model şarkılarında geçen en güzel sözler
affet bu gece ölmek istedim.
devamını gör...
prora oteli

hitler tarafından, nazilerin tatil yapması için inşa ettirilmiş ama hiç kullanılmamış bir oteldir. 10 bin odalı bu otel, 20 bin kişiliktir. otel rügen adası'nın sahilinde 4,5 kilometre boyunca uzanıyor.

hitler'in propaganda amacıyla inşa ettirdiği bu otelde 3 yıl boyunca 9000 kişi çalıştı. ıı. dünya savaşı başladığında hala bitmemiş olan otelin inşası da bu sırada durdu. savaştan sonra askeri amaçlarla kullanılmış olsa da otel nazilere hizmet vermemiştir.
konu ile ilgili bir videoyu da izlemek isteyenler için paylaşmak isterim:
devamını gör...
yoldaş benjamin'in alkolik olması
yoldaşın alkol kullandığını söyleyerek bir şeyler ima edilmeye çalışılan başlıktır.
bir gün donatır masayı gelin arkadaşlar hep bebarer olsun derse koşa koşa gideriz. şimdilik bizi ilgilendiren bir durum yoktur.
bir kadehte bizim için içsin efem, afiyet olsun.
bir gün donatır masayı gelin arkadaşlar hep bebarer olsun derse koşa koşa gideriz. şimdilik bizi ilgilendiren bir durum yoktur.
bir kadehte bizim için içsin efem, afiyet olsun.
devamını gör...
şeker portakalı
josé maruo de vasconcelos’un yazmış olduğu, brezilya edebiyatının klasiklerinden olan kitaptır. aynı zamanda çocukların okuması meb tarafından yasaklanmış kitaptır, gerekçeleri de kitabın türk örf ve adetlerine uymamasıymış. kitapta küçük çocukları derinden üzebilecek kısımlar geçiyor ve bu nedenle kitabın çocuklar tarafından okunmaması tavsiye edilebilir ancak konuyu meb türk örf ve adetlerine nasıl getirebilmiş pek anlayamadım. her neyse, konumuz zaten bu değil.
kitap tatlı ama bir o kadar da muzır bir çocuk olan zezé’nin hayatını konu alıyor. çok zeki bir çocuk olan zezé’nin kendi kendine bir şeyler öğrenişini, yaptığı haylazlıkları, kardeşleri ve ailesiyle olan ilişkilerini, öyle böyle geçen okulunun ilk yılını okuyoruz kitapta.
kitap adını zezé’nin yeni taşındığı evin bahçesindeki şeker portakalı fidanından alıyor. zezé’nin minguinho adını verdiği bu fidan sıradan bir fidan değil, o hikayesini okuduğumuz miniğin en yakın sırdaşı.
kitapla alakalı yorumlarıma gelecek olursak, kitabın anlatımı güzeldi, okuması rahat bir kitap olduğunu düşünüyorum. su gibi akıp gidiyor. yazar kendi çocukluğunu bize çok güzel yansıtmış, sanki yazarın çocuk halini sadece okumamışım da gerçek hayatımda da tanıyormuşum gibi hissettim. ağlamam ağlamam dedim ama kitap beni ağlattı, özellikle kitabın sonlarına yaklaştığınız zaman yanınıza bir kutu peçete almanızı öneririm. ki muhtemelen kitapsever yazarlarımızın çoğu bu kitabı okumuştur bile, malum kitap bilinen bir kitap ve bilinmeyi de hak ediyor bence.
özellikle zezé’nin portuga karakteriyle olan ilişkisi insanın içini yumuşacık ediyor, ancak zezé’nin portuga karakteriyle yakınlaştıktan sonra edmundo dayısını boşlamış olması da gözümden kaçmadı. genel bakarsak ana karakterle yan karakterler arasındaki ilişkiler kitapta çok güzel yansıtılmış olduğunu düşünüyorum. kitapla alakalı olumsuz yorum yapabilmek benim için namümkün.
kitap tatlı ama bir o kadar da muzır bir çocuk olan zezé’nin hayatını konu alıyor. çok zeki bir çocuk olan zezé’nin kendi kendine bir şeyler öğrenişini, yaptığı haylazlıkları, kardeşleri ve ailesiyle olan ilişkilerini, öyle böyle geçen okulunun ilk yılını okuyoruz kitapta.
kitap adını zezé’nin yeni taşındığı evin bahçesindeki şeker portakalı fidanından alıyor. zezé’nin minguinho adını verdiği bu fidan sıradan bir fidan değil, o hikayesini okuduğumuz miniğin en yakın sırdaşı.
kitapla alakalı yorumlarıma gelecek olursak, kitabın anlatımı güzeldi, okuması rahat bir kitap olduğunu düşünüyorum. su gibi akıp gidiyor. yazar kendi çocukluğunu bize çok güzel yansıtmış, sanki yazarın çocuk halini sadece okumamışım da gerçek hayatımda da tanıyormuşum gibi hissettim. ağlamam ağlamam dedim ama kitap beni ağlattı, özellikle kitabın sonlarına yaklaştığınız zaman yanınıza bir kutu peçete almanızı öneririm. ki muhtemelen kitapsever yazarlarımızın çoğu bu kitabı okumuştur bile, malum kitap bilinen bir kitap ve bilinmeyi de hak ediyor bence.
özellikle zezé’nin portuga karakteriyle olan ilişkisi insanın içini yumuşacık ediyor, ancak zezé’nin portuga karakteriyle yakınlaştıktan sonra edmundo dayısını boşlamış olması da gözümden kaçmadı. genel bakarsak ana karakterle yan karakterler arasındaki ilişkiler kitapta çok güzel yansıtılmış olduğunu düşünüyorum. kitapla alakalı olumsuz yorum yapabilmek benim için namümkün.
devamını gör...
sözlükte yazmak ama okumamak
gerçek hayatta konuşup dinlememeye benzer.
devamını gör...
geceye bir söz bırak
"hiçbir konuda taviz verme. ilk uzlaşma ,senin yıkımının başlangıcıdır." osho
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının çizimleri
sanatçı değiliz ki özgün bir şeyler çizelim boyayalım...bizden olsa olsa kopyacı olur. niko guido (necip yanmaz) imzalı bir fotoğrafı kopya ettik.niko guido kim derseniz. özellikle çevre konularında şahaserler yaratan bir fotoğrafçı. bence burada bir başlığı hakediyor.
su altı kirliliğine tepki olarak çektiği fotoğraflardan birinin kopyasıdır.
su altı kirliliğine tepki olarak çektiği fotoğraflardan birinin kopyasıdır.
devamını gör...
engin günaydın'ı hangi yapımda izlersem izleyeyim burhan altıntop olarak göreceğim gerçeği
vavien, yeraltı, yazgı ve hatta komedi olmasına rağmen aile arasında filminde dahi kolay kolay burhan altıntop görebileceğimizi sanmıyorum. ama başlık "engin günaydın dendiğinde akla ilk burhan altıntop karakterinin gelmesi" olsa ona belki ben de katılabilirdim. serkan keskin dendiğinde de ismail abi geliyor aklıma ne yapayım. ama masum'da da, sonbahar'da ve daha pek çok film veya dizisinde de serkan keskin'i izlerken ismail abiyi görmüyorum. sanırım bu da çok başarılı olmalarından ve o rollerin içinde onları fazla görmemizden kaynaklanıyor.
devamını gör...
15 yaşında çocukların evlenmesine insan hakkı demek
bir çocuğun gözlerinin içine bakıp konuştunuz mu hiç demek isterdim bu insan müsveddesi varlıklara. gözlerinde hayata karşı bir masumiyet barındıran, oyun oynayan, asi çıkışlar yapsa bile aslında çok korkak olan bu çocukların göz bebeklerine baktınız mı. bir çocuğu şehvet ile kadın görmek nasıl bir insanlık, nasıl bir şerefsizlik. pedofili yani çocuk istismarı sadece eylem üzerinden değil, ifadeler üzerinden de suç olmalı ki bu insan görünümlü yaratıklar ağızlarından çıkanlar ile kirletmesinler zihinleri.
devamını gör...
hayatınızın rengi
ormanlar gibi yeşil, deniz gibi mavi.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
insan olana yürek yangınıdır madımak su serpilmez iç ferahlamaz. akıl ermiyor zaman aşımı vicdansızlığına...
tek tutanağımız türkülerimiz,şiirlerimiz.. bugün katılanların her biriyle pir sultan abdal etkinliğindeydik evet oradaydık.. tüm güzel insanlara selam olsun.. elbet karanlıklar aydınlığa çıkacaktır.
tek tutanağımız türkülerimiz,şiirlerimiz.. bugün katılanların her biriyle pir sultan abdal etkinliğindeydik evet oradaydık.. tüm güzel insanlara selam olsun.. elbet karanlıklar aydınlığa çıkacaktır.
devamını gör...
ekşi sözlük’ten gelip burada kendini diğer yazarlardan üstün sanmak
ekşi sözlük büyük ve köklü bir mecra hatta türkiye'de sözlük işlerinin ekolüdür.
bunu bilen bazı yazarlar bilinç dışı olarak başka sözlüklere gittiğinde "ekşi'den geldim" gibi bir hisle çok değişik hallerde bulunarak devamlı cinsel temalı, diğer cinsi aşağılayan başlıklara yöneliyorlar!
ilk entry ve ilk başlığımı ekşi sözlükten gelen yazarlar diye açıp kaygılarımı dile getirmiş umarım bozulmaz demiştim ama ekşi sözlükten geldiğini söyleyen fakat kesin olarak bilmediğimiz yazarlar her türlü anketvari veya cinsel içerikli başlıkları açtı durdu.
açıkçası ben tekrar tekrar buranın bir forum, bir sapık mekanı olarak anılmamasını temenni ediyorum umarım yönetim buna dikkat eder ama önce yazarların dikkat etmesi lazım diye düşünüyorum.
bunu bilen bazı yazarlar bilinç dışı olarak başka sözlüklere gittiğinde "ekşi'den geldim" gibi bir hisle çok değişik hallerde bulunarak devamlı cinsel temalı, diğer cinsi aşağılayan başlıklara yöneliyorlar!
ilk entry ve ilk başlığımı ekşi sözlükten gelen yazarlar diye açıp kaygılarımı dile getirmiş umarım bozulmaz demiştim ama ekşi sözlükten geldiğini söyleyen fakat kesin olarak bilmediğimiz yazarlar her türlü anketvari veya cinsel içerikli başlıkları açtı durdu.
açıkçası ben tekrar tekrar buranın bir forum, bir sapık mekanı olarak anılmamasını temenni ediyorum umarım yönetim buna dikkat eder ama önce yazarların dikkat etmesi lazım diye düşünüyorum.
devamını gör...
bir ömer hayyam rubaisi bırak
"karanlık aydınlıktan,
yalan doğrudan kaçar.
güneş yalnız olsa da
etrafına ışık saçar.
üzülme; doğruların
kaderidir yalnızlık.
kargalar sürüyle
kartallar yalnız uçar."
yalan doğrudan kaçar.
güneş yalnız olsa da
etrafına ışık saçar.
üzülme; doğruların
kaderidir yalnızlık.
kargalar sürüyle
kartallar yalnız uçar."
devamını gör...
yol boş olduğu halde yayaya yeşil yanmasını beklemek
devamını gör...
depresyonu bahane edip saçlarına kıyan kadın
aynada gördüğü kişiyle kavga etme durumudur.
ciddiyim şaka yapmıyorum aynada gördüğü insana saldırır offf saça bak ya bıktım sıkıldım senden tipe bak tipsiz der ve saçlarını keser değişiklik ister.
yeni bir tip olur ve depresyondan çıkmaya çalışır.
normaldir yani.
insanlar depresyona girip kendilerini kesiyorlar maalesef saçın kesilmesi daha mantıklı.
ciddiyim şaka yapmıyorum aynada gördüğü insana saldırır offf saça bak ya bıktım sıkıldım senden tipe bak tipsiz der ve saçlarını keser değişiklik ister.
yeni bir tip olur ve depresyondan çıkmaya çalışır.
normaldir yani.
insanlar depresyona girip kendilerini kesiyorlar maalesef saçın kesilmesi daha mantıklı.
devamını gör...
arabalar 3
ilk filmle başlayan mcqueen efsanesi, 2. film ile birlikte tamamen çocuk filmine, daha doğrusu yeni karakterler, yarışlardan alakasız olaylar çıkarılarak piyasaya oynadı. daha fazla oyuncak satışı için çocukların ilgisini çekecek, mcqueen'den tamamıyla alakasız olmasa da yarış olayıyla bağlantısız bir konu çıkmıştı.
3. film teaser ile birlikte duyurulduğu zaman herkesi çok heyecanlandırdı. yıllar sonra yaşlanmış bir mcqueen'i herkesin gerisinde kaldıktan sonra kaza yapışını görüyorduk. filmde karanlık bir tema var gibi duruyordu ve bizim gibi hala çocuk kalan yetişkinleri çok heyecanlandırdı.
film gayet güzel başladı. mcqueen'in artık genç olmadığını ve bu seri yeni çıktığında sinemada izleyen bizlerin de artık çocuk olmadığını bize çok güzel hissettirdi film. daha sonra mcqueen kaza yaptı ve bir anda 4 ay sonrasında gittik. ilk olarak filmin bu 4 aylık süreci atlaması hikaye için çok büyük bir kayıp. böylesine büyük potansiyeli olan bir hikaye zamanını atlamak, hem mcqueen'e hem de biz yetişkin seyircilere bir ayıp oldu diye düşünüyorum. mcqueen, duygusal konularda kendini geliştirmiş ancak böylesine bir durumla daha önce karşılaşmamıştı. o 4 aylık dönemde yaşadığı, düşündüğü şeyleri görebilmek çok isterdim kendi adıma.
daha sonra yeni elektrikli arabaların eğitildiği yerde eğitim görmeye gitti. burada kahramanımız, eğitim merkezindeki çaylaklardan bile daha beceriksizdi. çünkü bizim mcqueen eski kafalıydı. simülasyon haricinde bir yarış deneyimi bulunmayan eğitmen cruz, mcqueen'i eğitmek üzere eğitimlere başlayacaktı ancak tam tersi oldu. hudson hornet'in efsanesini taşıyan mcqueen, yeni elektrikli yarış arabalarının arasında ezilip gidiyordu testlerde. bu bizi üzdü ancak sonunda yarışa çıktığında bir mucize yapacağını biliyorduk. özellikle hudson hornet'in eski arkadaşları, zamanında onun da mcqueen gibi yaşadığı bırakma sürecindeyken; bir çaylakla yarışırken yaptığı hareketi anlattıklarından sonra.
bu film, mcqueen efsanesinin hikayesi; günümüzde popüler kültür ögesi olan "cinsiyetçilik" kurbanına gitti. özellikle cruz ve mcqueen arasındaki ilişki asla ilk filmdeki hud ve mcqueen gibi verilemedi. cruz üzerine kurulan hikayede, ona yapılan cinsiyetçilik, "kadından yarışçı olmaz" algısı yansıtıldı. bu algıyı bozmak isteyen film, bunu yapmaya çalışırken aslında cinsiyetçilik yaptı. cruz'un yarışçı potansiyelini gösterirken bile onun kadın olmasına odaklandı hep.
son yarış başladı, mcqueen beklendiği gibi geride kaldı. hepimiz son bir veda hamlesi bekliyorduk şimşek'ten. işte bütün efsaneyi bitiren olay burada oldu. mcqueen her ne kadar kendisini olgunlaştırmış olsa da kazanma hırsı onu hep ileriye taşıyan şeydi. böylesine bir karakter, bu kadar karakter gelişimi yapıldıktan sonra yarışı yarıda bırakıp yerini cruz'a bıraktı. her ne olursa olsun şimşek, birinci olamasa bile o yarışı bitirebilmeli ve sonunda hudson hornet'in hareketini, jackson storm'a yaparak yarışı tamamlamalıydı. bunun yerine ise daha önce hiç yarış deneyimi bulunmayan cruz, şimşek'in yerine geçti ve hud'ın efsane hareketini storm'a yaparak yarışı kazandı.
bunun sebebi popüler kültüre oynamak. cinsiyetçilik kavramını ortadan kaldırmaya çalışırken, pozitif ayrımcılık yaparak işin içine daha da cinsiyetçilik katmaktır. bu filme karşı zamanında duygusal bağ kuran herkes, mcqueen'in yerine cruz'un o hareketi yapmasını kendine yediremedi. belki mcqueen'in yarışları bırakmasına, takım koçu olmasına hazırdık ama asla ve asla yarışı yarıda bırakmasına değildik.
motor sporları, bütün sporlar arasında en fazla fiziki güç isteyen sporlar arasındadır. eşit arabalarda ve eşit şartlarda, bir yarışçının diğerinden neden daha hızlı olduğu hala tam olarak bilimsel bir şekilde bilinmemektedir. onlarca tur bir pistin etrafında dönerek birbirini geçmeye çalışmak "erkeklerin birbirleriyle sidik yarıştırma" durumuna benzese de buna kadınların katılmaması için hiçbir sebep yok. her turda ortalama 3g kuvveti yiyen formula 1 pilotları, sadece erkek oldukları için bunu yapıyor diye bir şey yok. hali hazırda 1.60'lı boylarda, vücut tipi incecik olan çaylak f1 pilotu yuki tsunoda, o cüssesine rağmen geleceğin umut vaat eden yarışçılarından.
özet olarak bence bu film cinsiyetçilik konusunu, kadınların da yarışçı olabileceği konusunu çok daha iyi bir şekilde işleyebilirdi. ancak bunu mcqueen efsanesinin emeklilik hikayesinde yapmasına hiç gerek yoktu. bu film hem mcqueen'e hem de biz vefalı cars serisi hayranlarına yapılmış bir ayıptır.
konuyla alakalı olarak neden kadın yarış pilotu yok sorusuna cevabını yiğit tezcan adlı youtuber'ın yaptığı bu videoda bulabilirsiniz.
neden kadın yarış pilotu yok?
edit: ayrıca mater'ı seslendiren osman gidişoğlu'nun bu filmde olmaması biz türk izleyiciler için de çok üzücüydü. huzur içinde yatsın.
3. film teaser ile birlikte duyurulduğu zaman herkesi çok heyecanlandırdı. yıllar sonra yaşlanmış bir mcqueen'i herkesin gerisinde kaldıktan sonra kaza yapışını görüyorduk. filmde karanlık bir tema var gibi duruyordu ve bizim gibi hala çocuk kalan yetişkinleri çok heyecanlandırdı.
film gayet güzel başladı. mcqueen'in artık genç olmadığını ve bu seri yeni çıktığında sinemada izleyen bizlerin de artık çocuk olmadığını bize çok güzel hissettirdi film. daha sonra mcqueen kaza yaptı ve bir anda 4 ay sonrasında gittik. ilk olarak filmin bu 4 aylık süreci atlaması hikaye için çok büyük bir kayıp. böylesine büyük potansiyeli olan bir hikaye zamanını atlamak, hem mcqueen'e hem de biz yetişkin seyircilere bir ayıp oldu diye düşünüyorum. mcqueen, duygusal konularda kendini geliştirmiş ancak böylesine bir durumla daha önce karşılaşmamıştı. o 4 aylık dönemde yaşadığı, düşündüğü şeyleri görebilmek çok isterdim kendi adıma.
daha sonra yeni elektrikli arabaların eğitildiği yerde eğitim görmeye gitti. burada kahramanımız, eğitim merkezindeki çaylaklardan bile daha beceriksizdi. çünkü bizim mcqueen eski kafalıydı. simülasyon haricinde bir yarış deneyimi bulunmayan eğitmen cruz, mcqueen'i eğitmek üzere eğitimlere başlayacaktı ancak tam tersi oldu. hudson hornet'in efsanesini taşıyan mcqueen, yeni elektrikli yarış arabalarının arasında ezilip gidiyordu testlerde. bu bizi üzdü ancak sonunda yarışa çıktığında bir mucize yapacağını biliyorduk. özellikle hudson hornet'in eski arkadaşları, zamanında onun da mcqueen gibi yaşadığı bırakma sürecindeyken; bir çaylakla yarışırken yaptığı hareketi anlattıklarından sonra.
bu film, mcqueen efsanesinin hikayesi; günümüzde popüler kültür ögesi olan "cinsiyetçilik" kurbanına gitti. özellikle cruz ve mcqueen arasındaki ilişki asla ilk filmdeki hud ve mcqueen gibi verilemedi. cruz üzerine kurulan hikayede, ona yapılan cinsiyetçilik, "kadından yarışçı olmaz" algısı yansıtıldı. bu algıyı bozmak isteyen film, bunu yapmaya çalışırken aslında cinsiyetçilik yaptı. cruz'un yarışçı potansiyelini gösterirken bile onun kadın olmasına odaklandı hep.
son yarış başladı, mcqueen beklendiği gibi geride kaldı. hepimiz son bir veda hamlesi bekliyorduk şimşek'ten. işte bütün efsaneyi bitiren olay burada oldu. mcqueen her ne kadar kendisini olgunlaştırmış olsa da kazanma hırsı onu hep ileriye taşıyan şeydi. böylesine bir karakter, bu kadar karakter gelişimi yapıldıktan sonra yarışı yarıda bırakıp yerini cruz'a bıraktı. her ne olursa olsun şimşek, birinci olamasa bile o yarışı bitirebilmeli ve sonunda hudson hornet'in hareketini, jackson storm'a yaparak yarışı tamamlamalıydı. bunun yerine ise daha önce hiç yarış deneyimi bulunmayan cruz, şimşek'in yerine geçti ve hud'ın efsane hareketini storm'a yaparak yarışı kazandı.
bunun sebebi popüler kültüre oynamak. cinsiyetçilik kavramını ortadan kaldırmaya çalışırken, pozitif ayrımcılık yaparak işin içine daha da cinsiyetçilik katmaktır. bu filme karşı zamanında duygusal bağ kuran herkes, mcqueen'in yerine cruz'un o hareketi yapmasını kendine yediremedi. belki mcqueen'in yarışları bırakmasına, takım koçu olmasına hazırdık ama asla ve asla yarışı yarıda bırakmasına değildik.
motor sporları, bütün sporlar arasında en fazla fiziki güç isteyen sporlar arasındadır. eşit arabalarda ve eşit şartlarda, bir yarışçının diğerinden neden daha hızlı olduğu hala tam olarak bilimsel bir şekilde bilinmemektedir. onlarca tur bir pistin etrafında dönerek birbirini geçmeye çalışmak "erkeklerin birbirleriyle sidik yarıştırma" durumuna benzese de buna kadınların katılmaması için hiçbir sebep yok. her turda ortalama 3g kuvveti yiyen formula 1 pilotları, sadece erkek oldukları için bunu yapıyor diye bir şey yok. hali hazırda 1.60'lı boylarda, vücut tipi incecik olan çaylak f1 pilotu yuki tsunoda, o cüssesine rağmen geleceğin umut vaat eden yarışçılarından.
özet olarak bence bu film cinsiyetçilik konusunu, kadınların da yarışçı olabileceği konusunu çok daha iyi bir şekilde işleyebilirdi. ancak bunu mcqueen efsanesinin emeklilik hikayesinde yapmasına hiç gerek yoktu. bu film hem mcqueen'e hem de biz vefalı cars serisi hayranlarına yapılmış bir ayıptır.
konuyla alakalı olarak neden kadın yarış pilotu yok sorusuna cevabını yiğit tezcan adlı youtuber'ın yaptığı bu videoda bulabilirsiniz.
neden kadın yarış pilotu yok?
edit: ayrıca mater'ı seslendiren osman gidişoğlu'nun bu filmde olmaması biz türk izleyiciler için de çok üzücüydü. huzur içinde yatsın.
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
görmezden gelenler, sessiz ve tepkisiz kalanlardan olmadığınız için teşekkürler. bu yayın için sözlük yönetimi ve @bengaripsengüzeldünyaumutlu 'ya minnettarım. bu ülkede aydın insanlar yakılarak katledildi. unutmak ne mümkün.. her yıl temmuz sıcağında yüreğimiz kor gibi yanar.. ruhları şad olsun. aziz hatıralarına sonsuz saygıyla..
devamını gör...
ilkokulda statü göstergesi olan şeyler
tekerlekli okul çantası.
devamını gör...
enflasyon
tüik verilerine göre şubat 2021 de yıllık bazda % 15.61 açıklanmıştır. çalışanların zam oranları genelde buna göre şekillenir, zam dönemlerinde nasıl yapıyorlarsa genelde düşer.
ülkemizde hissedilen enflasyon oranı şuan % 40, %50 nin üzerindedir.
enflasyonunun olmadığı bir dönem yaşanmış, bizler malesef görememişiz ama öyle bir dönem varmış merak edenler için paylaşmak isterim.
cumhuriyet tarihimizde "0" enflasyonlu yılların sadece atatürk döneminde yaşandığını biliyor muydunuz?
".....öyle ki, enflasyonsuz para politikası cumhuriyet tarihinde sadece atatürk zamanında uygulanabilmiştir. ismet inönü'nün şu sözleri çok enteresandır:
"hükümet olarak yılda iki kez ödeme yapamayacak duruma düştüğümüz olurdu. gider konuşurdum. birkaç milyon liralık emisyonun bizi ferahlatacağını anlatmaya çalışırdım. bir defa bile "evet" dedirtemedim".
türkiye cumhuriyeti'nde enflasyon problemi atatürk'ün vefatıyla başlamış ve bir daha da durdurulamamıştır.
sonuç olarak türkiye cumhuriyeti'nin kuruluşunda enflasyonun yeri olmamıştır. atatürk her zaman para değerinin istikrarına büyük önem vermiş, istiklal savaşı'nın en zor günlerinde bile tedavüle yeni para çıkarmamıştır.
atatürk'ün sıkı para politikası anlayışı cumhuriyetin kurulmasından sonra da devam etmiş, atatürk döneminde türkiye cumhuriyeti'nde karşılıksız para basılmamıştır. ...
(atatürk'ün ekonomi politikası- doç. dr. hasan sabır)
#atatürk #mustafakemal
ülkemizde hissedilen enflasyon oranı şuan % 40, %50 nin üzerindedir.
enflasyonunun olmadığı bir dönem yaşanmış, bizler malesef görememişiz ama öyle bir dönem varmış merak edenler için paylaşmak isterim.
cumhuriyet tarihimizde "0" enflasyonlu yılların sadece atatürk döneminde yaşandığını biliyor muydunuz?
".....öyle ki, enflasyonsuz para politikası cumhuriyet tarihinde sadece atatürk zamanında uygulanabilmiştir. ismet inönü'nün şu sözleri çok enteresandır:
"hükümet olarak yılda iki kez ödeme yapamayacak duruma düştüğümüz olurdu. gider konuşurdum. birkaç milyon liralık emisyonun bizi ferahlatacağını anlatmaya çalışırdım. bir defa bile "evet" dedirtemedim".
türkiye cumhuriyeti'nde enflasyon problemi atatürk'ün vefatıyla başlamış ve bir daha da durdurulamamıştır.
sonuç olarak türkiye cumhuriyeti'nin kuruluşunda enflasyonun yeri olmamıştır. atatürk her zaman para değerinin istikrarına büyük önem vermiş, istiklal savaşı'nın en zor günlerinde bile tedavüle yeni para çıkarmamıştır.
atatürk'ün sıkı para politikası anlayışı cumhuriyetin kurulmasından sonra da devam etmiş, atatürk döneminde türkiye cumhuriyeti'nde karşılıksız para basılmamıştır. ...
(atatürk'ün ekonomi politikası- doç. dr. hasan sabır)
#atatürk #mustafakemal
devamını gör...
