normal sözlük'te sürekli islam'ı kötüleyen başlık ve tanımlara müsaade etmek
başlık altındaki yorumların ekserisi (bkz: altyazılı hayvan belgeseli) hissi veriyor. izlemesen de izlemiş kadar oluyorsun.
kendi youtube kanallarından görsel örnek: buradan
kendi youtube kanallarından görsel örnek: buradan
devamını gör...
yatarak uyuyan insan
bugün sabaha karşı 5 buçuk 6 gibi yatıp akşam üstü 16.30 gibi kalktım.
bir arkadaşım mesaj atmış uyandığımı söylemek için "günaydın" dedim.
gelen cevap "günaydın mı, seni iftara bekliyorduk erken uyandın"
hemen savunmaya geçen ben "ne olmuş yani çok uyuduysak!"
gelen cevap "canım benim seninkine uyumak denmez, komşu galaksiye gittim döneceğim denir. uyumak bu değil."*
evet ben bu başlığa bunu neden yazdım, çünkü yatarak uyuduğumu düşünmüyorum. eğer yatarak uyusaydım normal insanlar gibi normal saatlerde kalkardım değil mi?
bir arkadaşım mesaj atmış uyandığımı söylemek için "günaydın" dedim.
gelen cevap "günaydın mı, seni iftara bekliyorduk erken uyandın"
hemen savunmaya geçen ben "ne olmuş yani çok uyuduysak!"
gelen cevap "canım benim seninkine uyumak denmez, komşu galaksiye gittim döneceğim denir. uyumak bu değil."*
evet ben bu başlığa bunu neden yazdım, çünkü yatarak uyuduğumu düşünmüyorum. eğer yatarak uyusaydım normal insanlar gibi normal saatlerde kalkardım değil mi?
devamını gör...
açılan başlığa kimsenin tanım girmemesi
hani çocukken doğum gününe bütün sınıfı çağırırsın da kimse gelmez ya işte bu his o his.
devamını gör...
normal sözlük hunidaşlar kulübü
hunimi kaybetmişim. buldum geldim. malum huni olmayınca yazamıyoruz. şöyle bir yazılanlara bakayım dedim. kutsal huni sizi ne etmesin emi? güldürdünüz vallahi. dilerim ömür boyu bol kahkahalı bir yaşamınız olur.
yahu bizi bu kadar ciddiye almayın. biz almıyoruz. alsak zaten kafamıza huni takmayız. hem huniyle gelen huniyle gider. hayır bugüne kadar yazdıklarımıza çizdiklerimize de bakmıyorsunuz, bizi piskevüt adam gibi beka meselesi haline getiriyorsunuz. * halimiz ahvalimiz ortada, tırlatmışız işte. fazlası yok. özerlik zor iş. misal ben uğraşamam öyle alengirli işlerle. şu başlıkta kendi halimizde demleniyoruz. patlama kısmına gelirsek, hah bak işte o olabilir. ona hak veririm. zaten kafadan patlak ve çatlak olduğumuz için patlamamız da kuvvetle muhtemel. freni boşalmış kamyon gibi ilerliyoruz. maşallahımız var. her geyiğin bir sonu vardır. bunun için müneccim olmaya gerek yok. mevzu miadını doldurur. bizde hunilerimizle başlığa el sallarız. hatta topluca yakarız hunileri. yakarsa hunileri hunililer yakar.
hoop çın sesi, yedik vallahi naneyi * sorma gitsin. merak etme, buradaki çokluğun geneli bu mevzularda tokluk şekerini ayarlamış insanlar. yani bizim o mevzulara karnımız tok. hamdolsun tevellüt var biraz. biz bu sözlüğe yiyeceğimizi yedik de geldik.
zaten buradakilerin ekseriyeti, o çokluk bokluk mevzularından bunalan insanlar. bizi biraz okusanız anlarsınız aslında durumu da, sözlükte biliyorsun yazma hastalığı var. okumak üvey evlat. * öyle olunca da yazılar şelale gerisi de hikâye. aman tadımız kaçmasın ali rıza bey kafasında takılıyoruz şuracıkta. ama başkalarının tadı kaçsın tabi buna da hayır demeyiz *, misal canım cicim terör örgütü, otu moku beğenme timi falan kutsal huninin gazabına uğrasın inşallah. sübhaneke, dinimiz, âmin.
yine hatlar karıştı. bu bende sık oluyor. o yüzden üyelik onayı işlerini değerli hunidaşım süngerbob çorabı giyen yiğit'e bırakıyorum.
ve iletiyi bir özlü söz ile bitirelim.

haydi dansa hunidaşlar! milli dansımızı günde en az bir kere yapmayı ihmal etmeyiniz. normalleşme illetine karşı ilaç gibi gelir.
yahu bizi bu kadar ciddiye almayın. biz almıyoruz. alsak zaten kafamıza huni takmayız. hem huniyle gelen huniyle gider. hayır bugüne kadar yazdıklarımıza çizdiklerimize de bakmıyorsunuz, bizi piskevüt adam gibi beka meselesi haline getiriyorsunuz. * halimiz ahvalimiz ortada, tırlatmışız işte. fazlası yok. özerlik zor iş. misal ben uğraşamam öyle alengirli işlerle. şu başlıkta kendi halimizde demleniyoruz. patlama kısmına gelirsek, hah bak işte o olabilir. ona hak veririm. zaten kafadan patlak ve çatlak olduğumuz için patlamamız da kuvvetle muhtemel. freni boşalmış kamyon gibi ilerliyoruz. maşallahımız var. her geyiğin bir sonu vardır. bunun için müneccim olmaya gerek yok. mevzu miadını doldurur. bizde hunilerimizle başlığa el sallarız. hatta topluca yakarız hunileri. yakarsa hunileri hunililer yakar.
hoop çın sesi, yedik vallahi naneyi * sorma gitsin. merak etme, buradaki çokluğun geneli bu mevzularda tokluk şekerini ayarlamış insanlar. yani bizim o mevzulara karnımız tok. hamdolsun tevellüt var biraz. biz bu sözlüğe yiyeceğimizi yedik de geldik.
zaten buradakilerin ekseriyeti, o çokluk bokluk mevzularından bunalan insanlar. bizi biraz okusanız anlarsınız aslında durumu da, sözlükte biliyorsun yazma hastalığı var. okumak üvey evlat. * öyle olunca da yazılar şelale gerisi de hikâye. aman tadımız kaçmasın ali rıza bey kafasında takılıyoruz şuracıkta. ama başkalarının tadı kaçsın tabi buna da hayır demeyiz *, misal canım cicim terör örgütü, otu moku beğenme timi falan kutsal huninin gazabına uğrasın inşallah. sübhaneke, dinimiz, âmin.
yine hatlar karıştı. bu bende sık oluyor. o yüzden üyelik onayı işlerini değerli hunidaşım süngerbob çorabı giyen yiğit'e bırakıyorum.
ve iletiyi bir özlü söz ile bitirelim.

haydi dansa hunidaşlar! milli dansımızı günde en az bir kere yapmayı ihmal etmeyiniz. normalleşme illetine karşı ilaç gibi gelir.
devamını gör...
herze
"şunun yediği herzeye bak" şeklinde söylenir genelde. b*k manasına da geldiğini duymuştum.
devamını gör...
yoldan geçen ata üf derken kızın üzerine alınması
vicdan gelişimi. antisosyal kişilik bozukluğu. daha küçük bir çocuğu sopalarla vurarak öldürüp "çok zevkliydi vurmak" diyebilen çocuk çeteleri. kendisinden başkasının acı çekebildiğini istese de algılayamayan çocuk çeteleri. 9 ilâ 11 yaşından küçük çocukların vicdan olgusunun olmayışı. vicdanın bol bol verilen sevgiyle değil de belli bir yaştan sonra yanlışın doğru yöntemlerle cezalandırılmasıyla oluşması falan işte.
biraz da uzaktan eğitim nedeniyle okul ortamından uzakta büyüyen ve bir çoğu toplumsal yaptırımdan azade manyaklara dönüşen veletler. öğretmenlerin tatillerde maaş alması, diye çemkiren çok bilmiş ebeveynlerin yetiştirdiği s***ların anca bu kadar olması. bunların başımıza fena bela olacak olması...evlerde süs olsun diye yetişkinler var ama çocuklar adeta sineklerin tanrısı adlı muhteşem eserde olduğu gibi: kendi aralarında kendi kurallarını yarattıkları kendi medeniyetlerini(!) kuruyorlar pandemi sürecinde.
ek: şuraya lafı uzatan bir ilave yapmak istedim. naçizane bilebildiğim kadarıyla.
diğer canlıları ve tüm dünyayı başlangıçta kendisiyle bir bütün gibi algılayan çocuğun, herhangi bir canlıya zarar verdiğinde bunun neden kötü bir şey olduğunu anlaması imkansızdır. çünkü her şey benim uzantım bunu yaptığımdaysa kendi canım yanmıyor demek ki sorun da yok der. henüz kendisi dışındakilerin bir canı olduğunu bile anlayamayacak kadar küçük yaşlardaki bir çocuğa; yasak, ayıp, günah, kötü gibi toplumsal bakış açılarını öğretmek de bu nedenle neredeyse olanaksızdır. mesela 4 yaşındayken karıncaları ayağıyla ezen bir oğlana "yapma onlara da yazık" demek beyhudedir. anlamaz çünkü. 4 yaşındaki bir talihsiz çocuğa yakınlarının ölümünü de anlatabilmek imkansızdır. çünkü kendisiyle birleşik algılıyor koca dünyayı.
9-11 yaş aralığında yasak, ayıp, günah, kötü vesaire gibi kavramlar üzerinden çocuğa doğru davranışlar öğretilebilir çünkü dünyanın kendi uzantısı olmadığının ayrımına varmıştır artık. başka canlıların da acı duyabildiğini anlayabilir. dahası hatalı bir şey yaptığında başkalarının onu "kınaması" bir anlam ifade eder çünkü başkalarından ayrı biri olduğunun yavaş yavaş ayırdına varabilmektedir. yahut başkalarından takdir görmeyi de kavrayabilir.
işte böyle böyle; davranışlarımıza verdiği tepkilerle iyi ve kötü olanı öğretir bize ebeveynimiz. zamanla bunları içselleştirip tutumlara dönüştürürüz. kimse söylemese de yanlış olduğu bize öğretilen bir şeyi yaptığımızda suçluluk duyarız: yani vicdanımız oluşmuştur sonunda! başımızda annemiz olmasa bile kediye vurmayız. hatta 11-12 yaşında evrensel olarak kötü kabul edilen bir çok şeyi ayıplamayı, kınamayı da öğrenmiş oluruz.
ne yaparsa yapsın sürekli alkışlanan bir çocuğun maalesef iyi ve kötünün ayırdına varması çok zordur. tutarsız bir şekilde ebeveynin bir davranışı keyfine göre kah onaylayıp kah yerdiği durumlardaysa çocuk yine öğrenemez neyin doğru olduğunu. ana ve babanın aynı davranışa farklı tepkiler vermesi ise bu anlamda tam bir faciadır çünkü zihninde yoğun bir karmaşaya neden olur çocuğun. doğru bulunan davranışları öğrenip kendi tutumlarını yani kendi vicdanını oluşturamazsa bir daha yaşamı boyunca suçluluk duygusu hissetmeyen biri olabilir. salt kendi varlığı üzerinden dünyayı yorumlayan bir adet dr.lecture çıkabilir o şanssız çocuktan.
biraz da uzaktan eğitim nedeniyle okul ortamından uzakta büyüyen ve bir çoğu toplumsal yaptırımdan azade manyaklara dönüşen veletler. öğretmenlerin tatillerde maaş alması, diye çemkiren çok bilmiş ebeveynlerin yetiştirdiği s***ların anca bu kadar olması. bunların başımıza fena bela olacak olması...evlerde süs olsun diye yetişkinler var ama çocuklar adeta sineklerin tanrısı adlı muhteşem eserde olduğu gibi: kendi aralarında kendi kurallarını yarattıkları kendi medeniyetlerini(!) kuruyorlar pandemi sürecinde.
ek: şuraya lafı uzatan bir ilave yapmak istedim. naçizane bilebildiğim kadarıyla.
diğer canlıları ve tüm dünyayı başlangıçta kendisiyle bir bütün gibi algılayan çocuğun, herhangi bir canlıya zarar verdiğinde bunun neden kötü bir şey olduğunu anlaması imkansızdır. çünkü her şey benim uzantım bunu yaptığımdaysa kendi canım yanmıyor demek ki sorun da yok der. henüz kendisi dışındakilerin bir canı olduğunu bile anlayamayacak kadar küçük yaşlardaki bir çocuğa; yasak, ayıp, günah, kötü gibi toplumsal bakış açılarını öğretmek de bu nedenle neredeyse olanaksızdır. mesela 4 yaşındayken karıncaları ayağıyla ezen bir oğlana "yapma onlara da yazık" demek beyhudedir. anlamaz çünkü. 4 yaşındaki bir talihsiz çocuğa yakınlarının ölümünü de anlatabilmek imkansızdır. çünkü kendisiyle birleşik algılıyor koca dünyayı.
9-11 yaş aralığında yasak, ayıp, günah, kötü vesaire gibi kavramlar üzerinden çocuğa doğru davranışlar öğretilebilir çünkü dünyanın kendi uzantısı olmadığının ayrımına varmıştır artık. başka canlıların da acı duyabildiğini anlayabilir. dahası hatalı bir şey yaptığında başkalarının onu "kınaması" bir anlam ifade eder çünkü başkalarından ayrı biri olduğunun yavaş yavaş ayırdına varabilmektedir. yahut başkalarından takdir görmeyi de kavrayabilir.
işte böyle böyle; davranışlarımıza verdiği tepkilerle iyi ve kötü olanı öğretir bize ebeveynimiz. zamanla bunları içselleştirip tutumlara dönüştürürüz. kimse söylemese de yanlış olduğu bize öğretilen bir şeyi yaptığımızda suçluluk duyarız: yani vicdanımız oluşmuştur sonunda! başımızda annemiz olmasa bile kediye vurmayız. hatta 11-12 yaşında evrensel olarak kötü kabul edilen bir çok şeyi ayıplamayı, kınamayı da öğrenmiş oluruz.
ne yaparsa yapsın sürekli alkışlanan bir çocuğun maalesef iyi ve kötünün ayırdına varması çok zordur. tutarsız bir şekilde ebeveynin bir davranışı keyfine göre kah onaylayıp kah yerdiği durumlardaysa çocuk yine öğrenemez neyin doğru olduğunu. ana ve babanın aynı davranışa farklı tepkiler vermesi ise bu anlamda tam bir faciadır çünkü zihninde yoğun bir karmaşaya neden olur çocuğun. doğru bulunan davranışları öğrenip kendi tutumlarını yani kendi vicdanını oluşturamazsa bir daha yaşamı boyunca suçluluk duygusu hissetmeyen biri olabilir. salt kendi varlığı üzerinden dünyayı yorumlayan bir adet dr.lecture çıkabilir o şanssız çocuktan.
devamını gör...
terk ettikten sonra geri dönen sevgili
demet akalın'dan "afedersin" eşliğinde 3 hayır ile uğurlayabilirsiniz kendisini.
devamını gör...
corona biterken sözlüğün entübe olması
bu bir tek bana oluyor sanıyordum ben. yani geliyorum yazasım var ama yazamıyorum. dönemseldir salata dedim, geçer dedim yahu!
geçmiyor sevgili yazarlar ben yazacak hiç bir başlık bulamıyorum doğru düzgün. eski coşku falan da kalmadı buralarda pek. hani çocukluğumdan bahseder gibi hissediyorum sözlüğe geldiğim ilk günleri düşününce.
özlem doluyum güzel başlıklara, enerjik kalabalığa, coşkulu, modumuzu yükselten yazılara.
yaz rehaveti midir nedir bilmiyorum lütfen çok kendinize geliniz.. kendimize gelelim.
geçmiyor sevgili yazarlar ben yazacak hiç bir başlık bulamıyorum doğru düzgün. eski coşku falan da kalmadı buralarda pek. hani çocukluğumdan bahseder gibi hissediyorum sözlüğe geldiğim ilk günleri düşününce.
özlem doluyum güzel başlıklara, enerjik kalabalığa, coşkulu, modumuzu yükselten yazılara.
yaz rehaveti midir nedir bilmiyorum lütfen çok kendinize geliniz.. kendimize gelelim.
devamını gör...
aşı yaptırmam diyenler vatan hainidir
%50 koruyan dandik aşıyı halka layık gören nedir peki?
en büyük vatan haini onlar, bu insanları kobay gibi kullanmak isteyen aşağılık yönetim!
en büyük vatan haini onlar, bu insanları kobay gibi kullanmak isteyen aşağılık yönetim!
devamını gör...
çok şey yapmak isteyip hiçbir şey yapamamak
günümüzde çoğu insan bu dertten muzdarip. zaman bizi tembelleştirdi sanırım. istiyoruz, istiyoruz ve istiyoruz. ancak nedense yeteri kadar çaba göstermiyoruz. en kolay yolu seçiyoruz her zaman. biraz zoru görünce neyse bi dursun şimdilik deyip sıvışıveriyoruz. oysa ne güzel demiş sezen aksu: ne söylesen, ne beklesen / yaradandan ya da kaderinden / ele geçmez istediğin / uğruna savaş vermediysen... savaşmayı unutmuşuz biz.
devamını gör...
gözlük kullananların korkulu rüyası
lens tavsiyem olur. gözlüğü oldum olası kendime yakıştıramadım.lens bir nevi özgürlüktür *
devamını gör...
matruşka
aslı japonlara dayanan bir oyuncaktır. japonya'da ki yedi şans tanrısından biri olan bilge fukurumu'ya dayanır. şans ve mutluluk tanrısı olan fukurumu 8 kişiden oluşan ailesi ile birlikte iç içe geçmiş kel göbekli bıyıklı görünmektedir. aile birliği vurgusu yapılan bu oyuncak japonya'dan hediye olarak savva mamontov'a hediye olarak gelir. tüccar sanayici olan mamantov bunu ruslara uyarlamaya karar verir. elinde horoz tutan 8 kadın böylece zihinlere düşer....rus ressam sergey vasilyeviç malyutin üzerini boyama işini, tornacı vasiliy zvyozdoçkin’e bu figürleri yapma işini üstlenir.
sonuç olarak;
1900 yılında paris’te dünya çapında düzenlenen bir fuarda “milli sanat” olarak rus matruşkası altın madalya kazanır.
o gün bugün matruşka rus oyuncağı olarak zihinlere kazınır.
sonuç olarak;
1900 yılında paris’te dünya çapında düzenlenen bir fuarda “milli sanat” olarak rus matruşkası altın madalya kazanır.
o gün bugün matruşka rus oyuncağı olarak zihinlere kazınır.
devamını gör...
27 yaşında olmak
ben ne ara geldim bu yaşa diye sorgulamaktır. daha dün lisede uzun eşek oynuyorduk.
devamını gör...
atatürk'ü eleştirememek
atatürk, gücünü halktan alan, cumhuriyeti koruyup kollamayı her türlü menfaatinin üzerinde gören, büyük bir devrime imza atmış lider.
stalin ise kanlı geçmişi olan, demokrasiden bihaber, idamlar ve sürgünler yaptırmış, baskıcı, komünist bir diktatör.
yazmaya kalksam aralarında çok farklar vardır. şu iki kıyaslama bence yeterli.
stalin ise kanlı geçmişi olan, demokrasiden bihaber, idamlar ve sürgünler yaptırmış, baskıcı, komünist bir diktatör.
yazmaya kalksam aralarında çok farklar vardır. şu iki kıyaslama bence yeterli.
devamını gör...
geceye bir şarkı bırak
ısak danielson - ending
devamını gör...
lisede yaşanmış en garip olay
bilerek herkese düşük not veren hocaya sınıfın ortasında bağır çağır itiraz etmem ve sonucunda hocanın "aferin hakkını hep böyle savun" diyerek sadece benim sözlü notumu 100 yapması..
devamını gör...
korkunç ivan
oğlunun hamile eşini dövüp kadının düşük yapmasına sebep olan kişidir. daha sonra oğlu ile kavgaya girip, ani bir sinir krizi ile oğlunun başına demir bir çubukla vurmak sureti ile oğlunu yaralar. çar yaptığına pişmandır artık. oğlunun başı iltihaplanıyor ve birkaç gün sonra hayatını kaybetmiştir. ömrünün sonuna kadar acı çekmiştir. 28 mart 1584 tarihinde satranç oynarken yere yığılıp ölüyor. yıllar sonra yapılan otopside civa ile zehirlendiği ortaya çıkıyor.
devamını gör...
sevgi eksikliği
sevgi arsızlarının asla ama asla dayanamayacağı durum. yazıktır günahtır insanları sürüncemede bırakmayın.
devamını gör...

