sözlüğü evi gibi görmek
samimiyetinden kaynaklanır.
devamını gör...
pazar günü erken uyanıp pazartesi yastıktan ayrılamamak
tipik pazartesi sendromudur.
devamını gör...
üniversitelerdeki yabancı kontenjanı
bu kontenjanlara ait rakam artışı her yıl rektörlükler tarafından gururla açıklansa da işin özü pek de öyle değildir.kendisi ve ailesi halis muhlis türk olup sırf bir ebeveyni farklı bir ülke vatandaşı olduğu için formaliteden ibaret bir sınav olan* yabancı uyruklu öğrenci sınavı'na girip çok yüksek puanlı fakültelere yerleşmiş insanlar bile var bu kişiler arasında. keza suriyeliler'e uygulanan sistem de tam olarak bu. türk öğrenciler olarak uzun yıllar boyunca verdiğimiz emeklerden,hayat boyu girdiğimiz yüzlerce sınavdan, kurslara ve dershanelere ödediğimiz ücretlerden hiç bahsetmeyeceğim,bunları bilmeyen yok zira.ama bu insanları her gün amfilerde görmek, başları dik şekilde sanki haklarıymışçasına derslere girip çıkmasını izlemek gerçekten ağır geliyor;geriye dönüyorum da verdiğim onca emeğe acıyarak bakıyorum.
devamını gör...
bir sözlük yazarına aşık olmak
sanmıyorum. beni bu saatten sonra artık moderatör bile kesmez.
devamını gör...
kadınların kadınlarda kıskandığı şeyler
kişi, kendinde neyin eksikliğini hissediyor ve karşısındaki kişide bunun var olduğunu görüyor ise o zaman kıskançlık devreye giriyor.
bu:
zenginlik, başarı, güzellik/yakışıklılık olabilir.
bu duygunun kadını, erkeği de yoktur.
her ne kadar kıskançlık daha çok kadınlara özgü bir duyguymuş gibi görünse de aslında bu çok insanî bir duygudur.
kadınlar için düşünecek olursak:
kadınlar güzel olmaya, estetik görünmeye daha çok önem verdikleri için genel olarak güzellik denilebilir.
şöyle ki kendi saçını beğenmeyen, kıvırcık saçlı olmaktan hoşnut olmayan bir kadın, düz saçlı bir kadını kıskanabiliyor.
bunun da nedeninin özgüven eksikliği olduğu düşünüyorum.
ne demiş victor hugo:
"kendi ışığına güvenen, başkasının parlamasından rahatsızlık duymaz."
ikincisi ise: başarılı veya yakışıklı sevgili/eş diyebiliriz.
he bir de bunun ikisi bir arada olanı var, hem yakışıklı hem de başarılı olanı.(şanslı kadınlarımızdan)
"adama bak, bir de yanındaki kadına bak" derler hasetlikten gözleri kör olmuştur.
bu:
zenginlik, başarı, güzellik/yakışıklılık olabilir.
bu duygunun kadını, erkeği de yoktur.
her ne kadar kıskançlık daha çok kadınlara özgü bir duyguymuş gibi görünse de aslında bu çok insanî bir duygudur.
kadınlar için düşünecek olursak:
kadınlar güzel olmaya, estetik görünmeye daha çok önem verdikleri için genel olarak güzellik denilebilir.
şöyle ki kendi saçını beğenmeyen, kıvırcık saçlı olmaktan hoşnut olmayan bir kadın, düz saçlı bir kadını kıskanabiliyor.
bunun da nedeninin özgüven eksikliği olduğu düşünüyorum.
ne demiş victor hugo:
"kendi ışığına güvenen, başkasının parlamasından rahatsızlık duymaz."
ikincisi ise: başarılı veya yakışıklı sevgili/eş diyebiliriz.
he bir de bunun ikisi bir arada olanı var, hem yakışıklı hem de başarılı olanı.(şanslı kadınlarımızdan)
"adama bak, bir de yanındaki kadına bak" derler hasetlikten gözleri kör olmuştur.
devamını gör...
şu hayatta neyi seviyorsam
"şu hayatta neyi seviyorsam ya ahlak dışı ya yasadışıdır ya da şişmanlatır"
-woody allen-
-woody allen-
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
düşündüklerimi açık açık belirtemiyorum, istediğim gibi yaşayamıyorum, giyinemiyorum. yaşım gereği zaten tamamen özgür olamayacağımın bilincindeyim ancak ben yaşadıklarımı yaşıma bağlayamıyorum maalesef. bir t-shirt giymesine bile izin verilmeyen birine kısmen dahi olsa özgür denilebilir mi? hiç sanmıyorum. hayatım yasaklarla dolu, o yasak, bu yasak. artık bu yasakları koruma içgüdüsüne de bağlayamıyorum, sadece kontrolcü bir aileye sahibim.
zaten 2 x kromozomun olunca hayata 1-0 geride başlıyorsun, bunu hepimiz biliyoruz, olaya bir de aile dahil olunca daha da geriye düşüyorum. ben de yaşıtlarım gibi deneyimlemek istiyorum bazı şeyleri, ne bileyim onlarla buluşmak istiyorum, bu bile olmuyor. aileme kızmamam gerektiğinin de farkındayım, onlar akıllarınca beni koruyorlar ama ben bu kadar da korunmak istemiyorum. rüzgarı saçlarımda hissetmek istiyorum, arkadaşlarımı toplayıp oturup onlarla beraber sohbet edebilmek istiyorum, yüz yüze.
ben dışarı çıkacağımı duyduğum zaman titremek istemiyorum mesela, bir şey giyerken 10 defa düşünmek istemiyorum. ailem bunu giyersem bana kızar mı stresini çekmek istemiyorum. çok mu şey istiyorum? balkonuma çıkmak istiyorum, onu dahi yapamıyorum. bu kadarı da abartı değil mi? akıl karı mı? bunu sorguluyorum işte, bu durum bana anormal geliyor.
vaatler havada uçuşuyor, istediğimizi yaparsan sana onu alacağım, en lüks markalardan kıyafet alacağım sana deniliyor. istemiyorum. sanki hayat lüks eşyalardan ibaret, huzurlu olmak istiyorum, isterseniz beni dünyanın en zengin insanı yapın, umurumda değil, stressiz bir hayat istiyorum ben. sadece sorguluyorum. insan evladıyla böyle bir pazarlığa girer mi, girmesi doğru mu? evladını olduğu gibi kabul etmeye çabalamak yerine onu niye manipüle etmeye çalışır insan? hiç mi düşünmez bu yaptıklarım bu çocuğu nasıl etkiliyor diye?
hep aynı şeyleri duyuyorum, ben seni yetiştirememişim, ben bunu hak edecek ne yaptım, sanki dünyanın sonu. bir örtü parçasının bu kadar umursanması beni deli ediyor. her konusu açıldığında daha az ağlamaya başladım. içime öküz oturmuş gibi hissediyorum ama artık ağlamaya bile mecalim kalmadı. hüngür hüngür ağlamak istiyorum ben oysaki, yarınlar yokmuşcasına. ama olmuyor, onu bile beceremiyorum.
özgüvenim kırılıyor, durmadan kendimi sorguluyorum. neden ben bunları yaşıyorum? hak edecek bir haltlar mı yedim? muhtemelen yemişimdir. üzgün değilim, şu an kendimi yorgun da hissetmiyorum, sadece anlam veremiyorum. ben hiçbir zaman açık giyinmedim, yaşıma uygun olmayacak davranışlarda bulunmadım, o zaman sorun ne? olduğum gibi kabul edilemeyecek miyim ben hiç?
eğer bana baş örtmek farz olduysa ne yapmak istediğime karar verebilecek yaştayımdır, değil mi? sorumluysam ne yapabileceğimi tercih edebilecek olgunluktayımdır da. ama onlar işlerine geldiklerinde 10 yaşındaymışım gibi davranıyorlar, işlerine gelmediğinde kocaman genç kız oluyorum, zannedersin 20lerimdeyim. daha reşit bile değilim neyim kocaman kız anlamıyorum. ne çocukluğumu yaşayabiliyorum, ne lise yıllarımın tadını çıkartabiliyorum, e ben ne anladım bu işten?
zaten 2 x kromozomun olunca hayata 1-0 geride başlıyorsun, bunu hepimiz biliyoruz, olaya bir de aile dahil olunca daha da geriye düşüyorum. ben de yaşıtlarım gibi deneyimlemek istiyorum bazı şeyleri, ne bileyim onlarla buluşmak istiyorum, bu bile olmuyor. aileme kızmamam gerektiğinin de farkındayım, onlar akıllarınca beni koruyorlar ama ben bu kadar da korunmak istemiyorum. rüzgarı saçlarımda hissetmek istiyorum, arkadaşlarımı toplayıp oturup onlarla beraber sohbet edebilmek istiyorum, yüz yüze.
ben dışarı çıkacağımı duyduğum zaman titremek istemiyorum mesela, bir şey giyerken 10 defa düşünmek istemiyorum. ailem bunu giyersem bana kızar mı stresini çekmek istemiyorum. çok mu şey istiyorum? balkonuma çıkmak istiyorum, onu dahi yapamıyorum. bu kadarı da abartı değil mi? akıl karı mı? bunu sorguluyorum işte, bu durum bana anormal geliyor.
vaatler havada uçuşuyor, istediğimizi yaparsan sana onu alacağım, en lüks markalardan kıyafet alacağım sana deniliyor. istemiyorum. sanki hayat lüks eşyalardan ibaret, huzurlu olmak istiyorum, isterseniz beni dünyanın en zengin insanı yapın, umurumda değil, stressiz bir hayat istiyorum ben. sadece sorguluyorum. insan evladıyla böyle bir pazarlığa girer mi, girmesi doğru mu? evladını olduğu gibi kabul etmeye çabalamak yerine onu niye manipüle etmeye çalışır insan? hiç mi düşünmez bu yaptıklarım bu çocuğu nasıl etkiliyor diye?
hep aynı şeyleri duyuyorum, ben seni yetiştirememişim, ben bunu hak edecek ne yaptım, sanki dünyanın sonu. bir örtü parçasının bu kadar umursanması beni deli ediyor. her konusu açıldığında daha az ağlamaya başladım. içime öküz oturmuş gibi hissediyorum ama artık ağlamaya bile mecalim kalmadı. hüngür hüngür ağlamak istiyorum ben oysaki, yarınlar yokmuşcasına. ama olmuyor, onu bile beceremiyorum.
özgüvenim kırılıyor, durmadan kendimi sorguluyorum. neden ben bunları yaşıyorum? hak edecek bir haltlar mı yedim? muhtemelen yemişimdir. üzgün değilim, şu an kendimi yorgun da hissetmiyorum, sadece anlam veremiyorum. ben hiçbir zaman açık giyinmedim, yaşıma uygun olmayacak davranışlarda bulunmadım, o zaman sorun ne? olduğum gibi kabul edilemeyecek miyim ben hiç?
eğer bana baş örtmek farz olduysa ne yapmak istediğime karar verebilecek yaştayımdır, değil mi? sorumluysam ne yapabileceğimi tercih edebilecek olgunluktayımdır da. ama onlar işlerine geldiklerinde 10 yaşındaymışım gibi davranıyorlar, işlerine gelmediğinde kocaman genç kız oluyorum, zannedersin 20lerimdeyim. daha reşit bile değilim neyim kocaman kız anlamıyorum. ne çocukluğumu yaşayabiliyorum, ne lise yıllarımın tadını çıkartabiliyorum, e ben ne anladım bu işten?
devamını gör...
kişinin büyüdüğünü fark ettiği anlar
biber dolmasını biberiyle beraber yemeye başladığım zaman.
devamını gör...
weimar cumhuriyeti
hemen hemen birinci dünya savaşı'nın sonlarına denk gelen bir tarihte, philipp scheidemann tarafından cumhuriyet'in ilan edildiği almanya'nın belirli bir dönemdeki adı.
9 kasım 1918 ile 28 şubat 1933 arasında süren bu dönem, ülkenin hiperenflasyonla mücadele ettiği dönemdir. toplumsal ve ekonomik koşulların aşırı derecede kötü olması, hitler almanya'sına zemin hazırlamıştır.
9 kasım 1918 ile 28 şubat 1933 arasında süren bu dönem, ülkenin hiperenflasyonla mücadele ettiği dönemdir. toplumsal ve ekonomik koşulların aşırı derecede kötü olması, hitler almanya'sına zemin hazırlamıştır.
devamını gör...
insanlara bu diye hitap etmek
kişi zamiri ve işaret zamiri arasındaki farkı bilmemekten de kaynaklanabilecek durumdur. *
devamını gör...
çamlıca camii'nin faturası
ağız dolusu küfürler etmek istiyorum. sonra islamofobi. yok ya.
tanrı inancı olmayan ben, köpek gibi çalışıp vergi ödeyen ben, vergimle yapılan bu: 290 milyon dolarlık camii. neden? reis efendi kendi heykelini bıraksın diye.
her gün binlerce insanın arasına girip korona kapmamak için yalnızca umut edebiliyorum. ama aşı? yok. doğalgaza, elektriğe kol gibi zam. korona döneminde işten çıkarıldım, reva gördükleri 1.000 tl. al bununla yaşa dediler resmen.
umarım o minarelerin her birisi bir tarafınıza girer. mahsulünü döken çiftçi, intihar eden müzisyen, atanamayan öğretmen gündeminiz değil nasılsa.
tanrı inancı olmayan ben, köpek gibi çalışıp vergi ödeyen ben, vergimle yapılan bu: 290 milyon dolarlık camii. neden? reis efendi kendi heykelini bıraksın diye.
her gün binlerce insanın arasına girip korona kapmamak için yalnızca umut edebiliyorum. ama aşı? yok. doğalgaza, elektriğe kol gibi zam. korona döneminde işten çıkarıldım, reva gördükleri 1.000 tl. al bununla yaşa dediler resmen.
umarım o minarelerin her birisi bir tarafınıza girer. mahsulünü döken çiftçi, intihar eden müzisyen, atanamayan öğretmen gündeminiz değil nasılsa.
devamını gör...
yazarların okuduğu bölümler
tıp fakültesi,
henüz stj.dr'um.
tek hayalim doktor olmaktı.
yolun başındayız. umarım sonu güzel olur.
henüz stj.dr'um.
tek hayalim doktor olmaktı.
yolun başındayız. umarım sonu güzel olur.
devamını gör...
ücretsiz kısırlaştırma
kısırlaştırma, belediyelerde sadece sahipsiz hayvanlara yapılır. kısırlaştırmayı belediyeden istemek de etik değildir. ama oradan bir canı sahiplendiğinizde kısırlaştırılmış ve aşıları yapılmış şekilde alıyorsunuz. ücret ödemeden.
devamını gör...
11 eylül 2021 önemli sözlük duyurusu
biz sözlüğün ismine takılmıyoruz. biz yazarları, ortamı, saygıyı ve içinde bulunduğumuz bu platformu seviyoruz.
adı krem peynir sözlük olsa ne olacak. biz buradayız. geçmiş olsun yoldaş.
adı krem peynir sözlük olsa ne olacak. biz buradayız. geçmiş olsun yoldaş.
devamını gör...
vajina
psikologumuzdan ogrendigimiz sudur: erkeklerde penis vardir ve disari dogrudur. kadinlarda vulva vardir ve iceri dogrudur. 7 yasinda surekli soru soran bir cocugunuz varsa bu sekilde ogretmemiz gerekiyormus. bilimsel yaklasmak gerek olaya. cok dogal olan seyler neden bu kadar tabulastiriliyor anlamiyorum gercekten.
devamını gör...
altın elbiseli adam
kazakistan'daki esik kurganından bulunup çıkarılmış ve saka bir soyluya ait olduğu düşünülen zırh. yine altından kın, kılıç, hançer, kamçı, kalkan gibi aksesuarları da vardır.
devamını gör...
sipariş nickaltı
arkadaşlar kederlenmeyin ben yazarım size nickaltı ne yazmamı istiyorsanız mesaj atın(bkz: swh)
argo ve bel altı olmasın lütfen.
argo ve bel altı olmasın lütfen.
devamını gör...
ailenin en büyük çocuğu
deneme tahtasıdır. dikkat ederseniz anne baba ilk çocukta tecrübesiz olduğundan nasıl davranacağını bilemez. bu sebeple ilk çocuk hafiften dengesiz ve terelelli olur. ancak ikinci çocuk hem daha iyi yetiştirilirken hem de daha dengeli olur. sonuç olarak her şey ilk çocuktadır hayatta. bu sebeple her şeyi ona yaptırmaya kalkarlar.
devamını gör...


