vatanını sevmemenin bir çok versiyonu olabileceğini gösteren örneklerdir.

vapurda başıma gelen bir olayı hatırlattı bu başlık bana.
5 6 yaşlarında bir çocuk dedesiyle oturmuş denizi izliyorlardı. çocuk elindeki krakeri bitirdikten sonra ambalajını denize attı. tam da yanımda duruyorlardı. önce biraz bekledim baktım dededen bir tepki yok. çocuğu uyardım ve dedim ki, çöplerimizi denize atmamalıyız denizler kirlenir dedim. bir çocuğun anlayabileceği bir üslupta söyledim ama vay efendim sen misin bunu diyen. dedesi çemkirmeye başladı sana ne filan gibisinden. sustum. o dedenin torununu uyarması gerektiği yerde bana çemkirmesi benim için bir vatan hainliğidir. o torun büyüyecek ve denizlere çöp atmaya devam edecek ve muhtemelen dedesi gibi bir insan olacak. çünkü onun çevresinde gördüğü örnek bu.
devamını gör...

ilk seferde başarılı okuduktan sonra inanılmaz bir diksiyona sahip olduğunuzu düşünüyorsunuz.*
devamını gör...

sonradan müslüman olup ebubekir siraceddin adını alan ünlü ingiliz edebiyatçısı martin lings'in muhammed'in hayatını kur'an'a ve kütüb-i sitte'ye dayandırarak kaleme aldığı biyografik romanı. kurmaca bir eser olduğu için yazar, ibrahim'in hayatı gibi kur'an ve hadislerde bahsedilmeyen ya da tam olarak bahsedilmeyen bazı yerleri tamamlamak adına israiliyat'a da başvurmuş. yanisi, okuması keyiflidir. bildiğiniz roman, hem de peygamberin.
devamını gör...

henüz yaşamadığım yaşamayı pek düşünmediğim sabahtır.
güzellik uykumdan uyandıracak çavuşa bak dalgana koçum deyip uyumaya devam edeceğim.
sonra "askerde dayak var mı " adlı makalem için değerli bilgiler edinmiş olacağım.
umarım hafızamı kaybedene kadar dövmezler araştırmamı tamamlarım.
devamını gör...

a.b.d'nin güney doğusundaki georgia, north carolina, south carolina ve civarlarında yaşayan, iroquoi dili konuşan bir kızılderili kabilesidir.
kendilerine aniyunwiya deselerde, choctaw kabilesi onlara cha la kee, "dağlarda yaşayanlar" dediği için öyle adlandırıldılar. a.b.d tarihinde uygar denilen "beş kabile"den biridir.
bazen araları bozulsada genelde ingilizler, sonra a.b.d ile müttefik olup, direniş gösteren kızılderililere karşı savaşmışlardır. bazıları hristiyan olmuş, beyazlar gibi, siyah kölelere sahip olup, çiftlikler kurmuşlardır.
sequoyah adındaki bir üyeleri ilk defa kızılderili alfabesini yapmış ve incili kendi dillerinde basmıştır.
bütün bunlara rağmen 1830 yılında çıkarılan kızılderili tehcir kanunu ile, diğer kabilelerle birlikte batıya sürüldüler. 1838'de olan bu sürgün sırasında binlercesi hastalık, soğuk, açlık gibi sebeplerden öldüler ve bu yolculuğa gözyaşı yolu dediler.
bugün büyük çoğunluğu oklahoma'da, küçük gruplar halinde ise north carolina ve georgia'da yaşamaktadırlar.
devamını gör...

sevgilim; bir mucize olsa...
kavuşsak aynı göğün altında.
güneş'i sen alsan, ay'ı bana versen.
kayan yıldızlardan tuttuğum direklerden
öyküler yazsam sana...

esra pulak..
devamını gör...

ilhan irem
sürgün gibi masallarda *
"yalan yanlış aynalarda
baştan kara çıkmazlarda
sürgün gibi masallarda..."

devamını gör...

yapımına 1944 yılında başlanarak 1953 yılında tamamlanan, ankara’nın tandoğan semtinde yer alan, türkiye cumhuiyeti’nin kurucusu mustafa kemal atatürk'ün anıt mezarını içeren komplekstir. kompleksin yapımı için bir komisyon kurulmuş ve yapılacağı yerin belirlenmesi, nasıl bir mimari yapıya sahip olması gerektiği gibi konulardaki kararlar bu komisyon tarafından alınmıştır. komisyon kompleksin yapılacağı alanın belirlenmesi için birçok farklı yer üzerinde durmuş ve en son genel görüş itibariyle çankaya’da karar kılacağı sırada, aydın milletvekili olan yüksek mühendis mithat aydın tarafından rasattepe’nin önerilmesi, buna ilaveten komisyon üyelerinden süreyya özgeevren’in bir sonraki toplantıda rasattepe ile ilgili olarak;

--- alıntı ---

rasattepe’nin bunlardan başka bir özelliği daha vardır ki, hayali genişçe olan her kişiyi derin bir şekilde ilgilendirir sanırım. rasattepe, bugünkü ve yarınki ankara’nın genel görünüşüne göre, bir ucu dikmen’de, öteki ucu etlik’te olan bir hilal (yarımay)’in tam ortasında, bir yıldız gibidir. ankara, hilalin gövdesidir. anıtkabir’in burada yapılması kabul edilirse, şöyle bir durum ortaya çıkacaktır: türkiye’nin başkenti olan ankara şehri, kollarını açmış atatürk’ü kucaklamış olacaktır. atatürk’ü böylece bayrağımızdaki yarımayın (hilal) yıldızının ortasına yatırmış olacağız. atatürk, bayrağımızla sembolik olarak birleşmiş olacaktır! ben bu açıklamayı, birçok aydın kişilere ve bu arada hüseyin cahit yalçın’a da yaptım. bu büyük fikir adamı “atatürk’ün yatacağı yerin böyle açıklanmasında, gelecek nesilleri teşvik etmek bakımından büyük faydalar vardır.” buyurmuştur. atatürk anıtkabir’ı için rasattepe’ye oy verecek olanlar, atatürk’e olan minnet borçlarını ödeme yolunu tutmuş olurlar!

--- alıntı ---

şeklindeki açıklamaları sonrası karar değiştirerek kompleksin rasattepe’de yapılmasına karar vermiştir. daha sonra ismi değiştirilen bu bölge bugün “anıttepe” olarak bilinmektedir. kompleksin yücetepe mahallesi’ne bakan tarafında ise “ordular”, “ilk”, “hedef”, “ileri” sokakları ve hemen bitişiğinde ise “akdeniz” caddesi bulunmaktadır.
devamını gör...

anlıyorum.
devamını gör...

her yıl 01-07 mart tarihleri arasında kutlanan yeşilay haftası' nda alkolün, sigaranın, uyuşturucu madde kullanmanın bireye ,aileye ve topluma verdiği zararları topluma anlatılır ve bilinçlendirme yapılır.

herhangi bir şeye bağımlı olup, esir olmadan özgürce istediğim gibi yaşıyorum.
bağımlı olma ,özgür ol!

yeşilay gönüllüsü olarak ,yeşilay haftamız kutlu olsun...


yeşilay tarihçesi

bağımlılıklarla asırlık mücadele
yeşilay, birinci dünya savaşı sırası ve sonrasında işgal güçlerinin toplumumuzda alkol ve uyuşturucu maddeleri yaygınlaştırmasını ve işgale karşı mücadele ruhunun yıkılmasını önlemek amacıyla dönemin şeyhülislam'ı ibrahim haydarizade'nin himayesinde, dr. mazhar osman uzman ve arkadaşları tarafından sultan vahdeddin'in izniyle 5 mart 1920'de istanbul'da "hilal-i ahdar" adıyla kurulmuştur. yeşilay'ın kurulduğu 1 - 7 mart tarihleri ülkemizde yeşilay haftası olarak kutlanmaktadır.

"hilal-i ahdar" ismi daha sonra "yeşil hilal" ve "yeşilay" olarak değiştirilmiş, 1934 yılında mustafa kemal atatürk'ün cumhurbaşkanlığı, ismet inönü'nün başbakanlığında, bakanlar kurulu kararıyla yeşilay'a "kamuya yararlı dernek statüsü" verilmiştir.

kuruluşundan günümüze bağımlılık türleri arttıkça yeşilay'ın da tüzüğünde çalışma alanları çeşitlenmiş, alkolden sonra sigara, uyuşturucu madde, kumar ve yakın tarihte teknoloji bağımlılığı yeşilay'ın mücadele alanına dahil olmuştur.
devamını gör...

cahile laf anlatmaktır. dağa taşa anlatsan dile gelirdi.
devamını gör...

gogol'un paltosu.
paltoların en meşhuru. en yenisisi, en havalısı, en güzeli...

akakiy akayiyeviç hikaye'nin baş kahramanı. meşhur palto'nun sahibi. bahtsız, kederli bir hayatın içinde altın gibi parlayan karakter. o örnek bir insan. o çok değerli. hayatın sildiği, insanların sadece dış görünüşe önem verdiği bir zamanda yaşamaya çalışan bir insan. mesleğine kendini adayan, yaptığı işin ehli, para ile yıldızı barışmayan akakiy. bayıldım bu karaktere. gogol onu ne kadar dibe soksa o kadar yukarı çıkarmış. akakiy her anlatımda kutsal bir varlığa büründü bir yıldıza dönüştü. sabrı, aza kanaatı, kimseye benzememesi onu iyi yaptı. biliyoruz ki bu hikayeler de iyiler kazanmaz ama gogol zorla kazandırttı. intikamını aldı.

rus edebiyat'ının mihenk taşı gogol'un anlatımındaki mizahi tat damağınızda uzun bir süre kalıyor. insanların vahşiliği, aşağılık kompleksi, güç deneylerini nefretle okuyorsunuz. o insanlardan tiksiniyorsunuz. vicdanı tartmadan yaşamanın yaşamak olmadığını o duyguyu hissettiğinde uykuların nasıl kaçıverildiğini şıp deyip anlayabiliyorsun. zavallı olan kadersiz akakiy değil zalim insanoğluydu. akakiy, yaşamındaki, ruhundaki eksikliği koca bir boşluk duygusuyla kapatmaya çalışıyordu. onun kimseye zararı yoktu.

kader bir paltoyu layık görmedi ona. hortlak değil de tolstoy'un insan ne ile yaşar hikayesindeki melek olsaydı bari. zalımlarrr

kitabın ciğerimi parçalayan haykırışı:
rahat bırakın, ne diye üzüyorsunuz beni?
devamını gör...

dün o raporu paylaşan başka bir yazar vardı ama kim olduğunu söylememişti bunu da geç görüyorum, gerçekten şaşırdım çünkü okumayı yazmayı seven, pozitif, hayata bağlı bir kişi olduğunu düşünüyordum. böyle güzel insanlar atlarına binip giderlerse biz kimlerle beraber kalacağız? fikirlerimizle, benliğimizle var olmalı ve ayakta kalmalıyız; hayat bu noktada mücadele etmeye değer. sevgili rimbaud, umarım sorunların çözüme kavuşur, mutluluk seninle olsun. sevgiler.
devamını gör...

giriyi beğenmeyen binbir özenle çekilmiş fotoyu da beğenmez, yani tipinizi.
bu sevdadan vazgeçilmesi gerektiğine delalettir.
devamını gör...

ablanın pr ekibi kimse gerçekten tebrik etmek lazım. hiç bir yeteneği olmayan kızı aldılar, sıfır oyunculukla o dizi bu dizi derken markalaştırdılar. o da yavrum gidip bir iki ders alıp kendini geliştireceğine estetik ameliyatlarla yüzüne bir şeyler yaptırdı. yetmedi havalı ig pozları, en son bir dergiye pozlar. ama oyunculuk halaa sıfır. gerçekten ekibi tebrik ediyorum. o kadar konservatuar okuyup, yetenek akan arkadaşlara da geçmiş olsun.
devamını gör...

istediğimiz kadar güzel cümle okuyalım hayata geçiremedikten sonra sadece laf olarak kalır.*
devamını gör...

günaydın ahali! havalar mı ısındı, ben mi gerginim, stres topu mu oldum bilmem ama acayip bir bombe halinde geziniyorum birkaç gündür! birader bakar mısın dese birisi ne biraderi alüminyum deyip dalabilirim o derce şişmiş haldeyim. ve bugün hala kahve içmediğimi işte bu kelamları ederken farkediyorum. neyse gidem az kafein alam da en azından kafein bağımlılığı gerginliğini egale edeyim. istanbul'da hava kapalı ve yağmurlu ama nedense çok hoşuma giden bir serinlikte var, iç karartmayan bir kapalılık hali. hani tam böyle galata, karaköy taraflarında berduş gibi tüm gün sokaklarda dolanıp salaş mekanların anasını ağlatmak, gündüz kahve akşama doğru da biraz şarap takılıp gece için huzur toplamak için doğmuş bir gün. sağlıcakla.
devamını gör...

dolmuşta değil ama gezi otobüsünde başıma gelen bir olay. 13 yaşında falandım, tüm çocuklar arka koltukta gidiyordu, gece vakti uyuyunca kendimden geçip yanımda oturan çocuğun omzuna koymuşum başımı. herkes dalga geçmişti, halam fotoğraf çekip facebooka koymuştu. yalvar yakar kaldırtmıştım fotoğrafı. ama hikayenin en üzücü kısmı çocuk annesine ben bi daha orda oturmam demişti ve benimle konuşmamıştı. dönüşte de kızın omzunda uyumuşum.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim