anadol
türkiye' de 54 sene önce bugün seri olarak üretilmeye başlanan otomobildir. ülkemizde seri olarak üretilen ilk otomobil olarak bilinir ama 1958-61 arası nobel 200 adıyla küçük arabalar üretilmiştir.
ilk yerli araba diye de bilinir ama bu da yanlıştır çünkü şasi, motor ve şanzımanı ingiltere'den gelmekteydi.
gerçek anlamda yerli olarak tasarlanan ve üretilen ilk otomobilimiz devrim dir. ancak onda da seri üretime geçilememiştir.
anadol'un üretimine koç holding tarafından 19 aralık 1966'da başlamış, ilk kez 1 ocak 1967'de teşhir edilmiş ve 28 şubat 1967'de satışına başlanmıştır.
arabanın kaportası figerglas tır. arabanın niye saçtan değil de fiberglastan yapıldığının hikayesi ise tamamen para ile ilgilidir:
yerli otomobil üretilmesi için yapılan araştırmalarda sac karoser kalıpların üretilmesi için 50 milyon dolara yakın harcama yapmak gerektiği, her bir otomobilin kalıp maliyetinin de de 4 bin dolar civarında olduğu anlaşılır. bu da neredeyse otomobilin satılabileceği fiyatla aynı olduğu için daha önce vehbi koç' un yurtdışında bir fuarda gördüğü düşük maliyetli fiberglas malzeme de karar kılınır.
halk arasında anadolun kaportasının samandan olduğu ve eşeklerin yediği konusunda efsanelerde vardır. saçtan yapılmadığı için hasar gördüğündd tamiri kolaydır ve anadolunun en ücra köşelerinde bile tamir edilebilir.
üniversitedeyken şuanda istanbul'da akasya avm nin olduğu arazide olan eski otosan fabrikasında staj yapıyordum. o zamanlar anadol üretimi kamyonet olarak devam etmekteydi. şuanda adını tam olarak hatırlayamıyorum herhalde crf atölyesi denen bir yerde de fiberglasın hamuru yapılırdı. ne zaman o atölyenin önünden geçsek bally gibi keskin bir koku gelirdi. o zamanlar bize bu atölyede çalışanlar kanser oluyor dedikleri için bir süre sonra atölyenin önünden dahi geçmemeye başlamıştık.
ilk yerli araba diye de bilinir ama bu da yanlıştır çünkü şasi, motor ve şanzımanı ingiltere'den gelmekteydi.
gerçek anlamda yerli olarak tasarlanan ve üretilen ilk otomobilimiz devrim dir. ancak onda da seri üretime geçilememiştir.
anadol'un üretimine koç holding tarafından 19 aralık 1966'da başlamış, ilk kez 1 ocak 1967'de teşhir edilmiş ve 28 şubat 1967'de satışına başlanmıştır.
arabanın kaportası figerglas tır. arabanın niye saçtan değil de fiberglastan yapıldığının hikayesi ise tamamen para ile ilgilidir:
yerli otomobil üretilmesi için yapılan araştırmalarda sac karoser kalıpların üretilmesi için 50 milyon dolara yakın harcama yapmak gerektiği, her bir otomobilin kalıp maliyetinin de de 4 bin dolar civarında olduğu anlaşılır. bu da neredeyse otomobilin satılabileceği fiyatla aynı olduğu için daha önce vehbi koç' un yurtdışında bir fuarda gördüğü düşük maliyetli fiberglas malzeme de karar kılınır.
halk arasında anadolun kaportasının samandan olduğu ve eşeklerin yediği konusunda efsanelerde vardır. saçtan yapılmadığı için hasar gördüğündd tamiri kolaydır ve anadolunun en ücra köşelerinde bile tamir edilebilir.
üniversitedeyken şuanda istanbul'da akasya avm nin olduğu arazide olan eski otosan fabrikasında staj yapıyordum. o zamanlar anadol üretimi kamyonet olarak devam etmekteydi. şuanda adını tam olarak hatırlayamıyorum herhalde crf atölyesi denen bir yerde de fiberglasın hamuru yapılırdı. ne zaman o atölyenin önünden geçsek bally gibi keskin bir koku gelirdi. o zamanlar bize bu atölyede çalışanlar kanser oluyor dedikleri için bir süre sonra atölyenin önünden dahi geçmemeye başlamıştık.
devamını gör...
sema maraşlı
"katili de anlamak gerek" diyebilecek şuursuzlukta, istanbul sözleşmesi düşmanı sözde yazar.
devamını gör...
kill bill
nakış gibi işlenmiş bir tarantino harikasıdır.tek bir kare,diyalog yoktur gereksiz ya da fazla olan.
devamını gör...
hayattan gram zevk almamak
canım sebeplerini hislerimi yazmak bile istemiyor. öyle bir bezmişlik
devamını gör...
her gün ölmeyi dilemek
aynen öyle diliyorum ama olan yine bana olur. ben öldüğümle, yarım kaldığımla kalırım. diğerleri hayatlarına devam eder. bir varmışım aslında yokmuşum.
devamını gör...
terk edilmemek için yalvarmak
hiç kimse hiç kimseyi bu kadar sevmemeli dediğim başlık. sevginin fazlası da kişinin kendisine zehirdir ne yazık ki.
devamını gör...
insanı deli eden sesler
telsiz,diafon,matkap,korna,nerde olursa olsun bağıra bağıra konuşan insan sesi,tv reklamlarının sesi.
devamını gör...
sevmediğin biri tarafından sevilmek
hz. ali'nin bir sözü vardı, kendisini sevdiğini söyleyen bi adama: yalan söylüyorsun, eğer seviyor olsaydın, ben de seni severdim. çünkü sevgide karşılık vardır. sen samimi değilsin.
aynen bu düstur üzereyim. sevgi de en az nefret kadar karşılıklıdır. birini seviyor ve karşılık alamıyorsanız, sevginizin samimiyetini kontrol edin.
keza nefret ettiğiniz kişi de sizden nefret ediyor, emin olun.
aynen bu düstur üzereyim. sevgi de en az nefret kadar karşılıklıdır. birini seviyor ve karşılık alamıyorsanız, sevginizin samimiyetini kontrol edin.
keza nefret ettiğiniz kişi de sizden nefret ediyor, emin olun.
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydınnnnnn, 30 ağustos zafer bayramımız kutlu olsun...
devamını gör...
bugünkü hava durumu
devamını gör...
aşka karşılık gelen bir kelime yaz
bu kelime kesinlikle istisnadır.
aşk denilen şeyin tanımı budur aslında.
insanlar aşk ı hayranlık ile karıştırırlar genelde. bu yüzden aşk biter denir. aslında hayranlık biter. bu hayranlık bazen de takıntı boyutuna ulaşır. tabi o zamanda "kara sevda" deriz hemen. ama buda sadece takıntıdır aslında.
birde sevmek vardır. oda alışkanlıktır özünde. insanoğlu doğası gereği her şeye ve her duruma alışabildiği, adapte olabildiği gibi bolca vakit geçirdiği insanlara da alışır. kimi zaman huzur ve güven bulur onların varlıklarında. ama alışkanlıktır özünde. bu da aşk ile karıştırılır.
peki nedir gerçek aşk?
şöyle açıklayayım, gerçek aşk diye bir şey yoktur. çünkü aşk istisnadır.
istisna nedir peki; yok denilecek kadar az olan. o kadar az ki hatta sonuca dahi etki etmeyen.
dünyada 8 milyar insan arasından her şeyi ile sizi tamamlayacak insanı bulmak, aynı 8 milyar parçalı bir puzzle ın içinden birbirine tam uyan iki parçayı bulmak gibidir. istatiksel olarak mümkündür. ama o kadar azdır ki, gerçekleşme olasılığı istisnadır.
yok denilebilecek kadar azdır.
aşk da zaten yok olmaktır.
aşk denilen şeyin tanımı budur aslında.
insanlar aşk ı hayranlık ile karıştırırlar genelde. bu yüzden aşk biter denir. aslında hayranlık biter. bu hayranlık bazen de takıntı boyutuna ulaşır. tabi o zamanda "kara sevda" deriz hemen. ama buda sadece takıntıdır aslında.
birde sevmek vardır. oda alışkanlıktır özünde. insanoğlu doğası gereği her şeye ve her duruma alışabildiği, adapte olabildiği gibi bolca vakit geçirdiği insanlara da alışır. kimi zaman huzur ve güven bulur onların varlıklarında. ama alışkanlıktır özünde. bu da aşk ile karıştırılır.
peki nedir gerçek aşk?
şöyle açıklayayım, gerçek aşk diye bir şey yoktur. çünkü aşk istisnadır.
istisna nedir peki; yok denilecek kadar az olan. o kadar az ki hatta sonuca dahi etki etmeyen.
dünyada 8 milyar insan arasından her şeyi ile sizi tamamlayacak insanı bulmak, aynı 8 milyar parçalı bir puzzle ın içinden birbirine tam uyan iki parçayı bulmak gibidir. istatiksel olarak mümkündür. ama o kadar azdır ki, gerçekleşme olasılığı istisnadır.
yok denilebilecek kadar azdır.
aşk da zaten yok olmaktır.
devamını gör...
7 mayıs 2021 market satış yasağı
hem mantıklı hem mantıksız. ama esas mantıksız olan bu dönemde mantık aramak. o kadar absürt bir dönemdeyiz ki absürtlükler içerisinde beynim yandı. hani bir teori vardı bilgisayar similasyonunda yaşadığımızı savunan. acaba demeye başladım. bizi kim simüle ettiyse sıkıldı heralde fantazi arıyor. başka açıklaması yok.
devamını gör...
radyonüklid
proton/nötron oranı dengesiz halde olan kararsız çekirdekli atom.
dengesizlikten kastımı açıklayayım kısaca. hidrojen haricindeki atom çekirdekleri içerisinde proton ve nötronlar, çekirdek dışında da elektronlar bulunur. protonların nötronlara oranı 1 ya da 1'e çok yakın sayılardır. bu tür atomlara kararlı atom deriz. bunların rahatı yerindedir.
oran 1'den uzaklaşıp yükselmeye başlayınca atomda kararsızlıklar başlar. bu atomlar bu durumdan "rahatsız"dır ve enerji fazlalığını dışarıya atmak isterler. bu nedenle de radyoaktif bozunmaya uğrarlar. bu bozunmalar sırasında çekirdekte ya proton ya nötron ya da her ikisinin birden sayısı değişir ve atom kararlı hale gelir.
dengesizlikten kastımı açıklayayım kısaca. hidrojen haricindeki atom çekirdekleri içerisinde proton ve nötronlar, çekirdek dışında da elektronlar bulunur. protonların nötronlara oranı 1 ya da 1'e çok yakın sayılardır. bu tür atomlara kararlı atom deriz. bunların rahatı yerindedir.
oran 1'den uzaklaşıp yükselmeye başlayınca atomda kararsızlıklar başlar. bu atomlar bu durumdan "rahatsız"dır ve enerji fazlalığını dışarıya atmak isterler. bu nedenle de radyoaktif bozunmaya uğrarlar. bu bozunmalar sırasında çekirdekte ya proton ya nötron ya da her ikisinin birden sayısı değişir ve atom kararlı hale gelir.
devamını gör...
ders çalışma isteği
benim öğrencilik yıllarımda internet yok gibiydi, youtube yoktu falan. şimdiki erişim ağı o zamanda olsaydı gerçekten büyük bir zevkle ders çalışırdım. bir kitap bulacağım diye saatlerce akmar pasajı gezerdim. çoğu zaman bulamaz gider ikinci el, içi yazılmış kitaplarla idare ederdim.
her bilgi elinizin altında gençler. internet koca bir kaynak. açın interneti, iyice sömürün, bütün gerekli bilgiyi bulacaksınız kesinlikle.
havalar da serin gidiyor. açın camları, püfür püfür essin, aralıklarla çalışın. önemli olan ne kadar çalıştığınız değil, ne kadar kavrayabildiğinizdir.
hepinizi pırıl pırıl gençlersiniz. gönlünüzü ferah tutun, başaracaksınız. bozmayın moralinizi lütfen.
her bilgi elinizin altında gençler. internet koca bir kaynak. açın interneti, iyice sömürün, bütün gerekli bilgiyi bulacaksınız kesinlikle.
havalar da serin gidiyor. açın camları, püfür püfür essin, aralıklarla çalışın. önemli olan ne kadar çalıştığınız değil, ne kadar kavrayabildiğinizdir.
hepinizi pırıl pırıl gençlersiniz. gönlünüzü ferah tutun, başaracaksınız. bozmayın moralinizi lütfen.
devamını gör...
karga
karga, kimi tanrılar için kutsal sayılmış kimi olaylarda da uğursuzluğu getiren canlı olarak tasvir edilmiştir. iskandinav kültüründe karga bir evin önünde gakladığında o kişiye öleceğini haber verirken, kehanet kuşu olarak görülmüş ve viking savaşlarında kanatları açık bir kuzgun (karga ile aynı familyadan olduklarından kültürel ve mitolojik açıdan bir tutulurlar) savaşa gidilirken bayrak olarak kullanılmıştır. hatta karganın gördüğü kişinin yüzünü unutmaması ,ayırt edebilmesi de bu kehanete bağlanırken pek çok kültürde kargalardan korkulmuştur. tarih öncesi ilkçağ döneminde yaşayan avrupa kavimlerinden olan keltler'in bir kısmı kargaya taparken, kaynaklarda eskimolar'ın da ilk canlı olarak kargayı kabul ettiği yazmaktadır. kızılderili inancında ise karga son dileği yerine gelmemiş kişinin hayata tekrar döndüğü şekli olarak kabul edilirken, -eski dönemlerde- hemen hemen her kültürde karganın mistik güçleri olduğuna inanılmıştır. rahip ve sosyal reformcu olan henry ward beecher ise kargalarla ilgili "eğer insanoğlunun kanatları ve simsiyah tüyleri olsaydı, çok azı karga olabilecek kadar zeki olurdu'' demiştir.
devamını gör...
kök
oğluma ithafen...
sözcükleri büyümeden öpüyorum her bir harfinden
çizgileri sokak sokak yürüyor bir mustafa,
yürümeyi biliyor.
ben bir yiğit mustafa'yı,
parmak uçlarından
koklaya koklaya...
yüzümde yeni bir yol buluyor gülümsemek
sen, bulutların kükrek çocuğu
sen, sihirli değneğin ucundaki pamuk şekeri
ben ıslanmadan önce de güzeldi
pencereler,
sana boyanmadan bir kırmızı çekiyordu
kirpiklerim,
bir kara gürültü
bir damla düşüyorum sesinin dibine,
gözlerinden öpülmüş diri çocuklar için,
üşüme
günü geceye uzatarak işleyen
bu aynı çizgilerin artığıdır
sessizliğe filizlenen
zaman
uzandığı yere kadar
uzasın boynum
yedinci dem şiiridir.
sözcükleri büyümeden öpüyorum her bir harfinden
çizgileri sokak sokak yürüyor bir mustafa,
yürümeyi biliyor.
ben bir yiğit mustafa'yı,
parmak uçlarından
koklaya koklaya...
yüzümde yeni bir yol buluyor gülümsemek
sen, bulutların kükrek çocuğu
sen, sihirli değneğin ucundaki pamuk şekeri
ben ıslanmadan önce de güzeldi
pencereler,
sana boyanmadan bir kırmızı çekiyordu
kirpiklerim,
bir kara gürültü
bir damla düşüyorum sesinin dibine,
gözlerinden öpülmüş diri çocuklar için,
üşüme
günü geceye uzatarak işleyen
bu aynı çizgilerin artığıdır
sessizliğe filizlenen
zaman
uzandığı yere kadar
uzasın boynum
yedinci dem şiiridir.
devamını gör...
bir kedinin en güzel yeri
gıdıları. sevmeye başlayınca kendilerinden geçiyorlar.
devamını gör...
ilkokulda birinden hoşlanınca yapılan saçmalıklar
hoşlandığım kızın saçını çekmiştim. kız da beni sulukla kovalamıştı. hey gidi...
devamını gör...


