kaybolmak.herkesin gezdiği bildiği tarihi yerleri,restoranları,gezilecek bütün yerleri görmek isteriz elbette ama o şehrin gerçek yüzünü,insanlarını tanımak istiyosak eğer sokaklarında kaybolmalı,bilinmedik çarşılarını köşelerini bulup gezmeliyiz bence.
devamını gör...

iş çıkışı eve hızla gidip, duş alıp, üstüne cicileri giyip arkadaşlarla buluşmaya gitmek.
ve sabaha kadar müzik, sohbet, kahkahalar.
gözüme toz kaçtı, pardon.
devamını gör...

biraz daha sevgiye olumlu karşılık vermek, sadık olmak olabilir. canı isteyince mır mır ne güzel, yok istemeyince hemen cırmık. birde yavuklusunu buldu mu hemen satış, hele ki erkeği. ulan insanda biraz utanma arlanma olur dimi? ama kime söylüyorum.
devamını gör...

dingin savaşçı.çok bilinen bir film değil ama beni çok etkilemişti.kıyıd köşede kalan güzel fazla bilinmeyen filmleri izlemeyi sevenler için ideal bir tercih olabilir.
devamını gör...

maskesiz gezebildiğim o günler..
devamını gör...

özellikle yemek ve mutfak dilinde rastladığımız kalıp. terbiye soslu tavuk ve terbiye sossuz tavuk yazılsa daha uygun olur. malum, büyük ya da küçük, bazılarının jetonu erken düşmüyor.
devamını gör...

meteoroloji'den yapılan son açıklamaya göre bugünden itibaren yağış alan yerlerde "çamur" olarak yağacağı uyarısında bulunuldu ve 1-2 gün evde kalması önerildi.

prof. dr. şenyiğit, çamur yağışının sağlık için önemli sorunlar oluşturabileceğini belirterek "sahra çölü'nden gelen toz fırtınasının türkiye'yi etkisi altına alması bekleniyor. yağmurdan sonra açık hava bile olsa en az 1-2 gün evde kalmak faydalı" açıklamasında bulundu.

meteoroloji genel müdürlüğü'nce suriye ve ırak kaynaklı toz taşınımının bugünden itibaren bazı bölgelerde etkili olacağı ve yağış alan yerlerde çamur olarak yağacağı uyarısında bulunulup, dikkatli ve tedbirli olunması istendi. dicle üniversitesi tıp fakültesi göğüs hastalıkları öğretim üyesi prof. dr. abdurrahman şenyiğit, toz fırtınasının neden olacağı çamur yağışının kirlilik dışında sağlık için önemli sorunlar oluşturabileceğini belirtti. şenyiğit, "toz fırtınası ya da tozun bölgede birikmesi bazen uzun süreli, yağmurdan sonra da devam edebilecek şekilde kendi etkisini gösterebilir. yağmurdan sonra açık hava bile olsa en az 1-2 gün evde kalmanın faydası olduğunu düşünüyorum" dedi.

yağmur yağmayan yerler için de uyarılarda bulunan prof. dr. şenyiğit, özellikle koah, astım, solunum yolu hastalığı ve alerjisi olanların kapı ve pencereleri açmamaları gerektiğini söyledi. tozun akciğere girmesiyle kendi hastalıklarının tetiklenebileceğini belirten şenyiğit, "yağmurun olmadığı yerlerde toz fırtınası olduğu zaman, tabi bunun derecesi çok önemli, özellikle gözün görmeyeceği şekilde, çok yoğunsa sağlığa etkisi daha fazlayken, daha az toz hareketi de sağlığa daha az zarar verebilir. ne yapabilir bu? özellikle astımı olan, koah'ı olan, solunumsal hastalığı olan ve alerjik hastalığı olan kişilerin çok dikkatli olmaları gerekiyor. bu tozun burundan veya ağızdan akciğere girmesiyle kendi hastalıkları tetiklenebilir. onun için o hastalardan rica ediyorum; bu tür durumlarda eğer toz fırtınası varsa mümkünse dışarı çıkmayın, havanın güzelliğine kanmayın; çünkü hastalığınız tetiklenebilir ve atak geçirebilirsiniz. evde kalmanızın çok büyük faydası var. toz yoğunluğunun çok fazla olduğu yerlerde mutlak surette dışarı çıkılmaması lazım; kapıların kapatılması, pencerelerin kapatılması lazım ve havalandırmanın yapılmaması lazım" dedi.


buradan
devamını gör...

1) güven.

2) dürüstlük.

3) çıkar beklememek.

4) kıskanmamak.

olarak sıralanabilen temellerdir.
devamını gör...

bu başlığı görünce kendimi bir an evlilik programında hissettim. yazarların takibi benim karma puanıma yetmez. taliplerimi ona göre bekliyorum. sizin karma puanınız benim ihtiyaçlarımı karşılamaya yetecek mi?
devamını gör...

oğlunuzun sünneti için düğün yaparken uta.... yok yok o burası değildi.

beyaz elbisenin her zaman risk olduğuna kanıt gibidir. hazırlıksız yakalanmış abla sanırım.
devamını gör...

fransa’nın kuzey tarafında, bretanya ve normandiya bölgelerinin arasında kalan, günümüzde de normandiya’nın simgesi sayılan bir manastırdır. 8. yüzyılda bir ibadethane olarak yapılmış, sonrasında yapılan eklemelerle günümüzdeki halini almıştır.
bir kültür mirası olan le mont saint michel, avrupa'nın gelgitleriyle nam salmış, bataklıklarla çevrili ve sadece dar bir geçitle ulaşılabilen bir kayanın üzerinde yer alır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bölgedeki gelgitler manastırın turist çekmesinde oldukça etkilidir. çünkü gelgitler sırasında deniz seviyesi alçalmakta ve ve deniz manastırdan uzaklaşmaktadır. denizin çekildiği sıralarda turistler bölgeye rehber eşliğinde gelerek burayı ziyaret edebilmektedir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
manastırı önemli kılan bir diğer özellik ise 12. yüzyılda, fransa kralı vıı. louis ile ingiltere kralı ıı. henry arasındaki barış görüşmelerine de ev sahipliği yapmasıdır. bu diplomatik süreç manastırın otoritesini güçlendirmiştir.
le mont saint michel'de yer alan kilise, hapishane, hediyelik eşya dükkanları, restoran ve oteller manastıra şehir havası vermekte ve birçok insanın ilgisini çekmektedir.
mont saint michel'e ulaşım kişisel araçlarla ya da paris'ten kalkan tren ve otobüslerle sağlanmaktadır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kaynak: mont saint michel
devamını gör...

türk erkeği olarak özelleştirilmemesi gerek ortadoğu-müslüman ülkelerinin hepsinde olan bir problem bu. toplumsal baskı ve dini sebeplerden dolayı seks kolay ulaşılabilir bir şey değil bu coğrafyada. özellikle kadınlar üzerindeki “namus” baskısı yüzünden insanlar istese de korkusundan yapamıyor ya da gizli saklı yapıyor. bunun aşılması ise şimdilik maalesef pek mümkün değil gibi.
devamını gör...

çocukluğun ve gençliğin bir kısmının yaşlı insanların neredeyse hepsinin akıllı, bilgili, erdemli ve diğerkâm olduğuna dair bir inançla geçmesi yüzünden artık büyümüş olmanın işareti olan farkındalık.

yaşlıların önemli bir kısmının 50 sene önce neyse hâlâ o şekilde kalması, bazılarının daha da çocuklaşırken bazılarının iyice ahlaksızlaşması insanın çocukluğuna yönelik önemli bir saldırı.

aslında çocuk zihnimizle neyin iyi neyin kötü olduğunu da anlamazdık kolay kolay. çocuk zalimliği de vardı yer yer. dedem bizimle kendi osuruğuna gülerek oynardı, biz akıllı sanardık. ninemin kafasında bardak kırdığında bir şeylerin yanlış olduğunu farkettik.

bu yaşıma geldim kolay kolay aklı basında bir yaşlı göremiyor oluşuma üzülürüm. hani güzeldi lan 60'lar,70'ler? oradaki insanlar daha efendiydi hani? neredesiniz nostalji bağımlıları? tamam p*ştluk benim dedemde ama diğerlerini ne yapacağız?
devamını gör...

efsaneyi unutmayalım "sen abdulhamid 'i savundun"
devamını gör...

aziz nesin diyor ya
bazen insan öyle bir özlenir ki özlenen bilse, yokluğundan utanır. öyledir işte zor durumdur.
devamını gör...

(bkz: ozgur1ey) nickli yazar arkadaşımızın #1185564 no’lu tanımının bana verdiği ilhamla açtığım başlıktır. özellikle lise kitaplarında muhtemelen felsefesinin komplike oluşundan dolayı kendisi sürekli nihilist olarak tanımlanıyor. halbuki her ne kadar gençliğinde (bkz: arthur schopenhauer) etkisiyle nihilist olsa da hayatının ilerleyen dönemlerinde bu felsefik duruşu aşacaktır. nietzsche’yi hangi felsefik akıma koymalıyız diye sorsanız (bkz: ozgur1ey)’in cevabı çözümleyici olsada benim cevabım entellektüel evrimci olacaktır. buradaki evrimi darwin’in fiziksel evriminden ayırmak için başına entellektüel kavramını koydum. bu ifade esasında nietzsche’nin evrimden ne anladığını ortaya koyması bakımından da güzel bir ayrıntı. nietzsche’ye göre insan üç aşamalı bir evrim sürecinden geçer.
1. aşamada tüm varlığını dışsal nedenlere bağlayan, kendisine dayatılan iyi ve kötü kavramlarını, ahlak kurallarını tastamam kabul eden güruhtur. bunlar toplumun neredeyse çoğunluğunu oluşturan, dindar veya belli bir ideolojinin sağladığı konfor alanında yaşamını idame ettirir.
2. grup ise nihilistlerdir. nietzsche’ye göre tanrı olgusu modern dünyanın bilimi ve gerçekleri karşısında hayatını kaybetmiş, geçerliliğini yitirmiş yani artık tanrı ölmüştür (bkz: tanrı öldü). ancak burada çok önemli bir sorun var; eğer tanrı kavramı yok olursa hayata anlam katabilecek ve toplumların düzenini sağlayan ahlaki düzenin arka planındaki caydırıcı unsurun yok olmasıyla ortaya çıkacak boşluğa ne koyabiliriz? nihilist insan için cevap yoktur. o tüm dünyayı korkunç bir rastlantı kendisini ise bu rastlantının ortasında acıya mahkum edilmiş bir varlık olarak görür. nihilist için bu acıların sonunda ölüm nihai kurtuluştur.
3. aşamadaki insan ise üstinsandır. üstinsan varlığını harici şeylere bağlamadığı gibi büsbütün varoluş boşluğuna düşmüşte değildir. o benliğini, kendi öz iradesi ve nihilist iken çektiği acıların ateşiyle yaratır. hatta nietzsche’nin “öldürmeyen acı beni daha güçlü kılar” şeklindeki sözü bu duruma gönderme yapar. ona göre üstinsan olmanın yolu acı ile terbiye olmaktan geçer. hatta bu nedenden dolayı kendisi alkol almanın ve morfin kullanmanın yanlış olduğunu defalarca belirtmiştir. ayrıca kendisine göre dinlerde bir çeşit uyuşturucudur. ayrıca üstinsanın bir diğer özelliği yaratıcı olmasıdır. ona göre harici olarak dayatılan köle ahlakının kuralları insanların yaratıcı güdülerini köreltmekten başka bir işe yaramıyor. ona göre üstinsan kendini hayatın tüm anlamsızlığına ve acılarına rağmen efendi ahlakı ile var eden, entellektüel olarak insanüstü bir varlıktır.
devamını gör...

kaju, avokado ve ananas yiyebilenler net zengindir.
devamını gör...

üniversite ye gitmek.
devamını gör...

turkiyede kadinlar is gorusmesine gidip tecavuze ugrayip oldurulebiliyor.

yuruyuse cikip saldiriya ugrayabiliyor sonra olusu ormanda bulunuyor.

birakin sevgilisi tarafindan oldurulmeyi babasi abisi amcasi komsusu tarafindan taciz edilip olumle tehdit edilebiliyor.

dolayisiyla problem turkiyede erkek olmakla ilgili
devamını gör...

senaryolarında, dergi köşelerinde yazdıklarında, kitaplarında anlattıklarında, kullandığı dilde, ettiği beddua ve küfürlerde, aktarmak istediklerini anlatırken yaptığı şakalarda buram buram 90’lar kokusu aldığım ve çok fazla sevdiğim bir kalem burak aksak...

bu kitap da içinde yukarıda saydıklarımı fazlasıyla barındıran, onlarca mini öykü ve denemelerden oluşan bir öykü kitabı...

yermek için söylemiyorum fakat çıkaracağı işlerin hemen arefesinde; anlamsız bir ‘popüler kültür uğrunda yitirir miyiz’ endişesi taşıyorum.

nitekim, bu kitabında da endişelerimin yersiz olmadığını gördüğümü üzülerek belirtmek isterim.

burak aksak’ın mizahını seviyorum. gerçekten çok seviyorum.

dolandırmadan bodoslama konuya dalışını da seviyorum, absürt ve alışılagelenin çok dışında kurgusunu da...

lakin bu kitap biraz şey koktu burnuma okurken:

yazmış olmak için yazmış..

içinde çok beğendiğim hikayeler de var elbet. sizlerin de beğeneceğini öngörüyorum. lakin bazıları gerçekten okurken; “keşke yazmasaydın be abicim...” dedirtmedi desem yalan olur.

kitap kötü değil.

ama iyi de değil.

kitabın kalınlığına aldanmayın çünkü gayet büyük puntolarla basılmış.

illa ki yüreğinizde bir kaç yere dokunacak bir kaç satır barındırıyor içinde. bunu rahatlıkla söyleyebilirim ama;

kurban olayım burak hoca,

zorlamayla olmuyor işte sen de farkındasın, biliyorum.

yazasın yoksa yazma n’olur.

çünkü çok belli oluyor...

yine de meraklıları okuduğuna pişman olmayacaktır.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli portakal radyo renk modu online yazarlar kütüphaneden kitap talep et kulüpler normal sözlük rehberi puan tablosu sıkça sorulan sorular yönetim kadrosu istatistikler iletişim