sana zahmet çayımı tazeleyiver..
devamını gör...

aşırı komik gelen durumlarda, emojilerin yahut (: türünden ifadelerin insanı kesmemesi sonucu başvurulan tarz.

bazen o kadar fazla gülüyorum ki bir şeye, ne yazsam, ne şekli koysam yetmiyor. öyle oldu mu, klavyede ne bulduysam basasım geliyor. ancak o şekilde çok güldüğümü ifade edebiliyormuşum gibi geliyor bana.
devamını gör...

asla hata falan yoktur. kutsal kuran mükemmel şekilde miras paylaşımını yaptırmaktadır ve avliyeye falan da gerek yoktur.

miras ayetlerinin her biri ayrı durumlar için ayrı matematiksel oranlar/formüller vermektedir.

nisa

11. allah size çocuklarınızla ilgili olarak şunu öneriyor: erkek için, iki dişinin payı kadar. ikiden fazla kadın iseler ölenin bıraktığının üçte ikisi onlarındır. eğer çocuk sadece bir kadınsa, mirasın yarısı onundur. ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığından ana-babanın her biri için altıda bir hisse olacaktır. ölenin çocuğu yoksa ve kendisine ana-babası mirasçı olmuşsa bu durumda anasına üçte bir düşer. eğer kardeşleri varsa, anasının payı, yapacağı vasiyetten ve borcundan arta kalanın altıda biridir. babalarınız var, oğullarınız var. siz bunlardan hangisinin yarar bakımından size daha yakın olduğunu bilemezsiniz. allah'tan bir buyruğu önemseyin. hiç kuşkusuz allah herşeyi bilir, tüm hikmetlerin sahibidir.

12. zevcelerinizin geriye bıraktığının yarısı sizindir, eğer onların çocuğu yoksa. eğer onların çocuğu varsa, vasiyet ettikleri ve borçları ödendikten sonra geriye bıraktıklarının dörtte biri sizindir. eğer sizin çocuğunuz yoksa bıraktığınızın dörtte biri zevcelerinizindir. eğer sizin çocuğunuz varsa bu durumda, yaptığınız vasiyet ve borcunuz ödendikten sonra geriye kalanın sekizde biri zevcelerinizindir. eğer miras bırakan erkek veya kadının ana-babası ve çocuğu yok da erkek kardeşi veya kız kardeşi varsa, bu kardeşlerden herbirine altıda bir düşer. kardeşler bundan fazla ise bu takdirde onlar, yapılmış bulunan vasiyet ve borç ödendikten sonra üçte bire ortaktırlar. kimseye zarar verilmemelidir. allah'tan bir öneridir bu. allah alîm'dir, halîm'dir.

176. fetva istiyorlar senden. de ki: "allah size, ana-babasız ve çocuksuz kişi hakkında şöyle fetva veriyor: 'çocuğu olmayan, bir kız kardeşi bulunan kişi öldüğünde, onun terekesinin yarısı kız kardeşindir. böyle bir kişi, çocuğu olmayan kız kardeşi öldüğünde, onun terekesinin tamamına mirasçı olur. eğer ölenin iki kız kardeşi varsa terekenin üçte ikisi onlarındır. eğer mirasçılar, kadın-erkek, birçok kardeşlerse bu durumda erkek kardeşe, iki kız kardeşin payı kadar verilir.' allah size açık-seçik bildiriyor ki sapmayasınız. allah, her şeyi gereğince bilmektedir.

ilgili yazımda da anlattığım üzere 11. ayette eş yokken, 12. ayette eş varken, 176. ayette ise yalnızca kardeşler varken miras paylaşımının nasıl yapılacağı anlatılmakta…

ispatlarıyla şu yazımda gösterdim:

emre1974tr.blogspot.com/201...
devamını gör...

nickaltıma tanım yazan herkese cok teşekkür ederim. kimisi güldürdü, kimisi de gururlandırdı. girilen tanımlara bakınca sahiden tanıyor beni insanlar. hele de o sinir olayı çık oturdu.*
nereden anladınız sevgili yazar?
bu karikatürü de bir arkadaşım bana benziyor diye atmıştı. onu da bırakayım tam olsun.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yavşak lafını yediririm adama haaaa… ulan saçma sapan mesajlardan bıkınca yavşak mı olduk yavşak? vallahi an itibariyle gemileri yakacağım az kaldı anasını satıyım!!
devamını gör...

benden fersah fersah uzak düşüncedeki insanların tanımlarını ya da başlıklarını okuduğumda beğeniyorsam, hiç düşünmem basarım artıya, çok çok beğenmişsem favorilerim. bu tarz şeyleri kompleks haline getirmemek lazım. önemli olan tanımlara ve başlıklara verilen emek ve bunların özgünlüğü. benim düşünce dünyama sözde yakın(!) olanların saçmaladığı bir sürü tanım/başlık görüyorum, parmağımı kımıldatmadan bu tanım ve başlıkların yanından öylece geçip gidiyorum.

herkes burada birbirine türlü türlü sebeplerle kıl olabilir. kişinin yansıttığı karakter, düşünce dünyası, üslubu vesaire... siz kalkar bunları dert eder ve o ca(ğ)nım güzellikte ki, tanımları ve başlıkları es geçerseniz, işte o zaman ayıp etmiş olursunuz. bilginin, yaratıcılığın ya da güzel anlatımın ne suçu var?

buraya yazmaya ve okumaya geliyorsunuz. kin bileylemeye değil der, selamlar eder, kaçarım.
devamını gör...

günaydın sözlük.
sabah sabah gördüğüm haberler canımı yakıyor. gün aysa ne aymasa ne çok bilemiyorum bugün.
hepinize çok kolay gelsin, mutlu haberlere uyanacağımız sabahlar olsun.
devamını gör...

uzaylı arkadaşlarımla sabah kahvaltısı keyfi.. birazdan bir gezegen turuna çıkacağız.hepsi çok şekerler. dünya dönüyormuş bu arada.*

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
tanışma günümüzden.
devamını gör...

birinin evine ilk defa gittiğimizde hediye almak.
sünnet merasimi.
bayramda çocuk elimizi öptü diye para vermek.
önce büyük kardeşin evlenmesi.
askerden gelince evlenmek ya da askerden gelene kız bakmak.
devamını gör...

1972 doğumlu 2.16 m boyunda olan ve nba tarihinin en dominat pivotlarından biri olarak gösterilen eski basketbol oyuncusu. nba kariyerine 1992 yılında orlando magic formasıyla adım atıp sırasıyla ;los angles lakers, miami heat, phoenix suns, clevend cavaliers ve son olarak 2011 yılında boston celtics forması giymiştir. toplam 3 nba şampiyonluğu yaşamış ,3 kez finallerin mvp olmuş ve 15 kez all-star seçilmiştir. basketbol kariyerinden sonra yorumculuk yapmaya başlamıştır . shaqtin' a fool isimli programında nba oyucularının maçlarda yaptıkları hataları hiciv etmektedir. rakipleri onu savunmakta zorlandıklarından hack-e shaq stratejisini geliştirmiştir. sherif o'neal isimli bir oğlu vardır ve kendisi gibi basketbolcu olup draftlara hazırlanmaktadır. 9 eylül 2011 tarihinde efsanesi olduğu los angles lakers heykelini dikmiştir. bana göre gelmiş geçmiş en iyi pivot ve çok sempatik birisi . smackdown'da bile basketbol kariyerini sonlandırdıktan sahne almıştır. kendisi ile ilgili bir anıdan bahsedecek olursam babasının kendisine attığı tokatın sert smaçlarının olmasını neden olduğunu söylemiştir. magic johson'a özendiği ve antremanda onu taklit ederken babasının bunu duyup 'sen shaq'sın' diyerek kendisine tokat attığını anlatmıştır.

aşağıya kendisinden ufak bir kesit atıyorum,iyi seyirler.
devamını gör...

20. yüzyılın en büyük diktatörü. kendisi alman'dır. 20 nisan 1889'da braunau am inn kasabasında dünya'ya geldi. babası gümrük memuru alois hiedler/hitler'dir. annesi ise babasının kuzeni olan klara pölzl'dür. klara alois'in 3. eşidir. kendisine göre akraba olmalarından ötürü, birçok çocuğu doğduktan kısa bir süre sonra öldü. yalnızca bir tanesi hayatta kalabildi ve o da tüm dünya'yı öldürdü.

klara'ya göre çocuklarının yaşamaması tanrı'nın ona verdiği bir lanet idi. çünkü akrabası ile evlenmişti. bunun için kiliseden onay almışlardı fakat yine de kendini tanrı'ya karşı gelmiş hissediyordu. üstelik çevrelerden de iyi muamele görmüyorlardı.

yaşayan tek oğlu adolf'un anlamı "adel wolf" yani asil kurt demektir. adolf hitler 1. dünya savaşı'ndan sonra katıldığı etkinliklerde wolf takma adını kullandı.
devlet yönetimini ele geçirdiğinde de bu takma adı kullandığı bazı durumlar oldu. bazı sığınaklara, kamplara, merkezlere içerisinde wolf sözcüğü bulunan adlar verildi.

alois hiedler'in babası, yani adolf hitler'in dedesi johann george hiedler'dir. aslında öz babası değildir. johann gezici bir değirmenciydi ve alois gibi çok kez ilişki yaşamıştı. 1824'de ilk evliliği yaptı. bir çocuk sahibi oldu fakat 5 ay sonra karısı da oğlu da öldü. 1842 yılında ise maria anna schicklgruber ile evlendi. johann maria ile evlenmeden 5 yıl önce, maria'nın gayrimeşru bir oğlu dünya'ya geldi. maria onun adını alois koydu. soyadı ise hiedler değil, schicklgruber idi. daha sonra johann ortalardan kayboldu (bu dönemfe ne yaptığı bilinmiyor.) ve geri geldiğinde alois'i sahiplendi ve kendi oğlu olarak kaydettirdi. sonra da hiedler olan soyadını hitler olarak değiştirdi. adolf da hitler soyadı ile dünya'ya geldi.

adolf'un babası alois gergin ve sinirli bir insandı. sürekli adolf'la kavga ederdi. daha doğrusu döverdi :) adolf'un memur olmasını istiyordu. adolf ise ressam olmak istiyordu. fakat ikisinin de istediği olmadı. alois 1903'de tüberkuloz'dan öldü. bu sırada adolf 13 yaşındaydı. okuldan 1 seneliğine ayrıldı. daha sonra da maddi imkansızlıklardan ötürü hiç geri dönemedi. inşaatlarda amelelik yaptı. elinden geldiğince çalışarak annesine bakmaya çalıştı.
daha sonra annesi hastalandı. kendisine bağlanan yetim aylığı da yetmemeye başladı. bunun üzerine 18 yaşında viyana'ya güzel sanatlar akademisi'ne girmek için gitti. fakat kabul edilmedi. aslında harbiden niçin kabul edilmedi akıl alır gibi değil. gayet güzel çizimleri vardı. daha gencecikti. kendisini kabul etmeyen hocası ise bir yahudi'ydi. yahudi düşmanlığının temelleri bu tip şeyler ve okuduğu kitaplarla başladı. kendisi yahudilerin birbirini kayırmaya başladığını, almanları ezmeye çalıştıkları, bu nedenle akademiye giremediğini düşündü. kendisi bu konu hakkında şöyle yazdı:


"ne zaman bir sanat eseri, tiyatro gösterisi, bir müzik abartılırsa yahudi yapımı bir şey olduğunu görüyordum. bunu abartanlar da yahudilerdi. birçok alanı ele geçirdikleri için tüm alanlarda birbirlerini kayırıyorlardı. güzel bir alman yapıtı 10 üzerinden 5 alamazken yahudi yapıtları 10 alıyordu. bu yüzden bir antisemitist olmaya karar verdim."


adolf viyana'ya geldiğinde tek atımlık kurşunu vardı. isabet ettiremedi ve herşeyini kaybetti. akademiye kabul edilmedi. 1908'de bir daha denedi, yine kabul edilmedi. böylelikle tüm maddi kaynaklarını tüketti. kendisine gelen yetim maaşını üvey kardeşine verdi. bir süre sonra halasından gelen miras parası da suyunu çekti ve 21 yaşında evsizler yurduna yerleşti. evsizler yurduna yerleşmeden önce bavuluyla birlikte sokaklarda yatmaya, turistlere resim çizip, satmaya, kartpostal yapmaya başladı. bu sırada yalnızca 18 yaşındaydı. (ben de evde hoi4 oynayaduruyum.) sokakta kaldığı süre zarfında avusturya'nın en büyük şehrinde avusturya'nın genel durumunu iyi analiz edebilmişti. zenginler yahudilerdi. yahudilere artan nefreti daha da büyüdü.

bunu da şu şekilde belirtti:


"nihayet on dört on beş yaşıma geldiğimde siyasetten bahsedildiği sıralarda yahudi kelimesini duymaya başladım. bu sözler ben de az da olsa bir itiraz etme duygusu uyandırıyordu. mezhepler dolayısıyla çıkan kavga ve çekişmeleri gördüğüm vakit içimde nahoş hisler kabarıyordu.


alman ile yahudi arasındaki farkın sadece dinler arasında olduğunu zannediyordum. hatta sürekli zulümlere hedef olmalarını, din farkına veriyor ve bu yüzden de kendilerine antipati beslemiyordum.



işte kafam bu düşüncelerle dolu olarak viyana’ya geldim. o günlerde viyana′da iki milyon kişi yaşıyordu ve bu nüfusun iki yüz bini yahudi idi. işte ben bunun farkında değildim. ilk günlerde gözlemlerim ve düşüncelerim, yeni değer ve fikirlerin giriştikleri hücuma pek o kadar karşı koyacak kuvvette değildi. nihayet içimde ağır ağır sükunet ortaya çıkmaya başladığı ve bu hummalı hayaller açıklığa kavuştuğu sıralarda, yahudi meselesi ile burun buruna geldiğim an ki, etrafımı çepeçevre saran dünyaya çok daha dikkatli bakmaya başladım.



yahudi meselesi ile karşılaşmamdaki şekil bana pek hoş gelmedi. ben o sıralarda yahudi’yi sadece başka bir dine mensup bir kimse olarak kabul ediyordum. dini çekişmelerden ve dini inanışlardan çıkan her türlü düşmanlığı, hoşgörü ve insaniyet adına daima kınamaktan da kendimi alamıyordum. bu arada viyana’nın yahudi aleyhtarı basınının tutumu da bana medeni bir milletin örf ve geleneklerine yakışmaz gibi geliyordu."


kişisel düşüncemi soracak olursanız bu sözler bir propagandadan, kendini haklı gösterme sanatından ibaret. ancak yahudilerin de sütten çıkmış akkaşık olduğu söylenemez. yine de bu onların çoluk çocuk ayırmadan hunharca katledilmesini gerektirmez. ki bir ırk'ın ahlakı üzerine genelleme yapmak bazı durumlar hariç ne kadar doğru bilemiyorum.

1912 yılında, kalan son parası ile münih'e gitti. münih'e gittiğinde münih'e hayranlık duydu. işte gerçek alman şehri dedi. kitabında münih'i yazdı vs. 1914 yılına gelindiğinde 1. dünya savaşı çıkmıştı. kendisi alman ordusuna gönüllü olarak katıldı. burada rütbesi onbaşılığa yükseldi, 2 kez demir haç aldı. (biri 1. sınıf, diğeri 2. sınıf) 1. dünya savaşı sırasında sayısız kez ölümden döndü. tüm kardeşlerinin ölmesi, babasının erken yaşta ölmesi, annesinin ölmesi, kendisinin onlarca kez ölümden dönmesi onun kafasında büyük olasılıkla ölümü sıradan bir şey yerine koydu. ölüme çok yakındı. ölüm onun hayatının bir parçasıydı artık. bu nedenle öldürmekten de çekinmeyecek zalim bir katile dönüştü.

1. dünya savaşı'nda bilinen en ünlü ölümden dönüşü henry tandey adlı ingiliz askerinin, onu ölmek üzereyken görüp, tedavi ettirmesidir. bu asker adolf'u cephede baygın bir şekilde görür ve kucağına alarak, kendi cephesine götürür, tedavi ettirir. " hergün binlerce insan ölüyor. daha fazla insanın ölmesine gerek yok." minvalinde bir şeyler söyler. fakat ironik, dolaylı yoldan 80 milyon daha insanın ölmesine neden olmuştur. fakat adolf hitler orada ölseydi de büyük olasılıkla başka bir adolf hitler varolacaktı. tarih böyle saçma varsayımlarla ilerlemez ancak neyse.

bir kez de savaşda sahiplendiği köpeğine kızmak için kaçan köpeğin peşinden koşmak üzere, serbest olduğu bir zaman diliminde bulunduğu karagahtan dışarı çıkmıştır. o çıktıktan 1-2 dk sonra, karargah bombalanmış ve içerideki herkes ölmüştür. (bu olay (bkz: rise of evil: hitler) filmi'nde de anlatılmıştır.)

ekim 1916 yılında da ayağından yaralanır.

savaşın sonlarına doğru ise kimyasal silahlar nedeni ile görme yetisini geçici süreliğine kaybetmiştir. iyileştiğinde ise almanya'nın yenildiği haberini alır.

burada önemli bir olaydan daha bahsetmek istiyorum. hani yukarıda yazdık ya, adolf hitler'i yahudi bir hoca bilerek akademiye almadı diye. (kendi görüşü, şahsen ben de katılabilirim buna) 1. dünya savaşı'nda kendisine birinci sınıf demir haç veren komutanı da yahudi idi. üstelik kendini referans göstererek bunu yaptı. yani kıssadan hisse, bir yahudi adam kayırmacılık yaparken, öteki hakedene hak ettiğini verebiliyor. buradan yahudi düşmanlığının ne kadar yanlış olduğunu anlayabiliriz.

neyse, konuyu dağıtmadan, hitler'in münih'e gitme nedenlerinden birisi de avusturya ordusu'nda askerlik yapmaktan kaçınmaktır. fakat kendisi daha sonra avusturya ordusu'nca yakalanır. pişman olduğunu vb. belirterek serbest bırakılır. serbest bırakılmasında fakirliğinden dolayı kaynaklanan fiziksel yetersizlik durumu da göz önünde bulundurulmuştur. bu fiziksel yetersizliğine rağmen ağustos 1914'de (yani savaşın başında) alman ordusu'na gönüllü olarak katılır.

savaş bittikten sonra münih'te kalmaya devam eder, multi-etnik yapıdaki avusturya parlementosunu takip eder ve demokrasiye düşman olur. çünkü avusturya parçalanır.

münih'te tanıdıkları aracılığı ile thule cemiyetine, list cemiyetine katıldı. bu cemiyetler nazizmin doğuş noktalarıdır. savaştan sonra hitler uzun süre askerde kalmaya çaba sarf etti çünkü vatandaşlığı ve eğitimi yoktu. fakat birgün hakkında istihbarat toplamak üzere gittiği alman işçi partisi'nin toplantısında bavyera'nın prusya'dan (almanya) ayrılıp, avusturya ile birleşmesi gerektiği konuşuluyordu. buna çok sinirlendi ve dayanamayıp, bir nutuk çekti. ertesi gün şaşırtıcı bir şekile kendisine parti üyeliği teklifi geldi. böylelikle partiye katıldı. orduda işi bitti. şubat 1920'de partinin adını "nasyonal sosyalist alman işçi partisi" koydu. nazi adı da partinin güçsüz dönemlerinde demokratikler ve komunistler tarafından partinin destekçileri ile dalga geçmek üzere konulmuş bir takma ad idi.
temmuz 1923'te tam olarak lider konumuna geldi. ufak bir not: joseph goebbels, rudolf hess gibi yakın adamlarıyla bu dönemlerde tanışmıştır.

8-9 kasım 1923'te birahane darbesini düzenledi. o dönemlerde partinin gazetesinde bize bir tbmm hükümeti gerek adlı başlıklar vb. şeyler vardı. hitler atatürk'ün sevri reddedip, milli bir mücadele başlatmasından etkilenmiş, mussolini'nin roma'ya yürüyüşünden etkilenmiş ve böyle bir darbeye teşebbüs etmiştir. nitekim daha sonra bunu şu şekilde açıklayacaktır. "benim öğretmenim mussolini, onunki de atatürk'tür." tabi kendisi burada yalnızca milli mücadeleye odaklanmış, demokrasi ve atatürk ilkelerini görmemiştir.

birahane darbesinden sonra 4 ekim 1924'te yargılanmıştır. yargılanırken dahi mahkeme salonunda nutuk çekmiştir. 5 yıl hapis cezasına çarptırılmıştır. fakat 9 ay yattıktan sonra affedilmiş salınmıştır. bu süre zarfında (bkz: kavgam) (bkz: mein kampf)'ı yazmıştır.

hapisden sonra hemen partisini toplamış ve izlenecek yolu belirlemiştir. ilk başlarda partisi doğru dürüst oy alamazken (bkz:büyük buhran')dan (ekonomik kriz) yararlanarak, oyunu yükseltmiş, en büyüı muhalefet partisi haline gelmiştir.
buraya da bir parantez açmak istiyorum. buraya kadar dikkatlice okuyan iyi bir okur, florasan partisi ile nsdap'ın ne kadar ama ne kadar benzer iki oluşum olduğunu fark etmiştir. bununla da ilgili uzun bir girdi yazağım. gerçekten de florasan partisi nsdap'ın türkiye versiyonudur.

1933'te cumhurbaşkanı hindenburg tarafından şansölye olarak atanmıştır. 1 yıl sonra ise hindenburg ölür ve hitler kendini hem şansölye hem de cumhurbaşkanı ilan eder ve "führerlik" makamını kurar. (mozambik'teki başkanlık sistemi) sonrası ise herkesin malumu 2. dünya savaşı.
devamını gör...

acısı kendinden büyüktü aşkın.
devamını gör...

helal olsun demek istediğim başlıktır.
bir üniversite daha ne yapsın yiyorsun ölmüyorsun adamlar dünyaca ses getirecek bir şey yapmışlar.
bide türkiye’de yeterli üniversite yok diyorlar.
devamını gör...

ben kendimi gizleyip herkesinkine bakarak seviyeyi arşa çıkardım.
bu benim sözlüğe karşı ben izlenmem izlerim deme tarzımdır.
devamını gör...

son dakika!
kadın erkek diye ayırmıyor yalnız.
kişiye sevdiği kişinin ten kokusu* her zaman parfüm kokusundan daha cazip gelirmiş.

imza: isviçreli bilim insanları.*
devamını gör...


şinigami ölüm tanrısı anlamına gelen japonca bir kelimedir. ölüm meleği figürünün meiji döneminde japonlar tarafından kültürlerine ve dinine kabul edilmiş halidir. şinigami kavramı bugün orijinal japon kurgularında sıkça görülür. 

cruel estel ukdesi.
devamını gör...

ben doksanlarda ankara sokaklarında büyüdüm. o dönemler neredeyse tüm ankara'nın fon müziği oğuz yılmaz'dı. üzüldüm.
devamını gör...

pekiyinin günlük dilde söylenirken "peki" şeklinde kısaltılmış halidir.
pek iyi olan durumlar için kullanılmasa da güzel bir trip, konuşmayı sona erdirme, tartışmayı kapamak aracıdır.
devamını gör...

eski mahallemizde vardı böyle bir aile. adam boylu poslu sağlıklı taşı sıksa suyunu çıkarır denebilecek biriydi.

karısı ve kızları fabrikaya gidiyordu, adam genelde kahve hayatı, hovardalığı yoktu sanırım.

hep hayret etmişimdir, nasıl bir aile nasıl bir düzen diye ama çözemedim sebebi hikmetini.
devamını gör...

yanılmıyorsam sevgili patagonyalı ile ortak takımımız. bir de lahmacunlu abiyle.

kanser eder efendim, mesut'uyla aziz yıldıvım'ıyla, adeta hedefe ilerleyen kanser hücresi gibidir ancak güzeldir, özeldir, tektir, haftaya şampiyondur.

not: olmazsa linçlemeyin, vallaha ağlarım.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim