hayat kalitesini düşüren şeyler
(bkz: idiyopatik ürtiker) gece uyutmaz, gündüz süründürür, can sıkıcı, yorgunluk verici, hayattan bezdirici, çirkinleştirici, intihara meyillendirici, kaşıntı, kanamalar, artık bir işe yaramayan haplar, sürekli uyku hali, bezginlik, bıkkınlık. yeter da biz de insanız.
devamını gör...
tanrı varsa kim yarattı sorusu
insanı tanrı yarattı.
tanrıyı daha yetkili tanrı,
daha yetkili tanrıyı daha da yetkili tanrı.
daha yetkili tanrıyı yaratan daha yetkili tanrıyı daha da yetkili tanrı yarattı.
sen yaratma işini böyle düşünürsen sonsuzdan beri gelen sürekli yaratma silsilesi gerekir.
sonsuzdan gelir mi? el cevap gelmez
işte tanrı ilk sebeptir. zaten tanım gereği tanrı yaratılmayan zorunlu varlıktır.
tanrıyı daha yetkili tanrı,
daha yetkili tanrıyı daha da yetkili tanrı.
daha yetkili tanrıyı yaratan daha yetkili tanrıyı daha da yetkili tanrı yarattı.
sen yaratma işini böyle düşünürsen sonsuzdan beri gelen sürekli yaratma silsilesi gerekir.
sonsuzdan gelir mi? el cevap gelmez
işte tanrı ilk sebeptir. zaten tanım gereği tanrı yaratılmayan zorunlu varlıktır.
devamını gör...
insan ilişkilerinden çıkarılmış en önemli ders
her insan birbirinden farklı..
bitmeyecek olan ders işte budur..
bitmeyecek olan ders işte budur..
devamını gör...
szondi kişilik testi
macar asıllı psikiyatr dr leopold szondi tarafından hazırlanan, özünü "insanlar kendilerine benzeyene karşı bir çekim kuvveti hisseder" felsefesine dayandıran ve birtakım resimlere verdiğimiz tepkinin kişiliğimizdeki bastırılmış duyguları gösterdiğini söyleyen bir çeşit kişilik testi.
söylenene göre bu test 1930'lu yıllarda freud'un çalışmaları kadar ses getirmiştir.

••
yukarıda resmini verdiğim bu sekiz kişi birer akıl hastasıdır. insanın gizli kalmış yönlerini açıklayacak biçimde tasarlanmışlardır. şimdi bu fotoğrafa bakmanızı ve sizi en çok rahatsız eden kişiyi seçmenizi istiyorum. buna göre bastırılmış duygunuzun ne olduğunu göreceksiniz. *
--! spoiler !--
birinci resim: sadist.
- eğer bu resmi seçtiyseniz muhtemelen hayatınızın bir döneminde otoriteye kuvvetli bir biçimde maruz kaldınız demektir. kendinizde fark edebileceğiniz ilk dürtü "başa çıkma" dürtüsü olabilir. normal şartlarda sevecen ve zararsızsınız.
ikinci resim: epileptik.
- bu resmi seçtiyseniz epilepsi hastalarında görülen birtakım duygulara sahipsiniz demektir; aşırı ve ani öfke, asabilik ve aşırı tepki verme gibi. kendinizi ifade edebilmeniz sizin için önemli ve bu gerçekleştiğinde oldukça huzurlu, sakin birisiniz.
üçüncü resim: katatonik.
- bu resimdeki kişiden rahatsız olduysanız bir şekilde içinizdeki hiperaktif kişiyi susturmuşsunuz demektir. baskıya maruz kaldınız, bu nedenle bazı basma kalıp fikirleriniz oluştu. soğuk biri olarak görünürsünüz, kontrolü elde tutmaktan hoşlanırsınız.
dördüncü resim: şizofreni.
- bu resimdeki kişiye karşı bir çekim hissetmişseniz tutarsız düşüncelere, bozuk bir ruh haline ve yoğun hissedilen bir duygusuzluğa sahipsiniz demektir. çocukluğunuzun bir döneminde insanlardan uzaklaşma isteği göstermiş olmanız ihtimaldir. normal şartlarda sosyal biri olarak görünmek sizin için önemli.
beşinci resim: histerik.
- sizi asıl rahatsız eden kişi buysa muhtemelen onay alma ve ilgi çekme arzunuzu bastırmışsınız. içe dönük, alçakgönüllü biri olarak görünürsünüz. içinzde birilerinin dikkatini çekme arzusu var. ilgi görmek istemektesiniz. dış görünüşünüze oldukça kıymet veriyorsunuz.
altıncı resim: depresif.
- dışa dönük, rahat biri olarak tasvir edilirsiniz ancak kimsenin özgüven eksikliği problemi yaşadığınızdan haberi yoktur. içinizde suçluluk duymak gibi bir dürtü var. mutsuzluk başlıca duygunuz.
yedinci resim: manik.
- manik kişilerin göze çarpan özellikleri kendini yüceltme, kontolsüzce dışa dönüklük gibi özelliklerdir. bu resim sizi rahatsız ettiyse içinizdeki heyecana, duyguları uçlarda yaşamaya meyilli olan o insanı susturmuşsunuz demektir. dengeli, kaostan kaçan ve kontrollü bir yapınız var.
sekinci resim: çoklu kişilik bozukluğu.
- bu resimi seçmeniz çocukluğunuzda bir kişilik sorununu saklamış olduğunuzu gösterir. cinsiyetinize bağlı bir sorun yaşamış olmanız muhtemel.
erkekseniz kaba saba tavırlar sergileyebilir, kadınsanız sürekli kadınsı tavırlar sergileyebilirsiniz.
--! spoiler !--
tarafınızı seçin! *
edit: imla.
edit2: fotoğraf güncellemesi.
söylenene göre bu test 1930'lu yıllarda freud'un çalışmaları kadar ses getirmiştir.

••
yukarıda resmini verdiğim bu sekiz kişi birer akıl hastasıdır. insanın gizli kalmış yönlerini açıklayacak biçimde tasarlanmışlardır. şimdi bu fotoğrafa bakmanızı ve sizi en çok rahatsız eden kişiyi seçmenizi istiyorum. buna göre bastırılmış duygunuzun ne olduğunu göreceksiniz. *
--! spoiler !--
birinci resim: sadist.
- eğer bu resmi seçtiyseniz muhtemelen hayatınızın bir döneminde otoriteye kuvvetli bir biçimde maruz kaldınız demektir. kendinizde fark edebileceğiniz ilk dürtü "başa çıkma" dürtüsü olabilir. normal şartlarda sevecen ve zararsızsınız.
ikinci resim: epileptik.
- bu resmi seçtiyseniz epilepsi hastalarında görülen birtakım duygulara sahipsiniz demektir; aşırı ve ani öfke, asabilik ve aşırı tepki verme gibi. kendinizi ifade edebilmeniz sizin için önemli ve bu gerçekleştiğinde oldukça huzurlu, sakin birisiniz.
üçüncü resim: katatonik.
- bu resimdeki kişiden rahatsız olduysanız bir şekilde içinizdeki hiperaktif kişiyi susturmuşsunuz demektir. baskıya maruz kaldınız, bu nedenle bazı basma kalıp fikirleriniz oluştu. soğuk biri olarak görünürsünüz, kontrolü elde tutmaktan hoşlanırsınız.
dördüncü resim: şizofreni.
- bu resimdeki kişiye karşı bir çekim hissetmişseniz tutarsız düşüncelere, bozuk bir ruh haline ve yoğun hissedilen bir duygusuzluğa sahipsiniz demektir. çocukluğunuzun bir döneminde insanlardan uzaklaşma isteği göstermiş olmanız ihtimaldir. normal şartlarda sosyal biri olarak görünmek sizin için önemli.
beşinci resim: histerik.
- sizi asıl rahatsız eden kişi buysa muhtemelen onay alma ve ilgi çekme arzunuzu bastırmışsınız. içe dönük, alçakgönüllü biri olarak görünürsünüz. içinzde birilerinin dikkatini çekme arzusu var. ilgi görmek istemektesiniz. dış görünüşünüze oldukça kıymet veriyorsunuz.
altıncı resim: depresif.
- dışa dönük, rahat biri olarak tasvir edilirsiniz ancak kimsenin özgüven eksikliği problemi yaşadığınızdan haberi yoktur. içinizde suçluluk duymak gibi bir dürtü var. mutsuzluk başlıca duygunuz.
yedinci resim: manik.
- manik kişilerin göze çarpan özellikleri kendini yüceltme, kontolsüzce dışa dönüklük gibi özelliklerdir. bu resim sizi rahatsız ettiyse içinizdeki heyecana, duyguları uçlarda yaşamaya meyilli olan o insanı susturmuşsunuz demektir. dengeli, kaostan kaçan ve kontrollü bir yapınız var.
sekinci resim: çoklu kişilik bozukluğu.
- bu resimi seçmeniz çocukluğunuzda bir kişilik sorununu saklamış olduğunuzu gösterir. cinsiyetinize bağlı bir sorun yaşamış olmanız muhtemel.
erkekseniz kaba saba tavırlar sergileyebilir, kadınsanız sürekli kadınsı tavırlar sergileyebilirsiniz.
--! spoiler !--
tarafınızı seçin! *
edit: imla.
edit2: fotoğraf güncellemesi.
devamını gör...
greta thunberg
çevre aktivisti, güzel bir insan. savunduğu fikirlerin altına imzamı atarım.
yok proje, yok soros, yok pkk... hepiniz büyük resim kursunu başarıyla tamamlamışsınız, tebrikler! bir yazar da çıkıp "geçen gün şöyle konuştu, bunu dedi, bu yüzden eleştiriyorum" demiyor. çünkü kimse ne dediğini umursamıyor, ihtimal ki hiç bilmiyor. ancak kulaktan dolma şeyleri iyice absürde indirgeyip laf sokmaya çalışın.
bu arkadaşımız otizm spektrumunda; evet sosyal becerileri sizler kadar iyi olmayabilir, yüz ifadelerini garipseyebilirsiniz. peki bunun dikkat çekmeye çalıştığı iklim kriziyle ne ilgisi var? ne kadar safsata varsa hepsine başvurularak kendisine saldırıya geçilmiş.
siz bu kıza zorbalık yapmaya devam edin isterseniz ama iklim krizi gerçek ve bu kızı sevmiyor olmanız iklimin umrunda değil.
cahil bir yazar arkadaşıma da not:
greta'nın okyanusu katettiği ve senin yat dediğin şey bir yelkenliydi. çelişkiyi fark etmişsin, iki saniye nefes alıp düşünsen o kadar salak olamayacaklarını anlayacaksın aslında. illa bir eleştiri yöneltmek istiyorsan şuradan yürüyebilirsin: yat ekibinden insanlardan bazılarının bu yolculuğa katılma amacıyla uçağa bindikleri ortaya çıkmıştı.
yok proje, yok soros, yok pkk... hepiniz büyük resim kursunu başarıyla tamamlamışsınız, tebrikler! bir yazar da çıkıp "geçen gün şöyle konuştu, bunu dedi, bu yüzden eleştiriyorum" demiyor. çünkü kimse ne dediğini umursamıyor, ihtimal ki hiç bilmiyor. ancak kulaktan dolma şeyleri iyice absürde indirgeyip laf sokmaya çalışın.
bu arkadaşımız otizm spektrumunda; evet sosyal becerileri sizler kadar iyi olmayabilir, yüz ifadelerini garipseyebilirsiniz. peki bunun dikkat çekmeye çalıştığı iklim kriziyle ne ilgisi var? ne kadar safsata varsa hepsine başvurularak kendisine saldırıya geçilmiş.
siz bu kıza zorbalık yapmaya devam edin isterseniz ama iklim krizi gerçek ve bu kızı sevmiyor olmanız iklimin umrunda değil.
cahil bir yazar arkadaşıma da not:
greta'nın okyanusu katettiği ve senin yat dediğin şey bir yelkenliydi. çelişkiyi fark etmişsin, iki saniye nefes alıp düşünsen o kadar salak olamayacaklarını anlayacaksın aslında. illa bir eleştiri yöneltmek istiyorsan şuradan yürüyebilirsin: yat ekibinden insanlardan bazılarının bu yolculuğa katılma amacıyla uçağa bindikleri ortaya çıkmıştı.
devamını gör...
gürültü çağında sessizlik
kitap araştırmacı/ yazar/ kaşif erling kagge'nin kaleminden, çevirisini nezihat bakar-langeland'ın yaptığı alfa yayınlarından çıkan, 33 denemeden oluşan bir kitap.
norveçli kaşif kagge bu kitabı kendi yaptığı everest tırmanışları, kuzey ve güney kutuplarındaki gezilerinde yaşadığı sessizlikten yola çıkarak yazmaya karar vermiş. denemeler şeklinde neredeyse her birinde sessizliğe farklı bir bakışla yaklaşmış. ve bize üç tane soruyu soruyor, bunlara cevap arıyor. " sezzizlik nedir? nerde, nasıl bulunur? ve neden önemlidir?"
tam anlamıyla bir gürültü çağında yaşıyoruz. doğduğumuz ev, okulumuz, işimiz.. kısacası hayatımızın geçtiği bütün alanlarda bir gürültü hakim ve biz buna o kadar alışkınız ki. bizim için adeta konfor alanı ve bunun dışına çıkmak korkutucu olabiliyor. bu yüzden sessizliğimizle baş başa tam anlamıyla kalamıyoruz. pascal bu durumu şu düşüncesiyle çok güzel ifade etmiş. " bütün insanlığın mutsuzluğunun kaynağı yalnızca tek bir şeyde yatmaktadır ki bu, insanın bir odada kendi kendine , sakin bir şekilde oturmayı becerememesidir. "
kitap bana bir çok konuda sorgulama yaptırdı, düşündürdü ve kararlar aldırdı. ben okurken çok keyif aldım. farklı bir bakış açısı sunan güzel bir kitap muhakkak şans verilmeli.
keyifli okumalar dilerim..
norveçli kaşif kagge bu kitabı kendi yaptığı everest tırmanışları, kuzey ve güney kutuplarındaki gezilerinde yaşadığı sessizlikten yola çıkarak yazmaya karar vermiş. denemeler şeklinde neredeyse her birinde sessizliğe farklı bir bakışla yaklaşmış. ve bize üç tane soruyu soruyor, bunlara cevap arıyor. " sezzizlik nedir? nerde, nasıl bulunur? ve neden önemlidir?"
tam anlamıyla bir gürültü çağında yaşıyoruz. doğduğumuz ev, okulumuz, işimiz.. kısacası hayatımızın geçtiği bütün alanlarda bir gürültü hakim ve biz buna o kadar alışkınız ki. bizim için adeta konfor alanı ve bunun dışına çıkmak korkutucu olabiliyor. bu yüzden sessizliğimizle baş başa tam anlamıyla kalamıyoruz. pascal bu durumu şu düşüncesiyle çok güzel ifade etmiş. " bütün insanlığın mutsuzluğunun kaynağı yalnızca tek bir şeyde yatmaktadır ki bu, insanın bir odada kendi kendine , sakin bir şekilde oturmayı becerememesidir. "
kitap bana bir çok konuda sorgulama yaptırdı, düşündürdü ve kararlar aldırdı. ben okurken çok keyif aldım. farklı bir bakış açısı sunan güzel bir kitap muhakkak şans verilmeli.
keyifli okumalar dilerim..
devamını gör...
normal sözlük
yazarlarının bir kısmının forumcu olduğu sözlük. bir de kendilerini yazar sanıyorlar komik oluyor. o tanımsız tanımları şikayet ediyorum ama silinmiyor ne yazık ki.
devamını gör...
küfür etkisi yaratan ama küfür olmayan sözler
bana kalırsa 'hiç yakıştıramadım' en kötüsü adamı boğasım geliyor böyle deyince
devamını gör...
17 oy ve 3 fav alan mutfaktaki sarı bez entrysi
bu genelde yazana bağlı oluyor. yazan tamam yazsa bile o dediyse doğru demiştir diyip beğenen insanlar var elbet.
ama birinin 17 oy alması beni rahatsız etmiyor açıkçası.
ama birinin 17 oy alması beni rahatsız etmiyor açıkçası.
devamını gör...
14 aralık 2021 sözlüğün saldırıya uğraması
9/11 saldırısı gibi kendi topraklarımızda vurmaya kalkmışlar. neyseki biz kuleleri korumuş, yıkılmasına izin vermemişiz. biz sistem güncellemesi diye rehavete girmişken meğer yoldaş başkan yazdığı açıklamada da anlaşıldığı üzere yazılımcı iko'nun yokluğunda yedek düğmeleri harekete geçirerek saldırıyı püskürtmüş, olası faciayı engellemiş. bundan sonraki saldırılara karşı da turuncu aduket sistemi kurulup harekete geçirilmeli.
devamını gör...
atatürk'ün anzak askerlerinin annelerine yazdığı mektup
bu memleketin toprakları üstünde,
kanlarını döken kahramanlar!
burada dost bir vatanın toprağındasınız!
huzur ve sükun içinde uyuyunuz.
sizler mehmetçiklerle yan yana,
koyun koyunasınız.
uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar!
gözyaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız
bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler
ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır
onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra
artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.
mustafa kemal atatürk, 1934
kanlarını döken kahramanlar!
burada dost bir vatanın toprağındasınız!
huzur ve sükun içinde uyuyunuz.
sizler mehmetçiklerle yan yana,
koyun koyunasınız.
uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar!
gözyaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız
bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler
ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır
onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra
artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.
mustafa kemal atatürk, 1934
devamını gör...
anın fotoğrafı

çocuklara yerli malını, tutumlu olmayı anlatıyorum, tam dedim ki "çocuklar ülkemizde bir sürü meyve sebze yetişir bu yüzden çok şanslıyız. kendi ürünlerimizin tadı çok güzel ve sağlıklıdır bu nedenle yerli üretim olan yiyecekleri yemeli yerli malı kullanmalıyız...."
daha cümlemi bitirmeden gelen cevap "öğretmenim ne dedddiiiiiin mal dediiiin. hani sınıfta mal demek yasaktı!!"*
"hayır çocuğum o mal o mal değil, her mal aynı mal değil. yani insana mal denmez ayıp. yiyecek ve eşya için kullandım ben onu. ne diyorum yahu ben?" *
bazen kendimi hababam sınıfındaki müfettiş gibi hissediyorum sözlük.
"çocuğum karıştırıyorsun. roma'yı yakan hz.şaban'dır. ilk halife..imparator neron.. yani padişah neron roma'da, hz.şaban'la beraber ananı günde 1453 kere kanunen.. afedersiniz mahmut bey, ben biraz karıştırdım galiba."
devamını gör...
aldatmayan erkeğin olmaması
doğrusu aldatmayan insanın olmamasıdır. herkes aldatır ve aldatılır. bazısı eyleme döker bazısı fikirde yaşar. arada fark yoktur, kim karşısındakinin fikrini öğrense aynı derece de kırılır. mesele hayatı dengede yürütmek ve irade kontrolünde yatmaktadır zannımca.
devamını gör...
sürekli ayrılan çiftler
yakın arkadaşlarım olmakla beraber , son derece laçkalaştığını düşündüğüm ilişki çeşididir.
''bitti'' kelimesi ölümcüldür, geri dönüşü yoktur. ne zamandır kelimelerin gücü hafife alınıyor bilmiyorum ama son zamanlarda özellikle ''bitti '' kelimesi inanılmaz fazla kullanılıyor sonra çiftler birbirlerine geri dönüyorlar.ciddi bir sakillik olduğunu düşünüyorum çünkü eğer birine bitti diyorsan , kafanıda kesseler o ilişkiye geri dönmeyeceğin anlamına gelir ''bitti''.
''bitti'' dedikten sonra barışmak nedir?
tamam olabilir , asla olamaz demiyorum fakat bunun bir seviyesi ve şekli vardır.insan 2-3 günde bir ayrılır mı bitti diyerek?
günümüz insanları kelimelerin gücünü ve vurgusunuda öldürüyor..
''bitti'' kelimesi ölümcüldür, geri dönüşü yoktur. ne zamandır kelimelerin gücü hafife alınıyor bilmiyorum ama son zamanlarda özellikle ''bitti '' kelimesi inanılmaz fazla kullanılıyor sonra çiftler birbirlerine geri dönüyorlar.ciddi bir sakillik olduğunu düşünüyorum çünkü eğer birine bitti diyorsan , kafanıda kesseler o ilişkiye geri dönmeyeceğin anlamına gelir ''bitti''.
''bitti'' dedikten sonra barışmak nedir?
tamam olabilir , asla olamaz demiyorum fakat bunun bir seviyesi ve şekli vardır.insan 2-3 günde bir ayrılır mı bitti diyerek?
günümüz insanları kelimelerin gücünü ve vurgusunuda öldürüyor..
devamını gör...
türk mü türkiyeli mi sorunsalı
''türk'' kelimesini tercih ettiğim sorunsaldır. ''türkiye'' zaten etimolojik olarak ''türklerin ülkesi'' demek. etnik olarak türk olmayan birine ha ''türk'' demişsin ha ''türklerin ülkesinden'' demişsin, ne fark eder? ikisi de aynı kapıya çıkmıyor mu? uzun uzun söylemeye gerek var mı? hem vatandaşlık bağını ifade eden 'türk'' ifadesi modern dünyaya daha uyumlu. türkiye'de yaşayan alt grupların türkiye cumhuriyeti vatandaşlığını ifade ederken başlarına ''türk'' getirip öyle söylemek hem ağızdan bir çırpıda çıktığı için zamandan tasarruf hem de modern dünyayla daha uyumlu oluyor, daha şık duruyor. örneği; türk yahudileri, türk ermenileri, türk rumları, türk süryanileri, türk arapları vs. zaten ingilizceleri de bunun aynısı: turkish-jews, turkish-armenians, turkish-greeks, turkish-arabs etc.
devamını gör...
kaynamış sütün üzerindeki ince kaymak tabakası (yazar)
vauuuv ne olay dönmüş be.
benim de birkaç söyleyeceklerim var.
yemin ederim bu adamın sıkıntılı olduğunu biliyordum. az biraz sohbetimiz vardı. ilk başta iyi birisi olduğunu düşünüyordum. hatta onun hakkında iyi bir nickalti bile yazmıştım sonra sohbet edince biraz değişik olduğunu düşünüyordum. degisikten kastım kosesiz birisi. ne desen hak veriyor. sonra ben de samanyoldundakisaman gibi düşündüm. bu adam sürekli kızlarla dedikodu yapan o tip olabilir.
kimsenin umursamadigi sacma bir sozlukteyiz. millet kafasına ne eserse onu yaziyor. dedikodu grubuna filan ne gerek var? bu ne issizliktir?
yok başka hesaplardan tanımlar yollakmak falan filan. abi sen 40 yaşına merdiven dayamissin. birkaç yıl sonra torunlarin olacak. torunlarına kafa sozlukte nasıl dedikodu grubu kurdugunu mu anlatacaksın?
bakın şu
(bkz: sözlüğün 30 yaşından büyük abileri)
başlıkta bahsettiğim yazarlardan birisi de buydu. gerçekten kızlara yazmismidir bilmem ama bende böyle bir izlenim oluşturmuştu.
boyle bir yazar daha var.
benim de birkaç söyleyeceklerim var.
yemin ederim bu adamın sıkıntılı olduğunu biliyordum. az biraz sohbetimiz vardı. ilk başta iyi birisi olduğunu düşünüyordum. hatta onun hakkında iyi bir nickalti bile yazmıştım sonra sohbet edince biraz değişik olduğunu düşünüyordum. degisikten kastım kosesiz birisi. ne desen hak veriyor. sonra ben de samanyoldundakisaman gibi düşündüm. bu adam sürekli kızlarla dedikodu yapan o tip olabilir.
kimsenin umursamadigi sacma bir sozlukteyiz. millet kafasına ne eserse onu yaziyor. dedikodu grubuna filan ne gerek var? bu ne issizliktir?
yok başka hesaplardan tanımlar yollakmak falan filan. abi sen 40 yaşına merdiven dayamissin. birkaç yıl sonra torunlarin olacak. torunlarına kafa sozlukte nasıl dedikodu grubu kurdugunu mu anlatacaksın?
bakın şu
(bkz: sözlüğün 30 yaşından büyük abileri)
başlıkta bahsettiğim yazarlardan birisi de buydu. gerçekten kızlara yazmismidir bilmem ama bende böyle bir izlenim oluşturmuştu.
boyle bir yazar daha var.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
/ey kalbimin ve dahi ruhumun sevgilisi, ah keşke sana olan aşkımın bir tarifi olsaydı. kelimeler yetseydi kanımın her bir hücresinde gezen o müthiş heyecanı anlatmaya ya da yeni bir alfabe yaratmalıydı belki de. kimsenin anlayamayacağı lakin bizim ana dilimiz olan yeni bir lisan...
doğuştan ilahi bir hediye gibi önümüze sunulan bu lisan, tek bir kelimemizle ya da küçük bir virgülle dahi her şeyi anlatabilmemize yetseydi, ne güzel olurdu... zira ben artık ne kelimelerimle ne de şiirlerimin uyakları ile anlatabiliyorum bu içimdekileri. abartıyor muyum yoksa? abarttığımı mı düşünüyorsun ya da? ah hayır sevgilim, şayet kendini benim gözümden görüp; benim kulaklarımla işitseydin o beni meftun eden sesini bu düşüncelerden ne büyük utanç duyardın. bana ettiğin her bir kelimede dahi kalbimin nasıl büyük bir heyecanla attığını duysan kalbimin yerinden çıkacağını bile düşünebilirdin.
sana ne güzel sözler söylemek geçiyor aklımdan ve kalbimden, ahhh ah bir bilsen. kalemler ve kağıtlar ağlar oldular artık halime. bu sana bilmem kaçıncı yazdığım mektup. sen ise kaç tanesini okudun ya da ellerinle tuttun göz yaşlarımla ıslattığım kağıtları. bilmez misin? unguentariumlarımdır o kağıtlar benim. her birinde göz yaşlarımı ve sana olan hislerimi anlatmaya yetmeyen kelimeleri biriktiririm.
bir kez olsun tutabilseydin elimi, görebilseydin sana bakarken gözlerimin ışıltısını, bir daha güneşe ihtiyaç duymazdın. buna eminim. ay, gözümdeki bu müthiş ışığın sebebi olduğun için kıskançlığından ortadan ikiye bölünürdü belki de. romanlarda okuduğumuz o hayali karakterler bile; bilselerdi seni ne denli sevdiğimi nasıl kıskanmazlardı seni söylesene? sen, hayranı olduğum denizi tüm ihtişamınla okşarken o yaz sıcağında, benim adına şiirler yazmamam mümkün müdür ki? ah sevgilim görüyor musun? bu sayfanın da sonuna geldik. yine sana ulaşması dileğiyle gönderiyorum bu mektubu. okuman, cevap yazman ve...
sana olan sevgimi hissetmen dileğiyle.../
biricik sevgilin.
13.06
hiç bilmediği bir kadının gözyaşlarının üzerine dökülen gözyaşlarını sildi kadın. bir insan nasıl bu denli güzel sevebilir diye düşündü içten içe. kim bilir daha neler neler yazmıştı bu kadın. bir yandan da hem kadını hem de adamı deliler gibi kıskanmaktan alamadı kendisini. ne bu denli sevilmisti bugüne kadar ne de böyle güzel sevmişti. esas kız ve esas oğlan; neredeydiler ve bu mektup neden onun elindeydi? adamın ellerinde olması gerekmez miydi bu dillere destan mektubun? bilmiyordu. yolda bulduğu bir kağıt parçasının yüreğini bu denli acıtacağını nereden bilebilirdi ki bu zavallı kadın?
kadın elindeki mektubu kenara bırakarak dakikalardır bacağına sürtünen ufak kediyi aldı kucağına. şimdi hatırlayamadığı bir sürü düşünce aklına hücum ediyordu. bu sevgi ve ilgi sonrasında sıkılmış olacak ki bu minik kedi, umarsız bir şekilde kadını geride bırakmaktan çekinmeden ayrıldı oradan. kadın ise gidişini izledi öylece. mektup? mektup geldi birden aklına. nereye koymuştu mektubu?yanındaydı işte, oraya koymuştu. e yoktu ama. nereye gidecekti bu mektup... uzun uğraşlar sonucunda büyük bir hayal kırıklığı ile az önce oturduğu banka tekrar oturdu ve karşısındaki, mektubu yazan kadının hayran olduğu o denizi izlemeye başladı. güneş çoktan batmaya başlamışken, şehrin ışıkları suyun yüzeyinde dalgalanıyordu. kadının gözleri ise koca bir boşlukta öylece dolanıyordu.
-e mektup?
+ne mektup?
-ne olmuş mektuba?
+heee o mektup...
o sırada mektup, kadının gözyaşları ile mavi suların derinliklerinde kaybolmaya başlamıştı bile...
doğuştan ilahi bir hediye gibi önümüze sunulan bu lisan, tek bir kelimemizle ya da küçük bir virgülle dahi her şeyi anlatabilmemize yetseydi, ne güzel olurdu... zira ben artık ne kelimelerimle ne de şiirlerimin uyakları ile anlatabiliyorum bu içimdekileri. abartıyor muyum yoksa? abarttığımı mı düşünüyorsun ya da? ah hayır sevgilim, şayet kendini benim gözümden görüp; benim kulaklarımla işitseydin o beni meftun eden sesini bu düşüncelerden ne büyük utanç duyardın. bana ettiğin her bir kelimede dahi kalbimin nasıl büyük bir heyecanla attığını duysan kalbimin yerinden çıkacağını bile düşünebilirdin.
sana ne güzel sözler söylemek geçiyor aklımdan ve kalbimden, ahhh ah bir bilsen. kalemler ve kağıtlar ağlar oldular artık halime. bu sana bilmem kaçıncı yazdığım mektup. sen ise kaç tanesini okudun ya da ellerinle tuttun göz yaşlarımla ıslattığım kağıtları. bilmez misin? unguentariumlarımdır o kağıtlar benim. her birinde göz yaşlarımı ve sana olan hislerimi anlatmaya yetmeyen kelimeleri biriktiririm.
bir kez olsun tutabilseydin elimi, görebilseydin sana bakarken gözlerimin ışıltısını, bir daha güneşe ihtiyaç duymazdın. buna eminim. ay, gözümdeki bu müthiş ışığın sebebi olduğun için kıskançlığından ortadan ikiye bölünürdü belki de. romanlarda okuduğumuz o hayali karakterler bile; bilselerdi seni ne denli sevdiğimi nasıl kıskanmazlardı seni söylesene? sen, hayranı olduğum denizi tüm ihtişamınla okşarken o yaz sıcağında, benim adına şiirler yazmamam mümkün müdür ki? ah sevgilim görüyor musun? bu sayfanın da sonuna geldik. yine sana ulaşması dileğiyle gönderiyorum bu mektubu. okuman, cevap yazman ve...
sana olan sevgimi hissetmen dileğiyle.../
biricik sevgilin.
13.06
hiç bilmediği bir kadının gözyaşlarının üzerine dökülen gözyaşlarını sildi kadın. bir insan nasıl bu denli güzel sevebilir diye düşündü içten içe. kim bilir daha neler neler yazmıştı bu kadın. bir yandan da hem kadını hem de adamı deliler gibi kıskanmaktan alamadı kendisini. ne bu denli sevilmisti bugüne kadar ne de böyle güzel sevmişti. esas kız ve esas oğlan; neredeydiler ve bu mektup neden onun elindeydi? adamın ellerinde olması gerekmez miydi bu dillere destan mektubun? bilmiyordu. yolda bulduğu bir kağıt parçasının yüreğini bu denli acıtacağını nereden bilebilirdi ki bu zavallı kadın?
kadın elindeki mektubu kenara bırakarak dakikalardır bacağına sürtünen ufak kediyi aldı kucağına. şimdi hatırlayamadığı bir sürü düşünce aklına hücum ediyordu. bu sevgi ve ilgi sonrasında sıkılmış olacak ki bu minik kedi, umarsız bir şekilde kadını geride bırakmaktan çekinmeden ayrıldı oradan. kadın ise gidişini izledi öylece. mektup? mektup geldi birden aklına. nereye koymuştu mektubu?yanındaydı işte, oraya koymuştu. e yoktu ama. nereye gidecekti bu mektup... uzun uğraşlar sonucunda büyük bir hayal kırıklığı ile az önce oturduğu banka tekrar oturdu ve karşısındaki, mektubu yazan kadının hayran olduğu o denizi izlemeye başladı. güneş çoktan batmaya başlamışken, şehrin ışıkları suyun yüzeyinde dalgalanıyordu. kadının gözleri ise koca bir boşlukta öylece dolanıyordu.
-e mektup?
+ne mektup?
-ne olmuş mektuba?
+heee o mektup...
o sırada mektup, kadının gözyaşları ile mavi suların derinliklerinde kaybolmaya başlamıştı bile...
devamını gör...
pedlerin siyah poşete koyulması
bence bu zihniyete sahip kafaları o poşete koymak gerekir
devamını gör...

