enerjiyi düşüren şeyler
akp'li biri ile gündemi konuşmak. aman böyle bir hataya düşmeyin canım yazar kardeşlerim.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
gölgemle bedenim arasındaki bağ benim.
her gün aynı neredeyse. günden geriye ne kalıyor? o harika sesiyle kahkahalar atan bir çocuğun neşesi, ona sarıldığım an’lar.
sabah uyandığımda yüzümü gördüğüm ilk an. her sabah yeniden tanışıyorum kendimle… kendine nasıl bu kadar yabancı kalabiliyor insan?
herkesi kendi rengine boyayan, aklı ve ruhu ışıklı bir büyüyle yok eden kemirgen gölgeler… her şeyi denetleyen o boğucu, yapış yapış gölgeler emiyor can’ımı sekiz yerinden. çakallar dans ediyor göğüslerim üzerinde.
yapay göklerden besleniyor ciğerleri insanın. ay ışığına öykünen yıldızların resimleriyle süslü duvarlar, renkleri çiğ… aynı düşlerde yorulan, yoğrulan bir hamur gibi… “boşuna yaşamadık biz, kemiklerimizden kuleler inşa ediliyor.” yıkılsın her biri. elleri de inşa edenlerin!
taşın içinde titriyorum, ağacın dalında... gökten kayan yıldız kalbime düşmüş. kalbim titriyor.
zaman kalbime yazmış bir sonsuz şiiri, kaybolmuşum o kaosta, yok gidecek bir yön. yaşamayı bekliyorum, ölmeyi de.
dünya elime ayağıma dolaşıp duruyor...
adı yok günün. benim de olmasın.
her gün aynı neredeyse. günden geriye ne kalıyor? o harika sesiyle kahkahalar atan bir çocuğun neşesi, ona sarıldığım an’lar.
sabah uyandığımda yüzümü gördüğüm ilk an. her sabah yeniden tanışıyorum kendimle… kendine nasıl bu kadar yabancı kalabiliyor insan?
herkesi kendi rengine boyayan, aklı ve ruhu ışıklı bir büyüyle yok eden kemirgen gölgeler… her şeyi denetleyen o boğucu, yapış yapış gölgeler emiyor can’ımı sekiz yerinden. çakallar dans ediyor göğüslerim üzerinde.
yapay göklerden besleniyor ciğerleri insanın. ay ışığına öykünen yıldızların resimleriyle süslü duvarlar, renkleri çiğ… aynı düşlerde yorulan, yoğrulan bir hamur gibi… “boşuna yaşamadık biz, kemiklerimizden kuleler inşa ediliyor.” yıkılsın her biri. elleri de inşa edenlerin!
taşın içinde titriyorum, ağacın dalında... gökten kayan yıldız kalbime düşmüş. kalbim titriyor.
zaman kalbime yazmış bir sonsuz şiiri, kaybolmuşum o kaosta, yok gidecek bir yön. yaşamayı bekliyorum, ölmeyi de.
dünya elime ayağıma dolaşıp duruyor...
adı yok günün. benim de olmasın.
devamını gör...
normal sözlük aşık atışması
halk ozanı fular takarmış
ince ince tanım yazarmış
entel demeye ne hacet
alnımızı karışlarmış
ince ince tanım yazarmış
entel demeye ne hacet
alnımızı karışlarmış
devamını gör...
konyaaltı
şu an da tam da orda denize karşı kahvemi yudumladığım ...hihihihi şaka şaka. çalışan bir bireyim, keşke orda olsam ama şimdi. *
devamını gör...
böyle giderse bu toplum islam'ı terk eder
yeni şafak yazarı yusuf kaplan,
z kuşağı gençlerinin çoğunun islam’a bağlılığı olmadığı görüşünü dile getirirken,
“böyle giderse, bu toplum islâm’ı terk eder ve yok olma sürecine sürüklenir allah muhafaza” dedi.
ben de kendisine
' siz çok dindardınız da ne oldu ? ' diyorum .
buradan
z kuşağı gençlerinin çoğunun islam’a bağlılığı olmadığı görüşünü dile getirirken,
“böyle giderse, bu toplum islâm’ı terk eder ve yok olma sürecine sürüklenir allah muhafaza” dedi.
ben de kendisine
' siz çok dindardınız da ne oldu ? ' diyorum .
buradan
devamını gör...
cinci hoca (yazar)
artı oylarını gördüğümde heyecanlanmama sebep olan yazardır. kendilerini "kafa iznine" çıktıkları ilk gün takibe almıştım ki ondan birkaç gün sonra da geri döndüler*.
aynı zamanda, konuşmamış olmamıza rağmen yazılarını ilk okuduğum andan itibaren kendimi yakın hissettiğim yazar. merhabalar!
aynı zamanda, konuşmamış olmamıza rağmen yazılarını ilk okuduğum andan itibaren kendimi yakın hissettiğim yazar. merhabalar!
devamını gör...
fazla zekadan bıkıp geri zekalı imajı yaratmak
zeka çok yüksek olmasa bile ortamdaki diğer insanlardan daha iyi durumda olduğunu anlayınca ve kendini ifade edemeyince doğal olarak zekasızlığa indiğimiz durum.
devamını gör...
çaresizliği anlatan en iyi cümle
"sonra çıkıyorsun dışarı, bakıyorsun güneş hala tepede. bir cigara yakıyorsun ve yıllardır kurduğun cümleyi bilmem kaçıncı kez kuruyorsun: napalım kısmet değilmiş..."
devamını gör...
ben hame sorularınızı yanıtlıyorum
ünlü bir yazar olduğunda buraya gelip ye kürküm ye diyecek misin merak ediyorum
not: izdihamdan kapıda kaldık..
not: izdihamdan kapıda kaldık..
devamını gör...
kafa sözlük
bir iki günlük ufak tefek aksaklık yaşadıktan sonra, an itibari ile kalıcı olarak yayın hayatına başlamış olan sözlük.
putin’in avrasyacı gençler yetiştirmek amacı ile hibe ettiği 28.928.252 kadar rubleyi ankara pavyonlarında yediği için kgb tarafından aranan vizyonsuz bir kurucuya da sahiptir ayrıca.
putin’in avrasyacı gençler yetiştirmek amacı ile hibe ettiği 28.928.252 kadar rubleyi ankara pavyonlarında yediği için kgb tarafından aranan vizyonsuz bir kurucuya da sahiptir ayrıca.
devamını gör...
hayatınızın mottosu olan sözler
hızlı giden atın boku seyrek düşer.
devamını gör...
47 milyon covid aşısı paketleme ihalesinin apartman dairesi şirketine verilmesi
taşıma ve paketleme işi için bu meblağ vay anam vay! devamke yemeye, afiyet olsun gardaşlar. bozuk aşı ölümleri is coming... sloganımız covid öldürmezse biz öldürürüz!
devamını gör...
ebu cendel
bir sahâbî. hudeybiye barış antlaşması, medineli müslümanlar ile mekkeli putperestler arasında yapıldı. antlaşma hz. muhammed'in onayıyla yapılmasına rağmen, şartlar görünüşte müslümanların aleyhineydi. hz. ömer gibileri buna tepki gösterdi, müslümanlar hayal kırıklığına uğrayıp küçük düşürülmüş hissettiler. işte bu antlaşmanın maddelerinden biri de şuydu:
mekkeli biri hz. muhammed'in yanına kaçarsa, velisinin isteği üzerine geri verilecek. ama bir müslüman kaçarak mekke'ye sığınırsa, iade edilmeyecek.
işte bu madde, antlaşmadaki müslümanları en üzen maddelerden birisiydi. maddeler yazılmış fakat henüz imzalanmamıştı. tam bu sırada beklenmedik bir anda, ayakları zincire vurulmuş bir genç, zinciri sürükleye sürükleye hz. peygamber'in yanına geldi. bu, daha müslüman olmamış olan(henüz müşrik olan) süheyl bin amr'ın oğlu hz. ebu cendel'di. hz. ebu cendel, sırf müslüman olduğu için müşrikler tarafından zincire vurulmuştu. süheyl, oğlu hz. ebu cendel'e işkence etmişti.
süheyl, hz. ebu cendel'i görünce çok sinirlenip üzerine yürüdü. elindeki dikenli budaklı ağaç dalıyla yüzüne vurmaya başladı. sonra şöyle dedi:
ey muhammed, anlaşmamız gereceğince bana geri vereceğin ilk kişi budur.
hz. muhammed, henüz anlaşmanın imzalanmadığını söyledi ve onu anlaşma hükmünün dışında tutması ricasında bulundu. ama süheyl bunu kabul etmedi. eğer oğlunu geri vermezse anlaşmayı imzalamayacağını söyledi. bunun üzerine hz. muhammed onu iade etti ve anlaşma imzalandı.
süheyl oğlunu tutup çeke çeke götürmeye başladı. hz. ebu cendel müslümanlara hitaben şöyle feryat ediyordu:
ey müslümanlar! müslüman olarak yanınıza gelmiş olduğum hâlde, siz beni müşriklere geri iade mi ediyorsunuz?! işkenceye uğratıldığımı bilmiyor musunuz?! ey müslümanlar! siz bana işkence yapsınlar, beni dinimden döndürsünler diye mi müşriklere geri veriyorsunuz?!
müslümanlar onun bu feryadına dayanamayıp gözyaşlarını tutamadılar. hz. muhammed, hz. ebu cendel'in yanına yaklaştı ve onu şöyle teselli etti:
ebû cendel! bunlarla aramızda yazılan barış yazısı tamamlanmıştır. az daha sabret, allah'tan bunun sevabını bekle. şüphesiz ki, yüce allah senin için de, senin yanında bulunan zayıf ve kimsesiz müslümanlar için de bir çıkış yolu ve bir genişlik yaratacaktır. biz şu kavimle bir barış anlaşması yapmış, kendilerine allah adına söz vermiş bulunmaktayız. onlara verdiğimiz söze vefasızlık edemeyiz.
bundan sonra hz. muhammed, süheyl'den, ebu cendel'i bırakmasını tekrar rica etti. süheyl bunu kabul etmeyince, "öyleyse onu himayene al." buyurdu. süheyl, hz. muhammed'in bu isteğini de reddetti.
fakat süheyl ile birlikte gelen mikraz bin hafz ile huvaytıp bin abduluzza şöyle dediler:
ya muhammed, senin hatırın için onu biz himayemize almaktayız. ona işkence yaptırmayacağız.
fakat daha sonra birçok sahabilerle birlikte hz. ebu cendel de kaçtı. ve kureyşlilerin ticaret yollarını kesip müşrikleri perişan bir hale soktular. en sonunda müşrikler, hz. muhammed'e şöyle haber gönderdiler:
allah aşkına, akrabalık aşkına sen onlara haber sal da bundan böyle her kim senin yanına gelirse, o emniyet ve selamettedir, o geri çevrilmeyecektir.
hz. muhammed bunu mektupla bildirdi. ve hz. ebu cendel ve diğerleri de bunun üzerine medine'ye döndüler.
süheyl bin amr da müslüman, sahâbî olmuştur. geç müslüman olmanın üzüntüsünü hisseder ve kur'an dinlerken ağlardı.
mekkeli biri hz. muhammed'in yanına kaçarsa, velisinin isteği üzerine geri verilecek. ama bir müslüman kaçarak mekke'ye sığınırsa, iade edilmeyecek.
işte bu madde, antlaşmadaki müslümanları en üzen maddelerden birisiydi. maddeler yazılmış fakat henüz imzalanmamıştı. tam bu sırada beklenmedik bir anda, ayakları zincire vurulmuş bir genç, zinciri sürükleye sürükleye hz. peygamber'in yanına geldi. bu, daha müslüman olmamış olan(henüz müşrik olan) süheyl bin amr'ın oğlu hz. ebu cendel'di. hz. ebu cendel, sırf müslüman olduğu için müşrikler tarafından zincire vurulmuştu. süheyl, oğlu hz. ebu cendel'e işkence etmişti.
süheyl, hz. ebu cendel'i görünce çok sinirlenip üzerine yürüdü. elindeki dikenli budaklı ağaç dalıyla yüzüne vurmaya başladı. sonra şöyle dedi:
ey muhammed, anlaşmamız gereceğince bana geri vereceğin ilk kişi budur.
hz. muhammed, henüz anlaşmanın imzalanmadığını söyledi ve onu anlaşma hükmünün dışında tutması ricasında bulundu. ama süheyl bunu kabul etmedi. eğer oğlunu geri vermezse anlaşmayı imzalamayacağını söyledi. bunun üzerine hz. muhammed onu iade etti ve anlaşma imzalandı.
süheyl oğlunu tutup çeke çeke götürmeye başladı. hz. ebu cendel müslümanlara hitaben şöyle feryat ediyordu:
ey müslümanlar! müslüman olarak yanınıza gelmiş olduğum hâlde, siz beni müşriklere geri iade mi ediyorsunuz?! işkenceye uğratıldığımı bilmiyor musunuz?! ey müslümanlar! siz bana işkence yapsınlar, beni dinimden döndürsünler diye mi müşriklere geri veriyorsunuz?!
müslümanlar onun bu feryadına dayanamayıp gözyaşlarını tutamadılar. hz. muhammed, hz. ebu cendel'in yanına yaklaştı ve onu şöyle teselli etti:
ebû cendel! bunlarla aramızda yazılan barış yazısı tamamlanmıştır. az daha sabret, allah'tan bunun sevabını bekle. şüphesiz ki, yüce allah senin için de, senin yanında bulunan zayıf ve kimsesiz müslümanlar için de bir çıkış yolu ve bir genişlik yaratacaktır. biz şu kavimle bir barış anlaşması yapmış, kendilerine allah adına söz vermiş bulunmaktayız. onlara verdiğimiz söze vefasızlık edemeyiz.
bundan sonra hz. muhammed, süheyl'den, ebu cendel'i bırakmasını tekrar rica etti. süheyl bunu kabul etmeyince, "öyleyse onu himayene al." buyurdu. süheyl, hz. muhammed'in bu isteğini de reddetti.
fakat süheyl ile birlikte gelen mikraz bin hafz ile huvaytıp bin abduluzza şöyle dediler:
ya muhammed, senin hatırın için onu biz himayemize almaktayız. ona işkence yaptırmayacağız.
fakat daha sonra birçok sahabilerle birlikte hz. ebu cendel de kaçtı. ve kureyşlilerin ticaret yollarını kesip müşrikleri perişan bir hale soktular. en sonunda müşrikler, hz. muhammed'e şöyle haber gönderdiler:
allah aşkına, akrabalık aşkına sen onlara haber sal da bundan böyle her kim senin yanına gelirse, o emniyet ve selamettedir, o geri çevrilmeyecektir.
hz. muhammed bunu mektupla bildirdi. ve hz. ebu cendel ve diğerleri de bunun üzerine medine'ye döndüler.
süheyl bin amr da müslüman, sahâbî olmuştur. geç müslüman olmanın üzüntüsünü hisseder ve kur'an dinlerken ağlardı.
devamını gör...
etats generaux
fransız ihtilali'nden önce hizmet vermiş olan fransız meclisi.
başlarda fransız kralı, yasama yetkisini curia regis adı verilen, rahipler ve senyörlerden oluşan bir kurulla paylaşıyordu. fransa kralı iv. philippe (yakışıklı philippe) 1302 tarihinde bu meclise bazı kent temsilcilerini de davet ederek toplumun üç kesiminin de temsil edildiği bir parlamento geleneğini başlatmış oldu. "états généraux (genel meclis)" olarak adlandırılmasının sebebi budur.
bu meclis kralın isteğiyle zaman zaman toplanan, özellikle ekonomik kararların alındığı bir meclis niteliğindedir. ihtilalden önce son kez 1614 yılında toplanır.

bir états généraux tasviri.
ve işte o meşhur zaman yaklaştığında, ihtilale beş kala, fransız hazinesi suyunu çekmişti. bunda amerikan bağımsızlık savaşı'na verilen desteğin katkısı büyüktür. nitekim 1783'te savaş sonlandığında hazinede beş kuruş para kalmamış, üzerine, iç borçlanma almış başını gitmişti. bu ekonomik çalkantıyı dizginleyebilmek birbiri ardına değişen adına maliye bakanları, asillerin de vergi vermesini istiyordu. zira asiller o zamana kadar vergilerden muaf tutulmuştu.
beklenen oldu ve asillerin çok büyük tepkileriyle karşılaştılar. konu parlement adı verilen eyalet meclislerine kadar gitti. özellikle paris parlementi'nde hararetli tartışmalar yaşandı. bu tartışmalar sırasında bir üye, bütün dünyanın kaderini değiştireceğinden habersiz, "bize états généraux lazım!" diye bağıracaktı. diğer üyeler tarafından da beklenmedik bir destek gördü. ve kral, nihayetinde bir états généraux toplamak zorunda kaldı.
175 yıldan beri toplanmayan états généraux'nun nasıl toplanacağını ne kral ne de devlet adamları biliyordu. bu sebepten tarihçiler görevlendirildi. arşivler tarandı ve yol yordam bulunmaya çalışıldı. nihayetinde 300 asil, 300 ruhban ve 600 tiers état olmak üzere 1200 üyeyle toplanacak olan états généraux seçimleri 1789'un şubat'ında yapıldı. ve meclis de kralın gözetiminde 5 mayıs 1789'da versailles sarayı'nda toplandı.
esasen bütçe açığını çözüme ulaştırmak için toplanan mecliste karar almak hiç de kolay değildi. zira her grup kendi menfaatini düşünüyordu. daha ilk toplantıda üç sınıfın nasıl toplanacağı ve oyların nasıl verileceği tartışması çıktı. soylular ve ruhbanlar ayrı ayrı salonlarda toplanılmasını ve sınıf esasına göre oy kullanılmasını istiyor, tiers état grubu ise herkesin tek bir salonda olmasını ve herkesin oyunun eşit sayılmasını istiyordu. bu oy tartışması tam altı hafta sürdü. ama sonuç alınamadı.
sonunda tiers état üyeleri haksızlığa uğrayacaklarını anlayınca, tarihte görülmemiş bir kıvılcımla; önce başkanlarını seçtiler, sonrasında ise kendilerini assemblée nationale (milli meclis) olarak ilan ettiler.
ve böylece 5 mayıs 1789'da tarihte son kez toplanmış olan états généraux, 17 haziran 1789'da yerini assemblée nationale'e bırakıyor ve dünyanın göreceği en büyük devrimin patlak verdiği yer oluyordu.
başlarda fransız kralı, yasama yetkisini curia regis adı verilen, rahipler ve senyörlerden oluşan bir kurulla paylaşıyordu. fransa kralı iv. philippe (yakışıklı philippe) 1302 tarihinde bu meclise bazı kent temsilcilerini de davet ederek toplumun üç kesiminin de temsil edildiği bir parlamento geleneğini başlatmış oldu. "états généraux (genel meclis)" olarak adlandırılmasının sebebi budur.
bu meclis kralın isteğiyle zaman zaman toplanan, özellikle ekonomik kararların alındığı bir meclis niteliğindedir. ihtilalden önce son kez 1614 yılında toplanır.

bir états généraux tasviri.
ve işte o meşhur zaman yaklaştığında, ihtilale beş kala, fransız hazinesi suyunu çekmişti. bunda amerikan bağımsızlık savaşı'na verilen desteğin katkısı büyüktür. nitekim 1783'te savaş sonlandığında hazinede beş kuruş para kalmamış, üzerine, iç borçlanma almış başını gitmişti. bu ekonomik çalkantıyı dizginleyebilmek birbiri ardına değişen adına maliye bakanları, asillerin de vergi vermesini istiyordu. zira asiller o zamana kadar vergilerden muaf tutulmuştu.
beklenen oldu ve asillerin çok büyük tepkileriyle karşılaştılar. konu parlement adı verilen eyalet meclislerine kadar gitti. özellikle paris parlementi'nde hararetli tartışmalar yaşandı. bu tartışmalar sırasında bir üye, bütün dünyanın kaderini değiştireceğinden habersiz, "bize états généraux lazım!" diye bağıracaktı. diğer üyeler tarafından da beklenmedik bir destek gördü. ve kral, nihayetinde bir états généraux toplamak zorunda kaldı.
175 yıldan beri toplanmayan états généraux'nun nasıl toplanacağını ne kral ne de devlet adamları biliyordu. bu sebepten tarihçiler görevlendirildi. arşivler tarandı ve yol yordam bulunmaya çalışıldı. nihayetinde 300 asil, 300 ruhban ve 600 tiers état olmak üzere 1200 üyeyle toplanacak olan états généraux seçimleri 1789'un şubat'ında yapıldı. ve meclis de kralın gözetiminde 5 mayıs 1789'da versailles sarayı'nda toplandı.
esasen bütçe açığını çözüme ulaştırmak için toplanan mecliste karar almak hiç de kolay değildi. zira her grup kendi menfaatini düşünüyordu. daha ilk toplantıda üç sınıfın nasıl toplanacağı ve oyların nasıl verileceği tartışması çıktı. soylular ve ruhbanlar ayrı ayrı salonlarda toplanılmasını ve sınıf esasına göre oy kullanılmasını istiyor, tiers état grubu ise herkesin tek bir salonda olmasını ve herkesin oyunun eşit sayılmasını istiyordu. bu oy tartışması tam altı hafta sürdü. ama sonuç alınamadı.
sonunda tiers état üyeleri haksızlığa uğrayacaklarını anlayınca, tarihte görülmemiş bir kıvılcımla; önce başkanlarını seçtiler, sonrasında ise kendilerini assemblée nationale (milli meclis) olarak ilan ettiler.
ve böylece 5 mayıs 1789'da tarihte son kez toplanmış olan états généraux, 17 haziran 1789'da yerini assemblée nationale'e bırakıyor ve dünyanın göreceği en büyük devrimin patlak verdiği yer oluyordu.
devamını gör...
kokulu mum
güzel bir mum çeşididir. bazıları öyle güzel kokuyor ki mumu ısırıp yiyesi geliyor insanın.
devamını gör...
insana umudunu kaybettiren şeyler
kirli siyaset..
devamını gör...
otomatik vites
ışıktan kalkarken, vitesi bire alıp ağzı yana kıvırmanın havasının olmadığı araba.
belki konforlu ama karizmatik değil.*
belki konforlu ama karizmatik değil.*
devamını gör...


