kemal sunal.
haluk bilginer.
çetin tekindor.
fikret kuşkan.
şener şen.
ali şen.
hulusi kentmen.
fikret hakan.
önder somer
münir özkul.
devamını gör...

elbet bir gün ben de sevileceğim.
devamını gör...

islam karşıtlığıdır. her düşmanlık iğrenç olduğu gibi islam düşmanlığı da iğrençtir. günümüzde sene 2020 de bir şeye bağlı olan insanları hedef alıp düşmanlık yapmak akıl tutulmasıdır. böyle şeyleri konuşuyor olmamız bile utanç kaynağıdır. insanları inançlarına ırklarına göre değerlendirmek hedef almak son derece rezil bir durumdur.
devamını gör...

eşyalara değer biçmeyen insandır. kedisi arkadaşı, evladı olmuştur.
devamını gör...

bir nickle kendini bambaşka bir gezegende sanan insandır.
kimse onu tanımıyor diye salan insandır.
dikkat et de bitme.
devamını gör...

sözlükte şu ana kadar, hakkında nickaltı yazarken en fazla zorlandığım memeli insan. (memeyi koyduk yine oraya. yakıştı gerçi.) entel demeye gönlüm el vermiyor. sısıısıs

tüm erkek klişelerine tepki olarak doğmuş. korkutuyor beni bazen yazdıklarıyla.

farklı hanımları keşfedip asılma ve yeşilay kolu olarak, sıkıcı olarak anılan kafa sözlükteki ilk günlerimde, uzun uzun yazdığı entryleriyle fiziğe düşkünlüğü sebebi ile "sevgilimden ayrıldım çok yalnızım blog kızı" sanmıştım onu. her 10 kızdan 4'ü gibi. itiraf edeyim bari.

sonradan "hımm bu bir şeyler diyor" deyip daha dikkatli okumaya başlıyorsunuz. az çok analiz yeteneği varsa, derin bir anlam görüyorsunuz bu hanımda. "merhaba hanım, sizde derin bir anlam var diyorsunuz", "hadi lennn oradan" diyor. o ara radyoda paralelde.

çünkü derin anlam falan yok. sabah rafadan yumruta yiyip diş fırçaladıktan sonra kahvaltıya devam eden gri çoraplı bir fırlama çünkü. belirsiz grili cisim. tüm renkleri toplamış ve kısa zaman dilimlerinde hepsine bürünebilecek kıvraklıktaki arsız bukalemun.

bir anlamıolduğu belliydi. dikkatli gözlerden kaçmadı. çektiği hikayede paralel olduğunu tahmin ettiğim tırt endişelerim olduğu için, onu 'kurtarayım' dedim. onu kurtarırsam, vicdanen daha rahat uyurum, daha önce, daha önceki acı çekenlere yaptığım tüm boktan işlerden arınırım dedim. egoizmimi konuşturdum yine. o benim vicdan azaplarımı temizleme süpürgem olacaktı. onun bundan haberi yoktu. onu çok mutlu edip gidecektim. "bak işte artık daha mutlusun hadi çüüz" diyecektim.

o da olmadı. vazgeçtim bu sabah tost yerken. (yağmur vardı gibi sabah. -yağmur yoktu vurgu olsun diye salladım aslında. çok az çiseledi mi sanki? neyse lan.)

labirent gibi birleştirmemizi buyurdu hanfendi acılarını. yazdıklarından. daha açık oldu. hemen anladım ruh halini. açılmak ertesi gün pişman eder. sanki ona karşı olumlu bir kaç söz söyleme baskısını oluşturur. aa aynı ben dedim. ben bunu yapamayacak kadar yorgunum da dedim. bu keşifler yerine meme ucu birleştirmeyi yeğlerim her zaman. dar bir zaman dilimi haricinde herhangi bir stabil konuya dahi 3 günden fazla dayanamıyorum. o kurtarıcı ben olamam dedim. 10 saniye sonra olurum dedim. kafada dönen fazlasıyla gereksiz yığın var. kimsenin kederinden van gogh resmi çıkaramam ben. renkli renkli ıyyy. defolsun bunlar. defol pis washall. gıcık. fizik daha iyi. gülücük fiziği ve kanunu.

defolmuyor hiç. öyle bir yerden karşısına çıkıyor ki insanın, "son noktada mı acaba" sorusu ve şüphesi ile başbaşa bırakıyor kişiyi.

son nokta genelde, -boşluk hissi- tanımına uydurduğum bir faz. mar adentro izlerken havada uçan piçin yaptığı gibi, her boka üstten bakılan ve "anlamsızmış lan karınca gibi görünen şu mavilik" denilen an boşluk hissidir. sıvı ve katı ve gaz ve kulak memesi kıvamı arası ütopik bir yer. solcu işi. entelce.

"yok canım, aslında canı sıkılıyor onun da, başka hiçbir amacı yok" diyorsunuz birden. buyur buradan yak. sadece stres atma doğrultularımız farklı ama onun da "bundan sonrası" için bazı kararları var ve bunlar sabit diyorsunuz. değişmez bu kesin. yapar bu yazar böyle şeyleri. aniden böyle hissettirir. çok seksidir, hiç acımaz. acıtmaz velhasıl,

meja şaşırtır.
meja'yı okumak için en uygun zaman dilimi sızmak üzere olup, "içimi döksem mi" dediğiniz gece 04.30 dilimdir. eskilere mesaj atmayı önleyerek, masal kıvamında uyutuyor hanfendi o ara.
meja belirsizdir. tam olarak tanımlanamayan uçan cisimdir.
meja'yla gün bitimi olur bazen. bazen huysuzlaşırım fazla ciddiye aldığı için. bazen eleştirip içimden paralelde gülümserim, bu kadar bunalttığı için. bazen takdir eder "bebeğim ısıt yatağı geliyorum sabaha" yazayım derim. hepsinden vazgeçer silerim. onu sabaha karşı rahat bırakırım. sessiz kalırım. kalmasam da sorun olmaz derim.
daha hakkında en ufak şey bilmememe rağmen, gece çirkefleşip sabah kusura bakma desem de anlar o beni derim. kaçış noktam oluverir bazen. "sus lan şeytan kafalı" yazıp kaçar, tamam bebeğim sustum der - derim. bu kadar telepati fazla derim.

"bu kadar telepati olunca bir kızla kesin ona açılmam lazım ince ince" derim.

"yok be bu çok hanfendi, uğraşılmaz" derim.

varlığı ile bana sağlayacağı en büyük fayda iyi hissettirmesi derim, aklımın almadığı bazı konularda akıl almak ve 458 dakika discordda konuşmak olur bunun derim. ne de olsa kafası çalışan bir karşı cins derim. canım derim. off derim. oyhş derim. derim de derim.

solcu olsam, sol yanım derdim. sol yanım falan değil. sabah kramp giren bacağım olabilir. çamaşır makinesinde unuttuğum mavi tişörtüm gibi. fazla tanıyorum ben bu yazarı gibi. -derim.

içmek lazım bununla. karşılıklı anlatmak lazım. süper ağlama terapisi olan hanım. ağlamam gerçi, hep yalan dolan bunlar. hadi eve gidelim derim. kızlar bazen sütyen takıyor çünkü nietzche diye konuyu dağıtan entellere dönerim. onu demek istemiyorum bu bağyana nedense. camideki ikizim falan olabilir, ondan. sısıısıs

bilmiyorum, şimdilik iyi böyle. hep iyi o. varlığı şans oldu, tesadüf oldu. rahatlatıyor. acaba şimdi ne hissetti diye düşündüğüm nadir dişilerden.

canımsın. canımsın.
devamını gör...

zaman gelecek biz 16. nesillere "hıhı o havalı modlar zamanında bize hep günyadın mesajı gönderiyordu" diyeceğiz.
t:sözlüğün ilk nesli sıfır kilometre 5 kollu merso tadında nesil.
devamını gör...

17 ocak - 24 ocak haftasının kraliyet armasını göz kamaştırıcı tanımları ileee almaya hak kazanmış yazarımız.*

klavyesine zeval gelmesin efenim.*
devamını gör...

tinki winki, dipsi, lala ve po adlı dört kahramanı ve gülen bir güneş bebeği vardır.
devamını gör...

senede her haftada bir gün, dünyanın bir yerinde, mutlaka ve kesinlikle, ingiliz sömürgesinden kurtuluş günü kutlanmaktadır.
devamını gör...

evdeki herhangi bir kapıya tırmanmak, şimdi dev gibi olduk boyumuz uzadı, sığmıyoruz kapıya. *
devamını gör...

eğer zengin olursam çayı, içme suyuyla demleyeceğim. hatta kahveyi de içme suyuyla yapacağım.
allah'ım nasip et o gunleri. *
devamını gör...

eğer objektif ve nazik bir dille ifade edilmişse kabul edilmesi gerekir. genellikle bu tarz eleştirileri kaldıramayan kişiler cahil, megaloman, sabit fikirli tiplerdir. ama eleştiri dozunda olmayıp, hakaret boyutuna ulaşıyorsa o zaman o eleştiriyi yapan kişiyi tenha bir yere tek başına çağııı... falan desem komik olurdu gerçekten değil mi?* ...o yüzden nazikçe görüşlerine katılmadığımızı söyleyip yavaşça orayı terk etmeliyiz. *
devamını gör...

şu başlıkları ve peşi sıra girilen "sözleşme abartılıyürr yiaa" entrylerini görünce benim motorları maviliklere değil duvarlara süresim geliyor.

buram buram troll kokan yine de sinirlerimi zıplatmış kişi beyanı. çünkü peşi sıra bu zihniyete sahip leş kargalarıyla da muhattap olmamıza neden oldu. ne diyelim allah trollün de hayırlısını versin ve mümkünse belasını neyse...

kıyamam, bir ton da güzel insan tane tane laf anlatmaya çalışmış bu dangalaklara.*
devamını gör...

babamın aşçısı, annemin temizlikçisi, kardeşimin kredi kartıyım
devamını gör...

her ne kadar başkasından bahsediliyor gibi yapılsa da sizin olduğunuz çok net belli oluyor, bir şey anlatırken artık kullanılmaması gereken cümlelerden, bence. hele annenize bundan bahsediyorsanız, vay halinize. anneniz çoktan durumu anlamıştır.
devamını gör...

sakatatlar kırmızı çizgim, yemek şurada dursun kokularına bile dayanamıyorum.
devamını gör...

bence dünyanın en güzel ve belki de tek güzel takip eylemi.

aklıma şu fıkrayı getirmiştir:

adamın birinin evine bir kedi dadanmış. adam bir gün kediyi alıp uzak bir yere bırakıp eve dönmüş. bir süre sonra bakmış ki kedi karşısında.

biraz daha uzak bir yere bırakmış kediyi. "bu sefer dönemez." demiş ama kedi ertesi gün yine karşısında.

sonunda adam iyice sinirlenmiş. almış kediyi, düşmüş yollara. dolambaçlı yerlerden döne dolana kediyi karman çorman bir yere bırakmış.

fakat adam öyle karışık bir yerde bırakmış ki kediyi, eve dönerken kendisi de kaybolmuş. dönmüş, dolanmış, yolu bir türlü bulamamış. en sonunda karısını aramış:

- hanım, kedi geldi mi?
- evet.
- söyle o eşek sıpasına, gelsin beni buradan alsın!
devamını gör...

ilk günden taviz vermeyeceğini göstermektir. herkes bu çok safmış diye işleri bir yükler üstüne, ne olduğunu anlamazsın.
devamını gör...

sofra hazırlanırken tabakları masaya götürmek, yarım saat sonra tabakları geri getirip içlerine yemek koymak ve masaya geri götürmek.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim