2021'in ilk entrysi
burada olup bunun için yarışacağım entrydir.
devamını gör...
moderasyonun ansızın sizi taşıması
koltukta uyuyakalmanın sonucudur. moderasyon bir anne şefkati ile sizi kucaklayıp yatağınıza yatırır. üstünüzü örter ve ışığınızı kapatıp son kez dönüp tebessüm ile profilinize bakar.
devamını gör...
song of the red dervish
tanrıyla insanın arasındaki bir konuşmayı anlatır.
sözlerinin büyük bir kısmı pakistanlı şair allame ikbal'ın bir şiirinden olan,ghazel shakeri'nin huzurlu sesiyle söylediği farsça şarkıdır. hem hüzünlü hem sıcacık yapıyor insanın içini.
insana kendini hem evrenin tamamıymış gibi hissettiriyor hem de o'nun yarattığı evreninin küçük bir parçasıymış gibi.
--- alıntı ---
sen geceyi yarattın,
ben mumu yarattım.
sen toprağı yarattın,
ben ise ondan kadehi yarattım.
sen ıssız çöller, kuş uçmaz dağlar, vadiler yarattın,
bense hiyabanlar; gülle süslenmiş bağlar ve bahçeler yarattım.
bendim kumu aynaya dönüştüren,
bendim zehri bala dönüştüren.
--- alıntı ---
dinlemek isteyenler için buradan
sözlerinin büyük bir kısmı pakistanlı şair allame ikbal'ın bir şiirinden olan,ghazel shakeri'nin huzurlu sesiyle söylediği farsça şarkıdır. hem hüzünlü hem sıcacık yapıyor insanın içini.
insana kendini hem evrenin tamamıymış gibi hissettiriyor hem de o'nun yarattığı evreninin küçük bir parçasıymış gibi.
--- alıntı ---
sen geceyi yarattın,
ben mumu yarattım.
sen toprağı yarattın,
ben ise ondan kadehi yarattım.
sen ıssız çöller, kuş uçmaz dağlar, vadiler yarattın,
bense hiyabanlar; gülle süslenmiş bağlar ve bahçeler yarattım.
bendim kumu aynaya dönüştüren,
bendim zehri bala dönüştüren.
--- alıntı ---
dinlemek isteyenler için buradan
devamını gör...
homofobik
başka insanların hayatları hakkında yorum yapabileceklerini düşünen, tedavi edilmesi gereken insanlardır. kimse sana eşcinsel ol, trans ol demiyor. sen neden bu kadar sorun ediyorsun bunu?
yoksa...
yoksa...
devamını gör...
enpara.com
çok fazla havale-eft işlemi yapıyorsanız mantıklı bir seçim. avantajları çok fazla.
devamını gör...
i'm thinking of ending things
mükemmel bir film, bir o kadar mükemmel bir kitap. ıain reid'in her şeyi bitirmeyi düşünüyorum kitından uyarlama bir netflix filmi olarak karşıma çıktı. film bir kadının erkek arkadaşıyla çıktığı yolculukla başlıyor. kar fırtınası olan bir günde, uzunca süren bu yolculuğun sonunda erkek arkadaşının (jack) ailesi ile tanışacak, yemek yiyecekler ve yaşadıkları çiftlik evini görecekler. ilk sahneden itibaren bizi bambaşka bir yolculuğa çıkarıyor ve o kasvetin içine adete bizi sokuyor. kadın kahramanımız bir şeyleri bitirmek istiyor ve biz onun ilişkiyi bitirmek istediğini düşünüyoruz. ancak bu yolculuk ve misafirlik sürecinde inanılmaz olaylar, gerilim dolu sahneler bizi bekliyor. muhteşem bir psikolojik gerilim filmi olmuş. hemen filmi izler izlemez kitabını aldım ve kitap gerçekten tek oturuşta bitti. filmde oytunculuyklar gerçekten harika. jack, kız arkadaşı lucy, annesi ve babası gerçekten i-na-nıl-maz bir oyun sahneliyorlar. son zamanlarda izlediğim en iyi film.
bundan sonra yazacaklarım spoiler içerir.
film tam bir 'doğduğun ev kaderindir' konusu içeriyor. jack doğup büyüdüğü kasabadan hiç çıkamamış, aslında büyük hayalleri olan ancak anne babası ve kasabadan çıkamayışı sebebiyle bu hayallerine erişememiş, kendisinin de okuduğu lisede hademelik yapan ve hayatına son vermeyi düşünen kahramanımız. tabi biz bunu filmin ve kitabın son bölümünde anlıyoruz. gerçi film içinde verilen sahnelerle bu biraz gözümüze de sokuluyor aslında. anne ve babasının ruhsal ve fiziksel sorunlar yaşadığı ve jack'in onlara bakmak zorunda olduğunu görüyoruz. filmde öyle geçişler var ki, jack'in çocukluğunu, anne babasının bir çok yaş kesitinden yaşantılarını, çektiği zorlukları hepsini mükemmel bir şekilde hissettiriyor bize. jack gerçek hayatında yapamadıklarını öleceği (yaşamına son vereceği, daha doğrusu her şeyi bitireceği) gün hayalinde yaşıyor. barda tanıştığı bir kız, onunla güzel bir ilişki, sanat, fizik, resim, edebiyat gibi ilgi alanlarında ilerlediği, kız arkadaşını ailesi ile tanıştırması. ama bütün bunlar birer hayalden ibaret.
gerçekten aşırı depresif bir film. eğer jack ile özdeşlik kurarsanız yandınız. hemen bir psikoloğa başvurun.
şimdi bir de filmde geçen bir şiiri alıntılayarak bitirmek istiyorum entryimi.
“eve dönmek korkunç,
köpekler yüzü yalasa da yalamasa da .
seni bekleyen eşin de olsa,
eşini andıran yalnızlığın da olsa.
eve dönmek feci bir yalnızlık.
geldiğin yerin ezici basıncını
tebessümle anımsarsın
çünkü eve gittiğinde her şey kötüleşir.
çimenlere tutunan böcekleri düşünürsün.
yolda geçen uzun saatler,
yol yardım ve dondurma,
bazı bulutların tarifi güç şekilleri
ve geri dönmek istememenin gönüllü sessizlikleri
eve dönmek…
berbat bir şey…
eve has sessizlikler
ve genel tükenmişlikten başka hiçbir şeye katkısı olmayan bulutlar
gerçek şüpheliler bu bulutlardır.
bunların dokusu geride kalanlarınkinden farklıdır.
senin bulutumsu kumaşın da farklıdır.
istenmeyen,
artakalan,
ay ışığının azizliğine uğramış,
geri döndüğü için mutsuz,
yanlış yerlerde noksan.
yıpranmış kıyafetler,
eski püskü bir mutfak bezi.
eve dönüyorsun,
başka bir gezegendesiz,
bir yabancısın.
dünya’nın çekim gücü
tesirini iki katına çıkarmış,
ayakkabı bağcıklarını çözüyor.
omuzların…
endişeden oluşan alın kırışıklıklarına karışıyor.
içindeki boşlukla eve dönersin,
yarına tutunmuş kuru bir kuyu misali.
sizi bir arada tutan silik bağ ise…
önemini yitirir.
birbirinin aynı günlerin geçişini iç çekerek izlersin.
varsın, hepsi bir gelsin.
neyse,
mühim değil.
evine döndün.
güneş, yorgun bir fahişe gibi düşüp kalkar.
hava, kırık bir uzuv kadar durgunken yaşlanıp durursun.
hareket eden tek şey bedenindeki tuz dalgalarıdır.
yorgun gözlerle bakarsın,
havanı da yanında taşırsın.
o büyük, mavi balinayı, içine işleyen karanlığı.
geri dönersin,
kızılötesi görüşünle,
doyumsuz gözlerinde.
doğaya kafa tutan güçlerinle…
kemikten evine dönersin.
şuanda gördüklerin,
gördüğün her şey…
kemikten ibarettir.”
bundan sonra yazacaklarım spoiler içerir.
film tam bir 'doğduğun ev kaderindir' konusu içeriyor. jack doğup büyüdüğü kasabadan hiç çıkamamış, aslında büyük hayalleri olan ancak anne babası ve kasabadan çıkamayışı sebebiyle bu hayallerine erişememiş, kendisinin de okuduğu lisede hademelik yapan ve hayatına son vermeyi düşünen kahramanımız. tabi biz bunu filmin ve kitabın son bölümünde anlıyoruz. gerçi film içinde verilen sahnelerle bu biraz gözümüze de sokuluyor aslında. anne ve babasının ruhsal ve fiziksel sorunlar yaşadığı ve jack'in onlara bakmak zorunda olduğunu görüyoruz. filmde öyle geçişler var ki, jack'in çocukluğunu, anne babasının bir çok yaş kesitinden yaşantılarını, çektiği zorlukları hepsini mükemmel bir şekilde hissettiriyor bize. jack gerçek hayatında yapamadıklarını öleceği (yaşamına son vereceği, daha doğrusu her şeyi bitireceği) gün hayalinde yaşıyor. barda tanıştığı bir kız, onunla güzel bir ilişki, sanat, fizik, resim, edebiyat gibi ilgi alanlarında ilerlediği, kız arkadaşını ailesi ile tanıştırması. ama bütün bunlar birer hayalden ibaret.
gerçekten aşırı depresif bir film. eğer jack ile özdeşlik kurarsanız yandınız. hemen bir psikoloğa başvurun.
şimdi bir de filmde geçen bir şiiri alıntılayarak bitirmek istiyorum entryimi.
“eve dönmek korkunç,
köpekler yüzü yalasa da yalamasa da .
seni bekleyen eşin de olsa,
eşini andıran yalnızlığın da olsa.
eve dönmek feci bir yalnızlık.
geldiğin yerin ezici basıncını
tebessümle anımsarsın
çünkü eve gittiğinde her şey kötüleşir.
çimenlere tutunan böcekleri düşünürsün.
yolda geçen uzun saatler,
yol yardım ve dondurma,
bazı bulutların tarifi güç şekilleri
ve geri dönmek istememenin gönüllü sessizlikleri
eve dönmek…
berbat bir şey…
eve has sessizlikler
ve genel tükenmişlikten başka hiçbir şeye katkısı olmayan bulutlar
gerçek şüpheliler bu bulutlardır.
bunların dokusu geride kalanlarınkinden farklıdır.
senin bulutumsu kumaşın da farklıdır.
istenmeyen,
artakalan,
ay ışığının azizliğine uğramış,
geri döndüğü için mutsuz,
yanlış yerlerde noksan.
yıpranmış kıyafetler,
eski püskü bir mutfak bezi.
eve dönüyorsun,
başka bir gezegendesiz,
bir yabancısın.
dünya’nın çekim gücü
tesirini iki katına çıkarmış,
ayakkabı bağcıklarını çözüyor.
omuzların…
endişeden oluşan alın kırışıklıklarına karışıyor.
içindeki boşlukla eve dönersin,
yarına tutunmuş kuru bir kuyu misali.
sizi bir arada tutan silik bağ ise…
önemini yitirir.
birbirinin aynı günlerin geçişini iç çekerek izlersin.
varsın, hepsi bir gelsin.
neyse,
mühim değil.
evine döndün.
güneş, yorgun bir fahişe gibi düşüp kalkar.
hava, kırık bir uzuv kadar durgunken yaşlanıp durursun.
hareket eden tek şey bedenindeki tuz dalgalarıdır.
yorgun gözlerle bakarsın,
havanı da yanında taşırsın.
o büyük, mavi balinayı, içine işleyen karanlığı.
geri dönersin,
kızılötesi görüşünle,
doyumsuz gözlerinde.
doğaya kafa tutan güçlerinle…
kemikten evine dönersin.
şuanda gördüklerin,
gördüğün her şey…
kemikten ibarettir.”
devamını gör...
komplo teorisi
yönetmenliğini richard donner'in yaptığı aksiyon, gizem filmidir.
senaryosunu brian helgeland'ın yazdığı film, mel gibson'ın oynadığı ve dünyada yaşanan birçok olayın bir hükûmet komplosundan ibaret olduğuna inanan jerry fletcher ismindeki bir taksi şoförünü merkeze almaktadır. olayların akışı içinde yolu adalet bakanlığı'na bağlı bir avukat olan julia roberts ile kesişir.
sonra olaylar olaylar..
devamını gör...
bıktıran beyaz yakalı tripleri
merhaba poğaça hamurlarım. nasılsınız?
yazayım madde madde hep birlikte tiksinelim.
1. kendilerine ait bir dil kullanıyorlar. tam türkçe değil. araya ingilizce kelimeler katıyorlar. bazıları başka bir dil biliyorsa oradan yine kelime falan kullanıyor. birbirlerini anlıyor gibi yapıyorlar ama bence tam olarak anlamıyorlar. ne zaman bunların arasında kalsam ne diyor bu mallar diye sessizce izliyorum. soru sordukları zaman cevap vermiyorum. çünkü sorunun başını ve sonunu anlamıyorum. eskiden cevap veriyordum baktım onlar beni hiç anlamıyor, öylece sustum.
bu konularda en çok patronu seviyorum. kendimi övmeye bayıldığım için ara ara zekam konusunda çok kesin yorumlar yapıyorum, bana aykü ne diye soruyor. iş yaşamında böyle net adamlar istiyorum.
2. en çok onlar çalışır ve yorulur.
adam tek başına 4 saat mal taşıyor araçtan bahçeye, selam veriyorsun nefessiz kalmış selam alamıyor. bir tane şikayeti yok. ofise bir giriyorsun herkes panik halinde, herkes yine mümkün değil olamayacak işleri olur hale getirmek için uğraşıyor. olamayacağını iddia ettiği iş telefon aracılığı ile birine ulaşmak bile olabilir ama yok böyle bir panik. 3 saat mola yapıyor, sadece 2 saat iş pesinde koşuyor, geri kalanı sosyal medya üzerinden bir şeyler paylaşma ama en cok onlar yoruluyor arkadaş. gram utanmaları yok.
3. hiçbirinin zamanı yok. aşk, çocuk, evlilik için falan. cumartesi pazar izin kullanıyoruz. levent ya da leventsi biri odaya girdiği zaman hepimizin üzerinde gelinlik beliriyor ama hiç aska zamanımız yok. yersen.
4. kodaman erkekler asla kendilerine uygun bir hanım bulamıyorlar. onların o kültürel seviyelerine uygun hanım nerede? konuşabilecek hiç konu bulamıyorlar. ama fidoş hanım saçlarını sağa sola sallandıra sallandıra minik elbisesi ile gezerken hepsi vahşi hayvan gibi birbirleriyle yarışıyorlar ayıklayabilmek için.
5. hepsi dost görünür ama hepsi birbirlerinin arkasından konuşur, üstüne basmaya çalışır, iftira atar. hele patronun en tuttuğu kişiyi isten attırana kadar uğraşırlar.
6. bazı yaşlı çalışanlar genç personel kovdurma merakı içindedir. 3 sene sonra emekli olacak tipler geleceginle oynar. henüz nedeni ne anlamış değilim.
ve en önemlisi. buraya gelene kadar sakince takıldım ama şu an çok sinirlendim! bunları dışar pilavcısına götüremiyorsun. arka tarafta sanayi var oraya asla girmiyorlar. bir köftesi var diyorsun üfff diyor. pistir. sensin pis! bokluya bak. hazer'in mekana gidelim diyor. 4 kez gitsen maaşın bitecek neyin havası bu sidikli beyaz yakalı.
en fazla 4 bin maaş alan tipler bizi işten eve götüren şoförü beğenmiyor. araç adamın, oradaki 3 kişinin toplamı kadar kazanıyor ama şoför diyip küçümsüyorlar. hele servis geç kalırsa ve beyaz yakalı otobüse binmek zorunda kalırsa aşırı sinirlenir, hemen dilekçesini yazar, başka şoför talep eder. maaşı 6 kez taksiye binse biter ama attığı hava 7 taksi plakası varcasınadır.
varcasına. ne acayip bir kelime ya. varcasına.
oq. bb.
yazayım madde madde hep birlikte tiksinelim.
1. kendilerine ait bir dil kullanıyorlar. tam türkçe değil. araya ingilizce kelimeler katıyorlar. bazıları başka bir dil biliyorsa oradan yine kelime falan kullanıyor. birbirlerini anlıyor gibi yapıyorlar ama bence tam olarak anlamıyorlar. ne zaman bunların arasında kalsam ne diyor bu mallar diye sessizce izliyorum. soru sordukları zaman cevap vermiyorum. çünkü sorunun başını ve sonunu anlamıyorum. eskiden cevap veriyordum baktım onlar beni hiç anlamıyor, öylece sustum.
bu konularda en çok patronu seviyorum. kendimi övmeye bayıldığım için ara ara zekam konusunda çok kesin yorumlar yapıyorum, bana aykü ne diye soruyor. iş yaşamında böyle net adamlar istiyorum.
2. en çok onlar çalışır ve yorulur.
adam tek başına 4 saat mal taşıyor araçtan bahçeye, selam veriyorsun nefessiz kalmış selam alamıyor. bir tane şikayeti yok. ofise bir giriyorsun herkes panik halinde, herkes yine mümkün değil olamayacak işleri olur hale getirmek için uğraşıyor. olamayacağını iddia ettiği iş telefon aracılığı ile birine ulaşmak bile olabilir ama yok böyle bir panik. 3 saat mola yapıyor, sadece 2 saat iş pesinde koşuyor, geri kalanı sosyal medya üzerinden bir şeyler paylaşma ama en cok onlar yoruluyor arkadaş. gram utanmaları yok.
3. hiçbirinin zamanı yok. aşk, çocuk, evlilik için falan. cumartesi pazar izin kullanıyoruz. levent ya da leventsi biri odaya girdiği zaman hepimizin üzerinde gelinlik beliriyor ama hiç aska zamanımız yok. yersen.
4. kodaman erkekler asla kendilerine uygun bir hanım bulamıyorlar. onların o kültürel seviyelerine uygun hanım nerede? konuşabilecek hiç konu bulamıyorlar. ama fidoş hanım saçlarını sağa sola sallandıra sallandıra minik elbisesi ile gezerken hepsi vahşi hayvan gibi birbirleriyle yarışıyorlar ayıklayabilmek için.
5. hepsi dost görünür ama hepsi birbirlerinin arkasından konuşur, üstüne basmaya çalışır, iftira atar. hele patronun en tuttuğu kişiyi isten attırana kadar uğraşırlar.
6. bazı yaşlı çalışanlar genç personel kovdurma merakı içindedir. 3 sene sonra emekli olacak tipler geleceginle oynar. henüz nedeni ne anlamış değilim.
ve en önemlisi. buraya gelene kadar sakince takıldım ama şu an çok sinirlendim! bunları dışar pilavcısına götüremiyorsun. arka tarafta sanayi var oraya asla girmiyorlar. bir köftesi var diyorsun üfff diyor. pistir. sensin pis! bokluya bak. hazer'in mekana gidelim diyor. 4 kez gitsen maaşın bitecek neyin havası bu sidikli beyaz yakalı.
en fazla 4 bin maaş alan tipler bizi işten eve götüren şoförü beğenmiyor. araç adamın, oradaki 3 kişinin toplamı kadar kazanıyor ama şoför diyip küçümsüyorlar. hele servis geç kalırsa ve beyaz yakalı otobüse binmek zorunda kalırsa aşırı sinirlenir, hemen dilekçesini yazar, başka şoför talep eder. maaşı 6 kez taksiye binse biter ama attığı hava 7 taksi plakası varcasınadır.
varcasına. ne acayip bir kelime ya. varcasına.
oq. bb.
devamını gör...
geceye bir meriç sözü bırak
ya o yunus'u benim gözüm hiç tutmamıştı zaten. gel bize geçelim istersen orda devam ederiz
devamını gör...
unutmak
benim açımdan çok mümkün olmayan olay. herşeyi hatırlarım, öyle de yetenekliyimdir yani*
devamını gör...
alttaki yazara seri oy atıyoruz
hadi sevgili yazarlar boş geçmeyelim.*
devamını gör...
merve
arapça kökenli bir isimdir. çakıl taşı anlamı taşır ve isim islam dünyası için cennette yükseklik manasına gelmekte.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
itiraf değil arkadaşlar, yazmak istiyorum ondan yazıyorum. (bunu tutuyorum çünkü elimde, dermiş gibi oldu.!)
uzun zamandır yoktum, değişmiş buralar. açılan başlıkları çok beğenmedim, eskiden daha güzeldi buralar. sahi eskiden daha mı güzeldi hayat, ya da biz bu hayatı sevmediğimiz için mi geçmişi özlemle anıyoruz bilemedim. kişisel okuyorum yazar arkadaşları, öyle çok daha güzel yazılar var.
ne yazmışım diye şöyle baktım, güzeldi. silmek istedim bazılarını, silmeyeceğim. onlar o an yaşadığım duygularım, düşüncelerim. onlar da benden.
şimdi farklı her şey.
güzellikler sizinle olsun.
uzun zamandır yoktum, değişmiş buralar. açılan başlıkları çok beğenmedim, eskiden daha güzeldi buralar. sahi eskiden daha mı güzeldi hayat, ya da biz bu hayatı sevmediğimiz için mi geçmişi özlemle anıyoruz bilemedim. kişisel okuyorum yazar arkadaşları, öyle çok daha güzel yazılar var.
ne yazmışım diye şöyle baktım, güzeldi. silmek istedim bazılarını, silmeyeceğim. onlar o an yaşadığım duygularım, düşüncelerim. onlar da benden.
şimdi farklı her şey.
güzellikler sizinle olsun.
devamını gör...
trt dinle
trt'nin müzik anlamındaki en iyi girişimi. üstelik tamamen ücretsiz bir uygulama. lisanslı ve reklamsız müzik dinleyelim diye youtube'a spotify'a deezer'a döktüğümüz paralar sonlanacak mı acaba?
edit: daha şimdi indirip birkaç dakikadır dinleyen biri olarak söyleyebilirim ki ses kalitesi youtube music'ten daha iyi. ara yüzde belli sıkıntıları var, eminim ki bunu da belli zaman sonra halledeceklerdir. helal olsun be! ücretsiz böyle bir uygulama yapmak, herkesin yapacağı iş değil.
edit 2: halk müziği ve sanat müziği listeleri efsanenin ötesinde bir şey. trt'nin 50 yıllık tecrübesi olunca türkü ve fasıl dinlemek bambaşka bir şey oluyormuş. ulan cyberpunk, dark electro vs. dinleyen adamdım ben. şimdi orhan hakalmaz'dan gönlüm ataşlara yandı gidiyor dinleyip olmayan sevdiğime ağıtlar yakıyorum.
edit: daha şimdi indirip birkaç dakikadır dinleyen biri olarak söyleyebilirim ki ses kalitesi youtube music'ten daha iyi. ara yüzde belli sıkıntıları var, eminim ki bunu da belli zaman sonra halledeceklerdir. helal olsun be! ücretsiz böyle bir uygulama yapmak, herkesin yapacağı iş değil.
edit 2: halk müziği ve sanat müziği listeleri efsanenin ötesinde bir şey. trt'nin 50 yıllık tecrübesi olunca türkü ve fasıl dinlemek bambaşka bir şey oluyormuş. ulan cyberpunk, dark electro vs. dinleyen adamdım ben. şimdi orhan hakalmaz'dan gönlüm ataşlara yandı gidiyor dinleyip olmayan sevdiğime ağıtlar yakıyorum.
devamını gör...
hani benim nickaltım
benim nickaltıma yazan arkadaşlar arasında da böyle düşünerek yazan kişiler varsa kusura bakmasınlar, illa yazdı diye gidip, samimi olamayacağım bir şey yazamam nickaltlarına. aynısı beğeni için de geçerli. bunu coolluk olsun diye yapmıyorum. zaten benden ne kadar cool olur yahu?
sadece ve sadece yapmak istediğimi yapar, yazmak istediğimi yazarım.
ayrıca bu şekilde nezaketsiz birisi olduğumu da düşünmüyorum. iyi kötü kim yazarsa yazsın beğenirim ki bu benim için seni önemsiyorum, teşekkür ederim demektir.
bunları da başlık sahibi yazar arkadaşa, yapmayanları nezaketsiz buluyorsun demek için yazmadım. sadece bir iki defa buna benzer bir şeyler yazmaya niyet edip vaz geçmişken, bu nokta atışı konu olduğu için yazmak istedim.
sadece ve sadece yapmak istediğimi yapar, yazmak istediğimi yazarım.
ayrıca bu şekilde nezaketsiz birisi olduğumu da düşünmüyorum. iyi kötü kim yazarsa yazsın beğenirim ki bu benim için seni önemsiyorum, teşekkür ederim demektir.
bunları da başlık sahibi yazar arkadaşa, yapmayanları nezaketsiz buluyorsun demek için yazmadım. sadece bir iki defa buna benzer bir şeyler yazmaya niyet edip vaz geçmişken, bu nokta atışı konu olduğu için yazmak istedim.
devamını gör...
10 ocak 2021 normal sözlük tanım rekoru
nereye gittiğini diğer sözlüklerin kafa sözlük başlıklarında az çok görüyoruz demek istediğim başlıktır.
korkanlar hakaret edenler kıskananlar haklı bulanlar başarısını takdir edenler bir sürü yorum var.
insanlar aç aç kendilerini satmayan bir sözlükte hareket etmeye açlar.
sözlüklerde olan iğrençliklerden uzak yaşamaya hasret kalmışlar.
her türlü rezaletin olduğu tanımlardan değerleri hiçe sayan hareketlerden bıkmışlar.
bu şüphesiz onların göstergesi.
buradaki ortam yardımlaşma ciddiyet eğlence hiç bir yerde yok şimdilik.
korkanlar hakaret edenler kıskananlar haklı bulanlar başarısını takdir edenler bir sürü yorum var.
insanlar aç aç kendilerini satmayan bir sözlükte hareket etmeye açlar.
sözlüklerde olan iğrençliklerden uzak yaşamaya hasret kalmışlar.
her türlü rezaletin olduğu tanımlardan değerleri hiçe sayan hareketlerden bıkmışlar.
bu şüphesiz onların göstergesi.
buradaki ortam yardımlaşma ciddiyet eğlence hiç bir yerde yok şimdilik.
devamını gör...



