hozier 'in şarkısı.benim için tam bir başyapıt.
devamını gör...

buluta yükü sorulmazmış...
devamını gör...

ülkemizde batı anadolu'da edremit körfezi üzerinde bulunan doğa harikası kaz dağları'nın mitolojik dönemlerdeki ismi.
devamını gör...

siyasetçi, mühendis, akademisyen ve türkiye cumhuriyeti 23. başbakanı. istanbul erkek lisesi mezunu, okul birincisi. itü makine mühendisliği mezunu. lise birinciliği sebebiyle o dönem üniversiteye sınavsız giriş hakkı olmasına rağmen sınava girmeyi tercih ettiği belirtilir. özal ve demirel itü’den dönem arkadaşlarıdır. doktorasını almanya’da yapmış, 27 yaşındayken itü'de doçent olmuştur. 1964’te ise profesör olmuştur. siyasi hayatına bakıldığında kurduğu partiler hep aynı “bahane” ile kapatılmıştır. türk siyasi tarihinin en büyük dayatmaları ve kara lekelerinden ikisini yaşayanlardan biri erbakan’dır.

1-28 şubat post-modern darbesi

2-genel başkanı olduğu refah partisi’nin 1995 yılı genel seçiminden %21.4 oranı ile birinci parti çıkmasına rağmen diğer siyasi partilerin hiçbirinin koalisyona yanaşmaması (!!) sebebiyle hükümet kurma hakkının kendisinden alınıp %19.65 oy oranıyla ikinci parti olan anap’a verilmesidir ve onun da %19.18 oy oranıyla üçüncü parti olan doğru yol partisi ile koalisyon kurmasıdır. kurulan bu koalisyon kısa süreli aşk ilişkisi gibi sona erince bu kez doğru yol ve refah partisi bir koalisyona girmiştir. erbakan bu koalisyon hükümetinde 1 yıl başbakan olarak görev yapmıştır. bu 1 yıllık süreçte ülkenin ekonomik kalkınmasının nasıl olduğunu, (örn: türkiye ekonomisinde %7,5 oranında büyüme) ne kadar büyük bir kalkınma yaşandığını dönemin kaynaklarından öğrenmek mümkün. ama yetmedi. birileri yine o meşhur “bahaneyi” kullanmak için start bayrağını salladı. erbakan istifaya zorlandı ve başbakanlık görevini koalisyon ortağı tansu çiller'e devretmek için dönemin cumhurbaşkanı süleyman demirel'e istifasını sundu. tiyatronun ikinci perdesi burada başladı. demirel yeni hükümet kurma görevini nedense hali hazırda zaten hükümet ortağı olan doğru yol partisi genel başkanı tansu çiller'e değil, anap genel başkanı mesut yılmaz'a verdi. yılmaz’ın vekil sayısı hükümet kurmaya yetmediği için bu sefer ülkenin başına zaten bela olan koalisyon hükümetine iki değil üç parti ile devam edilmek üzere anap, dsp ve dtp ile (dyp’den ayrılanlar tarafından kurulan parti) hükümet kuruldu. sonrasında 28 şubat süreci başlamıştır.

halk hangi demokratik (!) düzlemde temsil edilmiş, demokrasi nasıl işlememiş, askeri vesayet nasıl tıkır tıkır çalışıp sivil irade yok sayılmış, anti militaristler nasıl gıkını çıkarmamış... işte 90’lı yıllar bu konuda tam bir utanç harikası!
devamını gör...

pandemi bitince bir sardunya's zirvesi yapılsa diye düşünülen ve bu yüzden +1 ile katkıda bulunulan veritabanıdır.
devamını gör...

günün aydın olsun dertli adam.
şu an şu dakka çayına ortak olmayı seni dinlemeyi o kadar isterdim ki.
işi gücü bırakıp izmir'e koşasım var.
en şifalısından çorba da yaparım merak etme.
ama bize de biraz acı, bizdeki de kalp.*
hadi iyi bak kendine ve o güzel kalbine.
devamını gör...

babamın başaramadığı eylemdir.
her ne kadar önünden ekmekleri toplasam da bir anlık boşluğumda bi bakıyorum elinde ekmek...
sonra da diyor ki ben neden kilo alıyorum.
devamını gör...

nazım hikmet'in yazdığı yaşamaya dair şiirinin ilk üç dizesini bırakıyorum şuraya.

yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.

yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.

1947
devamını gör...

karaktersiz olanın çıkarı olunca kıvırtarak gelir de, çıkarı söz konusu değilse selamsız gider.
devamını gör...

barış bıçakçı 'nın muhteşem romanı. aslına bakarsanız filmi de muhteşem. ve açıkçası ben ilk önce filmini izlemiştim. 2012 yılında kaybettiğimiz yönetmen seyfi teoman tarafından sinemaya uyarlanmıştı. ve adete beni benden alan bir film olmuştu. hemen kitabını alıp okuduğumda barış bıçakçı ile tanışmış oldum. bu ne güzel bir kitaptır. ankara sevenler için muhteşem bir gezinti. dostluğu, arkadaşlığı muhteşem bir şekilde anlatmış yazar. kardeş olmak için illa kan bağına ihtiyaç yoktur. hatta kardeşinizi kendiniz seçemezsiniz ama arkadaşınızı, dostunuzu yani kan bağı ile değil de can bağı ile bağlı olacağınız kişiyi siz seçebilirsiniz.
kitaba gelince.. ender ve çetin... bu ne muhteşem bir dostluk. birbirini tamamlayan iki insan. can yoldaşı. ev arkadaşı. birbirlerinin bir bakışından ne demek istediklerini anlayabilen iki dost. yıllarca hayalini kurdukları ev arkadaşı olma planını sonunda gerçekleştirmiş ve belki de hayatlarının en güzel yıllarını yaşıyorlar. kitabı okurken ankara sokaklarında gezmek istiyorsunuz ender ve çetin ile. hatta bazen kıskanabilirsiniz de. keşke benim de bir ender'im ya da çetin'im olsa diye.
ve bir gün nihal geliyor. ender ve çetin'in arkadaşlarının kardeşi. nihal kazada anne babasını kaybetmiş ve bir süreliğine yalnız kalmaması gerekiyor. ender ve çetin'e yeni ev arkadaşı oluyor. nihal'e göz kulak olmaları gerekiyor. ve işte burada onların çaresizliği başlıyor.
dostluk, arkadaşlık üzerine yazılmış belki de en iyi kitaplardan biri diyebilirim. filmi de gerçekten inanılmaz oyunculuklarla muhteşem bir film olmuş.
bu arada barış bıçakçı'nın 10 eylül 2021'de yeni öykü kitabı geliyor. (bkz: doğum lekesi gibi bir gülümseme)
devamını gör...

"hem bu dünyada öyle güzellikler var ki şu çiçeklere, ağaçlara bak onları koparıp ezip çiğnemek günah değil mi? dünyada sevgi denen bir şey var."
devamını gör...

liste verin arkadaşlar neyle dalga geçilebilir neyle geçilemez ona göre hareket edelim biz.

ya ablacım. sen müslüman değil misin ? senin inancına göre ben inanmıyorsam yanmayacak mıyım zaten alevler içinde ? oradan rahatlaman lazım. neden zoruna gidiyor ?

neden benim konuşmamı engellemek yerine beni duymazdan gelmiyorsun? görme *mk, okuma, dinleme. basit yani. zorla kulağına sokmuyoruz senin. benim en en en en fazla seni rahatsız edebileceğim durum sana inanma demek olur. onu da kimse kimseye demiyor zaten. uğraşmaz kimse bununla, beni zerre ilgilendirmez çarşaf giyip cennete gideceğini düşünmen. tıpkı benim ne ile dalga geçeceğimin seni ilgilendirmediği gibi.

#971531 offf offf offffff kafalara bak kafalara. bu nasıl bir yaklaşım ya* o zaman bu dünyada alakamız olmayan hiç bir şeyi konuşmayalım. bu arada burası türkiye hatırlatırım. siyasal islam var ve ben para veriyorum buna. mesela gidiyorum bira alıyorum, verdiğim paranın büyük bir kısmını devlet alıyor vergi olarak. ona da işte çocuk evliliklerini meşrulaştırmasına falan kullanıyor din kisvesi altında, bende inanç bu diye susuyorum öyle mi ? adam hisdistan'da covidden kurtulmak için puta yalvarıyor ben buna saygı mı duyayım şimdi ? duymuyorum *mk dalga geçer, eğlenirim ancak buna.

biz harbiden böyle yönetilmeyi hak ediyoruz. şu başlıkta yazanlara bak. inanç ince bir cizgiymiş. senin için öyle. tekrar yazayım genelde ilk seferde anlaşılmıyor. 'senin için', benim için çok kalın o çizgi. beni duymamak senin elinde, ama benim ne ile dalga geçeceğim yada ne konuşacağım senin elinde değil. asıl bunu düşünememek ucuzluk. ama siz anlamazsınız boşa bu konuşmalar, kırk yıl sonra falan tekrar deneyin.
devamını gör...

günaydın güzel insanlar. *
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
*

ünlü ressam vincent van gogh'un köylülerin toprağı işleyen asil dürüstlüklerine hayran kalması ile bunu resimlerine işleme isteği ile ortaya çıkardığı tablosudur.
tablonun ortaya çıkma süreci, gogh'un anne ve babasının yanına hollanda'nın küçük köyü nuenen'e gitmesi ile başlıyor. babasıyla arası kötü olmasına rağmen ailesinin yanına giden ressam orada köylülerden ilham alıyor. köylülerin yoksulluk ve sefaletine odaklanıyor. köylülerin bu zorlu yaşamını romantikleştirmiyor. aksine onların akşam yemekleri için verdikleri zorlu mücadeleyi göstermek istiyor. dokumacı köylüleri de izliyor ve onlardan esinlenerek gri renk tonuna ağırlık veriyor resminde. babasının ölmesi ile 1885 yılında "patates yiyenler" tablosunu tamamlıyor.
van gogh kardeşine yazdığı mektupta bu resimde anlatmak istediklerinden şu şekilde bahsediyor:
"kendi küçük lambalarının ışığında patates yiyen bu insanlar, tabaklarına koydukları bu yiyeceği kendilerini bu ellerle, toprakta işliyor; bu yüzden tablo el emeğini ve yiyeceklerini kendilerinin dürüstçe hak ettiklerini gösteriyor."
devamını gör...

onu bunu boşver de hakikaten bu tren ne zaman gitti? bitmeyen derslerde mi, kalbi kırıklar bankasındayken mi? tek kişiyim ben hala zaten, e zaten.
derin uyku adamı, azın azı. içten. uçsuz bucaksız değil. mükemmel değil, şehirde. en sevdiğim kum. sonra aşk ve para gelir. karanlıktan korkan bebekler olduğumuz için vahşiyizdir. el mecbur abi.
daha nizami olabilecek çok şey vardır muhakkak, yapılabilir de. kusura bakma, eskiler çok doluydu.

ilk duyduğum, kirazdan küpe, sallanır bize, ayaz ayaz.

cenk taner az insanda çok derin izler bırakmıştır bence, kaç değil kim olanlarda. zaten.
devamını gör...

bazı kişisel problemleri nedeniyle sözlüğü ve radyoyu bırakan yazardır. şimdiye kadar radyoda yayınlarımı dinleyenlere, yazılarımı okuyanlara ve mesajlarla destek olanlara teşekkürler!

edit: galiba biraz toparlanıp geri dönmüştür!*
devamını gör...

açık havada oturdum, gökyüzünü seyrettim. serçelerin söylediği şarkılara kulak verdim. kedi besledim, sevdim onun gırıltısında taşikardimi dindirdim.
devamını gör...

bizim zamanımızda 3 cildi en az 500 lira olan anatomi atlası idi sobotta.şimdi daha da fazladır diye tahmin ediyorum.kendi fikrim, netter'in çizimlerinin çok daha iyi olduğu yönünde.yani gerçeğini görmüş ve dokunmuş kadar oluyordum şahsen.hem de sobotta'nın yaklaşık 4'te biri fiyatta idi.netter sahibi olmaktan hiç pişman olmadım ama sobotta'yı açıp her okuduğumda aklıma gelen ilk şey iyi ki bunu almamışım oluyordu.
devamını gör...

bugün dergimizi teşriflendiren yazarlarımız:
tol yazısı ile evernevergreen ve yalnızlık yazısı ile adelinam. bir solukta okunacak güzel yazılarına buradaki öne çıkan yazılardan ulaşabilirsiniz.

kategori sınırlaması olmadan her türden yazılarınızı, denemelerinizi, dışa vurumlarınızı ve iç dökmelerinizi de [email protected] adresine gönderebilirsiniz. iyi okumalar diliyoruz.
devamını gör...

demincek bizim burdan geçmiş olmaları muhtemel tiplerdir.

son ses müzikle evimin önünde hafif duraksayınca bir heyecan bastı dedim acep beyaz atlı prensim mi geldi? yoo beyaz şahinli bir birey gelmiş dedim allahım inş bana gelmemiştir. bakıp bakıp gittiler. ohh bugüne de şükür dinimiz amin. *
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim