yavuz çetin
boğaz köprüsünden atlayarak yaşamına son vermiş olan türkiye'nin en iyi gitaristi.
benim nezdimde halen üzerine kimse çıkamamıştır.
benim nezdimde halen üzerine kimse çıkamamıştır.
devamını gör...
165 cm erkek
benden 7 cm uzun olan karşı cins. babamın “boyu uzun olanın aklı kısa olur “diyerek beni motive etmesiyle o da kendini motive edebilir
devamını gör...
karşılıklı nickaltı giren erkek ve kadın
hay cinsiyet organınız içine kaçsın alüminyum dediğim başlık.
devamını gör...
haklısın
tartışma esnasında (birkaç sefer söylemek suretiyle) karşıdakini çılgına çeviren, çemkirdikçe çemkirmesine sebep olan nefis kelime. yapıyorum bunu, evet. *
devamını gör...
kerberos
çiğ etle beslenen zevksiz ifrit. hades'in tazısı olarak adlandırılır. hesiodos'un 50 kelle blöfünü görerek arttıran horece, kelle sayısında yüze kadar çıkmıştır. daha fazla arttıranı var mı bilmiyorum.
kerberos, herakles'in bölüm sonu canavarıdır. yapması gereken 12. ve son görev, kerberos'a tasmayı takıp, yeryüzüne çıkarma görevidir. herakles bu görevde başarılı olarak oyunu bitirmeyi başarmıştır.
dante ise, kerberos'u açgözlülük ve oburluk suçunu işleyenlerin, ruhlarını parçalayan ve cehennemden kaçmalarını engelleyen bir yaratık olarak betimlemiştir.
kerberos, herakles'in bölüm sonu canavarıdır. yapması gereken 12. ve son görev, kerberos'a tasmayı takıp, yeryüzüne çıkarma görevidir. herakles bu görevde başarılı olarak oyunu bitirmeyi başarmıştır.
dante ise, kerberos'u açgözlülük ve oburluk suçunu işleyenlerin, ruhlarını parçalayan ve cehennemden kaçmalarını engelleyen bir yaratık olarak betimlemiştir.
devamını gör...
insanı mutlu eden ucuz şeyler
bir çiçek tohumu
çimlenmesini,yaprak vermesini beklemek, bir sabah açmış olduğu rengarenk çiçekleriyle karşılanmak...
çimlenmesini,yaprak vermesini beklemek, bir sabah açmış olduğu rengarenk çiçekleriyle karşılanmak...
devamını gör...
(tematik)
evrensel niceleyiciler
''her'' niceleyicisine evrensel niceleyici denir.
''''tüm'' anlamına gelir.
''''tüm'' anlamına gelir.
devamını gör...
gençlerde işsizlik diye bir kaygının bulunmaması
(bkz: bu biraz bana abartılı geldi)
espri bir yana, kendi küçük çevresini türkiye gerçeklerine genelleyen bir yazar beyanıdır. kısa hayatımın 16 yılını özel okulda izole kampüslerde geçirdim, ben bile sizden iyi anlıyorum türkiye gerçeğini.
bahsi geçen anketteki ne okuyan ne çalışan çocuklar ise ya işsizdir, ya da bu ülkede çalışana değer verilmediğini görüp pes etmiştir. elbette vardır paranın değerini bilmeyen, çalışmayan gençler, onlar da x kuşağının doğru yetiştirememesinin sonucudur. mahvettiğiniz ekonomi ile öğretemediğiniz değerlerin suçunu gençlere bulmaya çalışmayın
espri bir yana, kendi küçük çevresini türkiye gerçeklerine genelleyen bir yazar beyanıdır. kısa hayatımın 16 yılını özel okulda izole kampüslerde geçirdim, ben bile sizden iyi anlıyorum türkiye gerçeğini.
bahsi geçen anketteki ne okuyan ne çalışan çocuklar ise ya işsizdir, ya da bu ülkede çalışana değer verilmediğini görüp pes etmiştir. elbette vardır paranın değerini bilmeyen, çalışmayan gençler, onlar da x kuşağının doğru yetiştirememesinin sonucudur. mahvettiğiniz ekonomi ile öğretemediğiniz değerlerin suçunu gençlere bulmaya çalışmayın
devamını gör...
sen kimsin lan çıkışına verilebilecek en etkili yanıt
+sen kimsin lan?
-araştırmanı öneririm...
-araştırmanı öneririm...
devamını gör...
bin muhteşem güneş
afganistan'lı yazar khaled hosseini tarafından yazılan bin muhteşem güneş afganistan'da kadın olmanın zorluklarına değiniyor, okurken çok etkilendiğim* roman meryem ve leyla'nın kesişen hayatları ve bütün zorluklara rağmen kurulan dostluklarından bahsediyor.

lafı daha fazla uzatmadan kitabı anlatıyım.
meryem harami olarak dünyaya gelen talihsiz bir çocuktur. harami olduğu için babası onu ve annesi nana'yı yanında istemez ve kendi evinden uzakta sakin bir yere yerleştirir. haftanın bir günü perşembe günleri meryem'i ziyarete gelirdi. meryem babasının geleceği günleri dört gözle beklerdi bir hafta babası gelmedi diye meryem endişelenir ve babasını ziyarete gitmek ister bunu gören annesi nana meryem'e eğer gidersen içime yine cin girer bende ölürüm der meryem inanmaz ve yoluna devam eder. babasının evinin yakınlarına geldiği zaman kapıyı çalar ama babası kapıyı açmaz. meryem orada saatlerce bekler ama kapıyı açan olmaz. daha sonra babası cemil onu evine yollar. evin yakınlarına geldiklerinde nana'nın intihar etmiş bir şekilde ipte sallandığını görür. meryem şok olup büyük bir üzüntü duyar.
bu olay üzerine babası meryem'i evine alır. meryem'i evinde istemeyen babası cemil ve üvey anneleri , 14 yaşında olan meryem'i , 30 yaşında olan raşit isimli birisiyle evlendirir. ilk başlarda meryem'e iyi davranan kocası raşit sonraları meryem'in hamamda bir kaza sonucu çocuğunu düşürdüğü için kötü davranmaya başlar.
14 yaşında olan leyla meryem'in komşusudur. afganistan'daki savaşta ailesini kaybettiği için meryem ve raşit onu evlerine alır. leyla'ya göz diken raşit leyla iyileşince onun evde kalmasının uygun olmadığını kalacaksada onun karısı olarak kalması gerektiğini söyler leyla sevdiği adam olan tarık'tan hamile olduğu için karnında büyüyen bebeği ile çaresiz bir şekilde raşit ile evlenir. raşit bundan habersizdir ve çocuğun kendisine ait olduğunu düşünür. önceleri birbirlerini sevmeyen leyla ile meryem sonradan birbirlerini çok severek dost olurlar. leyla'nın tarık'tan azize isminde bir kızı ve raşit'ten zalmay isminde bir oğlu olur. meryem, azize'yi harami olduğu için kendisine daha yakın hisseder. uzun bir aradan sonra tarık ile leyla karşılarlar leyla tarık'ı eve alır. akşam olup raşit eve gelince zalmay babasına annesinin bir adamı evine aldığını söyler. bunu duyan raşit zalmay'ı bir odaya kilitleyerek leyla'yı öldüresiye döver meryem gözü dönmüş kocasına karşı çıkıp engel olmak ister ama kocası bir türlü durmaz en sonunda meryem küreği getirip kocasının kafasına sert bir darbe vurur küreği kafasına yiyen raşit oracıkta ölür. leyla ve tarık'ın kaçmasına yardımcı olan meryem sonra suçunu itiraf eder ve idam edilir. yaptıklarından dolayı leyla meryem'i asla unutmaz ve her daim kalbinde var olur...

lafı daha fazla uzatmadan kitabı anlatıyım.
meryem harami olarak dünyaya gelen talihsiz bir çocuktur. harami olduğu için babası onu ve annesi nana'yı yanında istemez ve kendi evinden uzakta sakin bir yere yerleştirir. haftanın bir günü perşembe günleri meryem'i ziyarete gelirdi. meryem babasının geleceği günleri dört gözle beklerdi bir hafta babası gelmedi diye meryem endişelenir ve babasını ziyarete gitmek ister bunu gören annesi nana meryem'e eğer gidersen içime yine cin girer bende ölürüm der meryem inanmaz ve yoluna devam eder. babasının evinin yakınlarına geldiği zaman kapıyı çalar ama babası kapıyı açmaz. meryem orada saatlerce bekler ama kapıyı açan olmaz. daha sonra babası cemil onu evine yollar. evin yakınlarına geldiklerinde nana'nın intihar etmiş bir şekilde ipte sallandığını görür. meryem şok olup büyük bir üzüntü duyar.
bu olay üzerine babası meryem'i evine alır. meryem'i evinde istemeyen babası cemil ve üvey anneleri , 14 yaşında olan meryem'i , 30 yaşında olan raşit isimli birisiyle evlendirir. ilk başlarda meryem'e iyi davranan kocası raşit sonraları meryem'in hamamda bir kaza sonucu çocuğunu düşürdüğü için kötü davranmaya başlar.
14 yaşında olan leyla meryem'in komşusudur. afganistan'daki savaşta ailesini kaybettiği için meryem ve raşit onu evlerine alır. leyla'ya göz diken raşit leyla iyileşince onun evde kalmasının uygun olmadığını kalacaksada onun karısı olarak kalması gerektiğini söyler leyla sevdiği adam olan tarık'tan hamile olduğu için karnında büyüyen bebeği ile çaresiz bir şekilde raşit ile evlenir. raşit bundan habersizdir ve çocuğun kendisine ait olduğunu düşünür. önceleri birbirlerini sevmeyen leyla ile meryem sonradan birbirlerini çok severek dost olurlar. leyla'nın tarık'tan azize isminde bir kızı ve raşit'ten zalmay isminde bir oğlu olur. meryem, azize'yi harami olduğu için kendisine daha yakın hisseder. uzun bir aradan sonra tarık ile leyla karşılarlar leyla tarık'ı eve alır. akşam olup raşit eve gelince zalmay babasına annesinin bir adamı evine aldığını söyler. bunu duyan raşit zalmay'ı bir odaya kilitleyerek leyla'yı öldüresiye döver meryem gözü dönmüş kocasına karşı çıkıp engel olmak ister ama kocası bir türlü durmaz en sonunda meryem küreği getirip kocasının kafasına sert bir darbe vurur küreği kafasına yiyen raşit oracıkta ölür. leyla ve tarık'ın kaçmasına yardımcı olan meryem sonra suçunu itiraf eder ve idam edilir. yaptıklarından dolayı leyla meryem'i asla unutmaz ve her daim kalbinde var olur...
devamını gör...
metropoll araştırma şirketinin aralık 2020 seçim anketi
ortada kocaman bir %70 var
boru değil, tam %70
hepsi tek başına "aynı" şeyi söylüyor...
nasıl oluyorda bu "aynı" şeyi birlikte yapamıyorlar...
akıl alır gibi değil, bunu görmek için bilim adamı olmaya yada matematik uzmanı olmaya gerek yok, %70 döver %30 u
budur yani, yokmudur bunların sosyologları, pr uzmanları, psikologları, erdoğan ı sevmiyor olabilirim ama ne kadar zorda olsa benim için, bazen konuşmalarına bakıyorum, o kadar kilit kelimeler kullanıyorki, o kadar kışkırtıcı kelimeler kullanıyorki, ve dikkat ettiyseniz hiç arayı soğutmuyor, bu %30 un "hipnoz"unu sıcak tutuyor adam, bu konuşmalar, bu hipnoz için hesaplanmış...
o kadar belliki, zaten bu muhalefetin, bir türlü sesini duyuramaması, kararsızları ikna edemeyişi de bu yüzden, çıkıp çıkıp kendilerine cevap bile vermeyen insanlara soru üstüne soru soruyorlar, kendi değerlerini kendileri düşürüyorlar, erdoğan gibi yapsınlar bakalım, birazda kral gibi davransınlar, ve lütfen kendileride inansınlar, illa sarayla zenginlikle olmaz krallık, onlarda ne eksikse, onu öne çıkarsınlar, kararsızları ikna etmiş gibi yapsınlar, yokmu bunların etrafında strateji belirleyen, oturup bu işleri planlayan,
akp nin milim milim formüllerle ilerlediği belli artık, her gün a haberde ihracat rekorları, istihdam rekorları haberleri var,
ortada büyüüük bir problem var, birisi alsın eline tebeşiri yazsın tahtaya
x=? elde var %70 , bunlar nasıl birleştirilir, vardır bir formulü ya bunu da bizmi bulucaz, çıldırmamak elde değil...
hiçbirşey bilmiyorlarsa yarışma yapsınlar ya daha ne diyim, herkes çözüm düşünmeli bence, çözüm...
boru değil, tam %70
hepsi tek başına "aynı" şeyi söylüyor...
nasıl oluyorda bu "aynı" şeyi birlikte yapamıyorlar...
akıl alır gibi değil, bunu görmek için bilim adamı olmaya yada matematik uzmanı olmaya gerek yok, %70 döver %30 u
budur yani, yokmudur bunların sosyologları, pr uzmanları, psikologları, erdoğan ı sevmiyor olabilirim ama ne kadar zorda olsa benim için, bazen konuşmalarına bakıyorum, o kadar kilit kelimeler kullanıyorki, o kadar kışkırtıcı kelimeler kullanıyorki, ve dikkat ettiyseniz hiç arayı soğutmuyor, bu %30 un "hipnoz"unu sıcak tutuyor adam, bu konuşmalar, bu hipnoz için hesaplanmış...
o kadar belliki, zaten bu muhalefetin, bir türlü sesini duyuramaması, kararsızları ikna edemeyişi de bu yüzden, çıkıp çıkıp kendilerine cevap bile vermeyen insanlara soru üstüne soru soruyorlar, kendi değerlerini kendileri düşürüyorlar, erdoğan gibi yapsınlar bakalım, birazda kral gibi davransınlar, ve lütfen kendileride inansınlar, illa sarayla zenginlikle olmaz krallık, onlarda ne eksikse, onu öne çıkarsınlar, kararsızları ikna etmiş gibi yapsınlar, yokmu bunların etrafında strateji belirleyen, oturup bu işleri planlayan,
akp nin milim milim formüllerle ilerlediği belli artık, her gün a haberde ihracat rekorları, istihdam rekorları haberleri var,
ortada büyüüük bir problem var, birisi alsın eline tebeşiri yazsın tahtaya
x=? elde var %70 , bunlar nasıl birleştirilir, vardır bir formulü ya bunu da bizmi bulucaz, çıldırmamak elde değil...
hiçbirşey bilmiyorlarsa yarışma yapsınlar ya daha ne diyim, herkes çözüm düşünmeli bence, çözüm...
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
kötü giden hayatım daha ne kadar kötü olabilir derken bu sabah daha kötüsü oldu. sol gözümü kaybetme riskim var. işimi ve evimi kaybettim. ailem ile bağım koptu. zaten savaşıyordum. sadece nefes almak istemiştim biraz ama fırsat olmadı. fırtına koptu ve savaş daha da şiddetlendi. ama daha güçlüyüm artık. hayatı seviyorum ve son nefesime kadar savaşacağım. pes etmek yok.
devamını gör...
yazarların çikolata ile ilişki durumları
yüz seksen derece açı var aramızda.
çikolata sevmeyen insanlar da var bu dünyada.
yazarların tatlı ile ilişki durumları mükemmele yakın. belki tek taraflı ama olsun.
çay koyun, tatlımı alıp geliyorum.
çikolata sevmeyen insanlar da var bu dünyada.
yazarların tatlı ile ilişki durumları mükemmele yakın. belki tek taraflı ama olsun.
çay koyun, tatlımı alıp geliyorum.
devamını gör...
ben de normal sözlük yazarıyım artık
(bkz: sen kimsin)
devamını gör...
omg
the atlantic adlı dergide geçen bir bilgiye göre 1917 yılında ingiliz donanması amirali john arbuthnot fisher winston churcill'e yakın zamanda bahşedilecek yeni unvanlar hakkında bir mektup yazarken "tapiste yeni bir şövalyelik tarikatı olduğunu duydum, o.m.g (oh my god)" ifadelerini kullanarak günümüze kadar gelmiş olan omg kısaltmasını ilk kullanan kişi olmuştur.
devamını gör...
yolda yürürken durduk yere gülen insan
o an ne düşünüyorsa artık.
devamını gör...
kıyıda köşede kalmış başlığı canlandırmak
harika olduğunu düşündüğün ve bir köşeye pusmuş olan başlığı tekrar gündeme getirmek için yapılan eylemdir. başlığa göre değişse de girilen tanımların sayısı artar ve sözlüğe canlılık gelir.
devamını gör...
tüketim toplumu
var oluşun anlamı tüketmektir.
homo dünya sahnesine girdiği günden itibaren, kendi türü dahil olmak üzere, başka canlıları da tüketerek ayakta kaldı. şu bilgi dahi homo sapiens’in tür olarak başarısızlığını göstermekte yeterli: toplumsal barış denen, düşlenebilen, ancak var kılınamayan olgu, henüz insanlık tarihinde sağlanabilmiş değil. zira yaşatmak değil, tüketmektir amaç.
günümüz insanı çalışır, ekmeğini ideolojisi ile böler yer; onlara inanmasından gayrıca bir varlık sebebi olmayan güçlere hizmet eder.
kitleler halinde türü yakıp kül püskürten bacaları olan fabrikalar, çıkış kapılarından tonlarca mal püskürtür. bu nesnelerin temel tüketim gereği, ihtiyaç malzemeleri olmaları değil; tüketenin ihtiyaç duyması. toplama kampları göstermektedir ki homo sapiens çok az yiyecekle dahi ayakta durabilmekte ve hizmet edebilmekte.
arzu, nesnelerle ilişkilerde ihtiyaçların ötesinde güce sahip. arzunun nesnesini bulmak da zor değil, herhangi bir insanı çocukluktan yaşlılığa incelemek yeterli. insan, insanlarsız kendi benliğini anlamlandıramıyor.
nesneler önce sembolik değere sahip. kredi kartları, sizin harcayabilme gücünüzü, yani sanal zenginliğinizi ifade etmedikçe önem arz etmiyor.
kredi kartları: metal tanrıların sunağı’na açılan kapı.
vahşi kapitalizme eklemlenme sürecinde gördü bu yurdun çocuğu:
görsel imgelerle bombalandı, arzuladı, aldıkça ne kadar güzel, ne kadar güçlü olacaktı. hepsi de tek bir nesne ile mümkündü aslında. adios dedi eski hayatına! artık her şey bedavaydı.
ne de olsa kâğıt ya da metal nesneler değil, plastik ve bakırın mükemmel bir karışımı ona istediği her şeyi sunabiliyordu. cennettin anahtarı avucundaydı.
hem de bedava! adios eski hayat!
bedava aldığı kartı harcadı, harcadı, borçlandı, borçlandı. borçlarını ödemek için çalışabiliyordu. çalışmak da yeterliydi bir süre. borçlarını ödeyebiliyordu. daha da aldı, daha da aldı. bir süre sonra almak için değil, borçlanmak için çalışmak başladı. sonra yalnızca borçlarını ödemek için çalışmak…
eline birazcık kağıt para gerekse, gidiyordu otomaton’un mabedine, avcunu açıyordu ve alıyordu. daha ne gerekti ona?
homo sapiens’i yönetmek kolay. ona arzulatın, arzuladığını verin.
insanlar üremedikçe ve tüketmedikçe bu dünyayı yönetemeyeceklerini biliyor tepedekiler. üremenin amacı önce bu başarısız türün devamı içindi.
artık doğal tek bir hücresi kalmamış homo sapiens’te üreme tehdit altınca olunca artar. tehdit altında üreriz, tehdit altında metali, barutu tüketiriz.
doygun bir kitle tüketmez, doygun bir tür belli bir miktarın üzerinde üremez.
biz ise kabımıza sığamayacak kadar üredikçe birbirimizi tüketiyoruz. insanlığın üremesinin tek amacı kendini üretmek ve kendini tüketmektir artık. başka bir canlının var oluşuna katkıda bulunmanın hazzı, diğer arzular gibi yönetilebilir ve denetlenebilir.
homo dünya sahnesine girdiği günden itibaren, kendi türü dahil olmak üzere, başka canlıları da tüketerek ayakta kaldı. şu bilgi dahi homo sapiens’in tür olarak başarısızlığını göstermekte yeterli: toplumsal barış denen, düşlenebilen, ancak var kılınamayan olgu, henüz insanlık tarihinde sağlanabilmiş değil. zira yaşatmak değil, tüketmektir amaç.
günümüz insanı çalışır, ekmeğini ideolojisi ile böler yer; onlara inanmasından gayrıca bir varlık sebebi olmayan güçlere hizmet eder.
kitleler halinde türü yakıp kül püskürten bacaları olan fabrikalar, çıkış kapılarından tonlarca mal püskürtür. bu nesnelerin temel tüketim gereği, ihtiyaç malzemeleri olmaları değil; tüketenin ihtiyaç duyması. toplama kampları göstermektedir ki homo sapiens çok az yiyecekle dahi ayakta durabilmekte ve hizmet edebilmekte.
arzu, nesnelerle ilişkilerde ihtiyaçların ötesinde güce sahip. arzunun nesnesini bulmak da zor değil, herhangi bir insanı çocukluktan yaşlılığa incelemek yeterli. insan, insanlarsız kendi benliğini anlamlandıramıyor.
nesneler önce sembolik değere sahip. kredi kartları, sizin harcayabilme gücünüzü, yani sanal zenginliğinizi ifade etmedikçe önem arz etmiyor.
kredi kartları: metal tanrıların sunağı’na açılan kapı.
vahşi kapitalizme eklemlenme sürecinde gördü bu yurdun çocuğu:
görsel imgelerle bombalandı, arzuladı, aldıkça ne kadar güzel, ne kadar güçlü olacaktı. hepsi de tek bir nesne ile mümkündü aslında. adios dedi eski hayatına! artık her şey bedavaydı.
ne de olsa kâğıt ya da metal nesneler değil, plastik ve bakırın mükemmel bir karışımı ona istediği her şeyi sunabiliyordu. cennettin anahtarı avucundaydı.
hem de bedava! adios eski hayat!
bedava aldığı kartı harcadı, harcadı, borçlandı, borçlandı. borçlarını ödemek için çalışabiliyordu. çalışmak da yeterliydi bir süre. borçlarını ödeyebiliyordu. daha da aldı, daha da aldı. bir süre sonra almak için değil, borçlanmak için çalışmak başladı. sonra yalnızca borçlarını ödemek için çalışmak…
eline birazcık kağıt para gerekse, gidiyordu otomaton’un mabedine, avcunu açıyordu ve alıyordu. daha ne gerekti ona?
homo sapiens’i yönetmek kolay. ona arzulatın, arzuladığını verin.
insanlar üremedikçe ve tüketmedikçe bu dünyayı yönetemeyeceklerini biliyor tepedekiler. üremenin amacı önce bu başarısız türün devamı içindi.
artık doğal tek bir hücresi kalmamış homo sapiens’te üreme tehdit altınca olunca artar. tehdit altında üreriz, tehdit altında metali, barutu tüketiriz.
doygun bir kitle tüketmez, doygun bir tür belli bir miktarın üzerinde üremez.
biz ise kabımıza sığamayacak kadar üredikçe birbirimizi tüketiyoruz. insanlığın üremesinin tek amacı kendini üretmek ve kendini tüketmektir artık. başka bir canlının var oluşuna katkıda bulunmanın hazzı, diğer arzular gibi yönetilebilir ve denetlenebilir.
devamını gör...
sevgilin ya da eşin tarafından aldatılsan affeder misin sorunsalı
büyük konuşmamak lazım "her insan iddiasından vurulur" derler ama bir türlü aklım havsalam bunu kabullenemiyor! gerçekten ya aşırı yüce gönüllülük, komplekslerden sıyrılmak ve evren ile yarışan bir genişlik lazım ya da aşırı saf olmak gerekir hele ki sevgililik gibi dönemlerde.
devamını gör...
başımıza icat çıkarma denilen çocuk (yazar)
hem nicki hem yazdıkları ile tebessüm ettiren, takip edilesi yazar. * * * *
devamını gör...