"venediklilerin yazlığı" denilen hırvat kenti. henüz yugoslavya birken buraya gelen ferhan şensoy, şehrin 8. yüzyılda slavlardan kaçan asilzadelerce kurulduğunu (muhtemelen orada okuduğu rehberlere bakarak) yazmış. ortaçağ boyunca ragusa cumhuriyeti'nin başkenti olan bu şehir, tıpkı kotor gibi osmanlı'nın hiç alamadığı, etkisinin hemen hemen sıfır olduğu ender balkan şehirlerinden. ve ta yugoslavya döneminden beri dünya turizmine büyük katkısı oluyor.

2018 temmuzunda da bu şehre, adriyatik kıyısında marmaris'e benzer güzel bir yolda geze geze kotor'dan gelmiştik. gezi yazılarının bu ayağını adriyatik boyundaki venedik ve alman etkisinde kalmış, dinen katolik kültür olarak romen bu şehirler oluşturuyor farkındayım, ancak bugünkü şenlik ertesi gün dağılacak ve bosna hersek içinde büyük bir dram göreceğiz. ilginç olan, acıklı konuların ele alındığı bosna'da hava kapalı iken adriyatik kıyılarında yaz havası. işte yollar.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

dubrovnik'e varınca, eski şehirde otobüsten inip gezmeye koyuluyoruz. burası da tıpkı kotor gibi, yüksek surlar içinde çarşı, dar sokakların açıldığı bir katedral meydanı ve birbirine çok yakın, dört katlı taş konaklarla dolu. ancak kotor'dan daha turistik, sokaklarda ferhan ustanın bahsettiği tarihi berberlerin yerini turistik eşya satan yerler almış. ve de italyan etkisi kendini gösteriyor olsa gerek, pizzacılarla kafeler az değil. bir pizzacıda karnımızı doyuruyoruz. hediyelik eşya dükkanlarında da en çok hırvat milli takım formaları var. o günlerde de 2018 dünya kupası oynanıyordu. bir bakkala laf olsun diye beşiktaş dergisi sordum. "what's this" cevabını alınca "domagoj vida'nın takımı" diye gururla vurguladım. bakkal vida'yı tanısa da (ki o kupadaki performansı ile kâra geçip satmak üzere almıştık malûm, ama elimizde kaldı) türkçe bir şey olmadığını söyledi.

ayrıca dubrovnik, game of thrones'un king's landing sahnelerinin de çekildiği yer. bu açıdan ayrı bir cazibesi var. ama ayvalık sokaklarındaki gibi "şurası falan dizinin burası filan filmin çekildiği yer" diyen rehberler yoktu (veya anlamadığım dillerde vardı).

eski kente giriş:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
onofrio çeşmesi:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ana cadde:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
katedral:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
fransisken manastırı:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
venedik'tekine benzer yapılmış saat kulesi:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

hırvatların kadını da erkeği de basketbolcu fiziğine sahip, iri yarı, sarışın ve daş gibi. deniz kıyısında olmalarının etkisiyle sarışın ve açık tenliler herhalde, yoksa bosna-hersek, sırbistan gibi yerlerdeki akrabaları gayet de esmerdi (boy pos ve güzellik aynı olmakla beraber). ha gerçekten o sağda solda gördüğüm insanlar hırvat mıydı yoksa baltıklı turistler mi onu da bilmiyorum (bu gözlemimi ne zaman söylesem "onlar isveçli falandır" demişlerdi de).

yolumuzun bundan sonrası bosna hersek topraklarına yöneliyor. geceyi mostar yakınlarında bir motelde geçiriyoruz ki, motel tck misafirhanesinden hallice bir yer. boşnakların otelcilik anlayışları pek primitif, zira ertesi gün saraybosna içinde kalacağımız yer de iyi bir otel değildi.
devamını gör...

90'lı yılları dolu dolu yaşamak .unutulmaz film ve müzikleri , karşılık beklemeden yanınızda olan arkadaşlıkları ve masum ilişkileri yaşamış olmanız.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

iki ya da üç katlı ahşap konakların önünden geçerken ah o eski mimari diye iç geçirmeden yürümek neredeyse imkansız. bu düşünceler içerisinde modern apartmanlara bakıp buraya nasıl geldik? demeden de edemezsiniz.
devamını gör...

giriş kısmında kırlentlerden küçük bir geçit. ardında oturma alanını yüksek ve geniş tutmak için sandalyelerle oluşturulmuş bir iskelet ve üzerine battaniye. sandalyelerin oturak kısımları dışa dönük olurdu. şimdi bile tüm yapım aşamaları ve heyecanını hatırlıyorum o küçük evin. pek bir uğraşırdım. hemen bozmak zorunda kalmayayım diye de evin en sakin saatlerini beklerdim.
devamını gör...

bir natsume soseki kitabıdır.

natsume soseki çağdaş japon romanının yüz aklarından biridir. uzakdoğunun göğsünü kabartır yazdıkları ile. asıl mesleği çevirmenlik olan japon yazar kendine has bir anlatım tarzı ile harika romanlar sunmuştur okurlara. bu da o muhteşem romanlardan biraz daha farklı olsa da yine insanı büyüleyen bir kitap.

söze okuduğum bu kitabın müthiş bir kitap olduğunu söylemekle devam etmem gerek. çok çarpıcı bir kitap ama roman mı bilemiyorum.

soseki bir deney yapmış sanki, kendi tarzı dışına çıkmış yazarken ama iyi de yapmış. ortaya harika bir kitap çıkmış.

fakat kitap boyunca dünyanın en zor mesleğini yapmak üzere yürüyen genç adamın ne zaman madenci olacağını bekleyerek okudum. her an işte şimdi giriyoruz asıl hikayeye duygusu ile şeytan azapta bekledim.

evden kaçışını takiben 19 yaşındaki gencin tamamen şans eseri madenci olmaya giden serüveni bir yerde son bulacak diye bekledim ama hiç beklemediğim bir sonla karşılaştım. şaşırdım diyemem ama çok etkilendiğimi de gizleyemem.

siz de okuyun, siz de madencinin hikayesinin yönünü keşfetmeye uğraşın.
devamını gör...

birkaç yıl sonra netflix ya da başka bir platformda dizisinin yapılacağını düşündüğüm aile. kendi içlerinde bu kadar suça yatkın, bu kadar sabıkası kabarık bir aile cumhuriyet tarihinde var mıdır, bilmiyorum.
devamını gör...

mavi gözlü, boz yeleli akbar ve eşi taşçaynar üzerinden müthiş mesajlar veren bir kitaptır. insanoğlu'nun doğaya ve canlılara verdiği zararın boyutlarını aytmatov o kadar güzel aktarır ki, her şey gözünüzün önünde tüm yalınlığıyla canlanıverir. özellikle mekan ve insan tasvirleri çok kuvvetlidir. bu tasvirleri okuduktan sonra gözünüzü kapattığınız anda gerek çevreyi gerekse karakterleri tam da onun betimlediği şekilde görebilirsiniz. kanımca bu kitabın en büyük başarısı da budur. size tüm olaylar silsilesini iki kurdun ve bir insanın gözünden aktarır ve sizde olayları o gözlerden bakarcasına görürsünüz. yani en azından benim için böyle olmuştur. börü anaya yakarış kısmı ise kitabın en can alıcı bulduğum noktasıdır zira tüm ümitlerin tükendiği ve her şeyin sona erme noktasına geldiği andaki çaresizliği o kadar güzel gözler önüne serer ki, etkilenmemek mümkün değil.

tabi birde abdias karakteri var ki onunla ilgili göndermelerde yine ruhani ve inanç dünyası açısından önemli. ben çelişkilerle ve sorgulamalarla dolu bu tarz karakterlere bayılırım. onun hikayesi ve kurtların hikayesinde yer aldığı nokta, bu yüzden kanımca çok değerlidir. artı eski türk kültürü ve kırgız folklorüne yönelikte çarpıcı detaylar barındırması sebebiyle ayrı bir değeri haizdir.

ez cümle; güzel ve okunası bir kitaptır. çok fazla ayrıntı vermeden ancak bu kadar anlatılır yoksa tadımız kaçar. okumayanların şiddetle okumasını tavsiye ederim. pişman olmazsınız. olursanız da sıkıntı, yazar, kitap ve karakterlerde değil kesinlikle sizdedir. bu kadar da iddialı yorum yapıyorum ki, bu pek yaptığım bir şey değil. ayağınızı denk alın ona göre *
devamını gör...

istanbul hasköy'de bulunan, aynalıkavak sarayı'ndan günümüze kalan tek yapı olan kasır.
aynalıkavak sarayı ya da tersane sarayı okmeydanı, hasköy ve kasımpaşa'yı içine alan, istanbul'da bulunan dördüncü en büyük saray imiş. iii. selim döneminde bölgedeki tersanenin gelişmesiyle beraber saray yapıları yıkılmış ve kasır yenilenmiş.
aynalıkavak ismi ise pasarofça antlaşması'ndan sonra venedik'ten iii.ahmed'e hediye olarak gelen büyük aynalardan geliyor. bu uzun aynalar saraya yerleştirildikten sonra aynaların kavak ağacı kadar uzun olmasından sebep, zamanla aynalıkavak ismi kullanılmaya başlanmış.
iki katlı kasrın üst katında divanhane, arz odası ve beste odası'nı gezebilirsiniz, alt katı ise musiki müzesi olarak kullanılıyor. içeride fotoğraf çekmek yasak ve sesli rehber eşliğinde geziyorsunuz.
kasrı gezdikten sonra isterseniz bahçesinde bulunan cafede isterseniz hemen karşısındaki banklarda oturabilir, kuş seslerini dinleyerek istanbul'un 30 milyon insanının neden burayı keşfetmediğine sevinebilirsiniz. çok az ziyaretçisi vardı ben gittiğimde. hiç çıkasım gelmedi, öyle güzel.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel kasır milli saraylar bünyesinde bulunuyor. bahçeye giriş 5 lira, müzeyi gezmek için de 10 lira ödemeniz gerekiyor. müzekart'la bedava giriş yapabiliyorsunuz.
kaynak: bilgi etiketleri ama şunu bırakayım.
görsel kaynak: ben.
devamını gör...

olmayan dilenciliktir. insanlar bir konu üzerinde düşünüp kol kadar tanım giriyorlar ve doğal olarak da madalya istiyorlar bunun neresi tuhaf? hakkın olanı söke söke alacaksın. emek verilen ve özgün olan tanıma sahip olan arkadaşlar editörlere ulaşıp da madalya isteyebilirler.

ya kardeşim siz burada her yazarın hareketini eleştirirseniz hakikaten sizlerle işimiz var bizim. bi salın insanları, diledikleri gibi hareket etsinler bize ne ya? her şeye niye burnumuzu sokmak istiyoruz ki? saçma anasını satıyım…
devamını gör...

başlığı okuduğunuz an direkt olarak şarkının melodisi çalmaya başlıyor ve siz de içinizden sözlerini söyleyerek eşlik ediyorsunuz.
devamını gör...

akademisyenlik yolunda fik fik fik diye emin adımlarla ilerleyen, eli kalem tutan, üretken, çiçeği burnunda kafa sözlük yazarı. geldiğinin ikinci günü kafa sözlük ocak devriminin yaşanmış olması dış minnakların eliyle geldiği izlenimini uyandırıyor ama ayağı uğurlu geldi herhalde. sözcüklerin kaleminden bir şelale gibi akıp gitmesini diliyorum. hoş geldin sevgili betty.
devamını gör...

''dünyadaki herkesin parmak izinin farklı olması, kimsenin sana benim gibi dokunamayacağının kanıtıdır.''
(bkz: poyraz karayel)
devamını gör...

vücuda girdikten sonra kapanarak, gerekli ilacın istenen doku veya organlara verilmesini sağlayan, çok küçük makineler.

kimya ve biyomoleküler mühendislik bölümünden prof. david gracias ve gastroenterolog florin selaru'nun çalışmalarıyla ortaya çıkarılan bu mini makineler, milimetrenin 4'te 1'i kadar küçük. bağırsaklarda yaşayan ve orada tutunmayı başaran organizmalardan örnek alınarak yapıldı. makinelerin ufak pençeleri var ve bu pençelerin içindeki ilaç, makine hedef dokuya yapıştığında dokuya bırakılıyor. yavaş bir ilaç salınımı gerçekleştiğinden, dokular buna uyum sağlama fırsatı buluyor.

şimdilik ağrı kesici ilaçlarla denenmiş ve başarı elde edilmiş. ancak gelecekte farklı tedaviler için de kullanılacağı düşünülüyor.

sol tarafta vücuda verilirken bulunduğu hali, sağ tarafta ise kapanarak organa yapıştığı ve ilacı bırakmaya başladığı hali görülüyor:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
(görsel, hub.jhu. edu'dan alıntıdır.)
devamını gör...

kadınların hepsi.*
devamını gör...

ne zaman profiline girip tanımlarını ard arda okumaya başlasam kendimi gülerken bulduğum yazar. paylaştığı karikatürler tanımlarına cuk oturuyor. resmen pozitif enerji deposu. yazarlığı daim olsun.
devamını gör...

manzara eşliğinde yapılanı makbul olan.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

"artık gideyim buralardan" dedikçe karşıma böyle şeyler çıkıyor. n'abıcaz be kamil?

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

okulda hoca ders anlatırken "peki bu gerçek hayatta ne işime yarayacak" sorusunu sorduğumuz konular gibi konulardır ve cidden bunu bilmek sizin işinize yaramayacaktır. mesela iş eğitimi dersinde öğrendiğim alçıdan dekoratif ürün yapımı, yoğurt kabının altına alçı döküp küllük yapma gibi şeyler benim asla işime yaramadı.
bu yüzden sözlüğün yaş ortalamasını bilmeniz de kimsenin işine yaramayacaktır lakin illa merak ediliyorsa 27,84 diyerek küsuratlı rakam veriyorum inandırıcılığının yüksek olması için. şimdi bu gereksiz bilgi gerçek veya sanal hayatta ne işimize yarayacak.
devamını gör...

kadına
doğaya
hayvana
verdiği değer, gösterdiği saygı.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim