olabilir mümkündür.
ben ilk rusçayı öğrenmiştim daha sonra yanına ingilizceyi de ekledim.
rusçayı ilerlettikçe ingilizce kaynağını rusçadan almaya başladım, ingilizce geliştikçe türkçe kaynağı pasif duruma getirdim ve iki kaynağı karma yaptım.
böylece asıl öğrenmek istediğiniz dil ana dil yerini alıyor ve ikinci dil sanki öğrenmek istediğiniz yabancı dil iş gibi geliyor.
devamını gör...

italya'daki 3326 metre yüksekliğe sahip aktif bir volkan olan etna yanardağı dün gece tekrar aktif olarak patlama ve lav çıkışları meydana getirdi.

kaynak

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

son zamanlarda yaşadığım durum. kitap okumak, film izlemek için bile motivasyonum yok.bazen aynı insanlarla konuşmak bazen aynı yola çıkmak aynı yerden sapmak sürekli aynı cümleyi kurmak hepsi bunaltıyor daraltıyor içimi.tamamen monotonluktan kaynaklanıyor bence. üstteki yazarın yazdıklarına ilave olarak çıtayı yükseltip bazen kendimden bile sıkılırım diyorum. hatta kendimden sıkılmaktan da sıkılırım.*
aman dikkat diyorum (bkz: eksik dikkat sendromu)
devamını gör...

duyduğum en mantıksız şey
devamını gör...

şöyle bir yorum okudum "istediğini yap reis fark etmez ama şunu bil ki karşına ebu cehil bile gelse mührü alnımla ona basarım." eklemek isterim ki; biz gençler için ne yaptınız da oy istiyorsunuz (bir de olaya aileden girip bizleri birey olarak kabul etmemeniz de ayrı bir konu). dur dur bir şey yapmıştınız evet yüzyılın en mutsuz, umutsuz, karamsar gençliğini yarattınız. yazık!
devamını gör...

kendini anlatamamak, anlaşılmamak.
devamını gör...

latin (a), yunan (alpha), kiril (a), arap (elif), ibrani (alef) gibi en çok bilinen alfabelerin ilk harfidir.
devamını gör...

o peri tozu değil olsa olsa kök hücre olur. biyolojinin yeni bir araştırma dalı oluşturuldu son yıllarda sentetik biyoloji diye bu konuyla ilgili çalışmaları mevcut . ama henüz erken bu tarz bir gelişme için.
devamını gör...

yaşamını devam ettirebilmek için gerekli forma ulaşmış insan kişisi. hayranım kendilerine.

üniversitedeyken 'abi biz öğrenciyiz' deyip bir iki kez becerebildiğim durum. hoş öğrenciyiz dediğimiz zaman bazen fiyat arttıranlarda çıkıyordu. gözler bir an çipil çipil oluyor ve ağızlarından salyamsı bir şeyler akıyordu.

bir iki kez pazarlık yapacağım derken 'aa durun bunun fiyatı aslında şuymuş' cevabı alıp daha pahalıya aldığım oldu.

afganistan'da alış verişe çıktığımız zaman bizi gören afgan esnafı 'para miyaya para miyaya' * diye bağırıyordu. hah para ne gezer bizde yav. dükkana girip fahiş fiyatlara yok almıyorum diye çıkarken kapıya yaklaştığımız an 'bite bite' derlerdi. hah işte bir üniversite bir de afganistan'da gördüğümü uygulama yöntemiyle bir iki kez başardım. sonrası hep hüsran pek hüsran. *
devamını gör...

(bkz: agam bizle eğlenir)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yüzyılın icadı. siyah her şey ile gidiyor, mavi ya da lacivert öyle mi? bu modayı yaygınlaştıranlardan allah razı olsun.
devamını gör...

odamın duvarına astım, tam da baş köşeye.
hem iyi geceler hem de günaydın diyorum baktıkça. insan özlüyor haliyle, bu sebeple de tek yol fotoğraflar oluyor.
hem de gülümserken olan bir fotoğraf, ister istemez bir gülümsemeye vesile oluyor.
devamını gör...

pozitivizmin kurucusudur.
devamını gör...

renklerin, mekanların birbirinden güzel olduğu 18 ülkede çekilmiş başlangıçta konusunu anlamakta zorlandığım tatlı mı tatlı bir kızın da başrolde olduğu 2006 yapımı film.

hastanede kolu kırık olan hareketli bir çocuk ile kaza sonucu vücudunun bir kısmı tutmayan bir dublörün hikayesini konu alıyor.
başlangıçta dublör çocuğu morfin getirmesi için kullansa da sonradan o kız çocuğu hayatının bir parçası ve umudu oluyor.

sahnelerden biride ayasofya da çekilmiş, başta bu ayasofya değil mi diye düşündükten sonra öğrendim ki gerçekten ayasofya imiş.
film bir kez daha gösteriyor ki dünyada gezilmesi, görülmesi gereken çok güzel yerler var.
ek olarak eski dönemlere, kalelere, şövalyelere özel bir ilgim olduğu hatta o zamanlarda yaşamak isteyen biri olarak ara ara beni daha fazla içine çekti film.
sonu mutlu biten, güzel renk dolu bir film.
keyifli seyirler.
devamını gör...

zamanda yolculuk gibi,insanı büyüleyen bir atmosferi vardır.
devamını gör...

teknolojinin gelişmesi ile unutulmaya yüz tutmuş iletişim aracıdır. yok olmamış ancak değişikliğe uğramış sanal ortamda yerini e-posta'ya bırakmıştır. günümüzde mesajlaşmanın hızlanması ve insanların hıza olan tutkusu ile yavaş iletimi ile daha bir geri plana düşmüştür.

dikkat çekmek istediğim nokta mektupların insanları yansıttığı. bir düşünün mektupları, kimisi allı pullu kimisi sade. tıpkı insanın dış görünüşü gibi. aldığınız allı pullu bir mektup size üzücü bir haber verebilir ya da aldığınız sade bir mektup size ulaştırdığı haberden yüzünüzde gülücükler oluşturabilir. tıpkı insan gibi işte gördüğümüz sade giyimli bir insan içsel olarak güzellikler barındırıyorken
şık, allı pullu giyimli bir insan içsel olarak kötü şeyler barındırıyor olabilir.

bir mektup gibidir insan aldanmamalı alına puluna yahut sadeliğine açıp okumak gerekir.
dış görünüşten bir anlam çıkmaz ki insanın içini görmek gerekir.

konudan alakasız ama ismi dolayısıyla ilişkili aynı zaman da çok güzel bir
apolas lermi şarkısı - mektup
devamını gör...

bir zamanlar neredeyse her haftasonu yarım saatimi geçirdiğim anketördü.

efenim hayatımın en tatlış zamanları, beşiktaş'ta çok güzel bir konumda tek başıma yaşıyorum, haftasonları ya çarşı ya vapurla deniz havası alıp bi kadıköy falan derken sürekli ıhlamurdere caddesini kullanıyorum *. bi gün yine böyle hava güzel, ben hoplaya zıplaya çarşıya doğru iniyorum, köşede böyle gencecik bir çocuk dikilmiş, insanlara umutsuz bir şekilde bu soruyu yöneltiyor... insanlar suratına bakmadan geçiyorlar. içim acıdı birden çocuğa; ulan dedim zaten vaktim var iki dakika ne olacak. çocuk dilenmiyor, pleysıteyşın kafelerinde küfür ede ede pes atmıyor ya da anasının babasının binbir zorlukla gönderdiği harçlıkları belki düşer diye kızlara yedirmiyor. kuşların bile fingirdediği bu güzel bahar gününde üç kuruş para kazanacam diye saatlerce dikiliyor orada *. neyse efenim meğersem bu anket orada yapılmıyormuş. hemen dedi şuracıkta. biraz bozuldum ama hadi dedim başladık bir işe gidelim madem. girdik ara sokaklara gidiyoruz gidiyoruz yok, gidiyoruz gidiyoruz yok. ben söylendikçe çocuk geldik hemen şurası diyor. köhne bi apartmana giriyoruz, çıktıkça çıkıyoruz katları. ulan üç kuruş faydamız olsun derken bizim böbrek gitti iyi mi diye yusuflamaya başlarken en son kata ulaşıyoruz. neyse oturtuyorlar beni bir masaya. anket yeni çıkacak bir dondurulmuş pizza ile ilgiliymiş. önüme taze pişirilmiş iki farklı pizza ve sular koyuluyor. ikisini de tatmam isteniyor ve tatları, malzeme bolluğu, vırtı zırtı ile ilgili bir sürü detaylı soru tarafıma yöneltiliyor, bu açısından hangisini tercih edeceğim, şu açıdan diğerine on üzerinden kaç puan vereceğim irdeleniyor. kararsız kaldığım durumlarda tekrar tadına bakmam için teşvik ediliyorum, ikisi arada geçiş yaparken mutlaka su içmem hatırlatılıyor falan.
öyle bir ortam oluşuyor ki markanın geleceği bana bağlı, yanlış bir puan verirsem ürünü alan tüm tüketicilerin de ahları üzerimde gibi hissediyorum. neyse efendim bu büyük sorumluluk omuzlarımda görevimi tamamlıyorum. çıktığımda üzerimde öyle bir his var ki sanki bana vedat milor. neyse ertesi hafta aynı şeyler sakız için gerçekleşiyor falan derken ben bu anketlerin bağımlısı oluyorum afsha. her hafta düzenli olarak katılmaya başlıyorum.

neyse en son ürünü hatırlamadığım bir ankete katılıyorum yine, tam çıkarken elime bir poşet tutuşturuyorlar. bu ne? diyorum. diyorlar ki ankete katılanlara teşekkür için hediye veriyoruz. tabii insanlar katılmak istemediği için teşvik etme amaçlı böyle bir yol bulmuşlar. 12'li cam su bardağı seti veriyorlar. hani şu tipleri çirkin olup misafire falan çıkarmaya utandığınız, sonuçta sapasağlam diye atmaya da kıyamadığınız, bütün rafı kaplayıp boşa yer kaplayan bardaklar var ya hah işte onlardan. ben diyorum, çok teşekkür ederim diyorum, benim için bir zevti, hiç gerek yok başkasına verirsiniz diyorum ama yok abla ısrarcı. zorla alırsın almazdım derken zorla o bardaklar bana kakalanıyor. hayır o gün de aksi gibi zilyon tane işim var. istanbul'un yarısını ben ve 12 adet anket bardağı beraber turluyoruz.

neyse o noktada anketlere katılmayı bıraktım bir gecede gurmesiz kaldı bu anketörler. hiç bir karşılığı olmadan yapılınca tamamdı ama yani markanızı geliştirmeniz için o kadar yardımcı olmuşum, muhteşem damak tadım ve öngörülerimle size katkı sağlamışım bardak vermek nedir ya?! tat zerreciklerime bir hakaret kabul ederim bunu!
ayrıca pizzanın da hamuru kalındı tamam mı!
devamını gör...

biri bunu meb'e de söylese.
okul gruplarını bipe geçmek zorunda bıraktılar. ben, meb tırsıyor diye bipe geçmek zorunda mıyım? gizli neleri varmış çok merak ediyorum. ödevler mi gizli müfredat mı gizli? ülkede ne çok sırrı olan varmış. vay arkadaş, tek şeffaf olan benim sanırsam. *
devamını gör...

ısırmak, bu şekilde sevgisini gösterenler de var:)
devamını gör...

kendilerini üstün zannettiklerini düşünmüyorum. daha çok görünür olmakla alakalı bir durum. direkt göze çarpıyorlar. karmam olsa benim de alacağım özellik. ama ne yazık ki yeterli karmam yoktur.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim