the bookshop
katalan yönetmen ısabel coixet‘in penelope fitzgerald‘ın kitabından uyarlanan 2017 yapımı bir film. tiyatral bir havada geçen filmde emily mortimer‘ın performansı ile diğer oyunculardan bir adım öne çıkıyor.
filmin konusuna gelecek olursak:
cesur olmak, sevmek, iyimserlik ve mücadele ile ilişkilendirebiliriz. hardborough kasabasında yalnız bir kadının kitapçısında kasabaya ve onların fikirlerine verdiği mücadeleyi kitap dükkanında geçen bir hayal dünyası şeklinde aktarıyor . kadının oldukça gizemli bir adam ile gerçekleştirdiği mektuplaşmalar ve görüşmeler filmin ana temasını oluşturmaktadır. filmde özellikle kullanılan pastel renkler filme başka bir boyut kazandırmıştır. ve kullanılan bazı eşyalar fazla imgesellik katmak açısından saçma bir şekilde izleyenin gözüne sokulmaya çalışılmıştır. kapının önünde duran çiçekli kabin ya da mektup sahnelerinde sürekli arkada duran vazo gibi. oyunculuklardan ise bazıları gerçekten çok amatörce ve ruhsuz durmaktadır. müzikler ise belki emily mortimer'den sonra en güzel şey filmin içersinde olan ispanyol gazeteleri tarafından çok poh pohlanmasına rağmen çok sıradan durağan yayvan bir film olmanın ötesine geçememiştir.
şahsi fikrimce film biraz yavaş tempoda ilerliyor ve bu izleyeni çok yoruyor.
filmin konusuna gelecek olursak:
cesur olmak, sevmek, iyimserlik ve mücadele ile ilişkilendirebiliriz. hardborough kasabasında yalnız bir kadının kitapçısında kasabaya ve onların fikirlerine verdiği mücadeleyi kitap dükkanında geçen bir hayal dünyası şeklinde aktarıyor . kadının oldukça gizemli bir adam ile gerçekleştirdiği mektuplaşmalar ve görüşmeler filmin ana temasını oluşturmaktadır. filmde özellikle kullanılan pastel renkler filme başka bir boyut kazandırmıştır. ve kullanılan bazı eşyalar fazla imgesellik katmak açısından saçma bir şekilde izleyenin gözüne sokulmaya çalışılmıştır. kapının önünde duran çiçekli kabin ya da mektup sahnelerinde sürekli arkada duran vazo gibi. oyunculuklardan ise bazıları gerçekten çok amatörce ve ruhsuz durmaktadır. müzikler ise belki emily mortimer'den sonra en güzel şey filmin içersinde olan ispanyol gazeteleri tarafından çok poh pohlanmasına rağmen çok sıradan durağan yayvan bir film olmanın ötesine geçememiştir.
şahsi fikrimce film biraz yavaş tempoda ilerliyor ve bu izleyeni çok yoruyor.
devamını gör...
mevhibe inönü
türkiye cumhuriyeti'nin ikinci first lady'si.
22 eylül 1897'de doğan mevhibe hanım, üç yaşındayken babasını kaybeder. annesi ayşe saadet hanım'la zeyrek'teki dede evine yerleşirler, küçük mevhibe burada büyür. 15-16 yaşlarında yani o zaman göre gelinlik çağdayken önce zengin biriyle sözlerler ama bu nikah olmaz. 1916'daysa yine görücü usulüyle (ama pencereden de görüp beğendiği) komşularının oğlu ismet inönü'yle (ki kocası kendisinden 13 yaş büyük, kariyeri parlak bir subay) nikahlanır. piyano vs çalmayı bilse de tam bir alaturka terbiyeyle yetişen mevhibe, kocasıyla ölene kadar sizli bizli konuşur ve birbirlerine asla "mevhibe" veya "ismet" diye hitap etmezler, ancak mevhibe hanım ileride kocasının da katkısının olduğu cumhuriyete uyum sağlar...
nikahtan kısa süre sonra mevhibe hanım kocasını cepheye uğurlar. ismet bey 1918'de savaş bitince masabaşı görevle evine döner, 1920'de ilk çocukları izzet doğar, henüz birkaç aylıkken babası ankara'ya gider. gıyabında idam cezasıyla savaşan ismet paşa, ailesini de anadolu'ya aldırır. mevhibe hanım, annesi, kayınvalidesi ve kayınpederiyle kayınpederin memleketi malatya'ya taşınır. bu arada evlat acısı da tadan mevhibe hanımın oğlu izzet ölüverir. daha sonra mehvibe hanımla ismet paşanın üç çocukları olacak ve hepsi de uzun yıllar yaşayacaktır: ömer, erdal, özden.
kurtuluş savaşı'nın ardından izmir'e yerleşen mehvibe hanım burada ailesiyle beraber zevcini bekleyedursun; lozan barış konferansına gidecek olan ismet paşa'ya mustafa kemal "mevhibe hanımla gidin, kadıncağız biraz avrupa görsün" der. ismet paşa başta "bizim hanım çarşafsız sokağa çıkmaz, nasıl götüreyim onu" dese de götürmeye razı olur. mehvibe hanım da böylece avrupa'yı görür, ilk defa şapka takar. yurda dönüşlerinde de ismet paşa yeni kurulacak cumhuriyetin başbakanı atanır. böylece ankara'ya yerleşir, çankaya'da atatürk'ün köşkünün alt tarafında pembe köşk'ü satın alıp yenide inşa ettirirler. atatürk latife hanım'la boşandığı için, ilk baloyu mehvibe hanım ev sahibeliğinde burada düzenler. böylece mehvibe hanım tüm alaturka yetiştirilme zihniyetine rağmen modern bir yaşantıya da sahip olur. uzun yıllar evinde balolar davetler verir, şık giyimiyle dikkat çeker; ama ramazanlarda otuz gün orucunu tutmaya, kandillerde mevlid okutmaya da devam eder. yatak odasında "allah'ın dediği olur" yazmaktadır.
kocasının başbakanlıktan alınıp daha sonra "milli şef"liğe oturması, 1950'ye kadar ülkenin tek hakimi olması, daha sonra muhalefet lideriyken sürekli aşağılanması ve yalnızlığa mahkûm edilmesi, çocuklarına yapılan baskılar, damadı metin toker'in tutuklanması, 27 mayıs'la tekrar koalisyonla ismet paşa'nın tekrar başbakan olması... hepsinde mevhibe hanım kocasının arkasında "her başarılı erkeğin arkasında duran kadın" misali durur. 25 aralık 1973'te kocasının vefatından sonra da pembe köşkte yaşamaya devam eden mevhibe inönü, 7 şubat 1992'de vefat eder. cebeci asri mezarlığında annesiyle beraber yatmaktadır.
kaynak: torunu gülsün bilgehan'ın yazdığı biyografisi, "mevhibe".
22 eylül 1897'de doğan mevhibe hanım, üç yaşındayken babasını kaybeder. annesi ayşe saadet hanım'la zeyrek'teki dede evine yerleşirler, küçük mevhibe burada büyür. 15-16 yaşlarında yani o zaman göre gelinlik çağdayken önce zengin biriyle sözlerler ama bu nikah olmaz. 1916'daysa yine görücü usulüyle (ama pencereden de görüp beğendiği) komşularının oğlu ismet inönü'yle (ki kocası kendisinden 13 yaş büyük, kariyeri parlak bir subay) nikahlanır. piyano vs çalmayı bilse de tam bir alaturka terbiyeyle yetişen mevhibe, kocasıyla ölene kadar sizli bizli konuşur ve birbirlerine asla "mevhibe" veya "ismet" diye hitap etmezler, ancak mevhibe hanım ileride kocasının da katkısının olduğu cumhuriyete uyum sağlar...
nikahtan kısa süre sonra mevhibe hanım kocasını cepheye uğurlar. ismet bey 1918'de savaş bitince masabaşı görevle evine döner, 1920'de ilk çocukları izzet doğar, henüz birkaç aylıkken babası ankara'ya gider. gıyabında idam cezasıyla savaşan ismet paşa, ailesini de anadolu'ya aldırır. mevhibe hanım, annesi, kayınvalidesi ve kayınpederiyle kayınpederin memleketi malatya'ya taşınır. bu arada evlat acısı da tadan mevhibe hanımın oğlu izzet ölüverir. daha sonra mehvibe hanımla ismet paşanın üç çocukları olacak ve hepsi de uzun yıllar yaşayacaktır: ömer, erdal, özden.
kurtuluş savaşı'nın ardından izmir'e yerleşen mehvibe hanım burada ailesiyle beraber zevcini bekleyedursun; lozan barış konferansına gidecek olan ismet paşa'ya mustafa kemal "mevhibe hanımla gidin, kadıncağız biraz avrupa görsün" der. ismet paşa başta "bizim hanım çarşafsız sokağa çıkmaz, nasıl götüreyim onu" dese de götürmeye razı olur. mehvibe hanım da böylece avrupa'yı görür, ilk defa şapka takar. yurda dönüşlerinde de ismet paşa yeni kurulacak cumhuriyetin başbakanı atanır. böylece ankara'ya yerleşir, çankaya'da atatürk'ün köşkünün alt tarafında pembe köşk'ü satın alıp yenide inşa ettirirler. atatürk latife hanım'la boşandığı için, ilk baloyu mehvibe hanım ev sahibeliğinde burada düzenler. böylece mehvibe hanım tüm alaturka yetiştirilme zihniyetine rağmen modern bir yaşantıya da sahip olur. uzun yıllar evinde balolar davetler verir, şık giyimiyle dikkat çeker; ama ramazanlarda otuz gün orucunu tutmaya, kandillerde mevlid okutmaya da devam eder. yatak odasında "allah'ın dediği olur" yazmaktadır.
kocasının başbakanlıktan alınıp daha sonra "milli şef"liğe oturması, 1950'ye kadar ülkenin tek hakimi olması, daha sonra muhalefet lideriyken sürekli aşağılanması ve yalnızlığa mahkûm edilmesi, çocuklarına yapılan baskılar, damadı metin toker'in tutuklanması, 27 mayıs'la tekrar koalisyonla ismet paşa'nın tekrar başbakan olması... hepsinde mevhibe hanım kocasının arkasında "her başarılı erkeğin arkasında duran kadın" misali durur. 25 aralık 1973'te kocasının vefatından sonra da pembe köşkte yaşamaya devam eden mevhibe inönü, 7 şubat 1992'de vefat eder. cebeci asri mezarlığında annesiyle beraber yatmaktadır.
kaynak: torunu gülsün bilgehan'ın yazdığı biyografisi, "mevhibe".
devamını gör...
bekaret
20 yaşından sonra erkekler arasında pek umursanmayan "şey." şey çünkü o kadar anlamsız. benim çevremde böyle oldu en azından. 20 yaşımdan sonra hiçbir arkadaşımın bekaret ile ilgili bir takıntısı yoktu. ya da bu kafada insanları seçtim arkadaş olarak belki ondandır.
fakat ciddi anlamda 20-25 yaşından sonra hala bu boş şeyleri konuşan insan varsa çevrenizde uzaklaşın. bomboş biridir o.
fakat ciddi anlamda 20-25 yaşından sonra hala bu boş şeyleri konuşan insan varsa çevrenizde uzaklaşın. bomboş biridir o.
devamını gör...
bilgi içeriği arasam wikipedia'ya giderdim söylemi
kesinlikle dünyanın en manasız söylemi, gitmezdin kardeşim bunu ikimiz de biliyoruz, çünkü sen araştırmaktan üşenen tembel ve pasaklı bir adamsın bunu kabul et.
en azından sözlükte üstü kapalı bilgiler insanı araştırmaya sevk ediyor right ?
bilgi içerikli tanım ben de uzun süredir girmiyorum neden ? zaten 10 küsür saat çalışıyorum, zihinsel olarak çökmüş bir şekilde bilgisayarı açıp gırgır muhabbet yapmak istiyorum, gülmek eğlenmek istiyorum, insanlara tatlı tatlı sataşıp bundan arsızca zevk almak istiyorum.
edit:birileri bu başlıktan kendini özümsemiş, insanın kendini bilmesi çok güzel.
en azından sözlükte üstü kapalı bilgiler insanı araştırmaya sevk ediyor right ?
bilgi içerikli tanım ben de uzun süredir girmiyorum neden ? zaten 10 küsür saat çalışıyorum, zihinsel olarak çökmüş bir şekilde bilgisayarı açıp gırgır muhabbet yapmak istiyorum, gülmek eğlenmek istiyorum, insanlara tatlı tatlı sataşıp bundan arsızca zevk almak istiyorum.
edit:birileri bu başlıktan kendini özümsemiş, insanın kendini bilmesi çok güzel.
devamını gör...
takipten çıkan takipçi
canın sağ olsun butonu var mıydı? otomatik sen bıraktın ama ben seni bırakmadım mesajı da gönderilse negzel olurdu. *
devamını gör...
bir günlüğüne olmak istenen kişi
kişi değil de deli olmak isterdim.
devamını gör...
krampus
noel baba'nın yardımcısı olan, yarı keçi yarı iblis olarak bilinen mitolojik bir yaratıktır. yaramaz çocukları cezalandırarak patronuna tam tezat bir vazife üstlenmiş durumdadır.
devamını gör...
tarkan'ın dünya starı olma hayali
ekşi sözlükte bununla ilgili bir yazı görmüştüm,
başlık bölümündeki "come closer" yazısını görür görmez sayfaya tıkladım.
yazı ne kadar uzun olsa da maalesef tarkanla ilgili hiçbirşey yoktu.
bu ekşiciler entelektüel görünmek için bildiği herşeyi yazmak zorunda mı?
biz tarkan için geldik ama siz barış manço'dan mustafa sandala kadar herkesin dünyaya açılma planını yazmışsınız.
bu bilgilerin tarkanla ilgisi ne?
bu çok farklı bir konu
neyse ekşiciler gibi uzatmak yerine konuya girelim)
şimdi tarkan denildiğinde akla ilk gelen şarkı şımarık
bu ingilizce olmayan popüler şarkılar listesinde yer almaktadır.
tabi tarkanın diğer şarkıları da biliniyor ama bu şarkı tarkandan bile ünlü
tarkanın 90'lı yıllarda parlaması, janet jackson'ın bile katıldığı monaco ödül töreninde dans etmesi, santanayla 2000'leri kasıp kavuran rob thomas'ın tarkandan esinlenmesi ve bunu açıklaması
dünya starı olarak akıllarda kalmasa da dünyaya sesini duyurabilmiştir.
kabul edelim x factor, the voice birincilerinden bile daha fazla piyasaya tutundu))
amerika piyasası bizim piyasadan biraz farklıdır
onlar bizimkiler gibi 20 sene gündemde durmaya çalışmıyor
"bu herif türkçe şarkılarla bunu yapabiliyorsa ingilizce şarkı çıkarsa neler olur" diyorduk öyle değil mi?
hayır, biz öyle şeyler demedik.
tek derdimiz tarkanın eurovisiona katılmasıydı
2007 yılında kenan doğulu yerine pare pare adlı şarkısıyla katılarak çok iyi bir derece elde edebilirdi ama o sadece türkiyede çalışmayı tercih etti
tarkan, metamorfoz albümüyle umrumda değil mesajını net bir şekilde vermiştir.
klipler tarkana göre fazla amatördü
ve bu albümden sonra justin timberlake geyiğini yapanlar daha da artmıştı
tarkan bir justin değildi!
çünkü o daha eski isimleri örnek alırdı! (bkz: george michael)
come closer albümüne gelirsek, 2005 yılı için yetersiz olduğunu düşünüyorum.
tarkanı ayırt eden olay batı ve doğu sentezimiydi?
bunu 2001 yılında craig david bile yapıyordu
aynı sene the chemical brothers grubu da galvanize şarkısıyla hit yapmıştı
onları başarılı yapan şey doğu ve batı sentezi miydi?
cevap : hayır
bu grup electronic müziğin en iyilerindendir ve her zaman yaptığı müziklerle hit olmayı başarabilmiş bir grup.
yani sözün kısası amerikalılar istediği zaman doğudan sample alabiliyor
tarkan'da olupta amerikalılarda olmayan şey tarkanın yaptığı nağmelerdir.
ne gerek vardı bu kadar bağlamaya?
bir oooo çekmen bile yeterliydi
bounce şarkısının bağlamadan başka bir özelliği yoktu
şarkının geçişleri iyi değildi
şarkı bitene kadar altyapının değişmesini bekledim
ne kadar hoş bir şarkı olsa da o dönem için tek düze
başlık bölümündeki "come closer" yazısını görür görmez sayfaya tıkladım.
yazı ne kadar uzun olsa da maalesef tarkanla ilgili hiçbirşey yoktu.
bu ekşiciler entelektüel görünmek için bildiği herşeyi yazmak zorunda mı?
biz tarkan için geldik ama siz barış manço'dan mustafa sandala kadar herkesin dünyaya açılma planını yazmışsınız.
bu bilgilerin tarkanla ilgisi ne?
bu çok farklı bir konu
neyse ekşiciler gibi uzatmak yerine konuya girelim)
şimdi tarkan denildiğinde akla ilk gelen şarkı şımarık
bu ingilizce olmayan popüler şarkılar listesinde yer almaktadır.
tabi tarkanın diğer şarkıları da biliniyor ama bu şarkı tarkandan bile ünlü
tarkanın 90'lı yıllarda parlaması, janet jackson'ın bile katıldığı monaco ödül töreninde dans etmesi, santanayla 2000'leri kasıp kavuran rob thomas'ın tarkandan esinlenmesi ve bunu açıklaması
dünya starı olarak akıllarda kalmasa da dünyaya sesini duyurabilmiştir.
kabul edelim x factor, the voice birincilerinden bile daha fazla piyasaya tutundu))
amerika piyasası bizim piyasadan biraz farklıdır
onlar bizimkiler gibi 20 sene gündemde durmaya çalışmıyor
"bu herif türkçe şarkılarla bunu yapabiliyorsa ingilizce şarkı çıkarsa neler olur" diyorduk öyle değil mi?
hayır, biz öyle şeyler demedik.
tek derdimiz tarkanın eurovisiona katılmasıydı
2007 yılında kenan doğulu yerine pare pare adlı şarkısıyla katılarak çok iyi bir derece elde edebilirdi ama o sadece türkiyede çalışmayı tercih etti
tarkan, metamorfoz albümüyle umrumda değil mesajını net bir şekilde vermiştir.
klipler tarkana göre fazla amatördü
ve bu albümden sonra justin timberlake geyiğini yapanlar daha da artmıştı
tarkan bir justin değildi!
çünkü o daha eski isimleri örnek alırdı! (bkz: george michael)
come closer albümüne gelirsek, 2005 yılı için yetersiz olduğunu düşünüyorum.
tarkanı ayırt eden olay batı ve doğu sentezimiydi?
bunu 2001 yılında craig david bile yapıyordu
aynı sene the chemical brothers grubu da galvanize şarkısıyla hit yapmıştı
onları başarılı yapan şey doğu ve batı sentezi miydi?
cevap : hayır
bu grup electronic müziğin en iyilerindendir ve her zaman yaptığı müziklerle hit olmayı başarabilmiş bir grup.
yani sözün kısası amerikalılar istediği zaman doğudan sample alabiliyor
tarkan'da olupta amerikalılarda olmayan şey tarkanın yaptığı nağmelerdir.
ne gerek vardı bu kadar bağlamaya?
bir oooo çekmen bile yeterliydi
bounce şarkısının bağlamadan başka bir özelliği yoktu
şarkının geçişleri iyi değildi
şarkı bitene kadar altyapının değişmesini bekledim
ne kadar hoş bir şarkı olsa da o dönem için tek düze
devamını gör...
geceleri uyutmayan dertler
senin rezil olduğunu düşündüğün aslında kimsenin o anı hatırlamadığı küçük anılar toplantısı snsnsns
devamını gör...
ali babacan
romalılar siz delirdiniz mi? ali babacan'a elit diyorsunuz. ekşi sözlükteki gibi 'en azından diploması var' seviyesine ineceksiniz nerdeyse.
sabah gazetesi yazarı dilek güngör istanbul borsasındaki taze kuru gıda (bkz: tkuru) şirketindeki vurgunu anlatıyor.
ali babacan'nın kayınçosu nusret yurter 2009 yılında taze-kuru gıda şirketini kuruyor. yaş ve kuru sebze-meyve ihracatı yapan şirketin hisseleri 1.40 ve 1.68'den ülker grubuna satılıyor. şirketin içi boşaltıldıktan sonra 1 yıl içinde hisse fiyatı 707 lira oluyor. tam 140 kat değerleniyor hisse. nasıl elitler nasıl elitler şaştık kaldık valla.
biz de elitiz ama
ilber ortaylı'nın dediği gibi "biz paranın eliti değiliz."
işi ehline teslim ederseniz ülkeyi soyar giderler, ruhunuz duymaz. (bkz: cem uzan)
25 eylül 2020 tarihli dilek güngör'ün "borsada taze kuru bir hikaye!" başlıklı köşe yazısı,
borsayla biraz haşır neşir olan herkes son dönemde öz sermayesi ekside olan ama hisseleri tavan yapıp duran bir şirketi konuşuyor:
taze kuru gıda... düşünsenize, aktif büyüklüğü 6 milyon tl, piyasa değeri 707 milyon tl... son 1 yılda hisseleri 5 tl'den 707 liraya kadar çıktı. tavan tavan yapıp duruyor. kimdir bu şirket, ne iş yapar! biraz araştırınca ilginç bir hikâye karşınıza çıkıyor.
taze kuru gıda ankara kızılcahamam'da 2009'da kuruluyor. sahibi ali babacan'ın kayınbiraderi... hani bir dönem meşhur 'kayınço nusret' diye babacan'ın yatırım ajansı'na ballı maaşla danışman yaptığı nusret yurter... sebze-meyvede kuru gıda ihracatı yapan şirket 21 mayıs 2020'de el değiştiriyor. nusret yurter ve nazire erinç yurter hisselerini ülker'in a takımı'ndaki hüseyin avni metinkale'ye satıyor.
a grubu paylarını hisse başına 1.68 tl'ye, b grubu paylarını ise 1.40 tl'ye...
b grubu paylar borsada işlem gören hisseler...
borsada hisse değeri o tarihte satış fiyatının neredeyse 20 katı!
sonra hisselerini satsa da taze kuru net diye bir şirkette yurter'e yüzde 25 hisse veriliyor. üstelik, taze kuru gıda içindeki bütün iş bu şirkete devrediliyor.
bugün kayınço patronun 1.40 liradan sattığı hisseler 707 tl...
neresinden tutarsan tuhaf!
borsada 20 tl'yken 1.40 liradan hisselerini satıyorsun, taze kuru gıda'nın içindekileri bir başka kurulan şirkete devrediyorsun (bir nevi içini boşaltmak gibi), o şirketten pay alıyorsun, borsada işlem gören şirketin hisseleri ortada bir şey yokken rekor üzerine rekor kırıyor!
nasıl hikâye?
anlayan varsa bana da anlatsın.
***
tüpraş'a birkaç soru...
geçen gün yazdığım 'akaryakıtta indirim oyunu' yazısı üzerine tüpraş açıklama yaptı. epeyce içerlemişler. o kısımları geçiyorum. açıklamayı baştan sona okursanız içinde itiraflara rastlarsınız.
ne diyorlar?
kasım-aralıkta dağıtım şirketlerinden talepleri topladıklarını, zamdan önce 5-10 katı talep geldiğini, üretim ve stoklarının yetersiz kaldığı durumlarda günlük baz talepleri dikkate aldıklarını anlatıyorlar. üstelik ben 'falanca dağıtıcıya ayrımcılık yaptınız' diye tek bir cümle etmediğim halde sürekli 'herkese eşit mesafedeyiz' diye vurgulama gereği duymuşlar. sanırım, opet'ten dolayı... yaraları mı var anlamadım!
neyse...
kendilerine birkaç soru sormak istiyorum.
dağıtım şirketleri kasım-aralıkta senelik talep miktarlarını size bildirmiyor mu?
tüpraş üretim planlamasını o miktarlara göre yapmıyor mu?
hal böyleyken üretiminiz nasıl yetersiz kalabiliyor ya da stokunuzda ürün bulunamıyor?
dip not: dilek güngör ekonomi alanında güvenilir bir kaynak olmamakla birlikte yazdıkları yalan değildir. nitekim bu haberin yayınlanmasından sonra spk şirketin bedelli sermaye artırımı kararını onaylamamıştır. ancak soruşturma da başlatmamıştır. kaynak
09.01.2022 tarihli edit:
youtube kanalı flutv'nin olmaz öyle saçma ekonomi serisinin 16. bölümünde ali babacan yeniden konuk oldu. buradan izleyebilirsiniz: flutv - ekonomi nasıl düzelir
daha önce albayrak ailesinin sahibi olduğu sabah gazetesinde ekonomi köşe yazarı dilek güngör'ün ali babacanı'n borsa vurgununu ifşa ederek taze kuru gıda şirketinin içinin kimler tarafından boşaltıldığını yazmıştım. ali babacan ve akrabası hala dilek güngör'e bir yanıt vermiş değil. ancak tkuru hissesi son bir yıldır düşen trend içerisinde. malı yavaş yavaş boşaltıyorlar anlayacağınız.
flu tv'deki programın analizini yapalım;
soru1: kemal derviş'in ekonomi programını mı devam ettirdiniz?
ali babacan: "aklın yolu bir. istişare ile ortak akılla bilim temelinde bir plan yaparsanız , program yaparsanız ve bunu uygulayabilirseniz iyi sonuçlar alırsınız. yani, iki kere iki dört eder kadar basit konular. ya da ben en azından ben on üç yıldır bu konularla ilgilendiğim için bana basit geliyor. öyle ki türkiye'nin asıl son yirmi yılının en önemli reform süreci 1999'da helsinki süreciyle başlıyor. bu program kısa bir süre sonra patlıyor. dediğiniz gibi sayın derviş geliyor türkiye'ye. o da iyi şeyler yapmaya çalışıyor fakat uygulama konusunda sıkıntı çıkıyor. sayın derviş 2002 yılında erken seçim lazım diyor, çünkü biz bu programı uygulayamıyoruz. ekonomi programını kağıt üzerinde yazmaktan kolay bişey yok. asıl onu uygulamak çok zor. uygulayabilmek için türkiye'yi çok iyi tanımak gerekiyor, türkiye'nin ekonomik kodlarını iyi anlamak gerekiyor, türkiye'deki toplumsal davranış patternlerini -kalıplarını- iyi bilmek gerekiyor.esnafımızın çiftçimizin neye göre nasıl karar verdiğini, vatandaşlarımızın ekonomiden ne anladığını çok iyi bilmek gerekiyor. dolayısıyla, türkiye'de uygulanabilir bir ekonomik program gerekiyor öncelikle. biz onu yaptık. 2001'de siyasete girdim ve biz bir ekonomik program hazırladık. bu programı londra'da, new york'ta, boston'da dünya'nın önemli finans merkezlerinde seçimlerden önce gittik anlattık. biz (şimdi) yeni parti kurduk, eğer seçilirsek bu programı uygulayacağız. bu ekonomi programında kemal derviş döneminde uygulanmaya çalışılan ekonomi programındaki iyi unsurları aldık, yanlış kısımları kenarda bıraktık. şunu yaptık çok şükür, o dönemde ne dediysek uygulayabildik. 2002-2007 arası türkiye'nin olağan üstü hızlı kalkınma dönemi oldu. türkiye tarihindeki en başarılı dönem bu dönem oldu. "
yani şöyle diyor: biz kemal derviş'in ekonomi programını türkiye coğrafyasında ve toplumunda uygulanabilir bulmadık, yeni bir ekonomik program yaptık. bunu da batı'daki büyük finans kuruluşlarıyla konuştuk.
ali babacan 2002 - 2008 yıllarını kapsayan dolar kuru ve ihracat grafiği gösteriyor. dolar kuru 1.51 tl'den 1.29 tl'ye gerilerken ihracat 36 milyar dolar'dan 132 milyar dolara çıkmış. pardon da bu sizin başarınız değil ali babacan. bakın çin, kendi para birimi olan yuan'ın değerini düşürmek için çin merkez bankası 81 milyar dolar alım yapmış. 2003 yılında çin merkez bankasının dolar rezervi 206.7 milyar dolar iken, 2004`te 610 milyar dolara yükseldi. bigpara haber. ihracat konusuna gelirsek: (gbkz: çin, türkiye`nin bir yılda yaptığı toplam ihracata sadece 25 günde ulaşıyordu. 2009 yılında ise çin merkez bankasının döviz rezervi 2 trilyon doları geçti bigpara haber.
2001 krizinin ardından akp'nin iktidara geldiği 2002 yılında tcmb'nin doviz rezervi 27,6 milyar dolardı. 2008 yılına 71.6 milyar dolar rezervle girdi. yani ali babacan döneminde ihracat artarken türk lirasının değeri de arttı. ama çin, yuan'ın değerini korumak için piyasadan dolar toplarken ali babacan yönetimindeki devlet ekonomisi türkiye cumhuriyeti'ni ekonomik krizlere karşı savunmasız bıraktı. ali babacan döneminde enflasyon %13.2'dir. berat albayrak'tan sonra 2000 yılından sonraki en yüksek enflasyon ali babacan dönemindedir.
yani ali babacan döneminde dolar kuru düşüktü çünkü halka enflasyon üzerinde faiz veriyordu. halk dolar almak yerine mevduata para yatırıyordu. ali babacan sayesinde yüz binlerce milyoner türedi. çevremdeki herkes parasını mevduata koyup faizini yiyordu. herkes mutluydu. ihracat yapabildiğimiz için ithalat da oluyordu. cep telefonu, bilgisayar, parfüm gibi lüks tüketim mallarını ithal ediyorduk karşılığında dünya'ya ne satıyorduk peki? ham maddesini ithal ettiğimiz yarı mamul çelik, alüminyum, petrokimya ürünleri, tekstil ürünleri, çimento, buğday, saman vb. yani katma değeri düşük üretimli mallar. ali babacan ihracat grafiğine bir de katma değer grafiği eklerse façası çizilir.
alın bu da hazine'nin borçlanma faizi tablosu; borçlanma faizi verisi
ali babacan döneminde hazine yüksek faizle borçlanmış. kime borçlandı ?? "dünyanın en büyük finans şirketlerine" öve öve bitiremediği londra borsasına, new york wall street'e, boston'a
ali babacan hiç kusura bakmasın övülecek tarafı yok. çin bile ekonomik krizi görüp merkez bankasında 2 trilyon dolar rezerv biriktirmiş, 200 tonun üzerinde altın rezervi biriktirmiş. ali babacan napmış? gelen parayı fazile halka dağıtmış. akp'nin bu kadar sevilmesinin sebebi budur işte. herkesi faize alıştırdılar sonra gemi batınca nas var nas diyerek faize savaş açtılar.
ali babacan, recep tayyip erdoğan'ın tahtının altına saatli bomba koydu. 2008-2012 ekonomik krizi teğet geçti ama merkez bankası rezervlerini artırmak yerine halkı faize alıştırdıkları için pandemi döneminde kazığı yedik.
ekonomide altın kuraldır: halkını asla kolay paraya alıştırma.
sabah gazetesi yazarı dilek güngör istanbul borsasındaki taze kuru gıda (bkz: tkuru) şirketindeki vurgunu anlatıyor.
ali babacan'nın kayınçosu nusret yurter 2009 yılında taze-kuru gıda şirketini kuruyor. yaş ve kuru sebze-meyve ihracatı yapan şirketin hisseleri 1.40 ve 1.68'den ülker grubuna satılıyor. şirketin içi boşaltıldıktan sonra 1 yıl içinde hisse fiyatı 707 lira oluyor. tam 140 kat değerleniyor hisse. nasıl elitler nasıl elitler şaştık kaldık valla.
biz de elitiz ama
ilber ortaylı'nın dediği gibi "biz paranın eliti değiliz."
işi ehline teslim ederseniz ülkeyi soyar giderler, ruhunuz duymaz. (bkz: cem uzan)
25 eylül 2020 tarihli dilek güngör'ün "borsada taze kuru bir hikaye!" başlıklı köşe yazısı,
borsayla biraz haşır neşir olan herkes son dönemde öz sermayesi ekside olan ama hisseleri tavan yapıp duran bir şirketi konuşuyor:
taze kuru gıda... düşünsenize, aktif büyüklüğü 6 milyon tl, piyasa değeri 707 milyon tl... son 1 yılda hisseleri 5 tl'den 707 liraya kadar çıktı. tavan tavan yapıp duruyor. kimdir bu şirket, ne iş yapar! biraz araştırınca ilginç bir hikâye karşınıza çıkıyor.
taze kuru gıda ankara kızılcahamam'da 2009'da kuruluyor. sahibi ali babacan'ın kayınbiraderi... hani bir dönem meşhur 'kayınço nusret' diye babacan'ın yatırım ajansı'na ballı maaşla danışman yaptığı nusret yurter... sebze-meyvede kuru gıda ihracatı yapan şirket 21 mayıs 2020'de el değiştiriyor. nusret yurter ve nazire erinç yurter hisselerini ülker'in a takımı'ndaki hüseyin avni metinkale'ye satıyor.
a grubu paylarını hisse başına 1.68 tl'ye, b grubu paylarını ise 1.40 tl'ye...
b grubu paylar borsada işlem gören hisseler...
borsada hisse değeri o tarihte satış fiyatının neredeyse 20 katı!
sonra hisselerini satsa da taze kuru net diye bir şirkette yurter'e yüzde 25 hisse veriliyor. üstelik, taze kuru gıda içindeki bütün iş bu şirkete devrediliyor.
bugün kayınço patronun 1.40 liradan sattığı hisseler 707 tl...
neresinden tutarsan tuhaf!
borsada 20 tl'yken 1.40 liradan hisselerini satıyorsun, taze kuru gıda'nın içindekileri bir başka kurulan şirkete devrediyorsun (bir nevi içini boşaltmak gibi), o şirketten pay alıyorsun, borsada işlem gören şirketin hisseleri ortada bir şey yokken rekor üzerine rekor kırıyor!
nasıl hikâye?
anlayan varsa bana da anlatsın.
***
tüpraş'a birkaç soru...
geçen gün yazdığım 'akaryakıtta indirim oyunu' yazısı üzerine tüpraş açıklama yaptı. epeyce içerlemişler. o kısımları geçiyorum. açıklamayı baştan sona okursanız içinde itiraflara rastlarsınız.
ne diyorlar?
kasım-aralıkta dağıtım şirketlerinden talepleri topladıklarını, zamdan önce 5-10 katı talep geldiğini, üretim ve stoklarının yetersiz kaldığı durumlarda günlük baz talepleri dikkate aldıklarını anlatıyorlar. üstelik ben 'falanca dağıtıcıya ayrımcılık yaptınız' diye tek bir cümle etmediğim halde sürekli 'herkese eşit mesafedeyiz' diye vurgulama gereği duymuşlar. sanırım, opet'ten dolayı... yaraları mı var anlamadım!
neyse...
kendilerine birkaç soru sormak istiyorum.
dağıtım şirketleri kasım-aralıkta senelik talep miktarlarını size bildirmiyor mu?
tüpraş üretim planlamasını o miktarlara göre yapmıyor mu?
hal böyleyken üretiminiz nasıl yetersiz kalabiliyor ya da stokunuzda ürün bulunamıyor?
dip not: dilek güngör ekonomi alanında güvenilir bir kaynak olmamakla birlikte yazdıkları yalan değildir. nitekim bu haberin yayınlanmasından sonra spk şirketin bedelli sermaye artırımı kararını onaylamamıştır. ancak soruşturma da başlatmamıştır. kaynak
09.01.2022 tarihli edit:
youtube kanalı flutv'nin olmaz öyle saçma ekonomi serisinin 16. bölümünde ali babacan yeniden konuk oldu. buradan izleyebilirsiniz: flutv - ekonomi nasıl düzelir
daha önce albayrak ailesinin sahibi olduğu sabah gazetesinde ekonomi köşe yazarı dilek güngör'ün ali babacanı'n borsa vurgununu ifşa ederek taze kuru gıda şirketinin içinin kimler tarafından boşaltıldığını yazmıştım. ali babacan ve akrabası hala dilek güngör'e bir yanıt vermiş değil. ancak tkuru hissesi son bir yıldır düşen trend içerisinde. malı yavaş yavaş boşaltıyorlar anlayacağınız.
flu tv'deki programın analizini yapalım;
soru1: kemal derviş'in ekonomi programını mı devam ettirdiniz?
ali babacan: "aklın yolu bir. istişare ile ortak akılla bilim temelinde bir plan yaparsanız , program yaparsanız ve bunu uygulayabilirseniz iyi sonuçlar alırsınız. yani, iki kere iki dört eder kadar basit konular. ya da ben en azından ben on üç yıldır bu konularla ilgilendiğim için bana basit geliyor. öyle ki türkiye'nin asıl son yirmi yılının en önemli reform süreci 1999'da helsinki süreciyle başlıyor. bu program kısa bir süre sonra patlıyor. dediğiniz gibi sayın derviş geliyor türkiye'ye. o da iyi şeyler yapmaya çalışıyor fakat uygulama konusunda sıkıntı çıkıyor. sayın derviş 2002 yılında erken seçim lazım diyor, çünkü biz bu programı uygulayamıyoruz. ekonomi programını kağıt üzerinde yazmaktan kolay bişey yok. asıl onu uygulamak çok zor. uygulayabilmek için türkiye'yi çok iyi tanımak gerekiyor, türkiye'nin ekonomik kodlarını iyi anlamak gerekiyor, türkiye'deki toplumsal davranış patternlerini -kalıplarını- iyi bilmek gerekiyor.esnafımızın çiftçimizin neye göre nasıl karar verdiğini, vatandaşlarımızın ekonomiden ne anladığını çok iyi bilmek gerekiyor. dolayısıyla, türkiye'de uygulanabilir bir ekonomik program gerekiyor öncelikle. biz onu yaptık. 2001'de siyasete girdim ve biz bir ekonomik program hazırladık. bu programı londra'da, new york'ta, boston'da dünya'nın önemli finans merkezlerinde seçimlerden önce gittik anlattık. biz (şimdi) yeni parti kurduk, eğer seçilirsek bu programı uygulayacağız. bu ekonomi programında kemal derviş döneminde uygulanmaya çalışılan ekonomi programındaki iyi unsurları aldık, yanlış kısımları kenarda bıraktık. şunu yaptık çok şükür, o dönemde ne dediysek uygulayabildik. 2002-2007 arası türkiye'nin olağan üstü hızlı kalkınma dönemi oldu. türkiye tarihindeki en başarılı dönem bu dönem oldu. "
yani şöyle diyor: biz kemal derviş'in ekonomi programını türkiye coğrafyasında ve toplumunda uygulanabilir bulmadık, yeni bir ekonomik program yaptık. bunu da batı'daki büyük finans kuruluşlarıyla konuştuk.
ali babacan 2002 - 2008 yıllarını kapsayan dolar kuru ve ihracat grafiği gösteriyor. dolar kuru 1.51 tl'den 1.29 tl'ye gerilerken ihracat 36 milyar dolar'dan 132 milyar dolara çıkmış. pardon da bu sizin başarınız değil ali babacan. bakın çin, kendi para birimi olan yuan'ın değerini düşürmek için çin merkez bankası 81 milyar dolar alım yapmış. 2003 yılında çin merkez bankasının dolar rezervi 206.7 milyar dolar iken, 2004`te 610 milyar dolara yükseldi. bigpara haber. ihracat konusuna gelirsek: (gbkz: çin, türkiye`nin bir yılda yaptığı toplam ihracata sadece 25 günde ulaşıyordu. 2009 yılında ise çin merkez bankasının döviz rezervi 2 trilyon doları geçti bigpara haber.
2001 krizinin ardından akp'nin iktidara geldiği 2002 yılında tcmb'nin doviz rezervi 27,6 milyar dolardı. 2008 yılına 71.6 milyar dolar rezervle girdi. yani ali babacan döneminde ihracat artarken türk lirasının değeri de arttı. ama çin, yuan'ın değerini korumak için piyasadan dolar toplarken ali babacan yönetimindeki devlet ekonomisi türkiye cumhuriyeti'ni ekonomik krizlere karşı savunmasız bıraktı. ali babacan döneminde enflasyon %13.2'dir. berat albayrak'tan sonra 2000 yılından sonraki en yüksek enflasyon ali babacan dönemindedir.
yani ali babacan döneminde dolar kuru düşüktü çünkü halka enflasyon üzerinde faiz veriyordu. halk dolar almak yerine mevduata para yatırıyordu. ali babacan sayesinde yüz binlerce milyoner türedi. çevremdeki herkes parasını mevduata koyup faizini yiyordu. herkes mutluydu. ihracat yapabildiğimiz için ithalat da oluyordu. cep telefonu, bilgisayar, parfüm gibi lüks tüketim mallarını ithal ediyorduk karşılığında dünya'ya ne satıyorduk peki? ham maddesini ithal ettiğimiz yarı mamul çelik, alüminyum, petrokimya ürünleri, tekstil ürünleri, çimento, buğday, saman vb. yani katma değeri düşük üretimli mallar. ali babacan ihracat grafiğine bir de katma değer grafiği eklerse façası çizilir.
alın bu da hazine'nin borçlanma faizi tablosu; borçlanma faizi verisi
ali babacan döneminde hazine yüksek faizle borçlanmış. kime borçlandı ?? "dünyanın en büyük finans şirketlerine" öve öve bitiremediği londra borsasına, new york wall street'e, boston'a
ali babacan hiç kusura bakmasın övülecek tarafı yok. çin bile ekonomik krizi görüp merkez bankasında 2 trilyon dolar rezerv biriktirmiş, 200 tonun üzerinde altın rezervi biriktirmiş. ali babacan napmış? gelen parayı fazile halka dağıtmış. akp'nin bu kadar sevilmesinin sebebi budur işte. herkesi faize alıştırdılar sonra gemi batınca nas var nas diyerek faize savaş açtılar.
ali babacan, recep tayyip erdoğan'ın tahtının altına saatli bomba koydu. 2008-2012 ekonomik krizi teğet geçti ama merkez bankası rezervlerini artırmak yerine halkı faize alıştırdıkları için pandemi döneminde kazığı yedik.
ekonomide altın kuraldır: halkını asla kolay paraya alıştırma.
devamını gör...
özçekim yapan şehzade
amasya'da bulunan özçekim yapan şehzade heykeli. gerçek olsa ne derdi acaba? * (bkz: "padişah babamla cihad keyfisiii")
resimag.com/p1/6a92499ab9d4.jpeg
resimag.com/p1/6a92499ab9d4.jpeg
devamını gör...
gece 03.07 sularında bütün entrylerimi beğenen yazar
ben de isterim.
devamını gör...
yeni evli evi
kuzenimin kaynanasının silip süpürüp topladığı evdir. bizim gelin accuk tembelcene, 3 sene oldu, hala anası yapıyor işleri. oh, günlük dedikodumu da yaptım, rahatladım.
ayrıca allah herkese böyle dondurucusu olan yeni gelin evi nasip etsin inşallah;

rütbeme yakışanı yapıp bundan sonra her yere foto koycam, daha fazla foto koycam. beni sizler yarattınız.
ekleme: rütbem gitti ama görsellere devam.
ayrıca allah herkese böyle dondurucusu olan yeni gelin evi nasip etsin inşallah;

rütbeme yakışanı yapıp bundan sonra her yere foto koycam, daha fazla foto koycam. beni sizler yarattınız.
ekleme: rütbem gitti ama görsellere devam.
devamını gör...
ırk bitig
kehanetler üzerine bilgiler veren, orhun alfabesi ile yazılmış olan tengrizme ait sayılabilecek bir çeşit kutsal kitap. zar dizilimine dayalı numerolojik bir kehanet okuma sistemi olduğu düşünülmektedir. 1907 senesinde çin'deki mogao mağaraları'nı gezen macar asıllı ingiliz arkeolog aurel stein tarafından keşfedilmiştir. günümüzde de british library'de muhafaza edilmektedir.
devamını gör...
hayırdır aşık mısın sorusu
bunu annem soruyorsa, pesinden terlik de geliyordur. hemen çevik olup oradan uzaklaşmayı gerektirir.
kaldı ki yazar gibi cevaplasam sonucunu düşünemiyorum.
kaldı ki yazar gibi cevaplasam sonucunu düşünemiyorum.
devamını gör...





