maalesef ki mesleğe değil paraya saygı duyulan bir ülkedeyiz.
devamını gör...

ilk kez geldiğim bu beldeye aşık oldum. ne bodrumun kalabalığı, ne çeşmenin gürültüsü, ne de alaçatının sosyetesi henüz bu güzel koya uğramamış. süper ultra zenginler koyu zaten parsel parsel ele geçirmişler. yazımıza görseller ekleyelim ve gelin birlikte dolaşalım.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

tatili birlikte yaptığım kardeşlerime; vasiyetimdir. öldüğüm vakit beni buraya gömün dedim. çok üzüldüler tabi! ve cevap olarak; iş çıkarma başımıza. karşıyaka’ya gömeriz olur biter dediler. üzüntüden işte, ne söylediklerini bilmiyorlar.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

göcek, muğla’nın bir ilçesidir. fethiye’ye yaklaşık 30km uzaklıkta, birbirinden güzel koylara, büyük bir d-marin yat limanına ve önemli tarihi eserlere sahiptir. tarihi likya dönemine kadar uzanır. özellikle göcek’e yakın antik kentleri görmenizi öneririm.
antik eserlerin bir çoğu, göcek açıklarında bulunan tersane adasındadır. adaya gidiş motorlar ve teknelerle yapılmakta. yok ben yüzerek geçerim diyorsanız bu mümkün olabilicek kadar yakındır bu ada. likya ve bizans dönemi kalıntılarını görün derim.

göcek ismi, diğer bir çok tatil beldemizin isimi gibi mitolojide geçen bir hikayeden geliyor. ıkarus ve daidalos efsanelerinin de göcek beldesinde yaşandığı söylenir. ancak bu konuya girmeyeceğim, zira yine destan yazmak istemiyorum. biz biraz koylarına, denizine bakalım;
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

mavi turların önemli adreslerinden biridir göcek. açıkcası burada gördügüm yatları “vay anasını” diyerekten dikizlemişimdir. doğruyu söylemek gerekirse ki, zaten hep doğruyu söylemek gerekir; bu beldeye karadan gelen az ancak özel yatlarıyla denizden gelen daha çoktur. benim gördüğüm kadarıyla “yat cenneti” demek yanlış olmaz.

efendim olurda bir gün yolunuz marmaris, fethiye civarına düşerse, gidin görün derim.
devamını gör...

"pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi, bir erkeğin suçlayan parmağı da daima, mutlaka bir kadını gösterir.
bin muhteşem güneş-khaled hosseini
devamını gör...

seni bir yabancı gibi karşıma alıp
bunun dayanıklı bir şey olmadığını
sürekli kılınmadığını,
çünkü aşkın yapılan bir şey olmadığını,
başlangıçta bir melek konduğunu
sonunda bir kelebek öldüğünü,
yani kısacık sürdüğünü,
oysa hayatın bir korkular ve alışkanlıklar bütünü olduğunu,
bütün bunları sana nasıl anlatacağım?

kalbim
ölü mevsimler gibisin
bir şeyin görünmeyen iyi yanları gibi
ama bitti mevsim,
bir başka yolcu yok sana
fark etmez gibisin.

kalbim
demir masanın küfü, örtünün yırtığı
camın kırığı, patlayan freni hayatımın
kalbim, anla, bitti mevsim
bir başka yolcu yok sana.

* *
devamını gör...

malum gündem halay gibi, ritmi kaçırınca bir daha tutturamıyorsun. bu yüzden dikkatimizden kaçan, unutulayazan bir sürü ülke sorunu var. sedat peker hadisesinden önce, ülkede çözülemeyen, skandal yaratan hangi sorunlar vardı? ben aklıma gelenleri sıralıyorum:

- 128 milyar doların nerede olduğu
- dolarla maaş almayan berat albayrak'ın nerede olduğu
- atanamayan öğretmenler + atanamayıp intihar eden öğretmenler
- kafelerin ve barların hala kapalı oluşu + esnafa 'yapılıyormuş' gibi gösterilen ancak asla yapılmayan yardımlar
- hafta sonları hala içki alamadığımız gerçeği
- eski ticaret bakanı ruhsar pekcan'ın kendi bakanlığını dolandırması + araştırma önergesinin akp ve mhp oylarıyla reddedilmesi
- aile bakanı derya yanık'ın 23 nisan'da koltuğunu çocuk evinde kalan bir çocuğa devretmesi ve çocuğa 1 çikolatayı "ramazanmış" diye çok görmesi + kameraların önünde çocuğun yetiştirme yurdunda kaldığını söylemekten hicap duymaması + ülkenin kanayan yarası kadın şiddetini "tolere edilebilir" düzeyde görmesi
- boğaziçi üniversitesi protestolarının 138 küsür gündür devam etmesi ve melih bulu'nun hala istifa etmemesi
- istanbul sözleşmesinden bir gece yarısı kararıyla çıkılması ve beraberinde katlanarak artan kadın şiddeti ve cinayetleri

daha unutulan ne var? aklına gelen arkadaşlar yazsın lütfen. yazın ki, unutmayalım.
devamını gör...

iki kitabı küçümseyen arkadaşın, boş tanım yapanları eleştirmek amacıyla açtığı dopdolu(!) başlık.
devamını gör...

#736223 yukardaki bi arkadaşa göre kendi ayaklarımızın üzerinde durabilmemiz için doktora falan yapmamız lazım sanırım. yazar orda derdini anlatıyor kalkmış bu duruma kılıf uyduruyor yok niye ayrı eve çıktın eğitimin iyi değil diye. ekonominin kötü olmasında bir suç bulmuyor da işsiz kalmış mağdur birinde suç arıyor. ayrıca elinde bir mesleği var daha ne olsun? bu gibi insanlar utanmasa ülkedeki işsizliğin ekonominin durumunu halkın suçu ilan edecek. değişik.
devamını gör...

günaydın sözlük, sözlükçüm.
sabaha karşı 5'te uyumuş olmam dışında muhteşem bir güne uyandım.
tatlış mı tatlış bir 'merhaba, nasılsın?' aldım sabah sabah.

tabi 10 benim için uyuma saati değil bunu herkes bilir. (sevdiklerim, sevenlerim, hayranlarım) * (herkesin işi yok beni takip etsin hah haspam ya) *
neyse efem 'aa bu saatte uyuyor musun? dur sonra arayayım' dedi ama nafile ben uyanmıştım bile.

kahve içiyorum şimdi taa uzak yollardan gelen bir kahve. sağ olsun, zaten yılların hatırı varken birkaç 40 yıl daha kitledi daha sonra tekrar deneyiniz 'arkadaşım ben bu kadar yılın hatırıyla ne yapayım, al istemem' dedim üstüme attı kaçtı trabzon'a doğru. zaten hep böyle yapar borçlu bırakır beni kendine.

şimdi biz üniversite arkadaşıyız hatta aynı ev hatta aynı oda. neyse efem ben çıkmışım evden apar topar dağıtmışım kendi bölümümü ohh içim rahat. derken eve bir geliyorum toplanmış ve karşı koltuğuma kurulmuş bir adet smile surat. mecbur seviniyoruz ama içimden geçiriyorum 'ben bir bahane bulup nasıl dağıtırım burayı yine?' diye.

hah ben hep bir bahane bulup dağıttım o hiç üşenmedi hep topladı. yoo niye ben pis, pasaklı, dağınık olacakmışım. siz dağınıksınız, ben fazla düzene karşıyım o kadar!

biz biraz kalabalıktık evde maddi nedenlerden dolayı. o zamanın zonguldak' ında oturduğumuz ev 750-900 aralarındaydı. ben kredi olarak 160 burs olarakta 100 lira alıyordum ve tüm cebime giren buydu. arkadaşlarında benden farkı yoktu. varın gerisini siz düşünün. (konu çok dağıldı ehü ehü)

neyse efem ben bir ara dağınıklık kutusu yapmıştım kendime. çekyatımın hemen köşesinde duruyor hem ev halkını rahatsız etmiyor hem benim ara ara görüp ohh neyse dağınık bir yerim var deyip huzur buluyordum. işte günlerden bir gün bir arkadaşımızın bir şeyi kayboldu başka bir arkadaşımız da gayri ihtiyari banu'nun kutusuna bak oradadır dedi. ben tabi saydım sövdüm (içimden) * 'sen ne demeyr çalışıyorsun? ben hırsız mıyım?' deyip atarımı yapıp odama gidip kapımı çarptım. tabi ev halkı şok. benden beklenmeyecek hareket evin neşe kaynağı, evin delisinden beklenmeyecek bir hareket. herkes suspus. akşam saatleri zaten sanırım uykumda var yattım uyudum. sabah kalktım odada rutin işler sonra kutum aklıma geldi az karıştırıp keyfim yerine gelsin dedim. nasıl huzur nasıl... derken anam kızın zımbırtısı benim kutumdan çıktı ehü ehü çeşitli şebeklikler. durduk yere ev halkına kahvaltı hazırlanıp ultra şaklabanlıklar yapıp gönüller alındı tabi. yahu o zımbırtının orada ne işi var hala anlamış değilim.

bu arada genelde sakin bir insanım ama ara ara 40 yolda bir (ki ben 33 yaşındayım) uca akarım. bir yükselirim ben bile beni tanımam. neysem efem bu daha az olsun diye meditasyon yapıyoruz işte.

bu arada kahvem bitti kalkıp kahvaltı hazırlamam lazım. sakin sakin bir vukuat yok içimden geldi. ayrıca artık topluyum, toplum baskısı beni toplu olmaya itti. değil mi daha sonra tekrar deneyiniz ? yaa tamam kabul be odamda hala bir bölüm, bölümler, odam komple dağınık. herkesin dağınıklığına kimse karışamaz hıh.

günaydın demiş miydim?
günaydın ahali..
günaydın benim gibi kısa fitilli meditasyon severler..
günaydın hiç bir yeri olmasa bile beyninin içini, ruhunun bir köşesini dağıtanlar, günaydın banuca mağdurları...
haydin selametle..
devamını gör...

orta çağın ingilteresinin en büyük suçunun ihanet olduğunu duyunca şaşırmıştım, dahası da ihanetin de kendi içerisinde cezalandırma sistemi vardı, bu sisteme göre en ağır ceza, krala ihanetti.
şöyle ki, krala ihanet suçundan tutuklanıp yargılandıktan sonra suçlu bulunan bir insan önce asılıyor, bu sırada bağırsakları çıkartılıyor ve dört uzvundan aynı anda çekilip ayrılarak dört parçaya bölünüyordu.

tabi bunun da kendi içerisinde bir sistemi vardı, önce asılır lakin ölünceye dek kalmazmış ipte, sonrasında kendine gelir gibi olunca bağırsakları sökülür ve karşısında yakılır, çıkan koku buram buram kendisine koklatılırmış. en sonunda bu insan, dört parçaya ayrılır ve her parçası ayrı kentlere gönderilirmiş. bu şekilde bu suçu düşünen insanlara gözdağı verilirmiş.

aynı zamanda antik yunan'da kız bebekleri ölüme terk etme kısmı çok tuhaf hissettirir bana, eğer anası babası bakacak durumda değil ise bu yasal ve oldukça tercih edilen bir şeymiş...
devamını gör...

sevişme vergisi.
devamını gör...

bir fotoğraftan daha fazlasını paylaşmak istediğim başlıktır. besleme bölgemde baktığım minik bir kız çocuğunun hikayesi bu. bety'nin hikayesi. bety çok güçlü bir kız çocuğu. o bir sokak canıydı. bugün benim iki oğlumun, biricik kız kardeşi oldu. benimse savaşçı, yaralı, ürkek ama yılmayan koca yürekli minnak kızım.. . hiç yılmadı, hiç vazgeçmedi. en kötü günümüzde bile oyun oynama ve beni sevin hallerindeydi. biz ondan umudumuzu kestik. ama o umudunu hiç kaybetmedi. bu hikaye bety'nin zaferiyle sonuçlanacak. lütfen iyi dilek ve dualarınızı esirgemeyin.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

yoğun kar yağışı olduğu bir gün aldım yine mamalarımı tıngır mıngır başladım sahil bandında besleme yapmaya. sisli, karlı çok soğuk bir gündü. ilk görselden bir iki gün sonraydı bu bahsettiğim gün. (ilk görselde gri minnak bety) rutinimi devam ederken bir yandan mamalarımı veriyor bir yandan oralarını buralarını mıncırıyordum. (acık canlı severim ben. hele evdekilerin vay haline kollarını bacaklarını ısırır. totişlerini mıncırırım.) derken bety kızı gördüm uzaktan. boylu boyunca uzanmıştı karlara. koştum aldım kucağıma yarı baygındı. o günü o korkuyu anlatamam. hemen canım veterinerim, kıymetli abimi (bugün aramızda değil malesef.) aradım hemen gelip beni aldı. ilk teşhis ciğerlerini üşütmüş şeklindeydi. tedaviye başladık. bir iki hafta tedavisini sürdürüp sonra sahiplendirmeye karar verdik kendisini.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bir kaç gün içinde vücudunda hızla büyüyen kitleler fark ettik. henüz üç hafta olmamıştı ki göbeği artık yerleri süpürüyordu, yaralar açılıyordu göbeğinde yaraları iltihap yapıyordu. ne yaparsak yapalım ağrısını dindiremiyor, büyümeyi engelleyemiyorduk. 2 ayımız bu şekilde geçti. artık gün sayıyorduk. ölecek diye başında bekliyor, göz yaşımızı tutamıyorduk hasan abiyle. kliniğe yatıralım senin elinde ölmesin o acıyı bir kere daha yaşama dedi. (daha öncede kazalı çenesi kırık bir canımızı 4 ay tedavi etmiş sonra aniden bir gece kaybetmiştik ve bu bizi mahvetmişti.) onun psikolojisi ve iyileşme süreci için yanımda kalmasının daha doğru olduğuna karar verdik sonra. klinikte yalnız kaldığında strese girecek ve belki hastalık daha hızlı ilerleyecekti.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bir gece rutin kontrollünde bezelerin yumuşamış olduğunu fark ettim. hemen aradım hasan abiyi sevinçle karşıladı sabah koşa koşa gittik kontrole. ve mucize küçülmeye başlamıştı bezeler. bir hafta sonra asıl mucizemizi verdi abimiz. böyle giderse bayramda ameliyatımızı olacak sağlığımıza kavuşacağız diye. ameliyat gününü erteleme kararı aldım. şehir değiştireceğim abi yeğenimin nikahı var ben yokken ameliyatlı ameliyatlı kalmasın evde tek başına kuzucuk 2 hafta sonra yapalım ameliyatı dedim. olur olur hem bezeleri küçülür hem biraz daha hazır olur ameliyata dedi. zaten son sözleri bunlar oldu o hafta hasan abiyi kaybettik. bety'nin umudu, ilçemizin sokak canlarımızın babasını uğurladık böylece. bety hala ameliyat olmadı. ama durumu pek iyi. 1 haftalık ayrılık sonrası yarın kavuşuyorum yavruma. eğer hasan abimiz olsaydı c.tesi günü ameliyatını olacaktı. yine olacak tabi onu emanet edebileceğim birini bulduğumda. seni hiç unutmayacağız yüreği kocaman sokak çocuklarımızın şefkatli babası. özlemle...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kız kulesi.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

egzama hastalığı ile karıştırılan bir durumdur.

çok acı verir, krem sürmek bile işe yaramaz.

belki vazelin kullanmak biraz azaltabilir.
devamını gör...

tam olarak 10 tanım girdiğim için anlık bir kalp kriziyle tekrar aranızdayım sevgili yazar dostlarım ve çaylak dostlarım.. hayırlı olsun swh
devamını gör...

an itibariyle olmuş olandır. hukuk fakültelerinde eğitim artık 5 yıl olacak.

kaynak
devamını gör...

çağlar demirkapı ve uğur taşdemir tarafından yapılan bir iyilik programı* ilk defa denk geliyorum sanırım, bu bölümde tanzanya dar es salaam şehrindeki bir yetimhane ve mahalle için su sorununu çözdüler. biterken gözyaşlarım istemsiz aktı, mutluluktan. güzel insanlar hayattan umudu kesmemek için ne güzel sebeplersiniz sizler... yetimhane ayrı dokundu kalbime, insana oralara gitme, o çocukların hepsini sıkı sıkı sarma hissi veriyor...
devamını gör...

duştan çıkıp bir koşu açtığım an anonsumuzun çıkmasıyla üzerimdeki havluyu fırlatıp atıp oynamaya başladığım yayın.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

hame ve hate olabilir
devamını gör...

ruhunuza dokunacak parçalarla, geceyi güzelleştiren bir adet kafadandeniz ile epey güzel dakikalar geçireceğiz. emeğine sağlık şimdiden!! *
devamını gör...

peter schlumbohm tarafından 1941 yılında icat edilen, manuel filtre kahve demleme aparatı. ağzının tadını bilen kahve tiryakileri'nin bu aparatla filtre kahvelerini demledikleri bir gerçek. kahvenin orijinal tadını koruyabilmek, manuel bir aparatla daha kolay.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel kaynak
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim