkmış vaziyette bildiğim duaları okurken adamın tam diz kapağına yumruktan az daha büyüklükte bir taş geldi ve dizini tutarak yere kapaklandı.

tabi hemen taşın geldiği yere baktım ki camda delik var tamam, ancak yerde cam kırıkları yok. kırılma sesi de duymamıştım. orada bulunan diğer kişi trene binerken camdaki o deliği gördüğüne yemin etti. sonradan gelen kişi de teyit etti.

velhasıl, 70-80 km hızla giden trenin kapı camındaki kendi boyutunda bir delikten geçen ve bana saldırmak üzere olan psikopatın diz kapağına çarparak onu yere yıkan taşı kim attı?

bir doğa üstü olay mıydı ya da bir tesadüf mü anlayamayacağım. tek bildiğim ilk istasyonda arkama bile bakmadan topuklayıp şükrettiğimdir.
devamını gör...

son yılların moda olan hastalığı. herkesin bir depresyonu bir ansikiyetesi var. bakkalı, kasabı, komşusu, çoluğu çocuğu herkes depresyonda.
depresyonda olabilmek için aşağıdaki belirtilerin devamlı veya en az on beş gündür süregeliyor olması gerekiyor yani üç gün bir sebebe dayalı mutsuzsunuz diye depresyonda olmuyorsunuz.
- hiçbir şey yapmak istemiyor veya yaptıklarınızdan zevk almıyorsanız,
- kendinizi sürekli mutsuz hissediyor ve eskiden keyif aldığınız şeyleri bile yapmak artık içinizden gelmiyorsa,
- eş, dos, sevgili, arkadaş kimseyle vakit geçirmek istemiyor ve hep yalnız kalmak istiyorsanız, yalnızlık hayat mottonuz haline gelmişse,
- geçmişte başınıza gelmiş veya yaşadığınız olumsuzlukları düşünüyor ve bunlardan uzaklaşamıyorsanız, her şeye olumsuz açıdan bakıyorsanız,
- dikkatinizi bir şeye odaklayamıyor ve kararsızlık yaşıyorsanız,
- hep yorgun ve halsiz hissediyor ve hiçbir şey yapmak istemiyorsanız,
- sürekli uyuyor veya uykusuzluk çekiyorsanız,
- içinizde tarif edemediğiniz bir huzursuzluk varsa,
- ölümü veya intiharı düşünüyorsanız veya onun gibi kendinizi ölmüş olsam şöyle olur böyle olur gibi düşünürken buluyorsanız,
- ya çok yiyor ya da hiçbir şey yemek istemiyorsanız,
- çok sinirli veya tam tersi çok sakinseniz,
- çok kırılgan veya çok agresifseniz öncesine kıyasla... işte o zaman; “yaşasın! nur topu gibi bir depresyonum oldu.” diyebilirsiniz. bu durumda geç kalmadan destek almak ve hayata bakış açımızı değiştirmek adına veya etkili çözüm adına bize yol gösterecek doğruları bulmaya yardımcı olacağına inanacağımız bir psikiyatris ile görüşmeye başlamalıyız.
devamını gör...

bir başlık ve orada yazılanlar...

biz; bizim gibi düşünmeyen, bizim gibi görünmeyen, bizim gibi yaşamayan, bizim gibi konuşmayan, bize göre şişman, bize göre zayıf, bize göre doğru, bize göre yanlış vs vs vs (burayı sonsuza dek uzatabiliriz).... herkes ve her şey hakkında acımasızca yorum yapma hakkını ne güzel buluyoruz kendimizde. en gelişmiş becerimizin bu olması ne yazık!

bizler o linçlediğimiz durumun içinde olsak ne yapacağımızı yazabiliriz elbette, bu doğaldır, kabul edilebilir ama o durumun içinde olan insanın ne yaşadığı ya da hissettiği ile ilgili en ufak fikrimiz olmadan hiç tanımadığımız, bilmediğimiz bir insan hakkında "bunu yapan böyledir, şöyledir" gibi yorumlar yapmak çok insani gelmiyor bana.

bir şarkı var çoğumuz biliriz , şöyle soruyor bize;
"siz benim neler çektiğimi nereden bileceksiniz?" *

dilerim ki hiç birimiz şu derler ki ile başlayan cümlenin öznesi olmayalım...*
*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

rutine bağladım her akşam iş çıkışı serviste 20 dakika sonra da evde bir 15-20 dakikada daha okuyorum kendisinin entrylerini geçmişe doğru. çılgınlar gibi acıkmış şekilde gitmesen eve daha da devam ederim eminim. acayip zor adamın profilinden çıkmak çünkü.

sözlükte çok çok dolu içerik yazan birkaç isimden biri olduğunu düşünüyorum. aslında kendisi gibi tematik diyebileceğimiz başka yazarlar da var. ya da ben anı anlatıcılarını da seviyorum. gözlemlerini paylaşan, ilişkiler hakkında, gündeme dair tespitlerini yazan yazarları da takip etmekten oldukça keyif alıyorum. her birinin ayrı tadı, ayrı kategorisi var. biri diğerinden daha önemli ya da iyi değil. hepsi iyi abi. sözlük tam olarak bu demek zaten. insanları kategorize etmekten vaz mı geçsek artık? ya da hadi ettin, sözlüğü sal bari. ne bu tektipleşme sevdası anlamak mümkün değil. durduk yere sinirlendik yine iyi mi...
devamını gör...

kafa sözlüğün daha en başlarda kirlenmeye başladığını gösteren uğursuz başlık.
devamını gör...

(bkz: derdini seveyim butonu)

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

gerçekte kimsenin yüzüne söyleyemeyeceğim ya da yapmayacağım bir şeyi buraya yazmadığım için çok da umursamadığım hadise.

"beni tanıyanlar okursa ne olur?" gibi bir kaygım yok. kendimi olduğumdan farklı göstermek gibi bir amacım da yok. "ben anonim kalmak istiyorum çünkü şu şu şu gerekçelerim var..." diyene de saygım var.

yani özetle; oyna, devam!
devamını gör...


mahalle mektebi uzak... kış, soğuk, kar... paltom yok...
üşüyorum, ellerim donuyor.
annem haki renkli kalın bezden bir çanta dikti bana.
kitabımı, defterimi çantama koyuyorum.
soğukta elim üşüdüğünden çantayı tutamazdım, kolumun altına sıkıştırırdım; soğuktan korunmak için elimi de çantanın altına alırdım.
okul dönüşü eve gelince ellerim sızım sızım sızlar... bir akşam, eve geldim yine, annem: "çantan nerde?" dedi.
eğilip kolumun altına baktım, çanta yok... yolda, soğuktan elim uyuşmuş, parmaklarım duyarlığını yitirmiş, çantanın düştüğünden haberim bile olmamış. dönüp baktım, aradım geçtiğim yolları; çanta yok...

babam bu olayı, sonraları çok başka türlü anlatırdı: "yepyeni bir çanta almıştım... çok pahalı bir çanta... çok güzel bir çanta... sağlam çanta... üç gözü vardı çantanın... hem de kilidi vardı çantanın... o güzelim çantayı taşıdığı ilk gün yolda düşürmemiş mi elleri üşüyüp de... vah benim oğlum... 'çantan nerde?' diye sorup da kolunun altında göremeyince çantayı, başladı ağlamaya... 'ağlama oğlum, ben sana daha iyisini alırım' dedim. daha güzel bir çanta aldım...“
babam böyle anlatırdı; anlata anlata, bu anlattıklarına iyice inanmıştı. babam, içinden geçenleri, dileğini anlatıyordu. dileğini olmuş sanıp, inanarak anlatıyordu. hiç bir zaman: baba öyle değildi diyemedim.

o, gülerek anlatırdı, ben de gülerek dinlerdim.
çoğumuz kendi suçumuzmuş gibi yoksulluğumuzdan utanırız. ben de yıllarca yoksulluk ayıbımdan utandım, taa yazar olana dek... çoğunluğun yoksul olduğu ülkede, yoksulluğun değil, varlıklılığın daha utanılası olduğunu yazarlığa başlayınca anladım.


aziz nesin - böyle gelmiş böyle gitmez

saygı ve özlemle...
devamını gör...

aslında sokak köpeği yoktur, sokağa mahkum edilmiş köpek vardır. insanların sorumsuzlukları, bir canlının hayatını vicdani sorumluluk hissetmeksizin değiştirebilmeleri, köpeklerin kontrolsüz üremelerine müdahale edilmemesi gibi nedenlerle sayıları her geçen gün artmaktadır.
sokakta yaşayan bir köpeğe aniden yaklaşmayın, amacınız sevmek bile olsa sizi tehdit olarak algılayabilir. uyurken birden dokunmayın, daha önce uykusundan kaç tekmeyle uyandırıldığını ve sevilmeye alışıp alışmadığını bilemezsiniz. yaptığınız her hareket köpeğin sizi görebileceği bir açıda ve yavaş olsun ki sizin bir tehdit olup olmadığınıza karar versin.
devamını gör...

merhaba karalama defteri,

biraz saçmalamaya geldim. anonim olmanın verdiği rahatlıkla saçmalama özgürlüğüm var diye düşünüyorum. zaten buraya geliş amacım da bu. içimi dökmek.

eskiden çok düzenli bir hayatım vardı. 12 oldu mu yatar 06.50 de uyanırdım. rahatça uyuyabilmek için haftasonunu beklerdim. şimdiyse savrulan bir yaprak gibi istediğim saatte uyuyup istediğim saatte kalkabiliyorum. kulağa hoş geldiğinin farkındayım ama değil. hele ki 2 yıldır bu şekildeyse. artık bir amacım olsun istiyorum. bir şeylere tutunmak. tamamen amaçsız değilim şuan. ama yetmiyor işte.

şu pandemi de bitsin artık allah aşkına! koronası bitmeden mutasyonlusu çıktı başımıza bir de. hayat normale dönebilir misin, bir şey deneyeceğim de?
devamını gör...

çok merak edilmemesi gerek. zira saçma sapan bir şey olma ihtimali %72,8. hep söylediğim gibi gardiyan rütbesi verdiler bana. ama neden gardiyan onu söyleyen yok.

az önce yıkık diye rütbe gördüm. yazarın kendi tercihi değilse bu rütbeyi neye dayanarak reva gördünüz sayın yazara? bana biri yıkık dese kavga çıkar yeminle. *

ekleme: yıkık yazarın kendi tercihiymiş.
devamını gör...

ilham perilerinin sayısı ve kökenleri hakkında farklı düşünceler vardır. genelinde görevlerinin insanlara ve tanrılara yeni fikirler sunmak olduğu söylenir- edebi, sanatsal ve bilim alanlarında.
yunan mitolojisinde toplamda 9 ilham perisi vardır.
hepsinin farklı özellikleri bulunur.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
calliope : destansı şiirler,
euterpe : flütler ve müzik (bana bir masal anlat baba çaldırır)
urania : astronomi,
thalia : mizah ve pastoral şiirler,
terpsichore: dans ( 2010'lardaki apaçi dansı modasından sonra zeus tarafından khk ile görevinden alınmıştır)
melpomene: tragedya
erato : aşk şiirleri ve lirik yazım
polyhymnia : mesnevi şiirler
clio: 1,5 dci motor verimliliği-kötü şaka- . tarihle ilgili konulardan sorumludur efenim.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

“aslında insanı en çok acıtan şey, hayal kırıklıkları değil. yaşanması mümkünken, yaşayamadığı mutluluklardır.” dostoyevski
devamını gör...

jose mauro de vasconceles'in 12 günde yazdığını söylediği kitaptır. elimde eski bir basımı bulunan bu yönüyle de beni ayrıca mutlu eden bir kitaptır hem de.
kitabın kapağını her açtığımda ilk kez okuyormuşum gibi hissederim. kötü şeyler, üzücü şeyler anlatıyor aslında ama zeze'nin tatlı dünyası kitabı güllük gülistanlık yapıyor benim için.
ortaokula giderken okumuştum ilk galiba şimdiki gibi popüler değildi tabi o zamanlar. birilerine tavsiye veriyordum heyecanla zeze'nin hüznünü başkalarıyla da paylaşmak istiyordum. kimse okumamıştı. ilk okuduğum zamanki kadar büyülü bir kitap değil benim için çok daha etkileyici kitaplar okudum çünkü. ama şeker portakalı kadar her yaşa hitap edeni zor bulunur.

portekizlinin öldüğü kısımda zeze gibi yıkılmıştım.
ve şeker portakalının olmadığı bölüm bende de yok.*
devamını gör...

sürekli 100 aldığım hatta tasarımlarımın her zaman sergiye çıkarıldığı dersti.
devamını gör...

hiçbir hayalimi gerçekleştirmeden ölmek istemem.
kedimin ölmesi.
ak partinin ölümsüz olması??!
annemin yokluğu.
sevdiklerimin gidişi.
devamını gör...

kutlu olsun!
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

her yerde ismini görmekten artık mide bulantısı yaratan kişi.

hayattaki en büyük başarısı acun'a vermek olan birini neden superstar yapıyosunuz hacı?

ben de normal insanın tekiyim mesela, medyada falan konuşulacak bir özelliğim yok. biri 7/24 beni konuşsa "noluyo lan?" der utanırdım.

bak ben mesela bu kadının, araptan önce italyan bir dj ile takıldığını bile biliyorum.

ben bunu niye biliyorum olm? bu bilgiyi neden zorla benim beynime yerleştiriyorsunuz lan? ben belki onun yerine çok daha gerekli bir şey öğrenebilirdim. gitti beynin o kısmı. sizin yüzünüzden artık beynimde şeyma subaşı'yı tutan bir bölüm, o işle ilgilenen hücreler var.

yalnız bunun acun'la boşanma haberi ve verilen katrilyonlarca dolar nafakayı yazan gazete haberinin altına birisinin yazdığı yoruma hala gülerim, o ayrı.

"acun abi beni de ziger misin"*
devamını gör...

piiz - vazgeç gönül
devamını gör...

onu görmek için fırsat kolladığını ve bahaneler aradığını farkettiğin, kendini önceden alay ettiğin şeyleri yaparken bulduğun an.
muhtemelen, belki yazar diye elinde telefon saatlerdir hiçbir şey yapmadan çevrimiçi oluşunu izliyorsundur.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim