ilk mesaj nasıl atılmalı sorunsalı
samimi olun. son derece açık olun. duygularınızdan bahsedin. örneğin;
merhaba,
tam 1 yıldır seni takip ediyorum. her hafta aynı yere gidiyorsun, hep köfte istiyorsun kendine. sonra biraz dinlenip kahve istiyorsun. dikkat ettim, her seferinde çok seviyorsun diye bol bol fıstıklı lokum ikram ediyorlar. diğer müşterilere 2 lokum gelirken sana maşallah 6-8 arası lokum geliyor. orada ben biraz kıllandım. sana mı yürüyor garson diye düşündüm. bıçaklamak ile iple boğmak arasında gidip geldim ama bir gün baktım başka bir garson yine bolca lokum getiriyor, anladım mekan sahibi yürüyor. aynı akşam kaçırdım adamı, biraz dövdüm bıraktım. senin hatrın için fazlasını yapmadım.
bi de her akşam evine kadar takip ediyorum. tabii sen pek etrafına bakmadığın için göremiyorsun, olsun. pencereyi açık bıraktığın günler içeri giriyorum tırmanıp. orada öylece dikilip seni izliyorum. şimdiye kadar belki 70 kadının evine bu şekilde girdim, uyurken izledim hepsini, senin gibi güzel uyuyan kimseyi görmedim. ara ara uzanıp saçlarını okşuyorum. bir gün uyanacak gibi oldun, çekindim korkarsın diye. şimdi bayıltıyorum önce, sonra okşuyorum.
tanışalım artık diyorum. sana karşı boş değilim. senin içinde uygunsa bir şeyler içmek için görüşelim. ben gelemem dersen ben gelirim. bi selam çakman yeterli. hadi eyvallah!
merhaba,
tam 1 yıldır seni takip ediyorum. her hafta aynı yere gidiyorsun, hep köfte istiyorsun kendine. sonra biraz dinlenip kahve istiyorsun. dikkat ettim, her seferinde çok seviyorsun diye bol bol fıstıklı lokum ikram ediyorlar. diğer müşterilere 2 lokum gelirken sana maşallah 6-8 arası lokum geliyor. orada ben biraz kıllandım. sana mı yürüyor garson diye düşündüm. bıçaklamak ile iple boğmak arasında gidip geldim ama bir gün baktım başka bir garson yine bolca lokum getiriyor, anladım mekan sahibi yürüyor. aynı akşam kaçırdım adamı, biraz dövdüm bıraktım. senin hatrın için fazlasını yapmadım.
bi de her akşam evine kadar takip ediyorum. tabii sen pek etrafına bakmadığın için göremiyorsun, olsun. pencereyi açık bıraktığın günler içeri giriyorum tırmanıp. orada öylece dikilip seni izliyorum. şimdiye kadar belki 70 kadının evine bu şekilde girdim, uyurken izledim hepsini, senin gibi güzel uyuyan kimseyi görmedim. ara ara uzanıp saçlarını okşuyorum. bir gün uyanacak gibi oldun, çekindim korkarsın diye. şimdi bayıltıyorum önce, sonra okşuyorum.
tanışalım artık diyorum. sana karşı boş değilim. senin içinde uygunsa bir şeyler içmek için görüşelim. ben gelemem dersen ben gelirim. bi selam çakman yeterli. hadi eyvallah!
devamını gör...
tahammül edilemeyen durumlar
herhangi birinin başka birini aşağılayıp küçük görmesi. bu ortam beni alakadar etmese bile karışırım asla susamam.
devamını gör...
nickaltı kilitleme hakkı
nickaltı nedir , ne işe yarar gençler ?
böyle dilaltı gibibir şey mi ?
böyle dilaltı gibibir şey mi ?
devamını gör...
annelerin garip huyları
devamını gör...
youtube reklamları
android için youtube vanced geri kalan herşey için master card :-)
devamını gör...
biten ilişkinin ardından yapılanlar
“artık” tepkisiz kalmak.
öyle bir bezmişlik var. “hmm, tamam.”
kolay olmadı ama bu, kolay gelinmedi bu noktaya. durduk yere hissizleşmedi bu bünyeler.
neyse konu da bu değildi zaten. ayrıca üşenirim, anlatamam.
öyle bir bezmişlik var. “hmm, tamam.”
kolay olmadı ama bu, kolay gelinmedi bu noktaya. durduk yere hissizleşmedi bu bünyeler.
neyse konu da bu değildi zaten. ayrıca üşenirim, anlatamam.
devamını gör...
sevmeyi ve sevilmeyi özlemek
başlığı açan yazara katılıyorum. kendini seven sevgi saçar. böylece özlem giderilir*.

edit:
sevmekse doğuştan yetimiz. sevmek basit, güzel, bebek gibi... umarım bu konuda kimse zorlanmaz*.

edit:
sevmekse doğuştan yetimiz. sevmek basit, güzel, bebek gibi... umarım bu konuda kimse zorlanmaz*.
devamını gör...
inanmadığı dinin sabah akşam son ses müziğini dinlemek zorunda olmak
beni diyanete ayırılan olağanüstü bütçe kadar rahatsız etmeyen bir durum.
devamını gör...
cem karaca şarkılarındaki ölümcül cümleler
şarkıdaki sözlerin tamamı ölümcül (!) olduğu için, direkt şarkıyı paylaşmak daha mantıklı olacak.
devamını gör...
ziya selçuk
pandemi öncesinde göreve geldiğinden bu yana bazı noktalarda anlamlı çalışmaları oldu. öğretmenlere karşı iadesi itibar çalışması yapmak, bürokratik bir üslup yerine çoğu zaman samimi bir dil kullanmak, basarisizliklardan çok başarıya odaklanmak, mesleki eğitime katkı sağlayacak projelere öncelik vermek ve öğrenci psikolojisine odaklanmak gibi. 90'li ve 2000'li yıllarda "bugün git yarın gel" tarzı çalışan memurlara alışık biz orta yaş bünyesi için ebanin uzaktan eğitime yetiştirilmesi ve milli eğitimde kurum standartları konusunda yaptıkları ve hatta ilkokullarda tatil kitabı hediye etmesi bile yadsınamaz bir başarı.
ancak ne şiş yansın ne kebap yönünde orta karar açıklamaları, her durum için birden fazla öngördüğümüz planımız mevcut açıklamalarına rağmen gece 12.00 den sonra okul açıp kapatması, velilerin ve özel okul temsilcilerinin memnun olacağı kararlara sıcak bakması ile bu eğitim öğretim yılının ikinci döneminde zaten tüm inandırıcılığını yitirmişti.
kendisi göreve başladığında babası bakan olmuş gibi sevinen bazı öğretmen arkadaşlarıma hayretle baktığımı hatırlıyorum. yok efendim kendisi de egitimciymis de,bizi en iyi o anlarmis da... yıllarca müfettişlerin öğretmenleri neden hiç anlamadiklarını dusunup sonunda pek çok müfettişin sınıfta başarılı ve mutlu olmadığı için müfettiş olduğuna kanaat getirmiştim. ziya selcuk da ne kadar başarılı bir akademisyen olursa olsun bakanlık gibi siyasetin odağında olan bir konumda başarılı olamayacagi gün gibi asikardi. şimdi aynı ogretmen arkadaşlarımın kimisi okullari açtığı kimisi de okulları açmadığı için adama pandemi sürecinde ana avrat küfür ettiğini görünce siyasetin bulasilmamasi gereken bir yer olduğunu tekrar anlamış oldum.
ancak ne şiş yansın ne kebap yönünde orta karar açıklamaları, her durum için birden fazla öngördüğümüz planımız mevcut açıklamalarına rağmen gece 12.00 den sonra okul açıp kapatması, velilerin ve özel okul temsilcilerinin memnun olacağı kararlara sıcak bakması ile bu eğitim öğretim yılının ikinci döneminde zaten tüm inandırıcılığını yitirmişti.
kendisi göreve başladığında babası bakan olmuş gibi sevinen bazı öğretmen arkadaşlarıma hayretle baktığımı hatırlıyorum. yok efendim kendisi de egitimciymis de,bizi en iyi o anlarmis da... yıllarca müfettişlerin öğretmenleri neden hiç anlamadiklarını dusunup sonunda pek çok müfettişin sınıfta başarılı ve mutlu olmadığı için müfettiş olduğuna kanaat getirmiştim. ziya selcuk da ne kadar başarılı bir akademisyen olursa olsun bakanlık gibi siyasetin odağında olan bir konumda başarılı olamayacagi gün gibi asikardi. şimdi aynı ogretmen arkadaşlarımın kimisi okullari açtığı kimisi de okulları açmadığı için adama pandemi sürecinde ana avrat küfür ettiğini görünce siyasetin bulasilmamasi gereken bir yer olduğunu tekrar anlamış oldum.
devamını gör...
türkiye uzay ajansı
22 kasım 2019 tarihinde, resmî gazete'de yayımlanan cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile faaliyetlerine başlayan uzay ajansı.
devamını gör...
evli çiftlerin itici davranışları
ortak bir kararla düğünsüz derneksiz yaptık nikâhımızı. bir kaç yıl sonra da boncuk gözlü bir yavrumuz oldu. fotoğrafını hiç bir yerde paylaşmadık ki ikimiz de sosyal medya kullanmayı sevmiyoruz. kendimize de birbirimize de zaman ayırmayı biliriz. ne ev için ne eşya için ne de maddi manevi her hangi bir konu için üzmedik birbirimizi. sevgiyi paylaştığımız gibi yaşamın tüm yükünü de paylaşarak yaşlanmak bizim tercihimizdi. öyle de yapıyoruz. biz diyen çiftleri itici bulanlar olmuş. bunca bütünleşmişken biz değil de ne denir ki. yapmacık gösteriş budalası tipler evli bekar farketmeksizin zaten itici, yani evlenince katmerleniyorlar sadece.
devamını gör...
sürekli kaybedilen şeyler
bir flash belleğim var. uzun zamandır kaybedip kaybedip buluyorum. ama bu sefer bulamayacak gibiyim.
devamını gör...
brothers düğüm salonu radyo yayını
benim barbie bebeğim yoktu. bunun için ağlamaya gidiyorum şimdi.
devamını gör...
bir delinin hatıra defteri
(bkz: nikolay vasilyeviç gogol)'un kitabıdır. başlığa konu olan hikayeden hariç, merkezine makam konumlanmış 2 hikaye daha barındırır.
(bkz: burun)
(bkz: palto)
19. yy'da gogol'un yaşadığı dönemi bize memuriyet üzerinden anlatan bir eleştiridir aslında.
gerçeküstü bir anlatımla kaleme alınmıştır bu eser, fakat bu bir tercih değil, gogol için bir mecburiyettir. zira dönemin çarlık rusya'sı sansür ve denetim bakımından bir yazar için cehennem olduğundan, basılacak bir kitap yazmak düşündüğümüzde hiç de kolay değildir...
(bkz: bir delinin hatıra defteri)’nde sınıf ayrılığı, işlemiyor diyecek kadar ağır bir bürokrasi ve toplumsal eşitsizlik işlenmektedir.hikayede geçen kahramanımız ivanov ise hikayede eleştirilen bir çok sebebin üst üste gelmesi ile birlikte sonradan delirmiş bir memurdur.
19. yüzyılda anlatılmış bunlar ve tuhaftır ki 21.yy’dayız ve neredeyse değişen hiçbir şey yok yeryüzünde…
(bkz: palto) ‘’hepimiz gogol’un paltosundan çıktık’’ diyen dostoyevski sağ olsun, zamanının instagram fenomeni gibi bu sözü ile bugün bile bir çok okuru gogol’la buluşturmuştur. şunu da belirtmeliyim ki ayrıntı yayınları bu sözün (bkz: gorki) ye ait olabileceğini iddia ediyor. ben ikisini de şüpheli buluyorum. ayrıca gogol, hikayeyi yazdığı yıl en yakın arkadaşı puşkin’i kaybediyor. rusya’da ki popülerliği ise bu kayıptan sonra artıyor.
magazinel bilgileri bir kenara bırakıp, hikayemize gelecek olursak; kahramanımız akakiy akakiyeviç, özetle çok para vererek aldığı paltosunun çalınması üzerine bakandan yardım ister ve kalayı yer. yediği bu kalay onda çok derin izler bırakır ve hastalanıp ölene kadar da devam eder. kısa bir hikaye olduğundan daha da yazıp tat kaçırmak istemem… zira ağır eleştiriler bu hikayede de kendilerine çok güzel bir biçimde yer bulmuştur.
(bkz: burun) hikayemizde ise kahramanımız 8. dereceden bir memur olan kovalev’in bir sabah burnunu yerinde bulamaması, burnun berber ivan yakovleviç’in kahvaltıda kestiği ekmeğin içinden çıkması ve bir polis memurunun burnu bulup getirmesi üzerine kurulu bir hikayedir. bence bu üçleme arasında psikolojik tahlil ve sistem eleştirisi bakımından en dolu hikayesidir diyebilirim. hemen hemen kitapta yazılı olan her şey bir metafordur. bu hikaye özetle; ruh sıkıntılarının, toplumdaki özlem duyulan şeylerin, yanlışların, kimlik bunalımlarını, gelecek endişesini, çarpık düşünceleri ve daha bir sürü şeyi anlatan kıymetli bir hazinedir.
hala okumamış olanlarınız var ise, derhal dönsün bu ayıptan ve bu kitabı edinip muhakkak okusunlar…
dipnot: ayrıca bir delinin hatıra defteri tiyatro olarak da sahnelenen bir oyundur.
(bkz: genco erkal)’ın oyununu 2 yıl arayla iki kere, (bkz: erdal beşikçioğlu)’nun oyunu 1 kere izlemiş biriyim. genco erkal’ın izlediğim ikinci oyununda içim çok burulmuştu çünkü sahne geçişleri ilk oyuna göre daha ağır işliyordu. bu durumun, genco erkal’ın ilerleyen yaşından yahut o gün ki bir rahatsızlığından olduğunu düşünmüş, bu yüzden içim burulmuştu.
iki insan da aynı teksti oynuyorlar fakat çok acayip derecede farklı yorumlamışlar. ben erdal beşikçioğlu’nun performansını daha çok beğendim. yani adam vincin tepesinde oynuyor. her şeyi ile yeni bir anlayış seyirci oturma düzenine kadar yenilik getirilmiş bir durumdu, takdir edilesidir. ayrıca mimikleri gerçekten etkileyiciydi. yani erdal beşikçioğlu diye bir adam var, ivanov’u oynuyor demedim, erdal beşikçioğlu’nu unuttum yahu oynarken…
(bkz: burun)
(bkz: palto)
19. yy'da gogol'un yaşadığı dönemi bize memuriyet üzerinden anlatan bir eleştiridir aslında.
gerçeküstü bir anlatımla kaleme alınmıştır bu eser, fakat bu bir tercih değil, gogol için bir mecburiyettir. zira dönemin çarlık rusya'sı sansür ve denetim bakımından bir yazar için cehennem olduğundan, basılacak bir kitap yazmak düşündüğümüzde hiç de kolay değildir...
(bkz: bir delinin hatıra defteri)’nde sınıf ayrılığı, işlemiyor diyecek kadar ağır bir bürokrasi ve toplumsal eşitsizlik işlenmektedir.hikayede geçen kahramanımız ivanov ise hikayede eleştirilen bir çok sebebin üst üste gelmesi ile birlikte sonradan delirmiş bir memurdur.
19. yüzyılda anlatılmış bunlar ve tuhaftır ki 21.yy’dayız ve neredeyse değişen hiçbir şey yok yeryüzünde…
(bkz: palto) ‘’hepimiz gogol’un paltosundan çıktık’’ diyen dostoyevski sağ olsun, zamanının instagram fenomeni gibi bu sözü ile bugün bile bir çok okuru gogol’la buluşturmuştur. şunu da belirtmeliyim ki ayrıntı yayınları bu sözün (bkz: gorki) ye ait olabileceğini iddia ediyor. ben ikisini de şüpheli buluyorum. ayrıca gogol, hikayeyi yazdığı yıl en yakın arkadaşı puşkin’i kaybediyor. rusya’da ki popülerliği ise bu kayıptan sonra artıyor.
magazinel bilgileri bir kenara bırakıp, hikayemize gelecek olursak; kahramanımız akakiy akakiyeviç, özetle çok para vererek aldığı paltosunun çalınması üzerine bakandan yardım ister ve kalayı yer. yediği bu kalay onda çok derin izler bırakır ve hastalanıp ölene kadar da devam eder. kısa bir hikaye olduğundan daha da yazıp tat kaçırmak istemem… zira ağır eleştiriler bu hikayede de kendilerine çok güzel bir biçimde yer bulmuştur.
(bkz: burun) hikayemizde ise kahramanımız 8. dereceden bir memur olan kovalev’in bir sabah burnunu yerinde bulamaması, burnun berber ivan yakovleviç’in kahvaltıda kestiği ekmeğin içinden çıkması ve bir polis memurunun burnu bulup getirmesi üzerine kurulu bir hikayedir. bence bu üçleme arasında psikolojik tahlil ve sistem eleştirisi bakımından en dolu hikayesidir diyebilirim. hemen hemen kitapta yazılı olan her şey bir metafordur. bu hikaye özetle; ruh sıkıntılarının, toplumdaki özlem duyulan şeylerin, yanlışların, kimlik bunalımlarını, gelecek endişesini, çarpık düşünceleri ve daha bir sürü şeyi anlatan kıymetli bir hazinedir.
hala okumamış olanlarınız var ise, derhal dönsün bu ayıptan ve bu kitabı edinip muhakkak okusunlar…
dipnot: ayrıca bir delinin hatıra defteri tiyatro olarak da sahnelenen bir oyundur.
(bkz: genco erkal)’ın oyununu 2 yıl arayla iki kere, (bkz: erdal beşikçioğlu)’nun oyunu 1 kere izlemiş biriyim. genco erkal’ın izlediğim ikinci oyununda içim çok burulmuştu çünkü sahne geçişleri ilk oyuna göre daha ağır işliyordu. bu durumun, genco erkal’ın ilerleyen yaşından yahut o gün ki bir rahatsızlığından olduğunu düşünmüş, bu yüzden içim burulmuştu.
iki insan da aynı teksti oynuyorlar fakat çok acayip derecede farklı yorumlamışlar. ben erdal beşikçioğlu’nun performansını daha çok beğendim. yani adam vincin tepesinde oynuyor. her şeyi ile yeni bir anlayış seyirci oturma düzenine kadar yenilik getirilmiş bir durumdu, takdir edilesidir. ayrıca mimikleri gerçekten etkileyiciydi. yani erdal beşikçioğlu diye bir adam var, ivanov’u oynuyor demedim, erdal beşikçioğlu’nu unuttum yahu oynarken…
devamını gör...
balkonda çamaşır asarken hayatı sorgulamak
salata yaparken ağlama krizine girmekle ölümüne kapışan eylemdir *
devamını gör...
yağmurda gözlük takmak
korunaklı alana girdiğinizde muhtemelen erişebileceğiniz ceplerde cam bezi olmadığı için parmağınızla şöyle bir silmenizle sonuçlanan durum. bu sefer de baktığınız her yerde parmak izinizi görmeye başlarsınız.
devamını gör...
(tematik)
varlıksal niceleyiciler
''bazı'' niceleyicisine varlıksal niceleyici denir.
''en az bir'' anlamına gelir.
''en az bir'' anlamına gelir.
devamını gör...
