erkek adam ev işi yapar mı sorunsalı
hayat müşterektir, elbette yapar dedirten başlıktır.
devamını gör...
tanrının size verdiği en önemli yetenek
umursamamazlık. öyle zamanlar oluyor ki, kıyamet kopsa umrumda olmaz.
devamını gör...
birine söylenecek en kötü söz
seni gozumde çok büyütmüşüm
devamını gör...
la vie en rose
ilk defa how i met your mother da anneden dinlemiştim, hala açıp ara ara dinlerim.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
herkes birbirinin kuyusunu kazar olmuş. tanıdık tanımadık fark etmeksizin. işi düşmese, bir daha hayatında hiç görmeyecek olsa bile. insanlar önüne gelenin ayağını kaydırmaya çalışıyor. kalpleri kapkara gözlerini kan bürümüş adeta. dün ve bugün gelişen olaylarla bunu daha da iyi anladım.
dün bir doktor tanıdığımızın referansıyla iş görüşmesine gittim. kadın önce "kendini tanımla" gibi klasik sorularla başladı. sonra bana özel hastane ve devlet hastanesi hakkında düşüncelerimi sordu. ben ikisinin de artı ve eksi yanlarını söyledim, tercih belirtmedim. birini yüceltmedim ya da yermedim. sonra kadın beni azarlamaya başladı. sanki cennette hasta bakım hizmetleri verdiklerini, çalışanların ise huri olduğunu ima eden bin tane cümle söyledi. ama üslubunu, ses tonunu davranışlarını bir görseydiniz. "allah belanı versin, ne dedin sen?" bu kadına derdiniz. en son kapanış azarlamasını "iyi araştır da gel" diye bitirdi. gözlerim doldu ve sadece "doğrudur" diyebildim. yemin ederim ne karşılık verdim ne de saygısız davrandım. sonra çıktım arkadaşım bekliyordu "nasıldı?" dedi "azarladı yolladı olmaz bence" dedim. konuyu kapattık.
bugün referans olan doktor aradı. söylemediğim bir sürü cümle söylemiş kadın ona. beni kötülemiş, böylesini karşıma çıkarttın demeye getirmiş. sınava hazırlanıyormuş vs gibi olmayan şeyleri de abartarak eklemiş. kadın bunları tuhaf karşılayıp sordu. "söyledin mi?" dedi hayır dedim. "dürüst olmayacaktın, yalan söyleyecektin işe alınırdın" dedi. şaka gibi değil mi?
madem beni beğenmedin ya da işe almak istemedin kestirip atsana. anlaşamadık de, ısınamadım de demi. neden beni başkasına kötüledin ki? neden beni üzdün? bir daha karşılaşmayacak biri için yalan söyledin? amacı neydi inanın çözemedim..
sonra bana umut et, üzülme hallolur gibi cümleler kuruyorlar. en kötüsü de "alış bunlara" oluyor. neden alışıyorum? neden kötü olmalarına ya da kötü olmak zorunda kalmaya mecburum bırakılıyorum?
dün bir doktor tanıdığımızın referansıyla iş görüşmesine gittim. kadın önce "kendini tanımla" gibi klasik sorularla başladı. sonra bana özel hastane ve devlet hastanesi hakkında düşüncelerimi sordu. ben ikisinin de artı ve eksi yanlarını söyledim, tercih belirtmedim. birini yüceltmedim ya da yermedim. sonra kadın beni azarlamaya başladı. sanki cennette hasta bakım hizmetleri verdiklerini, çalışanların ise huri olduğunu ima eden bin tane cümle söyledi. ama üslubunu, ses tonunu davranışlarını bir görseydiniz. "allah belanı versin, ne dedin sen?" bu kadına derdiniz. en son kapanış azarlamasını "iyi araştır da gel" diye bitirdi. gözlerim doldu ve sadece "doğrudur" diyebildim. yemin ederim ne karşılık verdim ne de saygısız davrandım. sonra çıktım arkadaşım bekliyordu "nasıldı?" dedi "azarladı yolladı olmaz bence" dedim. konuyu kapattık.
bugün referans olan doktor aradı. söylemediğim bir sürü cümle söylemiş kadın ona. beni kötülemiş, böylesini karşıma çıkarttın demeye getirmiş. sınava hazırlanıyormuş vs gibi olmayan şeyleri de abartarak eklemiş. kadın bunları tuhaf karşılayıp sordu. "söyledin mi?" dedi hayır dedim. "dürüst olmayacaktın, yalan söyleyecektin işe alınırdın" dedi. şaka gibi değil mi?
madem beni beğenmedin ya da işe almak istemedin kestirip atsana. anlaşamadık de, ısınamadım de demi. neden beni başkasına kötüledin ki? neden beni üzdün? bir daha karşılaşmayacak biri için yalan söyledin? amacı neydi inanın çözemedim..
sonra bana umut et, üzülme hallolur gibi cümleler kuruyorlar. en kötüsü de "alış bunlara" oluyor. neden alışıyorum? neden kötü olmalarına ya da kötü olmak zorunda kalmaya mecburum bırakılıyorum?
devamını gör...
cool'un türkçe karşılığı
herkes kendini cool sandığından kendini beğenmiş diye çevirirseniz %90 ı için kabuldür.
devamını gör...
ama kafamız nasıl güzel radyo programı
bu gece bizlerle olan, yayın saati boyunca sohbetimize güzel tanımlarıyla ortak olan kıymetli kafa sözlük yazarlarına sonsuz teşekkürler efenim...
önümüzdeki hafta başka bir konuyla yine birlikteyiz, iyi geceler keyifli sözlükler, sağlıcakla kalın dostlar...
önümüzdeki hafta başka bir konuyla yine birlikteyiz, iyi geceler keyifli sözlükler, sağlıcakla kalın dostlar...
devamını gör...
bir sözlük yazarına aşık olmak
böbreklere de bi baksaymışsın iyi olurmuş demek istediğim durum.
devamını gör...
sözlükte siyaset istemiyoruz
sözlükte açıktan siyaset yapılmıyor diyerekten cevapladığım deli saçmalığı. bazı dayatmalara ses çıkarmak ve farkında olmak siyaset değil, aydın insanların yaptığı aktivitedir.
devamını gör...
çocuğa zorla yemek yediren anne mutluluğu
afrika'da yaşamıyoruz, çocukları bu kadar zorlayıp obez yapmanın bir mantığı olduğunu düşünmüyorum. çocuk gözünüzün önünde açlıktan ölmez, acıkınca zaten yer. sağlıklı beslenmesine dikkat edin yeter.
çocuğunun yemek yediğini görmek elbet anneyi mutlu eder lakin ileriki yaşlarda çocuk obeziteye doğru yol alırken bu sefer isteseniz de fazla yemek veremezsiniz.
çocuğunun yemek yediğini görmek elbet anneyi mutlu eder lakin ileriki yaşlarda çocuk obeziteye doğru yol alırken bu sefer isteseniz de fazla yemek veremezsiniz.
devamını gör...
bir kızın bir erkekten telefon numarası istemesi
geçen hafta kızımın servis şoföründen telefon numarasını isteyerek dahil olduğum eylem.
servis şoförü sağ olsun, bu isteğimi nezaketle karşıladı.
"yenge sen çaldır beni, ben de kaydedeyim."
servis şoförü sağ olsun, bu isteğimi nezaketle karşıladı.
"yenge sen çaldır beni, ben de kaydedeyim."
devamını gör...
at fobisi
bundan 3 sene önce yıl sonu pikniği için çocuklar ve anneleriyle birlikte bünyesinde at çiftliği olan bir tesise gittik. çocukların midillilere binebileceği, çimlerde yatıp yuvarlanabilecekleri inanılmaz güzel bir yerdi.
her cins atın kendine ait bir bölmesi, her at için çocukların binmesine yardımcı olacak bir seyis vardı. büyük olan bazı atlar henüz yabani oldukları için yardımcılar tarafından yanlarına yaklaşılmaması konusunda uyarıldık. herkes kendisine gösterilen alanda atları beslemeye başladı.
her şey normal giderken birden olanlar oldu.
benim, aşırı tatlı olduğu kadar "yapma denileni yapmaktan keyif alan" canım öğrencim yanına yaklaşılmaması gereken atın yanına gidip ona şeker uzattı. kesme şekerlerden biri yere düşünce almak için eğildi. at, tam bu sırada öğrencimi omzundan tuttu ve havada sallamaya başladı.
şimdi rica ediyorum gözünüzün önüne getirin;
5 yaşında bir çocuk, kot ceketinin omzundan tutularak atın ağzında sallanıyor ve annesine bağırıyor " annee atın dişlerine bak ne kadar güçlü beni sallıyor baksanaa"
annesi ve seyisler hemen öğrencimi atın ağzından aldı. sonrasında çok kısa bir an duraklama oldu, çocukta hiçbir şeyin olmadığı atın sadece kot ceketi tuttuğunu anladığımız anda heepimiz kahkahaya boğulduk.
şimdi şu satırları yazarken bile gülüyorum.
öğrencimde bu olaydan sonra at fobisi olmadı diye biliyorum ancak beni her gördüğünde "öğretmeniiim, beni at nasıl ısırıp sallamıştı ama demi?" diyor. *
her cins atın kendine ait bir bölmesi, her at için çocukların binmesine yardımcı olacak bir seyis vardı. büyük olan bazı atlar henüz yabani oldukları için yardımcılar tarafından yanlarına yaklaşılmaması konusunda uyarıldık. herkes kendisine gösterilen alanda atları beslemeye başladı.
her şey normal giderken birden olanlar oldu.
benim, aşırı tatlı olduğu kadar "yapma denileni yapmaktan keyif alan" canım öğrencim yanına yaklaşılmaması gereken atın yanına gidip ona şeker uzattı. kesme şekerlerden biri yere düşünce almak için eğildi. at, tam bu sırada öğrencimi omzundan tuttu ve havada sallamaya başladı.
şimdi rica ediyorum gözünüzün önüne getirin;
5 yaşında bir çocuk, kot ceketinin omzundan tutularak atın ağzında sallanıyor ve annesine bağırıyor " annee atın dişlerine bak ne kadar güçlü beni sallıyor baksanaa"
annesi ve seyisler hemen öğrencimi atın ağzından aldı. sonrasında çok kısa bir an duraklama oldu, çocukta hiçbir şeyin olmadığı atın sadece kot ceketi tuttuğunu anladığımız anda heepimiz kahkahaya boğulduk.
şimdi şu satırları yazarken bile gülüyorum.
öğrencimde bu olaydan sonra at fobisi olmadı diye biliyorum ancak beni her gördüğünde "öğretmeniiim, beni at nasıl ısırıp sallamıştı ama demi?" diyor. *
devamını gör...
takipçi
bunun bir de hiç bir entrynizi oylamamış, daha önce hiç görmediğiniz versiyonları mevcut. hayır yani okuyup oylamak için takip etmiyorsan neden takip ediyorsun diye düşündürmüyor değil insanı yani.
gece sokakta peşine takılıp beş tele ver len tırrek diyen tinerci misin kardeşim sen, ne o öyle sessiz sessiz dikizliyorsun.
gece sokakta peşine takılıp beş tele ver len tırrek diyen tinerci misin kardeşim sen, ne o öyle sessiz sessiz dikizliyorsun.
devamını gör...
içinde istanbul geçen şarkı
dostum bana izmir'i anlat
hüznüme biraz imbat kat
eski günlere geri dönelim
dostum bana izmir'i anlat
hüznüme biraz imbat kat
eski günlere geri dönelim
kederlerimi denizlere at
yolum düşer uğrarım sana
kordon'da bir çay ısmarla bana
oturup konuşalım kana kana
istanbul bir yalan
söylenenlere inanma
alsancak'ta o yaralı gençliğim hala beni bekler
sen aklıma düştükçe hala kalbim tekler
içimde sancır istanbul benim darağacım
gidiş o gidiş bir daha da senden
haber bile alamadım
bu şehir süslü boyalı kadın
izmir sen benim anamdın
gel yine kol kanat ger bana
ben koynunda uyumalıyım
yolum düşer uğrarım sana
kordon'da bir çay ısmarla bana
oturup konuşalım kana kana
istanbul bir yalan
söylenenlere inanma
alsancak'ta o yaralı gençliğim hala beni bekler
sen aklıma düştükçe hala kalbim tekler
içimde sancır istanbul benim darağacım
gidiş o gidiş bir daha da senden
haber bile alamadım
buradan
hüznüme biraz imbat kat
eski günlere geri dönelim
dostum bana izmir'i anlat
hüznüme biraz imbat kat
eski günlere geri dönelim
kederlerimi denizlere at
yolum düşer uğrarım sana
kordon'da bir çay ısmarla bana
oturup konuşalım kana kana
istanbul bir yalan
söylenenlere inanma
alsancak'ta o yaralı gençliğim hala beni bekler
sen aklıma düştükçe hala kalbim tekler
içimde sancır istanbul benim darağacım
gidiş o gidiş bir daha da senden
haber bile alamadım
bu şehir süslü boyalı kadın
izmir sen benim anamdın
gel yine kol kanat ger bana
ben koynunda uyumalıyım
yolum düşer uğrarım sana
kordon'da bir çay ısmarla bana
oturup konuşalım kana kana
istanbul bir yalan
söylenenlere inanma
alsancak'ta o yaralı gençliğim hala beni bekler
sen aklıma düştükçe hala kalbim tekler
içimde sancır istanbul benim darağacım
gidiş o gidiş bir daha da senden
haber bile alamadım
buradan
devamını gör...
deniz yıldızı
omurgasız deniz sürüngenleridir. derisi dikenliler şubesine mensupturlar. genelde beş kolludurlar fakat beşten fazla kolu olan türleri de mevcuttur. kollarının altında bulunan çok sayıda tüp ayak denilen çıkıntılar sayesinde vakumlama sistemiyle yüzeye yapışıp vücutlarını çekerek hareket sağlarlar. tüp ayaklar hareket sağlamanın yanında beslenme ve boşaltım görevi de görmektedirler. dakikada altı kez atan minik bir kalpleri vardır. beyinleri yoktur onun yerine karmaşık bir sinir sistemine sahiptirler.
kol sayıları tutmasa da etrafımızda bir çok deniz yıldızı mevcut durumda..
kol sayıları tutmasa da etrafımızda bir çok deniz yıldızı mevcut durumda..
devamını gör...
ayaşlı ile kiracıları
(bkz: memduh şevket esendal) tarafından yazılan roman. lise 1'de öğretmenimin tavsiyesiyle okudum bir romandır aynı zamanda.
devamını gör...
büyükbaba paradoksu
paradoksun tarifi şöyledir:
eğer geçmişe gidip kendi dedemi öldürürsem benim de var olmamam gerekir, fakat ben hiç doğmazsam asla zaman makinesine binip dedemi öldüremem. bu durumda dedem ölmeyeceği için benim de doğmuş olmam gerek. şu durumda dedem de ben de hem ölü hem de diri oluruz.
paradokslarda dikkat edilmesi gerekilen husus, kanımca, mevcut gerçekliği baz almaktaki hatada yatmaktadır. mevcut bir gerçekliğin içerisinde var olan kanunlar(entropi gibi) farklı bir gerçeklikte söz konusu ol(a)mayacaktır.
eğer geçmişe gidip kendi dedemi öldürürsem benim de var olmamam gerekir, fakat ben hiç doğmazsam asla zaman makinesine binip dedemi öldüremem. bu durumda dedem ölmeyeceği için benim de doğmuş olmam gerek. şu durumda dedem de ben de hem ölü hem de diri oluruz.
paradokslarda dikkat edilmesi gerekilen husus, kanımca, mevcut gerçekliği baz almaktaki hatada yatmaktadır. mevcut bir gerçekliğin içerisinde var olan kanunlar(entropi gibi) farklı bir gerçeklikte söz konusu ol(a)mayacaktır.
devamını gör...
güne bir şarkı bırak
devamını gör...
büyülü gerçekçilik
postmodern edebiyat kuramının merkezini oluşturan önemli akımlardan biridir.
en güzel tarifi çift yönlü bir ayna gibi gerçek ve gerçek olmayan dünyalar arasında bir kesişimdir.
nedir bu büyülü gerçekçilik diye kıvrandım bugün. ben farkına varmadan bir yerde bu akımı çağırıştırmış bir yazım. buzun ve ateşin kraliçesi kaşkolnikov hemen yakalamış. boş durur mu hiç? bilgi deryasını taştırıp fışkırttı üzerime.. bende biraz araştırıp, üzerine birkaç bir şey yazayım dedim.
bu akımda zaman sıralı değil, yer belirsiz fantastik unsurlar barındırır. büyüleyiciliği anlatımın sihirli olmasından gelir. mitler, efsaneler, masallar.. periler,cinler,hurafeler bu akımın işleyişinde kullanılan unsurlardır.
kitaplardan hüseyin rahmi gürpınar 'ın gulyabani adlı eseri -batıl inanç ve hurafe'nin saçmalığını anlatır- filmlerden yeşil yol the green mile resim sanatında, rob gonsalves: sihirli resimler 'in eserleri

(muazzam) örnek olarak gösterilebilinir.
gizem söz konusu olunca direkt çekiliyorum oraya. dikkatimi çekti bu akımda.
burada dikkat edilmesi gereken en önemli etken doğal olan ile doğaüstü olanı aktırırken şaşırtmadan kaynaştırılmasıdır. o büyüye kapılıp hissetmek çok önemli.
büyülü gerçekçiliğin en önemli eseri yüzyıllık yalnızlık olarak bilinir. o halde bu kitaptan bir alıntı bırakayım;
siz hangi gruptasınız? yıllar önce yaşadığı olumsuzlukları durmadan tekrarlayıp elindeki kartopunu kocaman bir çığa dönüştürerek içinde kaybolanlardan ve yanındakileri de sürükleyenlerden mi; yoksa kocaman bir kar kütlesini güneşin sıcaklığıyla eritip etrafına huzur verenlerden mi?
ve tabii ki böcek samsa'mızın hikayesi dönüşüm 'den bir alıntı;
gregor yine karanlıkta kalıyor ve sırtındaki yara adeta yeni oluşmuş gibi sızlıyordu .
odamda günlerdir yalnızım, ziyanı yok dünyada da yıllarca yalnız değil miydim
ben farkına varmadan büyülenmişim resmen. şimdi biraz daha çekileceğim bu konuya çünkü fantastik-gizem beni çağırıyor. yine fısıldadı kulağıma tuhaf gerçekler..
iyi geceler..
en güzel tarifi çift yönlü bir ayna gibi gerçek ve gerçek olmayan dünyalar arasında bir kesişimdir.
nedir bu büyülü gerçekçilik diye kıvrandım bugün. ben farkına varmadan bir yerde bu akımı çağırıştırmış bir yazım. buzun ve ateşin kraliçesi kaşkolnikov hemen yakalamış. boş durur mu hiç? bilgi deryasını taştırıp fışkırttı üzerime.. bende biraz araştırıp, üzerine birkaç bir şey yazayım dedim.
bu akımda zaman sıralı değil, yer belirsiz fantastik unsurlar barındırır. büyüleyiciliği anlatımın sihirli olmasından gelir. mitler, efsaneler, masallar.. periler,cinler,hurafeler bu akımın işleyişinde kullanılan unsurlardır.
kitaplardan hüseyin rahmi gürpınar 'ın gulyabani adlı eseri -batıl inanç ve hurafe'nin saçmalığını anlatır- filmlerden yeşil yol the green mile resim sanatında, rob gonsalves: sihirli resimler 'in eserleri

(muazzam) örnek olarak gösterilebilinir.
gizem söz konusu olunca direkt çekiliyorum oraya. dikkatimi çekti bu akımda.
burada dikkat edilmesi gereken en önemli etken doğal olan ile doğaüstü olanı aktırırken şaşırtmadan kaynaştırılmasıdır. o büyüye kapılıp hissetmek çok önemli.
büyülü gerçekçiliğin en önemli eseri yüzyıllık yalnızlık olarak bilinir. o halde bu kitaptan bir alıntı bırakayım;
siz hangi gruptasınız? yıllar önce yaşadığı olumsuzlukları durmadan tekrarlayıp elindeki kartopunu kocaman bir çığa dönüştürerek içinde kaybolanlardan ve yanındakileri de sürükleyenlerden mi; yoksa kocaman bir kar kütlesini güneşin sıcaklığıyla eritip etrafına huzur verenlerden mi?
ve tabii ki böcek samsa'mızın hikayesi dönüşüm 'den bir alıntı;
gregor yine karanlıkta kalıyor ve sırtındaki yara adeta yeni oluşmuş gibi sızlıyordu .
odamda günlerdir yalnızım, ziyanı yok dünyada da yıllarca yalnız değil miydim
ben farkına varmadan büyülenmişim resmen. şimdi biraz daha çekileceğim bu konuya çünkü fantastik-gizem beni çağırıyor. yine fısıldadı kulağıma tuhaf gerçekler..
iyi geceler..
devamını gör...
güne bir şiir bırak
kara sevda
bir kere sevdaya tutulmaya gör;
ateşlere yandığının resmidir.
aşık dediğin, mecnun misali kör;
ne bilsin alemde ne mevsimidir.
dünya bir yana, o hayal bir yana;
bir meşaledir pervaneyim ona.
altında bir ömür dönedolana
ağladığım yer penceresi midir?
bir köşeye mahzun çekilen için,
yemekten içmekten kesilen için,
sensiz uykuyu haram bilen için,
ayrılık ölümün diğer ismidir
-cahit sıtkı tarancı.
bir kere sevdaya tutulmaya gör;
ateşlere yandığının resmidir.
aşık dediğin, mecnun misali kör;
ne bilsin alemde ne mevsimidir.
dünya bir yana, o hayal bir yana;
bir meşaledir pervaneyim ona.
altında bir ömür dönedolana
ağladığım yer penceresi midir?
bir köşeye mahzun çekilen için,
yemekten içmekten kesilen için,
sensiz uykuyu haram bilen için,
ayrılık ölümün diğer ismidir
-cahit sıtkı tarancı.
devamını gör...