yazarları en çok üşendiren şey
bir klasiktir; uzaktaki kumandayı koltuktan kalkmadan almaya çalışmak.
devamını gör...
josef stalin
josef stalin, asıl adı yosif visaryonoviç cuğaşvili.
sovyet devlet adamı ve sovyetler birliği komünist partisi genel sekreteri (1922-1953).
sovyetler birliği'ni 1920'lerin sonundan ölümüne kadar diktatörlük rejimi ile yönetti.
stalin; sovyetler birliği'ni endüstriyel ve askeri bir süper güce dönüştürdü, fakat bunu gerçekleştirirken totaliter politikalar uyguladı ve milyonlarca sovyet vatandaşı diktatörlüğü sırasında öldü.
stalin döneminde; 3 ila 20 milyon arasında insan çalışma kampları, zorunlu kolektivizasyon, kıtlık ve yargısız infazlardan dolayı ölmüştür.
sovyet devlet adamı ve sovyetler birliği komünist partisi genel sekreteri (1922-1953).
sovyetler birliği'ni 1920'lerin sonundan ölümüne kadar diktatörlük rejimi ile yönetti.
stalin; sovyetler birliği'ni endüstriyel ve askeri bir süper güce dönüştürdü, fakat bunu gerçekleştirirken totaliter politikalar uyguladı ve milyonlarca sovyet vatandaşı diktatörlüğü sırasında öldü.
stalin döneminde; 3 ila 20 milyon arasında insan çalışma kampları, zorunlu kolektivizasyon, kıtlık ve yargısız infazlardan dolayı ölmüştür.
devamını gör...
beğeni alınca mutlu olan yazar
o yazarlardan biri de benim.. begenilmeyi kim sevmez ki!?!
devamını gör...
umut sarıkaya tipi mutsuzluk tanımları
-makyaj yaptıktan sonra dişleri fırçalamadığını hatırlamak.
-yeni temizlenen ocağa süt, kahve dökülmesi.
-yeni temizlenen ocağa süt, kahve dökülmesi.
devamını gör...
adem ve havva elmayı yemeseydi cennette kalır mıydık sorunsalı
cevabı hayır olan sorudur. insanlar sahte incilleri/sahte tevrat'ı okuyup adem ve eşi meyve yediği için dünyada imtihan edildiğini zannediyor. ama kuran'ı okusalar gerçeği öğrenecekler. kuran insanların bu evrende imtihan için yaratıldığını anlatır. daha insan yaratılmadan öncesini anlatan ifadelerde bile bu çok net şekilde verilir. ayrıca adem ve eşi yalnız da değildir, başka insanlar da yaratılmıştır. bu ilk insanların hepsi dünyaya gönderilecekti zaten ama adem ve eşi emre karşı gelip yasak meyveyi yedikleri için daha önce buraya geliyorlar. bahçedeki diğer insanlar ise sonradan gönderilmekte.
blog yazımda şöyle anlatmıştım:
--- alıntı ---
"adem ve eşinden sonra başka kimseler de doğrudan topraktan yaratılmış olabilir
bakara
36. bunun üzerine şeytan onların ayaklarını kaydırdı da onları içinde bulundukları yerden çıkardı. biz de şöyle buyurduk: "bir kısmınız bir kısmınıza düşman olarak aşağıya inin. belli bir süre kadar yeryüzünde sizin için bir bekleme yeri, bir nimet/bir yararlanma imkânı olacaktır."
37. bunun üzerine âdem, rabbinden bazı kelimeler öğrenip belledi de o'na yöneldi. o da onun tövbesini kabul etti. gerçekten de o, evet o, tevvâb'dır, tövbeleri cömertçe kabul eder; rahîm'dir, rahmetini cömertçe yayar.
38. hepiniz oradan aşağı inin. dedik. benden size bir yol gösteriş ulaşır da kim bu yol gösterişime uyarsa artık böylelerine hiçbir korku yoktur. onlar kederle de yüzyüze gelmeyeceklerdir.
36. ayette ilk insan olan adem ve eşinin yasak ağaca yaklaşması sonucu aşağıya inmelerinden bahsedilirken, 38. ayetteki ifadeler ise , bu dünya için yaratılan bazı diğer insanların da topluca inmesine işaret ediyor gibi. çünkü 36. ayette zaten emir veriliyor, 38 ayette ise tekrardan hem de bu sefer “hepiniz inin” denilmesi ve ayrıca onlara elçiler geleceğinin de söylenmesi bu düşünceyi kuvvetlendiriyor.
yani;
1- ayetlerdeki ifadeler adem ve eşinden sonra daha başka insanların da doğrudan topraktan yaratıldığını gösteriyor gibi. eğer durum öyleyse, insanlığın çoğalmasının nasıl gerçekleştiği konusu da daha bir netliğe kavuşur.
2- insanların dünyada imtihan edilmelerinin nedeni adem ve eşinin işlediği günah değil(sadece adem ve eşi bu işledikleri günahın ceremesini çeker). herkes kendinden sorumludur ve zaten en başından evrenimizde imtihan(yani kendimizle yüzleşme) için yaratıldık.
--- alıntı ---
emre1974tr.blogspot.com/201...
blog yazımda şöyle anlatmıştım:
--- alıntı ---
"adem ve eşinden sonra başka kimseler de doğrudan topraktan yaratılmış olabilir
bakara
36. bunun üzerine şeytan onların ayaklarını kaydırdı da onları içinde bulundukları yerden çıkardı. biz de şöyle buyurduk: "bir kısmınız bir kısmınıza düşman olarak aşağıya inin. belli bir süre kadar yeryüzünde sizin için bir bekleme yeri, bir nimet/bir yararlanma imkânı olacaktır."
37. bunun üzerine âdem, rabbinden bazı kelimeler öğrenip belledi de o'na yöneldi. o da onun tövbesini kabul etti. gerçekten de o, evet o, tevvâb'dır, tövbeleri cömertçe kabul eder; rahîm'dir, rahmetini cömertçe yayar.
38. hepiniz oradan aşağı inin. dedik. benden size bir yol gösteriş ulaşır da kim bu yol gösterişime uyarsa artık böylelerine hiçbir korku yoktur. onlar kederle de yüzyüze gelmeyeceklerdir.
36. ayette ilk insan olan adem ve eşinin yasak ağaca yaklaşması sonucu aşağıya inmelerinden bahsedilirken, 38. ayetteki ifadeler ise , bu dünya için yaratılan bazı diğer insanların da topluca inmesine işaret ediyor gibi. çünkü 36. ayette zaten emir veriliyor, 38 ayette ise tekrardan hem de bu sefer “hepiniz inin” denilmesi ve ayrıca onlara elçiler geleceğinin de söylenmesi bu düşünceyi kuvvetlendiriyor.
yani;
1- ayetlerdeki ifadeler adem ve eşinden sonra daha başka insanların da doğrudan topraktan yaratıldığını gösteriyor gibi. eğer durum öyleyse, insanlığın çoğalmasının nasıl gerçekleştiği konusu da daha bir netliğe kavuşur.
2- insanların dünyada imtihan edilmelerinin nedeni adem ve eşinin işlediği günah değil(sadece adem ve eşi bu işledikleri günahın ceremesini çeker). herkes kendinden sorumludur ve zaten en başından evrenimizde imtihan(yani kendimizle yüzleşme) için yaratıldık.
--- alıntı ---
emre1974tr.blogspot.com/201...
devamını gör...
spirometre
akciğer hacim ve kapasitelerini ölçmeye yarayan cihaza verilen isimdir.
önemli bir nokta olan rezidüel hacim ve bunun içinde bulunduğu akciğer kapasiteleri spirometre ile ölçülemez bu durumda helyum dilüsyon yöntemi kullanılır.
önemli bir nokta olan rezidüel hacim ve bunun içinde bulunduğu akciğer kapasiteleri spirometre ile ölçülemez bu durumda helyum dilüsyon yöntemi kullanılır.
devamını gör...
sürüş zevkinin en yüksek olduğu araç
teknolojik aksamlardan falan bahsetmiyorsak, gm'in özellikle 90"lı yıllarda ürettiği cadillac araçlardır. eski tabirle yayla gibi araçlardır, şimdiki kutudan bozma çıtkırıldım oyuncaklara benzemezler. sürüş keyfi bambaşkadır, uzun yol konforu çok yüksektir.
iki kapıılılarda cadillac eldorado, 4 kapılılarda cadillac deville modelleri favori modellerim.
bestcarmag.com/gallery/1994...
iki kapıılılarda cadillac eldorado, 4 kapılılarda cadillac deville modelleri favori modellerim.
bestcarmag.com/gallery/1994...
devamını gör...
normal sözlük seni seviyorum mesajı etkinliği
tanım: yalnızlık kafasına vurmuş olan bir arkadaşın yapmaya çalıştığı aktivite.
şahsi yorum: kalkışmayın böyle şeylere.
şahsi yorum: kalkışmayın böyle şeylere.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının dizi önerileri
fringe diyorum. hiçbir sınırın olmadığı dizi.
devamını gör...
yazmaktan keyif almak
çok imrendiğim durum.
zihnimde uçuşup duran, düşüne düşüne yeterince çözümlediğime inandığım ne varsa yazıya dökerken benim için ızdıraba dönüşüyor. cümlelerimi belirli bir çerçevenin içinde tutmakta çok zorlanıyorum. sırasız, birbirinden kopuk cümleler. en son söyleyeceğim şeyi en başta söylüyorum mesela. bazen bir bakıyorum tam da giriş cümlesi olabilecek cümle ortalarda bir yerde, ait olmadığı bir yerde eğreti duruyor. okudukça değiştiriyorum. değiştirdikçe asıl anlatmak istediğimi bırakıp bambaşka bir şeyden bahsetmeye başlıyorum. benim için anlatmanın çok daha başka bir yolu varmış da kelimelerle boğuşup duruyormuşum gibi hissediyorum.
zihnimde uçuşup duran, düşüne düşüne yeterince çözümlediğime inandığım ne varsa yazıya dökerken benim için ızdıraba dönüşüyor. cümlelerimi belirli bir çerçevenin içinde tutmakta çok zorlanıyorum. sırasız, birbirinden kopuk cümleler. en son söyleyeceğim şeyi en başta söylüyorum mesela. bazen bir bakıyorum tam da giriş cümlesi olabilecek cümle ortalarda bir yerde, ait olmadığı bir yerde eğreti duruyor. okudukça değiştiriyorum. değiştirdikçe asıl anlatmak istediğimi bırakıp bambaşka bir şeyden bahsetmeye başlıyorum. benim için anlatmanın çok daha başka bir yolu varmış da kelimelerle boğuşup duruyormuşum gibi hissediyorum.
devamını gör...
gaye su akyol
gündem ve yahut türkiye’de son 10 yılda popülerleşmiş henüz isimlendiremediğim, belirli bir müzik tarzıyla ilişkilendiremediğim kendilerine “alternatif” denilen birbirine benzer bir çok müzisyen’den biri. ara ara isimleri çok duyulur olduğunda belki gerçekten iyidir diye dinlemeye başlıyorum. hissettiğim ya da bulduğum şey hep “aynı” oluyor. müzik çoğu zaman bireysel bir zevk olduğundan “kötü” demek yerine bana hitap etmiyor diyebilirim. müzikalite olarak ortalama olmasının yanı sıra içinde bulunduğu “aynı” lar topluluğundan onu ayıracak, farklı kılacak ya da pohpohlanacak her hangi bir güzellik bulamıyorum müziğinde.
müzik dışında değerlendirecek olursak bazı ideolojilerin aktivizm satar niteliğinde içinin boşaltılması güruhundandır kendileri. savunduğu fikrin niteliklerini, tarihini öğrenme, yorumlama ve eyleme dökme açısından bir çoklarının düştüğü hataya düşüyor çoğu zaman. o bir çokları yüzünden de ideolojilerin temel niteliklerini gerizekalı’ya anlatır gibi yeniden anlatmak zorunda kalıyoruz herkese.
benim aklıma adını duyduğumda ilk gelen aldığı tepkilere karşın “sınıf kini” kelimesini kullanması. bu kelimeyi kullanan istisnasız herkesin bir sınıfa tabii olduğuna inandığı ve bu sınıfın üst sınıf olduğu gerçeği, karşı durdukları her şeyin “onlar” oldukları iki yüzlülüğü ve satış politikasını suratınıza çarpıyor. burjuvazinin üst kademesinde olmanın gizli tatminkarlığı bazen yetersiz olmayı “coğrafya kaderdir” e bağlayabiliyor.
bu kimilerinin diline pelesenk olan ama ‘canım sizinki de sınıf kini’ söylevi, sömürme ve sömürülme üzerine duyulan kindir ve sizi ve tavrınızı beğenmeyen insanlara karşı kullanılan içi boş bir laf sokma argümanına dönüşmesi de yine kavramın içini boşaltan bir cehaletten kaynaklıdır.
müzik dışında değerlendirecek olursak bazı ideolojilerin aktivizm satar niteliğinde içinin boşaltılması güruhundandır kendileri. savunduğu fikrin niteliklerini, tarihini öğrenme, yorumlama ve eyleme dökme açısından bir çoklarının düştüğü hataya düşüyor çoğu zaman. o bir çokları yüzünden de ideolojilerin temel niteliklerini gerizekalı’ya anlatır gibi yeniden anlatmak zorunda kalıyoruz herkese.
benim aklıma adını duyduğumda ilk gelen aldığı tepkilere karşın “sınıf kini” kelimesini kullanması. bu kelimeyi kullanan istisnasız herkesin bir sınıfa tabii olduğuna inandığı ve bu sınıfın üst sınıf olduğu gerçeği, karşı durdukları her şeyin “onlar” oldukları iki yüzlülüğü ve satış politikasını suratınıza çarpıyor. burjuvazinin üst kademesinde olmanın gizli tatminkarlığı bazen yetersiz olmayı “coğrafya kaderdir” e bağlayabiliyor.
bu kimilerinin diline pelesenk olan ama ‘canım sizinki de sınıf kini’ söylevi, sömürme ve sömürülme üzerine duyulan kindir ve sizi ve tavrınızı beğenmeyen insanlara karşı kullanılan içi boş bir laf sokma argümanına dönüşmesi de yine kavramın içini boşaltan bir cehaletten kaynaklıdır.
devamını gör...
koku hafızası
pide kokusu oh ramazan geldi, çamaşır suyu kokusu temizlik zamanı geldi, bahar kokusu bunu iki yerde bulabilirsiniz biri çok sevdiğiniz birinin saçlarında diğeri taze çiçek açmış ağaç dalında. kim demiş koku hafızası yoktur dedirten başlık.
devamını gör...
sevgisiz bebek deneyi
nihan kaya'nın iyi aile yoktur kitabında okuyup kanımı donduran deney. yıl bin dokuz yüz kırk dört. kırk bebek iki gruba ayrılıyor. ilk yirmi bebeğin tüm fiziksel ihtiyaçları sağlanıp sevgi dolu bir ortamda büyüyorlar. ikinci yirmi bebeğin ise tüm fiziksel ihtiyaçları karşılanmasına rağmen bakıcıları onlarla hiçbir temas kurmuyor. gözlerine bile bakmıyorlar. bebekler iletişim kurmak için çok çabalıyorlar ama bir süre sonra vazgeçme evresine giriyorlar. birçoğu hiçbir hastalığı olmamasına rağmen deney sırasında ölüyor. deney hemen sonlandırılıp sağ kalan bebekler sıcak bir aile ortamına kavuşsa bile onlar da yaşayamıyorlar. deneyi yapanlar ölene kadar vicdan azabı çekmiş midir bilemeyiz ama sevginin su ve oksijen kadar önemli bir ihtiyaç olduğunu biliyoruz. korkunç bir deney.
not: kaynağı bulamadım.
not: kaynağı bulamadım.
devamını gör...
çocukken bir şey kırdıktan sonra annenin fark etmesini beklerkenki süreç
kırıp saklanarak uzun bir süre gerileceğime gider hemen söylerdim. birkaç dakika kızsa da çabucak üstü kapanırdı olayın. ayrıca açık sözlülük yaptığım için bir daha evde bir şey kırıldığında kendim itiraf etmediğim sürece kimse benden şüphelenmezdi. stratejik ilerliyormuşum resmen.
devamını gör...
newland archer
the age of innocence filminin protagonisti. 34 yapımı olan filmi izlemedim, yalnızca scorsese'nin filmi üzerine yorum yapabilirim. ayrıyetten kitabı da okumadım.
93 yapımı scorsese filmi tam bir romantik dram. romantik dramların da dolayısıyla vazgeçilmezidir trajedi.
newland archer aşkına ölene dek sadık bir erkektir. onun anısına saygısız etmez. fakat toplum yüzünden bir araya da gelemez aşkı kontes olenska'yla. birbirlerini severler lakin toplum onları ayırmıştır. çaresizdir archer. ve bu sürede nişanlı olduğu kadını da bitirmemek için o'nun peşinden gidemez. çünkü nişanlısı olduğu kadın may welland, archer'a aşıktır. tıpkı archer'ın kontes ellen olenska'ya aşık olduğu gibi. archer aşkı bildiğinden, aşkının peşinden koşamaz. geride acı bırakmak yerine içinde acısını büyütmeyi seçer. bir iyilik abidesi olarak görülebilir bu yüzden.
şahsen böyle bir durumda ben pek uzun süre yaşayamazdım. mutluluğun yalnızca onunla gerçekleşebileceğini bilen bizler için de bu böyle olmalı.
gün doğar. güneş kapanır gecenin üstüne. ve ben beklerim. ta ki yüreğim dayanamayıp çekip gidinceye kadar.
93 yapımı scorsese filmi tam bir romantik dram. romantik dramların da dolayısıyla vazgeçilmezidir trajedi.
newland archer aşkına ölene dek sadık bir erkektir. onun anısına saygısız etmez. fakat toplum yüzünden bir araya da gelemez aşkı kontes olenska'yla. birbirlerini severler lakin toplum onları ayırmıştır. çaresizdir archer. ve bu sürede nişanlı olduğu kadını da bitirmemek için o'nun peşinden gidemez. çünkü nişanlısı olduğu kadın may welland, archer'a aşıktır. tıpkı archer'ın kontes ellen olenska'ya aşık olduğu gibi. archer aşkı bildiğinden, aşkının peşinden koşamaz. geride acı bırakmak yerine içinde acısını büyütmeyi seçer. bir iyilik abidesi olarak görülebilir bu yüzden.
şahsen böyle bir durumda ben pek uzun süre yaşayamazdım. mutluluğun yalnızca onunla gerçekleşebileceğini bilen bizler için de bu böyle olmalı.
gün doğar. güneş kapanır gecenin üstüne. ve ben beklerim. ta ki yüreğim dayanamayıp çekip gidinceye kadar.
devamını gör...
tüm yazarların karma puanlarını artırıyoruz kampanyası
abi ekmek parası, rozet alacağım
devamını gör...


