viskiyi sek içmemek
en iyisi viski içmemek hatta komple alkol ürünü tüketmemek dediğim başlık.
devamını gör...
türk milli klavye takımının dünya şampiyonu olması
tebrik ediyorum kendilerini...
uzun uzun okumak istemeyenler için:
dünyanın en prestijli hızlı klavye yarışmalarından olan dünya internet klavye şampiyonası, 2 ay süren finallerden sonra dün sonuçlandı. geçen sene rekor sonuçlarla 8 madalya alan türk milli takımı, bu sene 9 madalyayla yarışmanın şampiyonu oldu. rekor kelime sayısı, geçen senenin rekorunu kıran nisan maya tunçoğlu’ndan geldi.
uzun uzun okumak isteyenler için:
dünyanın en prestijli hızlı klavye yarışmalarından olan dünya internet klavye şampiyonası, 2 ay süren finallerden sonra dün sonuçlandı. geçen sene rekor sonuçlarla 8 madalya alan türk milli takımı, bu sene 9 madalyayla yarışmanın şampiyonu oldu. rekor kelime sayısı, geçen senenin rekorunu kıran nisan maya tunçoğlu’ndan geldi.
hızlı klavye kullanımı alanında düzenlenen yarışmaların en büyüğü olarak bilinen dünya internet klavye şampiyonası, yine uzun bir sürecin ardından kazananlarını belirledi. 839 yarışmacının katıldığı, yaklaşık 2 ay süren finaller yine türk takımının lehine sonuçlandı.
geçen sene düzenlenen yarışmada türkiye milli takımı, rekor sonuçlarla 8 madalya alarak şampiyonadan birinci olarak ayrılmıştı. bu seneki değişiklik madalya sayısı oldu: milli takımımız, 9 madalya kazanarak bu yıl da dünya şampiyonu oldu.
birleşmiş milletlere bağlı ıntersteno uluslararası bilgi işlem ve iletişim federasyonu tarafından düzenlenen yarışmaya on binlerce kişi katıldı. yapılan elemelerin ardından finallere kalan türk milli takımı, yarışmayı 1 rekor ve 9 madalyayla kapattı.
20 ülkenin katıldığı yarışmanın finalleri, 15 mart – 12 mayıs tarihleri arasında düzenlendi. anadil ve çok dilli (16 dil) ayrımıyla iki yarış türünde ve 4 yaş kategorisi ile yapılan toplam 8 yarıştaki en iyi 3’er yarışçıya toplam 24 madalya verildi. türkiye milli takımı; biri dünya rekoru olmak üzere 3 şampiyonluk, 2 ikincilik ve 4 üçüncülük kazanarak takım halinde turnuva şampiyonu oldu. diğer 15 madalyayı ise çekya (5 madalya), japonya (3 madalya), italya (3 madalya), abd (1 madalya), polonya (2 madalya) slovakya (1 madalya) ülkeleri kazandı.
afyonkarahisar’ın miralay reşatbey ilkokulu’ndan katılan merve mutlu, dakikada 80 sözcük yazarak dünya şampiyonu oldu. afyonkarahisar’ın sandıklı cumhuriyet ortaokulu’ndan nisan maya tunçoğlu ise geçen seneki rekorunu kırarak 13 - 16 yaş grubunun dünya şampiyonu oldu. tunçoğlu, geçen seneki yarışmada dakikada 109 kelimeyle birinci olmuştu. bu sene bu sayı 135’e çıktı.
17 - 20 yaş kategorisinin birincisi ise, şişli şampiyon kursu’ndan mete özen oldu. özen, dakikada 119 kelime yazarak dünya şampiyonu oldu.
kaynak:
www.webtekno.com/turk-milli...
uzun uzun okumak istemeyenler için:
dünyanın en prestijli hızlı klavye yarışmalarından olan dünya internet klavye şampiyonası, 2 ay süren finallerden sonra dün sonuçlandı. geçen sene rekor sonuçlarla 8 madalya alan türk milli takımı, bu sene 9 madalyayla yarışmanın şampiyonu oldu. rekor kelime sayısı, geçen senenin rekorunu kıran nisan maya tunçoğlu’ndan geldi.
uzun uzun okumak isteyenler için:
dünyanın en prestijli hızlı klavye yarışmalarından olan dünya internet klavye şampiyonası, 2 ay süren finallerden sonra dün sonuçlandı. geçen sene rekor sonuçlarla 8 madalya alan türk milli takımı, bu sene 9 madalyayla yarışmanın şampiyonu oldu. rekor kelime sayısı, geçen senenin rekorunu kıran nisan maya tunçoğlu’ndan geldi.
hızlı klavye kullanımı alanında düzenlenen yarışmaların en büyüğü olarak bilinen dünya internet klavye şampiyonası, yine uzun bir sürecin ardından kazananlarını belirledi. 839 yarışmacının katıldığı, yaklaşık 2 ay süren finaller yine türk takımının lehine sonuçlandı.
geçen sene düzenlenen yarışmada türkiye milli takımı, rekor sonuçlarla 8 madalya alarak şampiyonadan birinci olarak ayrılmıştı. bu seneki değişiklik madalya sayısı oldu: milli takımımız, 9 madalya kazanarak bu yıl da dünya şampiyonu oldu.
birleşmiş milletlere bağlı ıntersteno uluslararası bilgi işlem ve iletişim federasyonu tarafından düzenlenen yarışmaya on binlerce kişi katıldı. yapılan elemelerin ardından finallere kalan türk milli takımı, yarışmayı 1 rekor ve 9 madalyayla kapattı.
20 ülkenin katıldığı yarışmanın finalleri, 15 mart – 12 mayıs tarihleri arasında düzenlendi. anadil ve çok dilli (16 dil) ayrımıyla iki yarış türünde ve 4 yaş kategorisi ile yapılan toplam 8 yarıştaki en iyi 3’er yarışçıya toplam 24 madalya verildi. türkiye milli takımı; biri dünya rekoru olmak üzere 3 şampiyonluk, 2 ikincilik ve 4 üçüncülük kazanarak takım halinde turnuva şampiyonu oldu. diğer 15 madalyayı ise çekya (5 madalya), japonya (3 madalya), italya (3 madalya), abd (1 madalya), polonya (2 madalya) slovakya (1 madalya) ülkeleri kazandı.
afyonkarahisar’ın miralay reşatbey ilkokulu’ndan katılan merve mutlu, dakikada 80 sözcük yazarak dünya şampiyonu oldu. afyonkarahisar’ın sandıklı cumhuriyet ortaokulu’ndan nisan maya tunçoğlu ise geçen seneki rekorunu kırarak 13 - 16 yaş grubunun dünya şampiyonu oldu. tunçoğlu, geçen seneki yarışmada dakikada 109 kelimeyle birinci olmuştu. bu sene bu sayı 135’e çıktı.
17 - 20 yaş kategorisinin birincisi ise, şişli şampiyon kursu’ndan mete özen oldu. özen, dakikada 119 kelime yazarak dünya şampiyonu oldu.
kaynak:
www.webtekno.com/turk-milli...
devamını gör...
sözlüğün en iyi yazarı
"ben de paşayım sen de paşasın... hadi siz de paşa olun, hepimiz paşayız" dedirten başlık.
devamını gör...
#kadinasiddetehayır
twitter’da 8 mart dünya kadınlar gününe istinaden kadına şiddetin önüne geçilmesi için açılmış ve şu ana kadar 1.4 milyon tweet atılmış hashtag.
adaleti sosyal medya da arıyor olmamız biraz hüzünlendiriyor. hashtag altında pek çok şiddet haberini görebilirsiniz.
adaleti sosyal medya da arıyor olmamız biraz hüzünlendiriyor. hashtag altında pek çok şiddet haberini görebilirsiniz.
devamını gör...
tırnova
1393'te, osmanlı'nın fethinin ardından, naldöken yörükleri, tanrıdağı yörükleri ve ofçabolu yörükleri yerleştirilmiştir.
1850'li yıllarda halkı çoğunluk olarak bulgarlar ve müslümanlar oluşturuyordu. ayrıca önceki yıllarda, yahudilere, ermenilere ve çingenelere ev sahipliği yapmaktaydı.
aynı zamanda tırnova ilk önce niğbolu sancağına, 1859/1860 yıllarında ise silistre, tuna vilayeti sancağına bağlı gözükmektedir.
1877 yılında ruslar tarafından ele geçirildikten sonra, halkın müslüman çoğunluğu göç etmiştir.
tırnova'dan göç eden müslümanlar önce bursa'nın karaorman ve kirmasti bölgelerine yerleşirler. fakat burada rahat edemeyince kayın ve meşe ağaçlarının yoğunlukta olduğu bir yere, tırnova isimli bir köy kurarlar.
günümüzde bulgaristan sınırları içerisinde önemli ve tarihi bir şehirdir.
1850'li yıllarda halkı çoğunluk olarak bulgarlar ve müslümanlar oluşturuyordu. ayrıca önceki yıllarda, yahudilere, ermenilere ve çingenelere ev sahipliği yapmaktaydı.
aynı zamanda tırnova ilk önce niğbolu sancağına, 1859/1860 yıllarında ise silistre, tuna vilayeti sancağına bağlı gözükmektedir.
1877 yılında ruslar tarafından ele geçirildikten sonra, halkın müslüman çoğunluğu göç etmiştir.
tırnova'dan göç eden müslümanlar önce bursa'nın karaorman ve kirmasti bölgelerine yerleşirler. fakat burada rahat edemeyince kayın ve meşe ağaçlarının yoğunlukta olduğu bir yere, tırnova isimli bir köy kurarlar.
günümüzde bulgaristan sınırları içerisinde önemli ve tarihi bir şehirdir.
devamını gör...
yazarların aile evindeki adı
çay koy, evi süpür, masayı kur ve sayamadığım diğer tüm ev işleri daha.
devamını gör...
anayurt oteli
anayurt oteli(1973), yusuf atılgan'ın psikolojik ve sürrealist tarzda yazılmış ikinci romanı, ziyadesiyle taşralı bir roman örneği.
birey üzerinden tüme varıyor yazar, taşranın; ahlaksal bocalamasına, iki yüzlülüğüne, yalnızlığına, monotonluğuna dair her şeyi gözler önüne seriyor. bireyin göğüs kafesinden kaybolmayan o boşluk hissini, varoluş sancısını, yaşam boyu süreçte topluma ve kendine yabancılaşmasını , tüm bu gerçekleri harmanlıyor romanında. bilinen fakat dillendirilmeyen anadolu'ya da gerçekçi bir gözle bakıyor atılgan, cesur söylemlerde bulunuyor, dul ve kısır ortalıkçı kadın karakteri üzerinden anadolu'nun ahlak bekçisi erkeklerine adeta haykırıyor iki yüzlülüklerini. yaşamının büyük bir kısmı taşrada geçen yazarın, taşranın insanına, yaşamına atmosferine tamamen hakim olduğunu söylemek yerinde bir tespit olacaktır.
yazarın biyografisini incelediğimizde, eğitim aldığı hocalarının onun edebi kişiliği üzerinde oldukça etkili olduğunu görüyoruz. üniversitede üç dönem ahmet hamdi'den dersler alıyor yusuf atılgan. ahmet hamdi ise yahya kemal'in öğrencisi. yahya kemal'den , ahmet hamdi'ye ondan da yusuf atılgana miras yoluyla başarılı bir şekilde aktarılmış bu titiz yazma geleneği. şiirlerin ve düz yazıların üzerinde sarraf titizliğiyle çalışma hassasiyeti bu üç kuşakta göze çarpan bir ayrıntı. ne yazık ki aynı geleneği öğrencilerine aktarma şansı verilmiyor yusuf atılgan'a.
romanda da ilk göze çarpan bu oluyor zaten; temiz, sade bir dil, seçkin bir üslup, özenle seçilmiş kelimeler. uzun ve meşakkatli bir çalışmanın emeği olduğu hissediliyor. roman henüz yazarın zihninde bir taslak halindeyken, karaktere dair bir çok psikolojik ve sosyolojik okumalar yaptığını söylemekte yanlış olmaz.
romanda olaylar arka planda kalıyor, öne çıkan ise bireyin iç dünyası, yalnızlığı, ruhsal bunalımları, tutunamayışı, monotonluğu ve en nihayetinde de topluma ve kendine yabancılaşması oluyor.
belki basıldığı yıllarda türk toplumu için yeni bir konu olan yabancılaşma, günümüz okuru için oldukça sıradan bir tema. zebercet karakterini; apartmanda kendi halinde komşumuzda,sokakta sessiz sakin yürüyen bir adamda ya da modern taşra ankara'nın; kurulmuş saat gibi sabah 8 akşam 5 çalışan , içi boşaltılmış memurlarında ziyadesiyle görüyoruz. şehirler zebercet karakterine aşina artık. modern bireyin belki de en temel sorunu yabancılaşma. bu ise romanın konusunu ilginç ve farklı olmaktan çıkarıyor, sıradanlaştırıyor. yerli ve yabancı yüzlerce kitap var bu konunun etrafında dönüp duran.
anayurt oteli varoluşsal bir yabancılaşmayı konu ediniyor, olaylar tamamen zebercet karakterinin ruh dünyası ve psikolojisi üzerinden ilerliyor, roman zebercet'in bilinçaltından besleniyor, akıl ve mantık değersizleşiyor bir nevi.
zebercet bir nesil öncesini bile bilemeyen bir karakter. bu bilinmemezlik onda bir yere ait olma isteği doğuruyor, kendini otelin de sahibi olan zengin ve soylu bir ailenin ,keçecilerin, devamı olarak görüyor fakat yine de hiçbir yere ait olamama duygusunun esiri olmaktan kurtulamıyor.
yazar, zebercet karakterini yaratırken onu bilinçli bir şekilde hayata yenik başlatıyor. dış görünüşün sosyal statü açısından önemli olduğu, erkek egemenliği altındaki bir toplumda o kısa boylu, zayıf ve cılız bir dış görünüşe sahip, pasif, edilgen, fakir işçi sınıfı bir aileden geliyor. bir şekilde bulunduğu ortamlarda hep dışlanmış, aşağılanmış, alay edilmiş, küçük düşürülmüş. anayurt oteli'nin onun için adeta bir kaçış ve saklanma mekanı olduğunu söyleyebiliriz.
tüm bu süreçler onda sosyal olarak geri çekilmeyi doğuruyor. toplumsal ilişkilerden kopuk, çevreden izole, yalnız ve içe dönük yaşıyor ;insanlara karşı soğuk, gerekmedikçe konuşmayan bir karakter, konuşması amaca yönelik ve kısa. cinsel yaşamı çoğunlukla fanteziler üzerine kurulu, ara sıra cinsel ilişki yaşadığı gündelikçi kadın bu ilişki sırasında uykusundan dahi uyanmaz. erkek bireyler için zihinde büyük bir yer kaplayan iktidar olma olgusu onda hiçbir zaman başarıya ulaşamıyor. erkeklik ve iktidar göstergesini bıyık olarak sembolize ediyor yazar romanda birçok yerde.
gecikmeli ankara treniyle gelen kadının, gelmesine kadar ki süreçte, zebercet'in hayatındaki her şey tekdüzedir, monotondur. kadının otele gelmesi ve giderken de döneceğini söylemesiyle hayat birden farklılaşır onun için. daha öncesinde yaşamını gözlemlememiş sorgulamamıştır zebercet. fakat şimdi içinde büyük bir sevme sevilme ihtiyacı hisseder ve bu ihtiyacını da o kadınla karşılamak ister.
artık yarına dair beklediği şeyleri vardır onun, yaşama devam etmesini sağlayacak umuda sahiptir. bu bekleyiş değişimlere de gebedir. kendine çeki düzen vermek adına alışveriş yapar, tıraş olur vs...
günler geçer fakat kadın gelmez, umudunu yitirir zebercet. umudun ölmesi beraberinde sınırsız bir özgürlük hissini getirir zebercet için. otele müşteri almaz artık. toplumun yargı değerlerince kabul görmeyen, genel ahlak kurallarına aykırı şeylerle sınar kendini. cinsel kimlik arayışı içine girer. bir erkekle cinsel ilişki kurmak ister, sonrasında bir hayvanla, cansız nesnelerle ve hayat kadınıyla. horoz dövüşlerine gider, içkili lokantalarda yemek yer, cinayet işler. fakat yazar bu insanlık dışı gibi görünen süreçleri öyle güzel kotarıp okuyucuya aktarır ki, okuyucu zebercet'i dışlamaz, ondan nefret etmez bilakis onu benimser, anlamaya çalışır, empati kurar.
tüm bu anlamsız ve sancılı süreci bitirmek adına, gücü ilk defa eline alan zebercet kendi hayatına son verir.
kitap sonu baştan belli, tahmin edilebilir şekilde biter, zebercet'in intiharı şaşırtmaz okuyucuyu. anayurt oteline benzer birçok romanın sonunda da kahraman intihar eder zaten.o halde kitabı okunur kılan, diğerlerinden ayıran nedir diye bir soru sormak hiç de mantıksız değildir. kitabı, aynı temaların işlendiği diğer kitaplardan ayıran hiç şüphesiz yazarın kendine has üslubudur.
devamını gör...
sözlükteki kan aranıyor duyuruları
sevgili dostlar ihtiyaç olmadığı sürece değerini, kan aramanın ne olduğunu maalesef bilmiyoruz, geçenlerde bir iş arkadaşımızın annesinin açıl kan ihtiyacı vardı, o arkadaşımın çaresizliğini gördüğüm an anladım ki , ihtiyacımız olmadan sağlığımız'da el veriyorsa kan vermemiz lazım.
çünkü kime ne zaman lazım olacağı hiç belli olmaz, hem sağlıklı bir insanın kan vermesi, kanını yenilemesi çok iyidir.
kan verelim, hayat kurtaralım ....
çünkü kime ne zaman lazım olacağı hiç belli olmaz, hem sağlıklı bir insanın kan vermesi, kanını yenilemesi çok iyidir.
kan verelim, hayat kurtaralım ....
devamını gör...
özlem
çok berbat bir duygudur bu ya. gündüz çalışıp akşam gelmişsin evine, bir müzik açmışsın o müzik böyle duygusal bir parçadır yalnız, ardından bir sigara yakarsın ve gündüz akla gelmeyen kişi akşam akla gelir, böyle hayata da on posta küfür edersin.
vallahi azizim insanlar çok değişik ya. her an duygudan duyguya geçiş yapabiliyoruz, sağımız solumuz hiç belli olmuyor.
vallahi azizim insanlar çok değişik ya. her an duygudan duyguya geçiş yapabiliyoruz, sağımız solumuz hiç belli olmuyor.
devamını gör...
yazarların normal sözlük’te yazma nedenleri
ders çalışmaktan kaçmanın patikası. bir süre sonra bu yolu da kapayıp kendimi masaya kitleyeceğim.
(bkz: sad story)
(bkz: sad story)
devamını gör...
borç verilen arkadaşın aramaması
genel olarak karaktersiz insanlara has bir durum. tamam paran olmayabilir. vardır ama o an sana lazımdır onu da anlarım. ama be hey karaktersiz insan, bir ara söyle böyleyken böyle oldu diye değil mi? niye aramıyorsun insanı salak yerine koyar gibi?
ayrıca borç alan kişi ne zaman vereceğini söylemelidir de zaten. ben o tarihin üzerine aramaz ise iki ay daha koyarım, 2 ay sonra arar açık açık isterim yani neden utanacağım ki?
ayrıca borç alan kişi ne zaman vereceğini söylemelidir de zaten. ben o tarihin üzerine aramaz ise iki ay daha koyarım, 2 ay sonra arar açık açık isterim yani neden utanacağım ki?
devamını gör...
susmak
"sessiz kalmak, kırıldığını göstermenin en iyi yoludur"
-tomris uyar
ben de kızdığımda bağırır çağırırım da asıl kırıldığımda susarım.
-tomris uyar
ben de kızdığımda bağırır çağırırım da asıl kırıldığımda susarım.
devamını gör...
en az üç dil bilmeyenleri muhatap almıyorum
bu konu da uzun uzun boş yapmayı düşündüm de üşendim şimdi.
devamını gör...
girift radyo yayını
bugün altıncısını dinleyeceğimiz radyo yayını.
ilk yayının açılış cümleleri hala daha kulaklarımda çınlıyor.
emekleri sömürülen işçilere, geleceği çalınan çocuklara, toplumdaki yerini hala idrak edemediğimiz kadınlara....
ne edersiniz, ne konuşursunuz bilemeyeceğim. bugün bir yemek davetini, yayınınız için öteledim. makarna yapar yerim dediydim, evde bir avuç makarna kalmış. ekmek arası makarna yiyeceğim. aykut rica etsem bir spor programı yazar mısın?
kırkyama senden de bir ricam olacak;
yengeç kadını- oğlak erkeği ilişki olabilitesine yorum*!
bir de istek şarkım var;
şeyi çal ya ''yine bahar geldi, neydi yaradan''
ilk yayının açılış cümleleri hala daha kulaklarımda çınlıyor.
emekleri sömürülen işçilere, geleceği çalınan çocuklara, toplumdaki yerini hala idrak edemediğimiz kadınlara....
ne edersiniz, ne konuşursunuz bilemeyeceğim. bugün bir yemek davetini, yayınınız için öteledim. makarna yapar yerim dediydim, evde bir avuç makarna kalmış. ekmek arası makarna yiyeceğim. aykut rica etsem bir spor programı yazar mısın?
kırkyama senden de bir ricam olacak;
yengeç kadını- oğlak erkeği ilişki olabilitesine yorum*!
bir de istek şarkım var;
şeyi çal ya ''yine bahar geldi, neydi yaradan''
devamını gör...
güne bir şarkı bırak
.
devamını gör...
dünyaya düşen adam
walter tevis tarafından yazılan, ithaki bilimkurgu’dan çıkan kitaptır.
dünya dışı varlıklara inanır mısınız bilmiyorum ama ben inanıyorum. bu evrende bizden daha gelişmiş bir yaşam formunun olması gerekir, yani lütfen olsun. çünkü eğer yoksa çok manasız bir hayat sürüyor olabiliriz.
en büyük isteklerimden biridir dünya dışı varlıkların dünyaya gelmesi ve onlarla karşılaşmak. bu pek mümkün görünmüyor tabii ki. çünkü onlar hep amerika’ya inerler ve oradakilere sohbet eder ya da oradakilerle savaşırlar. ben göremeyecek olsam da umarım dünya dışı varlıklar madagaskar’a inerler. bu hem amerikalılar içim bir yıkım hem de dünya dışı varlıklar için bir şaşkınlık sebebi olur.
her neyse, yine bir türlü konuya girip kitabı anlatamadım. dünya düşen adam, t.j. newton ismini alan bir anthealının hikayesi. newton’un amacı nükleer bir yıkımla yerle bir olan gezegeninde kalan soydaşlarını kurtarmak için bir gemi inşa etmek. bunu yapmak için de dünyada çok zengin bir adam olmak niyetinde. dünyalılardan daha derin olan bilgi birikimi ile bunu yapması da zor değil.
zor olan ise dünyaya ayak uydurmak. fiziksel olarak bu oldukça zor bir şey zaten onun için ama daha zor olan insanlaşmamak için mücadele etmek zorunda kalmak. bir yandan kendi gezegenini kurtarmak için uğraşan newton bir yandan dünyayı kurtarma amacına da soyunur. öte yandansa git gide dünyalı olmaktadır.
dünya zor bir gezegen, her uzaylının harcı değil dünyada yaşamak. newton gelmeden önce keşke ford prefect’e bir danışsa idi.
dünya dışı varlıklara inanır mısınız bilmiyorum ama ben inanıyorum. bu evrende bizden daha gelişmiş bir yaşam formunun olması gerekir, yani lütfen olsun. çünkü eğer yoksa çok manasız bir hayat sürüyor olabiliriz.
en büyük isteklerimden biridir dünya dışı varlıkların dünyaya gelmesi ve onlarla karşılaşmak. bu pek mümkün görünmüyor tabii ki. çünkü onlar hep amerika’ya inerler ve oradakilere sohbet eder ya da oradakilerle savaşırlar. ben göremeyecek olsam da umarım dünya dışı varlıklar madagaskar’a inerler. bu hem amerikalılar içim bir yıkım hem de dünya dışı varlıklar için bir şaşkınlık sebebi olur.
her neyse, yine bir türlü konuya girip kitabı anlatamadım. dünya düşen adam, t.j. newton ismini alan bir anthealının hikayesi. newton’un amacı nükleer bir yıkımla yerle bir olan gezegeninde kalan soydaşlarını kurtarmak için bir gemi inşa etmek. bunu yapmak için de dünyada çok zengin bir adam olmak niyetinde. dünyalılardan daha derin olan bilgi birikimi ile bunu yapması da zor değil.
zor olan ise dünyaya ayak uydurmak. fiziksel olarak bu oldukça zor bir şey zaten onun için ama daha zor olan insanlaşmamak için mücadele etmek zorunda kalmak. bir yandan kendi gezegenini kurtarmak için uğraşan newton bir yandan dünyayı kurtarma amacına da soyunur. öte yandansa git gide dünyalı olmaktadır.
dünya zor bir gezegen, her uzaylının harcı değil dünyada yaşamak. newton gelmeden önce keşke ford prefect’e bir danışsa idi.
devamını gör...
düğün çorbası
adını özel bir günden almış olan, et, un ve yoğurt katılarak yapılan, üzerine kızgın yağ dökülerek servis edilen sulu yemek.
devamını gör...


