eğitim hayatı boyunca hiç toplu taşıma kullanmamış insan
içinde bulunmadığım insan grubudur.
12 yıllık eğitim hayatım boyunca her gün toplu taşıma kullanmışımdır.
nasipse bu sene üniversiteyi kazandıktan sonra da devamlı kullanacağım.
12 yıllık eğitim hayatım boyunca her gün toplu taşıma kullanmışımdır.
nasipse bu sene üniversiteyi kazandıktan sonra da devamlı kullanacağım.
devamını gör...
honda
2019 yılında sadece amerika da 1,608,176 ünite otomobil satışı yapan, amerikada her sene yapılan pazar araştırmalarında satış adetlerinde rakiplerine deliler gibi fark atan, sorunsuzluğu ile bilinen japon otomobil markası. ancak honda'yı sadece otomotiv üzerinden değerlendirmek yanlış olur.
honda esasında 1946 yılında 'honda' marka haklarına sahip olmasına rağmen aslında markanın kurucusu ve isim babası olan, azmin, başarının, başarısızlığın, mücadele etmenin kelime anlamlarının ayaklı hali olan soichiro honda tarafından kuruldu.
soichiro honda 1906 yılında japonya'nın hamamatsu şehrinde dünyaya geldi. dört zamanlı motorların verimliliği konusunda aklındaki ufak tefek fikirleri küçük atölyesinde uygulayıp, bu fikirleri zamanının ve şimdinin en büyük japon otomobil şirketi olan toyota'ya sunduğunda ve alay edilerek toyota'dan fikirleri için ödenek bulamadığı zaman yaşamıştı hayatındaki en büyük hayal kırılığını. başından kaynar sular dökülme hissi.
honda yılmayan, asla pes etmeyen bir yapıya sahipti. küçük atölyesinde tekrar ve tekrar dört zamanlı motorlar üzerine çalışarak hem verimlilik anlamında kayda değer sonuçlar elde etmeye çalışıyor hem de iki zamanlı motorlara sahip ufak mobiletler üretip satıyordu.
soichiro honda birkaç sene süren atölye çalışmalarından sonra toyota'dan ödenek almayı başardı ve toyota ile birlikte dört zamanlı motorlar geliştirmeye başladılar. verimli, sorunsuz motorlar.
soichiro honda hem mobilet üretiyor hemde toyota ile birlikte çalışarak edindiği tecrübelerle kendini yavaş yavaş iki teker üzerinden dört teker üzerine geçmek için hazırlıyordu.
honda kendi seri imalat fabrikasını hayata geçirmişti. ancak bu fabrikanın ömrü pek kısa oldu. zira fabrika amerikalılar tarafından 2. dünya savaşında yok edildi. tekrar fabrika inşa etti. bu fabrika'da deprem sırasında hasar görerek kullanılmaz hale geldi.
japonya'da bir şeyler inşa etmek için çimento bulunmadığı o kıtlık zamanlarında soichiro honda kendi çimentosunu icat etti. şu an hamamatsu'da bulunan fabrika hala cvt şanzıman üniteleri üreterek honda'nın adına yakışır şekilde üretime devam ediyor.
honda markası ise fabrikası 3 kez bombalanmasına rağmen şu an amerikalılar tarafından en çok tercih edilen otomobil markalarda her zaman ilk üç veya beşin içinde oluyor.
soichiro honda'nın dediği gibi "başarının yüzde doksan dokuzu, başarısızlıktır."
velhasıl önemli bir markadır, japon üretim felsefesine uygun üretim alışkanlıklarıyla üretime devam eder. sorunsuzluğunun temelinde ise basitlik yatar. basit, güvenilir. ancak sorunsuz.
honda esasında 1946 yılında 'honda' marka haklarına sahip olmasına rağmen aslında markanın kurucusu ve isim babası olan, azmin, başarının, başarısızlığın, mücadele etmenin kelime anlamlarının ayaklı hali olan soichiro honda tarafından kuruldu.
soichiro honda 1906 yılında japonya'nın hamamatsu şehrinde dünyaya geldi. dört zamanlı motorların verimliliği konusunda aklındaki ufak tefek fikirleri küçük atölyesinde uygulayıp, bu fikirleri zamanının ve şimdinin en büyük japon otomobil şirketi olan toyota'ya sunduğunda ve alay edilerek toyota'dan fikirleri için ödenek bulamadığı zaman yaşamıştı hayatındaki en büyük hayal kırılığını. başından kaynar sular dökülme hissi.
honda yılmayan, asla pes etmeyen bir yapıya sahipti. küçük atölyesinde tekrar ve tekrar dört zamanlı motorlar üzerine çalışarak hem verimlilik anlamında kayda değer sonuçlar elde etmeye çalışıyor hem de iki zamanlı motorlara sahip ufak mobiletler üretip satıyordu.
soichiro honda birkaç sene süren atölye çalışmalarından sonra toyota'dan ödenek almayı başardı ve toyota ile birlikte dört zamanlı motorlar geliştirmeye başladılar. verimli, sorunsuz motorlar.
soichiro honda hem mobilet üretiyor hemde toyota ile birlikte çalışarak edindiği tecrübelerle kendini yavaş yavaş iki teker üzerinden dört teker üzerine geçmek için hazırlıyordu.
honda kendi seri imalat fabrikasını hayata geçirmişti. ancak bu fabrikanın ömrü pek kısa oldu. zira fabrika amerikalılar tarafından 2. dünya savaşında yok edildi. tekrar fabrika inşa etti. bu fabrika'da deprem sırasında hasar görerek kullanılmaz hale geldi.
japonya'da bir şeyler inşa etmek için çimento bulunmadığı o kıtlık zamanlarında soichiro honda kendi çimentosunu icat etti. şu an hamamatsu'da bulunan fabrika hala cvt şanzıman üniteleri üreterek honda'nın adına yakışır şekilde üretime devam ediyor.
honda markası ise fabrikası 3 kez bombalanmasına rağmen şu an amerikalılar tarafından en çok tercih edilen otomobil markalarda her zaman ilk üç veya beşin içinde oluyor.
soichiro honda'nın dediği gibi "başarının yüzde doksan dokuzu, başarısızlıktır."
velhasıl önemli bir markadır, japon üretim felsefesine uygun üretim alışkanlıklarıyla üretime devam eder. sorunsuzluğunun temelinde ise basitlik yatar. basit, güvenilir. ancak sorunsuz.
devamını gör...
kimi raikkönen
bu sene son sezonu olduğunu duyurmuş, emekliye ayrılacak f1 efsanesidir..
f1'e renk katan, en farklı karakterde yarış pilotlarından biriydi.. resmen kendine özgüydü, onun gibisi yoktu.. soğuk kanlılığı ve umursamaz tavırları, garip tepkileriyle "ice man" lakabının hakkını kesinlikle veriyordu.. şampiyonluğu ve bir çok başarısına rağmen hırsı pek yoktu, başarıları umursamıyordu, öylesine sürüyordu.. ama bu karakteri ve davranışlarının kendisini itici veya kötü biri yapmıyordu, tam tersi büyük bir hayran kitlesi toplamış, bir çok f1 sever tarafından ilgiyle takip edilmiş sevilmişti..
her zaman hırs yapmanın, disiplinli olmanın, başarılı olmaya çalışmanın, çok çalışmanın yaşamdan, yaşamaktan zevk almayı, yaşamanın tadını çıkarmayı engellediğini düşünüyorum.. adeta bir robot gibi, ruhsuz, tutkularından yoksun, tek derdi "şu virajı 0.01 saniye daha hızlı nasıl dönebiliriz" olan, her günü planlı yaşayan ve yarışlarda da bu planlarını uygulayarak f1 izleyicilerine ruhsuz, doğallıktan uzak, rekabetin olmadığı zevksiz yarışların izletildiği f1 dünyasında kendinden ödün vermeden, içinden geldiği gibi yaşayan, canı ne isterse onu yapan, canı ne isterse onu söyleyen, canı nasıl davranmak istiyorsa öyle davranan birisiydi.. insana insan olduğunu hatırlatan, yarın yaşayıp yaşamayacağımızın belli olmadığı, bu sebeple dünya dertlerini bir kenara bırakıp hayatta ne istiyorsak onu yapmamızı, tutkularımızın peşinden gitmemiz gerektiğini bize kendi yaşamı ile gösteren birisiydi..
insanlar belki de bu yüzden kendisinden daha başarılı bir çok pilot var iken kendisini seviyordu, sempati duyuyordu.. insanların yapmak isteyip de yapamadığı, olmak isteyip de olamadığı kişiydi kimi raikkonen.. buz adam her zaman hatırlanacak, asla unutulmayacak.. sauber'de hissesi varmış duyduğuma göre.. umarım motorsporlarından uzaklaşmaz, gerek arka planda, gerekse direksiyon başında kendisini tekrar görürüz..
son olarak:
kimi raikkonen brezilya'da kayboluyor
monaco'da yarış dışı kalınca yatına gidiyor yatının adı da "one more toy" *
kimi raikkonen çölde yürüyor
enstantaneler özet
bir başka güzel enstantaneler
en sevdiğim:
kimi raikkonen lastik ısıtmıyor
f1'e renk katan, en farklı karakterde yarış pilotlarından biriydi.. resmen kendine özgüydü, onun gibisi yoktu.. soğuk kanlılığı ve umursamaz tavırları, garip tepkileriyle "ice man" lakabının hakkını kesinlikle veriyordu.. şampiyonluğu ve bir çok başarısına rağmen hırsı pek yoktu, başarıları umursamıyordu, öylesine sürüyordu.. ama bu karakteri ve davranışlarının kendisini itici veya kötü biri yapmıyordu, tam tersi büyük bir hayran kitlesi toplamış, bir çok f1 sever tarafından ilgiyle takip edilmiş sevilmişti..
her zaman hırs yapmanın, disiplinli olmanın, başarılı olmaya çalışmanın, çok çalışmanın yaşamdan, yaşamaktan zevk almayı, yaşamanın tadını çıkarmayı engellediğini düşünüyorum.. adeta bir robot gibi, ruhsuz, tutkularından yoksun, tek derdi "şu virajı 0.01 saniye daha hızlı nasıl dönebiliriz" olan, her günü planlı yaşayan ve yarışlarda da bu planlarını uygulayarak f1 izleyicilerine ruhsuz, doğallıktan uzak, rekabetin olmadığı zevksiz yarışların izletildiği f1 dünyasında kendinden ödün vermeden, içinden geldiği gibi yaşayan, canı ne isterse onu yapan, canı ne isterse onu söyleyen, canı nasıl davranmak istiyorsa öyle davranan birisiydi.. insana insan olduğunu hatırlatan, yarın yaşayıp yaşamayacağımızın belli olmadığı, bu sebeple dünya dertlerini bir kenara bırakıp hayatta ne istiyorsak onu yapmamızı, tutkularımızın peşinden gitmemiz gerektiğini bize kendi yaşamı ile gösteren birisiydi..
insanlar belki de bu yüzden kendisinden daha başarılı bir çok pilot var iken kendisini seviyordu, sempati duyuyordu.. insanların yapmak isteyip de yapamadığı, olmak isteyip de olamadığı kişiydi kimi raikkonen.. buz adam her zaman hatırlanacak, asla unutulmayacak.. sauber'de hissesi varmış duyduğuma göre.. umarım motorsporlarından uzaklaşmaz, gerek arka planda, gerekse direksiyon başında kendisini tekrar görürüz..
son olarak:
kimi raikkonen brezilya'da kayboluyor
monaco'da yarış dışı kalınca yatına gidiyor yatının adı da "one more toy" *
kimi raikkonen çölde yürüyor
enstantaneler özet
bir başka güzel enstantaneler
en sevdiğim:
kimi raikkonen lastik ısıtmıyor
devamını gör...
iz bırakan kitap cümleleri
sonra, çok önce bilmesi gereken bir şeyi yeni keşfetmiş gibi, üzgün bir sesle mırıldandı, hamurumuz böyle bizim, biraz ilgisiz, biraz da kötü niyetliyiz. * *
devamını gör...
mideme saygım yok yiyecek ve içecekleri
(bkz: sade nescafe) )
devamını gör...
işini aşkla yapan seri katil
kenan doğulu hayranı olan seri katil. öldürürken malum şarkıyı dinleyip kopmalara doyamıyor olabilir.
devamını gör...
normal sözlük kulüpsüzler kulübü
okulda en popüler kendini gösteren çocukları istedikleri kulüblere adını yazarken, aralarında farkedilmeyenlere her sene kızılay ve yeşilay kulübünü verip farkındalık projeleri hazırlatan diğerlerinin eğlenmelerini izlemelerini sağlayan öğretmenlere isyann...
okulda ilk okumayı söken çalışkan çocuklara madalyalar verip zayıflara çürük elma veren öğretmenlere isyan...
bu çocuklar büyüyüp elbet kulüpsüzler kulübü kuracaktır. ne bekleyebilirsiniz ki. alayına isyan...
okulda ilk okumayı söken çalışkan çocuklara madalyalar verip zayıflara çürük elma veren öğretmenlere isyan...
bu çocuklar büyüyüp elbet kulüpsüzler kulübü kuracaktır. ne bekleyebilirsiniz ki. alayına isyan...
devamını gör...
trakya_beyefendisi
mesaj atan, konuşmak isteyen, iki muhabbetten sonra nickaltıma gelip 'nötr kalabildiğim sayılı yazarlardan' yazan yazar.
burada sevdiğim birçok yazar var. mesajlaştığım, tanımlarını okuduğum, zaman zaman beğendiğim ve gidip nickaltı girdiğim.
bazende böyle anlayamadığım yazarlar çıkıyor işte. neyse zamanla anlarım herhalde.
iade-i ziyarete geldim. nötrden bir tık ötedeyim.
keyifli sözlükler...
burada sevdiğim birçok yazar var. mesajlaştığım, tanımlarını okuduğum, zaman zaman beğendiğim ve gidip nickaltı girdiğim.
bazende böyle anlayamadığım yazarlar çıkıyor işte. neyse zamanla anlarım herhalde.
iade-i ziyarete geldim. nötrden bir tık ötedeyim.
keyifli sözlükler...
devamını gör...
başıboşlar
açıldığı zamandan beri trollerin de tadını kaçırdığını tahmin ettiğim mayınlı bölge.
bu tarafta olup herkesin göreceği şekilde entellere sataşmak daha zevkliydi, kabul edin. şimdi enteller o tarafa fazla takılmadığı ve kendilerine yapılan sataşmaları eskisi kadar görmediğinden keyfi ve anlamı kalmıyor tabii bu sataşmaların *
bu tarafta olup herkesin göreceği şekilde entellere sataşmak daha zevkliydi, kabul edin. şimdi enteller o tarafa fazla takılmadığı ve kendilerine yapılan sataşmaları eskisi kadar görmediğinden keyfi ve anlamı kalmıyor tabii bu sataşmaların *
devamını gör...
bir kadının tehlikeli olduğunu gösteren detaylar
bir kadın derken..
ablanız dan
annenizden
kız kardeşiniz den
kuzeniniz den
yıllarca birlikte okuduğunuz çalıştığınız dostunuzdan,
eşinizden..tam olarak nasıl bir tehlike beklentisi içine girmiş olabilirsiniz ki?
tehlike beklerken nasıl güven ve sevgiyle gözlerine baktınız ki?
dedirten başlıktır.
ablanız dan
annenizden
kız kardeşiniz den
kuzeniniz den
yıllarca birlikte okuduğunuz çalıştığınız dostunuzdan,
eşinizden..tam olarak nasıl bir tehlike beklentisi içine girmiş olabilirsiniz ki?
tehlike beklerken nasıl güven ve sevgiyle gözlerine baktınız ki?
dedirten başlıktır.
devamını gör...
duyduğunuz en saçma batıl inanç
tanrım hamile kadınlara söylenen her şey.
komşumuzun büyük kız hamile, annemlerle bir komşu oturmasında bir araya gelmişler; ortamda anneannem de var ki hurafe kitabıdır kendisi, tanrım onun yüzünden çocukluğumun yarısını tuvalette çok kalırsam şeytanın çarpacağını düşünerek geçirdim ve tam sçayıp işeyemedim, hep bir acele ahssh.
bi de besmele çekince şeytan kaçar, ıslık çalınca başına şeytan toplanır derdi. biz de kuzenle birlikte şeytana koşu yaptırırdık. o besmele çekerdi ben ıslık çalardım. "koş ulan it! koş, yorul, geber" ahsh zavallı lucifera şu yaptıklarımıza bakar mısınız? usain bolt muamelesi yaptık kendisine ahshs
neyse efenim, bu hamişli göbüşlü ortamda elbette anneannem bir hamilenin dokunmaması, koklamaması ve yememesi gereken şeyleri saymaya başladı:
güle elleyip kendine dokunma kızım, çocukta gül gibi kırmızı leke olur.
nergis koklama yavrum, çocuğun bir yerinde nergis şeklinde leke olur.
mısır yeme kızım, mısır izi çıkar çocukta.
ciğer yeme, kara et beni olur.
dondurma yeme, bebeğin üşür sonra karnında hasta olur.
miden ekşiyor mu? bebeğin saçlı olacak demek.
saçlarını kestirme ha kızım, bebeğin ömrü kısalır.
karnın sivri duruyor, tatlı mı yiyon? erkek olacak erkek maaşallah
bol bol kocana bak, ona da benzesin.
tanrım bunları dinledikçe gülmekle dehşete düşmek arasında bir yerde kalmıştım.
-anneanne şimdi stick dondurma ile külah dondurma aynı etkiyi mi yapıyor?
- s.k.k dondurma mı? o ne?
-ehu ehu ehu stick stick.
-ben bilmem s.k.k sitik.
-mısır patlamış mısır mı, haşlanmış mı?
-mısır yenmez.
-haşlanmış da mı yenmez?
-bilmiyorum, yenmez derlerdi.
-bence közde mısır her halükarda yenir.
-dalga geçiyor benle. kurt kocayınca köpeğin maskarası olurmuş.
tatlı kadındır anneannem, yine de kendisinin sizi ele geçirmesine izin vermeyin yoksa hayatınız siccin 5e döner ahshs
komşumuzun büyük kız hamile, annemlerle bir komşu oturmasında bir araya gelmişler; ortamda anneannem de var ki hurafe kitabıdır kendisi, tanrım onun yüzünden çocukluğumun yarısını tuvalette çok kalırsam şeytanın çarpacağını düşünerek geçirdim ve tam sçayıp işeyemedim, hep bir acele ahssh.
bi de besmele çekince şeytan kaçar, ıslık çalınca başına şeytan toplanır derdi. biz de kuzenle birlikte şeytana koşu yaptırırdık. o besmele çekerdi ben ıslık çalardım. "koş ulan it! koş, yorul, geber" ahsh zavallı lucifera şu yaptıklarımıza bakar mısınız? usain bolt muamelesi yaptık kendisine ahshs
neyse efenim, bu hamişli göbüşlü ortamda elbette anneannem bir hamilenin dokunmaması, koklamaması ve yememesi gereken şeyleri saymaya başladı:
güle elleyip kendine dokunma kızım, çocukta gül gibi kırmızı leke olur.
nergis koklama yavrum, çocuğun bir yerinde nergis şeklinde leke olur.
mısır yeme kızım, mısır izi çıkar çocukta.
ciğer yeme, kara et beni olur.
dondurma yeme, bebeğin üşür sonra karnında hasta olur.
miden ekşiyor mu? bebeğin saçlı olacak demek.
saçlarını kestirme ha kızım, bebeğin ömrü kısalır.
karnın sivri duruyor, tatlı mı yiyon? erkek olacak erkek maaşallah
bol bol kocana bak, ona da benzesin.
tanrım bunları dinledikçe gülmekle dehşete düşmek arasında bir yerde kalmıştım.
-anneanne şimdi stick dondurma ile külah dondurma aynı etkiyi mi yapıyor?
- s.k.k dondurma mı? o ne?
-ehu ehu ehu stick stick.
-ben bilmem s.k.k sitik.
-mısır patlamış mısır mı, haşlanmış mı?
-mısır yenmez.
-haşlanmış da mı yenmez?
-bilmiyorum, yenmez derlerdi.
-bence közde mısır her halükarda yenir.
-dalga geçiyor benle. kurt kocayınca köpeğin maskarası olurmuş.
tatlı kadındır anneannem, yine de kendisinin sizi ele geçirmesine izin vermeyin yoksa hayatınız siccin 5e döner ahshs
devamını gör...
the crow (1994)
sinema tarihinde yeri ayrı olan ve ayrı köşede de durması gereken bir film. zamanında film afişi de duvarımı süslerdi , hey gidi hey.
sayın yarasa seneca çok güzel anlatmış. çekim sahneleri ve karanlık bir canlı olarak görülen karga kullanılması isabetli olmuş. ondan dolayıdır ki ,kolumda da bir karga dövmesi mevcut. neden karga? karga yapılan iyiliği ve kötülüğü unutmaz derler. yani kuşlar dünyasında intikam amacı güden tek kuş. eee burda da kahramanımız intikam almak istiyor ve yeniden diriliş var; kargadan daha iyi bir canlı düşünemiyorum. hoş kedi kadında da kedi kullanılmıştı, hatta constantine filminde de kedilerin öteki dünya ile bağlantısı olan gizemli bir canlı olması rolüyle yer almıştı ama karga sanırım zaten doğasında olan intikam güdüsünden dolayı daha doğru bir seçim olmuş.
ayrıca brandon lee ‘nin ölümüyle ilgili de bir çok komplo teorisi ortaya atıldı. babası bruce lee’nin erken yaşta ölümü ile onun erken yaşta ölümü bir çeşit mafya hesaplaşması olarak görüldü. bruce lee’nin ya kullandığı ilaçlardan ya da beynindeki bir problemden öldüğü yazar her yerde. ben sadece komplo teorisini dile getirdim.
yani brandon lee aslında filmin çoğunda yoktu. ya dublörle ya da efektlerle filmi bitirmesi sağlandı. intikam filmleri için klasik sayılabilecek bir konu evet ama ben filmin karanlık havasını çok sevdim. kısa da bir not gireyim dedim film hakkında. iyi seyirler.
sayın yarasa seneca çok güzel anlatmış. çekim sahneleri ve karanlık bir canlı olarak görülen karga kullanılması isabetli olmuş. ondan dolayıdır ki ,kolumda da bir karga dövmesi mevcut. neden karga? karga yapılan iyiliği ve kötülüğü unutmaz derler. yani kuşlar dünyasında intikam amacı güden tek kuş. eee burda da kahramanımız intikam almak istiyor ve yeniden diriliş var; kargadan daha iyi bir canlı düşünemiyorum. hoş kedi kadında da kedi kullanılmıştı, hatta constantine filminde de kedilerin öteki dünya ile bağlantısı olan gizemli bir canlı olması rolüyle yer almıştı ama karga sanırım zaten doğasında olan intikam güdüsünden dolayı daha doğru bir seçim olmuş.
ayrıca brandon lee ‘nin ölümüyle ilgili de bir çok komplo teorisi ortaya atıldı. babası bruce lee’nin erken yaşta ölümü ile onun erken yaşta ölümü bir çeşit mafya hesaplaşması olarak görüldü. bruce lee’nin ya kullandığı ilaçlardan ya da beynindeki bir problemden öldüğü yazar her yerde. ben sadece komplo teorisini dile getirdim.
yani brandon lee aslında filmin çoğunda yoktu. ya dublörle ya da efektlerle filmi bitirmesi sağlandı. intikam filmleri için klasik sayılabilecek bir konu evet ama ben filmin karanlık havasını çok sevdim. kısa da bir not gireyim dedim film hakkında. iyi seyirler.
devamını gör...
15 ocak 2021 takvim'in çöpçüler kralı manşeti
devlet devlet olsa bu manşete halkı kin ve düşmanlığa sevketmek ayrıca,belirli bir meslek grubunu küçümsemekten dava açması gerekir, ama nerdeee.
devamını gör...
128 milyar doları o kodamanların burnundan getireceğim
iktidara ne kadar gülüyorsam muhalefetin atıp tutmalarına da o kadar gülüyorum artık. senelerdir olduğu gibi bu sözünde arkasında durulmayacağı belli. artık olanlar danışıklı dövüş savımı iyice güçlendiriyor.
devamını gör...
moderasyonun hiçbir işe yaramaması
"hiçbir işe yaramasalar bile kesinlikle bir işe yarıyorlar." dedirten başlık.*
aslında yazar arkadaşıma katılıyorum birazcık ama. bazen bazı formata uymayan entryleri şikayet etmeme rağmen silmiyorlar. belki görmediler diyip geçiyorum, fazla uğraşmıyorum. ama özelden hangi başlık, entry ile ilgili şikayette bulunduysam yardımcı oldular, haklarını yiyemem.
aslında yazar arkadaşıma katılıyorum birazcık ama. bazen bazı formata uymayan entryleri şikayet etmeme rağmen silmiyorlar. belki görmediler diyip geçiyorum, fazla uğraşmıyorum. ama özelden hangi başlık, entry ile ilgili şikayette bulunduysam yardımcı oldular, haklarını yiyemem.
devamını gör...
geceye bir söz bırak
eminim sen de üzülmüşsündür ama benim saçlarım ağardı.
devamını gör...
kamu çalışanlarının vatandaşa karşı saygısız tutumları
ay bu sözlükte ilk defa ciddi bir konuda bana söz hakkı doğdu. öncelikle buradan herkese sevgiler selamlar. ayy çok stres yaptım.
öhömmm.
başlıyorum.
şimdi şöyle ki ben kamu çalışanıyım. benim bile gülesim geliyor ama evet, öyleyim. merak etmeyin "ne alakası var kardeşim?!" demeye gelmedim. lafa girebilirsem gözlemlerimi aktaracağım.
ben daha yeni olduğumdan mıdır yoksa biraz iyilik meleği kıvamında bir enayi olduğumdan mıdır bilmiyorum ama insanlara son derece kibar, anlayışlı davranıyorum. hem kurum içindeki arkadaşlara hem de beni arayan/kuruma gelen vatandaşlara karşı. ama gel gelelim insan yine insan. yani siz iyi davransanız da kötü davransanız da o içindeki öfkeyi dışarı çıkarmaya çok hazır. işini en hızlı ve sorunsuz şekilde halletsen dahi sinirlenebiliyor, hesap sorar gibi davranabiliyor. bu da insanın tahammül sınırlarını zorluyor. henüz ben sınırı zorlamadım ama "yeter ulan! madem öyle işte böyle!" kıvamına gelenleri de anlayabiliyorum. haklı bulmuyorum, o ayrı.
zaten bir şekilde hepimiz stresliyiz. birçok konuda dertli, kederli ve de asabiyiz. ya iki/üç/dört medeni insan gibi konuşmak çok mu zor? tek yapılması gereken; düzgün bir ses tonuyla ve nezaket sınırları içinde konuya odaklanmak.
üff neyse, sırf içlerinde bir tane bile olsa nezakete ve anlayışa ihtiyacı olan, bunu da sonuna kadar hak eden biri olma ihtimaline karşı "sonuna kadar sabır, nezaket, anlayış ulan!" diyorum.
öhömmm.
başlıyorum.
şimdi şöyle ki ben kamu çalışanıyım. benim bile gülesim geliyor ama evet, öyleyim. merak etmeyin "ne alakası var kardeşim?!" demeye gelmedim. lafa girebilirsem gözlemlerimi aktaracağım.
ben daha yeni olduğumdan mıdır yoksa biraz iyilik meleği kıvamında bir enayi olduğumdan mıdır bilmiyorum ama insanlara son derece kibar, anlayışlı davranıyorum. hem kurum içindeki arkadaşlara hem de beni arayan/kuruma gelen vatandaşlara karşı. ama gel gelelim insan yine insan. yani siz iyi davransanız da kötü davransanız da o içindeki öfkeyi dışarı çıkarmaya çok hazır. işini en hızlı ve sorunsuz şekilde halletsen dahi sinirlenebiliyor, hesap sorar gibi davranabiliyor. bu da insanın tahammül sınırlarını zorluyor. henüz ben sınırı zorlamadım ama "yeter ulan! madem öyle işte böyle!" kıvamına gelenleri de anlayabiliyorum. haklı bulmuyorum, o ayrı.
zaten bir şekilde hepimiz stresliyiz. birçok konuda dertli, kederli ve de asabiyiz. ya iki/üç/dört medeni insan gibi konuşmak çok mu zor? tek yapılması gereken; düzgün bir ses tonuyla ve nezaket sınırları içinde konuya odaklanmak.
üff neyse, sırf içlerinde bir tane bile olsa nezakete ve anlayışa ihtiyacı olan, bunu da sonuna kadar hak eden biri olma ihtimaline karşı "sonuna kadar sabır, nezaket, anlayış ulan!" diyorum.
devamını gör...
aşkı ağlatan en güçlü söz
- “aşkımmmm anneni mi daha çok seviyorsun beni mi?”
- “eski sevgilin benden güzel/ yakışıklı mıydı?”
bu ikisi kapışır bence şimdilik.
- “eski sevgilin benden güzel/ yakışıklı mıydı?”
bu ikisi kapışır bence şimdilik.
devamını gör...
feryad-ı isyanım
mükemmel sözlere sahip mazlum çimen türküsüdür.
mem nelere gark olmadı zinin ateşi için
ferhat dağı delmedimi şirinin düşü için
kusur ise her saniye her yerde seni anmak
mecnun azmı yemin etti leylanın başı için
gözlerinin dokunduğu her mekan memleketim
bakı verde uzamasın gurbetim esaretim
ahmet arif hasretinden prangalar eskitmiş
beni böyle eskitense prangalı hasretin
sana yine sana yandım nesimide dün gece
gözlerinle yüzüleyim bend olayım hallaca
böyle hüküm buyurmuşlar tanrılar divanında
ha ben sana yollanmışım ha muhammet miraca
cümle cihan güzellerin yüzlerine ben örsün
gözlerin balyozu oldu içerimdeki örsün
ruhumdaki fırtınalar merihi usandırdı
nuh'a haber eyleyinde gelsinde tufan görsün
mem nelere gark olmadı zinin ateşi için
ferhat dağı delmedimi şirinin düşü için
kusur ise her saniye her yerde seni anmak
mecnun azmı yemin etti leylanın başı için
gözlerinin dokunduğu her mekan memleketim
bakı verde uzamasın gurbetim esaretim
ahmet arif hasretinden prangalar eskitmiş
beni böyle eskitense prangalı hasretin
sana yine sana yandım nesimide dün gece
gözlerinle yüzüleyim bend olayım hallaca
böyle hüküm buyurmuşlar tanrılar divanında
ha ben sana yollanmışım ha muhammet miraca
cümle cihan güzellerin yüzlerine ben örsün
gözlerin balyozu oldu içerimdeki örsün
ruhumdaki fırtınalar merihi usandırdı
nuh'a haber eyleyinde gelsinde tufan görsün
devamını gör...