kara cisim ışıması
kara cisim ya da siyah cisim olarak anılan ve üzerine düşen ışığı yansıtmayan teorik cismin, üzerine düşen tüm elektromanyetik dalgaları mükemmel bir şekilde soğurması ve sonra da elektromanyetik bir radyasyon şeklinde yayması olarak tanımlanabilecek ışınım.
***
bir cisim mutlak sıfır dediğimiz sıcaklığın üzerinde bir sıcaklığa sahipse, ışıma yapar, yani belirli bir miktarda enerji yayar. sıcak olan cisimler, daha soğuk olanlara kıyasla daha fazla enerji yayarlar. mesela normalde bir parça demirin sessiz sakin durduğunu görürüz ama ısıtılmaya ve akkor hale gelmeye başlayan demir, kırmızı, turuncu gibi renklerde parlamaya başlar. yani sıcaklık, cisimden yayılan enerjinin dalga boyunu belirler.
gün içerisinde çok çeşitli kaynaklardan elektromanyetik dalgalara maruz kalıyoruz hepimiz. bu dalgaların bir kısmını vücudumuz emip geri yayarken bir kısmını da yansıtıyor. bu, tüm cisimler için geçerli. eğer dengedeki bir cisimden bahsediyorsak, radyasyonun emilme hızıyla yayılma hızı aynı olmalı demektir. eğer elimizde mükemmel bir cisim varsa, bu cisim üzerine düşen tüm radyasyonu fire vermeksizin emecektir ve yansıtmayacaktır. gerçek hayatta karşılaşmadığımız bu teorik cisme kara cisim diyoruz.
--- edit ---
konuyla bağlantılı olarak şunu ekleyeyim: pirometreler, cismin yaydığı ışınımı ve dolayısıyla sıcaklığını ölçmek için kullanılır. cisme doğrudan temas etmezler. cismin yaydığı radyasyonu ufak bir düzenek aracılığıyla bir yere odaklayıp, bunun sonucunda bir elektrik enerjisi üretilmesini ve bunun da sıcaklığa dönüştürülmesini sağlarlar. yani çalışma prensibi, buradaki konuyla yakından ilgilidir.
hatırlatma için sevgili head'e teşekkür ediyorum.
***
bir kara cismin ışıması, birkaç yasa ile ifade edilir:
- planck yasası (herhangi bir kara cismin ışınımını genel olarak tanımlar)
- wien kayma yasası (ışınım frekansı ya da dalga boyu ile mutlak sıcaklık arasında ilişki kurar)
- stefan - boltzmann yasası (ışınımda yayılan enerjiyle mutlak sıcaklık arasındaki ilişkiyi gösterir)
rayleigh - jeans yasası daha önce bu ışımayı açıklamaya çalışsa da yasa ile gözlemler birbirine uymamıştır.
(bkz: morötesi felaket)
kara cisim ışınımının, dalga boyuna karşı radyasyon yoğunluğunu bir grafiğe döktüğünüzde, karşınıza şöyle bir görüntü çıkar:

görselin kaynağı
grafikte ışınımın sıcaklığa ilişkin değerlere bağlılığını da rahatlıkla görebilirsiniz.
***
her ne kadar doğada kara cisim diye bir şey doğrudan gözlenmese de, astronomide yıldızlar birer kara cisim gibi değerlendirilir. zira yaptıkları ışınımın grafiği, tıpkı yukarıda verdiğim grafik gibidir. yine astronomide kozmik mikrodalga arka plan ışınımı dediğimiz radyasyon da yukarıdaki gibi, planck eğrisine uyumlu bir grafik verir.
ayrıca dünya üzerinde kara cisim denen şeye en yakın madde için (bkz: vantablack)
***
bir cisim mutlak sıfır dediğimiz sıcaklığın üzerinde bir sıcaklığa sahipse, ışıma yapar, yani belirli bir miktarda enerji yayar. sıcak olan cisimler, daha soğuk olanlara kıyasla daha fazla enerji yayarlar. mesela normalde bir parça demirin sessiz sakin durduğunu görürüz ama ısıtılmaya ve akkor hale gelmeye başlayan demir, kırmızı, turuncu gibi renklerde parlamaya başlar. yani sıcaklık, cisimden yayılan enerjinin dalga boyunu belirler.
gün içerisinde çok çeşitli kaynaklardan elektromanyetik dalgalara maruz kalıyoruz hepimiz. bu dalgaların bir kısmını vücudumuz emip geri yayarken bir kısmını da yansıtıyor. bu, tüm cisimler için geçerli. eğer dengedeki bir cisimden bahsediyorsak, radyasyonun emilme hızıyla yayılma hızı aynı olmalı demektir. eğer elimizde mükemmel bir cisim varsa, bu cisim üzerine düşen tüm radyasyonu fire vermeksizin emecektir ve yansıtmayacaktır. gerçek hayatta karşılaşmadığımız bu teorik cisme kara cisim diyoruz.
--- edit ---
konuyla bağlantılı olarak şunu ekleyeyim: pirometreler, cismin yaydığı ışınımı ve dolayısıyla sıcaklığını ölçmek için kullanılır. cisme doğrudan temas etmezler. cismin yaydığı radyasyonu ufak bir düzenek aracılığıyla bir yere odaklayıp, bunun sonucunda bir elektrik enerjisi üretilmesini ve bunun da sıcaklığa dönüştürülmesini sağlarlar. yani çalışma prensibi, buradaki konuyla yakından ilgilidir.
hatırlatma için sevgili head'e teşekkür ediyorum.
***
bir kara cismin ışıması, birkaç yasa ile ifade edilir:
- planck yasası (herhangi bir kara cismin ışınımını genel olarak tanımlar)
- wien kayma yasası (ışınım frekansı ya da dalga boyu ile mutlak sıcaklık arasında ilişki kurar)
- stefan - boltzmann yasası (ışınımda yayılan enerjiyle mutlak sıcaklık arasındaki ilişkiyi gösterir)
rayleigh - jeans yasası daha önce bu ışımayı açıklamaya çalışsa da yasa ile gözlemler birbirine uymamıştır.
(bkz: morötesi felaket)
kara cisim ışınımının, dalga boyuna karşı radyasyon yoğunluğunu bir grafiğe döktüğünüzde, karşınıza şöyle bir görüntü çıkar:

görselin kaynağı
grafikte ışınımın sıcaklığa ilişkin değerlere bağlılığını da rahatlıkla görebilirsiniz.
***
her ne kadar doğada kara cisim diye bir şey doğrudan gözlenmese de, astronomide yıldızlar birer kara cisim gibi değerlendirilir. zira yaptıkları ışınımın grafiği, tıpkı yukarıda verdiğim grafik gibidir. yine astronomide kozmik mikrodalga arka plan ışınımı dediğimiz radyasyon da yukarıdaki gibi, planck eğrisine uyumlu bir grafik verir.
ayrıca dünya üzerinde kara cisim denen şeye en yakın madde için (bkz: vantablack)
devamını gör...
intihar girişiminde bulunan kişiye öğüt veren embesiller
psikoloji öğrencisiyim ve katılıyorum*, böyle hassas konularda niyet iyi de olsa söz konusu kişiye faydadan çok zarar getirmek çok olasıdır. bunu bilmek için bölümünü okumaya ya da uzmanı olmaya da gerek yok, bilinçli olmaya gerek var. burda duyar kasacak kişiler olacak ama tavsiyem, insanlara* nasıl yaklaşılacağını/yaklaşılmayacağını öğrenmeleridir.
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın, günaydın, günaydın...
günaydın demiş miydim?
açıkçası eski bayramlardan dem vurduk vurduk vurmasına ama bayramın artık benim için her manada içi boş.
gerek inanç olsun gerek o eski heyecan olmayışı gerekse geride bıraktıklarımızın hasretini en çok bu zamanlarda duyuyor olmamız.
bilinçaltı bir beklentiye sokuyor yahu bizi o eski kalabalık aileyle geçirilen güzel günler geliyor işte hatıra...
geçen sene bazı sosyal medya zımbırtılarından şu bayram mesajını paylaşmışım.
şimdi eski bayramlar gelir hatıra!
kimsenin bilmediği, senin en derinlerinde yaşadığın...
mutlu, umutlu çocuklar...
en güvendikleri en sevdikleri en sevildikleri yerde; baba ocağında, ana kucağında...
giymişler bayramlıklarını, kurulmuşlar bayram sofrasına... şimdi onların keyfine diyecek yok...
şimdi onlardan şen, oradan daha huzurlu başka bir yer yok...
bir yerlerde yeniden aynı umut ve huzurla buluşmak umuduyla... iyi bayramlar...
şu fotolarıda eklemişim.


anneciğim ve babacığımla sene bilmem kaçta bir bayram sabahı.
eğer üç, dört yaşlarındaysam ben orada var bir otuz yılı.
yahu demir yatağın köşesinden sarkan örtü bile ayrı bir huzur veriyor şimdi bakınca.
çocukların anlamsız mutluluğu, bayramları iple çekerdik yahu o zamanlar.
bir kere kıyafet alınırdı. oo efsaneydi en güzel en cicikli kıyafetleri alırlardı. bir kaç gece önceden başlardım geceleri yatağımın ucunda onlara bakarak hayaller kurarak uyumaya... bayram şangır şungur beraber yapılan kahvaltılar, gülmeler, eğlenmeler... sonra akraba ziyaretleri...
yav çocuk değilsinde nesin işte keyif aldığın şeye bak. akraba ziyareti hahah evlerden ırak.
babamın dayısına giderdik güzel bir muhitte otururdu istanbulda. evler tek katlı, ağaçlı bahçeler içinde.
ne zaman oraya gitsek hem bize poşet poşet çikolatalar verirdi hem de harçlık.
parayı gözümüz hiç görmezdi zaten kapıdan çıkar çıkmaz canım anam alırdı elimizden.
şimdiki çocuklar çikolata verince burun kıvırıyor. hoş haklılar şimdi çikolataların bile tadı yok.
inananlara iyi bayramlar eder inanmayanlara hadi gidin az biraz daha uyuyun derim.
ben ev kalabalık malum uyuyamadım. yıllar sonra en kalabalık bayramım olacak nasıl mutluyum anlatamam? ühüü hüühh neysem azcuk idare edeceğiz tek yaşama alışmış insanın cehennemi bu kalabalık anlar.
günaydın günaydın gü-nay-dınnnnnnn...
günaydın demiş miydim?
açıkçası eski bayramlardan dem vurduk vurduk vurmasına ama bayramın artık benim için her manada içi boş.
gerek inanç olsun gerek o eski heyecan olmayışı gerekse geride bıraktıklarımızın hasretini en çok bu zamanlarda duyuyor olmamız.
bilinçaltı bir beklentiye sokuyor yahu bizi o eski kalabalık aileyle geçirilen güzel günler geliyor işte hatıra...
geçen sene bazı sosyal medya zımbırtılarından şu bayram mesajını paylaşmışım.
şimdi eski bayramlar gelir hatıra!
kimsenin bilmediği, senin en derinlerinde yaşadığın...
mutlu, umutlu çocuklar...
en güvendikleri en sevdikleri en sevildikleri yerde; baba ocağında, ana kucağında...
giymişler bayramlıklarını, kurulmuşlar bayram sofrasına... şimdi onların keyfine diyecek yok...
şimdi onlardan şen, oradan daha huzurlu başka bir yer yok...
bir yerlerde yeniden aynı umut ve huzurla buluşmak umuduyla... iyi bayramlar...
şu fotolarıda eklemişim.


anneciğim ve babacığımla sene bilmem kaçta bir bayram sabahı.
eğer üç, dört yaşlarındaysam ben orada var bir otuz yılı.
yahu demir yatağın köşesinden sarkan örtü bile ayrı bir huzur veriyor şimdi bakınca.
çocukların anlamsız mutluluğu, bayramları iple çekerdik yahu o zamanlar.
bir kere kıyafet alınırdı. oo efsaneydi en güzel en cicikli kıyafetleri alırlardı. bir kaç gece önceden başlardım geceleri yatağımın ucunda onlara bakarak hayaller kurarak uyumaya... bayram şangır şungur beraber yapılan kahvaltılar, gülmeler, eğlenmeler... sonra akraba ziyaretleri...
yav çocuk değilsinde nesin işte keyif aldığın şeye bak. akraba ziyareti hahah evlerden ırak.
babamın dayısına giderdik güzel bir muhitte otururdu istanbulda. evler tek katlı, ağaçlı bahçeler içinde.
ne zaman oraya gitsek hem bize poşet poşet çikolatalar verirdi hem de harçlık.
parayı gözümüz hiç görmezdi zaten kapıdan çıkar çıkmaz canım anam alırdı elimizden.
şimdiki çocuklar çikolata verince burun kıvırıyor. hoş haklılar şimdi çikolataların bile tadı yok.
inananlara iyi bayramlar eder inanmayanlara hadi gidin az biraz daha uyuyun derim.
ben ev kalabalık malum uyuyamadım. yıllar sonra en kalabalık bayramım olacak nasıl mutluyum anlatamam? ühüü hüühh neysem azcuk idare edeceğiz tek yaşama alışmış insanın cehennemi bu kalabalık anlar.
günaydın günaydın gü-nay-dınnnnnnn...
devamını gör...
yarın öleceğini bilsen bugün ne yapardın sorunsalı
kesin olarak yarın ölecek olacağımı bilseydim, bugün ölebileceğim ama yarın öleceğimi bildiğim için beni öldüremeyecek ne varsa deneyimlerdim.
devamını gör...
körlük
toplumsal bir biçimde körleşmeyi vurucu bir şekilde anlatan jose saramago romanı. körlük okumaya başladığınız ilk andan itibaren korku ağıyla zihnimizi örmeye başlıyor. okuyucusuna kör olma korkusu düşüncesini okuma boyunca derinden hissettiriyor. saramago kitapta fizyolojik körlükten ziyade toplumsal körlüğe dikkat çekiyor. kitapta yer ve zaman konusunda bir belirsizlik mevcut. trafik ışıklarında aniden kör olan bir karakterle yolculuk başlıyor. sonrasında şu anda yaşadığımız pandemi dönemini anımsatan bir biçimde körlük yavaş yavaş yayılıyor. bunun sonucunda karantina dönemi başlıyor. akıl hastanesinde karantina altına alınan körler arasında çekişmeler, hayatta kalma mücadelesi saramago'nun etkileyici üslubuyla çarpıcı bir gerçeklikle okuyucuya aktarılıyor. okuduktan sonra uzun süre etkisinde kalınan kitaplardandır.
devamını gör...
çoluğunun çocuğunun rızkını kafa store'da yiyen yazar
ders çalışmayıp buralarda takıldığım için benimdir bu, özür dilerim evlatlarım.
devamını gör...
you
3. sezonu 2. sezona göre daha çok sevdiğim bir netflix dizisi.
2. sezon 1. sezonun tekrarı gibiydi. nasıl 1. sezonda bir kıza aşık olup, ilişkileri için tehdit oluşturabilecek kişileri planlı ve programlı öldürdüyse, ikinci sezonda da konu aynıydı. fakat 3. sezonda iki pisikopat karakterin evliliklerinin nasıl olabileceğini gördük. gördük ki, bir ipte iki cambaz oynamazmış.
joe öyle her önüne geleni öldürmez, öldürürse de cesedin yok edilmesi sürecini mantıklı! bir şekilde planlardı ama love önünü sonunu düşünmeden anlık tehdit gördüğü herkesi pata küte öldürüyor. bu konuda sinir oldum. bencil bir karakter. karakterdi. öldürüyor ve gerisinin joe'nin halletmesini bekliyor. o halletmese love hiçbirini bu kadar kusursuz yok edemez bence. çünkü diğer cinayetlerden ailesinin gücünden faydalanarak yırtmış.
joe tabii ki yine akıllanmadı. takıldı yine birisinin peşine. bu kişinin diğerleri gibi travmasından kaynaklı değil, normal standartlarda aşık olduğunu sanıyor ama joe'yi biraz tanıdıysak, onunla da mutlu son yaşayamaz.
bu arada dizide en güzel ayrıntı, bebekleri henry'di. o ne tatlı bir bebekk. sanırım 4. sezonda joe'yle illa bir araya gelecekler diye umuyorum.
2. sezon 1. sezonun tekrarı gibiydi. nasıl 1. sezonda bir kıza aşık olup, ilişkileri için tehdit oluşturabilecek kişileri planlı ve programlı öldürdüyse, ikinci sezonda da konu aynıydı. fakat 3. sezonda iki pisikopat karakterin evliliklerinin nasıl olabileceğini gördük. gördük ki, bir ipte iki cambaz oynamazmış.
joe öyle her önüne geleni öldürmez, öldürürse de cesedin yok edilmesi sürecini mantıklı! bir şekilde planlardı ama love önünü sonunu düşünmeden anlık tehdit gördüğü herkesi pata küte öldürüyor. bu konuda sinir oldum. bencil bir karakter. karakterdi. öldürüyor ve gerisinin joe'nin halletmesini bekliyor. o halletmese love hiçbirini bu kadar kusursuz yok edemez bence. çünkü diğer cinayetlerden ailesinin gücünden faydalanarak yırtmış.
joe tabii ki yine akıllanmadı. takıldı yine birisinin peşine. bu kişinin diğerleri gibi travmasından kaynaklı değil, normal standartlarda aşık olduğunu sanıyor ama joe'yi biraz tanıdıysak, onunla da mutlu son yaşayamaz.
bu arada dizide en güzel ayrıntı, bebekleri henry'di. o ne tatlı bir bebekk. sanırım 4. sezonda joe'yle illa bir araya gelecekler diye umuyorum.
devamını gör...
ortaokullarda seçmeli satranç dersinin okutulmasına karar verilmesi
seçmeli astronomi dersinde fizik işlendiğini, seçmeli sanat tarihi dersinde hocanın serbest bıraktığını gören bu gözler için çok da şaşırtıcı gelmeyen karardır.
devamını gör...
jean baptiste monnoyer
jean baptiste monnoyer,12 ocak 1636 - 20 şubat 1699 tarihleri arasında yaşamış fransız-flaman bir ressamdı. gobelins manufactory ve beauvais manufactory gibi kanaviçe (dokuma, duvar halısı vb.) fabrikalarında eserler üreten sanatçı, beauvais manufactory'de çin imparatoru için eserler üreten üç sanatçıdan biriydi. ev süslemelerinin yanında natürmort eserler de üretti. çiçekli natürmort resimleri çağdaşlarının (botanik illüstratörlerin) bilimsel yaklaşımlarını değil; süslü, stilistik sanatsal yaklaşımları içeriyordu. sanatın yayılması ve popülerleşmesi için eserlerini desen kitapları şeklinde dekoratif amaçlı yayınlıyordu. bu tarz halılar, dokumlara ve nakkaşlar bir dönem fransa'sında hala belirgindi.
hôtel lambert, château de meudon gibi binaların duvar süslemelerinde, dekorlarında çalışan baptiste, ''académie royale de peinture et de sculpture'' denen resim ve heykel akademisine de alınmıştı. duvar süslemeleri sırasında rené-antoine houasse ve hyacinthe rigaud gibi sanatçılar ile işbirliği halinde olan baptiste farklı şatolarda, kalelerde işe alınmıştı. eserlerin insanlar ile buluşturulduğu ünlü paris salonunda 1673 yılında eserleri sergilendi. ingiltere'ye giden sanatçı burada da çalışmalarına devam etti. montagu house'un süslemelelerinde çalıştı. 1699 yılında londra'da hayatını kaybetti. 18. yüzyılda eserleri popülerdi ve yaşadığı dönemde de üretken bir sanatçıydı. eserlerinin çoğu koleksiyonlara alınıyordu ve ünü, müşterileri çok fazlaydı.
jean baptiste monnoyer'in oğullarından biri olan antoine monnoyer de 1670 – 1747 yılları arasında yaşamış bir ressamdı. andien de clermont'un öğretmeniydi ve genç baptiste olarak anılırdı.
kaynakça ve daha fazlası: getty,edu, museothyssen.org, wikipedia, doaks.org,
hôtel lambert, château de meudon gibi binaların duvar süslemelerinde, dekorlarında çalışan baptiste, ''académie royale de peinture et de sculpture'' denen resim ve heykel akademisine de alınmıştı. duvar süslemeleri sırasında rené-antoine houasse ve hyacinthe rigaud gibi sanatçılar ile işbirliği halinde olan baptiste farklı şatolarda, kalelerde işe alınmıştı. eserlerin insanlar ile buluşturulduğu ünlü paris salonunda 1673 yılında eserleri sergilendi. ingiltere'ye giden sanatçı burada da çalışmalarına devam etti. montagu house'un süslemelelerinde çalıştı. 1699 yılında londra'da hayatını kaybetti. 18. yüzyılda eserleri popülerdi ve yaşadığı dönemde de üretken bir sanatçıydı. eserlerinin çoğu koleksiyonlara alınıyordu ve ünü, müşterileri çok fazlaydı.
jean baptiste monnoyer'in oğullarından biri olan antoine monnoyer de 1670 – 1747 yılları arasında yaşamış bir ressamdı. andien de clermont'un öğretmeniydi ve genç baptiste olarak anılırdı.
kaynakça ve daha fazlası: getty,edu, museothyssen.org, wikipedia, doaks.org,
devamını gör...
11 eylül 2021 önemli sözlük duyurusu
açıkçası ben de burada isim için yazmıyorum, aksine arada sırada ekşi sözlük gibi "olm kafa sözlük ismi ne kötü sözlük ismi la hehehehe" diye güldüğüm de oluyor, ben buradaki insanları, trolünden en ciddi insanına kadar sevdiğim için buradayım, bırakıp gitmek olur mu, olur mu öyle şey hiç? ailem gibi burası yani...
ek olarak, sevgili yoldaş, çok ama çok geçmiş olsun. gerçekten bu duruma çok üzüldüm, davalar, şunlar, bunlar... insanı çok strese sokup içten içe bitiren kısımlar, umarım en yakın zamanda bu kısmı geride bırakabiliriz.
hani şebelap sözlük de olsa, beleşül sözlük de olsa buradayız...
ek olarak, sevgili yoldaş, çok ama çok geçmiş olsun. gerçekten bu duruma çok üzüldüm, davalar, şunlar, bunlar... insanı çok strese sokup içten içe bitiren kısımlar, umarım en yakın zamanda bu kısmı geride bırakabiliriz.
hani şebelap sözlük de olsa, beleşül sözlük de olsa buradayız...
devamını gör...
insanı tüketen şeyler
çok düşünmek, çok ve boş konuşan insanlar, stres, depresyon. hepsi de ayrı bela.
devamını gör...
fakirlerin ufak şımarıklıkları
düz pide yerine yumurtalı pide almak.
devamını gör...
türkiye'de islamın çok yanlış yaşanılması
islama inananların islamın içini boşaltmalarından kaynaklı.
devamını gör...
7 notayla kaç ayrı beste yapılabilir ki sorusu
aklın durur kanka. öyle baya.
devamını gör...
babaların garip huyları
baba gözün kapalıyken nasıl tv izliyorsun diyorum 'ben sesleri kafamda canlandırıyorum aynı izlemiş gibi oluyo' diyor
devamını gör...
gözün yapısı
ilk yapısal noktada kirpiksi cisim ile başlayabiliriz.
bu kaslar merceği çekerek ışığa odaklanmasına yardım eder.
aynı zamanda sayfam sıvı üretimi sağlar.
göz rengine hayran hayran baktığımız kısım iris dır.
gözbebeğinin büyüklüğünü kontrol eden kaslara sahiptir.
gözümüzün siyah karadeliği de diyebileceğimiz göz bebeği
iris de ki ışığın göze girmesini sağlar.
gözbebeği ayrıca duygulara da karşılık verir.
korku anında dikkate değer şekilde küçülür mutluluk anında ise açılır.
gözün saydam kısmını oluşturan kornea
ışık ışınlarını kırar.
ve ışınların keskin bir görüntü olarak retinaya ulaşmasını sağlar.
gözün ön kısmını dolduran saydam sıvı
besin yönünden oldukça zengindir.
gözün ön kısmına verilen ad olan konjonktiva dış tabaka kornea ile göz akını ki adına sklera deriz koruma sağlayarak
hasar durumunda kendini hızlıca onarır.
uzun lif hücresi mercek,
ışığı retinaya tam odaklanması için ufak kaslar yani kirpiksi cisim tarafından çekilerek incelir yada kalınlaşır.
mercekler yaş ilerledikçe kalınlaşır ve iyi odaklanamaz.
mercek bulanmaya başladığında ise katarakt dediğimiz göz kusuru meydana gelebilir.
göz yuvasının ciddi bir kısmını opak beyaz renk oluşturur göz akı olarak adlandırdığımız skelera
kemik yuvası içinde kaslar sayesinde hereket etmesine olanak tanır.
makula retinanın detaylı görüşten sorumlu olan kısmı dır.
gözün en duyarlı noktasıda denilebilir.
her gözde bulunan optik alanda sinirler kiyazma da birleşir ve sinyalleri retinadan beyin arka kısmın da bulunan görme korteksine taşır.
ve tüm bu fizyolojik yapı,
gezegende ki tüm türler içinde en karmaşık ışık algılama sistemini meydana getirir.
ancak fizyolojik sistem bir yana,
dünya üzerinde ki en sağlıklı göze sahip olmak,
gözlerin içinin gülümsemesi ile mümkün olandır.
sağlıklı ve bol tebessümlü gözler..
bu kaslar merceği çekerek ışığa odaklanmasına yardım eder.
aynı zamanda sayfam sıvı üretimi sağlar.
göz rengine hayran hayran baktığımız kısım iris dır.
gözbebeğinin büyüklüğünü kontrol eden kaslara sahiptir.
gözümüzün siyah karadeliği de diyebileceğimiz göz bebeği
iris de ki ışığın göze girmesini sağlar.
gözbebeği ayrıca duygulara da karşılık verir.
korku anında dikkate değer şekilde küçülür mutluluk anında ise açılır.
gözün saydam kısmını oluşturan kornea
ışık ışınlarını kırar.
ve ışınların keskin bir görüntü olarak retinaya ulaşmasını sağlar.
gözün ön kısmını dolduran saydam sıvı
besin yönünden oldukça zengindir.
gözün ön kısmına verilen ad olan konjonktiva dış tabaka kornea ile göz akını ki adına sklera deriz koruma sağlayarak
hasar durumunda kendini hızlıca onarır.
uzun lif hücresi mercek,
ışığı retinaya tam odaklanması için ufak kaslar yani kirpiksi cisim tarafından çekilerek incelir yada kalınlaşır.
mercekler yaş ilerledikçe kalınlaşır ve iyi odaklanamaz.
mercek bulanmaya başladığında ise katarakt dediğimiz göz kusuru meydana gelebilir.
göz yuvasının ciddi bir kısmını opak beyaz renk oluşturur göz akı olarak adlandırdığımız skelera
kemik yuvası içinde kaslar sayesinde hereket etmesine olanak tanır.
makula retinanın detaylı görüşten sorumlu olan kısmı dır.
gözün en duyarlı noktasıda denilebilir.
her gözde bulunan optik alanda sinirler kiyazma da birleşir ve sinyalleri retinadan beyin arka kısmın da bulunan görme korteksine taşır.
ve tüm bu fizyolojik yapı,
gezegende ki tüm türler içinde en karmaşık ışık algılama sistemini meydana getirir.
ancak fizyolojik sistem bir yana,
dünya üzerinde ki en sağlıklı göze sahip olmak,
gözlerin içinin gülümsemesi ile mümkün olandır.
sağlıklı ve bol tebessümlü gözler..
devamını gör...
normal sözlük kelimelik turnuvası
güzel etkinlik ben de varım.
devamını gör...
doğru söylüyor dedirten şarkı sözleri
her gün bir şey daha biter, giderek acı vermez biten şeyler.
sertab erener
sertab erener
devamını gör...
anın fotoğrafı

sonra dedim ki "söz ver kendine"
denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin
sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin
uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin
korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin
öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım
öyle çok değerliymiş ki zaman
hep acele etmem bundan,
anladım...*
devamını gör...