yazarların hayattaki motivasyon kaynakları
kendime olan sevgim ve inancım.
devamını gör...
40 gözaltı öyküsü ve diğerleri
bir sadık yalsızuçanlar kitabıdır.
bu kitap hakkında yazacak çok şeyim var. ve hepsini de yazacağım. öncelikle kitabın içeriğinden biraz bahsedip sonra yazarın kendisi hakkında söyleyeceklerimi söyleyip sonra da yazarla karşılaşmamdan bahsedeceğim ve bunların hepsini yaparken içimdeki devrim ateşi ile okuyan herkesi kucaklamaya devam edeceğim, sadık yalsızuçanlar dahil.
bu tanımı yazıp yazmamakta çok tereddüt ettim aslında ama sonunda yazmaya karar verdim. bu minicik kitabı ilk okuduğumda o kadar sevdim ki hemen kütüphanemdeki yeniden okunacak kitaplar arasına koydum kitabı. ve yıllar sonra yeniden okudum. etkisini kaybetmemişti. kitap adı üstünde gözaltı öykülerini anlatmaktaydı ve benim gözümde devrimci bir yazar canlandı okurken. ama değilmiş. ve bu benim hiç umrumda olmadı.
yazarın bu kitabını okuduktan sonra elbette her zaman yaptığım şeyi yaptım ve bütün kitaplarını aldım. ve çevremde edebiyat sever geçinen bazı arkadaşların ama o nurcu eleştirileri ile boğuşmak zorunda kaldım. her eleştiriye “ şu kitapları bir okuyun, sonra konuşalım” dediysem de olmadı. ama ben okumaya devam ettim. görüşlerimizin tamamen farklı olması bu yazarın çok iyi bir yazar olduğunu değiştirmedi, değiştirmeyecek.
yazarla karşılamam ise çok daha değişik bir andı benim için. üç entel insan üsküdar’da bir çay bahçesinde oturmuş, sıkıcı sıkıcı edebiyat konuşmaları yaparken konu sadık yalsızuçanlar’a geldi birden. üçümüz de hayranmışız yazara. birbirimize şu kitabı, o denemesi, bu öyküsü diye anlatırken yazar birden oturduğum açık hava çay bahçesine geldi ve bir iskemleye oturup çay söyledi.
tabii ki bizim aramızda hararetli bir tartışma çıktı yazarla konuşup konuşmama konusunda. onlar gidip konuşmaktan yana iken ben buna şiddetle karşı çıktım. çünkü yazarın umduğumuz gibi biri çıkmama ihtimali benim korkutuyordu. ve eğer düşündüğüm gibi olursa yazarı bir daha okuyamayacağımı da biliyordum. bir murat menteş vakası olabilirdi. biz kendi aramızda uzun uzun tartışırken yazar çayını içip gitti zaten. hala düşünürüm keşke gitse miydik yanına diye .
demem o ki aslında yazarın kim olduğu belki önemlidir ama neye inandığı iyi bir yazar olduğu sürece benim için mesele bile değildir ve bu bir tarafsızlık masalıdır.
bu kitap hakkında yazacak çok şeyim var. ve hepsini de yazacağım. öncelikle kitabın içeriğinden biraz bahsedip sonra yazarın kendisi hakkında söyleyeceklerimi söyleyip sonra da yazarla karşılaşmamdan bahsedeceğim ve bunların hepsini yaparken içimdeki devrim ateşi ile okuyan herkesi kucaklamaya devam edeceğim, sadık yalsızuçanlar dahil.
bu tanımı yazıp yazmamakta çok tereddüt ettim aslında ama sonunda yazmaya karar verdim. bu minicik kitabı ilk okuduğumda o kadar sevdim ki hemen kütüphanemdeki yeniden okunacak kitaplar arasına koydum kitabı. ve yıllar sonra yeniden okudum. etkisini kaybetmemişti. kitap adı üstünde gözaltı öykülerini anlatmaktaydı ve benim gözümde devrimci bir yazar canlandı okurken. ama değilmiş. ve bu benim hiç umrumda olmadı.
yazarın bu kitabını okuduktan sonra elbette her zaman yaptığım şeyi yaptım ve bütün kitaplarını aldım. ve çevremde edebiyat sever geçinen bazı arkadaşların ama o nurcu eleştirileri ile boğuşmak zorunda kaldım. her eleştiriye “ şu kitapları bir okuyun, sonra konuşalım” dediysem de olmadı. ama ben okumaya devam ettim. görüşlerimizin tamamen farklı olması bu yazarın çok iyi bir yazar olduğunu değiştirmedi, değiştirmeyecek.
yazarla karşılamam ise çok daha değişik bir andı benim için. üç entel insan üsküdar’da bir çay bahçesinde oturmuş, sıkıcı sıkıcı edebiyat konuşmaları yaparken konu sadık yalsızuçanlar’a geldi birden. üçümüz de hayranmışız yazara. birbirimize şu kitabı, o denemesi, bu öyküsü diye anlatırken yazar birden oturduğum açık hava çay bahçesine geldi ve bir iskemleye oturup çay söyledi.
tabii ki bizim aramızda hararetli bir tartışma çıktı yazarla konuşup konuşmama konusunda. onlar gidip konuşmaktan yana iken ben buna şiddetle karşı çıktım. çünkü yazarın umduğumuz gibi biri çıkmama ihtimali benim korkutuyordu. ve eğer düşündüğüm gibi olursa yazarı bir daha okuyamayacağımı da biliyordum. bir murat menteş vakası olabilirdi. biz kendi aramızda uzun uzun tartışırken yazar çayını içip gitti zaten. hala düşünürüm keşke gitse miydik yanına diye .
demem o ki aslında yazarın kim olduğu belki önemlidir ama neye inandığı iyi bir yazar olduğu sürece benim için mesele bile değildir ve bu bir tarafsızlık masalıdır.
devamını gör...
yazarların kendine yakıştırmadığı bir hareket
azıcık kıçım tutuşsun müthiş yalan söylerim. öyle bir yalan söylerim ki “ulen yoksa doğru mu söylüyorum?” derim. herkese karşı değilse de sevdiğim insanlara karşı içten içe kendimi yememe sebep olur.
(bkz: bugün fazla dürüstüm)
(bkz: bugün fazla dürüstüm)
devamını gör...
günün şiiri
fay-murathan mungan
kaç kişiyim bu yalnızlığın ortasında
bir boğa, bir leopar
arena ve opera
iyot ve rüzgar
arsenik ve sözcükler arasında
yüzüm çalılıklarla kaplı
aralayan gözüpek avcılar
için parslar geziyor kuytularında
iyi yürekli bir canavar saklanıyor
yazdıklarımın ve yüzümün
satırlarında
kendim için büyük bir tehlikeyim artık
ilerliyorum
içimdeki yer çatlağı boyunca.
kaç kişiyim bu yalnızlığın ortasında
bir boğa, bir leopar
arena ve opera
iyot ve rüzgar
arsenik ve sözcükler arasında
yüzüm çalılıklarla kaplı
aralayan gözüpek avcılar
için parslar geziyor kuytularında
iyi yürekli bir canavar saklanıyor
yazdıklarımın ve yüzümün
satırlarında
kendim için büyük bir tehlikeyim artık
ilerliyorum
içimdeki yer çatlağı boyunca.
devamını gör...
osmanlı döneminde sözlük olsaydı alınabilecek nickler
vardarovasıvardarovası.
devamını gör...
bir seni sevdim bir de seni sevmeyi
bir seni sevdim.. gerisi yalan..
devamını gör...
yazar mahlaslarının öteki dünya versiyonu
elma dolması.
bir niğdeli olarak elmacı olunca elma kurdu olmuştum. cehennemde artık iyice piştiğime göre; bir diğer niğde'ye has olan elma dolmasına geçiş yapabilirim.

buradan tarifine ulaşabilirsiniz
bir niğdeli olarak elmacı olunca elma kurdu olmuştum. cehennemde artık iyice piştiğime göre; bir diğer niğde'ye has olan elma dolmasına geçiş yapabilirim.

buradan tarifine ulaşabilirsiniz
devamını gör...
kitap alıntıları
boşuna heveslenmemekte yarar var. insanların aslında birbirlerine söyleyecekleri hiçbir şey yoktur, karşılıklı olarak yalnızca kendi acılarını anlatırlar, bu böyledir. herkesin derdi kendine, dünyanınki de hepimize. insanlar o acılarından kurtulmaya çalışırlar çalışmasına, sevişme sırasında, onu ötekinin sırtına yıkarak, ama beceremezler tabii ve ne yaparlarsa yapsınlar, sonunda tüm acılarıyla baş başa kalırlar ve bir daha denerler, bir kez daha acılarını kakalamaya çalışırlar. çok güzelsiniz, küçük hanım derler ne ki yaşam onları yeniden yakalayıverir, aynı küçük numarayı bir kez daha deneyinceye kadar. ne de güzelsiniz, küçük hanım... bu arada acılarından kurtulmayı başardıklarını söyleyip böbürlenirler de , gelgelelim herkes gayet iyi bilir, değil mi, bunun hiç de doğru olmadığını, o acıyı bal gibi bütünüyle kendi içimizde sakladığımızı. bu numaraları yapa yapa yaşlandıkça giderek daha da çirkin, itici bir hal aldığımız için artık acımızı, iflas ettiğimizi gizlemekten bile aciz kalırız, en sonunda insanın ta derinlerinden suratına kadar ulaşmayı başarabilmesi şöyle bir yirmi, otuz yıl, hatta daha fazla zaman olan o sevimsiz ve çirkin ifade, gitgide yüzümüzde sıvışmadık yer bırakmaz. insan dediğin, işte bu işe yarar, sadece bu işe, ekşi bir surat ifadesini üretmek, biçimlendirmesi tüm ömrünü alan, hatta gerçek ruhunun bütününü eksiksiz yansıtabilmek için oluşturması gereken asıl surat ifadesi o kadar ağır ve karmaşıktır ki, bu tamamlamaya insanın ömrü bile her zaman yetmeyebilir.
-gecenin sonuna yolculuk, louise fersinand celine.
-gecenin sonuna yolculuk, louise fersinand celine.
devamını gör...
teyze vs hala
benim için birbirinden farkı yoktur. ikisi de karaktersizlikte birbirleriyle yarışmaktadır.
devamını gör...
lal
kürtçede "dilsiz" anlamına gelen bir kelime, aynı zamanda pırıl pırıl bir kafa sözlük yazarı.
devamını gör...
yazarların unutamadığı tarih
yıl 2013 temmuz veya ağustos, üniversite sonuçlarımı öğrenmek için internet kafeye gitmiştim.
üniversiteyi kazandığımı öğrendiğim ekrana bakarken donup kalmıştım sevinçten. ilk tercihim gelmişti çünkü, sonrasında ise hafif bir mutluluk içimi kaplamış ve eve giderken kendimi ödüllendirmek için birkaç cips almıştım.
üniversiteyi kazandığımı öğrendiğim ekrana bakarken donup kalmıştım sevinçten. ilk tercihim gelmişti çünkü, sonrasında ise hafif bir mutluluk içimi kaplamış ve eve giderken kendimi ödüllendirmek için birkaç cips almıştım.
devamını gör...
klasik anne sözleri
"anne olunca anlarsın."
devamını gör...
önemli birinin yanında saçmalamak
yeni tanıştığım bi' hanımefendiye galatasarayın son durumunu konuşmayı tavsiye etmiştim, o aklıma geldi, birbirimizi bir daha görmedik.
devamını gör...
çobanlık yapmak
babamın tıp fakültesinde okurken para kazanmak için yazları yaylada yaptığı eylem. tam ne kadar yaptı bilmiyorum ama yaklaşık 40 yıldır hikayelerini dinliyorum.
devamını gör...
1984
üzerimde oldukça derin etkiler bırakmış kitap. yazılalı yıllar olmuş, 1984 geçeli bile yıllar olmuş ancak vermek istediği mesaj her gün tazeliğini koruyor. zamanın çok ötesinde bir eser..
devamını gör...
bil ve fethet
ortaokul yıllarımda severek oynadığım mobil bir oyundu.
geçenlerde bir oynayayım dedim ama çok bozmuşlar.
geçenlerde bir oynayayım dedim ama çok bozmuşlar.
devamını gör...
yök'ün galatasaray üniversitesi hakkında aldığı karar
türkçe okutmanlarımıza zorluk çıkarıldı hadi biz de çıkaralım mantığı değildir. uluslararası ilişkilerde denklik olmalıdır. aksi halde bir müddet sonra başka konularda da dayatmalar çıkabilir ve ses edilmezse eğitim terörüne kadar konu gider. gayet yerinde karardır. türkçe zaten kolay bir dil. ekmeğinizi bu ülkeden alıyorsanız dilini de öğrenin. ya da yıllardır öğrenseydiniz...
devamını gör...
yazarların başından geçen tebessüm ettiren olaylar
üniversitede irish coffie yapıp gittiğim sabah dersinde viskiyi fazla kaçırınca sarhoş olmuştum. saat sabah dokuz be kardeşim.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
biri bana yürüdü mü ya?
kulaklarım çınladı?
ahahah sağolasın sevgili balkoninsani ama meja'ya dediğimi sana da söylemek zorundayım, ben başı bağlı bir erkeğim.
yoksa valla bak ilk tercihim sen olurdun? ahaja
kulaklarım çınladı?
ahahah sağolasın sevgili balkoninsani ama meja'ya dediğimi sana da söylemek zorundayım, ben başı bağlı bir erkeğim.
yoksa valla bak ilk tercihim sen olurdun? ahaja
devamını gör...
