tuhaf
sözlükteki en güzel kelimelerden biridir. hem anlam olarak hem de fonetik açıdan. kullanmaktan çok ama çok keyif alırım. garip anlamına gelen sözcük kullanan kişinin yüklediği anlamları da saygı ve minnetle alır ve kabul eder.
daha önce karşılaşmadığımız ve karşılaştığımız zaman da tam olarak nereye koyacağımızı bilemediğimiz olaylar karşısında kullanabileceğimiz bu sözcük kendinden emin ve tam bir devrimci ruh taşıdığı için de delikanlıdır.
ama tabii bu tanım yeterince açıklayıcı olmadığı ve ben asla kısa tanım yazamadığım için örneklendirmem gerekecek.
mesela hepimizde huy olan mavi rengin üzerine düşen kırmızı tuhaftır. tuhaftır çünkü biz hep ara rengin peşindeyiz ve rengarenk olmak için feda ettiğimiz her şey gökyüzünde yarım ay şeklinde bize göz kırpar.
göz demişken; her göz yuvarlak değildir ve bu da tuhaftır. çünkü tuhaf güzeldir. tam yuvarlak olmayan gözlerin içinde diğer renklere kafa tutan bir renk varsa eğer bu daha da tuhaftır. tanım anlamsızlaştıkça köprüden önceki son çıkışı kaçırma korkusu dolsa da içime uzattıkça uzatasım var cümleleri. çünkü mavi, yeşil, siyah ve kahverengi her şeyin rengi olabilir. sadece bir renk göze özeldir.
daha belalı tanımlar da yazmışımdır elbette ama ilk defa bir tanımın içinde sıkışıp kalmış gibi hissediyorum. sanki son cümleden önce bir kuş cıvıltısı duyacakmışım gibi. her zaman duyuyor muyum acaba o kuş sesini? ve bu yazdıklarım kendini asan yüz kiloluk zenciden daha mı anlamsız?
serbest çağrışımı doğduğu güne lanet ettirdiğimize göre bu tanımı bitirmeden önce en tuhaf doğa olayı olan yağmurdan da bahsedelim. neden aramadan yapalım bunu? yağmur sadece sevdiği insanların tenine değer yağdığı zaman, diğerlerinin ıslaklığı kozmik bir yanılsamadır.
bu tuhaf tanımı anlamsız örneklerle süsleyerek hem sözcüğün anlamını hem de benim bu sözcüğü neden bu kadar sevdiğimi anlatabilmiş olduğumu umuyorum.
tuhaf güzel bir sözcüktür ve ben tuhaf insanların hangi kitapları okumadığını bilirim.
daha önce karşılaşmadığımız ve karşılaştığımız zaman da tam olarak nereye koyacağımızı bilemediğimiz olaylar karşısında kullanabileceğimiz bu sözcük kendinden emin ve tam bir devrimci ruh taşıdığı için de delikanlıdır.
ama tabii bu tanım yeterince açıklayıcı olmadığı ve ben asla kısa tanım yazamadığım için örneklendirmem gerekecek.
mesela hepimizde huy olan mavi rengin üzerine düşen kırmızı tuhaftır. tuhaftır çünkü biz hep ara rengin peşindeyiz ve rengarenk olmak için feda ettiğimiz her şey gökyüzünde yarım ay şeklinde bize göz kırpar.
göz demişken; her göz yuvarlak değildir ve bu da tuhaftır. çünkü tuhaf güzeldir. tam yuvarlak olmayan gözlerin içinde diğer renklere kafa tutan bir renk varsa eğer bu daha da tuhaftır. tanım anlamsızlaştıkça köprüden önceki son çıkışı kaçırma korkusu dolsa da içime uzattıkça uzatasım var cümleleri. çünkü mavi, yeşil, siyah ve kahverengi her şeyin rengi olabilir. sadece bir renk göze özeldir.
daha belalı tanımlar da yazmışımdır elbette ama ilk defa bir tanımın içinde sıkışıp kalmış gibi hissediyorum. sanki son cümleden önce bir kuş cıvıltısı duyacakmışım gibi. her zaman duyuyor muyum acaba o kuş sesini? ve bu yazdıklarım kendini asan yüz kiloluk zenciden daha mı anlamsız?
serbest çağrışımı doğduğu güne lanet ettirdiğimize göre bu tanımı bitirmeden önce en tuhaf doğa olayı olan yağmurdan da bahsedelim. neden aramadan yapalım bunu? yağmur sadece sevdiği insanların tenine değer yağdığı zaman, diğerlerinin ıslaklığı kozmik bir yanılsamadır.
bu tuhaf tanımı anlamsız örneklerle süsleyerek hem sözcüğün anlamını hem de benim bu sözcüğü neden bu kadar sevdiğimi anlatabilmiş olduğumu umuyorum.
tuhaf güzel bir sözcüktür ve ben tuhaf insanların hangi kitapları okumadığını bilirim.
devamını gör...
anne babanın sürekli kavga etmesi
sürekli kaçma ihtiyacı hissedersiniz. lisede yurda, üniversitede başka şehre. arkadaşlarınız aileleriyle ağlayıp eve gitmeyi dört gözle beklerken siz onları kırgın bakışlar, kırık tebessümlerle izlersiniz. evliliğe inancınız kalmaz.
en kötüsü, aileniz neden böyle olduğunuzu anlamaz, anlasa da görmezden gelir.
en kötüsü, aileniz neden böyle olduğunuzu anlamaz, anlasa da görmezden gelir.
devamını gör...
kitaplıktaki en kıymetli kitap
mesut olmak sanatı isimli, 1957 basımı kitaptır.
aklımdaki birkaç kitabı almak için gittiğim sahafta, kasanın hemen yanındaki rafta diğer kitaplardan biraz uzakta duruyordu. boyutu normalden çok küçük, incecik bir cep kitabı işte. yaşını belli eden solgun kırmızısı, kapağındaki kırışıklıklar öyle hoştu ki beni kendine çekti.
eve gittiğimde fark ettim ki içine küçük notlar alınmış, bazı cümlelerin titrek ellerle altı çizilmiş. hemen okumaya başladım. ama kitaba duyduğum meraktan ziyade benden önceki okurunu tanımak istiyordum.
kitabın ona umut vermesini istiyordu. birçok pişmanlığı vardı ama en belirgin olanı zamanında çocuklarına karşı tutumuydu. bir de mutluluğun yeterince hakkını veremediği için üzülüyordu. kitabın sonlarına doğru bu fikre daha da tutunduğunu görmek mümkün. "mutlu olmak meğer ne kolaymış, kendimden esirgemişim." dediğine eminim.
kim bilir nasıl bir yaşamı olmuştu? özür dileme fırsatı olmuş muydu? dilerim olmuştur.
aklımdaki birkaç kitabı almak için gittiğim sahafta, kasanın hemen yanındaki rafta diğer kitaplardan biraz uzakta duruyordu. boyutu normalden çok küçük, incecik bir cep kitabı işte. yaşını belli eden solgun kırmızısı, kapağındaki kırışıklıklar öyle hoştu ki beni kendine çekti.
eve gittiğimde fark ettim ki içine küçük notlar alınmış, bazı cümlelerin titrek ellerle altı çizilmiş. hemen okumaya başladım. ama kitaba duyduğum meraktan ziyade benden önceki okurunu tanımak istiyordum.
kitabın ona umut vermesini istiyordu. birçok pişmanlığı vardı ama en belirgin olanı zamanında çocuklarına karşı tutumuydu. bir de mutluluğun yeterince hakkını veremediği için üzülüyordu. kitabın sonlarına doğru bu fikre daha da tutunduğunu görmek mümkün. "mutlu olmak meğer ne kolaymış, kendimden esirgemişim." dediğine eminim.
kim bilir nasıl bir yaşamı olmuştu? özür dileme fırsatı olmuş muydu? dilerim olmuştur.
devamını gör...
murdar
asıl anlamı "kirli, pis" olan sözcüktür.
dini terim olarak ise "şeriata uygun olarak(helal) kesilmemiş olan hayvan" anlamına gelir.
dini terim olarak ise "şeriata uygun olarak(helal) kesilmemiş olan hayvan" anlamına gelir.
devamını gör...
melek ipek'in tahliye olması
bugünü güzel yapan tek şey, hakim amcalara-teyzelere teşekkür ederim. * çok sevindim. geçmiş olsun melek hanım, bundan sonra çocuklarınızla daha güzel mutlu günler yaşamanız dileğiyle.
devamını gör...
thomas aquinas
yüzeysel bi bakışta basit bi aristocu gibi gözükse de ilahiyat bahislerinde hristiyan felsefe tarihinde eline su dökebilecek adam yoktur. magnum opus'u* ''summa theologiae'dır ve türkçeye sadece bi kısmı kazandırıldı bu kitabın. ayrıca kendisi bir rahip olarak 'summa*' tekniğiyle bir önemli kitap daha yazmıştır.* aristo üzerine yorumları, polemik yazıları ve kutsal kitap yorumları olmak üzere pek çok eseri daha vardır.
aquino'lu thomas filozof olmaktan öte, her zaman bir teologdur. bir augustinus kadar olmasa da dini saiklerle felsefe yapar. yakın zamanda bunun aksini iddia eden pek çok aquinas yorumcusu olsa da pek şaşırtıcı değil artık. (herakletios'tan bile diyalektik materyalist çıkartmış bu insanoğlu) descartes ile birlikte modern felsefe, newton ile modern bilim, klasik ortaçağ anlayışını öcü olarak gördüğü için yıllar boyu hristiyan felsefesi angarya olarak görüldü. artık postmodernitenin etkisi midir nedir, başladılar ortaçağ araştırmalarına, bu sefer de bütün ortaçağ filozoflarına 'gavur' muamelesi yapıyolar. neyse... şunu da söylemeliyim, aquinas kanımca asla bi yunan-hristiyan sentezi yapmamış, aksine inanılmaz bi ferasetle, yaklaşan 'akıl' tehlikesini görmüş ve harika bi refleks göstermiştir.
vahiy ve aklı birbirinden ayırmıştır ve akıl için güzel bir sınır belirlemiştir. anselmus'un ünlü sözü 'credo ut intelligam*'ı tersine çevirmiştir. bu da aslında pratikle ilgili bi ters çevirmedir. aquinas her ne kadar inanç önceliğini savunsa da, pratikte bilgiyi ön plana çıkartmıştır. ontolojik bi evrim anlayışı vardır.* varlığın tanrı'ya yükselişidir bu..
kendine has kavramlar ve aristocu şablon aynen tematize edilmiştir. kimileri hristiyan aleminde felsefeyi ve bilimi bitirdi der, saldırır* kimisi de bilim ve felsefeyi dinsizleştirdi der saldırır* tabi neticede yorum, okurundur...
ayrıca kendisi ilginç bi biyografiye sahiptir. ortaçağ'ın tecessüm etmiş hali gibidir doctor angelicus. ölümü bile tuhaftır. papa'nın davetine icabet için paris'ten napoli'ye döndüğünde yolculuk esnasında bilinmeyen bir nedenden dolayı yere düşmüş ve kafasını çarpmış. bi süre sonra da vefat etmiş.
aquino'lu thomas filozof olmaktan öte, her zaman bir teologdur. bir augustinus kadar olmasa da dini saiklerle felsefe yapar. yakın zamanda bunun aksini iddia eden pek çok aquinas yorumcusu olsa da pek şaşırtıcı değil artık. (herakletios'tan bile diyalektik materyalist çıkartmış bu insanoğlu) descartes ile birlikte modern felsefe, newton ile modern bilim, klasik ortaçağ anlayışını öcü olarak gördüğü için yıllar boyu hristiyan felsefesi angarya olarak görüldü. artık postmodernitenin etkisi midir nedir, başladılar ortaçağ araştırmalarına, bu sefer de bütün ortaçağ filozoflarına 'gavur' muamelesi yapıyolar. neyse... şunu da söylemeliyim, aquinas kanımca asla bi yunan-hristiyan sentezi yapmamış, aksine inanılmaz bi ferasetle, yaklaşan 'akıl' tehlikesini görmüş ve harika bi refleks göstermiştir.
vahiy ve aklı birbirinden ayırmıştır ve akıl için güzel bir sınır belirlemiştir. anselmus'un ünlü sözü 'credo ut intelligam*'ı tersine çevirmiştir. bu da aslında pratikle ilgili bi ters çevirmedir. aquinas her ne kadar inanç önceliğini savunsa da, pratikte bilgiyi ön plana çıkartmıştır. ontolojik bi evrim anlayışı vardır.* varlığın tanrı'ya yükselişidir bu..
kendine has kavramlar ve aristocu şablon aynen tematize edilmiştir. kimileri hristiyan aleminde felsefeyi ve bilimi bitirdi der, saldırır* kimisi de bilim ve felsefeyi dinsizleştirdi der saldırır* tabi neticede yorum, okurundur...
ayrıca kendisi ilginç bi biyografiye sahiptir. ortaçağ'ın tecessüm etmiş hali gibidir doctor angelicus. ölümü bile tuhaftır. papa'nın davetine icabet için paris'ten napoli'ye döndüğünde yolculuk esnasında bilinmeyen bir nedenden dolayı yere düşmüş ve kafasını çarpmış. bi süre sonra da vefat etmiş.
devamını gör...
yaraları sarmaya başlamak
iyileşmenin ilk adımlarındandır.
o güzel hisler geri gelmeye başlar yine.
yine anlam kazanmaya başlar her alınan nefes.
renkler yine parlıyordur ve hayat artık siyah beyaz renklerden uzaklaşıyordur.
"hayat tek bir parmak şıklatması ile değişir" demişti bilen bir kişi zamanında.
kafada sonuca bağlandı ise başıboş düşünce iplikleri, işte o zaman başlar her şey ve yaşam arzusu tekrar doldurur insanı.
bazen unuturuz hayatın ne kadar kısa ve yaşamaya değer olduğunu. koşuşturmaktan yaşamayı unuturuz. uykuya dalarız.
tek bir tetikleyici yeter hatırlatmaya. uyandırmaya.
temkinli ama korkusuzca yaşamak lazım hayatı.
hiç bir şey ummuyorum, hiç bir şeyden korkmuyorum. özgürüm.
o güzel hisler geri gelmeye başlar yine.
yine anlam kazanmaya başlar her alınan nefes.
renkler yine parlıyordur ve hayat artık siyah beyaz renklerden uzaklaşıyordur.
"hayat tek bir parmak şıklatması ile değişir" demişti bilen bir kişi zamanında.
kafada sonuca bağlandı ise başıboş düşünce iplikleri, işte o zaman başlar her şey ve yaşam arzusu tekrar doldurur insanı.
bazen unuturuz hayatın ne kadar kısa ve yaşamaya değer olduğunu. koşuşturmaktan yaşamayı unuturuz. uykuya dalarız.
tek bir tetikleyici yeter hatırlatmaya. uyandırmaya.
temkinli ama korkusuzca yaşamak lazım hayatı.
hiç bir şey ummuyorum, hiç bir şeyden korkmuyorum. özgürüm.
devamını gör...
tanışmak istenen ölmüş yazarlar
sait faik abasıyanık, adada iki duble bişey içseydik beraber ne güzel olurdu be!
devamını gör...
üniversitede ilk gün
1995* ekim ayı, ktü'nün dev kampüsünün, muhteşem peyzajından geçip sınıfımı buldum. sonra ilk derste gördüğüm matematik ile off oldum. meslek lisesi çıkışlı olduğuma uyandım. baktım anlamıyorum başladım arkadaş edinip gezmeye. güzel bir başlangıçtı.
devamını gör...
dio
ronnie james dio'nun kurduğu efsanevi heavy metal grubu. grup ilk albümlerinin albümle aynı adı taşıyan holy diver'la tanınır. yıllar içinde grubun değişmeyen tek üyesi metalin öz oğlu dio oldu*.
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
bir şarkı gibisin dünya!
çoğu zaman hüzün makamında
coşkulu bazan da
kimi zaman bir öğle vakti gibi
sıkıntılı ve sabit
şiirler, erdem bayazıt
çoğu zaman hüzün makamında
coşkulu bazan da
kimi zaman bir öğle vakti gibi
sıkıntılı ve sabit
şiirler, erdem bayazıt
devamını gör...
yazarların kişisel çöküşünün başladığı yıl
2016 yılına tekabül etmektedir. o zamanlar farkında değildim elbet, fakat şimdi dönüp bir bakınca yeni değil, yıllar olmuş diyorum.
daha çok gençsin, kaldır başını, şimdiden çökersen işimiz iş diyerek seslendiğim yıldır.
çöküş başlamış yıllar önce fakat hâlâ tamamlanmış değil.
hacıyatmaz misali bir süreçteyim.
daha çok gençsin, kaldır başını, şimdiden çökersen işimiz iş diyerek seslendiğim yıldır.
çöküş başlamış yıllar önce fakat hâlâ tamamlanmış değil.
hacıyatmaz misali bir süreçteyim.
devamını gör...
madrigal
rönesans döneminde ortayan çıkan, genellikle çoksesli koro için yazılan seküler müzik türü. rönesans döneminin aşk şarkıları denilebilir sanırım.
devamını gör...
sarı gelin
türküdeki sarı sözcüğü, ermenice'deki sari'dir aslında. sari ise dağlı demektir. sarışın bir gelinden değil, dağlık yerde yaşayan birinden bahsedilmektedir türküde. zaten türkünün yazıldığı kadının da kara kaşlı kara saçlı biri olduğu söylenir.
devamını gör...
amaterasu (yazar)
kendileri kaliteli bir sözlük yazarıdır. kendisiyle arada bir sohbet etme imkanımız oluyor; çok tatlı, sevgisini de asla esirgemeyen birisiiii. yazılarınızın devamını bekliyoruz efenim. keyifli sözlüklerr.*
devamını gör...
500 bin liralık cip kullanan türbanlı
500 bin liralık jeep kullanan türbansız kadınla ve 500 bin liralık jeep kullanan erkekle aynı durumdur.
allah daha çok versin ne diyelim.
allah daha çok versin ne diyelim.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
adapte olamıyormuşum. düzene, hayata, değişkenliklere. zeka geriliğiymiş, öyle söylüyor benden on üç yaş büyük ablam. rahatıma düşkün olduğumu söylediği anda günlerdir tuttuğum gözyaşlarımı akıtıyordum. rahatlıkmış?! stresten psikolojim bozulmuş rahatlık diyor. her şeyi düşünmekten her şeye kafamı takmaktan sedef hastası oldum unutuyor.
bir düzen mi var da adapte olmamı bekliyor koyun sürüsü gibi her şeyi kabullenmemizi bekliyorlar. zıt bir fikir söylediğimde ütopik olmakla suçluyor.
hayır ben ütopik değilim bir şeyleri değiştirebilmek istiyorum.
kanıksamayacağım ben bana dayatılanları.
bir düzen mi var da adapte olmamı bekliyor koyun sürüsü gibi her şeyi kabullenmemizi bekliyorlar. zıt bir fikir söylediğimde ütopik olmakla suçluyor.
hayır ben ütopik değilim bir şeyleri değiştirebilmek istiyorum.
kanıksamayacağım ben bana dayatılanları.
devamını gör...
hala yapmak istenilen çocukluk aktiviteleri
uçan balon almak. çok seviyorum yaaa. * *
devamını gör...
yazarların unutamadığı film replikleri
why do fireflies have to die so soon?
-grave of the firefiles
-grave of the firefiles
devamını gör...
