yok canım yüzde 3.2'dir o. virgülü unutmuşun, virgül eksik bak orada.
devamını gör...

bir dönem bana doktorum tarafından koyulan yanlış teşhis.

bu teşhis yüzünden, veniba ve depakin gibi iki lanet ilacı uzun süre kullanmak zorunda kalmıştım.

daha sonra akıllanıp ilaçları bıraktım da kendime geldim.
devamını gör...

keşfettiğime sevindiğim yazar. yazdığı tanımları gerçekten hoşuma giderek okuyorum. naçizane fikrim böyle devam ederse çok iyi bir ünlü yazar olacağı yönünde. benim de yazılarımı okuması beni çok mutlu etmiştir. teşekkürler efeniim. *
devamını gör...

*
1940 yapımı, yönetmeni alfred hitchcock olan gizem/romantik konulu filmdir. psikolojik gerilim ağırlıklı bir filmdir ama benim için bu pek geçerli değildir. daphne du maurier'in aynı adlı romanından uyarlandığı söylenir, bu romanın da jane eyre'den esinlendiğinden bahsedilir. bu detayı filmin son sahnesine şahit olunca daha iyi anlayabiliyorum. filmin oyuncularına gelecek olursak, joan fontaine, laurence olivier başrolü çeker. ama filmde hiç görünmeyen rebecca adlı kadının başrollerden rol çaldığı söylenebilir.

film, mrs. van hopper'ın ücret karşılığında arkadaşlığını yapan bir genç kadının, uçurumun kenarında bekleyen bir adamı görmesiyle başlar. intihar edeceğini düşünerek adama yaklaşır fakat gördüğü tavır karşısında uçurumun yanından ayrılır. ancak bu son karşılaşmaları değildir. mrs. van hopper ile birlikte otelde kalan genç kadın, bay de winter'e fazlasıyla maruz kalır. zamanla aralarında yaşananlar dolayısıyla ani bir evlenme kararı alırlar ve her zaman bay de winter ile birlikte anılan manderley malikânesine yerleşirler. her şey oldukça hızlı ve kolay olmuştur çünkü, yeni bayan de winter olan genç kadının bir ailesi yoktur. bay de winter ise kimsenin söyleyeceklerine aldıracak biri değildir.

bay ve bayan de winter malikâneye yerleştidiklerinde ikisinin de bu duruma alışması biraz zor olur. ama bu konuda en çok zorlanan bayan de winter'dir. evin içerisindeki herkes, sanki hala varlığını sürdürüyormuş gibi bay de winter'in ölen eski eşinden bahseder. hikayenin en gerilimli noktası budur, hizmetçisinden tut, maxim de winter ve onun ailesine kadar herkesin ağzındadır bu kadın. zamanla bayan de winter kendini kocasının eski eşiyle kıyaslamaya başlar, onun gibi olmaya çalışır ama bunun yaptığı en büyük hata olduğunu fark eder. her şeyin tekerrür ediyormuş gibi göründüğü bir gecede, rebecca'nın öldüğü sandal bulunur. oysa maxim, öncesinde rebecca'nın cesedini teşhis etmiş ve öldüğünü kanıtlamıştır. ama o gece, bayan de winter bunların hepsinin yalan olduğunu öğrenir. rebecca'yı maxim öldürmüş ve bilerek onu denize sandalıyla birlikte atmıştır. bunu hamile olduğunu öğrendiği için yapmıştır. burada maxim'in ne kadar büyük bir öfke problemi olduğunu görürüz. bayan de winter'in bu itiraftan sonra kocasını terk edeceğini düşünebiliriz ama evlilikleri boyunca yaşadığı psikolojik şiddet ve manipülasyon onu kocasının yanında kalmaya iter. onunla birlikte suçu gizlemeye çalışır. başarılı da olur, ancak rebecca'nın takıntılı hizmetlisi bu çiftin mutluluğuna göz yummayacağı için bütün bir malikâneyi kendi de içerisindeyken yakar. tıpkı jane eyre de yaşananlar gibi, ama o kitaptaki gibi çiftler burada uzun bir ayrılık yaşamazlar. bayan de winter yangından kurtulur ve kocasının kollarına koşar. tüm malikâne yanarken onlar sadece kavuşmanın mutluluğunu yaşarlar.
*
devamını gör...

yazdıklarıyla takibime aldığım, okuduklarımdan yola çıkarak kışı seven ve pes etmeyen değerli yazar arkadaşımız.
devamını gör...

durduk yere "mamaaaa" diye bağırmanıza sebep olur.
devamını gör...

çok güzel bir ulaşım aracıdır. kornası insanı hoplatır.

yaz dönemlerinde istanbul-adalar arası sefer yapan vapurlar oldukça kalabalık olur. yüzlerce metrelik kuyruklar bile oluşabilir.
devamını gör...

müthiş bir pembe dizidir.

kalın kalın kitaplar okuyup ödüllü ödüllü filmler izleyip derin derin düşüncelere daldığım üniversite yıllarımda tlc için bulunmaz bir nimet olabilecek teyzemle yaşayarak evdeki domestos kokusunu ciğerlerime çeke çeke kendimi gerçekleştirmek için büyük ve acımasız bir savaş veriyordum.

yeni tanıştığım yazarlarla samimiyeti ilerletmeye çalışmak ve filozoflardan anlayabildiğimi anlamak, anlamadıklarımı sabaha bırakmak çabası içinde kıvranırken bir gün teyzemle vahşi güzeli izlerken buldum kendimi. birikimlerim eyjafjallajökull yanardağı gibi coştuğu, ya da ben öyle hissettiğim ya da kız arkadaşım olmadığı için teyzemin dizisi ile dalga geçe geçe dizinin ilk bölümünü izledim.

boş gezenin boş kalfası olmak üzere eğitildiğim okulum bana çok bir şey ifade etmediği için, yukarıda da belirttiğim gibi o dönem sevgilim olmadığı için, milagros da fiziksel olarak kafka ve diğerlerinden daha çekici olduğu için ikinci, üçüncü ve hatta - inanmayacaksınız belki ama- dördüncü bölümü de izledim.

tabii her seferinde teyzemin zoruyla ve söylene söylene izledim. sonra bir gün teyzem patchwork kursuna gidip evdeki bütün kumaşları birbirine ulayıp yeni bir kumaş ortaya çıkarmaya karar verdiğinde vahşi güzel macerası benim için bitme noktasına geldi.

ama anlayacağınız gibi bitmedi. teyzem yokken de milagros’u izleyip kendi kendime sosyal bir deney yaptığımı söyleyip durdum. hala da merak ederim o sosyal deneyin sonuçlarını ama kesinlikle o dönem sevgilim yoktu.
devamını gör...

başardın mı? başaramazsan da asla vazgeçme sonuna kadar devam.
devamını gör...

son günlerde entel vs troll konulu başlıkların ayyuka çıktığı sözlük.

ne yapacağımı şaşırdım sizin yüzünüzden. bakıyorum, domestic hıyar'ın da dediği gibi, burada entel takılıp geceleri at kafasıyla köpeklere dans ettiğim için entel olmadığım sonucuna varıyorum. sonra tam "tamam, demek ki trollüm ben." diyecekken bir anda içim sayfalar dolusu fizik tanımı girme, birilerine romantik yazılarla ilanıaşk * etme isteğiyle fokurduyor. enerjimi hangi yöne boşaltacağımı şaşırdım.

ne meleğim ne şeytan; arafta kaldım. her dakika açtığınız başlıklardan hangisine dahil olduğumu artık anlayamıyorum. geceleri dans faslından sonra gizlice ağlamaya başladım. domestic'in şaraplarını aşırıyorum üstelik, ağlarken iyi gidiyor. kaç kadeh kırıldı bu "minnoş" gönlümde, haberiniz yok.

biriniz çıkıp söylesin: neyim ben ulan? hiçliğin ortasında, boşlukta sürükleniyorum sizin yüzünüzden. tüm hayatım altüst oldu. mutlu musunuz şimdi? yazıklar olsun be!

edit: vaaay! ne çabuk unutuldu birlikte sarhoş olup hayvanat bahçesinden lama çaldığımız günler... * bir daha ihtiyacın olduğunda sana rakun getirirsem iki olsun *
devamını gör...


komünist olmak yaşamda çok renkli olmayı gerektirir. ernesto yaşamın bir çok renginde harika bir insandı. kendisi bir çocuk hekimiydi. futbolcuydu. şair ve müzisyendi. elde tüfek en önde yürüyen cesur gerillaların en değerli önderiydi. küba devriminin ilk yıllarının dahi ekonomi bakanıydı.

fidel'le venezuela'da tanışırlar. bir avuç insanla küba'da devrim yapabileceklerine o günden emindir. fidel'le sonrasının pazarlığını yapar. pazarlığın mevzubahsi, dünya ülkelerinde devrime ihtiyacı olan bütün ezilen halklara kurtuluşu mümkün kılmaktır.

devrim hareketi bir seçimler hareketinden önce reddedişler hareketidir. ernesto'nun büyük devrimci kalibresi her zaman kötüyü reddetişleriyle ölçülür. o zamanların kominist kılığındaki devlet kapitalist tiranı sovyetlere bile kötülüğünü doğru bir dille haykıracak kadar cesur bir önderdir ernesto.
36 yaşındayken, kolombiya dağlarında bir avuç yoldaşıyla devrim mücadelesi verirken, abd'nin bir müfreze askeri tarafından şehit edilmiştir. şiirimizin büyük ismi ülkü tamer'in dizeleriyle ölümsüzleşmiştir.

bir ormanda tutup onu
bağladılar ağaca
yumdu sanki uyur gibi
gözlerini usulca

bir soğuk yel eser
üşür ölüm bile
anlatır akan kanı
beyaz sesiyle

diz çöktüler karşısında
sonra ateş ettiler
parçalanan yüreğine
yuva kurdu mermiler

bir soğuk yel eser
üşür ölüm bile
anlatır akan kanı
beyaz sesiyle

gelip kondu bir güvercin
ellerine o gece
kırmızı bir çelenk oldu
bileğinde kelepçe

bir soğuk yel eser
üşür ölüm bile
anlatır akan kanı
beyaz sesiyle
devamını gör...

eskiden çok daha kolay yapılabilen, yakın zamanlarda ise biraz daha zorlaşan iş.

eğer yapılabilseydi, kimin ne işler karıştırdığını tüm ülkenin görme şansı olurdu ki bu da epey işimize gelirdi.

birkaç örnek vereyim;

ilk örnek 1977 yılından ve ingiltere'den... southern television adlı kanaldaki yayına bağlanan bir ses, ashtar galactic command adlı bir grubun sözcüsü olan, dünya dışından gelme bir yaratık olduğunu, adının da vrillon olduğunu iddia ederek konuşmaya başlamış. insanlara tüm silahlarını imha edip barış içinde yaşama emri vermiş. keşke sözünü dinletebilseymiş:



2. örnek 1987 yılından ve amerika'dan... bu kez 2 yetişkin kanalına (american exxxtasy ve playboy) bir hacker saldırısı düzenlenmiş ve görüntüler dini mesajlarla değiştirilmiş:



son örnek de montana eyaleti'nden gelsin. yıl 2013... krtv adlı kanalın yayınına bağlanan kişi, kanalın acil durum uyarı sisteminden zombi saldırısı olduğunu, hatta zombilerin montana'nın büyük kısmını ele geçirdiklerini söylemiş:

devamını gör...

cenk meydanında ok bittiğinde kılıcı çıkarıp allah allah nidalarıyla devam eden, sözlükte de seri oy bitince favdan yardıran yazar benzetmesidir.
(bkz: sözlüğe bir daha gelse alincak nickler)
terminatör yazar da denebilir.
devamını gör...

o konuşur siz ağlar, o konuşur siz güler, o konuşur siz hak verirsiniz. türk sinemasının çok önemli oyuncularından biridir. hele bir sözü var ki ilk duyduğumdan beridir yıllardır hayatımda kullanıyorum.

'' sokak köpeklerine selam vermek, adam olmaya çeyrek var demektir.'' ne zaman kedi, köpek görsem işaret ve orta parmağımı kaşımın üzerine koyarak selam veriyorum.

ne demiş cames bond diyerek söylemeye başladığı atasözleri de bir hayli güzeldir.
devamını gör...

bir döneme damga vurmuş reklamlardır. klasik olacak amaaaa...
bir bilmecem var çocuklar
haydi sor sor
çayda kahvaltıda yenir
acaba nedir nedir
bisküvi denince akla
tamam şimdi buldum
her an onun adı gelir
eti eti eti *
devamını gör...

burada yaşı yeten hemcinslerimin hemen hemen hepsinin cine 5'te gözlerini kısarak bir takım programlar izlediğine yemin edebilirim ama ispatlayamam.

yani öyle cinsel devrim falan gibi entel laf oyunları bizi kesmez. gerçekten iddialı iseniz yerimizi alıp dinler değerlendiririz. *
devamını gör...

dikkat süremde ciddi bir azalma var. önceleri 3 saat, 5 saat hatta 7 saat kalkmadan ders çalıştığımı bilirim. arada zıplar; kan dolaşımımı arttırıp tekrar otururdum.

şimdi, değil ders çalışmak dikkatimi yarım saat zor toparlıyorum. buna bir çare bulmam lazım. telefonumu benden uzaklaşırmak bir yere kadar etkili. ama bilgisayarımla çalıştığım için birden kendimi ekşişeylerde, sözlükte ya da youtube'da buluyorum.

bununla bir şekilde başa çıkmam lazım. önümde zor bir yıl var. herhangi bir uyarıcı madde almadan eski dikkatimi toparlamam gerekiyor.

bunu neden size söylediğim konusunda ise en ufak bir fikrim yok.
devamını gör...

o taşa hoşlandığı çocuğun adını yazacağı yaşta yazdığı şeye bak ya.
o çocuğun hayallerini çalanlara yazıklar olsun.
devamını gör...

kudüs şehrinin kurucusudur. savaşta güçlü bir düşmanı öldürmüş bu ona krallık vermiştir. davut, orta boylu uzun ve kıvırcık saçlı, uzun kirpikli güzel yüzlü ve güzel sesli bir peygamberdir. sesinin gür, tok ve güzel olmasından davud-i ses denir. cennet sakinlerine kur'an-ı kerim okuyacağı söylenir. yine bir gün oruç tutup bir gün tutmamaya davut orucu denir. oğlu yine kendisi gibi hem kral hem peygamber olan hz.süleyman'dır. savaş zırhını ilk bulan kişi olarak anılır. onu rüyamda gören bir kişi olarak söylemeliyim ki kesinlikle bir peygamber sureti vardır. kendisine kitap indirilen dört peygamberden biridir. yine hz. davut duası vardır ki sık sık onun güzel duasıyla dualarımı taçlandırırım. şöyledir: "bismillahirrahmanirrahim allah'ım bana seni sevmeyi, seni sevenleri sevmeyi ve senin sevdiğin ameller işlemeyi nasip eyle. senin sevgini bize canımızdan, malımızdan ve buz gibi berrak sulardan daha ileri kıl. amin ecmain."
devamını gör...

geceler bizimdir, bizim gibilerindir. *
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim