havası bile parayla satılan şehirdir.

konservede istanbul havası satın alabilirsiniz.
devamını gör...

temeli budizm'e dayanan öğreti. esasında bu öğretiyle ilgili birçok soru işareti var kafamda. okudum ettim ama o sorular gitmedi. felsefi bir zemine oturtamıyorum anlatılanları. ve anlatılanlara göre de felsefi bir zemine oturtmam gerekmez.

bunu da kendimce batı ve doğu felsefelerine dayandırıyorum. batı'ya dönüp de nietzschevari bir kimse olabiliriz veyahut doğu'ya dönüp budavari biri... nietzsche olursak ne olur sizce? nietzsche ne derdi? sokrates'in güzel bir biçimde işleyen çarklara attığı taştan bahsederdi. nietzsche de aslında ne kadar eleştirirse eleştirsin sokrates'in bir uzantısı. her şey daha farklı olabilirdi. ve bir bakıma doğu felsefesi bunu başarıyor. daha farklı. çünkü doğu'da sezgi vardır. ruh vardır. batı'da ise mantık. ama mantık her zaman işe yaramaz. çünkü mantık, arkasından yeni bir mantık argümanını doğurur. bu da sonsuz bir zinciri oluşturur. bir sonuca varamayız, birkaç sonuca varırız ve aralarında seçimler yapmamız gerekir. neticede ideolojilerde bu gerçekliğe dayalı. ha bir albert camus olup da hepsini reddedebiliriz. yine de bu bile bir uzantıdır. bilmem anlatabildim mi...

o yüzden doğu'ya dönmek belki de akıl sağlığı için daha iyi olur, evet. çünkü batı'da sürekli bir yoldayız. yol bitmiyor. bitiş çizgisine vardığımızı düşündüğümüz an aslında yorgunluktan dizlerimiz üzerine çöküp öldüğümüz andır. doğu'da ise yolculuğa ara verilir. yolun kenarındaki bir hana girilir ve orada kalınır. o han, inanç hanı'dır.

bu metaforu geliştirmeye çalışıyorum zamanla, öyle ya da böyle. gerçi üzerine düşünmek gerek ve bu aralar, inanın, hiç düşünesim yok.

yine de sorum şu benim bu mindfulness ile ilgili. prof. dr. zümra atalay'a zamanında sormuştum da cevap vermemişti...

anda kalmak maske takmak mıdır? bireyselleştikçe yalnızlık artar madem, o halde anda kalınan süre boyunca da avuntu artmaz mı?

bu soruya öyle düzgün bir cevap bulamadım ama kendimce bir argüman geliştirdim. hatta bunu yazarken kafamda iyice belirginleşti.

anda kalmaktaki esas mesele sanırım şey... arkada maria callas çalıyor. sesini kısayım, geliyorum.

insan zihni kendi gerçekliğine göre yaşar. yani nasıl bir gerçeklik yaratırsanız zihin o gerçekliğe göre akıl yürütür. dolayısıyla avuntu denilen şey bir nevi safsata olabilir. olamaz mı? şu an çok mantıklı bir şey söyledim. mutluyum. en azından kendimce... neyse çok yazdım. bu kadar.
devamını gör...

her ilişkinin sadece bir adı vardır.

iş arkadaşlarınızla, patronunuzla, çalışanlarınızla olan ilişkinizi mümkün olduğunca profesyonel sınırlar dahilinde tutmalısınız. patron sadece patron, çalışan sadece çalışan, iş arkadaşı sadece iş arkadaşıdır.
devamını gör...

direkt türkçe manası kapasite .

sığa , bir kondansatörün birim potansiyel fark uygulandığında depolayabileceği yük miktarıdır.
devamını gör...

yetişkin bir insanın yapması gereken şey.

bahsettiğim şey şu değil: sıfır küfür, hayatın hiçbir alanında, hiçbir şekilde hiçbir şeye sövmemek... bu, eğer küçüklüğünüzden itibaren alıştırılmadıysanız çok zor. bahsettiğim şey şu: yeni tanıştığınız insanlarla konuşurken/yazışırken rahatça sövmek, küfür konusundaki tavrını bilmediğiniz insanların yanında ağzınızı bozmak, tartıştığınız insanlara küfretmek... bunları, belirli bir yaşa gelmiş insanların kontrol edebilmesi gerekiyor. siz küfretmeyi seviyorsunuz diye, konuştuğunuz insanlar da sevmek zorunda değil.

kendiniz gibi olan, huyunu bildiğiniz, uzun zamandır tanıdığınız kişilerin yanında sövüyor olabilirsiniz. bunu ben de yapıyorum ama gelip de hayatımda 1 kez yüzünü bile görmediğim insana şurada küfretmem. dışarıdan görüntü aile terbiyesi görmemiş, hazımsız, hadsiz ve ruhu çirkin bir bireyden öte bir şey değil. kimse "vay bee! ne sövdü, helal olsun" demiyor, emin olabilirsiniz. aksine "adama bak, karşı tarafın rezilliğine rağmen efendiliğini bozmadı, helal olsun" diyoruz genelde. saygı görmek istiyorsanız yapmanız gereken şey bu özetle. benden söylemesi... gerisi sizin bileceğiniz iş.
devamını gör...

gündüz uykusu.
devamını gör...

yapıldığı an hatim indirilmesi gereken bir durum.

o an olmasa bile, kurtuldum sanılsa bile kurtulunacak bir şey değil bak bu. her şey unutulur, bu unutulmaz.

yok oruçtum dilim sürçtü falan hikaye. 5 sene sonra en ufak kavgada masaya dökülür hep bunlar.

diyenin allah u teala yar ve yardımcısı olsun.
devamını gör...

bir jorge luis borges kitabıdır.

dante edebiyatta çok şey demekti. edebiyattaki etki alanı o kadar büyüktü ki hangi yazarı, hangi edebiyatı etkilediğini saymakla bitiremeyiz. biz onu dev bir destan olan ve italyan edebiyatının yapı taşını oluşturan ilahi komedya ile tanıyoruz. bu dev yapıtta yanımıza önce vergilius ardından da beatrice ile cehennem, araf, cennet gezisi yaparken edebi zevkin de doruklarına çıkıyoruz.

shakespeare tiyatroyu yeniden yarattı. romeo ve juliet değil sadece söylediğim, onlarcası. tiyatro shakespeare’den önce yoktu sanki, sanki o dünyaya tiyatroyu yaratmak için gönderilmiş bir edebiyat peygamberi idi. gizemli yaşamı da onun dev bir tiyatro eserine dönüşmesine katkı yapmadı değil. çok şey değiştirdi dünyada.

ve borges denemelerinde iki ustayı bize kendince anlattı. kendince dememin elbette özel bir nedeni var. borges’in bir şeyi borgesce anlatması ona yepyeni bir anlam kazandırmıştır her zaman. kimsenin görmediği, kimsenin bakmayı düşünmediği bir açıdan bakar olaylara çünkü borges. borges muhteşem bir yazar olmasının yanı sıra çok yetkin bir okurdur da.

okuyun bu kitabı, size yepyeni yollar açacak.
devamını gör...

kurban bayramı'nda duydum.
o artık yok!
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

istisnasız her annenin kurduğu cümlelerdir.
"iyi olduğunu öğrendim ya o bana yeter"
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

dinlediğim en ilginç şarkılardan norra el norra'yı da çaldığına göre şahane bir kıvam tutturmuş yayındır, ufak tefek kesintilere bakılmasın. zor zamanlarda yayın yapmanın farkında olan duyarlı yayıncımız acaba doksanlara da el atacak mıdır, neden doksanlardır diye bir soru da soralım. *
devamını gör...

cool ablamız shirley manson’ ın sesinden, sözleri had safhada melankolik ve sanki bir o kadar da ironik, 90’lı yılların unutulmaz garbage şarkısı.
bu şarkıyla tempolu yürümek hayli güzeldir. yürürken müziğin ritmi, yürüyüşümle o kadar uyumlanır ki... özellikle soğuk, gri günlerde, kafaya çekilen kapüşonumla birlikte sabah yürüyüş rutinimin demirbaşıdır kendisi.

devamını gör...

"ben kötü bir insan değildim. ne aksi bir adamım, ne de uysal biriyim. ne alçağın biriyim, ne de namuslu, ne onurlu biriyim, ne bir kahramanım, ne de bir korkak.
ben hiçbir şey olamadım."

-dostoyevski
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

mümkünse olsun dedirten iddiadır.
devamını gör...

özellikle 30undan sonra olan durum. eskiden çok rahat ve kolaydı. ya da eskiden corona diye bir lanetle tanışıp kendimizi evlere kapatmamıştık. sağlıklı beslenir, her gün spor yapar, düzenli uyur uyanırdım ve yaşam kalitem çok daha yüksekti. şimdi esamesi okunmuyor o günlerin. gel de kilo ver şimdi. öhüm öhüm modu düşürmüyoruz tabi geçen ay 4 kilo verdim. duraksar gibi oldu fakat yılmak yok. güle güle yağlar, kilolar, sağlıksız yaşam. hoş geldin düzen, sağlık, rahat uyku ve daha mutlu bir hayat.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal bir ülke de olsa desteklenecek ama türkiye de ayıplanacak bir davranış.halk olarak, doğru ya da yanlış çoğu kişi aynı şeyi yapıyorsa sende onu yapmak zorundasın gibi bir algımız var.çocuk kendi sağlını düşünmüş ve çıkmıştır sınavdan. türkiyede herkes böyle bir düşünce yapısına sahip olsaydı çok daha farklı bir yerde olabilirdik.
devamını gör...

çok güzel şiir be! hadi yine iyisiniz köftehorlar.
münacaat
bu yaşa erdirdin beni,gençtim almadın canımı
ölmedim genç olarak ,ölmedim beni leylak
büklümlerinin içten ve dışardan
sarmaladığı günlerde
bir zamandı
heves ettim gölgemi enginde yatan
o berrak sayfada gezindirsem diye
ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende.
vakti vardıysa aşkın,onu beklemeliydi
genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için
halbuki aşk,başka ne olsundu hayatın mazereti
demedim dilimin ucuna gelen her ne ise
vay ki gençtim
ölümle paslanmış buldum sesimi.

hata yapmak
fırsatını adem’e veren sendin
bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana
gençtim ve ben neden hata payı yok diyordum hayatımda
gergin bedenim toprağa binlerce fışkını saplar idi
haykırınca çeviklik katardım gökyüzüne
bir düşü düşlere dalmaksızın kavrayarak
bulutu kapsayarak açmadan buluta içtekini
tanıdım ademoğlu kimin nesiymiş
ter döküp soru sormak nereye sürüklermiş kişiyi.

çeşme var,kurnası murdar
yazgım
kendi avcumda seyretmek kırgın aksimi.

gençtim ya,ne farkeder deyip geçerdim
nehrin uğultusu da olur,dalların hışırtısı da
gözyaşı,çiğ tanesi,gizli dert veya verem
ne fark eder demişim
bilmeden farkı istemişim.
vay beni leylak kokusundan çoban çevgenine
arastadan ırmaklara çarkettiren dargınlık!
yola madem
çöllerdeki satrabı yalvartmak için çıkmıştım
hava bozar,yüzüm eğik giderdim yine
yaza doğru en kuduzuyla sürüngenlerin sabahlar
yola devam ederdim.

gençtim işte şehrin o yatık raksından incinen yine bendim
gelip bana çatardı o ruh tutuşturucu yalgın
onunla ben
hep sevişecek gibi baktık birbirimize.
bir kez öpüşebilseydik dünyayı solduracaktık.

oysa bu sürgün yeri,bu pıtraklı diyar
ne kadar korkulu yankı bulagelmiş gizlerimizde
hani yok burda yanlışı yoklayacak hiç aralık
bütün vadilere indik bir kez öpüşmek için
kalmadı hiç bir tepe çıkılmadık
eriyeydik nesteren köklerine sindiğimizce
alıcı kuş pençesiyle uçarak arınaydık
ah,bir olaydı diyorduk vakar da yoksanaydı
doğruydu böyle kan telef olmasın diye çabalamamız
ama kendi çeperlerimizi böyle kana buladık
gönendi dünya bundan istifade
dünya bayındırladı:
bir yakış,bir yanış tasarımı beride
öte yakada bir benî adem
her gün küsülü kaldık.

bunca yıl bu gücenik macera beni tutuklu kılan
artık bu yaşa erdirdin beni,anladım
gençken almadın canımı,bilmedim
demek gökten ağsa bile tohum yürekten düşecekmiş
çünkü hataya bağışık büyük hatadan beri nezaret yer
çiğ tanesi sanmak ne cüret,gözyaşıymış
insanın insana raptolduğu cevher.

şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yarabbi
taşınacak suyu göster,kırılacak odunu
kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbelalemin
tütmesi gereken ocak nerde?

ismet özel
devamını gör...

parktaki kedi ya da köpekleri sevmek,beslemek.
uçurtma izlemek.
hanımeli kokusuyla dolmuş bir sokaktan geçmek.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim