baba
her daim arkanda olduğunu hissettiren bir nevi sırtını yasladığın dağdır. yeri doldurulamaz.
devamını gör...
yazarların yalnızlık seviyesi
fiziksel olarak değil de daha çok ruhsal bir yalnızlık bu. ara sıra hoşuma da gidiyor ama işte bazen can sıkıcı olabiliyor.
devamını gör...
hayatınızın mottosu olan sözler
“çok da şey yapmamak lazım.”
devamını gör...
hayat kalitesini artıran küçük detaylar
dolu dolu bir insanla tanışmak, onu dinlemek.
devamını gör...
can dündar
adamın yaptığı haberi ilk önce aydınlık gazetesi yaptı. aydınlık için bir soruşturma süreci galiba oldu ama kimse vatan haini ilan edilmedi nasyonal sosyalistlerden. üzerine bugün akp nin payandası oldular. olan can dündar'a oldu.
gerçek bir gazetecidir can dündar. bir mafya bozuntusunun laflarıyla aklanmayı hak etmiyor.
gerçek bir gazetecidir can dündar. bir mafya bozuntusunun laflarıyla aklanmayı hak etmiyor.
devamını gör...
sözlük radyosu toplantısı
uykusuz kahvenin heyecanı ve ihihihihi tavırlarının ortamı çok güzel renklendirdiği toplantıdır.
edit: son dakika eylulingin havuç muhabbeti yayına damga vurmuştur. *
edit: son dakika eylulingin havuç muhabbeti yayına damga vurmuştur. *
devamını gör...
zengin yazarlar
ne bakımdan zengin.şimdi onu bi belirtmek lazım. ben mesela para, kültür, mizah ve tip olarak afrikalıyım. daha nasıl anlatayım.
devamını gör...
bir evi daha yaşanılır kılan detaylar
anne kucağı
devamını gör...
odak
önemli yer, merkez anlamındadır.
ayrıca bir ışık veya ısı kaynağından yayılan ışınların toplandığı yer anlamına da gelir.
ayrıca bir ışık veya ısı kaynağından yayılan ışınların toplandığı yer anlamına da gelir.
devamını gör...
tuncel kurtiz
tuncel kurtiz, o etkileyici sesiyle ferhan şensoy'un "feran'ağbi" şiirini de çok güzel okumuştur.
buradan
beyoğlu'nda gezerim
gözlerimi süzmeden
şarapları içerim
hiç doktora sormadan
beyoğlu'nda şarabi
hoş geldin feran'ağbi
yüreğim pek harabi
boşver be feran'ağbi
şarap verin hanıma
orda hanım yok ağbi
hass.ktir be sezai
beyoğlu'nda gezerim
burda geçmiş hayatım
şarapları içerim
hiç elimde olmadan
beyoğlu sakinleşti
sıyrıldı maskesinden
tramvay bomboş geçti
istiklal caddesinden
boş masada hayalin
kimseye görünmeden
şarap verin hanıma
orda hanım yok ağbi
hass.ktir be sezai
balo sokağa sızarım
hiç kimseyi üzmeden
bir intihar biçimi
hiç de faça vermeden
beyoğlu'nda gezerim
burda geçmiş hayatım
şişe aç be sezai.!
burda bitsin hayatım.
buradan
beyoğlu'nda gezerim
gözlerimi süzmeden
şarapları içerim
hiç doktora sormadan
beyoğlu'nda şarabi
hoş geldin feran'ağbi
yüreğim pek harabi
boşver be feran'ağbi
şarap verin hanıma
orda hanım yok ağbi
hass.ktir be sezai
beyoğlu'nda gezerim
burda geçmiş hayatım
şarapları içerim
hiç elimde olmadan
beyoğlu sakinleşti
sıyrıldı maskesinden
tramvay bomboş geçti
istiklal caddesinden
boş masada hayalin
kimseye görünmeden
şarap verin hanıma
orda hanım yok ağbi
hass.ktir be sezai
balo sokağa sızarım
hiç kimseyi üzmeden
bir intihar biçimi
hiç de faça vermeden
beyoğlu'nda gezerim
burda geçmiş hayatım
şişe aç be sezai.!
burda bitsin hayatım.
devamını gör...
eyluling
kafa sözlük yönetiminin hücuma yönelik orta saha transferi olarak kadrosuna kattığı taze kan.
forumsal tanımlar ile mücadelede bitirici vuruşlar beklemekteyiz kendisinden.
forumsal tanımlar ile mücadelede bitirici vuruşlar beklemekteyiz kendisinden.
devamını gör...
yazarların en sıkıcı özelliği
farkındalık.
sürekli olarak işitselleri görselleri ve hissel uyaranları aktif olarak algılamaya çalışan bir beyin.
aha kuş dalışa geçti arkasındaki de ters yöne döndü.
olm bırak işte nereye dalarsa dalsın.
ama yok..
çıt sesi ile kulakları dikeltip gözleri saliseler içinde kaynağa diken bir refleks.
vücuda bir sineğin temas etmesi ile aynı anda benimde o sineğe temas etmem.
dünyada algılayacak bir şey bulamayınca da milyonlarca senaryo film müzik tez hipotez protez üreten bir beyin..
çok yoruldum.
sürekli olarak işitselleri görselleri ve hissel uyaranları aktif olarak algılamaya çalışan bir beyin.
aha kuş dalışa geçti arkasındaki de ters yöne döndü.
olm bırak işte nereye dalarsa dalsın.
ama yok..
çıt sesi ile kulakları dikeltip gözleri saliseler içinde kaynağa diken bir refleks.
vücuda bir sineğin temas etmesi ile aynı anda benimde o sineğe temas etmem.
dünyada algılayacak bir şey bulamayınca da milyonlarca senaryo film müzik tez hipotez protez üreten bir beyin..
çok yoruldum.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının ses tonları
anısı var bu şarkının *
vocaroo.com/1fYTOfWMfWU4
edit: kalite falan... daha kaliteyi yükseltmek için nasıl başlık açayım bilemiyorum. sanırım kaliteyi düşürmekle buraya ses kaydı atmak aynı şey değil.
neyse...
2. edit: ben sevmiyorum böyle ağır şarkıları fazla. türkçe de söylemem genellikle ama daha çok böyle şeyler dinlendiği ve kısa olduğu için bunu seçtim. yoksa ohoo, şenlendiririm ortalığı! *
vocaroo.com/1fYTOfWMfWU4
edit: kalite falan... daha kaliteyi yükseltmek için nasıl başlık açayım bilemiyorum. sanırım kaliteyi düşürmekle buraya ses kaydı atmak aynı şey değil.
neyse...
2. edit: ben sevmiyorum böyle ağır şarkıları fazla. türkçe de söylemem genellikle ama daha çok böyle şeyler dinlendiği ve kısa olduğu için bunu seçtim. yoksa ohoo, şenlendiririm ortalığı! *
devamını gör...
türkiye'de gençlerin yüzde 77'sinin işinden memnun olması
iş dediği evde yatmak arkadaşlar yanlış anlaşılma olmasın.
devamını gör...
edebiyatla ilgilenen erkek
bana hep komik gelmiştir bu erkek.
kafede şal da ister muhtemelen.
hele sevgilisinden ayrılınca gör bunları. bir haksızlık yaşamıştır hemen sarılır "dünya hassas kalpliler için cehennemdir" sözlerine.
gizli pasif gay oldukları kanaatindeyim. kimse kusura bakmasın.
şiir miir, gözlük, fular, tarkovski, nuri bilge ceylan, varoluşsal sancılar vs...
muhtemelen geçim sıkıntısını hiç yaşamamış hala baba parası yiyen sabah akşam evinde kitap okuyup akşam netflix izleyen erkekler sizi..
kitap okumayan insana da hemen yapıştırır "ama biz eksikliğini hissediyoruz" sözlerini.
öğrendikleri iki şeyi karıya kıza satmaya çalışmaları da ayrı komik.
bilmios sanki google arama geçmişinizde stoya olduğunu.
bunlardan adam olmaz kızlar.
gerçekten çok yazık.
kafede şal da ister muhtemelen.
hele sevgilisinden ayrılınca gör bunları. bir haksızlık yaşamıştır hemen sarılır "dünya hassas kalpliler için cehennemdir" sözlerine.
gizli pasif gay oldukları kanaatindeyim. kimse kusura bakmasın.
şiir miir, gözlük, fular, tarkovski, nuri bilge ceylan, varoluşsal sancılar vs...
muhtemelen geçim sıkıntısını hiç yaşamamış hala baba parası yiyen sabah akşam evinde kitap okuyup akşam netflix izleyen erkekler sizi..
kitap okumayan insana da hemen yapıştırır "ama biz eksikliğini hissediyoruz" sözlerini.
öğrendikleri iki şeyi karıya kıza satmaya çalışmaları da ayrı komik.
bilmios sanki google arama geçmişinizde stoya olduğunu.
bunlardan adam olmaz kızlar.
gerçekten çok yazık.
devamını gör...
eskiden marka alırdık
uzun zamandır "insanlar bunu nasıl fark etmiyor?" dediğim durum. ne vakit konusunu açsam insanlar kulaklarını tıkayıp tuhaf sesler çıkarıyorlar. bundan 10 sene öncesinde tariş'ten başka zeytinyağı beğenmeyen insan "hepsi aynı zaten zeytinyağı değil mi işte" diyor. "yahu eskiden markete giderdin de sucuğun cumhuriyet'ini arardın şimdi ne oldu?" diyorum, "yok diyor o zaman öyle denk geliyordu alıyorduk, hem bunun ondan bi farkı yok" diyor. anlıyorum, şu an aynı marka model ürünü almak zor, pahalı, yahu öyle de o zaman "pahalı" de, "almak mümkün değil" de, hiç kimseden duymadım bu sözleri, herkesin bi bahanesi var.
başlığın ilk tanımına o kadar katılıyorum ki... artık sadece kampanyalı ürün kovalıyor insanlar. daha birkaç gün önce gideyim de düzgün bir peynir alayım da tost yaparım, artık pahalıysa da pahalı ne yapayım yani, canım düzgün tost istiyor dedim kendime. marketlerde gördüğüm şeyler: tuğcan peynirleri, ayberk peynirleri, ohmis peynirleri... (bunlar yaygın marketlerdeki ürünler, muhtemelen de kapış kapış satılıyorlar) nerede üretilir, nasıl üretilir, firma ne vakittir üretir belirsiz. ha anlıyorum tabi, eskiden sevdiğin aldığın markanın fiyatı oldu 3 kat. peki demiyor musun neden o peynir ayberk peynirlerinden 3 kat pahalı? ya da diyorsun içinden de dışa vurmak kanına mı dokunuyor?
kıyafetteki markalarda market ürünlerindekine göre daha tutucu insanlar, artık o da bitti sayılır. bu durum en çok insanların giydiği ayakkabılarda dikkatimi çekiyor, artık piyasa eski isminden prim yapan (kinetix, mp, jump..) markalara kalmış durumda. insanlar eskisi gibi zannediyor onları, halbuki bu tür markaların ürettiği ürünlerin merdiven altında üretilen pazar ürünlerinden hiçbir farkı yok günümüzde. ayakkabı almak istiyorum, gidiyorum herkesin bildiği ayakkabı mağazalarına (spesifik bir markaya ait olmayan mağazalar), içerisi tamamen çöplük. hani küçümsediğim için değil ama berbat yani, sattıkları şeyler ayakkabı değil, dört kartonu birleştirip bantlamışlar gibi. anlıyorum tabi, eskiden aldığın sevdiğin markayı şu an alabilmen imkansız, yahu neden o zaman bahane sunuyorsun "aaa ama bak bu ayakkabı da güzel, insanlar tutturmuş bir marka zaten amaaann, ondan bir tane alacağıma bundan üç tane alırım değiş değiş giyerim..." yahu gel de ki "pahalı, alamıyorum", neden bahane öne sürüyorsun?
günün sonunda peynir alışverişimden dönerken poşetteki ayberk peynirine baktım ben de "param anca buna yetti, öbürü çok pahalı, zaten yiyeceğim şey nihayetinde tost" dedim ve tıpkı diğer herkes gibi kendi bahaneme sarılarak döndüm evime.
başlığın ilk tanımına o kadar katılıyorum ki... artık sadece kampanyalı ürün kovalıyor insanlar. daha birkaç gün önce gideyim de düzgün bir peynir alayım da tost yaparım, artık pahalıysa da pahalı ne yapayım yani, canım düzgün tost istiyor dedim kendime. marketlerde gördüğüm şeyler: tuğcan peynirleri, ayberk peynirleri, ohmis peynirleri... (bunlar yaygın marketlerdeki ürünler, muhtemelen de kapış kapış satılıyorlar) nerede üretilir, nasıl üretilir, firma ne vakittir üretir belirsiz. ha anlıyorum tabi, eskiden sevdiğin aldığın markanın fiyatı oldu 3 kat. peki demiyor musun neden o peynir ayberk peynirlerinden 3 kat pahalı? ya da diyorsun içinden de dışa vurmak kanına mı dokunuyor?
kıyafetteki markalarda market ürünlerindekine göre daha tutucu insanlar, artık o da bitti sayılır. bu durum en çok insanların giydiği ayakkabılarda dikkatimi çekiyor, artık piyasa eski isminden prim yapan (kinetix, mp, jump..) markalara kalmış durumda. insanlar eskisi gibi zannediyor onları, halbuki bu tür markaların ürettiği ürünlerin merdiven altında üretilen pazar ürünlerinden hiçbir farkı yok günümüzde. ayakkabı almak istiyorum, gidiyorum herkesin bildiği ayakkabı mağazalarına (spesifik bir markaya ait olmayan mağazalar), içerisi tamamen çöplük. hani küçümsediğim için değil ama berbat yani, sattıkları şeyler ayakkabı değil, dört kartonu birleştirip bantlamışlar gibi. anlıyorum tabi, eskiden aldığın sevdiğin markayı şu an alabilmen imkansız, yahu neden o zaman bahane sunuyorsun "aaa ama bak bu ayakkabı da güzel, insanlar tutturmuş bir marka zaten amaaann, ondan bir tane alacağıma bundan üç tane alırım değiş değiş giyerim..." yahu gel de ki "pahalı, alamıyorum", neden bahane öne sürüyorsun?
günün sonunda peynir alışverişimden dönerken poşetteki ayberk peynirine baktım ben de "param anca buna yetti, öbürü çok pahalı, zaten yiyeceğim şey nihayetinde tost" dedim ve tıpkı diğer herkes gibi kendi bahaneme sarılarak döndüm evime.
devamını gör...
bir insanla ilişkiyi kesmek için yeterli sebepler
güvenin yıkılması.
devamını gör...
ördek sendromu
azıyla çoğuyla resme dökülmüş hali budur. büyük resmi kimse görememektedir.
devamını gör...