futbolu bırakmasına en çok üzüldüğünüz futbolcu
willy sagnol. oyun tarzını ve iki yönlü gidip gelmesini en çok sediğim sağ bek oyuncusuydu. aşil tendonu probleminden erken bırakmıştı futbolu.
devamını gör...
the man in the high castle
prime üyelikle birlikte izlemeye başladığım, henüz 2. sezonun ortasında olduğum dizi. bence konusu çok ilginç, büyük beklentiler yarattı bende ama gidişattan hoşnut değilim. bu konu çok daha güzel işlenebilirmiş gibi geliyor bana
--! spoiler !--
iki sebebi var hoşnutsuzluğumun:
1) bizim izlediklerimiz gibi kendini yanlışlıkla bütün atraksiyonun ortasında bulan ama hiç de bir şey bilmeyen sıradan insanları ana karakter yapacaklarına
- atraksiyonsuz matraksiyonsuz gerçek sıradan insanları ana karakter yapıp distopik yaşamı çok daha güzel anlatabilirlermiş; veya
- berlin'deki reich yönetimi, hitler'in sağ kolları veya yerel yöneticiler vs. gibi gerçekten önemli pozisyonlardaki karakterleri konu alıp, aslında "sıradan" olan insanların bu korkunç otokrat yönetim altında şeytanileşmesi ve güç manyağı olmasını, aldıkları zor kararları vs. anlatabilirlermiş (bkz: the banality of evil)
belki de ana karakterlere çok bağlanamadığımdan böyle düşünüyor olabilirim, bilemedim.
2) bakın doğru mu bilmiyorum ama burası çok spoiler - konumuz gittikçe paralel evrenler arasında geçiş vs. gibi olağanüstü konulara doğru ilerliyor. şimdi senin dizinin zaten hiçbir olağanüstü olaya bile girmesen çok ilgi çekici bir konusu var, e paralel evren konusunu zaten çok güzel işlemiş diziler filmler de var - örneğin fringe (dizi) - sen şimdi niye illa ki bu iki güzel konuyu birbirine karıştırıp çorba ediyorsun ki? bildiğin ananaslı pizza olmuş bu, çok seven 3-5 insan çıkar ama ne gerek var bu riski almaya?
--! spoiler !--
neyse, inşallah yanılır, burada döşediklerimi bir bir yutarım. he bu arada diziyi hiç beğenmemiş olsam bu kadar yazmaya uğraşmazdım, güzel dizi yani.
--! spoiler !--
iki sebebi var hoşnutsuzluğumun:
1) bizim izlediklerimiz gibi kendini yanlışlıkla bütün atraksiyonun ortasında bulan ama hiç de bir şey bilmeyen sıradan insanları ana karakter yapacaklarına
- atraksiyonsuz matraksiyonsuz gerçek sıradan insanları ana karakter yapıp distopik yaşamı çok daha güzel anlatabilirlermiş; veya
- berlin'deki reich yönetimi, hitler'in sağ kolları veya yerel yöneticiler vs. gibi gerçekten önemli pozisyonlardaki karakterleri konu alıp, aslında "sıradan" olan insanların bu korkunç otokrat yönetim altında şeytanileşmesi ve güç manyağı olmasını, aldıkları zor kararları vs. anlatabilirlermiş (bkz: the banality of evil)
belki de ana karakterlere çok bağlanamadığımdan böyle düşünüyor olabilirim, bilemedim.
2) bakın doğru mu bilmiyorum ama burası çok spoiler - konumuz gittikçe paralel evrenler arasında geçiş vs. gibi olağanüstü konulara doğru ilerliyor. şimdi senin dizinin zaten hiçbir olağanüstü olaya bile girmesen çok ilgi çekici bir konusu var, e paralel evren konusunu zaten çok güzel işlemiş diziler filmler de var - örneğin fringe (dizi) - sen şimdi niye illa ki bu iki güzel konuyu birbirine karıştırıp çorba ediyorsun ki? bildiğin ananaslı pizza olmuş bu, çok seven 3-5 insan çıkar ama ne gerek var bu riski almaya?
--! spoiler !--
neyse, inşallah yanılır, burada döşediklerimi bir bir yutarım. he bu arada diziyi hiç beğenmemiş olsam bu kadar yazmaya uğraşmazdım, güzel dizi yani.
devamını gör...
safiye ali
ilk türk kadın doktorumuz. (d. 1891, istanbul – ö. 1952, almanya).

--- alıntı ---
osmanlı döneminde çeşitli hizmetleriyle tanınmış bir aileye mensuptur. 6 kişilik ailenin en küçük ve en zeki kız çocuğudur. amerikan kız koleji’nde öğrenim görmesinin yanı sıra özel dersler almıştır.
balkan savaşları döneminde cepheden getirilen yaralıları gördü ve doktor olmaya karar verdi. ancak maddi yetersizlikler ve o dönemin şartları tıp okuma isteğini sınırladı. hangi kapıyı çalsa ‘’tıp fakültesine kadın öğrenci alamayız’’ sözüyle karşılaşsa da kafaya koymuştur bir kere doktor olacaktır.
buna rağmen yılmayarak çalışkanlığı ve başarısıyla dikkat çeken safiye ali, dönemin maarif vekili (milli eğitim bakanı) şükrü bey’in desteğiyle tıp eğitimi almak üzere almanya’ya gitti.
almanya’da kadın ve çocuk hastalıkları üzerine ihtisas yaptı. bu yıllarda açlık ve sefaletin en dibini gördü.
günlüğünde şu not vardır;
‘’çöpten çıkarıp geceleri yediğim ekmek hiç ağrıma gitmiyor.
ülkemde tıp fakültesi varken buralarda olmam daha çok ağrıma gidiyor.
ne olursa olsun ülkeme doktor olarak döneceğim.’’
dediğini yaptı. kurtuluş savaşı’nın son günlerinde yurda döndü ve hemen işe başladı. cağaloğlu’nda açtığı klinikte; ayrıca süt ve bakımevlerinde hizmet verdi. fakat kadın olduğu için ilk zamanlar kimse gelmiyordu. halbuki kadın ve çocuk hastalıkları doktoruydu.
aşağılamalara, dışlamalara ve hakaretlere aldırmadan, pes etmeden devam etti.
fakir ailelerin kadınlarını ve çocuklarını evlerinde ücretsiz tedavi etti. eline geçen ilk parayla süt ve bakım evini açtı.
dönemin ünlü doktorlarından besim ömer paşa, akil muhtar, operatör emin bey gibi isimlerden büyük destek gördü. türkiye’yi yurtdışındaki tıp kongrelerinde temsil etti.
hasta ve zayıf çocuklar için hilal-i ahmer muayenehanesini kurdu. direnerek, kadınların tıp fakültesine alınmalarını sağladı. ülkenin tıp eğitimi veren ilk kadını oldu.
sağlık sorunları nedeniyle eşiyle birlikte gittiği almanya’da ikinci dünya savaşı yaralılarını tedavi etti.
yakalandığı kanser hastalığından kurtulamayan safiye ali, 1952’de hayatını kaybetti.
almanya’da tıp eğitimi aldığı hastanede ılık bir bahar günü hayata gözlerini yumarken şu sözleri söylemişti:
“kadınlar size emanet… “
işte safiye ali böyle bir yüce gönüllü kadındı.,
--- alıntı ---

--- alıntı ---
osmanlı döneminde çeşitli hizmetleriyle tanınmış bir aileye mensuptur. 6 kişilik ailenin en küçük ve en zeki kız çocuğudur. amerikan kız koleji’nde öğrenim görmesinin yanı sıra özel dersler almıştır.
balkan savaşları döneminde cepheden getirilen yaralıları gördü ve doktor olmaya karar verdi. ancak maddi yetersizlikler ve o dönemin şartları tıp okuma isteğini sınırladı. hangi kapıyı çalsa ‘’tıp fakültesine kadın öğrenci alamayız’’ sözüyle karşılaşsa da kafaya koymuştur bir kere doktor olacaktır.
buna rağmen yılmayarak çalışkanlığı ve başarısıyla dikkat çeken safiye ali, dönemin maarif vekili (milli eğitim bakanı) şükrü bey’in desteğiyle tıp eğitimi almak üzere almanya’ya gitti.
almanya’da kadın ve çocuk hastalıkları üzerine ihtisas yaptı. bu yıllarda açlık ve sefaletin en dibini gördü.
günlüğünde şu not vardır;
‘’çöpten çıkarıp geceleri yediğim ekmek hiç ağrıma gitmiyor.
ülkemde tıp fakültesi varken buralarda olmam daha çok ağrıma gidiyor.
ne olursa olsun ülkeme doktor olarak döneceğim.’’
dediğini yaptı. kurtuluş savaşı’nın son günlerinde yurda döndü ve hemen işe başladı. cağaloğlu’nda açtığı klinikte; ayrıca süt ve bakımevlerinde hizmet verdi. fakat kadın olduğu için ilk zamanlar kimse gelmiyordu. halbuki kadın ve çocuk hastalıkları doktoruydu.
aşağılamalara, dışlamalara ve hakaretlere aldırmadan, pes etmeden devam etti.
fakir ailelerin kadınlarını ve çocuklarını evlerinde ücretsiz tedavi etti. eline geçen ilk parayla süt ve bakım evini açtı.
dönemin ünlü doktorlarından besim ömer paşa, akil muhtar, operatör emin bey gibi isimlerden büyük destek gördü. türkiye’yi yurtdışındaki tıp kongrelerinde temsil etti.
hasta ve zayıf çocuklar için hilal-i ahmer muayenehanesini kurdu. direnerek, kadınların tıp fakültesine alınmalarını sağladı. ülkenin tıp eğitimi veren ilk kadını oldu.
sağlık sorunları nedeniyle eşiyle birlikte gittiği almanya’da ikinci dünya savaşı yaralılarını tedavi etti.
yakalandığı kanser hastalığından kurtulamayan safiye ali, 1952’de hayatını kaybetti.
almanya’da tıp eğitimi aldığı hastanede ılık bir bahar günü hayata gözlerini yumarken şu sözleri söylemişti:
“kadınlar size emanet… “
işte safiye ali böyle bir yüce gönüllü kadındı.,
--- alıntı ---
devamını gör...
cinci hoca (yazar)
yarın itibariyla bilgi içerikli tanimlar girmeye başlayacak yazar arkadaşımız. komiklik sıkmış. özellikle gitar hakkında yazmak istiyormuş.
düdüt: bütün günü ayin yapmakla ve tanım girmekle geçiyormuş, evet.
düdüdüt: cehenneme gitmek için sabırsızlanıyormuş aynı zamanda. rozetinden bunu anlayabilirsiniz.*
düdüt: bütün günü ayin yapmakla ve tanım girmekle geçiyormuş, evet.
düdüdüt: cehenneme gitmek için sabırsızlanıyormuş aynı zamanda. rozetinden bunu anlayabilirsiniz.*
devamını gör...
8 şubat 2021 alaattin çakıcı'nın boğaziçi tweet'i
anlamadığım şey neden elektronik ortamda yazmıyor da kalemle yazıyor.
devamını gör...
dünyayı kadınlar yönetseydi
füze yerine ülkeler birbirine çiçek atabilirdi.
avrupa birliği gibi birlikler çöker avrupa altın günü gibi örgütler oluşurdu.
avrupa birliği gibi birlikler çöker avrupa altın günü gibi örgütler oluşurdu.
devamını gör...
10 şubat 2021 rte'nin vereceği müjde
niye direk söylemezki,
bu neki böyle padişah fermanı gibi,
sanki çocuk kandırıyorlar,
kimse ulusa sesleniş yayınlarını izlemediği için, üç gün önceden başlıyorlar, çığırtkanlığa,
yine bize satacakları bir şeyin pazarlaması yapılacaktır,
birilerinin vergi borcu silinmiştir,
belki unuttukları bir şey varsa, bize verdikleri, onun için özür dileyip, artık vermeyeceklerini açıklayacaklardır,
yeni vergiler icat etmişlerdir,
olan vergilere zam yapmışlardır,
tekel dükkanlarını komple kapatmışlardır, salgın hastalıktan sebep bir daha açılmamasına karar vermişlerdir,
ne olabilirki allah aşkınıza, iyi bir şey bekleyen varmı...
acaba bir şey verecekmi,
bir şeyler mi isteyecek...
hay allah ne diyecek acaba, bak şimdi merak ettik görüyomusunuz...
bu neki böyle padişah fermanı gibi,
sanki çocuk kandırıyorlar,
kimse ulusa sesleniş yayınlarını izlemediği için, üç gün önceden başlıyorlar, çığırtkanlığa,
yine bize satacakları bir şeyin pazarlaması yapılacaktır,
birilerinin vergi borcu silinmiştir,
belki unuttukları bir şey varsa, bize verdikleri, onun için özür dileyip, artık vermeyeceklerini açıklayacaklardır,
yeni vergiler icat etmişlerdir,
olan vergilere zam yapmışlardır,
tekel dükkanlarını komple kapatmışlardır, salgın hastalıktan sebep bir daha açılmamasına karar vermişlerdir,
ne olabilirki allah aşkınıza, iyi bir şey bekleyen varmı...
acaba bir şey verecekmi,
bir şeyler mi isteyecek...
hay allah ne diyecek acaba, bak şimdi merak ettik görüyomusunuz...
devamını gör...
sadece namaz kılarak cennete gideceğine inanan insan
bu başlığı en iyi tanımlayan sözler, yunus emre’nin kaleminden çıkmış sanırım.
“bir gez gönül yıktın ise, kıldığın namaz değil
yetmiş iki millet dahi, elin yüzün yumaz değil.”
“bir gez gönül yıktın ise, kıldığın namaz değil
yetmiş iki millet dahi, elin yüzün yumaz değil.”
devamını gör...
iyi insan olmaya çalışmak
küçük adımlar ile olabilir.
önce kendini iyi edip, sonra iyi etmeyle devam edilebilir.
vaktinde kalkarak, vaktinde uyuyarak, ihtiyaçları giderip bedeni yormayarak olabilir.
kendi için yorulmayan hırpalanmayan beden başkaları için iyilik yaparak enerjisini kullanabilir.
bazen bir tebessüm, bazen yoldaki taşı kaldırmak vb.
bazen araç kullanan acemi şöfore tahammül etmek gibi.
önce kendini iyi edip, sonra iyi etmeyle devam edilebilir.
vaktinde kalkarak, vaktinde uyuyarak, ihtiyaçları giderip bedeni yormayarak olabilir.
kendi için yorulmayan hırpalanmayan beden başkaları için iyilik yaparak enerjisini kullanabilir.
bazen bir tebessüm, bazen yoldaki taşı kaldırmak vb.
bazen araç kullanan acemi şöfore tahammül etmek gibi.
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
yaşar kemal’in 13 yaşında yazdığı rivayet olunan şiir, yazıyla onüç..
yalnızlık
kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdesin.
su olsan kimse içmez,
yol olsan kimse geçmez,
elin adamı ne anlar senden?
çıkarsın bir dağ başına,
bir ağaç bulursun tellersin
pullarsın gelin eylersin.
bir de bulutları görürsün,
bir de bulutları görürsün,
bir de bulutları görürsün.
köpürmüş gelen bulutları.
başka ne gelir elden?
çın çın ötüyor yüreğimin kökünde
şu dünyanın ıssızlığı.
tanrı kimsenin başına vermesin
böyle bir yalnızlığı!
yalnızlık
kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdesin.
su olsan kimse içmez,
yol olsan kimse geçmez,
elin adamı ne anlar senden?
çıkarsın bir dağ başına,
bir ağaç bulursun tellersin
pullarsın gelin eylersin.
bir de bulutları görürsün,
bir de bulutları görürsün,
bir de bulutları görürsün.
köpürmüş gelen bulutları.
başka ne gelir elden?
çın çın ötüyor yüreğimin kökünde
şu dünyanın ıssızlığı.
tanrı kimsenin başına vermesin
böyle bir yalnızlığı!
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
annemlerin elini öpmeye gelmiştim. evime gidiyorum 1 saat 20 dk öncesinden ortamımı ayarlıyım da radyomu rahat dinliyim diye. keyifçiliği benden görün.*
o değil de çok güzel sesli tanıdıklar görüyorum haftanın yıldızlarında, bu hafta atmasaydım kaydı keşke. neyse o yıldızların arasından kayar geçerim, siz fark etmeden.
iyi yayınlar diliyorum arkadaşıma.
o değil de çok güzel sesli tanıdıklar görüyorum haftanın yıldızlarında, bu hafta atmasaydım kaydı keşke. neyse o yıldızların arasından kayar geçerim, siz fark etmeden.
iyi yayınlar diliyorum arkadaşıma.
devamını gör...
olgunluk belirtileri
artık duygularınız minimum seviye de mantık maximum seviye de oluyor.
devamını gör...
x mahlaslı yazar sizi gözledi bildirimi
devamını gör...
eyluling ile youtube röportajı
ne kadar efendi insanlar böyle, şaşırdım bir an. tabi biraz da mutlu oldum burada olduğum için.
devamını gör...
türkiye'nin f-35 programından resmen çıkarılması
biz de f-31 ile kendimizi göklere çıkarırız. amariga bizi gısganıyor
devamını gör...
şarkılarla geçtim aranızdan radyo yayını
birbirinden farklı programlarla zenginleşen radyomuza yepyeni bir renk olacağa benzeyen program. yolu açık, dinleyicisi bol olsun.*
devamını gör...
okuyana ilaç olacak sözler
"sahip olunması zorunlu tek şey var,
ya doğuştan ince bir ruh bu yada bilim ve sanat tarafından inceltilmiş bir ruh"
friedrich nietzsche
ya doğuştan ince bir ruh bu yada bilim ve sanat tarafından inceltilmiş bir ruh"
friedrich nietzsche
devamını gör...