bir insanla ilişkiyi kesmek için yeterli sebepler
atatürk'ü sevmemesi.
devamını gör...
munchausen sendromu
isminin kaynağı 18. yüzyılda yaşamış olan ve her şeyi abartılı anlatan subay baron karl von munchausen'den alır.
30 ila 50 yaş aralığında görülür.
sendormdan muzdarip kişiler özellikle hastalanmak konusunda oldukça şaşırtıcıdırlar. az çok tıp bilgileri vardır, o bilgiler ışığında kendi kendilerine teşhis koyarlar.
ne kadar abartabilir? kalp ilacı içip kalbinin rirmini bozabilir, bir yerini kesip kanamaya yol açabilir ve hastaneye gitmek isteyebilir, kendisinden test istendiğinde o testin sonucu farklı çıksın diye içeriğiyle oynayabilir. *
30 ila 50 yaş aralığında görülür.
sendormdan muzdarip kişiler özellikle hastalanmak konusunda oldukça şaşırtıcıdırlar. az çok tıp bilgileri vardır, o bilgiler ışığında kendi kendilerine teşhis koyarlar.
ne kadar abartabilir? kalp ilacı içip kalbinin rirmini bozabilir, bir yerini kesip kanamaya yol açabilir ve hastaneye gitmek isteyebilir, kendisinden test istendiğinde o testin sonucu farklı çıksın diye içeriğiyle oynayabilir. *
devamını gör...
sevim gözay
1972 doğumlu gazeteci. bir yayıncı. kültür, yaşam ve medya alanlarında içerikler üretti. kanal d, tv8, cnn türk, atv, show tv, habertürk, sky 360, trt kanallarında yönetmenlik, sunuculuk, moderatörlük ve jüri üyeliği yaptı. asistan olarak ‘dr. stress’, ‘canlan biraz’, yardımcı yönetmen ve yönetmen olarak ‘sabah şekerleri’, ‘hi-fi’, ‘netiket’, yönetmen-seslendiren olarak ‘istanbulart’, sunucu-editör olarak ‘şehrin rengi’, ‘dizikolik’, ‘bazıları sıcak sever’ ve ‘artist’ programlarını ekrana taşıdı.
ne yazık ki bugün vefat etmiş allah rahmet eylesin ruhu şad olsun. ölümü ile birlikte tanıdığım güzel bir insan. twitter'da gündem şuan da.
ne yazık ki bugün vefat etmiş allah rahmet eylesin ruhu şad olsun. ölümü ile birlikte tanıdığım güzel bir insan. twitter'da gündem şuan da.
devamını gör...
regl ağrısının abartılması
benim bir organımdan her ay kan gelse psikolojim darmadağın olur bence az bile abartılıyor.
düşünsenize bi lütfen.
düşünsenize bi lütfen.
devamını gör...
etrafımızda olması gereken insan tipleri
"*ilham veren
*motive eden
*açık fikirli
*tutkulu
*minnettar
*çalışkan"
insanlar olsa ne güzel olurdu.*
*motive eden
*açık fikirli
*tutkulu
*minnettar
*çalışkan"
insanlar olsa ne güzel olurdu.*
devamını gör...
sillage (yazar)
yazdıklarından anladığım kadarıyla hayatın her alanında ince ince düşünüp sonra da üşütecek potansiyelde olmasına üzüldüğüm yazardır.* iyi yazar nedir, nasıl olunurun kanlı canlı örneğidir. var olsundur.
devamını gör...
şansınız olsa beraber yemek yiyeceğiniz 5 kişi
kimse yazmamış ben yazayim:
- kemal k.
-r.t.e
-devlet b.
-meral a.
-fahrettin altun
ya herro ya merro beyler/hanımlar.
- kemal k.
-r.t.e
-devlet b.
-meral a.
-fahrettin altun
ya herro ya merro beyler/hanımlar.
devamını gör...
ruh sağlığı için uzak durulması gereken şeyler
benim için ilk,sonsuza dek ve mutlak şartla akraba denen kan emicilerdir,net.
sürekli negatif enerjili insanlar da aynı şekilde.cebinde akrep olan tipleri de ekleyeyim.
sürekli negatif enerjili insanlar da aynı şekilde.cebinde akrep olan tipleri de ekleyeyim.
devamını gör...
basurlular
oturamadıkları için yerleşik yaşama geçememişlerdir...
devamını gör...
düşün ki uzaylılar bunu okuyor
taşa alerjiniz var ve bunu biliyoruz.
devamını gör...
pilot kalem ile 2 dakikada bütün ateistleri mümin yapan genç
sonuna kadar izleyemedim, üzgünüm. az buçuk inancım var oda bu hıyar yüzünden gitmesin.
devamını gör...
türkiye'de hakkını arayan insan
hakkımı yiyen daha güçlü.
devamını gör...
atatürk’ü hatırlatan şarkılar
bu unutulmaz parça hatırlatır,özletir.
devamını gör...
stormy monday
muazzam bir t-bone walker şarkısı. blues tarihinin en iyi şarkıları arasında gösterilir. sonrasında başka sanatçılar tarafından farklı yorumları da oldu lakin üstadınkini dinlemenin tadı her zaman bir başka oluyor.
devamını gör...
ilginç genel kültür bilgileri
domates aslında sebze değil, meyvedir.
devamını gör...
ne yapmak nereye varmak istemektedir
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
bir süredir, uzaklardan seviyorum seni. şimdi gel yakınıma yakından sev beni desen nasıl severdim seni inan ki bilmiyorum.
mesela tenine dokununca ne olurdu parmaklarıma?
diyelim ki artık bir adım ötemdesin, sarılabiliyorum sana.
nasıl sarardım seni kim bilir?
gölün kenarında bir bankta, güneşin batışını izlerken,
sen o güzelim başını, omzuma koysaydın,
ne yapardı gariban omzum?
mesela oldu ya, eymirin güzelim yollarında, el ele yürürken seninle,
aklım, o gariban aklım, kaç karış havalanırdı inan ki bilmiyorum.
hani oldu ya evimizdeyiz, umut dolu, sevgi dolu yeni bir güne şiirlerle başlar, öğle yemeği yerine düz yazılar ile beslenirdik. günün akşamını hafif bir yemeğin yanında birer kadehlik kırmızı şarabımızı içerken, plakçalarımızda çalan beethoven sayesinde kulaklarımızın pası silinmiş şekilde edebiyattan konuşarak geçirip, gecesini, uykuya dalmadan önce masallar anlatarak yaşardık. bu güzel günü bu şekilde bitirmek beni nasıl mutlu ederdi bir bilsen.
hani o, kırmızı panjurlu, önünde mor menekşeler olan, küçüçük ama ahşaptan, içerisinde yüzlerce, binlerce kitabımızın olduğu evimizde, elinde kitabın uyuyakalmış ruhunu sarmalamaktan daha büyük mutluluk verici şey ne olabilirdi ki.
işte bu düşüncelerle çıksam yüreğimden senin yüreğine doğru harekete geçsem.
ve, ellerimde en güzel papatya demetleriyle, bir gün ansızın çıkıp gelsem yanına. yüreğim pırpır kanatlanmış uçacak bir durumdayken, bedenim seni görmenin heyecanıyla tirtir titrerken, ruhum ise doğuştan yarım kalan tarafını bulmanın keyfini yaşarken, dudaklarımdan hangi kelimeler dökülürdü acaba inanki bilmiyorum? kelimelerin gücü yeter miydi bu büyük karşılaşmanın manasını anlatmaya? tüm zamanlarımı anlamlı kılan bu anı, türk dil kurumunun biçare sözlüğünde bulunan kelimelerin tek tek ya da çeşitli kombinasyonlarda bir araya gelerek anlatmasını beklemek, nafile bir çaba değil de neydi?
işte o an, o sözlük yeniden yazılmalıydı. en temiz harflerden, en derin anlamlar içeren kelimeler üretilerek.
hadi oldu diyelim, hislerimi anlatır cümleler kurabildim. peki kelimeler ne denli önemliydi.
hayran hayran bakışlar, titrek konuşmalar, ateş basmaları olmayınca.
insan, konuşurdu, yazardı, çizerdi ama emek olmayınca, sevdiğin kişiye sonsuz özgürlük tanımayınca, o güzel hisleri pazarlık konusu yapmaya başlayınca, sevgi mi kalırdı ortada.
evet evet, seni hiçbir karşılık beklemeden, sonsuz bir sadakatle, içindeki çocuğu büyütmeden, değişmeni beklemeden aksine kendin olabilmeni destekler biçimde, severdim seni.
mesela tenine dokununca ne olurdu parmaklarıma?
diyelim ki artık bir adım ötemdesin, sarılabiliyorum sana.
nasıl sarardım seni kim bilir?
gölün kenarında bir bankta, güneşin batışını izlerken,
sen o güzelim başını, omzuma koysaydın,
ne yapardı gariban omzum?
mesela oldu ya, eymirin güzelim yollarında, el ele yürürken seninle,
aklım, o gariban aklım, kaç karış havalanırdı inan ki bilmiyorum.
hani oldu ya evimizdeyiz, umut dolu, sevgi dolu yeni bir güne şiirlerle başlar, öğle yemeği yerine düz yazılar ile beslenirdik. günün akşamını hafif bir yemeğin yanında birer kadehlik kırmızı şarabımızı içerken, plakçalarımızda çalan beethoven sayesinde kulaklarımızın pası silinmiş şekilde edebiyattan konuşarak geçirip, gecesini, uykuya dalmadan önce masallar anlatarak yaşardık. bu güzel günü bu şekilde bitirmek beni nasıl mutlu ederdi bir bilsen.
hani o, kırmızı panjurlu, önünde mor menekşeler olan, küçüçük ama ahşaptan, içerisinde yüzlerce, binlerce kitabımızın olduğu evimizde, elinde kitabın uyuyakalmış ruhunu sarmalamaktan daha büyük mutluluk verici şey ne olabilirdi ki.
işte bu düşüncelerle çıksam yüreğimden senin yüreğine doğru harekete geçsem.
ve, ellerimde en güzel papatya demetleriyle, bir gün ansızın çıkıp gelsem yanına. yüreğim pırpır kanatlanmış uçacak bir durumdayken, bedenim seni görmenin heyecanıyla tirtir titrerken, ruhum ise doğuştan yarım kalan tarafını bulmanın keyfini yaşarken, dudaklarımdan hangi kelimeler dökülürdü acaba inanki bilmiyorum? kelimelerin gücü yeter miydi bu büyük karşılaşmanın manasını anlatmaya? tüm zamanlarımı anlamlı kılan bu anı, türk dil kurumunun biçare sözlüğünde bulunan kelimelerin tek tek ya da çeşitli kombinasyonlarda bir araya gelerek anlatmasını beklemek, nafile bir çaba değil de neydi?
işte o an, o sözlük yeniden yazılmalıydı. en temiz harflerden, en derin anlamlar içeren kelimeler üretilerek.
hadi oldu diyelim, hislerimi anlatır cümleler kurabildim. peki kelimeler ne denli önemliydi.
hayran hayran bakışlar, titrek konuşmalar, ateş basmaları olmayınca.
insan, konuşurdu, yazardı, çizerdi ama emek olmayınca, sevdiğin kişiye sonsuz özgürlük tanımayınca, o güzel hisleri pazarlık konusu yapmaya başlayınca, sevgi mi kalırdı ortada.
evet evet, seni hiçbir karşılık beklemeden, sonsuz bir sadakatle, içindeki çocuğu büyütmeden, değişmeni beklemeden aksine kendin olabilmeni destekler biçimde, severdim seni.
devamını gör...
efsanevi yeşilçam replikleri
senin annen bir melekti yavrum.
devamını gör...
akp'li vekilin afganistan'daki yolun resmini türkiye diye paylaşması
akp sivas milletvekili semiha ekinci, twitter hesabından afganistan'da çekilmiş bir fotoğrafı türkiye diye paylaştı. 20 yıl önce 20 yıl sonra diyerek rte’nin de etiketlendiği bu muazzam üç kağıtçılık çabası takdire şayan elbette. kendi kitleleri ile rte’nin bir tutulması ise , semiha hanımın bizzat parti liderini de ülkesini tanımayan bir lider olduğunu düşündürmektedir.
aynen devam, beraber yürüyorsunuz bu yollarda.beraber yürüdük biz bu yollarda
aynen devam, beraber yürüyorsunuz bu yollarda.beraber yürüdük biz bu yollarda
devamını gör...
