olay tv'nin iktidar baskısı yüzünden alkışlı protesto ile kapatılması
ülke gitgide bataklığa dönüşüyor, batmamak için nerdeyse kenarlarda sıkı tutunmak zorunda olan insanlar gibi hissediyorum kendimi, dün youtube da abd newyork da okuyan öğrenci bir genç kızın videosunu izledim, diyorki "burada bireysel olarak yaşadığını, herkesinde kendi bireyselliğini yaşadığını, gerçekten iliklerine kadar hissediyorsun, tatillerde türkiye ye gittiğimde, insanların ilk gördüğünde konuştukları merak ettikleriyle burası çok farklı, burada kimse senin kişisel alanına girmiyor merakda etmiyor, akılda vermiyor sormadıysan, rahatsızda edilmiyor"
şimdi hep dönen bir geyik var, abd de ölsen hastalansan kimse dönüp bakmaz, bakmasında bence, bakmasında, bu saatte nerden geliyosunda demesin, ben hastalanınca yardım edecek, ölünce kaldıracak diye, beni sürekli rahatsız etmesin kimse ya..
rahat bırakıcaklarsa, göndermesinler bir kap bişey, bu misafirperverlik dedikleride çok kompleksli bişey bana göre, bu kadar ezik, hizmet etmeye meraklı olmakda övünülecek birşeyde değil, zaten psikolojik olarak araştırırsanız normal sağlıklı birşeyde değil, toplum olarak bir sürüye uyma kafası var, bu hepimizin bildiği %50 sürüsünden sebep yaşıyoruz bütün bunları, zannediyorlarki otorite olduysa bizi yönetebilir, karar verme hakkı var.. halbuki orası bir memuriyet, bir prosedür, sen onu gözünde büyütüyorsun, kendini de küçültüyorsun, 50 yaşındaki adam diyorki bunlar başımızda olmasa, kim olacak, başımız boşmu kalsın, başımızda birisi olmasınmı.. hay senin başın yesin başını diyesi geliyor insanın, bunlar zaten güdülmek istiyor, kendisi tek olarak kendine birşey ifade etmiyorki, ne olduğunu bilmiyor adam, bunlara ne anlatabilirsinki, nasıl anlatıcaksında ikna ediceksin...
abd li harriet tubman a 700 köleyi kurtarırken en zoru neydi diye sormuşlar ya,
derin derin içini çekip, "köle olmadıklarına ikna etmek" demiş hani,
bin sene önce ikna oluyormuş insanlar,
türkiye de hala başımız boşmu kalsın diyorlar ya, akıl alır gibi değil..
allah sonumuzu hayır etsin..
şimdi hep dönen bir geyik var, abd de ölsen hastalansan kimse dönüp bakmaz, bakmasında bence, bakmasında, bu saatte nerden geliyosunda demesin, ben hastalanınca yardım edecek, ölünce kaldıracak diye, beni sürekli rahatsız etmesin kimse ya..
rahat bırakıcaklarsa, göndermesinler bir kap bişey, bu misafirperverlik dedikleride çok kompleksli bişey bana göre, bu kadar ezik, hizmet etmeye meraklı olmakda övünülecek birşeyde değil, zaten psikolojik olarak araştırırsanız normal sağlıklı birşeyde değil, toplum olarak bir sürüye uyma kafası var, bu hepimizin bildiği %50 sürüsünden sebep yaşıyoruz bütün bunları, zannediyorlarki otorite olduysa bizi yönetebilir, karar verme hakkı var.. halbuki orası bir memuriyet, bir prosedür, sen onu gözünde büyütüyorsun, kendini de küçültüyorsun, 50 yaşındaki adam diyorki bunlar başımızda olmasa, kim olacak, başımız boşmu kalsın, başımızda birisi olmasınmı.. hay senin başın yesin başını diyesi geliyor insanın, bunlar zaten güdülmek istiyor, kendisi tek olarak kendine birşey ifade etmiyorki, ne olduğunu bilmiyor adam, bunlara ne anlatabilirsinki, nasıl anlatıcaksında ikna ediceksin...
abd li harriet tubman a 700 köleyi kurtarırken en zoru neydi diye sormuşlar ya,
derin derin içini çekip, "köle olmadıklarına ikna etmek" demiş hani,
bin sene önce ikna oluyormuş insanlar,
türkiye de hala başımız boşmu kalsın diyorlar ya, akıl alır gibi değil..
allah sonumuzu hayır etsin..
devamını gör...
sempatik hitap şekilleri
cücük.
ama bana söylenmeyecek, ben birine söyleyince sempatik geliyor.
ama bana söylenmeyecek, ben birine söyleyince sempatik geliyor.
devamını gör...
ahmed arif'in dizeleri
mağlup mu desem mahçup mu?
ama ikisi de değil
ben garip, sen güzel
dünya umutlu
öyle bir tuhafım bu akşamüstü…
ama ikisi de değil
ben garip, sen güzel
dünya umutlu
öyle bir tuhafım bu akşamüstü…
devamını gör...
söylenecek çok şey varken susmayı tercih etmek
bir şeyleri değiştirmeyeceğini fark etmiştir. kendini yormak istemiyordur. anlamak isteyene fısıltın yeter.
devamını gör...
bok böceği
pek güzel gözükmeyen ve pek faydalı bir iş yapmadığı düşünülen ama oldukça faydalı olan bir böcektir. bir de meşhur bir hikayesi vardır:
adamın biri bir gün bahçesinde otururken hayvan dışkısından top yapan bir böceği görmüş, böcek pisliği ayakları ile yuvarlayarak giderken içinden şöyle geçirmiş:
- ey allahım! her şeyi çok güzel çok hoş yaratmışsın da, şu böceği sırf pislikle uğraşsın diye mi yarattın?
aradan bir kaç ay geçmiş adam umarsız bir hastalığa yakalanmış.
derdine kimseler çare bulamamış.
en sonunda bilge bir doktor ''bak demiş bazen bahçelerde gezen bir böcek olur ayakları ile pislik yuvarlar işte o yuvarladığı pisliklerden 40 gün boyunca aralıksız yiyeceksin" demiş.
adam 40 gün boyunca o pislikleri yemiş ve iyileşmiş. aradan yıllar geçmiş aynı adam gemiye binmiş ve denizin ortasında çok büyük fırtınaya yakalanmışlar. herkes bağırıp, çağırıp, ağlaşırken bu adam bacak bacak üstüne atıp sakince çayını yudumluyomuş.
birileri dayanamamış sormuş. "biz yana yakıla dua edip bağırıp çağırıyoruz sendeki bu rahatlık ne be adam ?!."
adam şöyle cevap vermiş
- kurban olduğumun bir kere işine karıştım bana kırk gün bok yedirdi, ister yüzdürür, ister batırır ben karışmam kardeşim.
kaynak .
adamın biri bir gün bahçesinde otururken hayvan dışkısından top yapan bir böceği görmüş, böcek pisliği ayakları ile yuvarlayarak giderken içinden şöyle geçirmiş:
- ey allahım! her şeyi çok güzel çok hoş yaratmışsın da, şu böceği sırf pislikle uğraşsın diye mi yarattın?
aradan bir kaç ay geçmiş adam umarsız bir hastalığa yakalanmış.
derdine kimseler çare bulamamış.
en sonunda bilge bir doktor ''bak demiş bazen bahçelerde gezen bir böcek olur ayakları ile pislik yuvarlar işte o yuvarladığı pisliklerden 40 gün boyunca aralıksız yiyeceksin" demiş.
adam 40 gün boyunca o pislikleri yemiş ve iyileşmiş. aradan yıllar geçmiş aynı adam gemiye binmiş ve denizin ortasında çok büyük fırtınaya yakalanmışlar. herkes bağırıp, çağırıp, ağlaşırken bu adam bacak bacak üstüne atıp sakince çayını yudumluyomuş.
birileri dayanamamış sormuş. "biz yana yakıla dua edip bağırıp çağırıyoruz sendeki bu rahatlık ne be adam ?!."
adam şöyle cevap vermiş
- kurban olduğumun bir kere işine karıştım bana kırk gün bok yedirdi, ister yüzdürür, ister batırır ben karışmam kardeşim.
kaynak .
devamını gör...
kitap sayfalarını ayraç niyetine katlayan insan
yahu ayraç kullansana ya ayracın yoksa kağıt koy kalem koy kağıdı bükmek ne demek!? delirtiyorlar ya
devamını gör...
manganın en iyi türk grubu olması
tabi renkler ve zevkler tartışılmaz.
fakat bence hem dinlenme olarak hem de eurovisiondaki başarısıyla (bkz: we could be the same)
manga; duman, pinhani, athena, ikiye on kala, kolpa, gece yolcuları, model, gripin, yüksek sadakat, mor ve ötesi, gripin, seksendört, ayna, moğollardan bir adım öndedir.
diğer gruplardan model duman ve mor ve ötesininde muazzam kaliteli şarkıları var.
fakat the best manga bence.
fakat bence hem dinlenme olarak hem de eurovisiondaki başarısıyla (bkz: we could be the same)
manga; duman, pinhani, athena, ikiye on kala, kolpa, gece yolcuları, model, gripin, yüksek sadakat, mor ve ötesi, gripin, seksendört, ayna, moğollardan bir adım öndedir.
diğer gruplardan model duman ve mor ve ötesininde muazzam kaliteli şarkıları var.
fakat the best manga bence.
devamını gör...
kafa filmler radyo yayını
esaretin bedeli'nde andy'nin mahkumlara dinlettiği klasik müzik çalıyor şuan. bu çok havalı dostum. biz mahkumlar unutulmaz bir an yaşıyoruz. teşekkürler coldboy.*
devamını gör...
melih bulu'nun instagram hesabının kapatılması
boğaziçi üniversitesi rektörü melih bulu'nun instagram hesabı satın aldığı anlaşılınca hesabı kapatıldı. hesabın altı farklı ismi ve silinmesi unutulan bir video mevcut.
alınan hesaptaki silinmeyen paylaşım ;

hesabın eski isimleri

kaynak
alınan hesaptaki silinmeyen paylaşım ;

hesabın eski isimleri

kaynak
devamını gör...
sözlüğü protesto etmek
(bkz: sözlüğü çok ciddiye almak)
hep diyorum bunu.
hep diyorum bunu.
devamını gör...
ders çalışmamak için yapılanlar
rusça öğrenmeye başlamak ve yıllardır izlenmeyen 8 sezonluk diziye başlamak şimdiye kadar yaptığım yüzlerce saçma ders çalışmama eyleminden sadece ikisidir.
devamını gör...
celebrant sorularınızı yanıtlıyor
moderasyon ekibini kısaca bir değerlendirir misin ?
devamını gör...
virginia woolf
virginia woolf 25 ocak 1882’de londra’da, victoria döneminde doğdu. babası o dönemin tanınmış yazarlarından sir leslie stephen’dı. virginia, eğitim eşitsizliği yüzünden hiçbir zaman okula gidemedi. victoria döneminin griliği, kuralcılığı onu her zaman sıktı.
annesi, o 13 yaşındayken öldü. virginia’ya göre bu, olabilecek en kötü şeydi.
çocuk yaşta üvey abisi tarafından taciz edildi ve bunu uzun süre sakladı.
virginia eşcinseldi ve bunu asla saklamadı. evlendiğinde bile açık etti.
1904 yılında bloomsbury grubuna katıldı. bu grup oldukça özgürlükçü ve yenilikçiydi. özellikle de cinsel devrim konusunda.
kitaplarını genellikle ayakta yazdı.
ablasıyla birlikteyken de ona özenerek şövale üzerinde resim çizer gibi yazmayı denedi.birçok kitabının kapağını ressam olan ablası vanessa bell hazırladı.
babasından pek hoşlanmazdı ama annesinin ölümünden sonra olduğu gibi, babasının ölümünden sonra da uzun süre toparlanamadı.
1912 yılında leonard woolf ile evlendi. bunu daha çok, kocası yayınevi sahibi olduğu ve kitaplarını yayımlayabileceği için yaptı.
kendisi bir feministti ve birçok kadına ilham veren şu sözleri söyledi: para kazanın, kendinize ait bir odanız olsun. yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın.
birçok yazara, sinemada birçok esere ilham verdi. bunlardan en dikkat çekeni 2002 yapımı “the hours” oldu. nicole kidman bu filmdeki virginia woolf rolüyle en iyi kadın oyuncu dalında oscar sahibi oldu.
22 yaşından sonra 3 kere intihar girişiminde bulundu.
en sonuncusunda başarılı oldu. ceplerine taş doldurarak, kendisini ouse nehri’ne bıraktı
buradan
annesi, o 13 yaşındayken öldü. virginia’ya göre bu, olabilecek en kötü şeydi.
çocuk yaşta üvey abisi tarafından taciz edildi ve bunu uzun süre sakladı.
virginia eşcinseldi ve bunu asla saklamadı. evlendiğinde bile açık etti.
1904 yılında bloomsbury grubuna katıldı. bu grup oldukça özgürlükçü ve yenilikçiydi. özellikle de cinsel devrim konusunda.
kitaplarını genellikle ayakta yazdı.
ablasıyla birlikteyken de ona özenerek şövale üzerinde resim çizer gibi yazmayı denedi.birçok kitabının kapağını ressam olan ablası vanessa bell hazırladı.
babasından pek hoşlanmazdı ama annesinin ölümünden sonra olduğu gibi, babasının ölümünden sonra da uzun süre toparlanamadı.
1912 yılında leonard woolf ile evlendi. bunu daha çok, kocası yayınevi sahibi olduğu ve kitaplarını yayımlayabileceği için yaptı.
kendisi bir feministti ve birçok kadına ilham veren şu sözleri söyledi: para kazanın, kendinize ait bir odanız olsun. yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın.
birçok yazara, sinemada birçok esere ilham verdi. bunlardan en dikkat çekeni 2002 yapımı “the hours” oldu. nicole kidman bu filmdeki virginia woolf rolüyle en iyi kadın oyuncu dalında oscar sahibi oldu.
22 yaşından sonra 3 kere intihar girişiminde bulundu.
en sonuncusunda başarılı oldu. ceplerine taş doldurarak, kendisini ouse nehri’ne bıraktı
buradan
devamını gör...
gazetecilik
fransa'da gazetenin yayginlastigi 19. yuzyilin ikinci yarisinda iki farkli gazetecilik anlayisi ortaya cikmisti: bir entelektuel gazete, bir de bilgilendirici gazete. bilgilendirici gazete, bilgileri olabildigince objektif, kendi yorumunu eklemeden, sadece halki bilgilendirmek icin vardir. entelektuel gazetenin ne kadar objektif oldugu tartisilir. cunku entelektuel gazetenin kendi bir ideolojisi vardir. bu tip gazetede yazanlar, makale yazar gibi haber yazar. kendi makalelerinde haberi kendi bakis acilarina gore yorumlarlar. bu gazete sadece bilgi vermek icin degil, ayni zamanda gazeteci kendi fikrini paylasabilsin diye vardir.
peki bugun ki gazeteler nedir? cogunlugu entelektuel midir, yoksa bilgilendirici mi? bugunku gazeteler tuvalet kagididir. dunyanin neresine giderseniz gidin. gunumuzde gazeteler, entelektuel icerikten yoksunlar. gazetecinin bir fikri, bir argumani yok. ama bu gazeteler objektif de degil. hatta ve hatta, bu gazeteler, eskiden entelektuel gazete denen gazete kadar bile objektif degil. cunku gunumuzde gazetelerin bir ideolojisi yok ama onun yerine tuttuklari bir parti var. gazete gercegi kendi tuttugu partinin lehine degistiriyor. bu gazetecilik degil, partizanliktir, yalanciliktir.
peki bugun ki gazeteler nedir? cogunlugu entelektuel midir, yoksa bilgilendirici mi? bugunku gazeteler tuvalet kagididir. dunyanin neresine giderseniz gidin. gunumuzde gazeteler, entelektuel icerikten yoksunlar. gazetecinin bir fikri, bir argumani yok. ama bu gazeteler objektif de degil. hatta ve hatta, bu gazeteler, eskiden entelektuel gazete denen gazete kadar bile objektif degil. cunku gunumuzde gazetelerin bir ideolojisi yok ama onun yerine tuttuklari bir parti var. gazete gercegi kendi tuttugu partinin lehine degistiriyor. bu gazetecilik degil, partizanliktir, yalanciliktir.
devamını gör...
henüz bir kişisel iletiniz yok
kişisel güzel bir ileti koyacağım koymasına, karmayada kıyarım sorun değil ama güzel bişey bulamadım yazacak.
edit: artık var.
edit: artık var.
devamını gör...
hüseyin nihal atsız 116 yaşında
hiç göstermiyor.
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın sözlük ahali, gününüz mutlu, huzurlu olsun efendim.*
devamını gör...
tubular bells
bestecisi mike oldfield olup, 25 dakikalık enstrümantal bir müziktir. oldfiled'ın 17 yaşında bestelemeye başlayıp 19 yaşında bitirdiği müziktir. 1973 yapımı the exorcist filminin main themedir. oldfield enstrümanların çoğunu kendisi çalmıştır.
ne zaman duyulsa bu filmi hatırlatır,bir zamanlar cep telefonu zil sesi olarak çok kullanılırdı.
ne zaman duyulsa bu filmi hatırlatır,bir zamanlar cep telefonu zil sesi olarak çok kullanılırdı.
devamını gör...
ute
a.b.d'de bugünkü utah ve colorado civarlarında yaşayan, uto aztek dili konuşan bir kızılderili kabilesidir.
birçok kola ayrılmış, geniş bir alanda yaşayan saldırgan bir kabileydi. başka kabilelere saldırıp, kadınlarını ve çocuklarını kaçırıp köle olarak ispanyollara satıyor, karşılığında at alıyorlardı.
amerikalılar geldikten sonra, diğer beyazların burada yaşanmaz dediği utah'taki toprakları, kimsenin istemediği mormon'lar tarafından çatışmalar sonucu ele geçirildi.
a.b.d ordusu için paralı askerlik yapıp, direniş gösteren kabilelere karşı vahşi saldırılar yaptılar.
tabi birgün etrafta saldıracak kabile kalmayınca, bunlara, hadi sizde bırakın topraklarınızı gidin denildi ve ufak bir çatışma olsada teslim oldular ve rezervasyonlara yerleştirildiler.
birçok kola ayrılmış, geniş bir alanda yaşayan saldırgan bir kabileydi. başka kabilelere saldırıp, kadınlarını ve çocuklarını kaçırıp köle olarak ispanyollara satıyor, karşılığında at alıyorlardı.
amerikalılar geldikten sonra, diğer beyazların burada yaşanmaz dediği utah'taki toprakları, kimsenin istemediği mormon'lar tarafından çatışmalar sonucu ele geçirildi.
a.b.d ordusu için paralı askerlik yapıp, direniş gösteren kabilelere karşı vahşi saldırılar yaptılar.
tabi birgün etrafta saldıracak kabile kalmayınca, bunlara, hadi sizde bırakın topraklarınızı gidin denildi ve ufak bir çatışma olsada teslim oldular ve rezervasyonlara yerleştirildiler.
devamını gör...
