gomercan ile o gemi radyo programı
hemşehrimi (hatta aynı ilçeden) tebrik ediyorum. bir ricam olacak ondan, muhlis berberoğlu hakkında biraz bilgilendirme yaparsa sevinirim, lakin bilinecek, el üstünde tutulması gereken bir cevher yetişiyor.
ha birde tavsiye; programa, kendi gibi türkülere aşina bir partner alsın, karşılıklı yorumlar çok daha bilgilendirici ve eğlenceli olur.
ha birde tavsiye; programa, kendi gibi türkülere aşina bir partner alsın, karşılıklı yorumlar çok daha bilgilendirici ve eğlenceli olur.
devamını gör...
yazarların izlerken heyecandan çıldırdığı aksiyon filmleri
kill bill vol 1
devamını gör...
keanu reeves
aksiyon filmlerinin başarılı oyuncusu harika bir karaktere sahip oyuncudur. kendisini matrix ile tanımışızdır. son dönemlerde john wick film serisiyle başarılı işler çıkarmıştır. ayrıca şeytanın avukatı filminde al pacino ile muazzam işler çıkarmıştır. severek izliyoruz güzel kalpli keanu reeves abi .
devamını gör...
yeni doğan bebeklerine html adını veren aile
ilginç aile. tam adı hyper text markup language r. pascual'mış.
filipinler'de bir aile, yeni doğan bebeklerine html ismini verdi. üstelik kısaltma olarak da değil; minik bebeğin tam adı hyper text markup language r. pascual.
bu ilginç isim seçimi, bebeğin halası tarafından facebook'ta paylaşıldı. paylaşım kısa sürede viral oldu ve gönderiye binlerce yorum geldi. 10 haziran'da sağlıklı bir şekilde dünyaya gelen html'in bu isme sahip olmasının sebebi ise babasının bir web geliştirici olması.
üstelik ailedeki en ilginç isim muhtemelen html'in ismi değil. bu paylaşımı yapan halanın ismi sincerely yours 98. sincerely yours 98'in kardeşlerinin isimleri ise macaroni 85 ve spaghetti 88. başlangıçta html ismi garip geldiyse, şimdi bir de html'nin kuzenlerinin isimlerine bakalım; cheese pimiento, parmesan cheese, design ve research. inanması güç bu isim seçimlerine tekrar bakınca, aralarında en şanslısı html olabilir. ne diyelim, mutlu bir ömrün olsun html.
kaynak:
www.webtekno.com/bir-aile-b...
filipinler'de bir aile, yeni doğan bebeklerine html ismini verdi. üstelik kısaltma olarak da değil; minik bebeğin tam adı hyper text markup language r. pascual.
bu ilginç isim seçimi, bebeğin halası tarafından facebook'ta paylaşıldı. paylaşım kısa sürede viral oldu ve gönderiye binlerce yorum geldi. 10 haziran'da sağlıklı bir şekilde dünyaya gelen html'in bu isme sahip olmasının sebebi ise babasının bir web geliştirici olması.
üstelik ailedeki en ilginç isim muhtemelen html'in ismi değil. bu paylaşımı yapan halanın ismi sincerely yours 98. sincerely yours 98'in kardeşlerinin isimleri ise macaroni 85 ve spaghetti 88. başlangıçta html ismi garip geldiyse, şimdi bir de html'nin kuzenlerinin isimlerine bakalım; cheese pimiento, parmesan cheese, design ve research. inanması güç bu isim seçimlerine tekrar bakınca, aralarında en şanslısı html olabilir. ne diyelim, mutlu bir ömrün olsun html.
kaynak:
www.webtekno.com/bir-aile-b...
devamını gör...
hoşlanılan kızın biz 80 darbesinde az cop yemedik demesi
hoşlanılan kızın en az 60 yaşında olduğunu gösteren durum. siyasal bölümünde okuyor olabilir ayrıca.
devamını gör...
sözlükten uçurulan yazarlarda da kurucu yazması
(bkz: ctrl+a)
devamını gör...
yarın ne yiyeceğini hayal ederek uyumak
allah affetsin “...ne giyeceğini hayal ederek...” diye okuduğum başlık. yine baktım, yine öyle okudum. yine baksam, yine öyle okurum.*
devamını gör...
banu berberoğlu
"diggat et bebeyim" repliğiyle tanıdığım mehmet reisin sevgilisi. ikisi de çok iyi niyetli insanlardı. kendi halinde kendi hayatını çeken bir youtuber dı. bi ara patladı ve herkes onu izlemeye başladı ancak sadece dalga geçmek için. kendisi de sonra video çekmeyi bırakmış zaten. umarım mutludur.
devamını gör...
kalp kırmak
bana karşı çok yapılan ama benim çok korktuğum davranıştır.
kimsenin kalbi kırılmasın elbet. fakat hak eden varsa da vicdanıyla kalbi sıkışsın, nefesi azalsın.
kalp kırmayı adet haline getirenler içinse diyecek çok fazla bir şey yok. allah'ınızdan bulun...
kimsenin kalbi kırılmasın elbet. fakat hak eden varsa da vicdanıyla kalbi sıkışsın, nefesi azalsın.
kalp kırmayı adet haline getirenler içinse diyecek çok fazla bir şey yok. allah'ınızdan bulun...
devamını gör...
kanser hastası çocuklara yardım etkinliği
ilginin artmasını istediğim başlık. çok değil 1 kitap bile küçük bir çocuğun yüzünde gülümsemeye dönüşebilir, kalbine dokunabilir.
devamını gör...
the lady of shalott
1832'de yayınlanmış, viktorya dönemi şairi alfred tennyson şiiridir. nedense stil olarak bana romantik dönem coleridge şiirlerini anımsatır. bana göre keats'in the eve of saint agnes ve coleridge'in the rime of the ancient mariner ile aynı antolojiye konulsa hayatta sırıtmaz. romantik dönemdeki medievalism ilgisini görebiliriz. konusuna gelecek olursak lady of shalott'un acıklı hikayesi yürekleri dağlar. lady bir kuleye hapsedilmiş ve lanetlenmiş bir kadıncağızdır. bütün gün dokumaktan başka bişey yapamaz, budur laneti, ancak yansımasından camelot kalesi görünen bir aynadan görür dünyayı. zavallı lady yine böyle devam ederken gününe kral arthur'un bıçkın şövalyelerinden lancelot'u görür yansımasından, aşık olur tutamaz kendisini ve bakar dışarı, ayna kırılır lanet başlar. shalott dışarı çıksa ölecektir, fakat duramaz da artık bütün gün dokuyarak, lancelot'u görmek ister. atlar bir sandala ölümüne gittiğini bile bile şarkılar söyleyerek camelot'un yolunu tutar fakat ne yazık ki vuslata eremeden boğularak hayatını kaybeder. cesedi ulaşır ancak. shalott leydisinin bu acıklı öyküsü 1888'de john william waterhouse'a ilham olmuştur ve kendisi tarafından da resmedilmiştir, ki bu resim bir süredir masaüstü arka planımdır hatta. bilmiyorum türkçe çevirisine nasıl ulaşılır fakat okuyabilecek olanlar için orjinali buradan
devamını gör...
geçmişte izlenmiş bir türlü ismi bulunamayan film
sekiz yaşındaydım yüzü tamamen yanmış adamın bir karesini hatırlıyorum sadece. korku filmiydi galiba dikkatlice bakıp izlemek istemiştim.tabii zorla odama gönderildim. haklıydı ebeveyinlerim üst üste kabuslar görmeme sebep olmuştu çünkü. aklımda hep soru işaretidir ama acaba filmin adı neydi?
devamını gör...
suçu ve suçluyu övmek
günümüze etkisiyle hesap edilen durumdur.
çünkü tarih suçu ve suçluyu övmek üzerine inşa edilmiştir.
devletlerin ideolojileri de suçu ve suçluyu överler.
çünkü suç, yer ve zamana göre değişir. suçun tanımını yapan suçluyu ilan eder.
kim güçlüyse en güçlü tanımı o yapacaktır. fakat bu yalnızca baskılama aracı olarak gücün birlikteliğiyle duracaktır.
gücün fazlalığı ile isnadın doğru olduğu iddia edilemez.
çünkü tarih suçu ve suçluyu övmek üzerine inşa edilmiştir.
devletlerin ideolojileri de suçu ve suçluyu överler.
çünkü suç, yer ve zamana göre değişir. suçun tanımını yapan suçluyu ilan eder.
kim güçlüyse en güçlü tanımı o yapacaktır. fakat bu yalnızca baskılama aracı olarak gücün birlikteliğiyle duracaktır.
gücün fazlalığı ile isnadın doğru olduğu iddia edilemez.
devamını gör...
somatizasyon
hissettiğiniz duygusal acının vücutta ete kemiğe bürünme hali. acıyı ifade edecek kelime bulamadığımızda ya da ifade etmekten alıkonulduğumuzda beden konuşmaya başlar. duygusal acı fiziksel acıya dönüştürülür, kişi acı veren olayla bağını keser. işte tam o esnada beden sahneye çıkar ve tanımlanamayan ağrılarınız, acılarınız olur. hatta fiziksel olarak birçok şikayetiniz olur ama sonuçlarınız tertemizdir.
devamını gör...
telefonu şarjda kullanmak
telefonu ilk aldığım zamanlar asla yapmazdım, içim yanardı ama hevesi alınca sarjdaymis, dolmuş dolmamış önemi kalmadı*.
devamını gör...
julia roberts
kalbini camdan yaparsan, kıran çok olur. demirden yaparsan, sonu pas olur. denizden yap ki; giren kaybolsun. yüzmeyi bilen kurtulsun, bilmeyen boğulsun.*
devamını gör...
moonlight sonata
beethoven'in 1801 yılında bestelediği ve yaygın olarak bilinen eserinin ismi. klasik batı müziğine kayıtsız olanlara bile ismi tanıdık gelir. müzik dinletilerinde sık biçimde icra edilen bir piyano sonatıdır.
devamını gör...
çirkin insanın gözlerinin içine bakıp çirkin olduğunu söylemek
4 5 yıl önce bir erkek arkadaşıma bir şey anlatıyordum. dikkatle dinliyor ve yüzüme bakıyordu. sonra lafımı yarıda kesip gözlerimin içine baka baka "çok çirkinsin" dedi. ben hiçbir zaman güzel olduğumu düşünmemiştim zaten ama o kadar içinden gelerek söyledi ki ben hayatım boyunca başka hiçbir şeye bu kadar kırıldığımı hatırlamıyorum. keşke dış görünüşümüzü bizler seçebiliyor olsaydık. hayat o zaman biz çirkinler için daha yaşanır olabilirdi.
devamını gör...
bedelli askerliğin 39 bin 788 lira olması
kredi ile bedelli yapacak bireyin hali, başlık parasını birleştirince ağadan zam yiyen kibar feyzo misali.
devamını gör...
varoluşçuluk
egzistansiyalizm
var oluş özden önce gelir ilkesine dayanır. varoluşculuk akımında filozoflar dindar ateist ve deist olmak üzere kendi içlerinde ayrılırlar. bu durum bu akımı yorumlama da farklı sonuçlar ortaya çıkarır.
bu görüşe göre tüm değerler ve erdemler insan baz alınarak oluşturulmalıdır.
insan yer yüzüne fırlatılır ve insan yer yüzünde yalnızdır bu yüzdendir ki insan yabacılaşarak yaşar.
varoluşçulukta sorulan soru şudur?
insanın varoluşunun bir amacı var mıdır?
dinler bu soruya tanrı'ya sığınmak ve onun istediği şekilde yaşamak olduğunu belirtir.
varoluşçu filozoflar ise şöyle bakarlar; insanın varoluş amacını seçimleri belirler. bu felsefe sizi özgür kılar. fakat kararlarınızı yanlış vermeniz sizi korkulara sürükler. bunun en güzel örneği (bkz: dostoyevski)'nin suç ve ceza adlı kitabıdır. işlenilen cinayeti kendi için olması gerektiğine inanan ve sonrasında vicdanını tartan genci anlatmıştır. cinayeti işlemek özgür kararıydı peki ya sonrası verdiği karar'ın vicdan azabıydı... özgürlük vardır bizim için ama her yaptığımız işin sorumluluğunu üstlenmek de zorundayız.
dostoyevski'nin varoluş felsefesine katkıda bulunduğu doğrudur. dindar biri olduğunu belirteyim.
gelelim en önemli temsilcisine:
(bkz: jean paul sartre)
var olan her şey, nedensiz ortaya çıkar, zavallılığı yüzünden varoluşunu sürdürür ve rasgele ölür.
sartre varoluşçuluğu, insan önce varolur ortaya çıkar, sahnede görünür ve ancak ondan sonra kendisini tanımlar diye anlatır.
insan belirli bir bütünlüğün içine doğmuştur, burada belirli bağımlılıkları vardır ve yaşamı boyunca bu bağımlılıklar içinde bazı kararlar vermek zorundadır. işte yine başta bahsettiğimiz özgürlük vurgusu.
bununla birlikte hümanizm'i işin içine katar. her türlü bulantı'ya karamsarlığa rağmen.
bulantı: dünyanın kendinde varlığı, insana bulantı duygusu verir; çünkü gerçeklik, yani varlıklar ne iseler o olarak orada öylece ve anlamsız bir şekilde dururlar. meşhur bulantı kitabında altını çizeceğimiz bir cümle.*
friedrich nietzsche'yi burada da yine görüyoruz. bir ateist görüşü olarak değerlendirebiliriz. varoluşçulukla ilgili en belirgin yazısı böyle buyurdu zerdüşt adlı kitabındadır.
evet, insanın kendini taşıması güçtür! bunun nedeni kendi omuzlarında birçok yabancı şey taşımasıdır. o, bir deve gibi çöker ve sırtına bolca yük yüklenir. hele güçlü dayanıklı ve saygılı olursa. o zaman pek çok yabancı sözler ve yabancı değerler yüklenir ve hayatı bir çöl olarak düşünür.
albert camus da “tanrıtanımaz varoluşçuluk” ekolüne mensuptur.
ona göre tanrı fikri insanı sadece tembelliğe ve kaderciliğe alıştırır. oysa insan dünyada sahip olduğu özü, varoluşa kendi seçimleriyle çevirebilir. kendi seçimin
toplum içindeki yalnızlığa, ötekileştirilmene neden olabilir.
her birini birbirinden ayıramıyorum.
buraya kadar gelip okuduysanız hele bir de sıktıysam affola.*
var oluş özden önce gelir ilkesine dayanır. varoluşculuk akımında filozoflar dindar ateist ve deist olmak üzere kendi içlerinde ayrılırlar. bu durum bu akımı yorumlama da farklı sonuçlar ortaya çıkarır.
bu görüşe göre tüm değerler ve erdemler insan baz alınarak oluşturulmalıdır.
insan yer yüzüne fırlatılır ve insan yer yüzünde yalnızdır bu yüzdendir ki insan yabacılaşarak yaşar.
varoluşçulukta sorulan soru şudur?
insanın varoluşunun bir amacı var mıdır?
dinler bu soruya tanrı'ya sığınmak ve onun istediği şekilde yaşamak olduğunu belirtir.
varoluşçu filozoflar ise şöyle bakarlar; insanın varoluş amacını seçimleri belirler. bu felsefe sizi özgür kılar. fakat kararlarınızı yanlış vermeniz sizi korkulara sürükler. bunun en güzel örneği (bkz: dostoyevski)'nin suç ve ceza adlı kitabıdır. işlenilen cinayeti kendi için olması gerektiğine inanan ve sonrasında vicdanını tartan genci anlatmıştır. cinayeti işlemek özgür kararıydı peki ya sonrası verdiği karar'ın vicdan azabıydı... özgürlük vardır bizim için ama her yaptığımız işin sorumluluğunu üstlenmek de zorundayız.
dostoyevski'nin varoluş felsefesine katkıda bulunduğu doğrudur. dindar biri olduğunu belirteyim.
gelelim en önemli temsilcisine:
(bkz: jean paul sartre)
var olan her şey, nedensiz ortaya çıkar, zavallılığı yüzünden varoluşunu sürdürür ve rasgele ölür.
sartre varoluşçuluğu, insan önce varolur ortaya çıkar, sahnede görünür ve ancak ondan sonra kendisini tanımlar diye anlatır.
insan belirli bir bütünlüğün içine doğmuştur, burada belirli bağımlılıkları vardır ve yaşamı boyunca bu bağımlılıklar içinde bazı kararlar vermek zorundadır. işte yine başta bahsettiğimiz özgürlük vurgusu.
bununla birlikte hümanizm'i işin içine katar. her türlü bulantı'ya karamsarlığa rağmen.
bulantı: dünyanın kendinde varlığı, insana bulantı duygusu verir; çünkü gerçeklik, yani varlıklar ne iseler o olarak orada öylece ve anlamsız bir şekilde dururlar. meşhur bulantı kitabında altını çizeceğimiz bir cümle.*
friedrich nietzsche'yi burada da yine görüyoruz. bir ateist görüşü olarak değerlendirebiliriz. varoluşçulukla ilgili en belirgin yazısı böyle buyurdu zerdüşt adlı kitabındadır.
evet, insanın kendini taşıması güçtür! bunun nedeni kendi omuzlarında birçok yabancı şey taşımasıdır. o, bir deve gibi çöker ve sırtına bolca yük yüklenir. hele güçlü dayanıklı ve saygılı olursa. o zaman pek çok yabancı sözler ve yabancı değerler yüklenir ve hayatı bir çöl olarak düşünür.
albert camus da “tanrıtanımaz varoluşçuluk” ekolüne mensuptur.
ona göre tanrı fikri insanı sadece tembelliğe ve kaderciliğe alıştırır. oysa insan dünyada sahip olduğu özü, varoluşa kendi seçimleriyle çevirebilir. kendi seçimin
toplum içindeki yalnızlığa, ötekileştirilmene neden olabilir.
her birini birbirinden ayıramıyorum.
buraya kadar gelip okuduysanız hele bir de sıktıysam affola.*
devamını gör...