normal olduğunu sanan normal sözlük yazarları
anormal diye sözlük bulamadık, ne yapalım?*
devamını gör...
küçük kara balık
iranlı azeri yazar samed behrengi'nin yirmili yaşlarında yazdığı, çocuk kitabı olarak isimlendirilmesinin yetişkinleri okumaktan mahrum etmemesini dilediğim eser. sade, gerçekçi ve benim için tesiri yüksek bir okumaydı. çok kısa sürede okunabilecek hacim ve içerikte bir kitap. bazı ortadoğu ülkelerinde ve yazarın memleketi olan iran'da da kitap, içerdiği düşünceler nedeniyle sakıncalı bulunmuş. kitap, 1969'da bratislava ödülü'ne layık görülmüştür. tek taraflı bir bakış açısıyla kaleme alınmamış olması, yazarın fikri pek çok yönüyle okuyucuya sunmuş olması oldukça hoşlandığım bir durum oldu.
--- alıntı ---
"ölüm etrafımda kol gezerken, uzun zamandır hayattayım, hayatın bitişiyle tanışmak istemiyorum. elbette bir gün hayatın sonuyla yüzleşmek zorunda kalacağım. ama bunun bir önemi yok. asıl mühimi benim ölümümün ya da yaşamımın, başkalarının hayatını nasıl etkilemiş olacağı..." diye düşünmüş küçük kara balık.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
"ölüm etrafımda kol gezerken, uzun zamandır hayattayım, hayatın bitişiyle tanışmak istemiyorum. elbette bir gün hayatın sonuyla yüzleşmek zorunda kalacağım. ama bunun bir önemi yok. asıl mühimi benim ölümümün ya da yaşamımın, başkalarının hayatını nasıl etkilemiş olacağı..." diye düşünmüş küçük kara balık.
--- alıntı ---
devamını gör...
açılan başlığa onlarca entry girildiği halde ilk entrynin sıfır beğeni alması
normal bir durumdur, insanlar beğendikleri şeyleri oylarlar. başlık açtığı için oylamak okumadan oylamakla aynı şey benim gözümde.
devamını gör...
pla4: the vısıon
dün gece yayınlanan 35 şarkılık khontkar eseridir. bir mixtape devasa bir mixtape.
yayınlandıktan sonra albümü bir iki kere döndüm ve genel olarak beğendim. yorucu olacağını hissetmiştim ama öyle hissettirmedi. günümüzde bir albümü 35 şarkılık bir albümü odaklanarak dinlemek çok zordur. bir sanatçının piyasaya 35 şarkı vermesi cesaret ister. dinlerken yorulmadım aksine keyif aldım.
khontkar ismine iki şekilde yaklaşılıyor.
1. yapacağın müziği seveyim.
2. abi trap müziği yapıyor ya.
ben kesinlikle birinci gibi yaklaşmıyorum. ikinci taraftayım. trap tarzını türkiye'de başarılı şekilde yapıyor ve her şarkısında her albümünde üstüne koyarak devam ediyor.
bu mixtape üzerine konuşursak bence genel kitlesine hitap edecek bir eser olmuş. bu mixtape sayesinde yeni dinleyici kazanamaz bence. alışkın bir tarz değil çünkü. kendi kitlesi ise severek dinleyecektir. severek dinledim. bir kaç kere daha dinler sonra içinden listeye şarkı ayıklarım.
ben khontkar olsam bu albümü yaptıktan sonra içim rahat keyfime bakardım. çok özenilmiş bir iş olduğu her halinden belli. lirikler, featler, kapak tasarımı, soundlar, nakaratlar hepsi çok iyi olmuş. profesyonel bir iş.
genel olarak dinlerken şunu fark ettim. iyi şarkılar var ve kötü şarkılar var. çok fazla şarkı heba edilmiş. ortalama şarkılar farklı şekilde yayınlansa daha fazla keyifli olabilirdi. bu albümde heba olacaklar çünkü kalabalık bir albüm. cesur bir iş dememin sebebi tam olarak buydu. bu dönem özellikle bu kuşağa 35 şarkı vermek gerçekten büyük cesaret.
kapak çalışmasına gelecek olursak. çok ama çok beğendim. müthiş.

tasarım da vinci‘nin vitruvius adam çiziminin bir parodisidir. güzel olmuş.

albümde sanatçıya eşlik eden isimler renk katmışlar. özellikle aykut elmas skıtleriyle renk katmış. eğlendim lan.
kök$vl, veyasin, bixi blake, grkm, kimera, ceg, goko!, metth, kamufle, da poet, keskin, kozmos, ege çubukçu, corr, asil, maw gibi isimler eşlik ediyor.
hip-hop severler bence keyif alarak dinleyecektir. rapçi khontkar güzel bir eser bırakmış ortaya.
yayınlandıktan sonra albümü bir iki kere döndüm ve genel olarak beğendim. yorucu olacağını hissetmiştim ama öyle hissettirmedi. günümüzde bir albümü 35 şarkılık bir albümü odaklanarak dinlemek çok zordur. bir sanatçının piyasaya 35 şarkı vermesi cesaret ister. dinlerken yorulmadım aksine keyif aldım.
khontkar ismine iki şekilde yaklaşılıyor.
1. yapacağın müziği seveyim.
2. abi trap müziği yapıyor ya.
ben kesinlikle birinci gibi yaklaşmıyorum. ikinci taraftayım. trap tarzını türkiye'de başarılı şekilde yapıyor ve her şarkısında her albümünde üstüne koyarak devam ediyor.
bu mixtape üzerine konuşursak bence genel kitlesine hitap edecek bir eser olmuş. bu mixtape sayesinde yeni dinleyici kazanamaz bence. alışkın bir tarz değil çünkü. kendi kitlesi ise severek dinleyecektir. severek dinledim. bir kaç kere daha dinler sonra içinden listeye şarkı ayıklarım.
ben khontkar olsam bu albümü yaptıktan sonra içim rahat keyfime bakardım. çok özenilmiş bir iş olduğu her halinden belli. lirikler, featler, kapak tasarımı, soundlar, nakaratlar hepsi çok iyi olmuş. profesyonel bir iş.
genel olarak dinlerken şunu fark ettim. iyi şarkılar var ve kötü şarkılar var. çok fazla şarkı heba edilmiş. ortalama şarkılar farklı şekilde yayınlansa daha fazla keyifli olabilirdi. bu albümde heba olacaklar çünkü kalabalık bir albüm. cesur bir iş dememin sebebi tam olarak buydu. bu dönem özellikle bu kuşağa 35 şarkı vermek gerçekten büyük cesaret.
kapak çalışmasına gelecek olursak. çok ama çok beğendim. müthiş.

tasarım da vinci‘nin vitruvius adam çiziminin bir parodisidir. güzel olmuş.

albümde sanatçıya eşlik eden isimler renk katmışlar. özellikle aykut elmas skıtleriyle renk katmış. eğlendim lan.
kök$vl, veyasin, bixi blake, grkm, kimera, ceg, goko!, metth, kamufle, da poet, keskin, kozmos, ege çubukçu, corr, asil, maw gibi isimler eşlik ediyor.
hip-hop severler bence keyif alarak dinleyecektir. rapçi khontkar güzel bir eser bırakmış ortaya.
devamını gör...
unutulmayan aşk-ı memnu replikleri
klişe olacak ama;
o senin yengen yengen
o senin yengen yengen
devamını gör...
bruce almighty
2003 yapımı, tom shadyac’ın yönettiği, jim carrey, jennifer aniston, morgan freeman’in başrolde oldukları komedi filmi.

öncelikle filmin iki ülkede yasaklandığını belirteyim: malezya ve mısır. filmin yasaklanmasının nedeni de tanrının insan vücuduna alınması ve hatta bu tanrının temizlik işçisi olarak da eline süpürge verilmesi. haliyle bu durum , kutsala saygısızlık olarak görülmüş. şahsi fikrim ise, bu yasağın neden bu filme uygulandığını anlamadım. tanrının insanlaştırıldığı ve hatta insani zaaflara büründürüldüğü başka filmler de gördüm ve hatta bu konuda kitaplar da var. tanrıya hakaret yoktur bu filmde, tek sorun sanırım eline süpürge alması olmuş.
konusu ise; bruce bir kanalda muhabir olarak görev yapmaktadır. istediği haber spikeri olmaktır ama dişli bir rakibi vardır. bu rakibi de nedense genelde itici roller verilen steve carell. bruce, her şeyin ters gittiği bir gün, tanrıya isyan eder. tanrı da ona ders vermek için, bir haftalığına tanrı güçleri verir ona. istisnası ise özgür irade. özgür iradeye müdahale edemeyecektir.
ilk etapta tamamen bencil duygularla hreket etmiştir bruce. hep ben hep ben demiş, kendi menfaatine değiştirmiştir her şeyi. belki de mutsuzluğunun nedeni de buydu. aslında bruce her şeye sahipti ama farkında değildi. kendi duygularından sıyrılıp, etrafındakilerinin de duygularına odaklanınca, bunu farkediyor zaten. büyük bir egoyla ‘en kötü ne olabilir ki?’ diyerek cahil cesareti gösterip, tanrının teklifini kabul etmesinden, egosunun ne kadar yüksek olduğunu anlayabiliyoruz.
oyunculuklara gelirsem, jim carrey’i eleştirecek bir şey bulamam, bir nokta dahi. komedi filmleriyle bilsek de kendisini, aslında her rolün adamıdır ve bu filme de en uygun olacak kişi de kendisinden başkası değildi. aniston ile uyumunu da çok sevdim. iyi bir ikili olmuşlar. morgan’ı ise genelde bu rollerde görüyoruz. oynadığı rollere bakarsanız, ne demek istediğimi anlayacaksınız. steve carrell ise başta bahsettiğim gibi, yine itici bir karakteri oynuyot. yazık be adama*.
sözün özü, sevdiğim bir filmdir. kahkahadan yerlere yatmasam da, mizahı iyiydi. hala izlemeyenler arasındaysanız, iyi seyirler.
imdb: 6,8/10
benden 7,4/10.
afiş kaynak: m.imdb.com/title/tt0315327/

öncelikle filmin iki ülkede yasaklandığını belirteyim: malezya ve mısır. filmin yasaklanmasının nedeni de tanrının insan vücuduna alınması ve hatta bu tanrının temizlik işçisi olarak da eline süpürge verilmesi. haliyle bu durum , kutsala saygısızlık olarak görülmüş. şahsi fikrim ise, bu yasağın neden bu filme uygulandığını anlamadım. tanrının insanlaştırıldığı ve hatta insani zaaflara büründürüldüğü başka filmler de gördüm ve hatta bu konuda kitaplar da var. tanrıya hakaret yoktur bu filmde, tek sorun sanırım eline süpürge alması olmuş.
konusu ise; bruce bir kanalda muhabir olarak görev yapmaktadır. istediği haber spikeri olmaktır ama dişli bir rakibi vardır. bu rakibi de nedense genelde itici roller verilen steve carell. bruce, her şeyin ters gittiği bir gün, tanrıya isyan eder. tanrı da ona ders vermek için, bir haftalığına tanrı güçleri verir ona. istisnası ise özgür irade. özgür iradeye müdahale edemeyecektir.
ilk etapta tamamen bencil duygularla hreket etmiştir bruce. hep ben hep ben demiş, kendi menfaatine değiştirmiştir her şeyi. belki de mutsuzluğunun nedeni de buydu. aslında bruce her şeye sahipti ama farkında değildi. kendi duygularından sıyrılıp, etrafındakilerinin de duygularına odaklanınca, bunu farkediyor zaten. büyük bir egoyla ‘en kötü ne olabilir ki?’ diyerek cahil cesareti gösterip, tanrının teklifini kabul etmesinden, egosunun ne kadar yüksek olduğunu anlayabiliyoruz.
oyunculuklara gelirsem, jim carrey’i eleştirecek bir şey bulamam, bir nokta dahi. komedi filmleriyle bilsek de kendisini, aslında her rolün adamıdır ve bu filme de en uygun olacak kişi de kendisinden başkası değildi. aniston ile uyumunu da çok sevdim. iyi bir ikili olmuşlar. morgan’ı ise genelde bu rollerde görüyoruz. oynadığı rollere bakarsanız, ne demek istediğimi anlayacaksınız. steve carrell ise başta bahsettiğim gibi, yine itici bir karakteri oynuyot. yazık be adama*.
sözün özü, sevdiğim bir filmdir. kahkahadan yerlere yatmasam da, mizahı iyiydi. hala izlemeyenler arasındaysanız, iyi seyirler.
imdb: 6,8/10
benden 7,4/10.
afiş kaynak: m.imdb.com/title/tt0315327/
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının beden ölçüleri
yapbozun parçaları yavaş yavaş tamamlanıyor.
devamını gör...
yazarların yakın gelecekteki hayali
akademisyen olmak.
devamını gör...
yazarların çocukluk travması
ablam bana vicdan azabı çektirmeyi çok severdi. 7 yaşında falandım bana bir hikaye anlattı. 4 yaşındayken onun yüzüne ütü basmışım, yüzü yanmış bir de beni parka götür diye ağlamışım. o da o halde dışarı çıkmak zorunda kalmış. insanlar görmesin diye yüzünün o tarafını duvarlara doğru tutarak yürümüş. liseye kadar bu olayın vicdan azabını yaşadım. hep iyi davranırdım ablama. allaha şükrederdim yüzünde iz kalmamış diye. lisede anneme sorduğumda öğrenmiştim öyle bir olay olmadığını.
devamını gör...
yazarların unutamadığı film replikleri
“benim bu oyunda unuttuklarımı sen henüz öğrenmedin.”
yıllar evvel paristen sevgilerle filminde duyduğum bu replik hayatımın birçok alanında goygoy malzemesi olarak bana eşlik etmiştir.
yıllar evvel paristen sevgilerle filminde duyduğum bu replik hayatımın birçok alanında goygoy malzemesi olarak bana eşlik etmiştir.
devamını gör...
delikanlım iyi bak yıldızlara
nazım hikmet ran'ın benerci kendini niçin öldürdü kitabının birinci kısım, ikinci bölümünde yer alan bir şiirdir.
aynı zamanda can dündar'ın deniz gezmiş ve arkadaşları için hazırlamış olduğu belgeselin ismidir.
şiirin tuncel kurtiz tarafından yorumlanmış halini dinlemek isteyenler için;
delikanlım!
iyi bak yıldızlara,
onları belki bir daha göremezsin.
belki bir daha
yıldızların ışığında
kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin..
delikanlım!
senin kafanın içi
yıldızlı karanlıklar
kadar
güzel, korkunç, kudretli ve iyidir.
yıldızlar ve senin kafan
kâinatın en mükemmel şeyidir.
delikanlım!
sen ki, ya bir köşe başında
kan sızarak kaşından
gebereceksin,
ya da bir darağacında can vereceksin.
iyi bak yıldızlara
onları göremezsin belki bir daha!
aynı zamanda can dündar'ın deniz gezmiş ve arkadaşları için hazırlamış olduğu belgeselin ismidir.
şiirin tuncel kurtiz tarafından yorumlanmış halini dinlemek isteyenler için;
delikanlım!
iyi bak yıldızlara,
onları belki bir daha göremezsin.
belki bir daha
yıldızların ışığında
kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin..
delikanlım!
senin kafanın içi
yıldızlı karanlıklar
kadar
güzel, korkunç, kudretli ve iyidir.
yıldızlar ve senin kafan
kâinatın en mükemmel şeyidir.
delikanlım!
sen ki, ya bir köşe başında
kan sızarak kaşından
gebereceksin,
ya da bir darağacında can vereceksin.
iyi bak yıldızlara
onları göremezsin belki bir daha!
devamını gör...
küçük bir penise sahip olmak
bende hiç yok. kıymetini bilin.
devamını gör...
ataol behramoğlu
13 nisan 1942 doğumlu edebiyatçı, çevirmen ve şairimizdir. türk edebiyatının belkide hayatta olan en önemli isimlerindendir.
devamını gör...
müptelası olunan kokular
yeni çekilen kahve kokusu
devamını gör...
2021'e veda ederken bir not bırak
2017 18 19 ve 20 yılında sevdiğim insanları kaybettim. bunlardan biri ailemdi. bu sene bana ölüm yaşatmadığın ve hayatımı beraber geçirmek istediğim insanla aynı çatı altında olmama müsaade ettiğin için sana teşekkür ederim 2021. herkese felaket getirsen de...
devamını gör...
absürd tiyatro
sanayi devrimi ve 2. dünya savaşının etkisinde kalan bireyi kendine has tarzıyla anlatan, gösteren tiyatro akımı.
sanayi devrimi ile birlikte köylerden şehirlere yerleşen toplum, bulunduğu doğal ortamı terk ederek yapay şehirlere taşınmışıt. kendi yerinden ve kültüründen ayrı kalan birey artık farklı bir kültür ile baş başa kalır. bu kültür karmaşasında birey artık bilmediği bir dil konuşmaya başlar, iletişimsizlik yeni oluşan sanayi toplumunun gerçeği haline gelir.öte yandan 2. dünya savaşı sonrası büyük felaketler ve ölüm ile karşı karşıyadır insanlık. maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinin en alt bölümünde hayatını sürdürür.
yukarıda tarif etmeye çalıştığım birey absürd tiyatronun baş karakteridir.tiyatro tarihinin en gerçek anti-karakteri.
absürd metinlerde, üç birlik kuralı, giriş-gelişme-sonuç ile olay örgüsü, dördüncü duvar gibi geleneksel tiyatronun pek çok kuralı uygulanmaz. iletişimsizlik - dil oyunları, grotesk oyunculuk, sembolizm ön plandadır.
etkileşimde olduğu akımlar ise başta varoluşçuluk olmak üzere, dadaizm, nihilizm gibi akımlardır.
bu alanda ki öncü yazarlar, kendilerini bir kategoriye sokmaktan imtina etseler de, samuel beckett, eugene ionesco ve harold pinter'dır.
okumaya başlamak için, türün en önemli oyunu ise godot'u beklerken.
bir fikir oluşturması açısından da şöyle buyrunuz.
son olarak ukde bırakmak isterim (bkz: kafa sözlük tiyatro kulübü)
sanayi devrimi ile birlikte köylerden şehirlere yerleşen toplum, bulunduğu doğal ortamı terk ederek yapay şehirlere taşınmışıt. kendi yerinden ve kültüründen ayrı kalan birey artık farklı bir kültür ile baş başa kalır. bu kültür karmaşasında birey artık bilmediği bir dil konuşmaya başlar, iletişimsizlik yeni oluşan sanayi toplumunun gerçeği haline gelir.öte yandan 2. dünya savaşı sonrası büyük felaketler ve ölüm ile karşı karşıyadır insanlık. maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinin en alt bölümünde hayatını sürdürür.
yukarıda tarif etmeye çalıştığım birey absürd tiyatronun baş karakteridir.tiyatro tarihinin en gerçek anti-karakteri.
absürd metinlerde, üç birlik kuralı, giriş-gelişme-sonuç ile olay örgüsü, dördüncü duvar gibi geleneksel tiyatronun pek çok kuralı uygulanmaz. iletişimsizlik - dil oyunları, grotesk oyunculuk, sembolizm ön plandadır.
etkileşimde olduğu akımlar ise başta varoluşçuluk olmak üzere, dadaizm, nihilizm gibi akımlardır.
bu alanda ki öncü yazarlar, kendilerini bir kategoriye sokmaktan imtina etseler de, samuel beckett, eugene ionesco ve harold pinter'dır.
okumaya başlamak için, türün en önemli oyunu ise godot'u beklerken.
bir fikir oluşturması açısından da şöyle buyrunuz.
son olarak ukde bırakmak isterim (bkz: kafa sözlük tiyatro kulübü)
devamını gör...
lfbtlzsmsk
yazım klavuzu değil ama yazım kılavuzu bulup faydalanması tavsiye edilebilir.
dilipak ya da demet akalın gibi yazmasa iyi yazar aslında, hissediyorum.
dilipak ya da demet akalın gibi yazmasa iyi yazar aslında, hissediyorum.
devamını gör...
yalnızlık
insanın yalnızlığı bile başkası(öteki) varken anlamlı.
ne kadar yalnızlığı seversek sevelim ancak 'eve döndüğümüzde' anlam kazanır bu yalnızlık sevgisi.
derler ya hani çekip gidesim var ormana diye. orman, ancak ormandan döndüğümüzde anlamlı olur. biri sonsuza kadar orada kalırsa yalnız demeyiz ona, deli deriz. deli'nin ne olduğu ise ayrıdır. belki de yalnızca kendi normlarımıza uymayana deli diyoruzdur.
ne kadar yalnızlığı seversek sevelim ancak 'eve döndüğümüzde' anlam kazanır bu yalnızlık sevgisi.
derler ya hani çekip gidesim var ormana diye. orman, ancak ormandan döndüğümüzde anlamlı olur. biri sonsuza kadar orada kalırsa yalnız demeyiz ona, deli deriz. deli'nin ne olduğu ise ayrıdır. belki de yalnızca kendi normlarımıza uymayana deli diyoruzdur.
devamını gör...
rüyada geleceği görmek
benim çok yaşadığım durum. şaka değil 20 sene sonra gerçekleşen ve benzeyen rüyalarım olmuştu.
devamını gör...
