dünyadaki yaşamı ve güzelliği kutlayarak, çevresel tehditleri hatırlatmak amacıyla 1970 yılından beri her sene 22 nisanda kutlanan gündür.

dünya gününüz kutlu olsun dünyalılar!
devamını gör...

zor geçen bir günün sonunda arkadaşına dönüp sorduğun soru.
devamını gör...

aleksey fyodoroviç karamazov alyoşa odanın köşesindeki koltukta oturuyordu.


dört kişi de oturabilir sanırsın, bir kişi de oturabilir sanmak mümkün.
devamını gör...

çok basit aslında. türkler düşünmüyor. düşünene deli damgası yapıştırıyorlar.
devamını gör...


bir iletişimsizlik hikayesi

wordperfect'in yardım hattında banda alınmış bir telefon konuşması. bu konuşma sonra da şirketi, kendisini "gerekçesiz" işten çıkardığı için mahkemeye veriyor.

ışte o telefon konuşması
a- yardım hattı, buyurun, nasıl yardımcı olabilirim?
b- bir sorunum var.
a- nasıl bir sorun ?
b- yazı yazıyordum, birden bütün kelimeler gitti ?
a- gitti mi ?
b- yok oldu !
a- ekranda şu anda ne görüyorsunuz ?
b- hiçbir şey.
a-hiçbir şey mi ?
b- yazdığım hiçbir şey ekrana çıkmıyor .
a- hala wordperfect programında mısınız yoksa programdan çıktınız mı ?
b- bunu nereden bileyim ?
a- ekranda bir "c" harfi görüyor musunuz ?
b- bir " hece" mi ?
a- boş verin. ekranda yanıp sönen bir çizgi var mı ?
b- söyledim ya hiçbir şey yazmıyor.
a- monitör üstünde yanan bir lamba var mı ?
b- monitör ne ?
a- ekranı olan yer, televizyon gibi...çalıştığını gösteren küçük bir lamba var mı ?
b- bilmiyorum
a- monitörün arkasına bakın, oraya bir elektrik kablosu giriyor olması lazım. görebiliyor musunuz ?
b- evet.
a- harika, o kabloyu takip edin duvarda elektriğe bağlı mı bana söyleyin.
b-bağlı
a- harika. monitörün arkasına bakınca bağlı olan tek kablo mu gördünüz, yoksa iki tane mi ?
b- görmedim
a- tekrar bakar mısınız, ikinci bir kablonun da bağlı olması lazım.
b- evet buldum.
a- tamam, şimdi onu takip edin ve bilgisayara bağlı mı diye bakın.
b- kabloya ulaşamıyorum.
a-ulaşmayın, bağlı mı diye bakabilirmisiniz ?
b- olmuyor.
a- bir şeyden destek alıp eğilip bilgisayarın arkasına baksanız...
b- eğilmek dert değil, karanlık olduğu için bakamıyorum.
a- karanlık ?
b- ofisin ışıkları kapalı, pencereden gelen ışık yetmiyor.
a- ofisin ışıklarını yakın.
b- yanmaz.
a- neden ?
b- elektrikler kesik.
a- elektrikler mi kesik. tanrım ! ( kısa bir sessizlik) bilgisayarın kutusu, kitapları her şeyi duruyor mu ?
b- evet dolapta.
a- şimdi bilgisayarı sökün, aynen aldığınız gibi paketleyin ve aldığınız dükkana iade edin.
b- durum bu kadar kötü mü ?
a- korkarım öyle !
b- peki tamam. onlara ne diyeceğim ?
a- " ben, bilgisayar kullanmayacak kadar aptalım !" diyeceksiniz.

devamını gör...

ince düşünceli olmak ilk adımdır. eğer amaç bu ise defaatle yapınız zira uzun sürmeyecektir.
devamını gör...

"turp günlerinden bi' gün, sabah beş
dilimde bi' şarkı nasıl'sa beleş.
bendeniz şekerler'in oğluyum, cebimde güneş..

misal düşmemiş bi' kar tanesiyim
varsay uykuda bi' köy hanesiyim
içim ihtiyar savaş gazisi..

talebim değil hanlar hamamlar, gömme saraylar,
sahibi olduğum her şey: rûyalar..
herkesin doyduğu bi' çıkma ekmek
senin de öyle.

pantolon-ceket, sokaklar benim
bastığım toprak, ağaçlar benim
neler gördüm, neler görmediğim?

aldım ihmalden planlarımı
gezdim çıkmazda sokaklarımı
kadınlarca derya yüzdüm, saadet bulmadım!

beyaz attan düştüm ne hükmüm kaldı, ne prensliğim,
adımdan bi' harf attım,
görmedin..
herkesin doyduğu bi' çıkma ekmek
senin de öyle.!

her gün aynı göz haliyle ben
uyanıyorum sabahla.."

rehber grubuna ait ruh şarkısının sözleri olup,
hala söz sahibi kimdir belli olmayan dizelerdir.
devamını gör...

1800'lerin ortasında ponca kabilesi önce açlıkla boğuşmak durumunda kaldı. av sahaları daralmış ve gerekli besin kaynaklarına ulaşamaz olmuşlardı. aynı zamanda bu durum amerikan hükümetinin planladığı bir baskı aygıtıydı. poncaları topraklarından çıkarmak istiyorlardı. poncalar bu sıkıntılı duruma bir süre direnmiş olsalar da en nihayetinde amerikan hükümeti ile bir antlaşma yapmayı kabul etmek zorunda kaldılar. tabi burada şeytanın aklına gelmeyecek şey beyaz şeytanın aklına gelmişti; dinelen ayı'ya halkını omaha rezervasyonuna yerleştirmesi konusunda söz verdiler. o da anlaşma metnini hiç tereddüt etmeden imzaladı. çünkü kendi topraklarından çok uzaklaşmış olmayacaklardı. ancak anlaşma metnindeki ifade farklıydı. poncalar oklahama'ya sürgün ediliyorlardı. amerikan ordusunda görev alarak kendi halkına ihanet eden, kızılderili tercümanların oyununa gelen dinelen ayı ve ponca halkı için eziyet dolu yıllar bu şekilde başlamış oldu. durumu öğrendikten sonra mukavemet göstermek istemişlerse de, amerikan ordusunun baskı, kötü muamele ve tacizleri neticesinde göç yollarına düştüler.

göç zor geçiyordu. salgın hastalıklar, açlık, yılgınlık ve benzeri zorluklar ponca kabilesini içten içe kemirmeye başlamıştı. önce yaşlılar ve çocuklar düşmeye başladı. göçü zorunlu kılan amerikan hükümeti hiç bir müdahalede bulunmuyordu. poncaları kaderlerine terk etmişlerdi. ölen ölsün kalan sağları rezervasyon alanına kapatırız gibi bir düşünceye sahiplerdi. ne yazık ki, göç sırasında ölenlerden birisi de dinelen ayının büyük oğlu ayı kalkanı oldu. dinelen ayı bu olay sonrası kaybettiği kabile üyelerini ve oğlunu kendi topraklarına defnetmek talebinde bulundu. oğluna ölmeden önce söz vermişti. ancak bu talep olumlu karşılanmayınca beraberindeki küçük bir grupla birlikte kendi topraklarına doğru yola koyuldu. omaha rezervasyon alanında büyük bir coşku ile karşılandı. aslında dinelen ayı kendilerine karşı gösterilen haksız ve acımasız tutuma karşı yine de belirli sınırlar içerisinde kalarak direniş göstermeye çalışıyordu. rezervasyon alanına gelmesi bunun kanıtıydı. ancak onun varlığının halkında farklı bir ruh hali yaratabileceği korkusunu taşıyan amerikalılar dinelen ayı'nın tutuklanmasına karar verdi. sonrasında ise rezervasyon alanına gönderilmeleri gerekirken keyfi olarak başka bölgelerde tutulmak sureti ile geciktirildiler. tabi dinlensinler, yesinler, içsinler güç toplasınlar diye yapılmıştı her şey (!) yoksa ortada bir kötü niyet yoktu. her şey poncaların iyiliği içindi.

işte bu noktadan sonra kızılderili tarihi açısından önemli bir hukuki mücadelenin temelleri atılmış oldu. dinelen ayı ve beraberindekiler tutuklama kararlarına itiraz için dava açtılar. çünkü ortada bir yargı kararı yoktu ve mahkeme kararı olmadan bu tutuklamanın yapılması keyfi ve hukuka aykırı bir tutumdu. * mahkeme tutuklanmanın gerekçelendirilmediği ve yasal olmadığı kararını alarak dinelen ayı ve beraberindekileri serbest bıraktı. bu aynı zamanda hukuki anlamda kızılderililerin kişi olduğu manasını taşıyordu. bunu bir milat olarak kabul etmek mümkün. sonrasında şef ve arkadaşları kendi topraklarına dönmek için yine yasal çerçevelerde kalarak mücadelelerini sürdüler. bir çok insan hakları savunucusunun da desteğini alarak en nihayetinde muratlarına erdiler. şef dinelen ayı son nefesini verene kadar kendi topraklarında çiftçilik yaparak yaşadı ve ölümünden sonra kendi topraklarına bakan bir tepeye gömüldü. sana bir tepeden baktım aziz niobrara...

thomas henry'nin yazdığı ve büyük oranda onun yaşamını konu alan biyografiyi konuya ilgisi olanlar okuyabilirler. joe starita'nın onunla ilgili yazdığı kitap ise işin hukuki boyutunu görmek ve anlamak noktasında değerlidir. yani işte hani olurda okunursa diye zikretmiş olalım.

1877 yılından renklendirilmiş karizmatik bir fotoğrafını da iliştirelim şuraya;

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bilimsel gerçekliği pek de olmayan bir iddia.
devamını gör...

çok uzun anlatmak gerekti.
ve biz, sadece imâ ile geçtik. dize'lerinin sahibidir.
devamını gör...

90'ların bağımsız sinemasının öncülüğünü yapmış steven soderbergh filmi.

görünürde rahat bir hayat yaşayan, terapi gören ve başkalarının küçük diyebileceği dünya sorunlarına kafasını takmış ann, onu kız kardeşiyle aldatan kocası ve kocasının eski bir arkadaşının onları ziyarete gelmesi ile değişen hayatlarına şahit oluyoruz. film aslında konusu itibariyle karamsar ya da bunaltıcı olsa da görüntüler, ortam, hava epey renklidir. bu yüzden izlerken ayrı bir kitler insanı ekrana. bu karmaşıklaşan aile dinamiklerini seyrederken kardeşlik bağlarını, sevgiyi, cinselliği ya da ilişkileri sorgularken buluruz kendimizi. "erkekler çekici kadınları sevmeyi, kadınlarsa sevdikleri adamları çekici bulmayı öğrenirler" der kahramanımız graham. ve filmin hemen başında iktidarsız olduğunu itiraf etmesine karşın filmde gördüğümüz kadınları etrafına çeker garip bir şekilde. ayrıca film temelde seksle ilgili olsa da neredeyse hiç* seks sahnesi çıkarmaz karşımıza. çoğu filmde sonlar tatmin edici olmasa da bu filmde epey doyurur insanı, hem de açık bir kapı bırakmış olmasına rağmen. yağmur yağacak, yağıyor derken görmeyiz bile hiç yağdığını.* bilemeyiz de. ama ne bitiştir o ya.

james spader bu rolüyle cannes film festivalinde en iyi erkek oyuncu ödülünü almıştır. bu adam dengesiz, garip karakterleri nasıl bu kadar iyi oynayabiliyor ya. helal olsun.
devamını gör...

2018 oscar ödüllü ve benim de izlediğim en iyi animasyon diyebileceğim bir görsel ve ruhsal doyum... coco, meksikalı bir çocuğun, ölmüş ve yaşayan aile bireyleri arasındaki yolculuğu anlatan . ölüm-yaşam çizgisinde insanların yalanları, hırsları, vedaları, vefasızlıkları, umutları kısacası her türlü hayal kırıklıkları ve çocukların güzel ve saf duyguları eşliğinde bir duygu filmi....
devamını gör...

gerçekten iyi bir haber. umarım çocuklarıyla mutlu olur. artık özgür.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

atamazsın o mesajı. atmamalısındır.
devamını gör...

hiç star wars izlemedim.

eğer izlersem oldukça işime yarayacak olan bir listedir.

bilgi veren tüm yazar arkadaşlarıma teşekkür ederim.
devamını gör...

al yanına.
devamını gör...

şimdiki zamanların golfçüsü, bir zamanların tenis efsanesi, sabahın bir körü uyanıp tenis izlememe neden olan iki insandan biri - diğeri martina hingis- rekortmen bir sporcudur.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


çok sayıda iyi tenisçi seyrettik, büyük keyif aldık, heyecanlandık, sinirlendik, birçok duyguyu yaşadık onları izlerken ama sadece birkaç tanesi derin ve kaybolmayan izler bıraktı hayatımızda. pete sampras o iz bırakanlardan biri.

1971 doğumlu amerikalı pete, diğer birçok amerikalının aksine çok düzgün bir aile hayatına sahip olan ve ailesi ile bağları kuvvetli olan bir insandır, antrenörü ile de böyle bir bağ kurar ve onun elinin değmesi ile de 19 yaşında şampiyonluğa ulaştıktan sonra düşüşe geçen kariyeri tekrar şahlanır. 14 şampiyonlukla rekoru majesteleri roger federer’e kaptırana kadar elinde bulunduran pete her zaman tenisin bir numaralarından biri olmayı başarmıştır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

benim için sampras’ı unutulmaz yapan şey ise daha önce tenis kortunda hiç görmediğim bir şeyi alışkanlık haline getirmiş olmasıdır. pete sık sık karşıdan gelen topları uçarak karşılardı. bu benim için o kadar alışmadık bir durumdu ki her an gözüm ekranda pete’i zor durumda bırakması beklenen bir vuruşun gelmesini, pete’in de onu süpermen gibi uçup çıkarmasını beklerdim.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

pete benim için şu sözün tam karşılığıdır:

bazı kahramanlar pelerin takmaz.
devamını gör...

üniversite yıllarımım oyunu*. başlığı görünce
- anlamsız- bir nostalji yaşattı. *
devamını gör...

nasıl saçmaladığına dönde bir bak istedim diyen sözlük şeysi.

unutmayın entry bizden çıkmadan bizim esirimizdir, gönderildikten sonra biz onun esiri oluruz.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim