kitap yapımında kullanılan tutkal ve mürekkep gibi maddeler zaman içinde ısı, ışık, nem gibi koşulların etkisiyle parçalanmaya başlar. bunun sonucunda bazı bileşikler açığa çıkar. araştırmalar, eski kitapların kendine özgü kokusunun bu bileşiklerden kaynaklandığını göstermekte. kısacası bu güzel kokunun sebebi kimyasal bozulmadan kaynaklı.
devamını gör...

(bkz: deadpool)
devamını gör...

sözlük dışındaki sosyal hayatımızda olduğu gibi, bin düşünüp bir söylenmesi durumu. yüz yüze iletişimde, hatayı telafi daha kolayken, bu tür yazılı iletişimde, araya mimik ifade sıkıştıramadığımızdan yanlış anlaşılmalara ve kalp kırmaya daha müsait bir ortam oluşturuyoruz.

olay olduğu sıralarda, başka bir yazıya dalmıştım. sonradan gördüm olanları. böyle olunca ister istemez üzülüyorum. ama yazarın özür dilemesi bile büyük bir incelik ki , burada onu yapmayan yazarları da gördük. yaptığı olgun bir davranış.

ama şu da var ki, ağızdan çıkan söz ok gibidir derler ya. o bir kere saplanmıştır hedefe. diğer yazarın kafa iznine çıkmasına üzüldüm. sanırım kaos ortamına girmek istemedi ki çoğu yazar günün stresinden uzaklaşmak için giriyor buraya. böyle bir duruma düşsem muhtemelen ben de bu ortamdan uzaklaşmak isterim.

her şey düzelir elbet.
devamını gör...

günlük, sıradan, muhtemelen hayat boyu hatırlan(a)mayacak olan yaşanmışlıkların ne kadar özel ve eşsiz olduğunun altını çizen yazar.
devamını gör...

bazen iyi ki dedirten durumdur.
her duygu herkese ifade edilmemeli.
hak eden var hak etmeyen var.
devamını gör...

iş merkezi değil, yaşam alanıdır.
bütün camla kaplı binaları iş merkezi sanma sorunsalı *
devamını gör...

en zor anınızda terk etmesidir.
devamını gör...

içkili ortamda gecenin keyfini kaçıran , ağzıyla içmeyi beceremeyen ve saçma sapan hareketler yapmaya başlayan birinin olduğu masa.
devamını gör...

kendisinden sabahın köründe tematik sekme dilendiğim coder. yaptı sağ olsun. eline koluna sağlık. taaaam 15 dakika içinde bitirdi bu ne hız.*
teşekkürler efeem.
devamını gör...

kazık. yiyorsun, sonra bir köşede biriktiriyorsun. sergisini açıcam yakında.
devamını gör...

dinlerken başka bir iş yapmamaya ve göz temasına gayret ediyorum ancak her zaman değil. yıllarca bize okullarda çocuklarla konuşurken amerikan sit-com dizilerde olduğu gibi el ele göz göze oturup etkin bir dinleme yapmamızı öğrettiler. bu bir yere kadar doğru. göz teması ve uygun bedensel temas çocuğun rahatlaması kendine ve bana güven duyması kendini rahat ifade etmesi için çok anlamlı gerçekten ama arkadaş ben de o sırada gerçekten yetiştirmek zorunda olduğum bir işle uğraşıyorum. sınıfta isem bir başka cocuga yardım ediyor ya da bir sonraki etkinlik için malzeme hazırlıyorum. evde isem birazdan aç kurtlar gibi üstüme saldirmasinlar diye yemek hazırlıyorum falan. bu yüzden konusmaya başladığında dürüstçe söylüyorum. "eğer anlatacağım şey çok önemli ve uzun bir konu ise biraz sabret önce işimi bitireyim. ya da sen konuş ben hem işimi yapıp hem seni dinlemeye calisayim." burada karar ona ait. ancak her istediğinde karşısında onu dinleyecek birisi olmayabileceğini de bilmek zorunda. arkadaşları onu hep göz teması ve etkin şekilde dinlemeyecek çünkü.

dinlerken yorum yapmak yerine "hmm"
"anladım"
"..... oldu demek."
"sen bu konuda ne hissettin?"
"sence nasıl olmalıydı?"
"sonra ne oldu?" gibi sorularla konuşmaya ve duygu düşüncelerini anlatmaya teşvik etmek benim altın kuralım. ben genelde konuşma bitince "benimle paylaştığın icin teşekkür ederim. ne kadar güzel anlattın. çok iyi anladım."
diyor ve bekliyorum. genelde " sen ne diyorsun bu konuda ?" minvalinde bir soru gelene kadar yorum yapmıyorum. çunku çocuk benden yardım istemiyor sadece paylaşmak istiyor böylece çocuk başka zaman tekrar gelip benimle konuşmak için güven duyuyor. konu ciddi ve önemli ise o zaman elbette "bu konuda ben de kendi düşüncemi söyleyeyim ama karar sana ait" diyerek fikrimi ya da kuralını belirtiyorum.

çocukları dinlemek kolay değil. konudan sapmadan, kekelemeden, dürüst ve adil şekilde bir şey anlatmaları gerçekten zor, çok zor. hatta anlamlı ve gerekli bir şey anlatma olasılıkları da düşük. yalnız bazen o ciddiye almadığınız absurd hikayelerin içinden bilinçaltının kosesinde kıvrılıp kalmış bir canavar da çıkabiliyor.
insanı anlamanin en basit ve iyi yolu onu dinlemek. yüz hatlarını, ses tonunu, el kol hareketlerini, kelimelerini seçerken koyduğu tavrı dinlemek belki de anlattıklarından bile değerli.
devamını gör...

sene 1901. aston villa, sheffield united ile oynuyor. tesadüf bu ya, benimde yolum o dönem birmingham'a düşmüş. eh futbol aşkımız da malum. publardan birinde biramı yudumlarken o gün maç olduğunu duyuyorum ve içim kıpır kıpır oluyor, takılıyorum villa taraftarının peşine. yalnız öyle bir ayaz var ki anlatamam. deli gibi yağmur yağıyor ve soğuk insanın iliklerine kadar işliyor. yahu diyorum bu havada statta ne işim var ama bir yandan da tezahüratlara eşlik ederek, stada ulaşıyorum. geçmiş ola yani. saha bildiğiniz çamur deryası. o gün gazete çıkaracak olsam, manşet olarak ''bataklıkta raks'' diye başlık atarım. yani böyle de klişe manşet atma sevdam var. allah'tan gazeteci olmamışım.

neyse efendim. maç başladı ama futbolcuların hali perişan. biz tribünde hopla zıpla modeli bir anlayışla kendimizi bir şekilde ısıtıyoruz. adamlar baldırı çıplak vaziyette bataklıkta hayatta kalmaya çalışıyor. bildiğin beti benzi atmış heriflerin, yüzleri gözleri morarmış. sonra bir baktım adamın biri koşa koşa tribüne doğru geliyor. hayırdır inşallah demeye kalmadı benden şemsiyemi istedi. tak diye uzatayım diyorum şemsiyeyi ama yeni almışım gıcır gıcır. versem mi, vermesem mi tereddütleri içerisindeyken, hadisene be adam takım hücuma kalkıyor diye bağırınca, gayrı ihtiyari uzatıvermişim. hücum borusu çalmışsa ve takım hücuma kalkmışsa başka hiç bir şey düşünmezsiniz. sonradan öğrendim ki, bu adamın adı charlie athersmith'miş. işin şaşırtıcı boyutu ise şu; adam maçı benim şemsiye ile oynadı ve elinde şemsiye varken bir de gol attı . hem de kime? william henry foulke'ye namı diğer fatty foulke'ye...

futbol sahalarının gördüğü en hacimli kaleciye sen kalk elinde benim şemsiyem varken gol at. unutulmaz bir anı oldu elbette. şemsiye ile gol atan futbolcunun elindeki şemsiyenin, benim şemsiyem olması ise ayrı bir onur! şemsiye sayesinde tarihe geçtik vesselam.
devamını gör...

yorulan insan (bkz: chimera)
devamını gör...

iki kız annesi bir kadın olarak içimi dökeyim biraz.
taciz kötü bir şey yapıldığını hissettiren her şeydir. otobüste sürtünen biri de taciz etmiştir, uygunsuz içerikler gönderen de. kimin ne kadar etkilendiğini bilmek imkan dahilinde de değil ne yazık.
canının sıkıntısını kadınları taciz ederek gidermeye çalışan birinin neye dayanarak tutuksuz yargılanacağını anlayamadım.
canı sıkıldıkça 260 kadını daha rahatsız etmeyeceğini kim garanti edebilir?
benim önerim, yoksullaşmasına imkan sağlayacak kadar büyük bir para cezasına çarptırılmasıdır madem tutuksuz yargılanıyor. bu ödediği rakam da kadınların yararına kullanılacak bir fona aktarılmalı ve tacize uğrayan kadınlara psikolojik destek verilmelidir.
adı, soyadı, fotoğrafı teşhir edilmeli ve sosyal çevresi de özellikle uyarılmalıdır. çocuklarını görmesine kısıtlama getirilmelidir. zorunlu psikolojik tedavi görmelidir. uygun rapor çıkana kadar da bu tedavinin ücretini ödemelidir.
taciz ettiği her bir kadın için her an pişman olması sağlanamazsa buna devam edeceğine kalıbımı basarım.
devamını gör...

hiç bilinmez.. çok duygusal insanlarız tahmin edemeyeceğiniz kadar. dış görüntüye aldanmayın gizliyoruz işte duyguları belki de güçlü görünmek için ama içimiz kan ağlıyor. bu yüzden çok yüklenmeyin, yazık bize. buna bir şey olmaz demeyin oluyor. nasıl da içerlenmişim...
(bkz: akrep burcu)
devamını gör...

narkozun etkisiyle yaklaşık on beş dakikadır anlattığı roma hukuku dersini bitirip yeni ayılmaya başlamıştı ki o an bana bakıp, " on iki levha kanunları kadar güzelsin karıcığım" dedi.
bir hukukçunun edebileceği en güzel iltifat bu olabilir. *
devamını gör...

tamamen can sıkıntısından ve meraktan açtığım başlık.
yaşadığım yerde o kadar güzel bir güneş ışığı var ki kendimi fransa'daymışım gibi hissediyorum.
özenle hazırladığım için kendiminkinin de reklamını yaprak isterim.*
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

edit: arkadaşlar sahip olmadığınız şeylere sahip insanları hemen yalancılıkla suçlamanız komik görünüyor.
danimarka'da güneşli günler çok çok azdır ve bugün de yaşadığım yerde çok güzel bir güneş ışığı olduğu için erkenden uyanıp kendime güzel bir kahvaltı hazırlamak istedim, hepsi bu.
evet size yalan söylüyor olabilirim, süphelenmeniz doğal, bu konuda sizi anlıyorum. ama bu konuda söylemek istediğim bir şey var: böyle sofralar kurabilmek, gösterişli kıyafetler giymek ve the macallan viskiler içebilmek için bütün hayatım boyunca çalıştım.
yani bütün zamanımı para kazanmak için harcayan bir insan olduğum için böyle şeyler beni mutlu ediyor.


kopenhag'dayım hepinizi kahvaltıma davet ediyorum. umarım sahip olmak isteyen herkese çok daha iyisini verir tanrı.

...ve umarım bir gün eşimle ve bebeğimle kahvaltı yapmak nasip olur bana da...
devamını gör...

annem "herkes psikolojik sorunlarım var deyip işten güçten kaçıyor, kalk gez dolaş bir şeyin kalmaz" diyerek benim sorunlarımı küçümsemişti ama bana majör depresyon teşhisi konulunca gerçekle yüzleşti mecburen...
devamını gör...

''kafamız seninle değil'' anlamında..
devamını gör...

akrabalar ve depresif insanlar
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim