sıcak banyo
yaz günlerinde asla tercih etmediğim, soğuk günlerin vazgeçilmezi olan banyodur. inanılmaz rahatlatır, huzur verir. beraberinde uykuyu da getirir. çıktıktan sonra kalın kalın giyinip şööyle yatağınıza uzanırsanız ohhh misss.
devamını gör...
din adamları gerçeği bilim adamlarından önce görmüşlerdi
fizik bilmeyenlerin ateist olarak kalacağı başlığında benzer iddiayı savunan yazara karşı cevap aynıdır.
fizik ve astronomi bilimlerinde uzmanlar arasında dine inanmayanların sayısının artması üzerine 60'larda abd hükümeti nasa başta olmak üzere resmen bilimle ilgili kurumlarda din propogandası yapmış ve dine inanan bilim adamlarını desteklemiştir. #605818">#605818
robert jastrow'un dinle ilişkisi hep biraz karışık olmuştur. bir zamanlar kendini agnostik olarak niteleyen jastrow bir anda dini bulmuş ve yaratılış teorisini savunmaya başlamıştır. verdiği son röportajda ise din ve bilim ayrılmaz gediğinden vazgeçip din ve bilim alanları farklıdır demiştir.
jastrow bilimsel anlamda yaratılış teorisini ispatlamı bir bilim adamı değildir. sadece kendi kişisel inancını bilimsel görüşüne yansıtmıştır ki bir bilim adamı için bu hatadır.
din adamları gerçeği bilim adamlarından önce gördüyse yüzyıllardır niye hala kendi bokumuzda çırpınıyoruz sorusunu akla getiren başlıktır. çocuklar gibi gördüm ama söylemem tribi mi yapmaktalar?
din inancın, bilimse aklın ve kanıtların izinde gider. yaratılış teorisi adı üstünde teoridir ve ispatlanmamıştır. kalkıp kendi içinde bile çelişkili amerikalı bir bilim adamı söyledi diye bu gerçeğin görülmesi, teorinin kanıtlanması anlamına gelmez.
buradan
think tankde verdiği cevaplar buradan
fizik ve astronomi bilimlerinde uzmanlar arasında dine inanmayanların sayısının artması üzerine 60'larda abd hükümeti nasa başta olmak üzere resmen bilimle ilgili kurumlarda din propogandası yapmış ve dine inanan bilim adamlarını desteklemiştir. #605818">#605818
robert jastrow'un dinle ilişkisi hep biraz karışık olmuştur. bir zamanlar kendini agnostik olarak niteleyen jastrow bir anda dini bulmuş ve yaratılış teorisini savunmaya başlamıştır. verdiği son röportajda ise din ve bilim ayrılmaz gediğinden vazgeçip din ve bilim alanları farklıdır demiştir.
jastrow bilimsel anlamda yaratılış teorisini ispatlamı bir bilim adamı değildir. sadece kendi kişisel inancını bilimsel görüşüne yansıtmıştır ki bir bilim adamı için bu hatadır.
din adamları gerçeği bilim adamlarından önce gördüyse yüzyıllardır niye hala kendi bokumuzda çırpınıyoruz sorusunu akla getiren başlıktır. çocuklar gibi gördüm ama söylemem tribi mi yapmaktalar?
din inancın, bilimse aklın ve kanıtların izinde gider. yaratılış teorisi adı üstünde teoridir ve ispatlanmamıştır. kalkıp kendi içinde bile çelişkili amerikalı bir bilim adamı söyledi diye bu gerçeğin görülmesi, teorinin kanıtlanması anlamına gelmez.
buradan
think tankde verdiği cevaplar buradan
devamını gör...
hayatının sonuna kadar tek bir kitap okuma şansın olsaydı
hiç tereddütsüz, oliver twist. *
devamını gör...
katar'ın tıp fakültelerimize çökmesi
ülkemizin adaletsizlik içeren uygulamalarından birisidir. sonra neden bu ülkenin gençleri yurt dışına gitmek, orada yaşamak istiyor diyorlar. böyle adaletsiz uygulamalar yüzünden kendi gençlerinizi kaçırıyorsunuz ülkeden.
devamını gör...
yazarların sonunu değiştirmek istediği bir kitap
kürk mantolu madonna..
raif in kızı ile tanışmasını birlikte yaşamalarını isterdim.
raif in kızı ile tanışmasını birlikte yaşamalarını isterdim.
devamını gör...
safiye ali
1891 yılında istanbul'da dünyaya gözlerini açar.
6 kişilik ailenin en küçük ve en zeki kız çocuğudur. amerikan kız kolejinde okurken balkan savaşından getirilen yaralıları tedavi eder. lise bitince doktor olmaya karar verir.
fakat hangi kapıyı çalsa "tıp fakültesine kadın öğrenci alamayız" sözüyle karşılaşır. kafaya koymuştur bir kere doktor olacaktır. maddi imkansızlıklara rağmen almanya'ya tıp okumaya gider.
açlık ve sefaletin en dibini görür.
günlüğünde şu not vardır; "çöpten çıkarıp geceleri yediğim ekmek hiç ağrıma gitmiyor.
ülkemde tip fakültesi varken buralarda olmam daha çok ağrıma gidiyor.
ne olursa olsun ülkeme doktor olarak döneceğim."
dediğini yapar ve okulunu derece ile bitirip ülkesine doktor olarak döner. cağaloğlu'nda ilk muayenehanesini açar fakat kadın olduğu için ilk zamanlar kimse gelmez.
halbuki kadın ve çocuk hastalıkları doktorudur.
aşağılamalara, dışlamalara ve hakaretlere aldırmadan, pes etmeden devam eder. fakir ailelerin kadınlarını ve çocuklarını evlerinde ücretsiz tedavi eder.
eline geçen ilk parayla süt ve bakım evi açar.
hasta ve zayıf çocuklar için hilal-i ahmer muayenehanesini kurar. direnerek, kadınların tıp fakültesine alınmalarını sağlar. ülkenin tıp eğitimiveren ilk kadını olur.
vücudu kendisinden önce pes eder; kansere yakalanır. almanya'ya gönderilir.
almanya'da tıp eğitimi aldığı hastanede ılık bir bahar günü hayata gözlerini yumarken şu sözleri söyler:
"kadınlar size emanet..."
devamını gör...
ümmi
okuma yazma bilmeyene verilen isim. mektep görmemiş mürekkep yalamamış.
devamını gör...
boat on the river
babamın gençliğinde arkadaşlarıyla toplanıp dinledikleri şarkıymış. akışta görmek şaşırttı. çok güzel bir şarkıdır. dinleyin, dinlettirin efendim.
devamını gör...
taşıma kapasitesi
coğrafya'da bir çevrenin alabileceği maksimum canlı sayısını ifade eder.
devamını gör...
madalyalı tanım
hiç işim yok, madalya almak için modlara tanım göndereceğim. üstteki yazar isterse, bana verilen 1 madalyayı da ona verebilirim. noluyor madalya alınca ya? *
devamını gör...
birlikteliklerde ideal boy hesabı
yoktur öyle bir hesap olmaması gerekir. bir tane reklam vardı şişman kadın zayıf erkeğe sarılıyordu siyahi bir beyfendi beyaz bir hanımefendiye sarılıyordu kısa boylu birisi uzun boylu birisine sarılıyordu. hayatın aynı o reklamdaki gibi olması lazım işte .
devamını gör...
ülkenin geri kalmışlık belirtileri
sürekli siyaset konuşmak.
devamını gör...
şeytanın iksirleri
bir ernst theodor amadeus hoffmann kitabıdır.
eğer gotik edebiyatın karanlık dehlizlerinin, metafizik korkularının, toksik kokularla dolu sessizliklerinin bilinçaltınızın kozmik dengesini alt üst etmesini istiyorsanız okumanız gereken yazarlardan biri e.t.a. hoffmann’dır.
hoffmann’ın kurduğu dünyada dolaşmak biraz cesaret istiyor. elbette ki çocuk değilsiniz neden korkasınız? ama içinizdeki ürpertiyi hissedeceksiniz okurken. hem hoffmann’ın yarattığı atmosfer yüzünden hem de anlatım tarzınız çarpıcı mükemmelliği sayesinde.
insanoğlunun ezeli ve ebedi düşmanı şeytan olagelmiştir ve ben buna hiçbir zaman anlam veremedim, hala daha veremiyorum. nedense şeytan hep manevi yönü daha güçlü insanlarla uğraşmayı seviyor. zordan hoşlanan bir melek sanırım. tanrı ile bahse girdiğinde de dünyaya gelip dr. faust ile uğraşmıştı uzun uzun.
bu hikayede de şeytanın iksirlerini koruyup kollamakla görevli bir keşiş şeytanın tuzaklarına düşüyor. ve bilinçaltında yatan ikinci bir benliği daha olduğunu fark edip onunla bir savaşa girişiyor. kötü ikizinin ortaya çıkışı onu çok zor bir durumda bırakıyor.
ve biz anlıyoruz ki aslında şeytan tanrı’nın tarafında. bizim ona atfettiğimiz bütün kötülükler insana dair ve insana ait. içimizde taşıdığımız şeytan göklerden gelen şeytandan daha maharetli kötülük konusunda.
eğer gotik edebiyatın karanlık dehlizlerinin, metafizik korkularının, toksik kokularla dolu sessizliklerinin bilinçaltınızın kozmik dengesini alt üst etmesini istiyorsanız okumanız gereken yazarlardan biri e.t.a. hoffmann’dır.
hoffmann’ın kurduğu dünyada dolaşmak biraz cesaret istiyor. elbette ki çocuk değilsiniz neden korkasınız? ama içinizdeki ürpertiyi hissedeceksiniz okurken. hem hoffmann’ın yarattığı atmosfer yüzünden hem de anlatım tarzınız çarpıcı mükemmelliği sayesinde.
insanoğlunun ezeli ve ebedi düşmanı şeytan olagelmiştir ve ben buna hiçbir zaman anlam veremedim, hala daha veremiyorum. nedense şeytan hep manevi yönü daha güçlü insanlarla uğraşmayı seviyor. zordan hoşlanan bir melek sanırım. tanrı ile bahse girdiğinde de dünyaya gelip dr. faust ile uğraşmıştı uzun uzun.
bu hikayede de şeytanın iksirlerini koruyup kollamakla görevli bir keşiş şeytanın tuzaklarına düşüyor. ve bilinçaltında yatan ikinci bir benliği daha olduğunu fark edip onunla bir savaşa girişiyor. kötü ikizinin ortaya çıkışı onu çok zor bir durumda bırakıyor.
ve biz anlıyoruz ki aslında şeytan tanrı’nın tarafında. bizim ona atfettiğimiz bütün kötülükler insana dair ve insana ait. içimizde taşıdığımız şeytan göklerden gelen şeytandan daha maharetli kötülük konusunda.
devamını gör...
herkes mahlasına yakışanı yapsın
yapamıyorum. kabuğumda ters döndüm.
devamını gör...
bilmeyen biri için normal sözlük’ü özetlemek
bir devlet gibi düşün kafa sözlüğü, ama yönetim halkla içiçe. reisle bile istediğin gibi konuşabilirsin.*
devamını gör...
otobüs yolculuğu
başlığın kokusu var,sadece ben almıyorumdur umarım *
devamını gör...
allah'ını seven defansa gelsin
yıllardır futbol oynayan, futbola sol stoper olarak başlamış biri olarak çokça söylediğim bir cümledir.
kazanma hırsını hiçbir zaman kaybetmeyen bir futbolcu oldum ve ütopyaların güzel olduğuna inandığım için de en güçlü rakipleri bile yenmeyi hayal ettiğim için maçın en başından en sonuna kadar tamamen odaklanmış bir şekilde oynadım her zaman. hala da öyle oynarım.
sol stoperden sol açığa evrilen amatör bir futbolcu olara defansa yardım etmenin ne kadar önemli olduğunu her zaman bildim. ama herkes bilmiyor ne yazık ki.
söylemek istediğim aykut kocaman mantığı ile oynamak değil tabii ki ama yine de savunmaya yardım etmeyen bir hücum oyuncusu kadar sinir bozucu başka bir şey yoktur sanırım.
hele halı saha maçlarında. topa vurmayı bile bilmeyen adamların bir gol de ben atayım kafası ile yokuş aşağı yuvarlanan tekerlek kaşar gibi ileri doğru koşup sonlandıramadığı atağın kendi kalesine dönüşünü eli belinde izlemesi bir cinnet başlangıcı olabilir benim için.
önde götürülen maç avuçlarımdan kayarken defansın bomboş kaldığını bir iki cengaverin başını vermeyen yiğit gibi savunma yaparken diğerlerinin bunu izlediğini bilmek ayrı bir cinayet nedeni.
tanımı bitirmekte zorlanıyorum. yazdıkça yazasım var. biri bana el versin ve allah’ını seven defansa gelsin.
kazanma hırsını hiçbir zaman kaybetmeyen bir futbolcu oldum ve ütopyaların güzel olduğuna inandığım için de en güçlü rakipleri bile yenmeyi hayal ettiğim için maçın en başından en sonuna kadar tamamen odaklanmış bir şekilde oynadım her zaman. hala da öyle oynarım.
sol stoperden sol açığa evrilen amatör bir futbolcu olara defansa yardım etmenin ne kadar önemli olduğunu her zaman bildim. ama herkes bilmiyor ne yazık ki.
söylemek istediğim aykut kocaman mantığı ile oynamak değil tabii ki ama yine de savunmaya yardım etmeyen bir hücum oyuncusu kadar sinir bozucu başka bir şey yoktur sanırım.
hele halı saha maçlarında. topa vurmayı bile bilmeyen adamların bir gol de ben atayım kafası ile yokuş aşağı yuvarlanan tekerlek kaşar gibi ileri doğru koşup sonlandıramadığı atağın kendi kalesine dönüşünü eli belinde izlemesi bir cinnet başlangıcı olabilir benim için.
önde götürülen maç avuçlarımdan kayarken defansın bomboş kaldığını bir iki cengaverin başını vermeyen yiğit gibi savunma yaparken diğerlerinin bunu izlediğini bilmek ayrı bir cinayet nedeni.
tanımı bitirmekte zorlanıyorum. yazdıkça yazasım var. biri bana el versin ve allah’ını seven defansa gelsin.
devamını gör...


