hint dizileri saçmalıkları
favorim bu.
devamını gör...
kürtaj
anne olmak nasıl bir tercihse anne olmamak da bir tercihtir. yani her kadının kürtaj yaptırmaya hakkı vardır. o kadından başkasını ilgilendirmez.
devamını gör...
çocukken yapılan salaklıklar
yüzme bilmeden havuza atlamak.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
yalnızlığım hiç dinmedi. ya anlatamamaktan ya da anlaşılmamaktan. ömür bitiyor ama hiçbir şey değişmiyor.
devamını gör...
kullanıcı adın bir cevap olsaydı sorusu ne olurdu sorunsalı
bugün ayın kaçı?.
devamını gör...
yazarların ilk girişimcilik denemeleri
10 yaşımda annemin ve babamın desteğiyle su satmıştım evin önünde.hatta tabela bile yapmıştım ''buz gibi soğuk su' diye. kardeşim de ortağım olmuştu. ama inanır mısınız sayın yazarlar, o parayı bir türlü harcayamamıştım. e tabii, insan kendi kazanınca harcaması çok zor oluyor.
devamını gör...
voyage voyage
dinlemekten sıkılmayacağım enfes klasik.
devamını gör...
giordano bruno
giardano bruno (1548-1600), italyan filozof, gökbilimci ve okültist.

(yakıldığı meydana dikilen heykeli)
soylu bir ailede doğmuş, iyi bir eğitim almış, çocukluğundan itibaren o zamanlar yasaklı olan kitapları okumuş ve üzerlerine düşünmekten, fikir üretmekten çekinmemiştir.
hristiyanlık dahil her şeyi sorguladığı ve hatta yanlış bulduğunu ifade ettiği için kiliseyle arası tüm yaşamı boyunca bozuk olmuştur. gittiği her yerde sapkın olarak yaftalanıp sürekli yer değiştirmek zorunda kalmıştır. bu gezginliğin brunonun fikir dünyasına ayrı bir renk kattığını düşünmekteyim.
kiliseyle çatışmasının temelinde aristonun evren modelini (birbirinin içine geçmiş kürelerin merkezindeki küre dünyadır, evren dünyanın çevresinde şekillenir) reddedip kopernik destekçisi olması (evren bizimki gibi pek çok güneş sisteminden oluşmaktadır ve merkezinde dünya münya yoktur), hristiyanlık hakkında meryemin bekaretine varan sorgulamaları vardır. kafasına çivi gibi çakılmak istenen onca düşünceyi elinin tersiyle kenara itip kendi fikirlerini üretme cesaretini göstermiştir.
fikirleri, yayınlatmaya çalıştığı bilimsel eserleri, hayat görüşü ve kiliseye karşı duruşuyla maalesef uzun bir yaşamı olamamış, soylu sınıfından ters düştüğü bir gammaz tarafından kiliseye teslim edilmiş, yargılanıp dilinden çiviyle asılarak canlı canlı yakılmıştır.
kendisi hakkında günümüzde "bilim şehidi ühühühü" romantizmi yapılsa da düşüncelerinin tamamıyla bilimsel olmadığı, doğaüstü şeylere düşkünlüğüyle de bilindiği sadece bunlar kilisenin dayatmalarıyla çeliştiği için dışlandığını belirtmek gerekir.
kendisi illa övülerek göklere çıkartılacaksa bu yarı-bilimsel, yer yer fantastik olan düşünceleri yüzünden değil; döneminin tüm baskılarına rağmen kafasını dik tutup bu düşüncelerini cesurca haykırması yüzünden olmalıdır. kendisi bir bilim şehidi değil "bizden olmayan herkes ölsün" fikrinin kurbanıdır. ölümü gereksizce romantize edilmemeli, medeniyetin ne aşamalardan geçerek bu noktaya taşındığı (bazı coğrafyalarda hala bunun için uğraş verildiği) her daim hatırda tutulmalıdır.
son olarak, bu inatçı duruşuyla bilim tarihindeki klasik bir tartışmaya da konu olmuştur: galileo mu bruno mu? buradaki ikilemin temelinde yatan şudur: bruno gibi fikirlerin uğruna ölmek mi, galileo gibi baskı halinde caymak (ya da -mış gibi yapmak) mı? aslında galileonun durumu bence bir istisna çünkü kiliseden idam değil ev hapsi cezası almıştı ve artık peşinde olmadığını söylediği çalışmalarını rahatça yürütmüştü. kendisinin bilime yaptığı katkılar da göz ardı edilecek boyutta değil elbette. yine de şimdiye dek brunonun izinden gittiğimi ve yaşamımı da bu şekilde sürdürmek istediğimi ancak galileo gibi olanlara da kendi gururlarını bir kenara bırakıp bilime hizmet etmek için eğilip büküldükleri için içten içe hayran olduğumu belirteyim.

(yakıldığı meydana dikilen heykeli)
soylu bir ailede doğmuş, iyi bir eğitim almış, çocukluğundan itibaren o zamanlar yasaklı olan kitapları okumuş ve üzerlerine düşünmekten, fikir üretmekten çekinmemiştir.
hristiyanlık dahil her şeyi sorguladığı ve hatta yanlış bulduğunu ifade ettiği için kiliseyle arası tüm yaşamı boyunca bozuk olmuştur. gittiği her yerde sapkın olarak yaftalanıp sürekli yer değiştirmek zorunda kalmıştır. bu gezginliğin brunonun fikir dünyasına ayrı bir renk kattığını düşünmekteyim.
kiliseyle çatışmasının temelinde aristonun evren modelini (birbirinin içine geçmiş kürelerin merkezindeki küre dünyadır, evren dünyanın çevresinde şekillenir) reddedip kopernik destekçisi olması (evren bizimki gibi pek çok güneş sisteminden oluşmaktadır ve merkezinde dünya münya yoktur), hristiyanlık hakkında meryemin bekaretine varan sorgulamaları vardır. kafasına çivi gibi çakılmak istenen onca düşünceyi elinin tersiyle kenara itip kendi fikirlerini üretme cesaretini göstermiştir.
fikirleri, yayınlatmaya çalıştığı bilimsel eserleri, hayat görüşü ve kiliseye karşı duruşuyla maalesef uzun bir yaşamı olamamış, soylu sınıfından ters düştüğü bir gammaz tarafından kiliseye teslim edilmiş, yargılanıp dilinden çiviyle asılarak canlı canlı yakılmıştır.
kendisi hakkında günümüzde "bilim şehidi ühühühü" romantizmi yapılsa da düşüncelerinin tamamıyla bilimsel olmadığı, doğaüstü şeylere düşkünlüğüyle de bilindiği sadece bunlar kilisenin dayatmalarıyla çeliştiği için dışlandığını belirtmek gerekir.
kendisi illa övülerek göklere çıkartılacaksa bu yarı-bilimsel, yer yer fantastik olan düşünceleri yüzünden değil; döneminin tüm baskılarına rağmen kafasını dik tutup bu düşüncelerini cesurca haykırması yüzünden olmalıdır. kendisi bir bilim şehidi değil "bizden olmayan herkes ölsün" fikrinin kurbanıdır. ölümü gereksizce romantize edilmemeli, medeniyetin ne aşamalardan geçerek bu noktaya taşındığı (bazı coğrafyalarda hala bunun için uğraş verildiği) her daim hatırda tutulmalıdır.
son olarak, bu inatçı duruşuyla bilim tarihindeki klasik bir tartışmaya da konu olmuştur: galileo mu bruno mu? buradaki ikilemin temelinde yatan şudur: bruno gibi fikirlerin uğruna ölmek mi, galileo gibi baskı halinde caymak (ya da -mış gibi yapmak) mı? aslında galileonun durumu bence bir istisna çünkü kiliseden idam değil ev hapsi cezası almıştı ve artık peşinde olmadığını söylediği çalışmalarını rahatça yürütmüştü. kendisinin bilime yaptığı katkılar da göz ardı edilecek boyutta değil elbette. yine de şimdiye dek brunonun izinden gittiğimi ve yaşamımı da bu şekilde sürdürmek istediğimi ancak galileo gibi olanlara da kendi gururlarını bir kenara bırakıp bilime hizmet etmek için eğilip büküldükleri için içten içe hayran olduğumu belirteyim.
devamını gör...
bomonti filtresiz
en iyi yerli biradır. meyvemsi tata sahip olması ve çok hafif ya da ağır olmaması ile uyumu yakalamıştır.
devamını gör...
bugünün anlam ve önemi
16 yaşıma girdiğim gün
"doğum günüm"
"doğum günüm"
devamını gör...
balkon
eve ait olsa da sanki değilmiş gibi davranan bölümdür.
herkes sevmez balkonu nedense. balkon bazılarının işgalci ruhlarıyla mutfağa kattıkları bir savaş mahkumu, zavallı bir esirdir. mutfağa katılan balkon, yemek kokularına bulanmış bir zavallıdır artık.
bazıları ise balkonun namahrem olduğunu düşünür ki bu insanlar balkonu kapatma derdine girer hemen. onlara göre açık bir balkon seyirliktir ama seyretmek için değil seyredilmek için. kapalı bir balkon, balkon değildir. odadır o. kime sorsak evinde bir oda eksiktir ya şaire göre, işte bu müdahaleci balkon kapatıcılar o eksiği tamamlayan sahte dahilerdir.
bir de balkona sinirli sezai karakoç vardır, der ki:
bana sormayın böyle nereye
koşa koşa gidiyorum
alnından öpmeye gidiyorum
evleri balkonsuz yapan mimarların
sevmez şair balkonları çünkü çocuklar balkondan düşünce ölürler. iyi kalplidir şair ama yanlış yerde aramaktadır suçu.
ama balkon güzeldir bence. balkon evin devrimci ruhudur. isyankardır. dik başlıdır balkon. sigara içilecek yerdir. sokağı izlemek için idealdir.
keşke zihnimizin de balkonu olsa.
herkes sevmez balkonu nedense. balkon bazılarının işgalci ruhlarıyla mutfağa kattıkları bir savaş mahkumu, zavallı bir esirdir. mutfağa katılan balkon, yemek kokularına bulanmış bir zavallıdır artık.
bazıları ise balkonun namahrem olduğunu düşünür ki bu insanlar balkonu kapatma derdine girer hemen. onlara göre açık bir balkon seyirliktir ama seyretmek için değil seyredilmek için. kapalı bir balkon, balkon değildir. odadır o. kime sorsak evinde bir oda eksiktir ya şaire göre, işte bu müdahaleci balkon kapatıcılar o eksiği tamamlayan sahte dahilerdir.
bir de balkona sinirli sezai karakoç vardır, der ki:
bana sormayın böyle nereye
koşa koşa gidiyorum
alnından öpmeye gidiyorum
evleri balkonsuz yapan mimarların
sevmez şair balkonları çünkü çocuklar balkondan düşünce ölürler. iyi kalplidir şair ama yanlış yerde aramaktadır suçu.
ama balkon güzeldir bence. balkon evin devrimci ruhudur. isyankardır. dik başlıdır balkon. sigara içilecek yerdir. sokağı izlemek için idealdir.
keşke zihnimizin de balkonu olsa.
devamını gör...
güne bir alıntı bırak
aşk;
birine sarılma, onunla aynı yerde olma özlemidir.
onu kucaklayarak tüm dünyayı dışarda bırakma arzusudur.
insanın ruhuna güvenli bir liman bulma özlemidir.
orhan pamuk
birine sarılma, onunla aynı yerde olma özlemidir.
onu kucaklayarak tüm dünyayı dışarda bırakma arzusudur.
insanın ruhuna güvenli bir liman bulma özlemidir.
orhan pamuk
devamını gör...
normal sözlük'ün normali bir kısaltma olsaydı açılımı ne olurdu sorunsalı
kalk artık feridun abi.
devamını gör...
insan ile zombi arasındaki fark
zombie insanin etini yer, insan da adamin ömrünü yer. en belirgin fark bence bu...
devamını gör...
kalender (yazar)
allahsız ve bilgili birine benziyor. aynı ben.
devamını gör...
insanı bitiren şey
çaresizlik.
devamını gör...
terapi niteliğindeki alışkanlıklar
sokak hayvanlarını beslemek.
devamını gör...