ölüm denince ilk akla gelen şeyler
“insanlar uykudadırlar, ölünce uyanırlar.”
-hz muhammed (s.a.v)
-hz muhammed (s.a.v)
devamını gör...
tek şarkısı dahi kötü olmayan şarkıcı
mabel matiz. melodilerinin bile çok özgün olduğunu düşünüyorum.
devamını gör...
samsun
batı park adında izmir kordon benzeri ama ondan daha da güzel bir yapıya ve atakum sahil şeridi gibi türkiye'de eşine az rastlanılır cinsten inanılmaz bir kumsala ev sahipliği yapan güzide bir ilimiz. ayrıca kızları da çok hoştur.*
devamını gör...
güne bir söz bırak
eğer bir yerde kitapları yakıyorlarsa, orada eninde sonunda insanları da yakacaklardır.
heinrich heine
heinrich heine
devamını gör...
normal sözlük moderasyonu
sözlükte yetkili olmak zordur. sürekli kontrol altında tutman gerekir. neredeyse yazılan her yazıya bakman lazımdır. sürekli çoklu ip kontrolü gerektirir. ve bütün bunlar yetmezmiş gibi mesajla gelen şikayetler de cabası. şu yazar saçımı çekti. şu gaz çıkardı gibi şikayetlerle uğraşmak gerekir.
tabi birde yazarlar tarafından dışlanma söz konusudur. sevmezler sizi. halbuki sadece görevini yapıyorsundur. o başlığı yada o yorumu niye sildin lan diye bir mesajla adrenalin tavan yapar. halbuki sadece görevini yapmıştır.
bunların dışında sözlüğün daha kaliteli hale gelmesini sağlamaya çalışırlar. sürekli fikir üretmek zorundadırlar. daha geniş kitlelere ulaşma çabası da cabasıdır.
kolay gelsin sizlere
tabi birde yazarlar tarafından dışlanma söz konusudur. sevmezler sizi. halbuki sadece görevini yapıyorsundur. o başlığı yada o yorumu niye sildin lan diye bir mesajla adrenalin tavan yapar. halbuki sadece görevini yapmıştır.
bunların dışında sözlüğün daha kaliteli hale gelmesini sağlamaya çalışırlar. sürekli fikir üretmek zorundadırlar. daha geniş kitlelere ulaşma çabası da cabasıdır.
kolay gelsin sizlere
devamını gör...
umudunuzu kıran insanlar
karamsar, haset ve de enerji vampiri insanlardır. kendileri umutsuzluk batağına saplandıkları için sizin de umudunuzu kırarlar ve bundan sadistçe bir zevk alırlar.
devamını gör...
fizostigmin
santral sinir sistemine geçebilen atropin zehirlenmesinde kullanılan parasempatomimetik ajandır.
devamını gör...
cahit zarifoğlu
devamını gör...
telegram'ın abartılmış bir balon olması
kpss gruplarındaki pdf dosyaları açısından fazlaca faydasını gördüğüm uygulamadır.
devamını gör...
şu an üzerinde ne var
hafif bi kırgınlık.
devamını gör...
kasksız motorsiklet kullanmak
pekmezi akitmakla sonuclanacak tehlikeli eylem. motosikleti gectim bisiklet surerken bile ihmal edilmemesi gereken birsey kask.
devamını gör...
geceye bir kedi bırak
bu gece oğluşumla başbaşa yatış modundayız. diğer iki zibidiyi kapı dışarı ettim. taşınma dolayısıyla oda değişikliği yaptım bu oda çok girmedikleri bir oda. sürekli bir yerleri kurcalıyorlar. az önce ikisi bir olmuş çekmece açmaya çalışıyorlardı. sonra biri kafama düştü dolabın üstünden. öbürü konsolun üstündekileri yere atmaya başlayınca 'eeehhh be' dedim. şimdi ses seda yok. birazdan viyana kapısına dayanır gibi dayanırlar kapıma gümbür gümbür. o zamana kadar uyumalıyım. herkeslere tatlış uykular. güzel geceler.
devamını gör...
z kuşağını aşağılayan insan
bugün önceki nesiller tarafından aşağılanıyoruz.
1-biz apolitik değiliz.birçok tarih ve siyaset kitabı okudum ve apolitik değilim.ayrıca neredeyse doğduğumdan beri aynı hükümet tarafından yönetiliyoruz ve henüz hiç oy kullanmadım bizim siyasi görüşümüzü tartışmak yerine keşke 18 yılda ülkenin bu hale gelmesine dur deseydiniz .
2-teknolojinin içinde büyüdük evet bunun birçok faydası olsa da çok fazla zararı da var ve bu zararlardan etkilenmemiz gayet normal.
3-eğitim hayatımızda birçok zorluk çekiyoruz. bunların başında işsizlik,sınavlardaki adaletsizlikler,sürekli değişen sınav formatları, rekabet ,üniversitelerin fazla olmasıyla kalitenin düşmesi ,torpil,mülakat vb. tüm bunlar umudumuzu öldürdü.
4-hızla gelişen teknolojiye kendimizi de geliştirmek zorundayız binlerce olanak var bunların hepsine yetişmemiz mümkün değil.
5-yapılan araştırmalar günümüzde insanların sosyal medyadan dolayı çok ciddi şekilde etkilendiğini gösteriyor .istesek de istemesek de etkileniyoruz.
6-belki savaş görmedik ama yaşadığımız içsel savaşlar var 21. yüzyıl dünyasıyla savaşımız var ve çoğumuz bu savaşı kaybediyor.
birçok sorun var biz aşağılanmak istemiyoruz anlaşılmak istiyoruz.
1-biz apolitik değiliz.birçok tarih ve siyaset kitabı okudum ve apolitik değilim.ayrıca neredeyse doğduğumdan beri aynı hükümet tarafından yönetiliyoruz ve henüz hiç oy kullanmadım bizim siyasi görüşümüzü tartışmak yerine keşke 18 yılda ülkenin bu hale gelmesine dur deseydiniz .
2-teknolojinin içinde büyüdük evet bunun birçok faydası olsa da çok fazla zararı da var ve bu zararlardan etkilenmemiz gayet normal.
3-eğitim hayatımızda birçok zorluk çekiyoruz. bunların başında işsizlik,sınavlardaki adaletsizlikler,sürekli değişen sınav formatları, rekabet ,üniversitelerin fazla olmasıyla kalitenin düşmesi ,torpil,mülakat vb. tüm bunlar umudumuzu öldürdü.
4-hızla gelişen teknolojiye kendimizi de geliştirmek zorundayız binlerce olanak var bunların hepsine yetişmemiz mümkün değil.
5-yapılan araştırmalar günümüzde insanların sosyal medyadan dolayı çok ciddi şekilde etkilendiğini gösteriyor .istesek de istemesek de etkileniyoruz.
6-belki savaş görmedik ama yaşadığımız içsel savaşlar var 21. yüzyıl dünyasıyla savaşımız var ve çoğumuz bu savaşı kaybediyor.
birçok sorun var biz aşağılanmak istemiyoruz anlaşılmak istiyoruz.
devamını gör...
yaşından küçük göstermek
20 ye kadar herkes yaşımdan büyük gösterdiğimi söylüyordu 20 den sonra da küçük gösterdiğimi söylemeye başladılar. galiba ben benjamin button biriyim.
devamını gör...
kadınların 25 yaşından sonra çökmeye başlaması
kim diyorsa halt etmiş gayet de gencim güzelim
devamını gör...
george orwell sözleri
düşünün. çünkü henüz yasaklanmadı.*
geç kaldık bu öğüt için, çok geç kaldık...
geç kaldık bu öğüt için, çok geç kaldık...
devamını gör...
müntekim gıcırbey'den şebnem şibumi'ye mektuplar
3.mektup
kalbin darmadağın olunca, kafan da karışır şebnem, italyan kahvesine batırılmış irlanda çöreğim; çöpten metal kutular toplayan zombi gibiyim.
şebnem peynirsiz labirentte dönüp duran fare gibiyim.
şebnem beynim bulaşık teline döndü.
sana olan duygularımı mesafe, boşluk, bildiğin hiçlik mayalıyor.
bazı konuları açıklığa kavuşturmak için çenemi tutmam ve birtakım sonuçlar elde etmek için de hiçbir şey yapmamam gerekirdi.
asmaların başında nöbet tutmak, üzümlerin olgunlaşmasını sağlamıyor.
saatin akrebinden hız beklememeliyim.
tüm umudumu hayırlara vesile olan aksaklıklar, 12'den vuran yanlış anlamalar ve sorunları halleden hatalara bağladım.
dünyada sahtelik kadar gelişim gösteren başka bir şey yok. o yüzden, paradokslarla haşır neşir olmadan hayatımıza canlılık katamıyoruz şebnem.
imkansıza yatırım yapmadan kazanamayız. kaybetmedikçe zenginleşemeyiz. dirilmek için kendimizden başlayarak her şeyi yok etmemiz gerek. vücut bulması için can attığımız şeyi inkar etmek, yok saymak, reddetmek zorundayız.
doğru, ancak yalanların sürekli desteği sayesinde ayakta durabiliyor.
kederliysen güleçliği, sevinçliysen somurtuşu kalkan olarak kullanmalısın.
dostluğa rekabet ve imha; aşka kurallar ve prosedürler eşlik ediyor.
insanın ayna karşısında yaşadığı türden önemsiz bir belirsizlik ile satıcılıktan uzak karmaşa dinmiyor.
sen de benim aklıma uysan, kalbime uysan, belki bu tuhaflıktan büyük heyecanlar çıkarabilirdik.
ben riskleri yönetemiyorum şebnem. afeti kontrol edemiyorum, krize söz geçiremiyorum. sürprizlerin üzücülük arz etmesi sürpriz olmuyor.
bana öyle geliyor ki, bizlerde olgunluk alametleri gibi yansıyan şeyler, tecrübelerimizdeki alelade acılıktan ileri geliyor.
delidoluluğun uzantıları gibi algılanabilecek davranışlarımızın da doğallığı su götürür.
geçerlilik kazanmış riya sisteminin kusursuz işleyişi, ilişkilerimize garantiler getiriyor.
güvenliği kilitlerde buluyoruz şebnem.
emniyet ile itimat aynı şey artık. ve birine itimat edecek kadar kendine güvenmenin manası yok.
aşk hiçbir çağda güvenli bir heyecan olmadı.
fakat aşkın bizi manasızlığa kelepçelemesini, aşağılayıcı bir üslupla imha etmesini göze alamıyoruz.
insan kendi aptallığının büyüklüğüyle yüzleşince kahrolmaktan kaçınamıyor.
artık iltifatlar, ikramlar, nazik teklifler en büyük tehditlere dönüşüyor.
peygamberin mirası tebessüm, riyanın kırmızı alarmı haline geldi.
dostluğumuz, arkadaşlığımız, tanışıklığımız, tümüyle eğlenceli olmak zorunda.
her türlüsü ürkütücü olan içtenlik baş gösterdiği anda, şakaların opak muşambasına bürünüyoruz.
birbirimizi oyalamak, kibarlığın yegane yolu oldu.
saptırılmış ve bir yönetmeliğe uyarlanmış saygının gereği olarak cıvıtmak.. ne kader ama.
kral, en büyük soytarı olmak zorunda.
insanlar, yakınlaşmanın yolunu kendilerine acındırmakta ya da muhataplarının kafasına demirle vurmakta arıyorlar çoğu zaman. bir de benim gibi, dokunaklı genellemeler yapanlar var. şimdi bunları söylüyorum ya, sabah dünyaya, insanlara inanıyor olarak uyanacağım. nefertiti'yi [üst kat komşumun kedisi] ve yavrularını görünce, beni bekleyen birtakım vazifeler, insanlık görevleri olduğu fikrine kapılacağım. hayatın ölümden, aşk ın her ikisinden de büyük olduğuna inanacağım. ve bu saçmalığı doğuran şartlar, seni benim için dünyanın en değerli insanı kılıyor. keşke başka ihtimaller de olsaydı, gerçek hatalar yapabilseydim hiç değilse..
cehennem, biliyorsun, tüm sorulara aynı cevabın verildiği, azabın kurumsallaştığı, eziyetin otomatikleştiği yerdir.
ya çok derin acıların ya çok büyük hedeflerin var ya da çok inatçısın şebnem. bunların hepsi ya da herhangi ikisi de olabilir.
bazı şeylerin anlamı ortaya çıktığında, o şeylerin kendileri çoktan yitmiş oluyor şebnem.
biz aslında kaybettiklerimiziz. kendisi kaybolunca anlamı parlayan şeylerle kuşatılmış durumdayız. bu anlam birikintisi, aslında hayatla ilgisi kesilmiş olduğu için anlamsızlığa matuf.
görüyorsun ya, tüm sözlerim, zavallılığa dönüşmüş bir samimiyetten geriye kalan ve ağıt izlenimi uyandıran gevelemelerden ibaret.
aslında tüm insanlığı ilgilendiren bunca belirsizlik içinde yalan da önce ihtişamını, sonra da görülebilirliğini kaybetti. doğrunun önemi kalmayınca, yalanı ancak kendine söyleyebilirsin. kendini bulabilirsen tabii.
şebnem çok saçmaladım, bağışla. insanın kalbi darmadağın olunca, kafası da karışıyor. mümkünse, söylediklerimi unuturken beni aklından çıkarma. huşuyla öpüyorum.
müntekim
kalbin darmadağın olunca, kafan da karışır şebnem, italyan kahvesine batırılmış irlanda çöreğim; çöpten metal kutular toplayan zombi gibiyim.
şebnem peynirsiz labirentte dönüp duran fare gibiyim.
şebnem beynim bulaşık teline döndü.
sana olan duygularımı mesafe, boşluk, bildiğin hiçlik mayalıyor.
bazı konuları açıklığa kavuşturmak için çenemi tutmam ve birtakım sonuçlar elde etmek için de hiçbir şey yapmamam gerekirdi.
asmaların başında nöbet tutmak, üzümlerin olgunlaşmasını sağlamıyor.
saatin akrebinden hız beklememeliyim.
tüm umudumu hayırlara vesile olan aksaklıklar, 12'den vuran yanlış anlamalar ve sorunları halleden hatalara bağladım.
dünyada sahtelik kadar gelişim gösteren başka bir şey yok. o yüzden, paradokslarla haşır neşir olmadan hayatımıza canlılık katamıyoruz şebnem.
imkansıza yatırım yapmadan kazanamayız. kaybetmedikçe zenginleşemeyiz. dirilmek için kendimizden başlayarak her şeyi yok etmemiz gerek. vücut bulması için can attığımız şeyi inkar etmek, yok saymak, reddetmek zorundayız.
doğru, ancak yalanların sürekli desteği sayesinde ayakta durabiliyor.
kederliysen güleçliği, sevinçliysen somurtuşu kalkan olarak kullanmalısın.
dostluğa rekabet ve imha; aşka kurallar ve prosedürler eşlik ediyor.
insanın ayna karşısında yaşadığı türden önemsiz bir belirsizlik ile satıcılıktan uzak karmaşa dinmiyor.
sen de benim aklıma uysan, kalbime uysan, belki bu tuhaflıktan büyük heyecanlar çıkarabilirdik.
ben riskleri yönetemiyorum şebnem. afeti kontrol edemiyorum, krize söz geçiremiyorum. sürprizlerin üzücülük arz etmesi sürpriz olmuyor.
bana öyle geliyor ki, bizlerde olgunluk alametleri gibi yansıyan şeyler, tecrübelerimizdeki alelade acılıktan ileri geliyor.
delidoluluğun uzantıları gibi algılanabilecek davranışlarımızın da doğallığı su götürür.
geçerlilik kazanmış riya sisteminin kusursuz işleyişi, ilişkilerimize garantiler getiriyor.
güvenliği kilitlerde buluyoruz şebnem.
emniyet ile itimat aynı şey artık. ve birine itimat edecek kadar kendine güvenmenin manası yok.
aşk hiçbir çağda güvenli bir heyecan olmadı.
fakat aşkın bizi manasızlığa kelepçelemesini, aşağılayıcı bir üslupla imha etmesini göze alamıyoruz.
insan kendi aptallığının büyüklüğüyle yüzleşince kahrolmaktan kaçınamıyor.
artık iltifatlar, ikramlar, nazik teklifler en büyük tehditlere dönüşüyor.
peygamberin mirası tebessüm, riyanın kırmızı alarmı haline geldi.
dostluğumuz, arkadaşlığımız, tanışıklığımız, tümüyle eğlenceli olmak zorunda.
her türlüsü ürkütücü olan içtenlik baş gösterdiği anda, şakaların opak muşambasına bürünüyoruz.
birbirimizi oyalamak, kibarlığın yegane yolu oldu.
saptırılmış ve bir yönetmeliğe uyarlanmış saygının gereği olarak cıvıtmak.. ne kader ama.
kral, en büyük soytarı olmak zorunda.
insanlar, yakınlaşmanın yolunu kendilerine acındırmakta ya da muhataplarının kafasına demirle vurmakta arıyorlar çoğu zaman. bir de benim gibi, dokunaklı genellemeler yapanlar var. şimdi bunları söylüyorum ya, sabah dünyaya, insanlara inanıyor olarak uyanacağım. nefertiti'yi [üst kat komşumun kedisi] ve yavrularını görünce, beni bekleyen birtakım vazifeler, insanlık görevleri olduğu fikrine kapılacağım. hayatın ölümden, aşk ın her ikisinden de büyük olduğuna inanacağım. ve bu saçmalığı doğuran şartlar, seni benim için dünyanın en değerli insanı kılıyor. keşke başka ihtimaller de olsaydı, gerçek hatalar yapabilseydim hiç değilse..
cehennem, biliyorsun, tüm sorulara aynı cevabın verildiği, azabın kurumsallaştığı, eziyetin otomatikleştiği yerdir.
ya çok derin acıların ya çok büyük hedeflerin var ya da çok inatçısın şebnem. bunların hepsi ya da herhangi ikisi de olabilir.
bazı şeylerin anlamı ortaya çıktığında, o şeylerin kendileri çoktan yitmiş oluyor şebnem.
biz aslında kaybettiklerimiziz. kendisi kaybolunca anlamı parlayan şeylerle kuşatılmış durumdayız. bu anlam birikintisi, aslında hayatla ilgisi kesilmiş olduğu için anlamsızlığa matuf.
görüyorsun ya, tüm sözlerim, zavallılığa dönüşmüş bir samimiyetten geriye kalan ve ağıt izlenimi uyandıran gevelemelerden ibaret.
aslında tüm insanlığı ilgilendiren bunca belirsizlik içinde yalan da önce ihtişamını, sonra da görülebilirliğini kaybetti. doğrunun önemi kalmayınca, yalanı ancak kendine söyleyebilirsin. kendini bulabilirsen tabii.
şebnem çok saçmaladım, bağışla. insanın kalbi darmadağın olunca, kafası da karışıyor. mümkünse, söylediklerimi unuturken beni aklından çıkarma. huşuyla öpüyorum.
müntekim
devamını gör...
albus dumbledore (yazar)
bu kadar geç tanıdığıma* üzüldüğüm yazar*. hoş geldiniz efendim, atamanız için teşekkür ederim. sizin hakkınızda da birkaç kehanetim var, hepsi mükemmel gelişmeler. içiniz rahat olsun, geleceğiniz küremden bile parlak.
sihirli günler*.
sihirli günler*.
devamını gör...
yer yarılsa da içine girsem denilen anlar
arkadaşlarımızla geleneksel buluşmalarımızdan birine bir bey eklenmişti. şehir dışından memleketine dönmüş olan beyimiz çok hoş ve kibardı. ortamda herkesle aram çok iyiydi ve her biriyle saatlerce muhabbet edebilme yeteceğime rağmen ''beğendiğim bey'' ile iletişim kuramıyordum. heyecanlanıyordum, tıkanıyordum yapabildiğim tek şey, o konuşurken saçma ama en gereksiz laf oyunlarıyla espri yapmaktı. kimyam ile oynayan bu çocuğa karşı saçmalıklarımı farkeden bir kız arkadaşım hemen olaya el koydu. ''yahu neden bu kadar saçma hareketler yapıyorsun ki?'', ''normal davran, sağlıklı iletişim kur'', ''konuşurken gözlerinin içine bak'' dedi. bir dahakine diyerek geçiştirdim.
bir doğum günü etkinliğinde ve bir araya gelişimizin üçüncüsünde artık kendimi belli etme kararı almıştım, aslında niyetimi belli etme kararı almıştım. mekan zifiri karanlık, alkol alıyoruz ve sadece çocukla nasıl iletişim kurarız diye düşünüyordum. sigara içmek bahanesi ile dışarıda hava almaya çıkarmayı düşündüm. saatler geçti, cesaretimi topladım, ayağa kalktım ve çocuğa doğru eğilip elimi uzatacakken bir anda o da kalktı ve parmağım çocuğun gözüne girdi. parmağımın temas ettiği o gözbebeğini hissettim, resmen gözünü oydum. çocukcağızın gözünde lens varmış, hemen bir kaos ortamı oluştu, tek gözü kapalı olarak lavaboya koştu. arkasından bir kaç arkadaşım gitti. olayın şokuyla olduğum yerde kalakaldım. geri döndüğünde gözü küçülmüş ve kıpkırmızıydı. çocuğu o halde görünce çok utandım, o mahcubiyetle 5393005 kere özür diledim. beyimiz, bana doğru eğilip ''ben de tam senin yanına gelip seninle konuşmayı düşünüyordum fakat gözüme giren parmağın sebebiyle lensimi çıkarmak zorunda kaldım, gözüm çok yanıyor, eve gitmek zorundayım'' dedi. işte tam o anda yerin yarılmasını ve içine süzülmeyi istedim .
bir doğum günü etkinliğinde ve bir araya gelişimizin üçüncüsünde artık kendimi belli etme kararı almıştım, aslında niyetimi belli etme kararı almıştım. mekan zifiri karanlık, alkol alıyoruz ve sadece çocukla nasıl iletişim kurarız diye düşünüyordum. sigara içmek bahanesi ile dışarıda hava almaya çıkarmayı düşündüm. saatler geçti, cesaretimi topladım, ayağa kalktım ve çocuğa doğru eğilip elimi uzatacakken bir anda o da kalktı ve parmağım çocuğun gözüne girdi. parmağımın temas ettiği o gözbebeğini hissettim, resmen gözünü oydum. çocukcağızın gözünde lens varmış, hemen bir kaos ortamı oluştu, tek gözü kapalı olarak lavaboya koştu. arkasından bir kaç arkadaşım gitti. olayın şokuyla olduğum yerde kalakaldım. geri döndüğünde gözü küçülmüş ve kıpkırmızıydı. çocuğu o halde görünce çok utandım, o mahcubiyetle 5393005 kere özür diledim. beyimiz, bana doğru eğilip ''ben de tam senin yanına gelip seninle konuşmayı düşünüyordum fakat gözüme giren parmağın sebebiyle lensimi çıkarmak zorunda kaldım, gözüm çok yanıyor, eve gitmek zorundayım'' dedi. işte tam o anda yerin yarılmasını ve içine süzülmeyi istedim .
devamını gör...
