en ile başlayan başlıklar
(bkz: en efsane dizi repliği)
tamamen öznellik içeren başlıklar, ama konu ilginizi çekiyorsa bir anda kendinizi oraya ışınlanmış halde bulabilirsiniz.*
tamamen öznellik içeren başlıklar, ama konu ilginizi çekiyorsa bir anda kendinizi oraya ışınlanmış halde bulabilirsiniz.*
devamını gör...
kitap önerileri
insancıklar dostoyevski
devamını gör...
nükleer fizik
ilk olarak askeri alanda silah üretmek amacıyla kullanılmış olan bilim dalıdır.
sivil alanda ilk kez kullanımı ise elektrik üretimi için olmuştur.
sivil alanda ilk kez kullanımı ise elektrik üretimi için olmuştur.
devamını gör...
franz kafka vs nietzsche
kafka " biraz daha uyusam bu olanlardan kurtulabilir miyim" derken nietzche " uyuyunca geçmez kalkın konuşmamız gerek." der. biri sorunları unutmak diğeri çözmek ister.
devamını gör...
leyla ile mecnun replikleri
-ardına bakma mecnun
+kader almaya mı geldi beni benden
-bunu bir daha sorma mecnun
+neden at mı var arkamda
+kader almaya mı geldi beni benden
-bunu bir daha sorma mecnun
+neden at mı var arkamda
devamını gör...
normal sözlük fenomeni olacağını düşündüğünüz yazarlar
gözümü dört açıp ismimi arayacağım başlıktır.
noluyy yazar abiler noluyyy.
noluyy yazar abiler noluyyy.
devamını gör...
recep tayyip erdoğan'ın gittiği gün yapılacaklar
recep tayyip erdoğan'ın yerine akp'den birisi gelir fazla heyecanlanmayın.
(bkz: siz bu halkın cahilliğini hafife alıyorsunuz)
(bkz: siz bu halkın cahilliğini hafife alıyorsunuz)
devamını gör...
buz devri replikleri
sid: ben anne oldum. (ama le harfi içten söylenecek)
devamını gör...
roma
güzeller güzeli aşık olduğum şehir. onlarca şehir gezdim, her yerinden buram buram tarih akarken bu kadar yüksek estetik anlayışı, tarihi ve sanatı içinde harmanlayan başka bir şehir görmedim.
romayı diğer avrupa şehirlerinden ayıran ise akdeniz ikliminin getirdiği coğrafi ve insani sıcaklığı, samimiyeti.
ayrıca dünya'nın en güzel konumlu mcdonald's ına ev sahipliği yapmaktaydı.
(-dı) çünkü pantheon meydanındaki mcdonald's gördüğüm kadarıyla kaldırılmış. dk 45:42
bella roma!
romayı diğer avrupa şehirlerinden ayıran ise akdeniz ikliminin getirdiği coğrafi ve insani sıcaklığı, samimiyeti.
ayrıca dünya'nın en güzel konumlu mcdonald's ına ev sahipliği yapmaktaydı.
(-dı) çünkü pantheon meydanındaki mcdonald's gördüğüm kadarıyla kaldırılmış. dk 45:42
bella roma!
devamını gör...
agora meyhanesi radyo yayını
geliyor gelmekte olan.
devamını gör...
antinatalizm
çok çok kabaca üreme karşıtlığı denilse de, temelleri ve açıklamaları mantıklı ve etik sebeplere oturtulmuş felsefi bir görüştür.
bu konuyu tartışmak için önce insanı nereye konumlayacağımıza karar vermek gerekir. eğer insanı içgüdülerinin kölesi olan bir canlı olarak düşünürsek, yaşam amacını hayatta kalmak ve üremek olarak varsayarak konuyu basitçe kapatmak mümkün. fakat insan aklının içgüdüleri ile savaşa girdiğine kani olduysak konu artık tartışmaya açıktır. bir de dini temellerle konuyu tartışmak çok zor olacaktır. çünkü ahiret inancı yaşamın zorluklarına katlanmanın karşısında bir ödül vadeder ve konuya etik olarak yaklaşmak kolay olmaz.
antinatalistler üremeye ahlaki açıdan baktıklarında etik bulmazlar. çünkü ortada söz hakkı olmayan yeni doğacak olan birey vardır. ve yaşama fırlatılmak büyük riskleri de beraberinde getirir.
yaşamdan alınabilecek iki karşıt duyguyu baz alırsak, bunlar haz ve acı olacak, acı çoğu insan için terazide ağır basan kefede olacaktır. acıyı her zaman büyük buhranlar olarak düşünmek hatalı olur. yaşadığımız ufak stresler de acı kefesini yavaşça dolduracaktır. kendi yaşamına uzaktan bakmayı başarabilen insanların çoğu bu iki duygu arasındaki kıyasta hangisinin kazandığını görebilecektir.
bu görüşü düşünürken ana merkeze yaşayanı değil, yaşayan adayını koymak gerekir. çünkü yaşayan için artık geç kalınmıştır. henüz yaşamda olmayan için ise haz ve acıdan bahsedilemez. hiçlik vardır. ve eğer doğmazsa , farkındalık olmayacağından yaşayacağı hazlardan mahrum olması söz konusu olamaz. evet haz yoktur ama bir mahrumiyet de yoktur. aynı zamanda acı da yoktur. bu ise mazoşist bireyler haricinde kimse için sorun olmayacaktır.
peki neden hep üreme desteklenir. bunun en büyük sebebi çoğu insanın hala çok içgüdüsel davranarak konunun üzerinde hiçbir şekilde düşünememesidir. bile isteye değil, çoğu insan neden ürediğini düşünemez. sadece ister ve ürer. bu mekanizmaya ise en büyük katkıyı devletler sunar. tüm uygulamaları ile üremeyi destekler. çünkü devletin ihtiyacı tarih boyunca işgücü, asker ve vergi olmuştur.
konunun derinlerine inmek isteyenler için son dönem antinatalistlerden olan david benatar’ın better never to have been: the harm of coming into existence ( türkçeye, keşke hiç olmasaydık :var olmanın kötülüğü, olarak çevrildi) kitabını öneri olarak bırakayım. bir de kitap içerisinde geçen bir sözü;
"hayata varolmayışın kutsal sükunetini bozan, faydasız bir zaman dilimi olarak da bakabilirsiniz."- arthur schopenhauer
bu konuyu tartışmak için önce insanı nereye konumlayacağımıza karar vermek gerekir. eğer insanı içgüdülerinin kölesi olan bir canlı olarak düşünürsek, yaşam amacını hayatta kalmak ve üremek olarak varsayarak konuyu basitçe kapatmak mümkün. fakat insan aklının içgüdüleri ile savaşa girdiğine kani olduysak konu artık tartışmaya açıktır. bir de dini temellerle konuyu tartışmak çok zor olacaktır. çünkü ahiret inancı yaşamın zorluklarına katlanmanın karşısında bir ödül vadeder ve konuya etik olarak yaklaşmak kolay olmaz.
antinatalistler üremeye ahlaki açıdan baktıklarında etik bulmazlar. çünkü ortada söz hakkı olmayan yeni doğacak olan birey vardır. ve yaşama fırlatılmak büyük riskleri de beraberinde getirir.
yaşamdan alınabilecek iki karşıt duyguyu baz alırsak, bunlar haz ve acı olacak, acı çoğu insan için terazide ağır basan kefede olacaktır. acıyı her zaman büyük buhranlar olarak düşünmek hatalı olur. yaşadığımız ufak stresler de acı kefesini yavaşça dolduracaktır. kendi yaşamına uzaktan bakmayı başarabilen insanların çoğu bu iki duygu arasındaki kıyasta hangisinin kazandığını görebilecektir.
bu görüşü düşünürken ana merkeze yaşayanı değil, yaşayan adayını koymak gerekir. çünkü yaşayan için artık geç kalınmıştır. henüz yaşamda olmayan için ise haz ve acıdan bahsedilemez. hiçlik vardır. ve eğer doğmazsa , farkındalık olmayacağından yaşayacağı hazlardan mahrum olması söz konusu olamaz. evet haz yoktur ama bir mahrumiyet de yoktur. aynı zamanda acı da yoktur. bu ise mazoşist bireyler haricinde kimse için sorun olmayacaktır.
peki neden hep üreme desteklenir. bunun en büyük sebebi çoğu insanın hala çok içgüdüsel davranarak konunun üzerinde hiçbir şekilde düşünememesidir. bile isteye değil, çoğu insan neden ürediğini düşünemez. sadece ister ve ürer. bu mekanizmaya ise en büyük katkıyı devletler sunar. tüm uygulamaları ile üremeyi destekler. çünkü devletin ihtiyacı tarih boyunca işgücü, asker ve vergi olmuştur.
konunun derinlerine inmek isteyenler için son dönem antinatalistlerden olan david benatar’ın better never to have been: the harm of coming into existence ( türkçeye, keşke hiç olmasaydık :var olmanın kötülüğü, olarak çevrildi) kitabını öneri olarak bırakayım. bir de kitap içerisinde geçen bir sözü;
"hayata varolmayışın kutsal sükunetini bozan, faydasız bir zaman dilimi olarak da bakabilirsiniz."- arthur schopenhauer
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
dün gece yokuşu çıkıyordum,
günlerden yetmişsekizdi..
yaymacı
eski kitaplarını bekliyordu
kaldırımda
eskiden olduğu gibi,
alsınlar okusunlar diye
başkaları da.
bazı yerler değişmiş,
bazı yerler eskiden olduğu gibi
hiç değişmemiş..
inenlerle çıkanlar;
yaşlısı, genci
basımevi, kitabevi..
gelenlerle, kalanlar..
aynı umular, aynı bekleyiş..
adlarda, yapılarda okunuyor
olmuşlarla olanlar..
yalnız bir şey değişmemiş;
iniş-çıkış, geliş gidiş.
bu yalnız benim için değil..
nasılsa benden önce;
yüz, seksen, elli..
benden sonra da olacak,
besbelli.
benim de demek istediğim:
dün gene yokuşu çıkıyordum
günlerden yetmişsekizdi..
onu-buna kimilerini sordum,
çok azı bildi.
işte geçerken dün o yokuşdan,
günlerden yetmişsekizdi,
saat yetmişsekizdi..
otuzsekiz saat önce oradan
şarkılarıyla, şiirleriyle
bir şarışın geçmişdi..
onu soruyordu şimdi
bir sakallıdan..
ne bilsindi.
çağaloğlu yokuşu- özdemir asaf.
günlerden yetmişsekizdi..
yaymacı
eski kitaplarını bekliyordu
kaldırımda
eskiden olduğu gibi,
alsınlar okusunlar diye
başkaları da.
bazı yerler değişmiş,
bazı yerler eskiden olduğu gibi
hiç değişmemiş..
inenlerle çıkanlar;
yaşlısı, genci
basımevi, kitabevi..
gelenlerle, kalanlar..
aynı umular, aynı bekleyiş..
adlarda, yapılarda okunuyor
olmuşlarla olanlar..
yalnız bir şey değişmemiş;
iniş-çıkış, geliş gidiş.
bu yalnız benim için değil..
nasılsa benden önce;
yüz, seksen, elli..
benden sonra da olacak,
besbelli.
benim de demek istediğim:
dün gene yokuşu çıkıyordum
günlerden yetmişsekizdi..
onu-buna kimilerini sordum,
çok azı bildi.
işte geçerken dün o yokuşdan,
günlerden yetmişsekizdi,
saat yetmişsekizdi..
otuzsekiz saat önce oradan
şarkılarıyla, şiirleriyle
bir şarışın geçmişdi..
onu soruyordu şimdi
bir sakallıdan..
ne bilsindi.
çağaloğlu yokuşu- özdemir asaf.
devamını gör...
akp'ye sürekli çamur atan tip
sizin maaşlar kaçında yatıyor ablası?
devamını gör...
koç burcu kadını
naptı koç burcu kadını bu kadar size yaa hagdgahdhfhshf şekerden hallice, alayına eğlenen insanlarız yahuu :))))
devamını gör...
bütün erkekler aynısınız diyen kadın
beyinlerinde kıvrım pek bulunmayan, patates gibi bir beyne sahip kadınların söylediği klişe laf. terbiyeli, sakin, efendi erkekler dururken(ben gibi(u: bgv)) nerede it-kopuk erkek varsa gidip bulmuştur kendisi. gelen erkek çelme takmış, giden erkek tokat atmıştır buna. bu da kendi seçimlerini sorgulamadan tüm erkeklere çamur atmakla meşguldür. hem benim ne suçum var kızım ben evde televizyon izliyoom.
devamını gör...
büyük britanya
yüksek bir refaha ve değerli bir para birimine sahip yakın zamanda ab'ye rest çekecek kadar'da sağlam ekonomisi olan ülkeler toğluluğu.
devamını gör...
aşık olmak
her insanın hayatında mutlaka yaşaması gereken bir olaydır
devamını gör...
sadece türkiye'de karşılaşılabileceği düşünülen şeyler
verginin vergisini ödemek.
devamını gör...
mesleki deformasyon
iş hayatının normal yaşantın ile iç içe girmesi durumudur. mesleki davranış veya çalışma düzenini istemsizce hayatının içinde gerekli gereksiz kullanmak.
devamını gör...