yoldaş: yemekte ne var?
ben: portakallı pekin ördeği.
yoldaş: tatlı?
ben: portakallı kek.
yoldaş: ulan uğraşma boşuna bana yaranmak için seni moderatör yapmayacağım.
ben: zıkkım ye!
yoldaş: kalbimiz seninle.
devamını gör...

henri bergson tarafında ortaya atılmış, karl popper tarafından geliştirilmiş teori. açık toplum devletin bireylerin düşüncelerine baskı yapmadığı ve tek doğru belirlemediği bir toplum anlayışıdır. bu teori karl popper'in ortaya konan bilginin zaman içinde yenilendiği ve bunun değişmesi gerektiği fikri ile örtüşür. çünkü eğer bugünkü doğrularımız zaman içinde değişirse hali ile topluma bir doğruyu dayatamayız, saçma olur. açık toplumlara avrupa ve amerika toplumlarını örnek gösterebiliriz.
devamını gör...

çok az da olsa ''çanak'' kelimesini bir mutfak eşyası olarak anlayabilecek arkadaşlarımız olabilir.

tabii ki de burada mutfak eşyası olarak değil ''popo'' olarak bahsediliyor.


tanım: bir deyim.
devamını gör...

'67 model mustang gt500 üzerine araba tanımıyorum.

asalete bakar mısınız:

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

(görsel, pixels. com'dan alıntı)
devamını gör...

ne zaman 2 katarlının kapıyı çalıp ev ahalisine "sizi satın aldık, artık kölemizsiniz" diyeceğini merak ettiren gelişme. bir biz kaldık çünkü...
devamını gör...

akıl yaşta değil baştadır diyerek 44 yaşında katılmadığım düşünce...
devamını gör...

sevgili romalılar! ya da artık siz her nereli iseniz.

bugüne kadar hep playlist üzerinden yapmış olduğum yayınlara bu gece bir ara vererek live a geçiyorum. canlı capcanlı oluruz diye ümit etmekteyim. aslında yalan yok gene seçeceğim şarkılar ile dipleri görme ihtimalimiz yüksek ama yaşı 30+ olan yazar dostlarımızı mutlu eder diye düşünüyorum bu yayın. ayrıca bu sefer canlı olması sebebiyle benim çenemin daha düşük ve konuşmanın bol olacağı bir yayın bekliyor bizleri. evet bugüne kadar bunca yayındır içimde tuttuğum her şeyi dökücem. *

evet gelelim konsept mevzusuna. bu gecenin gidişatı tamamen deep purple'dan soldier of fortune şarkısının bana hatırlattığı şarkılar üzerinden olacak. açıkçası benim çocukluğumve gençliği 90'lar 2000'ler başı skalasında geçti. imkansızlıklardan dolayı sağolsun canım ailem bana 90 larda 70 leri de yaşattı.* bu yüzden bu gece çalacağım her şarkının benim için bir anısı vardır, rock, brit pop vb. şekilde saçma sapan bir düzende gideceğimiz ama kesinlikle geçmişe döneceğimiz bir yayın bizleri bekliyor.

işiniz yoksa dinleyin, gece 00:10 da daha önemli işlerim var aga benim diyorsanız çok haklısınız. belinize ehem pardon elinize bu da olmadı yüreğinize kuvvet diyorum. saygılarımla.

not: bu gece erken başladık.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

geçtiğimiz günlerde kutlanmış kutsal gece.

şeb-i yeldada uzar fecre kadar kıssa-i aşk
ta ki mecnun bitirir nutkunu leyla söyler.

-yahya kemal.
devamını gör...

“işte gidiyorum çeşmi siyahım”

asıl adı şerif cırık olan halk ozanı 17 kasım 1939 yılında kahramanmaraş’ın afşin ilçesine bağlı berçenek köyünde doğmuştur. 17 mayıs 2002 almanya köln’de hayattan ayrılmış mıdır?

hayatı hakkında kısa kısa bilgiler vereceğim ama daha detaylı okumak isteyenlere aşağıya linki bırakıyorum.

bu dünyaya bir mahzuni geldi demek doğrudur ancak geçti demek benim için yanlış olur. türkülerini farklı yorumculardan, filmlerden, dizilerden dinlemeye devam ediyoruz. söylenecek sözü olmayanlar, bugün yaşasalar bile bana göre, gerçek ölülerdir. mahzuni yaşıyor.

-1959 yılında astsubay okulunu bitirmiş. kuleli askeri okuluna maddi imkansızlıklar yüzünden devam edememiştir.

-mahzuni şerif, 60'lı yıllarda ankara’da fikret oytam ile tanışır. aralarındaki ilişki baba oğul gibidir.

-hakkında davalar da açıldı, ödüller de aldı. 453 plak, 58 albüm, 8 kitap, hakkında 2 belgesel.

-aşık mahzuni şerif, 1989-1991 yılları arasında halk ozanları federasyonu tarafından dünyanın en büyük 3 ozanı arasında gösterildi.

öyle ki, öldüğünde hakkında açılan davada, dönemin en iğrenç mahkemeleri olan dgm’nin kararı bile sonuçlanmamıştı. hayatı, hapis cezaları ve aldığı ödüllerle dolu bir ozan.

çok sevdiğim türküsü “dargın mahkum” aşığın hapishane günlerindendir.

eserlerini dinlemeye devam ediyoruz dedim. birkaç örnek vereyim;

- cem karaca “nem kaldı”
- edip akbayram “garip”
- hayko cepkin “sarhoşum dünyada”
- teoman “boşu boşuna”
- kardeş türküler “dargın mahkum”
- ahmet kaya “ben beni”
- ceylan ertem “zalim”
- mehmet erdem “han sarhoş”
- selda mabel matiz “yuh yuh”

liste uzayıp gidiyor. bu yazıyı bir fotoğraf ve benim çok sevdiğim bir türkü ile bitirelim. yazının başlangıç cümlesini ilkay akkaya’dan dinleyelim.

fotoğraf, aşık veysel ile mahzuni şerif’i birlikte bizlere gösterir. sihay beyaz olan fotoğraf, sonradan renklendirilmiştir. hasta yatağında veysel, hemen baş ucunda mahzuni’yi görürüz.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

çeşmi siyahım
kaynak
devamını gör...

belki de işsiz kalacakları garanti olduğu için böyle bi kaygı sahibi değillerdir. zaten daha üniversiteye adım atmadan önce işsiz kalacaklarını göze alarak okuyorlar, bi ihtimal iş bulabilirsem ya da kendime yatırım yapmış olurum şansımı deniyim diyerek atılıyorlar hayata. siz emin olduğunuz bi durum hakkında yine de kaygı duyar mıydınız? bi de böyle düşünün isterseniz.
devamını gör...

hayatın gerçekleri ile yüzleşmeyi amaçlayanlara yönelik etkileyici bir film. seyrettikten sonra “bizimki de dert mi” diyorsunuz.
nadine labaki filmin konseptini şöyle anlattı: "günün sonunda, çocuklar gerçekten çatışmalarımız, savaşlarımız, sistemlerimiz, aptalca kararlarımız ve hükümetler için çok yüksek bir bedel ödüyorlar. sorun hakkında konuşma ihtiyacını hissettim ve düşündüm ki, eğer bu çocuklar konuşabilseydi ya da kendilerini ifade edebilselerdi, ne derlerdi? onları görmezden gelen bize ne söylerlerdi…"
zain al rafeea, savaş nedeniyle lübnan'a göçen bir ailenin çocuğuydu. başrol oynayana kadar filmdeki karakterin hayatından farksız bir hayat sürdü. çekimler sırasında 12 yaşında olan zain, hayatında hiç okula gitmemiş, sefalet içinde yaşamış, kendisine ait bir yatağı bile olmamıştı.
"yetişkinlerin beni dinlemesini istiyorum. çocuk yetiştiremeyen yetişkinlerin çocuk yapmasını istemiyorum.
ben de isveç'e gitmek istiyorum. hem orda çocuklar sadece doğal yollarla ölüyormuş".

ama dünya çapında ses getiren, 2018 cannes film festivali'nde jüri özel ödülü'nü alan filmden sonra kendisi ve ailesinin hayatı tamamen değişti. şu an zain artık norveç'te yaşıyor, kendine ait bir yatağı var ve okula gidiyor .
devamını gör...

karma puanla olabilecek olan. burda para geçmez!
devamını gör...

bu gece bir güzel insana tebessüm hediye edebildim, bunu başarabildim. bu gece de vicdanım yumuşacık oldu, şükürler olsun.
devamını gör...

uçan moderatör görmemiştim çok ilginç kimse emniyette değil bu çok açık..
devamını gör...

yunus emre’ nin şiiri.
insan ölmeden önce ölür, ölmeden önce hakk´a teslim olur,o´ndan başkasını gönlünden atar.

“severim ben seni candan içeru
yolum vardır bu erkandan içeru
şeriat, tarikat yoldur varana
hakikat meyvası andan içeru
dinin terk edenin küfürdür işi
ol ne küfürdür, imandan içeru
beni bende demen, ben de değilim
bir ben vardır bende, benden içeru
beni benden alana ermez elim
kim kadem basa sultandan içeru
süleyman kuş dilin bilir dediler
süleyman var, süleyman'dan içeru
tecelliden nasip erdi kimine
kiminin maksudu bundan içeru.
senin aşkın beni benden alıptır
ne şirin dert bu, dermandan içeru
miskin yunus, gözü tuş oldu sana
kapıda bir kuldur, sultandan içeru“
devamını gör...

olsa yahut hakkaten varsa nasıl olurdu diye beni düşündüren kişidir. mesela daha peygamberlik gelmemiştir abi gel tavşan avlayacağız diye çağırırlar yok ya ben evde oturacağım falan diyordur. toplu misafirliğe gider insanlar bu gelmez. yemek varsa evde oturur dışarı çıkmaz mümkün mertebe. sonra vahiy gelir peygamber olur. tanrı uyar çevreni der. bir iki dostunu varsa karısını dine davet eder. sonra gene kendi haline yaşar gider. ardından tanrı halkını uyar der. alemlerin rabbi, ben nasıl uyarayım, tanımadığım insanların yanında dilim dönmez heyecan yaparım zaten tanımadıklarımla konuşunca da ne diyor yav bu tepkisi alıyorum bi anlatırım inanacakları varsa da hepten redderler gibi bir diyalog olmuş mudur acaba? belki sosyal arkadaşı vardır bu anlatır arkadaşı da insanlara anlatır ama o zaman da peygamberlik arkadaşına gelse daha kolay olur gibi. galiba hz musa peltekti kardeşi onun yerine anlatıyordu lakin burada asosyallik kısmı önemli. galiba peygamberlik için dürüstlük, erdem, güzel huyların yanında karizma ve hitabet yeteneği de lazım son ikisi olmayınca nasıl insanları dine çağırıyordur ise merak konusu. valla empati yaptım zor iş.
devamını gör...

varolup olmadigi akademik cevreler tarafindan tartisilan fenomen. pax americana, amerika birlesik devletleri'nin, dunyanin bir numarali supergucu haline geldikten sonra saglanan goreceli baris donemine verilen isimdir. pax americana donemi, ikinci dunya savasi'ndan gunumuze uzanan donemdir. ikinci dunya savasi'ndan sonra amerika ve sovyetler birligi'nin guclerinin esitliginden ve yaratabilecekleri terrorun esitliginden dolayi bir dunya savasinin daha cikilmasinin onune gecilmistir. 1991 ile 2001 yillari arasinda amerika, hiperguc yani dunyanin tek buyuk ve sorgulanamz gucu olmus ve dunyanin jandarmasi gorevini ustlenmistir. bu teoriye gore, amerika'nin gucu baska hicbir guc tarafindan sinanamayacagi icin devletler barisi tercih etmislerdir.

pax americana'nin gercek olup olmadigi bir tartisma konusudur. ikinci dunya savasi'ndan gunumuze olan surecte, goreceli bir baris ve huzurdan yararlandigimiz dogrudur. ancak bunun nedeni her zaman amerika olarak gorulmez. mesela soguk savas donemi icin (bkz: balance of terror) ya da gunumuz icin (bkz: pax atomica). bunun yaninda, liberalizm ve institutionalism bu donemlerdeki barisi aciklamak icin kullanilir. artan ic savaslardan dolayi bazi uluslararasi ilskiler akademisyenleri, daha bariscil bir donemde yasamadigimizi da dusunmektedir.

tarihin baska donemlerinde de, superguclerin sagladigi baris ortami icin (bkz: pax romana), (bkz: pax mongolica), (bkz: pax ottomana), (bkz: pax britanica)
devamını gör...

jaguar kitap *tarafından yayınlanmış, irlandalı yazar claire keegan’a ait bir kitap.kitabın özgün ismi foster’dır.2010.*

kitapta; hiç tanımadığı bir ailenin yanına bırakılan küçük bir kız çocuğu üzerinden gerçek bir ailenin aslında nasıl olması gerektiği anlatılırken, bir çocuğa sevgi, emek ve zaman vermenin onun yaşamına nasıl dokunduğu ve annelik/babalık kavramlarında olmak ve yapmak arasındaki ince çizgi vurgulanıyor.

kalabalık bir ailenin üyesi olan küçük bir kız çocuğu, kendi ailesi tarafından, daha önce hiç görmediği bir ailenin yanına bırakılır.küçük kız önce çok korksa da ve bu yeni ortamı yadırgasa da zamanla bu aileye alışmaya başlar.aileyle yaşadığı sıcak ilişkiler onun yaralı ruhunda iyileşmeye ve daha önce hiç tatmadığı belki hiç bilmediği duyguları öğrenmesine hatta onun gayet güzel bir biçimde hayata adapte olmasını sağlar.acaba bu mutluluk devam edecek midir?

yazarın okuduğum ilk kitabı olmasına rağmen çok beğendim çünkü inanılmaz açık bir anlatımı var.sanki bir kitap okumak yerine sayfa sayfa o anların görüntülerini izler gibiydim.yazarın bu yeteneği inanılmaz etkileyici geldi.gerek konusu gerek anlatımı yönünden hiçbir sayfasında sıkılmadan kitabı tamamlamak mümkün.ayrıca kitabın kısalığı tadı damakta bırakıp daha yok mu diye sorgulatıyor.gerçekten çok hoş, yalın, akıcı anlatımı ile tek oturuşta bitirmenin çok kolay olduğu harika bir kitap. tavsiye edilir.

jaguarkitap.com/books-edebi...
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim