krep
çoğu pazar sabahının sevilen tadı olup süt, yumurta ve unla yapılan bir yiyecektir. reçelle beraber çok güzel gider. çikolatayla tüketeni de vardır. tam bir kalori bombasıdır.
inanılmaz bir tadı var, inanılmaz!
inanılmaz bir tadı var, inanılmaz!
devamını gör...
hayatın son altı ayında değişenler
1.1.2023, pazar gününe ertelediğim biçok proje için ilk adımı attım. rica ederim alay etmeyin ama bazı retrolarda (bilhassa venüs retrosunda) ben inzivaya çekilirim. 2022 de retroyla başladı. üstelik venüs oğlak'ta geriledi. kırk günlük bir venüs retrosuyla başlayan bir yıl... venüs retrodayken çok sıkıntılı bir gezegendir. retro bi nevi silkelenme. ben de kendi haritamda 2023'ü çok ihtişamlı görüyordum yıllardır. haliyle büyük bütün eylemlerimi 2023'e ertelemiştim. 1 ocak pazar, 2023 tarihine kadar biriktirip sonra sunacaktım işlerimi. çünkü tarihsel olarak da 2023 benim için mühim bir yıl. planım buydu.
sayılar benim için çok önemlidir. çocuksu bir şey bu ama bazı tarihlerde, bazı sayılar yanyanayken falan asla büyük eylemde bulunmam. hiçbir 5 bana uğurlu gelmez örneğin. 5, 15, 25, 35... hiçbir 14'ü sevmem. merkür retrosunda neredeyse sıfır iletişimde kaldığım bir döneme girerim falan. en şiddetli zamanlarında kesinlikle eylemde bulunmam. manyakça biliyorum. 1'i 9'u, 23'ü, 6'yı 11'i, 19'u ve denk düşmeleri severim.
"şeyaparlar eşiği" deniyor ya, küfürsüz sözlük o yüzden kurala uyuyorum ama o eşiğe geldim. üretip biriktirmekten yorulmuştum. yığınla malzeme vardı elimde ve bir tarihi bekliyorlardı. bir hamle yapmam gerekiyordu. tembel biri değilimdir ama mükemmele ulaşmak için senelerimi harcayabilirim. iğneyle kuyu kazmak tam bir mükemmelliyetçinin işidir. yapar biliyorum. üşenmez de. bu huyumdan kurtuldum. "yeteri kadar iyi"yse tamamlanıyor artık zihnimde o iş. mükemmelliyetçilik bir hastalık. gerçekten bir hastalık. bu sizde de varsa rica ederim harekete geçin. her şeyin tamamlanmasını beklemeyin. her şeyin istediğiniz gibi olmasını beklemeyin. ben bekledim ve çok çalıştım. kötü mü ettim? hayır ama zaman kaybettim. başka başka işleri de o sürede halledebilirdim. tek bir işe odaklanıp bahaneler bularak; "zaten pandemi döneminde başka bir şey yapılamaz bari oturup çalışayım" dedim ama başka şeyler de yapılabilirdi. yapamadım. aylak geçirdiğim günler oldu. daha iyi değerlendirebilirdim. yine de pişman değilim ama dediğim gibi daha iyisi olabilirdi.
o ilk adımı; "iyi ki" atmışım zira ben sürecin bu kadar ağır ilerleyeceğini, sürecin milyon tane prosedürü olduğunu, öngöremeyeceğim biçok masraf, biçok gereklilik ve biçok kısıtlayıcı olduğunu bilmiyordum. insan sayısı arttığında sorunlar da artıyor. bunu biliyordum ama hiç bu kadar yakinen tecrübe etmemiştim. birilerine güvenmek hep zordur ve güven sorunu nadiren yaşardım ama mükemmelliyetçiliğin verdiği kontrol etme isteği beni çok ama çok yordu. hayatımda bu kadar kilo aldığım bir dönemim hiç olmamıştı. her şey bittiğinde on kilo almıştım; "tamam bitti" dediğimde bende de pek bir şey kalmamıştı yani. bir örtük iflas tecrübe ettim. iktisadi olarak sıfırı gördüm. babamdan borç aldım. işi bitirmenin verdiği mutluluk da beni şımartınca direkt sporu bıraktım. sabahın köründe kalkıp spor yapan, yüzen ağırlık kaldıran ve santim santim her yerini ölçen bir narsist için çok radikal bir hamleydi bu. ama asıl beni üzen kendime olan saygımı çok azaltan şey hayatımda; "zorunluluk" olarak gördüğüm sporun bile çıkarlarıma yönelik olduğunu fark etmemdi. sandığım kadar erdemli falan olmadığımı, aşağıladığım biçok hareketi bizzat yapabildiğimi fark ettim ve kalbimde bir riya sezdim. sporu iyi görünmek için kullandığımı fark ettim. sağlık değil de sadece daha iyi görünmek için kendime inşa ettiğim bir sahte kimliğin altını dolduruyordu spor. erkekler beni bu halimle daha çok beğeniyordu. tabii olarak bıraktım. "artık beğenilmeye ihtiyacım yok" dedim ve tak, bıraktım. hata iki... yetti mi? no. bir büyük badireyi atlatmış olmanın şımarıklığıyla sistemli hale getirdiğim ve faydasını çok gördüğüm bazı alışkanlıkları da bıraktım. israf, daha paylaşımcı olmak, daha şefkatli olmak, birilerine muhakkak yardım etmek, dert dinlemek, mutluluğu paylaşmak, yüceltmek gibi bana da çok faydası olan eylemleri azalttım. daha bireysel bir hayata geçiş için hazırlanırken ayıldım. erken ayıldım bu sefer. dinsel olarak da bir rahatlama yaşadım ama o çok özel bir durum kirletmek istemiyorum onu anlatarak. kalbimde kalsın.
yani son altı ay hem zordu hem güzeldi. kendimle ilgili hem müthiş hem de çok sapkın, çok kötücül, çok riyakar tarafları keşfettim.
sayılar benim için çok önemlidir. çocuksu bir şey bu ama bazı tarihlerde, bazı sayılar yanyanayken falan asla büyük eylemde bulunmam. hiçbir 5 bana uğurlu gelmez örneğin. 5, 15, 25, 35... hiçbir 14'ü sevmem. merkür retrosunda neredeyse sıfır iletişimde kaldığım bir döneme girerim falan. en şiddetli zamanlarında kesinlikle eylemde bulunmam. manyakça biliyorum. 1'i 9'u, 23'ü, 6'yı 11'i, 19'u ve denk düşmeleri severim.
"şeyaparlar eşiği" deniyor ya, küfürsüz sözlük o yüzden kurala uyuyorum ama o eşiğe geldim. üretip biriktirmekten yorulmuştum. yığınla malzeme vardı elimde ve bir tarihi bekliyorlardı. bir hamle yapmam gerekiyordu. tembel biri değilimdir ama mükemmele ulaşmak için senelerimi harcayabilirim. iğneyle kuyu kazmak tam bir mükemmelliyetçinin işidir. yapar biliyorum. üşenmez de. bu huyumdan kurtuldum. "yeteri kadar iyi"yse tamamlanıyor artık zihnimde o iş. mükemmelliyetçilik bir hastalık. gerçekten bir hastalık. bu sizde de varsa rica ederim harekete geçin. her şeyin tamamlanmasını beklemeyin. her şeyin istediğiniz gibi olmasını beklemeyin. ben bekledim ve çok çalıştım. kötü mü ettim? hayır ama zaman kaybettim. başka başka işleri de o sürede halledebilirdim. tek bir işe odaklanıp bahaneler bularak; "zaten pandemi döneminde başka bir şey yapılamaz bari oturup çalışayım" dedim ama başka şeyler de yapılabilirdi. yapamadım. aylak geçirdiğim günler oldu. daha iyi değerlendirebilirdim. yine de pişman değilim ama dediğim gibi daha iyisi olabilirdi.
o ilk adımı; "iyi ki" atmışım zira ben sürecin bu kadar ağır ilerleyeceğini, sürecin milyon tane prosedürü olduğunu, öngöremeyeceğim biçok masraf, biçok gereklilik ve biçok kısıtlayıcı olduğunu bilmiyordum. insan sayısı arttığında sorunlar da artıyor. bunu biliyordum ama hiç bu kadar yakinen tecrübe etmemiştim. birilerine güvenmek hep zordur ve güven sorunu nadiren yaşardım ama mükemmelliyetçiliğin verdiği kontrol etme isteği beni çok ama çok yordu. hayatımda bu kadar kilo aldığım bir dönemim hiç olmamıştı. her şey bittiğinde on kilo almıştım; "tamam bitti" dediğimde bende de pek bir şey kalmamıştı yani. bir örtük iflas tecrübe ettim. iktisadi olarak sıfırı gördüm. babamdan borç aldım. işi bitirmenin verdiği mutluluk da beni şımartınca direkt sporu bıraktım. sabahın köründe kalkıp spor yapan, yüzen ağırlık kaldıran ve santim santim her yerini ölçen bir narsist için çok radikal bir hamleydi bu. ama asıl beni üzen kendime olan saygımı çok azaltan şey hayatımda; "zorunluluk" olarak gördüğüm sporun bile çıkarlarıma yönelik olduğunu fark etmemdi. sandığım kadar erdemli falan olmadığımı, aşağıladığım biçok hareketi bizzat yapabildiğimi fark ettim ve kalbimde bir riya sezdim. sporu iyi görünmek için kullandığımı fark ettim. sağlık değil de sadece daha iyi görünmek için kendime inşa ettiğim bir sahte kimliğin altını dolduruyordu spor. erkekler beni bu halimle daha çok beğeniyordu. tabii olarak bıraktım. "artık beğenilmeye ihtiyacım yok" dedim ve tak, bıraktım. hata iki... yetti mi? no. bir büyük badireyi atlatmış olmanın şımarıklığıyla sistemli hale getirdiğim ve faydasını çok gördüğüm bazı alışkanlıkları da bıraktım. israf, daha paylaşımcı olmak, daha şefkatli olmak, birilerine muhakkak yardım etmek, dert dinlemek, mutluluğu paylaşmak, yüceltmek gibi bana da çok faydası olan eylemleri azalttım. daha bireysel bir hayata geçiş için hazırlanırken ayıldım. erken ayıldım bu sefer. dinsel olarak da bir rahatlama yaşadım ama o çok özel bir durum kirletmek istemiyorum onu anlatarak. kalbimde kalsın.
yani son altı ay hem zordu hem güzeldi. kendimle ilgili hem müthiş hem de çok sapkın, çok kötücül, çok riyakar tarafları keşfettim.
devamını gör...
insanların oynadıkları oyunlar
çocukken oynadığımız bir oyun vardı. adı fırdöndü.
günün konusu olan ve bu başlığa sözlüğün radyo programcısı makinist tarafından o kadar güzel bir tanım girilmiş ki, okuyunca bu oyun aklıma geldi.
o zamanlar genelde yılbaşlarında oynanan bu masum oyun, bazı insanların belleğine nasıl işlemişse, oyunun adını kendilerine kişilik, hayat prensibi olarak almışlar.
etrafımızda ne kadar da çok var değil mi? fır fır dönen insanlar. omurgasını yitirmiş, kaç yüz sahibi olduğunu bilmediğimiz.
bizim için bu oyun çocuklukta kalsın, omurgamızla yaşamaya devam edelim. fırıldakları hayatımızdan çıkararak.
günün konusu olan ve bu başlığa sözlüğün radyo programcısı makinist tarafından o kadar güzel bir tanım girilmiş ki, okuyunca bu oyun aklıma geldi.
o zamanlar genelde yılbaşlarında oynanan bu masum oyun, bazı insanların belleğine nasıl işlemişse, oyunun adını kendilerine kişilik, hayat prensibi olarak almışlar.
etrafımızda ne kadar da çok var değil mi? fır fır dönen insanlar. omurgasını yitirmiş, kaç yüz sahibi olduğunu bilmediğimiz.
bizim için bu oyun çocuklukta kalsın, omurgamızla yaşamaya devam edelim. fırıldakları hayatımızdan çıkararak.
devamını gör...
tolgame
tolga me diye okunuyormuş ben hep tol game diye okuyordum. küçük çaplı bir aydınlanma yaşadım .
edit entrymi beğenmiş yine tol game diye okudum imdat.
edit entrymi beğenmiş yine tol game diye okudum imdat.
devamını gör...
4 eylül 2021 kılıçdaroğlu vaatleri
sonuçta şu an olandan daha iyileri sunulmuş.şimdi ilk arabasını alan gençlerden ötv alınıyor mu alınıyor.sınav sorularının çalınmasından iyidir. sınavdan yüksek alıp mülakatla elenmekten iyidir.
devamını gör...
nevşin mengü'nün pakistanlı tacizcileri savunması
savunma diyen dostum.. bu kadar gerizekalı olmak için ayrı bir gayret sarf etmek lazım cidden..
kadının demek istediği pakistanlı adamın kendi yaptığı şeyin taciz olarak adlandırıldığından haberi yok, şöylr bir cümle kuruyor nevşin mengü "o kadar yanlış bir şey yaptığının farkında değil ki adam.." yani göre o normal bir şeymiş gibi geliyor diyor. yani aramızda böyle bir kültür farkı var diyor, kimseyi savunmuyor awk. üstelik yayının devamını bile izlemiyorsunuz bağlamından koparıp kısa bir anı paylaşıyorsunuz sonra gelip ahkam kesiyorsunuz.
kadının demek istediği pakistanlı adamın kendi yaptığı şeyin taciz olarak adlandırıldığından haberi yok, şöylr bir cümle kuruyor nevşin mengü "o kadar yanlış bir şey yaptığının farkında değil ki adam.." yani göre o normal bir şeymiş gibi geliyor diyor. yani aramızda böyle bir kültür farkı var diyor, kimseyi savunmuyor awk. üstelik yayının devamını bile izlemiyorsunuz bağlamından koparıp kısa bir anı paylaşıyorsunuz sonra gelip ahkam kesiyorsunuz.
devamını gör...
yazarlar için en içi boş söz
takma kafana..
devamını gör...
lisenin en güzel kızı
efendim
devamını gör...
cum on feel the noize
80'ler hard rock sound'unun konsantre hali. esasen slade grubuna ait, '73 tarihli.
90'larda oasis de söylüyor, kendi tarzlarına yakın.
ancak kimse kusura bakmasın en iyi yorumu, çoğu insanın da hemfikir olduğu üzere quiet riot'a ait.
beybi beybi beybi beybi.
90'larda oasis de söylüyor, kendi tarzlarına yakın.
ancak kimse kusura bakmasın en iyi yorumu, çoğu insanın da hemfikir olduğu üzere quiet riot'a ait.
beybi beybi beybi beybi.
devamını gör...
sözlüğe yaş kısıtlaması gelsin sorunsalı
birincisi bu bir sorunsal degildir, kampanyadır.
ikincisi 12 yaşında birisi yaşını daha büyük gösterip sözlüğe girebilir, ne yapsınlar yani arkalı önlü kimlik fotosu mu istesin yoldaş?
yani yaş sınırı bir işe yaramaz. ekşi'de de 18 yaş sınırı var, ama sallamasyon bir tarihi doğum tarihi olarak yazsak bile giriş yapılabiliyor.**
not: 12 yaşında olduğunu düşündüğün yazarları engelleyebilirsin. bu kadar basit.
ikincisi 12 yaşında birisi yaşını daha büyük gösterip sözlüğe girebilir, ne yapsınlar yani arkalı önlü kimlik fotosu mu istesin yoldaş?
yani yaş sınırı bir işe yaramaz. ekşi'de de 18 yaş sınırı var, ama sallamasyon bir tarihi doğum tarihi olarak yazsak bile giriş yapılabiliyor.**
not: 12 yaşında olduğunu düşündüğün yazarları engelleyebilirsin. bu kadar basit.
devamını gör...
tarkan ahtapotu kılıçla öldürürken hiçbir hayvanseverin tepki göstermemesi
az önce fark ettiğim gerçek.
böyle tam pilatesimi yapıp duşumu almış, bvlgari vücut kremimle iyice kremlenmiş ve uyumaya hazırlanmıştım ki bu gerçekle birlikte çığlık atarak yataktan fırladım.
kimsenin bu durumu fark etmemiş olması çok ürkütücü. peki bana ne demeli? bir de hayvansever olup okulda bildiri dağıtıyorum. bu ülke koskocaman bir hayvan cinayetini kahramanlık filmi olarak her gün star tv yeşilçam kuşağı yayın akışına koyuyor. okul kulübü whatsapp grubuna yazdım bu durumu. hepimiz sırayla star tv'ye mesaj attık ve tepkimizi dile getirdik. bir tane arkadaş cimere şikayette bulundu. kız arkadaşım jennifer'a durumu anlattım o da "holy crap! is it real!" dedi. kızcağıza bunun şaka değil gerçek olduğunu anlatana kadar imanım gevredi, en sonunda şaka ya da trollük yapmadığımı söyleyerek ikna ettim.
yani düşünsenize siz insanoğlu olarak o ahtapotçuğun yaşam alanına koskoca kale burçları dikmişsiniz ve onu orada istemiyorsunuz. hayvan da kendini savunma ihtiyacı hissettiğinde orantısız şiddet uygulayarak kılıçla bıçakla saldırmışsınız.
üstelik bu acı tabloya hiçbir hayvansever de ses çıkarmamış. şaka gibi ülkeyiz yeminne.
vikingler ya da hunların problemi bizi bağlamıyor açıkçası. bu dünyada bütün canlılar eşit haklara ve hürriyetlere sahiptir. kimse sizin evinizin yanına kale dikmiyor sonuçta, ortak yaşamayı seve seve öğreneceksiniz.
kadıköy medya gazetesinde haftaya bunun hakkında bir köşe yazısı yazıp, şiddet tabanlı eski yeşilçam filmlerine eleştiride bulunacağım!
böyle tam pilatesimi yapıp duşumu almış, bvlgari vücut kremimle iyice kremlenmiş ve uyumaya hazırlanmıştım ki bu gerçekle birlikte çığlık atarak yataktan fırladım.
kimsenin bu durumu fark etmemiş olması çok ürkütücü. peki bana ne demeli? bir de hayvansever olup okulda bildiri dağıtıyorum. bu ülke koskocaman bir hayvan cinayetini kahramanlık filmi olarak her gün star tv yeşilçam kuşağı yayın akışına koyuyor. okul kulübü whatsapp grubuna yazdım bu durumu. hepimiz sırayla star tv'ye mesaj attık ve tepkimizi dile getirdik. bir tane arkadaş cimere şikayette bulundu. kız arkadaşım jennifer'a durumu anlattım o da "holy crap! is it real!" dedi. kızcağıza bunun şaka değil gerçek olduğunu anlatana kadar imanım gevredi, en sonunda şaka ya da trollük yapmadığımı söyleyerek ikna ettim.
yani düşünsenize siz insanoğlu olarak o ahtapotçuğun yaşam alanına koskoca kale burçları dikmişsiniz ve onu orada istemiyorsunuz. hayvan da kendini savunma ihtiyacı hissettiğinde orantısız şiddet uygulayarak kılıçla bıçakla saldırmışsınız.
üstelik bu acı tabloya hiçbir hayvansever de ses çıkarmamış. şaka gibi ülkeyiz yeminne.
vikingler ya da hunların problemi bizi bağlamıyor açıkçası. bu dünyada bütün canlılar eşit haklara ve hürriyetlere sahiptir. kimse sizin evinizin yanına kale dikmiyor sonuçta, ortak yaşamayı seve seve öğreneceksiniz.
kadıköy medya gazetesinde haftaya bunun hakkında bir köşe yazısı yazıp, şiddet tabanlı eski yeşilçam filmlerine eleştiride bulunacağım!
devamını gör...
amcasının tecavüzüne uğrayan kız
isviçre’den mardin kızıltepe’ye gelen ve amcasının tecavüzüne uğrayan z.ç. isimli kız.
mahkeme amca osman ç.’ye savunmasını hazırlaması için ek süre vererek, “delillerin toplanmış olması, sanığın kaçma şüphesinin olmaması” iddiaları ile sanığın denetimli serbestlikle tahliyesine karar vermiş.
buyurun buradan yakın.
mahkeme amca osman ç.’ye savunmasını hazırlaması için ek süre vererek, “delillerin toplanmış olması, sanığın kaçma şüphesinin olmaması” iddiaları ile sanığın denetimli serbestlikle tahliyesine karar vermiş.
buyurun buradan yakın.
devamını gör...
kendini yetersiz hissetmek
impostor sendromu.
çocukluk travmalarının güne yansıma durumu olabilir bir yerde. kendini sürekli başkalarıyla kıyaslamak, eleştirmek, hep hatalara adapte olmak ya da gelecek kaygısı.
anı yaşamaya çalışmak ve kişisel gelişimini arttırmak bir nebze olsa da bu hissiyatı hafifletecektir.
çocukluk travmalarının güne yansıma durumu olabilir bir yerde. kendini sürekli başkalarıyla kıyaslamak, eleştirmek, hep hatalara adapte olmak ya da gelecek kaygısı.
anı yaşamaya çalışmak ve kişisel gelişimini arttırmak bir nebze olsa da bu hissiyatı hafifletecektir.
devamını gör...
kadın filozof olmaması
sahi mi??
bu başlık ara ara akışa düşüyor. aslında konuşulması, tartışılması ayrı hoşuma gidiyor. ara ara tarihte adından söz ettiren kadın filozoflarımız hakkında yazmaya çalışıyorum. bir de üzeri kapatılmış gizli kahramanlar var onlarda ayrı bir konu.
görüşlerinden dolayı yakılan bir filozofumuza denk geldim. bir tanesinin eşi filozof olduğu için çok destek olmuş bu yüzden epey çalışmalar yapmış. geneli kadın hakları konusunda çalışmış. dini konularda çok aktif olmuşlar. bu yüzden mistisizm alanında bir çok kadın filozof adına rastlayabilirsiniz. kesin buraya bir kaç defa yazdım.*
düşünsel anlamda aktif olmanın kadını erkeği yoktur. bir beyin olması kafidir. yüzyıllardır kadınlara bir çok sorumluluk yüklenmiştir. onların içinden ayrılıp bir şeyler yapmaya çalışanlara filozofluk değil kahramanlık gözüyle bakıyorum. sosyal adaletsizliğin günümüzde bile olduğunu düşünürsek ohoo kimler gelmiş kimler geçmiş diyorum.
hızımı alamadım.. en basitinden sözlükte bile bir kadın yazara bu rütbe verildi. demek ki, cinsiyet gözetmeksizin yazıldığında daha farklı sonuçlar çıkabiliyor.
kadın denildiğinde kaç kişi engelledi bu insanları bilemeyiz. bazen bazı erkek filozoflardan şüphelenmiyor değilim ben.* neyse kesin bilgi değil çok coşmayayım.
bu başlık ara ara akışa düşüyor. aslında konuşulması, tartışılması ayrı hoşuma gidiyor. ara ara tarihte adından söz ettiren kadın filozoflarımız hakkında yazmaya çalışıyorum. bir de üzeri kapatılmış gizli kahramanlar var onlarda ayrı bir konu.
görüşlerinden dolayı yakılan bir filozofumuza denk geldim. bir tanesinin eşi filozof olduğu için çok destek olmuş bu yüzden epey çalışmalar yapmış. geneli kadın hakları konusunda çalışmış. dini konularda çok aktif olmuşlar. bu yüzden mistisizm alanında bir çok kadın filozof adına rastlayabilirsiniz. kesin buraya bir kaç defa yazdım.*
düşünsel anlamda aktif olmanın kadını erkeği yoktur. bir beyin olması kafidir. yüzyıllardır kadınlara bir çok sorumluluk yüklenmiştir. onların içinden ayrılıp bir şeyler yapmaya çalışanlara filozofluk değil kahramanlık gözüyle bakıyorum. sosyal adaletsizliğin günümüzde bile olduğunu düşünürsek ohoo kimler gelmiş kimler geçmiş diyorum.
hızımı alamadım.. en basitinden sözlükte bile bir kadın yazara bu rütbe verildi. demek ki, cinsiyet gözetmeksizin yazıldığında daha farklı sonuçlar çıkabiliyor.
kadın denildiğinde kaç kişi engelledi bu insanları bilemeyiz. bazen bazı erkek filozoflardan şüphelenmiyor değilim ben.* neyse kesin bilgi değil çok coşmayayım.
devamını gör...
sevilen insan tipi
komplekssiz insanlar. hani böyle güzele güzel diyebilen ya da hata yaptığında özür dilemeyi eziklik olarak görmeyen veya siz bir hata yapıp özür dilediğinizde anlayışla karşılayan insanları gerçekten çok seviyorum.
devamını gör...
yatak nevresimini kendi başına değiştirmek
her bireyin 15 yaşından sonra falan öğrenmiş olması gereken hadise. lafa gelince hepiniz “büyüdüm” diye nidalar atıyordunuz o yaşta eşek sıpaşarı sizi.
devamını gör...
çaylaklıktan kolgeneralliğe terfi
(bkz: so what)
devamını gör...
bir öz eleştiri yap
bu kadar ince düşünmeyi bırakmalısın.
devamını gör...
melatonin
kendileri çok yakinim olurlar. kendisine kısaca karanlıklar hormonu diyebilirz.
melatonin, beyin tarafından özellikle geceleri salgılanan bir hormondur. başlıca görevleri arasında vücudun biyolojik saatini koruyup ritmini ayarlamak olan melatonin hormonunun salınımı, gecenin erken saatlerinde hava karardıktan sonra başlayıp, saat 02.00-04.00 gibi en yüksek seviyeye çıkar.
tablet şeklinde de alınabilinen bir formu vardır. bir süredir akşamları almaktayım. 2 adet 1mg. ilaç olmadığı için bir yan etkisi yoktur. uykusuzluk sorunu çekenlere yardımcı olabilir.
ayrıca bitki ve gıdalarda da bulunur. fındık melatonin içerir. ancak bir öneri olarak uyku öncesi finduk yemeyin. ben gece fındık yesem.
neeeeyse.
melatonin, beyin tarafından özellikle geceleri salgılanan bir hormondur. başlıca görevleri arasında vücudun biyolojik saatini koruyup ritmini ayarlamak olan melatonin hormonunun salınımı, gecenin erken saatlerinde hava karardıktan sonra başlayıp, saat 02.00-04.00 gibi en yüksek seviyeye çıkar.
tablet şeklinde de alınabilinen bir formu vardır. bir süredir akşamları almaktayım. 2 adet 1mg. ilaç olmadığı için bir yan etkisi yoktur. uykusuzluk sorunu çekenlere yardımcı olabilir.
ayrıca bitki ve gıdalarda da bulunur. fındık melatonin içerir. ancak bir öneri olarak uyku öncesi finduk yemeyin. ben gece fındık yesem.
neeeeyse.
devamını gör...
yaşça küçük birine abi diye hitap etmek
benden 4 yaş büyük kuaförümün hitap şekli.50 yaş üstündeki esnaf kullandığında daha da komik olan durum.
devamını gör...