normal sözlük'e giriş serüveni
rüyamda turuncu sakallı bir dede kafama sözlük atmıştı. google'dan bunun ne anlama geldiğini araştırırken burayı buldum.
devamını gör...
garajımdaki ejderha
bir carl sagan metaforu :
garajımda ağzından ateş püskürten bir ejderha var diyorum. heyecanla "göster" diyorsunuz. garajıma götürüyorum ve "aha orda" diyorum. siz hiçbir şey göremiyorsunuz, "e hani nerde?" diyorsunuz. "ha, söylemeyi unuttum, bu ejderha görünmez" diyorum. "tamam o zaman" diyorsunuz, "yere biraz un serpelim, bari ayak izlerini görürüz." serpiyoruz unu yere ve bekliyoruz, hiçbir şey olmuyor. "tabii ki ayak izlerini göremeyiz" diyorum, "çünkü bu ejderha uçuyor." siz gaza geliyorsunuz, elinize bir sprey boya alıp ortalığa püskürtmeye başlıyorsunuz, ejderhanın orada olup olmadığını anlamak için. boya duvarlardan başka hiçbir şeyi boyamıyor. "sprey boya tabii ki işe yaramaz" diyorum, "çünkü bu ejderha casper gibi bi şey, cisimler onun içinden geçer." siz koşup bi kızılötesi kamera getiriyorsunuz, o da hiçbir şey göstermiyor. "tabii ki göstermez" diyorum ben, "bu ejderha ısı yaymıyor ki."
denediğiniz hiçbir test ejderhanın varlığını ortaya çıkarmıyor, ama ben hepsine bi açıklama getiriyorum. şimdi bu ejderha var mıdır yok mudur? ne yokluğu ne de varlığı direkt olarak ispatlanmış değildir, ama varolması için hiçbir sebep (varolduğuna dair bir işaret ya da kanıt) olmadığı için yok demek çok daha akla yakındır.
garajımda ağzından ateş püskürten bir ejderha var diyorum. heyecanla "göster" diyorsunuz. garajıma götürüyorum ve "aha orda" diyorum. siz hiçbir şey göremiyorsunuz, "e hani nerde?" diyorsunuz. "ha, söylemeyi unuttum, bu ejderha görünmez" diyorum. "tamam o zaman" diyorsunuz, "yere biraz un serpelim, bari ayak izlerini görürüz." serpiyoruz unu yere ve bekliyoruz, hiçbir şey olmuyor. "tabii ki ayak izlerini göremeyiz" diyorum, "çünkü bu ejderha uçuyor." siz gaza geliyorsunuz, elinize bir sprey boya alıp ortalığa püskürtmeye başlıyorsunuz, ejderhanın orada olup olmadığını anlamak için. boya duvarlardan başka hiçbir şeyi boyamıyor. "sprey boya tabii ki işe yaramaz" diyorum, "çünkü bu ejderha casper gibi bi şey, cisimler onun içinden geçer." siz koşup bi kızılötesi kamera getiriyorsunuz, o da hiçbir şey göstermiyor. "tabii ki göstermez" diyorum ben, "bu ejderha ısı yaymıyor ki."
denediğiniz hiçbir test ejderhanın varlığını ortaya çıkarmıyor, ama ben hepsine bi açıklama getiriyorum. şimdi bu ejderha var mıdır yok mudur? ne yokluğu ne de varlığı direkt olarak ispatlanmış değildir, ama varolması için hiçbir sebep (varolduğuna dair bir işaret ya da kanıt) olmadığı için yok demek çok daha akla yakındır.
devamını gör...
gereğinden fazla abartılan kitaplar
bazen genç werther'in acıları, bazen de martin eden.
not: martin eden'la alakalı açıklamayı sütlacımı yedikten sonra yapacağım. tabii bu sizin neden umrunuzda olsun değil mi? *
not: martin eden'la alakalı açıklamayı sütlacımı yedikten sonra yapacağım. tabii bu sizin neden umrunuzda olsun değil mi? *
devamını gör...
denizcilik terimleri
- abaşo
gemiyi baş taraftan veya kıç taraftan halat ile karaya, limana bağlamak.
- aborda
bir teknenin, başka bir tekneye ya da iskeleye, yandan yanaşması.
- abosa
genelde zincirin durdurulması için kullanılan terimdir.
- abramak
kontrol altına almak, komutası altında tutmak
- aganta
zincir veya halatın kısa bir zaman için elde tutulup bırakılmaması.
- alabora
altüst olma, teknenin ters çevrilmesi, yan yatması ama su üstünde yüzer pozisyonunun devam etmesi durumu.
- alarga
açıkta demektir. açıkta demirde bekleyen tekne ve gemiler için kullanılan terimdir.
- alesta
hazır olmak, hazır olarak apikoda* beklemek.
- apiko
demirin vira edildiğinde, deniz dibinden kurtulup dimdik durduğu vaziyet veya dikkatli olarak beklemek.
- avara
gemi, yelkenli, bot veya teknenin yanaşmış olduğu yerden ayrılması.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- baba
halat volta etmek için ağaç veya metalden yapılmış silindirik biçimde güverte veya rıhtıma bağlanmış parça.
- babafingo
yelkenli bir teknede eğer direk üç kısımdan ibaret ise; en üstteki parça.
- badarna etmek
bir halatın aşınmaması için üstünün halat veya koruyucu bir malzeme ile sarılması.
- baştankara etmek
tekneyi bir sahile, rıhtıma veya kumsala baş taraftan oturtmak veya yanaştırmak.
- bosa tutmak
bir halat veya zincirin bedeni üzerine bosa* tutarak abramak* .
- boş almak
gevşek bir halatı germek için fazlasını kesmek.
- burgata
halat ve zincir ebadını ölçmek için kullanılan bir ölçü.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- camadan
camadan vurmak. yelken alanının küçültülmesi. sert havalarda yelkenli teknelerde uygulanır.
- camadan bağı
bu küçültmeyi yapmada kullanılan bir bağ çeşidi.
- ceviz
halatların ucuna tutabilmek için veya süs olarak yapılan bir cins düğüm seklindeki işleme.
- cunda
uç demektir. (direk cundası, seren cundası, bumba cundası. )
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- çalım
geminin başı ile kıçı arasında inik meyil veya kıç tarafta su kesiminin altındaki dar kesim.
- çamçak
teknede biriken suyu toplamak için tahtadan yapılmış bir cins kepçe.
- çarmık
direklerin her iki bordasına bağlanabilmesi için gerilmiş tel halatlar.
- çımarıva
personelin tekne boyunca yan yana selamlama için dizilmesi.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- dese etmek
halatın veya zincirin iyice gerilmesi.
- double-bottom
teknenin iç ve dış kaplamaları arasında kalan, genellikle gemi boşken deniz suyu ile doldurulan boşluk.
- dümen zaviyesi
dümen yelpaze sathının omurga ile yapmış olduğu açı.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- el incesi
bir tekneden diğerine veya sahile atılan ucunda kurşun bir ağırlığın ceviz ile kaplı olduğu ve sonuçta bir halatın bağlanarak gönderildiği, parekete savlosu gibi incecik bir halat.
- el iskandili
elektrikli iskandil olmayan teknelerde, derinlik ölçmek için çımasına 5 kg'lık bir kurşun asılmış ve üzerine kulaç taksimatı yapılmış olan savlo.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- faça etmek
seren yelkenlerin bir taraftan prasya* olduğu halde kapatılması.
- façuna etmek
badarnanın tel veya mürnel ile sıkı sıkıya bağlanmasıdır.
- fora etmek
bir yere bağlanmış olan halatın oradan çıkartılması.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- gabya
ana direk ile babafingo çubuğu arasındaki çubuk veya yelken.
- gomina
bir deniz milinin onda birine eşit ölçü birimi.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- hırça mapası
zincirin zincirlikten çimasının omurgaya bağlandığı kilit.
- hisa etmek
bir şeyi yukarı kaldırmak.*
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- ırgat
demir almada, halatları dolayıp gemiyi yanaştırmada veya karaya çekmede kullanılan, hidrolik, elektrikli, istimli veya insan kuvvetiyle çalıştırılan yatay veya dikey mekanizma.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- iskanca
değiştirmek. *
- iskarça
bir liman veya koy içindeki kalabalık tekne grubu, karışık olarak demirlemiş olan tekneler topluluğu.
- istinga etmek
yelkenleri toplamak.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- kaloma
demir üzerinde bulunan teknelerin denizde bulunan zincir mesafesi.
- kana rakamları ( draft )
gemilerin çektikleri su derinliğini göstermek için baş ve kıç dikmeler hizasına sancak ve iskele taraflara desimetre veya feet cinsinden çizilmiş rakamlar. [romen ve italik]
- kasa
halatların çımalarına açılmayacak şekilde yuvarlak şekilde yapılan ve dikişle emniyete alınan yuvarlak büyük halkalar.
- kerte
bir dairenin 32’de biridir. *
- küpeşte *
gemilerde borda kaplamalarının en üstü, güverteden yukarıda kalan bölümler.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- laçka
boşta, gevşemiş anlamlarında kullanılır.
- lava etmek
halatın boşunu alıp germek.
- lumbarağzı
gemilere giriş-çıkış için kullanılan bordada dört köşeli kapı, kapak.
- lumbuz
gemilerdeki pencerelere verilen isim.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- manika
havalandırma için kullanılan geniş boru, baca.
- mapa
sabit halka.
- matafora
tekne ve botların asılabilmesi için ucunda palanga bulunan taşıyıcı.
- mayna etmek
aşağı indirmek*
- mezestre
bayrağı ya da flamayı yarıya indirmek.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- orsa
rüzgara karşı seyirdir. en küçük açıda rüzgarı alarak yapılan seyir.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- palamar
gemilerin rıhtım ya da limana bağlanmasında kullanılan halattan daha kalın yoma*lara verilen isimdir.*
- palanga
bir halat ve iki makaradan oluşan kaldırma mekanizması.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- roda
kullanılmış halat sargısı
- rota
geminin takip ettiği yol, çizgi, hat.
- rüzgaraltı
rüzgarın estiği yönün tam aksi.
- rüzgarüstü
rüzgarın estiği yön.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- safra
bir gemide dengenin sağlanması amacıyla sintinesine koyulan ağırlık.
- salpa
demirin deniz dibinden kurtulması, ağırlığın demire binmesi durumu.
- sancak alabanda
dümenin sancak tarafa tam basılması yönünde verilen komut.
- saravele
yelkenin sarılması için verilen komut.
- savlo
sancak çekmek için kullanılan 1.5 burgatalık ince halat.
- sintine
bir teknenin su hattı altında kalan iç kısmına verilen isimdir. geminin makine ve kazanlarının bulunduğu kısmın zemininin ve ambar güvertesinin altında kalır. gemi içinde sızan sularla, makine ve kazan dairelerinden akan yağların depolandığı en altta kalan kısma sintine bölgesi denir.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- şeytan çarmıhı
iki halat arasına yerleştirilen ahşap basamaklardan oluşan bordadan sarkıtılan merdiven.*
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- talvek hattı
boğazlarda ortadan geçtiği varsayılan hat.
- toka etmek
karşılıklı iki parçayı bir araya getirmek.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
-usturmaça
bir birinin üzerine veya rıhtıma yanaşan teknelerin bordalarının zarar görmemesi veya boyalarının bozulmaması için araya koydukları ahşap , plastik veya halatlardan yapılmış balon, silindir biçimindeki yastık.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- varagele
iki nokta arasına gerilen ve bir şeyin çekilerek taşınmasına, götürülüp getirilmesine yarayan halat.
- vardavela
teknelerin küpeştelerinde ve borda iskelelerinde personelin korunması için dikilmiş bulunan sabit veya yatar kalkar puntellerin üzerine yatay olarak geçirilmiş demir veya ağaç tiriz. *
- vira
almak, çekmek anlamında kullanılan bu sözcüğün bir çok ülkenin lisanında karşılığı yoktur, hemen hemen bütün denizciler tarafından kullanılan evrensel bir terimdir.*
- viya
gemiyi veya tekneyi istenilen rotaya döndükten sonra, istenilen yöne seyredilmesi için verilen komut.*
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- yalpa
geminin dalgalardan sancak ve iskeleye aralıklarla yatıp, doğrulması, sallanması.
- yeke
dümen başına takılıp dümenin istenilen tarafa basılması için kullanılan demir veya ağaçtan yapılmış kol.
- yelpaze
dümenin su içinde kalan büyük kısmı.
- yürya
bir halatın elle çekerken üzerine yatarak mola vermeksizin çekmek.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- zabit
ticari gemilerde ikinci ve varsa üçüncü kaptana verilen isim.
- zahiri rüzgar
geminin rüzgarı ile hakiki rüzgarın birleşimi ile ortaya çıkan ve gemide hissedilen rüzgara verilen isimdir.
- zincirlik
başaltında demir zincirlerinin muhafaza edildiği yer.
- zoka
uç tarafında küçük bir balık biçiminde kurşun bulunan bir çeşit balık iğnesi.
gemiyi baş taraftan veya kıç taraftan halat ile karaya, limana bağlamak.
- aborda
bir teknenin, başka bir tekneye ya da iskeleye, yandan yanaşması.
- abosa
genelde zincirin durdurulması için kullanılan terimdir.
- abramak
kontrol altına almak, komutası altında tutmak
- aganta
zincir veya halatın kısa bir zaman için elde tutulup bırakılmaması.
- alabora
altüst olma, teknenin ters çevrilmesi, yan yatması ama su üstünde yüzer pozisyonunun devam etmesi durumu.
- alarga
açıkta demektir. açıkta demirde bekleyen tekne ve gemiler için kullanılan terimdir.
- alesta
hazır olmak, hazır olarak apikoda* beklemek.
- apiko
demirin vira edildiğinde, deniz dibinden kurtulup dimdik durduğu vaziyet veya dikkatli olarak beklemek.
- avara
gemi, yelkenli, bot veya teknenin yanaşmış olduğu yerden ayrılması.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- baba
halat volta etmek için ağaç veya metalden yapılmış silindirik biçimde güverte veya rıhtıma bağlanmış parça.
- babafingo
yelkenli bir teknede eğer direk üç kısımdan ibaret ise; en üstteki parça.
- badarna etmek
bir halatın aşınmaması için üstünün halat veya koruyucu bir malzeme ile sarılması.
- baştankara etmek
tekneyi bir sahile, rıhtıma veya kumsala baş taraftan oturtmak veya yanaştırmak.
- bosa tutmak
bir halat veya zincirin bedeni üzerine bosa* tutarak abramak* .
- boş almak
gevşek bir halatı germek için fazlasını kesmek.
- burgata
halat ve zincir ebadını ölçmek için kullanılan bir ölçü.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- camadan
camadan vurmak. yelken alanının küçültülmesi. sert havalarda yelkenli teknelerde uygulanır.
- camadan bağı
bu küçültmeyi yapmada kullanılan bir bağ çeşidi.
- ceviz
halatların ucuna tutabilmek için veya süs olarak yapılan bir cins düğüm seklindeki işleme.
- cunda
uç demektir. (direk cundası, seren cundası, bumba cundası. )
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- çalım
geminin başı ile kıçı arasında inik meyil veya kıç tarafta su kesiminin altındaki dar kesim.
- çamçak
teknede biriken suyu toplamak için tahtadan yapılmış bir cins kepçe.
- çarmık
direklerin her iki bordasına bağlanabilmesi için gerilmiş tel halatlar.
- çımarıva
personelin tekne boyunca yan yana selamlama için dizilmesi.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- dese etmek
halatın veya zincirin iyice gerilmesi.
- double-bottom
teknenin iç ve dış kaplamaları arasında kalan, genellikle gemi boşken deniz suyu ile doldurulan boşluk.
- dümen zaviyesi
dümen yelpaze sathının omurga ile yapmış olduğu açı.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- el incesi
bir tekneden diğerine veya sahile atılan ucunda kurşun bir ağırlığın ceviz ile kaplı olduğu ve sonuçta bir halatın bağlanarak gönderildiği, parekete savlosu gibi incecik bir halat.
- el iskandili
elektrikli iskandil olmayan teknelerde, derinlik ölçmek için çımasına 5 kg'lık bir kurşun asılmış ve üzerine kulaç taksimatı yapılmış olan savlo.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- faça etmek
seren yelkenlerin bir taraftan prasya* olduğu halde kapatılması.
- façuna etmek
badarnanın tel veya mürnel ile sıkı sıkıya bağlanmasıdır.
- fora etmek
bir yere bağlanmış olan halatın oradan çıkartılması.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- gabya
ana direk ile babafingo çubuğu arasındaki çubuk veya yelken.
- gomina
bir deniz milinin onda birine eşit ölçü birimi.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- hırça mapası
zincirin zincirlikten çimasının omurgaya bağlandığı kilit.
- hisa etmek
bir şeyi yukarı kaldırmak.*
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- ırgat
demir almada, halatları dolayıp gemiyi yanaştırmada veya karaya çekmede kullanılan, hidrolik, elektrikli, istimli veya insan kuvvetiyle çalıştırılan yatay veya dikey mekanizma.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- iskanca
değiştirmek. *
- iskarça
bir liman veya koy içindeki kalabalık tekne grubu, karışık olarak demirlemiş olan tekneler topluluğu.
- istinga etmek
yelkenleri toplamak.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- kaloma
demir üzerinde bulunan teknelerin denizde bulunan zincir mesafesi.
- kana rakamları ( draft )
gemilerin çektikleri su derinliğini göstermek için baş ve kıç dikmeler hizasına sancak ve iskele taraflara desimetre veya feet cinsinden çizilmiş rakamlar. [romen ve italik]
- kasa
halatların çımalarına açılmayacak şekilde yuvarlak şekilde yapılan ve dikişle emniyete alınan yuvarlak büyük halkalar.
- kerte
bir dairenin 32’de biridir. *
- küpeşte *
gemilerde borda kaplamalarının en üstü, güverteden yukarıda kalan bölümler.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- laçka
boşta, gevşemiş anlamlarında kullanılır.
- lava etmek
halatın boşunu alıp germek.
- lumbarağzı
gemilere giriş-çıkış için kullanılan bordada dört köşeli kapı, kapak.
- lumbuz
gemilerdeki pencerelere verilen isim.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- manika
havalandırma için kullanılan geniş boru, baca.
- mapa
sabit halka.
- matafora
tekne ve botların asılabilmesi için ucunda palanga bulunan taşıyıcı.
- mayna etmek
aşağı indirmek*
- mezestre
bayrağı ya da flamayı yarıya indirmek.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- orsa
rüzgara karşı seyirdir. en küçük açıda rüzgarı alarak yapılan seyir.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- palamar
gemilerin rıhtım ya da limana bağlanmasında kullanılan halattan daha kalın yoma*lara verilen isimdir.*
- palanga
bir halat ve iki makaradan oluşan kaldırma mekanizması.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- roda
kullanılmış halat sargısı
- rota
geminin takip ettiği yol, çizgi, hat.
- rüzgaraltı
rüzgarın estiği yönün tam aksi.
- rüzgarüstü
rüzgarın estiği yön.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- safra
bir gemide dengenin sağlanması amacıyla sintinesine koyulan ağırlık.
- salpa
demirin deniz dibinden kurtulması, ağırlığın demire binmesi durumu.
- sancak alabanda
dümenin sancak tarafa tam basılması yönünde verilen komut.
- saravele
yelkenin sarılması için verilen komut.
- savlo
sancak çekmek için kullanılan 1.5 burgatalık ince halat.
- sintine
bir teknenin su hattı altında kalan iç kısmına verilen isimdir. geminin makine ve kazanlarının bulunduğu kısmın zemininin ve ambar güvertesinin altında kalır. gemi içinde sızan sularla, makine ve kazan dairelerinden akan yağların depolandığı en altta kalan kısma sintine bölgesi denir.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- şeytan çarmıhı
iki halat arasına yerleştirilen ahşap basamaklardan oluşan bordadan sarkıtılan merdiven.*
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- talvek hattı
boğazlarda ortadan geçtiği varsayılan hat.
- toka etmek
karşılıklı iki parçayı bir araya getirmek.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
-usturmaça
bir birinin üzerine veya rıhtıma yanaşan teknelerin bordalarının zarar görmemesi veya boyalarının bozulmaması için araya koydukları ahşap , plastik veya halatlardan yapılmış balon, silindir biçimindeki yastık.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- varagele
iki nokta arasına gerilen ve bir şeyin çekilerek taşınmasına, götürülüp getirilmesine yarayan halat.
- vardavela
teknelerin küpeştelerinde ve borda iskelelerinde personelin korunması için dikilmiş bulunan sabit veya yatar kalkar puntellerin üzerine yatay olarak geçirilmiş demir veya ağaç tiriz. *
- vira
almak, çekmek anlamında kullanılan bu sözcüğün bir çok ülkenin lisanında karşılığı yoktur, hemen hemen bütün denizciler tarafından kullanılan evrensel bir terimdir.*
- viya
gemiyi veya tekneyi istenilen rotaya döndükten sonra, istenilen yöne seyredilmesi için verilen komut.*
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- yalpa
geminin dalgalardan sancak ve iskeleye aralıklarla yatıp, doğrulması, sallanması.
- yeke
dümen başına takılıp dümenin istenilen tarafa basılması için kullanılan demir veya ağaçtan yapılmış kol.
- yelpaze
dümenin su içinde kalan büyük kısmı.
- yürya
bir halatın elle çekerken üzerine yatarak mola vermeksizin çekmek.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
- zabit
ticari gemilerde ikinci ve varsa üçüncü kaptana verilen isim.
- zahiri rüzgar
geminin rüzgarı ile hakiki rüzgarın birleşimi ile ortaya çıkan ve gemide hissedilen rüzgara verilen isimdir.
- zincirlik
başaltında demir zincirlerinin muhafaza edildiği yer.
- zoka
uç tarafında küçük bir balık biçiminde kurşun bulunan bir çeşit balık iğnesi.
devamını gör...
geceye bir şarkı bırak
barış manço&cem karaca-uzun ince bir yoldayım.
devamını gör...
dexter
bir drama dizisi.
efeniiiim, şimdi, kahramanımız dexter (dekstır) diye bir herif.. dexter'in zavallı annesi öldürülüyor ve dexter da bir polis memuru tarafından evlatlık olarak alınıyor. dexter daha gencecik, körpecik iken, evcil hayvanları öldürmek isteği uyanıyor içerisinde. sokak değil evcil hayvanı olacak, halis muhlis evcil hayvanı. herhalde, sokakta zavallı hayvanlar cefa çekerken, bazı hayvanların, mis gibi evlerde keyif çatmalarını kabullenemiyor.
dexter fıttırır ve bu fıttırmanın sonucu "yook yapamıyorum illaki öldürecem ben bunları" der. bunun üzerine bizim bu dexterı evlatlık alan polis memuru tamam öldür ama asla yakalanmayacan, öldürdüklerin ölmeyi hak edecek ve kurbanlarının suçlu olduklarından hep emin olacan diye bazı şeyler öğretir işte bazı kurallar falan öğretir. yani bizim polis memuru da, ne hikmetse artık manyak çıktı. hadi koçum git elalemi öldür diye ona bir baba tavsiyesi veriyor. tabii git hayvanları öldür demiyor git katilleri falan öldür diyor.
fakat dexter bir gün bir masum fotoğrafçıyı öldürür. yani bizim dexter, aslında hayırsız bir evlat çıkar. dexterın bir de üvey kız kardeşi vardır. adı debra. polis memuru üvey oğlu dexter'a yakın davranıyor diye debra içten-içe kıskançlık besler. yani debra da, hayırsız bir kardeştir. bildiğiniz aile paramparça yani.
dexter, rita diye bir kadınla birlikte olur. aşk yaşayıp mutlu olduklarını falan sanmayın ha. rita da eski kocası tarafından istismar edilmiş daha bunun şokunda. hele ritanın 2 tane çocuğu da var.
dexter daha sonraları bir düşman edinir ve bu düşman da gene ne hikmetse üvey kız kardeşinin doktoru çıkar. burda şaşırılacak durum bu değil, adamın üvey kız kardeşinin doktorunun katil olması.
neyse ben daha fazla spoiler vermeyeyim, şunu da söyleyeyim, bizim bu dexter katilliğin yanı sıra hem de polis departmanında kan sıçrama analisti. yani, polis departmanında çalışıyor, ama hayatını ek olarak da seri katillikten kazanıyor.
gerisini siz izlersiniz işte efendim.. saygılar..
efeniiiim, şimdi, kahramanımız dexter (dekstır) diye bir herif.. dexter'in zavallı annesi öldürülüyor ve dexter da bir polis memuru tarafından evlatlık olarak alınıyor. dexter daha gencecik, körpecik iken, evcil hayvanları öldürmek isteği uyanıyor içerisinde. sokak değil evcil hayvanı olacak, halis muhlis evcil hayvanı. herhalde, sokakta zavallı hayvanlar cefa çekerken, bazı hayvanların, mis gibi evlerde keyif çatmalarını kabullenemiyor.
dexter fıttırır ve bu fıttırmanın sonucu "yook yapamıyorum illaki öldürecem ben bunları" der. bunun üzerine bizim bu dexterı evlatlık alan polis memuru tamam öldür ama asla yakalanmayacan, öldürdüklerin ölmeyi hak edecek ve kurbanlarının suçlu olduklarından hep emin olacan diye bazı şeyler öğretir işte bazı kurallar falan öğretir. yani bizim polis memuru da, ne hikmetse artık manyak çıktı. hadi koçum git elalemi öldür diye ona bir baba tavsiyesi veriyor. tabii git hayvanları öldür demiyor git katilleri falan öldür diyor.
fakat dexter bir gün bir masum fotoğrafçıyı öldürür. yani bizim dexter, aslında hayırsız bir evlat çıkar. dexterın bir de üvey kız kardeşi vardır. adı debra. polis memuru üvey oğlu dexter'a yakın davranıyor diye debra içten-içe kıskançlık besler. yani debra da, hayırsız bir kardeştir. bildiğiniz aile paramparça yani.
dexter, rita diye bir kadınla birlikte olur. aşk yaşayıp mutlu olduklarını falan sanmayın ha. rita da eski kocası tarafından istismar edilmiş daha bunun şokunda. hele ritanın 2 tane çocuğu da var.
dexter daha sonraları bir düşman edinir ve bu düşman da gene ne hikmetse üvey kız kardeşinin doktoru çıkar. burda şaşırılacak durum bu değil, adamın üvey kız kardeşinin doktorunun katil olması.
neyse ben daha fazla spoiler vermeyeyim, şunu da söyleyeyim, bizim bu dexter katilliğin yanı sıra hem de polis departmanında kan sıçrama analisti. yani, polis departmanında çalışıyor, ama hayatını ek olarak da seri katillikten kazanıyor.
gerisini siz izlersiniz işte efendim.. saygılar..
devamını gör...
sistemik jia
uzun hali sistemik juvenil idiyopatik artrittir.
en az iki hafta süren günde bir iki defa yükselen 39 derece üzerinde intermittant ateş ile karakterizedir.
buna ek olarak eritematöz döküntü, jeneralize lenfadenopati hepatomegali ve/veya splenomegali bulgularından en az biri eşlik etmelidir.
en az iki hafta süren günde bir iki defa yükselen 39 derece üzerinde intermittant ateş ile karakterizedir.
buna ek olarak eritematöz döküntü, jeneralize lenfadenopati hepatomegali ve/veya splenomegali bulgularından en az biri eşlik etmelidir.
devamını gör...
yazarların normal sözlük’te yazma nedenleri
sait faik, yazma amacımı çok güzel açıklamış ''harita'da bir nokta'' öyküsünde.
--- alıntı ---
söz vermiştim kendi kendime: yazı bile yazmayacaktım. yazı yazmak da bir hırstan başka ne idi? burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim. hırs, hiddet neme gerekti? yapamadım. koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. oturdum. adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. kalemi yonttum. yonttuktan sonra tuttum, öptüm. yazmasam deli olacaktım.
--- alıntı ---
--- alıntı ---
söz vermiştim kendi kendime: yazı bile yazmayacaktım. yazı yazmak da bir hırstan başka ne idi? burada namuslu insanlar arasında sakin ölümü bekleyecektim. hırs, hiddet neme gerekti? yapamadım. koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. oturdum. adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. kalemi yonttum. yonttuktan sonra tuttum, öptüm. yazmasam deli olacaktım.
--- alıntı ---
devamını gör...
erkekleri itici yapan detaylar
bahsedilen detaylar okununca erkek olmadığına karar verdiğim insandaki detaylar.
ulan hangi erkek çocuk gibi davranır, her dakika mesaj atar, günde altı sefer arar bir de utanmadan duygusal olur?
kedidir lan o.
ulan hangi erkek çocuk gibi davranır, her dakika mesaj atar, günde altı sefer arar bir de utanmadan duygusal olur?
kedidir lan o.
devamını gör...
saçma şarkı sözleri
tavukları pişirmişem
hacıyı da çarşıya göndermişem.
hacıyı da çarşıya göndermişem.
devamını gör...
yoldaş'la ev arkadaşı olsan yaşanacak diyaloglar
yoldaş: yemekte ne var?
ben: portakallı pekin ördeği.
yoldaş: tatlı?
ben: portakallı kek.
yoldaş: ulan uğraşma boşuna bana yaranmak için seni moderatör yapmayacağım.
ben: zıkkım ye!
yoldaş: kalbimiz seninle.
ben: portakallı pekin ördeği.
yoldaş: tatlı?
ben: portakallı kek.
yoldaş: ulan uğraşma boşuna bana yaranmak için seni moderatör yapmayacağım.
ben: zıkkım ye!
yoldaş: kalbimiz seninle.
devamını gör...
ala geyik
1969 yapımı bir türk filmi.
senaryosunu erdoğan tünaş, yönetmenliğini süreyya duru yapmış, başrollerini cüneyt arkın, bilal inci, mine mutlu paylaşmıştır.
filmin müziklerinde telli turnam bizim ele varırsan, iki keklik bir ovada ötüşür türküleri ve damarımda kanımsın şarkısının giriş müziği kullanılmıştır. fllm antalya serik'te çekilmiştir.
konusu: adana civarında gökdere adlı bir köyde geçimini avlanarak sağlayan geyik avcısı halil rolündeki cüneyt arkın, aynı köyden zeynep adındaki bir kızla hem sevgili hemde nişanlıdır, fakat geyik avına olan aşırı düşkünlüğünden dolayı sık sık köyünden ve nişanlısından uzak kalmaktadır. bu sırada komşu köyün zengin ve zalim ağası karacaali de zeynep'i tesadüfen görüp aşık olur. sonrasında karacaali zeynep'i nişanlısı halil'den ayırıp kendisi almak için elinden gelen her yolu deneyecek, her kötülüğü yapacaktır.
aliye rona, köyün baskın kadın karakteri sultan ana rolünde çok başarılıdır, jest mimik ve ses tonuyla aliye rona sanki bazan doğaçlama jestler yapmakta, ve rolü adeta yaşamaktadır.
bilal inci, zalim ve güçlü karacaali rolünün hakkını fazlasıyla vermiştir, bunda bilal inci'yi mükemmel biçimde seslendiren sadettin erbil'in sesinin payı çok büyüktür, onun sesinin rengi ve tonu canlandırdığı karacaali rolündeki bilal inci ye mükemmelen oturmuştur.
cüneyt arkın, yakışıklılığı kadar atletik yapısı ve fiziği ile filme çok yakışıyor.
aynı isimde yönetmenliğini atıf yılmaz'ın yaptığı başrollerinde yılmaz güney ve pervin par ın oynadığı 1959 yapımı konu olarak hemen hemen aynı sayılabilecek siyah beyaz bir film daha mevcuttur. ancak 1969 yapımı olan alageyik filmi seslendirme, oyunculuklar ve kurgu bakımından bence cok daha iyi ve daha etkileyicidir.
senaryosunu erdoğan tünaş, yönetmenliğini süreyya duru yapmış, başrollerini cüneyt arkın, bilal inci, mine mutlu paylaşmıştır.
filmin müziklerinde telli turnam bizim ele varırsan, iki keklik bir ovada ötüşür türküleri ve damarımda kanımsın şarkısının giriş müziği kullanılmıştır. fllm antalya serik'te çekilmiştir.
konusu: adana civarında gökdere adlı bir köyde geçimini avlanarak sağlayan geyik avcısı halil rolündeki cüneyt arkın, aynı köyden zeynep adındaki bir kızla hem sevgili hemde nişanlıdır, fakat geyik avına olan aşırı düşkünlüğünden dolayı sık sık köyünden ve nişanlısından uzak kalmaktadır. bu sırada komşu köyün zengin ve zalim ağası karacaali de zeynep'i tesadüfen görüp aşık olur. sonrasında karacaali zeynep'i nişanlısı halil'den ayırıp kendisi almak için elinden gelen her yolu deneyecek, her kötülüğü yapacaktır.
aliye rona, köyün baskın kadın karakteri sultan ana rolünde çok başarılıdır, jest mimik ve ses tonuyla aliye rona sanki bazan doğaçlama jestler yapmakta, ve rolü adeta yaşamaktadır.
bilal inci, zalim ve güçlü karacaali rolünün hakkını fazlasıyla vermiştir, bunda bilal inci'yi mükemmel biçimde seslendiren sadettin erbil'in sesinin payı çok büyüktür, onun sesinin rengi ve tonu canlandırdığı karacaali rolündeki bilal inci ye mükemmelen oturmuştur.
cüneyt arkın, yakışıklılığı kadar atletik yapısı ve fiziği ile filme çok yakışıyor.
aynı isimde yönetmenliğini atıf yılmaz'ın yaptığı başrollerinde yılmaz güney ve pervin par ın oynadığı 1959 yapımı konu olarak hemen hemen aynı sayılabilecek siyah beyaz bir film daha mevcuttur. ancak 1969 yapımı olan alageyik filmi seslendirme, oyunculuklar ve kurgu bakımından bence cok daha iyi ve daha etkileyicidir.
devamını gör...
ayda ayçiçeği bulma ihtimali
2023’te gerçekleştirilecek aya gitme eyleminde bulunma ihtimalini bir hayli yüksek görüyorum. hem halkımıza çok uygun fiyatlı ayçiçek yağı verilebilir böylelikle. *
devamını gör...
sigaranın paketten çıkıp yanayım mı abi demesi
sene bilmem kaç. birkaç yıl olmuştur. akşam dokuz suları, bir yeni mesaj. salvador, diyor ötesine geçemiyoruz bir şeylerin, olmuyor, olmayacak, yapamıyoruz. bildirimlerden okuyorum, okey masasındayız, espriler kahkahalar, bir cuma ya da cumartesi akşamı, dert yok tasa yok. sol elim bir titredi, taşlar sayılar gözlerimin önünde anlaşılmaz şifrelere dönüştü, betim benzim attı. masada bir murattı rosso, göz göze geldik, abi yanayım allah kuran aşkına dedi. ilkin o gün duydum. sonuncusunu bir saat önce falan. sigarayla konuşuyorsanız yalnızsınızdır, sigara sizle konuşuyorsa bitmişsinizdir.
t:bir bitiklik alameti.
t:bir bitiklik alameti.
devamını gör...
gaye su akyol
bir gaye su akyol biliyordum ama sadece isimden ibaretti benim için.
sonra tanıştık değişik tamlamalardan müteşekkil şarkılarıyla.
barış manço esintilerinin olduğu şarkılar, kostümler...
sonra öğrendik ki severmiş barış'ı...
barış' ı kim sevmez ki zaten. yeri gelmişken paylaşayım. üniversite'nin merkez kütüphanesinde geziyorum, kuşe kağıtlı bir kitap, barış manço için yazılmış. çeviriyorum sayfaları, hakkında söylenen sözlerin olduğu bölüme geliyorum. bir tanesi demiş ki onun için: atatürk bir sen iki.
neyse ben diyorum ki kendi kendime işte bu! orijinal sözler, özgün müzik, sanatçı dediğin böyle olur falan...
sonra bir bakıyorum gaye takipçileriyle atışıyor. nasıl ya diyorum. kafamdaki gaye algısıyla örtüşmüyor çünkü. afallıyorum.
hoşuma gitmese de kabulleniyorum.
ama insan beğendiği şeye kusur konduramıyor.
efendim var işte sanatçılarımız. seversiniz sevmezsiniz ama hakkını teslim etmek lazım diye düşünüyorum. umarım güzel şarkılar yapmaya devam eder, biz de dinleriz.
şu üçü; fantastiktir bahtı yarimin, ayva çiçek açmış, istikrarlı hayal hakikattir bence en iyilerinden.
ghostery de demiş ki gaye arkadaşım olur onu sözlüğe kaydettirdim.
hakikaten yazıyor mu? eğer yazıyorsa bir keşif çalışması başlatılabilir. meraklandım doğrusu.
sonra tanıştık değişik tamlamalardan müteşekkil şarkılarıyla.
barış manço esintilerinin olduğu şarkılar, kostümler...
sonra öğrendik ki severmiş barış'ı...
barış' ı kim sevmez ki zaten. yeri gelmişken paylaşayım. üniversite'nin merkez kütüphanesinde geziyorum, kuşe kağıtlı bir kitap, barış manço için yazılmış. çeviriyorum sayfaları, hakkında söylenen sözlerin olduğu bölüme geliyorum. bir tanesi demiş ki onun için: atatürk bir sen iki.
neyse ben diyorum ki kendi kendime işte bu! orijinal sözler, özgün müzik, sanatçı dediğin böyle olur falan...
sonra bir bakıyorum gaye takipçileriyle atışıyor. nasıl ya diyorum. kafamdaki gaye algısıyla örtüşmüyor çünkü. afallıyorum.
hoşuma gitmese de kabulleniyorum.
ama insan beğendiği şeye kusur konduramıyor.
efendim var işte sanatçılarımız. seversiniz sevmezsiniz ama hakkını teslim etmek lazım diye düşünüyorum. umarım güzel şarkılar yapmaya devam eder, biz de dinleriz.
şu üçü; fantastiktir bahtı yarimin, ayva çiçek açmış, istikrarlı hayal hakikattir bence en iyilerinden.
ghostery de demiş ki gaye arkadaşım olur onu sözlüğe kaydettirdim.
hakikaten yazıyor mu? eğer yazıyorsa bir keşif çalışması başlatılabilir. meraklandım doğrusu.
devamını gör...
elminster the wise
sessiz sakin köşelerde duruyor gibi görünsede gelen bildirimde sıkı takipte olduğunu anlıyorsunuz, artı oy kullanımında onun gibi cömert olun diyeceğim yazar.
naif, bilgili yazarımız. iyi ki var, hep olsun * *
naif, bilgili yazarımız. iyi ki var, hep olsun * *
devamını gör...
fakirliğini tek cümleyle anlat
buna ne gerek vardı şimdi? diye sorabiliyorum.
devamını gör...
kendini ifade etmeye üşenmek
karşındaki insanın seni anlamayacağını bildiğin için, kendini yormamak.
devamını gör...



