siyasilerin unutulmayan sözleri
tansu çiller'in malatya mitinginde "bu bacınızın pıttığı size feda olsun" demesidir.
üstüne yoktur.
üstüne yoktur.
devamını gör...
bir eşi olmalı insanın
bir dönem can yücel’e mi yoksa eylül gökdemir’e mi ait olduğu tartışma konusu olan güzel bir şiirdir.
bir eşi olmalı insanın
bakarken yüreğinin kabardığı,
gözlerinden gözlerine yüreğinin aktığı...
aşık olduğu bir eşi olmalı!
sabah gözlerini açtığında,
yanında olduğunu görüp,
şükürler etmeli yaradana.
koklamalı saçlarını uyuyan eşine şefkatle bakıp,
usulca dokunmalı yüzüne,
bir eşi olmalı insanın.
varlığını hissedebilmek için.
parmakları titremeli, incitirim korkusuyla.
sürekli çağlayan bir pınar olmalı gönlü...
kramplar girmeli midesine,
onsuzluk aklına geldikçe.
bir eşi olmalı insanın.
rüzgar onun kokusunu getirmeli,
yağmur o’nun sesini.
elleri yanmalı ellerini tutabilmek için.
akşam onu görecek diye, pırpır etmeli yüreği.
kelebekler gibi olmalı insanın kalbi.
ayakları birbirine dolaşmalı heyecandan, eve dönerken eşi.
beklemek asırlar gibi uzun gelmeli.
gelişi ile sonsuz bir nur dolmalı içine.
bir eşi olmalı insanın.
yüzüne baktığında, konuşmadan anlamalı derdini,
tasasını, öfkesini, sevincini, coşkusunu...
güven duymalı, her şeyiyle.
başını göğsüne koyup, huzurla uyuyabilmeli,
tüm düşüncelerinden arınmış olarak.
babası, abisi, arkadaşı, dostu, sırdaşı, anası, çocuğu olmalı...
şımarabilmeli yanında. kıskanılmalı zaman zaman da...
bir eşi olmalı insanın.
sabah yolcularken işine, içi acımalı,
daha yollarken özlemeye başlamalı.
seni şimdiden özledim.
bir eşi olmalı insanın.
akşam dönüşünü beklemeli sabırsızlıkla.
gözleri yollarda kalmalı
ve kapıyı çalmadan açmalı...
aşkla karşılamalı,
hasretle sarılmalı boynuna,
özlemle koklayıp, öpmeli,
yıllarca uzak kalmışçasına!
bir eşi olmalı insanın.
her günü bir başka güzel olmalı yaşamın,
bir başka özel, bir başka soluklanmalı her anında.
verdiği hiçbir şeyin yeterli olmadığını düşünüp, kahrolmalı,
daha fazla ne yapabilirim diye düşünmeli.
bir eşi olmalı insanın.
cennetten köşe almışçasına
sevdiği, sakındığı, bakmaya kıyamadığı...
her bir hücresinden aşkın fışkırdığı,
çölde okyanusu yaşadığı bir eşi olmalı.
bir eşi olmalı insanın
bakarken yüreğinin kabardığı,
gözlerinden gözlerine yüreğinin aktığı...
aşık olduğu bir eşi olmalı!
sabah gözlerini açtığında,
yanında olduğunu görüp,
şükürler etmeli yaradana.
koklamalı saçlarını uyuyan eşine şefkatle bakıp,
usulca dokunmalı yüzüne,
bir eşi olmalı insanın.
varlığını hissedebilmek için.
parmakları titremeli, incitirim korkusuyla.
sürekli çağlayan bir pınar olmalı gönlü...
kramplar girmeli midesine,
onsuzluk aklına geldikçe.
bir eşi olmalı insanın.
rüzgar onun kokusunu getirmeli,
yağmur o’nun sesini.
elleri yanmalı ellerini tutabilmek için.
akşam onu görecek diye, pırpır etmeli yüreği.
kelebekler gibi olmalı insanın kalbi.
ayakları birbirine dolaşmalı heyecandan, eve dönerken eşi.
beklemek asırlar gibi uzun gelmeli.
gelişi ile sonsuz bir nur dolmalı içine.
bir eşi olmalı insanın.
yüzüne baktığında, konuşmadan anlamalı derdini,
tasasını, öfkesini, sevincini, coşkusunu...
güven duymalı, her şeyiyle.
başını göğsüne koyup, huzurla uyuyabilmeli,
tüm düşüncelerinden arınmış olarak.
babası, abisi, arkadaşı, dostu, sırdaşı, anası, çocuğu olmalı...
şımarabilmeli yanında. kıskanılmalı zaman zaman da...
bir eşi olmalı insanın.
sabah yolcularken işine, içi acımalı,
daha yollarken özlemeye başlamalı.
seni şimdiden özledim.
bir eşi olmalı insanın.
akşam dönüşünü beklemeli sabırsızlıkla.
gözleri yollarda kalmalı
ve kapıyı çalmadan açmalı...
aşkla karşılamalı,
hasretle sarılmalı boynuna,
özlemle koklayıp, öpmeli,
yıllarca uzak kalmışçasına!
bir eşi olmalı insanın.
her günü bir başka güzel olmalı yaşamın,
bir başka özel, bir başka soluklanmalı her anında.
verdiği hiçbir şeyin yeterli olmadığını düşünüp, kahrolmalı,
daha fazla ne yapabilirim diye düşünmeli.
bir eşi olmalı insanın.
cennetten köşe almışçasına
sevdiği, sakındığı, bakmaya kıyamadığı...
her bir hücresinden aşkın fışkırdığı,
çölde okyanusu yaşadığı bir eşi olmalı.
devamını gör...
takipten çıkan takipçi
ara ara yanlışlıkla yapıyorum sanırım. o kadar yanlışlıkla yapıyor olabilirim ki ben bile yanlışlıkla yaptığımın farkında değilimdir. hayatla ilgili hiçbir şeyden emin değilim.
bunun haricinde sırf bir fikrimi beğenmediği için takipten çıkan birisi varsa en iyisini yaptığını düşünüyorum. insanların her zaman aynı fikirde olamayacağını anlayabilecek zeka seviyesinde olan insanlara ihtiyacım var benim. böyle baskıcı zihinleri sevmem. takipten çıkarma, eksiler ve oradan buradan laf sokma ile ders veren insanların ayrıca ne kullandığını çok merak ediyorum. hangi psikolojik hastalıkları kullanıyorsunuz? önemli bir konu.
offf durduk yere gerildim. sabah sabah aşırı şekilde seda sayan gibi uyandım. çok fena.
bunun haricinde sırf bir fikrimi beğenmediği için takipten çıkan birisi varsa en iyisini yaptığını düşünüyorum. insanların her zaman aynı fikirde olamayacağını anlayabilecek zeka seviyesinde olan insanlara ihtiyacım var benim. böyle baskıcı zihinleri sevmem. takipten çıkarma, eksiler ve oradan buradan laf sokma ile ders veren insanların ayrıca ne kullandığını çok merak ediyorum. hangi psikolojik hastalıkları kullanıyorsunuz? önemli bir konu.
offf durduk yere gerildim. sabah sabah aşırı şekilde seda sayan gibi uyandım. çok fena.
devamını gör...
gülme
henrı bergson tarafından yazılan gülme davranışının varlığını, ortaya çıkış nedenlerini ve hangi durumların gülme davranışına neden olduğunu sorgulayan ve okura da farklı bir pencere açan bir kitap. yazar, kitapta gülme davranışını; gülünç biçimleri ve yayılma gücü, söz ve durum güldürüsü, karakter gülünçlüğü bölümlerine ayırarak incelemiş.
insani olan şeylerin, tezatlıkların ve ayrıca otomotizmin gülünçlüğe sebep olacağını açıklamış. sadece bir manzaranın gülünç olmayacağını veya bir hayvana gülündüğünde onda insani bir tavır veya bir ifade yakaladığımızda olabileceğini söylemiş. ayrıca her dalgınlığın gülünç olduğunu da eklemiştir. yazar kitabında güldürü unsurlarını da birçok roman ve tiyatro eserlerindeki diyaloglardan örnekler vererek açıklamış. gülme davranışı üzerine yazılmış oldukça ilginç ve güzel bir kitap.
tıpkı denizin yüzeyinde dalgalar sürekli kabarırken alt katmanlarda derin bir dinginliğin hâkim olması gibi. dalgalar çarpışırlar, birbirine girerler, denge ararlar. beyaz, yumuşak, oynak bir köpük, dalgaların değişen hatlarını takip eder. bazen kıyıdan çekilen bir dalga bu köpüklerin izini bırakır kumsalda. yakınlarda oynayan bir çocuk köpükten bir avuç almaya geldiğinde şaşırır. sıktığında avucunda birkaç damla su kalmıştır sadece. dalganın getirdiğinden çok daha tuzlu, çok daha acı bir su. gülme de aynı bu köpük gibi doğar. toplumsal hayatın dış yüzeyindeki küçük isyanları haber verir. bu altüst oluşların oynak şeklini anında gözler önüne serer. o da tuzlu bir köpüktür. köpük gibi ışıldar. tatmak için bu köpükten bir avuç alan filozof da elinde kalan bu azıcık şeyde bir parça acılık bulacaktır.
insani olan şeylerin, tezatlıkların ve ayrıca otomotizmin gülünçlüğe sebep olacağını açıklamış. sadece bir manzaranın gülünç olmayacağını veya bir hayvana gülündüğünde onda insani bir tavır veya bir ifade yakaladığımızda olabileceğini söylemiş. ayrıca her dalgınlığın gülünç olduğunu da eklemiştir. yazar kitabında güldürü unsurlarını da birçok roman ve tiyatro eserlerindeki diyaloglardan örnekler vererek açıklamış. gülme davranışı üzerine yazılmış oldukça ilginç ve güzel bir kitap.
tıpkı denizin yüzeyinde dalgalar sürekli kabarırken alt katmanlarda derin bir dinginliğin hâkim olması gibi. dalgalar çarpışırlar, birbirine girerler, denge ararlar. beyaz, yumuşak, oynak bir köpük, dalgaların değişen hatlarını takip eder. bazen kıyıdan çekilen bir dalga bu köpüklerin izini bırakır kumsalda. yakınlarda oynayan bir çocuk köpükten bir avuç almaya geldiğinde şaşırır. sıktığında avucunda birkaç damla su kalmıştır sadece. dalganın getirdiğinden çok daha tuzlu, çok daha acı bir su. gülme de aynı bu köpük gibi doğar. toplumsal hayatın dış yüzeyindeki küçük isyanları haber verir. bu altüst oluşların oynak şeklini anında gözler önüne serer. o da tuzlu bir köpüktür. köpük gibi ışıldar. tatmak için bu köpükten bir avuç alan filozof da elinde kalan bu azıcık şeyde bir parça acılık bulacaktır.
devamını gör...
doğum günü çiçeği
benim doğum günü çiçeğim:(bkz: aster çiçeği)
ilk defa bu başlık sayesinde denk geldim böyle bi şeye ve gerçekten çok beğendim doğum günü çiçeğimi.
not: ee bi arıya da böyle bi çiçek yakışırdı dimi?
ilk defa bu başlık sayesinde denk geldim böyle bi şeye ve gerçekten çok beğendim doğum günü çiçeğimi.
not: ee bi arıya da böyle bi çiçek yakışırdı dimi?
devamını gör...
kendime saygım var davranışları
gitmek .
devamını gör...
yoldaş benjamin franklin'in çevrim içi yazarlara tantuni ısmarlaması
(bkz: link pls)
devamını gör...
sözlüğün en yakışıklı yazarı olmak
oldukça zor bir durumdur. bu zor günleri sizin desteğiniz ile atlatacağımı düşünüyorum.
devamını gör...
normal sözlük’te radikal islamcı patlaması
cinsellikle alakalı başlıklar solda görününce kafa sözlüğün yozlaşması, din ile alakalı başlıklar solda gözükünce kafa sözlükte siyasal islam patlaması.
sağcı tanım girer solcu rahatsız olur yazar, solcu tanım girer sağcı rahatsız olur yazar.
muhafazakarı ayrı seküleri ayrı.
yahu kardeş kardeş geçinin.
yeter yani.
tanım : olmayan, kaale alınmayan durum.
sağcı tanım girer solcu rahatsız olur yazar, solcu tanım girer sağcı rahatsız olur yazar.
muhafazakarı ayrı seküleri ayrı.
yahu kardeş kardeş geçinin.
yeter yani.
tanım : olmayan, kaale alınmayan durum.
devamını gör...
biri gelip ben peygamberim derse ne yapardınız sorunsalı
ben seni gönderdiğimi hatırlamıyorum, isim neydi ?
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
“sana çirkin dediler, düşmanı oldum güzelin
sana kafir dediler, diş biledim hak'ka bile”
faruk nafiz çamlıbel - firari
sana kafir dediler, diş biledim hak'ka bile”
faruk nafiz çamlıbel - firari
devamını gör...
the big lebowski
coen biraderlerin en iyi filmlerinin başında gelir.sebepsiz yere insanda tekrar tekrar izleme isteği uyandırır.
devamını gör...
gebermek
aslında ölmek ama sevdiğin yada normal birisi için değilde, sevilmeyen, nefret edilen birinin ölmesi.
devamını gör...
belçika'da cinsel ilişki rıza yaşının 14 olması
bireyin cinsel ihtiyaçlarını algılamaya, anlamaya ve farklı seviyelerde tecrübe etmeye başladığı dönem ergenlik dönemidir. 14 - 16 yaştan itibaren zaten ergenler cinselliği tecrübe etmeye başlıyorlar. burada rıza yaşı sadece yasal olarak ergenlerin birlikte olabileceğini göstermekte.
birliktelikte aradaki yaş farkının 5'le sınırlanmasının nedeni pedofiliyi önlemek.
kişisel olarak aradaki yaş farkının 2 ya da 3'ten daha fazla olmaması gerekir diye düşünüyorum.
kararın olumlu yanı erken yaşta cinsel ilişkiye giren gençlerin istismarını önleyecektir. istenmeyen hamileliklerde gençlerin rahatça giderek gerekli önlemleri almalarını sağlayacaktır.
avrupa ve amerika'da cinsellik tabu değil ve zaten pek çok kişi cinselliği bu yaşlarda tecrübe ediyor. çocuklar cinsellik ve cinsel kimlik vb. derslerle bu konuda bilinçlendiriliyorlar. cinsellik olması gerektiği gibi normalleştirilmiş durumda ve bireyin fiziksel ihtiyacı olarak kabul edilmekte. kararın abartılacak bir yanı yok.
cinselliğe sosyal ve ahlaki değerlerle aşırı anlam yükleyen, cinselliği sınırlayan toplumlarda, cinsellik ve cinsiyet nedenli şiddet ve suç daha fazla görülmekte. türkiye'de cinsellik normalleştirilmiş olsaydı bugün yok ona baktı, bununla birlikte oldu vb. gibi saçma nedenlere dayalı cinayetler olmazdı.
birliktelikte aradaki yaş farkının 5'le sınırlanmasının nedeni pedofiliyi önlemek.
kişisel olarak aradaki yaş farkının 2 ya da 3'ten daha fazla olmaması gerekir diye düşünüyorum.
kararın olumlu yanı erken yaşta cinsel ilişkiye giren gençlerin istismarını önleyecektir. istenmeyen hamileliklerde gençlerin rahatça giderek gerekli önlemleri almalarını sağlayacaktır.
avrupa ve amerika'da cinsellik tabu değil ve zaten pek çok kişi cinselliği bu yaşlarda tecrübe ediyor. çocuklar cinsellik ve cinsel kimlik vb. derslerle bu konuda bilinçlendiriliyorlar. cinsellik olması gerektiği gibi normalleştirilmiş durumda ve bireyin fiziksel ihtiyacı olarak kabul edilmekte. kararın abartılacak bir yanı yok.
cinselliğe sosyal ve ahlaki değerlerle aşırı anlam yükleyen, cinselliği sınırlayan toplumlarda, cinsellik ve cinsiyet nedenli şiddet ve suç daha fazla görülmekte. türkiye'de cinsellik normalleştirilmiş olsaydı bugün yok ona baktı, bununla birlikte oldu vb. gibi saçma nedenlere dayalı cinayetler olmazdı.
devamını gör...
shaun of the dead
rastrel ukdesidir.
yönetmenliğini edgar wright’ın yaptığı, senaryosunu nerdlerin piri simon pegg’in yazdığı ve yine simon pegg’in doğuştan komedyen nick frost ile paylaştığı kusursuz komedi filmidir.

daha önce zombieland’e yazdığım tanımda bir zombi istilasını ve benzer her türlü kıyamet senaryosuna hazırlıklı bir ekibin üyesi olduğumu yazmıştım. ama o yazıda çok da dürüst olmadığımı itiraf etmeliyim. çünkü zombilere karşı harika bir planım var ve biliyorum ki hiçbir işe yaramayacak.
bütün nerdler bir kıyamet senaryosu bekler dururlar hayatları boyunca ancak o senaryo gerçekleşirse olacakların çizgi roman ve bilimkurgu alemindeki gibi olmayacağını da bilirler içten içe.
shaun hayatını kolejden beri evi arkadaşları olan iki kişiyle paylaşan, her sabah bir kutu kola içen, bir elektronik eşya dükkanında ömür tüketen, kız arkadaşı ile arası her zaman limoni olan bir adamdır. yani aslında shaun gündelik hayatını bir zombi olarak geçirmektedir.

bu o kadar böyledir ki işler çığrından çıktığında ne olup bittiğini anlaması bile uzun bir zaman alacaktır. bundan sonrası ise paul ve hot fuzz’da harikalar yaratan ikilinin muhteşem performansları ve yönetmen edgar wright’ın harika bakış açısı ile gülmekten kendiniz alamayacağınız bir macera olacak.
meraklısı için söylüyorum ki filmin adı 1978 yapımı dawn of the dead’e bir göndermedir ve bu film de mutlaka izlenmelidir.
yönetmenliğini edgar wright’ın yaptığı, senaryosunu nerdlerin piri simon pegg’in yazdığı ve yine simon pegg’in doğuştan komedyen nick frost ile paylaştığı kusursuz komedi filmidir.

daha önce zombieland’e yazdığım tanımda bir zombi istilasını ve benzer her türlü kıyamet senaryosuna hazırlıklı bir ekibin üyesi olduğumu yazmıştım. ama o yazıda çok da dürüst olmadığımı itiraf etmeliyim. çünkü zombilere karşı harika bir planım var ve biliyorum ki hiçbir işe yaramayacak.
bütün nerdler bir kıyamet senaryosu bekler dururlar hayatları boyunca ancak o senaryo gerçekleşirse olacakların çizgi roman ve bilimkurgu alemindeki gibi olmayacağını da bilirler içten içe.
shaun hayatını kolejden beri evi arkadaşları olan iki kişiyle paylaşan, her sabah bir kutu kola içen, bir elektronik eşya dükkanında ömür tüketen, kız arkadaşı ile arası her zaman limoni olan bir adamdır. yani aslında shaun gündelik hayatını bir zombi olarak geçirmektedir.

bu o kadar böyledir ki işler çığrından çıktığında ne olup bittiğini anlaması bile uzun bir zaman alacaktır. bundan sonrası ise paul ve hot fuzz’da harikalar yaratan ikilinin muhteşem performansları ve yönetmen edgar wright’ın harika bakış açısı ile gülmekten kendiniz alamayacağınız bir macera olacak.
meraklısı için söylüyorum ki filmin adı 1978 yapımı dawn of the dead’e bir göndermedir ve bu film de mutlaka izlenmelidir.
devamını gör...
wilbur wants to kill himself
başrolünde yakın zamanda the chernobyl dizisinde de izlediğimiz jamie sives’ın oynadığı lone scherfig filmidir.
film babasının ölümü ile birlikte ondan miras kalan bir sahaf dükkanını onu sürekli koruyup kollayan ve hayatta tutmaya çalışan abisi ile birlikte işletmeye çalışan wilbur’un hikayesini anlatıyor.

wilbur hayattan bıkmış ve intihara meyilli bir adam. aklında sürekli bir intihar isteği ile geçirmekte günlerini. ta ki bir gün sahaf dükkanına küçük kızıyla birlikte gelen alice’e aşık olana kadar.
alice ile konuşması bana tasvir-i şikayet şarkısındaki bir dizeyi hatırlatır her zaman. bir iki tatlı söz çeler başındaki darağacını. sonrasını filmi izlediğiniz zaman göreceksiniz zaten.

filmin benim hayatımda bıraktığı anı ise taşralı bir gencin büyük şehirde yaşamaya başlamasının bir özeti gibi. ben bu filmin afişine rastladığım zaman veronika ölmek istiyor kitabını daha yeni bitirmiştim. filmi görünce biraz bocaladım çünkü filmin oynadığı sinema bana hep korkutucu gelmişti. o sinemada sanki filmler paravan olarak kullanılıyormuş gibi gelirdi bana her zaman.
sanki oraya girince bana eroin vereceklermiş, vücuduma dövmeler yapacak, beni bir tarikata sokacak, elime orak ve çekiç verip beni barikata yollayacak insanlarla karşılaşacakmışım gibi hissederdim.
o an bu filmi izleme isteği ile taşralı şüpheciliğim arasında kalıp büyük bir cesaret göstererek biletimi aldım. meğer o sinema sadece festival filmleri gösteren bir yermiş. içeri girerken insanolunbiraz wants to kill himself diyerek çıkacağımı düşündüğüm salondan müthiş bir film izlemiş olarak çıktım.

bu arada filmin bonus ödülünün de mads mikkelsen olduğunu da belirteyim.
film babasının ölümü ile birlikte ondan miras kalan bir sahaf dükkanını onu sürekli koruyup kollayan ve hayatta tutmaya çalışan abisi ile birlikte işletmeye çalışan wilbur’un hikayesini anlatıyor.

wilbur hayattan bıkmış ve intihara meyilli bir adam. aklında sürekli bir intihar isteği ile geçirmekte günlerini. ta ki bir gün sahaf dükkanına küçük kızıyla birlikte gelen alice’e aşık olana kadar.
alice ile konuşması bana tasvir-i şikayet şarkısındaki bir dizeyi hatırlatır her zaman. bir iki tatlı söz çeler başındaki darağacını. sonrasını filmi izlediğiniz zaman göreceksiniz zaten.

filmin benim hayatımda bıraktığı anı ise taşralı bir gencin büyük şehirde yaşamaya başlamasının bir özeti gibi. ben bu filmin afişine rastladığım zaman veronika ölmek istiyor kitabını daha yeni bitirmiştim. filmi görünce biraz bocaladım çünkü filmin oynadığı sinema bana hep korkutucu gelmişti. o sinemada sanki filmler paravan olarak kullanılıyormuş gibi gelirdi bana her zaman.
sanki oraya girince bana eroin vereceklermiş, vücuduma dövmeler yapacak, beni bir tarikata sokacak, elime orak ve çekiç verip beni barikata yollayacak insanlarla karşılaşacakmışım gibi hissederdim.
o an bu filmi izleme isteği ile taşralı şüpheciliğim arasında kalıp büyük bir cesaret göstererek biletimi aldım. meğer o sinema sadece festival filmleri gösteren bir yermiş. içeri girerken insanolunbiraz wants to kill himself diyerek çıkacağımı düşündüğüm salondan müthiş bir film izlemiş olarak çıktım.

bu arada filmin bonus ödülünün de mads mikkelsen olduğunu da belirteyim.
devamını gör...
doğru kamyonu beklemek
(bkz: içi boş başlıklarda bugün.)
devamını gör...
güne bir başkent bırak
devamını gör...

