bilgisayara yüklenen ilk oyun
(bkz: gta vice city)
devamını gör...
anneye alınabilecek en güzel hediye
*** yardım çağrısı mode on ***
yetişin ya sevgili yazar arkadaşlar. önümde 5 günüm var robot aldım. kettle... kıyafet parfüm vs... ne alacağım allah aşkına kafam durmuş vaziyette... kendisi hacı. dini sembolü olan bir şeyler mi baksam? el emeği göz nuru gibi yapılacak şeyler pek elimden gelmez...
imdat...
*** yardım çağrısı mode off ***
yetişin ya sevgili yazar arkadaşlar. önümde 5 günüm var robot aldım. kettle... kıyafet parfüm vs... ne alacağım allah aşkına kafam durmuş vaziyette... kendisi hacı. dini sembolü olan bir şeyler mi baksam? el emeği göz nuru gibi yapılacak şeyler pek elimden gelmez...
imdat...
*** yardım çağrısı mode off ***
devamını gör...
cennette kadınlara yakışıklı erkek vaat edilmemesi
gılmanlar var ama onlar da genç erkek hizmetçiler olarak geçiyor cennet ehline hizmet ediyorlar, seksüel anlamda kadınlara verilmiyorlar. bunu öğrendiğimde dini terk etmiştim hiç hoş değil.
devamını gör...
yüksek lisans
bu başlık altındaki bütün tanımlarda atlanmış çok önemli bir konu var, o da tez danışmanı. sizin ve tez danışmanınız arasındaki ilişki yüksek lisans sürecinizi doğrudan etkiler.*
başka bir konu, kesinlikle tez danışmanızın önceden tecrübe sahip olduğu alanlardaki projeler için yüksek lisansa başvurun. bu da tabii yine araştırmaktan geçiyor.
bir başka husus ise danışmanınız ile başvuru dönemleri öncesi iletişime geçmeye çalışın, bu ileride işleri çok kolaylaştırır.
son olarak aldığınız yüksek lisans diploması öyle ya da böyle size yurtdışı kapılarını açabilir.
başka bir konu, kesinlikle tez danışmanızın önceden tecrübe sahip olduğu alanlardaki projeler için yüksek lisansa başvurun. bu da tabii yine araştırmaktan geçiyor.
bir başka husus ise danışmanınız ile başvuru dönemleri öncesi iletişime geçmeye çalışın, bu ileride işleri çok kolaylaştırır.
son olarak aldığınız yüksek lisans diploması öyle ya da böyle size yurtdışı kapılarını açabilir.
devamını gör...
günlerin uzun yılların kısa olması
günler saatler geçmiyorken yıllar nasıl hızlı akıyor
devamını gör...
18 yaşında futbol kariyerini noktalayan oyuncu
açıklamalarını okuduğum ve hak verdiğim eski futbolcu. eğer mutluluğun futbolda olduğunu düşünseydi devam ederdi. adamın kafası çalışıyor ve demek ki hayatının merkezine parayı koymamış, kariyer yapmak istiyor ve ilgi duyduğu bir alanda bunu başarmak istiyor. futbolunu üniversite takımında yine oynayacaktır ve eğer profesyonel olarak devam etmek isterse okul ile birlikte mls'ten bir takımda futbol oynayabilir ve hayattaki iki tutkusunu da hayata geçirebilir.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
zamanında gelmeyen adalete edilecek onlarca küfür biliyorum ama bunları kullanmayacağım bu yazıda. siz kendi küfür dağarcığınız elverdiğince tahminlerde bulunun ve sanki küfür ederek başlamışım gibi okuyun bu yazıyı.
adalet geciktikçe adil olmaktan çıkacağı için tam zamanında uygulanmalıdır diye bar bar bağırırken hiç gelmeyen adaletlere düşeceğimizi tahmin eder miydik acaba?
elbette hukukun belli kuralları vardır ve buna uyulması düzen gereğidir ama o kurallar yine insanlar tarafından konulduğuna göre ve biz insanlığa olan güvenimizi her geçen gün kaybettiğimize göre hukukun bağlı olduğu bu kurallara saygı duymalı mıyız hala?
doğa katliamı olaylarına tepki vererek başladık mücadeleye ama sonuçta elde kalan sıfırla ne yapacağını bilmez halde dolaşan doğaseverlere dönüştük. elimizdeki sıfır hep sola koyduk sanki. olmadı.
kadına şiddet olayları için sokaklara döküldük. bağırdık, çağırdık, adalet istedik. sanki bağırdıkça sesimiz azalıyormuş gibi davranıldı. elimizde amaçsızca tuttuğumuz sıfırımızın yanına bir sıfır daha eklendi.
çocuk istismarı konusunda yeri göğü inlettik ama yeterli değildi aslında. bu eksiğimizin farkına vardık ve artık daha da öfkeliyiz. ama bilin bakalım sonuç ne oldu? elde var üç sıfır, elde var hüzün.
olumlu yönden bakalım biz yine de. zamanı gelince elimizdeki sıfırlar sonunda çocukların, kadınların ve çiçeklerin mutlu olduğu bir masalın ardından gökten düşen üç elmaya dönüşecek.
sakın enseyi karartmayın. insanlığı, insanların elinden kurtaracağız.
adalet geciktikçe adil olmaktan çıkacağı için tam zamanında uygulanmalıdır diye bar bar bağırırken hiç gelmeyen adaletlere düşeceğimizi tahmin eder miydik acaba?
elbette hukukun belli kuralları vardır ve buna uyulması düzen gereğidir ama o kurallar yine insanlar tarafından konulduğuna göre ve biz insanlığa olan güvenimizi her geçen gün kaybettiğimize göre hukukun bağlı olduğu bu kurallara saygı duymalı mıyız hala?
doğa katliamı olaylarına tepki vererek başladık mücadeleye ama sonuçta elde kalan sıfırla ne yapacağını bilmez halde dolaşan doğaseverlere dönüştük. elimizdeki sıfır hep sola koyduk sanki. olmadı.
kadına şiddet olayları için sokaklara döküldük. bağırdık, çağırdık, adalet istedik. sanki bağırdıkça sesimiz azalıyormuş gibi davranıldı. elimizde amaçsızca tuttuğumuz sıfırımızın yanına bir sıfır daha eklendi.
çocuk istismarı konusunda yeri göğü inlettik ama yeterli değildi aslında. bu eksiğimizin farkına vardık ve artık daha da öfkeliyiz. ama bilin bakalım sonuç ne oldu? elde var üç sıfır, elde var hüzün.
olumlu yönden bakalım biz yine de. zamanı gelince elimizdeki sıfırlar sonunda çocukların, kadınların ve çiçeklerin mutlu olduğu bir masalın ardından gökten düşen üç elmaya dönüşecek.
sakın enseyi karartmayın. insanlığı, insanların elinden kurtaracağız.
devamını gör...
yazar nicklerinden cümle kurmak
odamın penceresinden , sisler arasında kalmış ağaçlara bakıyordum. ne zaman gelmiştim, nasıl olmuştu hatırlamıyorum. en son neden yazamıyorumdiye düşünürken, masamda son gördüğüm yarım bırakılan romanidi. şimdi ise gözlerimi açtım ve buradayım; geçirdiğim sinir krizinden sonra getirildim sanırım buraya.
etrafımda değişik insanlar vardı; tek tek tarif etmeye çalışayım size.
yatağın demirlerine bacaklarını koyup, baş aşağı sallanan kişi kendisine seneca diyordu; ben ise ona duruşundan dolayı yarasa senecadiyordum. uyumazdı pek, geceleri ne zaman kafamı çevirsem oradaydı.
hemen çaprazında (bkz: yahudi duvar ustası ılvis yorgo efendi) duruyordu. ona neden mi böyle bir lakap taktım? sayın yorgo efendi, sürekli duvarlara bakıp, kusurlarını bulmakta; eline geçirdipi plastik çatal parçalarıyla duvarları düzeltmeye çalışırdı.
uffff… yine o sesler… bazen herkes bir ağızdan bağırıyorlar. ortam genelde vahşi ve kaotikoluyor burada. siyah elbiselibir kadın var; sakin sakin dururken, çığlığı basıveriyor arada. sesten çoğu zaman rahatsızoluyorum ama yapılacak bir şey yok. ben de ortamla zıtlaşmamak, ortama uymak için hep şu borsa terimini aklımdan geçiriyorum: trendisyourfriend.
neyse, nerede kalmıştım? ha, size koğuş arkadaşlarımdan bahsediyordum.
pencerekenarından 2.sıradaki arkadaşım , folloş baksırıyla gezen edgar. aslında ismi bu değil tabi, biz ona burada erdal kalın poe
diyoruz.
devam edeceğim ama her yer benim gibi bozuk kafa’larla dolu. yatağıma döndüğümde yarım bıraktığım çözülemeyen sudokuyu görüyorum. bir bilene sormak istiyorum ama burası doğru yer değil sanırım. kendi içimde bile yalnız değilim, bir ben belki de iki ben var içimde.
dı dı dıt nı nı bu melodi… hatırladım. star wars hayranı olan devrin’in.. star wars’un melodisini mırıldanıyor gene. ha onun lakabı mı? biz ona devrin skywalker diyoruz. yatakları doctor whoile yan yana. beraber uzay maceraları hakkında uzun uzun sohbet ediyorlar her gece.
benim yanımda yatan güzel sesiyle meja.ona bu lakabı ben verdim. karşı yatakta ise suç ve ceza kitabını ezbere bilen, bundan mütevellit emekli raskolnikov lakabı verilen arkadaşım var. yıllardır buradaymış, o yüzden başta sadece raskolnikov olan lakabının önüne sonradan emekli kelimesi eklenmiş.
koğuşun sonundan zippodan çıkan çınn sesi duydum şimdi. neron lakaplı hastamız. ona benzini olmayan bir zippo vermişler, onla oynardı. evleri ateşe vermeyi seviyormuş, o yüzden göndermişler buraya onu. burayı mı yakacaksın? diye sordum; ne sandındedi.
aynı sırada (bkz: meja)’nın yanında , eski bilim insanı marie curie var. hiç konuşmadığı için niye geldi bilmiyoruz.
zaten normal birinin burada işi ne? kimse buraya manyak olmaya karar verdimdiye gelmez sanıyorum. peki örnek vatandaş
iken ben nasıl geldim buraya?
uff… ilaçlardan herhalde, ka-fa 1500. pencere dışında siyah kargavar; hayal mi görüyorum bilemiyorum. kartallar yalnız uçar da kargalar sürüyle gezer. tek başına işi ne burada?
kafam dönmeye başladı. kendisine çarşaflarından kanat yapmış olan sadrazam ikarus’un sol kanadı’ndan bana selam verdiğini gördüm; hemen yanında ivan milinski vardı ; daha detayına giremeyeceğim; gözlerim kapanmaya başladı. kafam biraz kül biraz duman
keşke burası yerine deniz kenarında olsaydım. deniz hayattır ,diyerek noktalıyorum.
etrafımda değişik insanlar vardı; tek tek tarif etmeye çalışayım size.
yatağın demirlerine bacaklarını koyup, baş aşağı sallanan kişi kendisine seneca diyordu; ben ise ona duruşundan dolayı yarasa senecadiyordum. uyumazdı pek, geceleri ne zaman kafamı çevirsem oradaydı.
hemen çaprazında (bkz: yahudi duvar ustası ılvis yorgo efendi) duruyordu. ona neden mi böyle bir lakap taktım? sayın yorgo efendi, sürekli duvarlara bakıp, kusurlarını bulmakta; eline geçirdipi plastik çatal parçalarıyla duvarları düzeltmeye çalışırdı.
uffff… yine o sesler… bazen herkes bir ağızdan bağırıyorlar. ortam genelde vahşi ve kaotikoluyor burada. siyah elbiselibir kadın var; sakin sakin dururken, çığlığı basıveriyor arada. sesten çoğu zaman rahatsızoluyorum ama yapılacak bir şey yok. ben de ortamla zıtlaşmamak, ortama uymak için hep şu borsa terimini aklımdan geçiriyorum: trendisyourfriend.
neyse, nerede kalmıştım? ha, size koğuş arkadaşlarımdan bahsediyordum.
pencerekenarından 2.sıradaki arkadaşım , folloş baksırıyla gezen edgar. aslında ismi bu değil tabi, biz ona burada erdal kalın poe
diyoruz.
devam edeceğim ama her yer benim gibi bozuk kafa’larla dolu. yatağıma döndüğümde yarım bıraktığım çözülemeyen sudokuyu görüyorum. bir bilene sormak istiyorum ama burası doğru yer değil sanırım. kendi içimde bile yalnız değilim, bir ben belki de iki ben var içimde.
dı dı dıt nı nı bu melodi… hatırladım. star wars hayranı olan devrin’in.. star wars’un melodisini mırıldanıyor gene. ha onun lakabı mı? biz ona devrin skywalker diyoruz. yatakları doctor whoile yan yana. beraber uzay maceraları hakkında uzun uzun sohbet ediyorlar her gece.
benim yanımda yatan güzel sesiyle meja.ona bu lakabı ben verdim. karşı yatakta ise suç ve ceza kitabını ezbere bilen, bundan mütevellit emekli raskolnikov lakabı verilen arkadaşım var. yıllardır buradaymış, o yüzden başta sadece raskolnikov olan lakabının önüne sonradan emekli kelimesi eklenmiş.
koğuşun sonundan zippodan çıkan çınn sesi duydum şimdi. neron lakaplı hastamız. ona benzini olmayan bir zippo vermişler, onla oynardı. evleri ateşe vermeyi seviyormuş, o yüzden göndermişler buraya onu. burayı mı yakacaksın? diye sordum; ne sandındedi.
aynı sırada (bkz: meja)’nın yanında , eski bilim insanı marie curie var. hiç konuşmadığı için niye geldi bilmiyoruz.
zaten normal birinin burada işi ne? kimse buraya manyak olmaya karar verdimdiye gelmez sanıyorum. peki örnek vatandaş
iken ben nasıl geldim buraya?
uff… ilaçlardan herhalde, ka-fa 1500. pencere dışında siyah kargavar; hayal mi görüyorum bilemiyorum. kartallar yalnız uçar da kargalar sürüyle gezer. tek başına işi ne burada?
kafam dönmeye başladı. kendisine çarşaflarından kanat yapmış olan sadrazam ikarus’un sol kanadı’ndan bana selam verdiğini gördüm; hemen yanında ivan milinski vardı ; daha detayına giremeyeceğim; gözlerim kapanmaya başladı. kafam biraz kül biraz duman
keşke burası yerine deniz kenarında olsaydım. deniz hayattır ,diyerek noktalıyorum.
devamını gör...
karsu dönmez
(bkz: jest oldu) şarkısına yaptığı coverla şarkının kalite seviyesini arşa çıkartmış şarkıcıdır..
devamını gör...
the red pill
gerçekte hiçbir bilimsel, akademik temeli bulunmamasına rağmen malum ortamlarda, evrimsel sürecin kasıtlı olarak dezenformasyon yoluyla çarpıtılması vasıtasıyla oluşturulan sahte bir birikim üzerine inşa edilen, amacı psikolojik travmalardan faydalanarak insanları manipüle edip terör örgütü gibi taraftar toplamak olan oluşum.
yine bu grubun, psikopatolojik belirtiler gösteren "incel" adında, gerçek anlamda terör örgütü sınıfına alınması gereken bir versiyonu da bulunmaktadır.
not: dezenformasyon yapma konusunda jordan peterson gibi bilim insanı sıfatını hak etmeyen insanların yaptıkları da istisna değildir.
edit: aha entrynin altına damlamış bir sazan. (5 numaralı).
öyle "bal gibi" yazınca hiçbir şey ispatlanmış falan olmuyor :). hakemli dergilerde yayınlanmış bilimsel makaleler lazım o iş için ki alttaki arkadaşın bu kelimeleri gerçekten idrak edebileceğini bile zannetmiyorum.
evrimsel psikolojiyi gerçekten öğrenmek istiyorsanız bizzat bu alanda gayet bilimsel yayın yapan insanlar var, onları takip edebilirsiniz. bunun dışında o, tek haneli iq ile üretilmiş "kanıtlarınızı" bilimsel camiada dile getirip rezil olmayı da deneyebilirsiniz. seçim sizin :)
unuttuğum birkaç nokta:
öncelikle bu konudaki "en elle tutulur" argüman bu hap nanesinin söylediği şeylerin doğrudan gerçek hayatta deneyimlemebilir olduğu... tabi ne hikmetse bu argüman, bilimsel kaynak istenildiğinde ortaya atılıyor. ortaya atıldıktan sonra bilimsel olmadığı ifade edildiğinde ise top evrimsel psikolojiye atılıyor ki o konuda da bilimsel değiller çünkü evrimsel psikolojiyi doğru okumadıkları gibi çarpıtılmış bir evrimsel süreç sunuyorlar. bu da bir kısır döngü yaratıyor. kısacası bir hapçıdan kaynak istediğinizde gösterdiği refleks kendi kuyruğunu kovalamak oluyor. tabi burada batılı muhafazakar akademisyenlerin tartışmalı argümanlarının kaynak olarak gösterilmesini haricî tutuyorum zira o başka bir tartışma konusu.
şimdi gerçek hayat ve deneyimlere geri dönelim. bu sunulan en güçlü argüman demiştik. buradaki esas sıkıntı gerçek hayatta edinilen deneyimlerin kişisel algı ve görüşlerden doğrudan ve oldukça güçlü bir biçimde etkileniyor oluşu ve tabii ki küçük bir incelemeyle bu argümanı ortaya atan ve benzer deneyimleri olduğunu iddia eden erkeklerin benzer süreçlerden geçerek bu noktaya geldikleri sonucuna varılacaktır. zira ne kadar ilişki yaşamış olursa olsun veyahut yaşamasın, benzer düşünce kalıplarına sahip insanlar bunlar.
benzerlik derken kast ettiğim muhafazakarlık değil zira doğma büyüme seküler görünümlü insanların arasından da hapçılar çıkıyor. buradaki ayrıntı; hangi dünya görüşünden veya kesimden olursa olsun kadınlar söz konusu olduğunda erkeklerin oldukça benzer ve tutucu algı ve düşüncelere sahip olabilmesi.
yine bu grubun, psikopatolojik belirtiler gösteren "incel" adında, gerçek anlamda terör örgütü sınıfına alınması gereken bir versiyonu da bulunmaktadır.
not: dezenformasyon yapma konusunda jordan peterson gibi bilim insanı sıfatını hak etmeyen insanların yaptıkları da istisna değildir.
edit: aha entrynin altına damlamış bir sazan. (5 numaralı).
öyle "bal gibi" yazınca hiçbir şey ispatlanmış falan olmuyor :). hakemli dergilerde yayınlanmış bilimsel makaleler lazım o iş için ki alttaki arkadaşın bu kelimeleri gerçekten idrak edebileceğini bile zannetmiyorum.
evrimsel psikolojiyi gerçekten öğrenmek istiyorsanız bizzat bu alanda gayet bilimsel yayın yapan insanlar var, onları takip edebilirsiniz. bunun dışında o, tek haneli iq ile üretilmiş "kanıtlarınızı" bilimsel camiada dile getirip rezil olmayı da deneyebilirsiniz. seçim sizin :)
unuttuğum birkaç nokta:
öncelikle bu konudaki "en elle tutulur" argüman bu hap nanesinin söylediği şeylerin doğrudan gerçek hayatta deneyimlemebilir olduğu... tabi ne hikmetse bu argüman, bilimsel kaynak istenildiğinde ortaya atılıyor. ortaya atıldıktan sonra bilimsel olmadığı ifade edildiğinde ise top evrimsel psikolojiye atılıyor ki o konuda da bilimsel değiller çünkü evrimsel psikolojiyi doğru okumadıkları gibi çarpıtılmış bir evrimsel süreç sunuyorlar. bu da bir kısır döngü yaratıyor. kısacası bir hapçıdan kaynak istediğinizde gösterdiği refleks kendi kuyruğunu kovalamak oluyor. tabi burada batılı muhafazakar akademisyenlerin tartışmalı argümanlarının kaynak olarak gösterilmesini haricî tutuyorum zira o başka bir tartışma konusu.
şimdi gerçek hayat ve deneyimlere geri dönelim. bu sunulan en güçlü argüman demiştik. buradaki esas sıkıntı gerçek hayatta edinilen deneyimlerin kişisel algı ve görüşlerden doğrudan ve oldukça güçlü bir biçimde etkileniyor oluşu ve tabii ki küçük bir incelemeyle bu argümanı ortaya atan ve benzer deneyimleri olduğunu iddia eden erkeklerin benzer süreçlerden geçerek bu noktaya geldikleri sonucuna varılacaktır. zira ne kadar ilişki yaşamış olursa olsun veyahut yaşamasın, benzer düşünce kalıplarına sahip insanlar bunlar.
benzerlik derken kast ettiğim muhafazakarlık değil zira doğma büyüme seküler görünümlü insanların arasından da hapçılar çıkıyor. buradaki ayrıntı; hangi dünya görüşünden veya kesimden olursa olsun kadınlar söz konusu olduğunda erkeklerin oldukça benzer ve tutucu algı ve düşüncelere sahip olabilmesi.
devamını gör...
normal sözlük hikayesi
kapıdaki jennifer lopez'di. kıskançlığıyla bilinen benjamin arkasını dönüp, içerideki eylüling'e ''jennifer lopez mıçımı yesindir'' dedi ve jennifer bu söze alındı.
devamını gör...
kabak tadı veren yalanlar
5 dakikaya geliyorum yalanıdır.
biz üç dakikada gelince kızıyorsunuz ama ayıptır ayıp.
biz üç dakikada gelince kızıyorsunuz ama ayıptır ayıp.
devamını gör...
kendi içimizden birilerini konuk alalım
aramızda her meslekten karakterler mevcut. bundan mütevellit her hafta aramızdan birilerine kendi alanları hakkında sorular sorup o mesleği okuyan ya da merak edilen sorulara cevap vermiş olunur.
öneriyi sizlere arz ediyorum.
öneriyi sizlere arz ediyorum.
devamını gör...
nickaltı savaşları
geçinemeyen birkaç yazarın özelden kavga etmek yerine birbirlerini engelleyip ulu orta kavga ettikleri kavgalardır. bizi ilgilendirmeyen durumlara bizi maruz bırakmayın dedirtir.
devamını gör...
teoman duralı
kendisinden ders almıştım: "filozoflar merakiyyûn tarikatındandırlar" derdi. allah rahmet eylesin.
devamını gör...
fransız mutfağı
mutfağa olan akımları, yaklaşımları, teknikleri ve bol yıldızlı şefleriyle mutfağın sanata dönüştüğü bir kültür. ekler, krem karamel, elmalı tart, profiterol, sufle, makaron gibi her ülkede yapılan tatlılar fransız mutfağından gelmedir.
devamını gör...
elminster the wise
büyük bir keyifle takip ettiğim, son derece kibar, ince düşünceli, yazdıklarıyla bilgi birikimini, duygu yoğunluğunu hissettiren değerli insan... iyi ki var, iyi ki yazıyor sözlükte...
devamını gör...
şamar oğlanı
1. monarşilerde şehzadeler bir hata işlediklerinde onların yerine dayak yiyen erkek çocuğu.
2. herkesin azarladığı ve hıncını aldığı, sürekli suçlu bulunan ve tüm bunlar karşısında 'gıkının çıkmadığı' kimse.
2. herkesin azarladığı ve hıncını aldığı, sürekli suçlu bulunan ve tüm bunlar karşısında 'gıkının çıkmadığı' kimse.
devamını gör...


