sabah sabah jim'in tüm mahalleyi ayağa kaldırmasına neden olmuş hayvandır. köpek ve rakun kavgasını sona erdirmek konusunda yıllar içinde uzmanlaştım. her yıl bahar başında bir rakun terasa girer ve nasıl çıkacağını bilemez. jim ise rakunlara saldırmaması gerektiğini unutur, havlar, hayvanı köşeye sıkıştırır, cevabını alır ve bir daha bulaşmaz.
rakunlar normalde saldırgan hayvanlar değildir. saldırılmadığı sürece saldırmazlar. bizim jim bugün burnunun üstünü çizdirmiştir ancak bir noktada hak etmiştir. rakunu zarar görmeden terastan çıkarttık. yiyecek atarak, yolu gösterdiğimizde, mutlu bir şekilde yiyecekleri takip ederek terastan ayrıldı.
kuzey amerika'da yabani hayvanlar düzenli olarak kuduza karşı aşılandığından genelde kuduz riski taşımazlar. her yıl doğaya üzerine kuduz aşısı damlatılmış yemler atılır. böylece sincaplar, tilkiler, rakunlar, yarasalar vb. kuduza karşı korunur. montreal'de son kuduz vakası yaklaşık 15 yıl önce yarasa ısırması nedeniyledir.
rakunlar ellerini çok iyi kullanırlar. metal çöp tenekeleri dışındaki tüm çöp kurularını rahatça açarlar. montreal'de hemen hemen her arka sokakta en az bir rakın ailesi vardır. evlerde sundurmaların altına yuva yaparlar. yavru rakunlar çok sevimlidir. anne rakunlar biraz koruyucu olduğu için fazla yaklaşmamakta fayda vardır. yetişkin rakun ise çitin üstüne oturur ve size bakar. eğer yiyecek atarsanız hemen koşar yer ve bir sonraki için size bakar. şehirlerde yaşamaya ve insanlara alışkındırlar. insanlar saldırmadıkları sürece insanların varlığını tehdit olarak algılamazlar.
kuzey amerika'da insanlar doğayla birlikte yaşamaya alışkındır. rakun dışkısıyla kaz dışkısı, fare, sincap, karga, tilki, kaz vb. arasında fark yoktur. bu hayvanların hepsi sonuçta şehir yaşamının bir parçasıdır. çocuklara hayvanları sevmek, hayvanlarla yaşam ve el yıkama alışkanlığı öğretilir. çocuklarla doğayla barışık olurlar ve daha güçlü savunma sistemine sahip olurlar.
bu arada rakunlar aynı zamanda son derece uyumlu bahçe ve ev hayvanıdır.
devamını gör...

(bkz: haniko düdüko)
devamını gör...

güney amerika'nın 7 milyona yakın nüfusuyla denize kıyısı olmayan iki ülkeden birisidir.

- başkenti (bkz: asunción) şehri olan paraguay, ismini ülkedeki paraguay nehri'nden almaktadır.
- nüfusun %90'ından fazlası paraguay nehri'nin doğusunda yaşamaktadır.
- nüfusunun %40-45'i şehirlerde yaşamaktadır.
- paraguay'ın resmi dili ispanyolca olsa da halkın çoğunluğu yerli dillerinden biri olan guarani dilini konuşmaktadır.
- çalışan nüfusun %45'i tarımda çalışmaktadır.
- dünyada en fazla elektrik üreten (bkz: ıtaipu barajı) paraguay'da yer almaktadır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kafa sözlük çocuk korosu'nun bu şarkısının track dosyasını sözlüğe yüklememize uygun altyapıyı haağğğlaa hazırlamamış olan iko'ya teessüflerimi iletiyorum.......
10 dk oldu neredeyse. lütfen yani.
devamını gör...

maalesef evet.
insan acıyı nefretle sever.
acı ki nefret edilen, acı ki sahiplenilen.
acı ki uzaklaşmak istenen, acı ki dibine inilen.
devamını gör...

en üstün iyiliğin "haz" olduğunu ileri süren bir felsefi akımdır. bu bağlamda ahlaki eylemlerin amacı hazdır. haz da kişiyi mutlu eder. hedonizme göre bir eylem haz getiriyorsa iyi ve doğru bir eylemdir. hedonistler insanın doğası gereği acıdan kaçtığını bu yüzden de davranışlarımızın hazza yönelik olmasını söyler.
devamını gör...

küçükken zenginliği ağzında purosu olan, şişman ve smokinli bir adam ile sembolize eden karikatürlerden etkilenmiştim ve zenginler şişman olur sanıyordum. öyle ki babamla aynı işi yapan aile dostumuz mehmet amcayı şişman olduğu için zengin sanmış ve anneme gidip "neden mehmet amcagil zengin de biz değiliz?" diye sormuştum. oysa ki gerçek hayatta durum farklıydı; şişman veya zayıf olmak metabolizma hızına göre değişmekle birlikte şişmanlık dar gelirliler arasında yaygındı çünkü sürekli ekmek, makarna ve patates kızartması gibi ucuz yollu, yüksek oranda karbonhidrat içeren yiyecekler ile besleniyor ve spora vakit ayır(a)mıyorlardı. bunu çok sonra öğrenmiştim. yaşadığım ilk sınıfsal kimlik karmaşası buydu.
devamını gör...



kim olursan ol ne istersen yap
sen de bu dünyada tek başınasın
annen kolunda
baban yolunda
kardeş yanında tek başınasın
tek başımıza
tek başımıza
hep tek başımıza
sözler altında
gözler altında
yaşam kavganda tek başınasın
nefes alırken
nefes verirken
gülüp ağlarken tek başınasın
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

beğeni ve favorileriyle insanı motive eden yazar.
devamını gör...

betasin, fakirsin, araban yok, zayifsin, çok efendisin, sosyal statün zayıf vb.
devamını gör...

bu mantıkla dünya turu yapan sanatçıların çok kulturulu olması gerekiyor ama ne hikmetse herkes g.tunu kipirdatmamis insanları kültürlü olarak görüyor.

keşke londrayi filan gezmek yerine iki üç kitap filan okusaydin belki o zaman kulturlenirdin.

edit
kitap okuyormuş
devamını gör...

olurum tabii. kaçırır mıyım?
devamını gör...

- uefa kupası
- uefa süper kupası
- 4 yıldız
devamını gör...

aldığın birçok kararı destekliyorum, bu senin kaderin.

insanlara güvenmeyi seviyorsun biliyorum, bu kazık yemene engel değil, dikkat et.

ne dersem diyeyim bildiğinden şaşmayacağını biliyorum, yolun açık olsun.

sağlik.. önemli! sadece o. ona dikkat et.
devamını gör...

türkiye'deki ateistler genellikle islama karşıdır, çünkü yaşadığı toplumun müslüman olmasından kaynaklıdır.
devamını gör...


"bahçede çiçek solmuş, soğukmuş ve susuzmuş
bir tekne var açıkta, halatından kurtulmuş
tepede kuyuymuş, yağmursuz kurumuş
gökyüzünde bir martı, sürüsünden kovulmuş"
devamını gör...

the doors'un en sevdiğim ve şu an dinlediğim şarkısı.

gece yatakta tavanı izlerken dinlenilmesi caizdir.

dinlerken insan uçuyor. adamların parçayı yaparkenki kafasını yakalıyorsunuz. dinleyin ve dinlettirin.

devamını gör...

yaşını bilmiyorum ama sanki bir abi gibi ağırlığı var sözlükte. ben de pek küçük sayılmam ama okurken, nickini her gördüğümde bu ağırlığı hissediyorum. sevdiğim kalemlerden.
süslü cümleler kurmayı beceremeyen birisi olarak, yine de okumaktan zevk aldığımı belirtmek istedim. buna da şu an tesadüfen denk geldiğim eski bir entrysi vesile oldu.
varlığı daim olsun.
devamını gör...

doğrusunun taifini veriyorum, not alın lütfen.

malzemeler
5 yumurta
3 paket labne (200g x 3)
1 paket sürülebilir taze peynir (200g)
4 yemek kaşığı (silme) un
2 paket krema
1 su bardağı toz şeker
1 su bardağı pudra şekeri
1/2 yemek kaşığı (silme) mısır nişastası
2 paket vanilin
26cm kelepçeli kalıp ve pişirme kağıdı

püf noktalar
*** bütün malzemeler oda sıcaklığında beklesin. yoksa bazı sorunlar yaşıyorsunuz. mesela krema löpç diye düşüyor yarısı kutusunda kalıyor. erisin diye ocak açıp üstünde eritmek gerekiyor falan. boşuna iş.
* labne ve taze peynir miktarını değiştirebilirsiniz. 400-400 ayarlarsanız da olur. hepsini taze peynir, ya da hepsini labne de kullanabilirsiniz. maksat 800g peynir olsun. markayı miktarı falan damak tadına göre ayarlarsınız. taze peynir daha saf bir tat, vanilya koyacaksanız taze peynir çok olsun. labne daha tuzlu ve biraz daha yoğun kıvamlı olur kekiniz. yoğurt gibi sevenler taze peynirci, daha sert sevenler labneci olsun. deneyin işte ağzınıza göre.
* toz şeker-pudra şekeri konusunda şöyle bir şey var, pudra şekerinde zaten nişasta bulunur. eğer sadece pudra şekeri kullanacaksanız yarım yemek kaşığı nişasta iptal. sadece toz şeker kullanacaksanız nişasta 1 tam yemek kaşığı olsun. daha yoğun kıvam istiyorsanız 1.5 yk olabilir ama bu gerçek bir kek değil unutmayın. biraz lömbür lömbür olmalı. şekerleri de değiştirebilirsiniz yani. sadece oynadığınız zaman nişastasıyla da oynamayı unutmayın (ya da yumurtayı artırın).
* 5 yumurta yerine 4 yumurta+1 yk nişasta olabilir. ya da 6 yumurta girip nişastayı komple iptal de edebilirsiniz. yumurta ve nişasta arttıkça kıvam artar, daha koyu bir kek olur. aklınızda olsun. ayrıca fazla yumurta, eğer düzgün pişiremezseniz çiğ kokar. fazla yumurta her zaman risktir.
* vanilin koymayabilirsiniz. ilk kez koyuyorum ama muhteşem bir kokusu var. yarın yeneceği için henüz tadını bilmiyorum. her zamanki tarifime sadece vanilin ekleyerek yaptım bugün. ben koymam kardeşim derseniz de başım gözüm üstüne.
* ölçüler 26cm kalıba göre verilmiştir. daha büyük ya da daha küçük kalıbınız varsa ne yaparsınız bilmiyorum. kalıbı ağzına kadar dolduruyorum ben bu ölçüyle yaptığımda. her yapışımda da "aha bu sefer taşacak" diye korkuyorum. henüz taşmadı.
* yağlı kağıt olmazsa olmaz. tabanına bir tane serip kelepçeyi kapatın. dışarıdaki fazlalıkları kesin (yoksa yanar). kalıbın iç duvarları çıplak mı kalacak? tabii ki hayır. bir başka kağıdı da içine yerleştirin. yani taban için ekstra 1 kat daha atmış olduk işte. tek kat kağıda güvenmiyorum ben taban için. siz tek kağıtla da yapabilirsiniz. kağıdınız yoksa kalıbı tereyağ ile yağlayıp da karışımı koyabilirsiniz belki, ama hiç denemedim çalışır mı bilmiyorum.

nasıl yapılır
1. peynirlerin hepsini ve şekeri büyük ve derin bir karıştırma kabına boşaltın. şekerin kıtırlığı gidene kadar mikserden geçirin. traş köpüğü kıvamına gelecektir, bu noktada durabilirsiniz (tahmini olarak 2-3 dakika). kıvam tutmasa da sorun değil, şekerin kıtırlığını yok etseniz yeter. sadece pudra şekeri kullanıyorsanız böyle bir derdiniz zaten yok. 3dk mikserden geçirin bitti gitti.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
2. artık mikseri bırakın. bu aşamadan sonra işimiz yok. yumurtaları tek tek karışımın içine kırın. biri karışmadan diğerini eklemeyin. çırpma teli, kaşık, kepçe, silikon spatula, mutfakta ne varsa iş görür. karıştırın güzelce. 5 yumurtanın hepsini tek tek kırıp ayrı ayrı karıştırmalısınız.
3. yumurtaları da karıştırınca kremayı ekleyin. un, nişasta, krema vs bunları da ekleyip karıştırın güzelce. un yok olana kadar iyice karıştırmanız lazım. unu, nişastayı ve vanilini süzgeçten/elekten geçirip eklerseniz daha güzel olur topaklanmaz. o topakları açmakla uğraşmayın diye diyorum. açamazsınız da zaten çoğu zaman. yerken insanın ağzına gelir. hoş değil. neyse.
4. kalıbı hazırlayın (yağlı kağıt falan). karışımı kalıba dökün, kenarlarından tutup yere 3-4 kez vurun ki içinde hava kalmasın.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
5. 210 derece fırında en üst rafta 20-25dk pişirin. fırından fırına değişiklik gösterir ama isterseniz 200 derece fırında üstünü yakana kadar (10dk), sonrasında 180 dereceye indirip bi 15-20 dakika daha da pişirebilirsiniz. böyle daha çok pişeceği için daha katı ve yoğun olur. tek seferde pişirirseniz içi yoğurt gibi kalır, kaşıkla yersiniz (olması gerektiği gibi).

*** çok önemli bir bilgi daha. pişirdikten sonra asla fırında bırakmayın, dışarı alın soğusun oda sıcaklığına gelsin. sonra buzdolabına atın 1 gece bekletin. eğer gevşek kıvamlı seviyorsanız yemeden önce buzdolabından çıkartıp oda ısısında bekletin (mesela 1 saat önce). yok ben sert seviyorum çatal batırıcam diyorsanız çıkarttığınız gibi kesip servis edin. dolaptayken katılaşır, bekleyince kendini salar yani. sonra vay efendim tarifine uydum ama benimki daha katı oldu, efendim çatal batırdım dişlerinin arasından aktı falan demeyin.

afiyet olsun.

streamable.com/efygxr
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim