normal sözlük yazarlarının utandıran zevkleri
yolda kola tenekesi görünce dayanamayıp vuruyorum.
devamını gör...
sevilmeyen biri sevmeyi bilebilir mi sorusu
hayatında hiç portakallı pekin ördeği yememiş biri bu lezzeti özler mi sorusuna benzerlik içeren soru. tatmadığımız duyguyu göstermemiz zor. arabaya benzin katmazsak araba gidebilir mi? bir bireyin de yakıtı sevilmek iken bu birey nasıl yol alıcak? haliyle önce sevilmesi gerekir.
devamını gör...
din
kurallar bütünüdür. toplumu düzen içinde tutmanın yollarından biridir. içinde bolca emirler ve yasaklar bulunması da bunun kanıtıdır. insan üstü varlık tarafından oluşturulduğuna inanmak ve inandirilmak ise bu kurallara ihtiyacın ne kadar fazla olduğunu kanıtlar. insan için yapılmayacak ya da yapmaya değer görülmeyecek her şey din tarafından rahatlıkla yaptırılabilir. günümüz için bilgiye ulaşmak kolaylastikca dine duyulan ihtiyaç azalır. (bkz: deizm) kavramı son 30 yılda çok fazla kullanılır oldu. bu da şu demek oluyor kitaplar yalan yaratıcı gerçek. insanın evrilmis mi yoksa çamurdan dirilmis mi olduğuna karar veremediğimiz için bir milat olmadığı için, daha doğrusu hala havada duran bir su balonu. ne zaman patlar bilemeyiz. inanç noktasında ise inanclilarin inancsizlara ya da inancsizlarin inançlara yaklaşımı rahatsız edici. insan bireysellikten uzaklaştığı andan beri inanmak zorunda bırakılmıştır. yani inanç bir toplumsal dayatmadir. bu nedenle altından kalkamadigimiz bir yük haline dönüşmektedir. son geldiğinde hepimiz rahatlayacagiz. dayatmalar ile toplum normalleri ile maalesef insan an be an korelmeye ureticiligini kaybetmeye devam ediyor. bilim gelişirken sanatın yok olmasi da buna güzel bir kanittir. diyeceksiniz ki daldan dala atlamış uzatmissin, doğru. ne zaman kendi kendime konuşsam hep uzuyor. altından kalmayinca da saçmalamaya başlıyorum. ama bunu kuralları belirleyenler sayesinde yaptığımı unutmuyorum. bu değilim. fazlasıyim ama susturuluyorum. isyan edecek yaşım da geçti. çaresiz kabullenme, toplumun istediği gibi yaşama ve buna benzer türlü saçmalıklar ile sıradaki olacakları bekliyorum. şunu da belirtmek isterim ki sanayi devrimi öncesi bir çağda yaşamış olsaydım keşke. söyleyeceklerim bu kadar.
devamını gör...
çocukken yanlış anlaşılan ifadeler
yaş 6 yada 7. hamile komşumuzun kocasına çok masum duygularla o bebeği oraya nasıl soktuklarını kadına da canın acıdı mı diye sormuştum apar topar kalktılar annem hala kahkahalarla anlatır.. bebeğin oraya sonradan koyulduğunu sanıyordum ne bileyim
devamını gör...
sevgilin ya da eşin tarafından aldatılsan affeder misin sorunsalı
arkaaşlar bir kere yapan bir daha yapar...
devamını gör...
avokado
yiyene kadar, havalı olan adı yüzünden, bir şey sandığım, en az ejder meyvesi kadar lezzetsiz, uzak diyarların meyvesi.
kurban olayım elmamıza, portakalalımıza.
kurban olayım elmamıza, portakalalımıza.
devamını gör...
tüm yazarların karma puanlarını artırıyoruz kampanyası
bu kampanyayı sevdim.
devamını gör...
tereddüt
sanat filmlerini, yeşim ustaoğlu gözünden izlemeyi tercih ederim. benim sanat penceremi bu yönetmen açıyor. sanırım bunda en önemli etken kadın ile ilgili tasvirlerinin nokta atışı olması. gerçekten anlattıklarını derinden hissediyorum.
kendisi de şöyle diyor:
tokat atmayı seviyorum.
anlatımda sarsıcı yollara başvurmasının sebebi de bu.

filmin türü; psikolojik dram.
ağır bir travma yaşayan elmas’ın hikayesini anlatan filmin başrollerinde, funda eryiğit, ecem uzun, bir tane kötü filmine dahi denk gelmediğim mehmet kurtuluş, serkan keskin ve okan yalabık yer alıyor.
hikaye de sosyolojik olarak birbirinden farklı iki tane kadın var. fakat ortak noktaları ise yaşadığı acılar. ikisi de erkek zorbalığına uğruyor. izlerken bir şehnaz'ın bir elmas'ın garip hayat akışına, aynı dildeki acılarına ve ruhsal çelişkilerine dahil oluyorsunuz. film sorunun sistemin kendisi olduğunu gözler önüne seriyor. ataerkil toplumun kısırdöngü yaşadığı derin tahlisizliği anlatıyor. en dikkat çekici tarafı ise, toplumda güçlü kadın figürü olarak gösterilen şehnaz karakterinin ruhsal gelgitiydi. bu karakterin psikiyatri doktoru olması ise ters köşeydi. nihayetinde kimse kendi yarasını saramıyor işte.
funda eryiğit'in cesur sahneleri var. şehnaz'ı olduğu gibi yansıtmak adına, taşın altına elini koymuştur. basında da eryiğit soyundu şeklinde haber yaptılar da, bu kadın bu role cüret etmeseydi, bu film de tam anlamıyla olur muydu? filmin eksiksiz anlatımı için eryiğit'i ve diğer oyuncuları tebrik etmeleri gerekirken, basın yine cesur sahnenin sadece görüntü kısmını konuştu. film ne anlatılıyor, niye ödül almış... bunları konuşmak yok... ödül demişken;
film, almanya’da düzenlenen 25. mannheim türk filmleri festivali’nde en iyi film seçildi.
frankfurt türk film festivali’nden de en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi senaryo ve en iyi kadın oyuncu ödülleriyle döndü. ustaoğlu, en iyi film ödülünü aldı
ödüller çocuklar ve kadınlara adandı.
... ve acının tam içinden geçmiş elmas karakterini candıran ecem uzun...
o ne oyunculuktu öyle offf.. jest sosyete zamanlarıydı 'en iyi kadın oyuncu' ödüllerini aldığında. ciddi tokatlar attırdı izleyiciye sanki yaşarcasına canlandırmış.. çok alkış çok.. her sahnesinde içim daraldı.
filmi tereddüt etmeden izleyebilirsiniz.
kendisi de şöyle diyor:
tokat atmayı seviyorum.
anlatımda sarsıcı yollara başvurmasının sebebi de bu.

filmin türü; psikolojik dram.
ağır bir travma yaşayan elmas’ın hikayesini anlatan filmin başrollerinde, funda eryiğit, ecem uzun, bir tane kötü filmine dahi denk gelmediğim mehmet kurtuluş, serkan keskin ve okan yalabık yer alıyor.
hikaye de sosyolojik olarak birbirinden farklı iki tane kadın var. fakat ortak noktaları ise yaşadığı acılar. ikisi de erkek zorbalığına uğruyor. izlerken bir şehnaz'ın bir elmas'ın garip hayat akışına, aynı dildeki acılarına ve ruhsal çelişkilerine dahil oluyorsunuz. film sorunun sistemin kendisi olduğunu gözler önüne seriyor. ataerkil toplumun kısırdöngü yaşadığı derin tahlisizliği anlatıyor. en dikkat çekici tarafı ise, toplumda güçlü kadın figürü olarak gösterilen şehnaz karakterinin ruhsal gelgitiydi. bu karakterin psikiyatri doktoru olması ise ters köşeydi. nihayetinde kimse kendi yarasını saramıyor işte.
funda eryiğit'in cesur sahneleri var. şehnaz'ı olduğu gibi yansıtmak adına, taşın altına elini koymuştur. basında da eryiğit soyundu şeklinde haber yaptılar da, bu kadın bu role cüret etmeseydi, bu film de tam anlamıyla olur muydu? filmin eksiksiz anlatımı için eryiğit'i ve diğer oyuncuları tebrik etmeleri gerekirken, basın yine cesur sahnenin sadece görüntü kısmını konuştu. film ne anlatılıyor, niye ödül almış... bunları konuşmak yok... ödül demişken;
film, almanya’da düzenlenen 25. mannheim türk filmleri festivali’nde en iyi film seçildi.
frankfurt türk film festivali’nden de en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi senaryo ve en iyi kadın oyuncu ödülleriyle döndü. ustaoğlu, en iyi film ödülünü aldı
ödüller çocuklar ve kadınlara adandı.
... ve acının tam içinden geçmiş elmas karakterini candıran ecem uzun...
o ne oyunculuktu öyle offf.. jest sosyete zamanlarıydı 'en iyi kadın oyuncu' ödüllerini aldığında. ciddi tokatlar attırdı izleyiciye sanki yaşarcasına canlandırmış.. çok alkış çok.. her sahnesinde içim daraldı.
filmi tereddüt etmeden izleyebilirsiniz.
devamını gör...
karkamış savaşı
firavun ikinci neko asya'ya doğru genişleme ve babil ilerlemesini durdurma niyetindeydi. asur kralı asur-uballit ıı (son asur hükümdarı) ile ittifak yaptı ve milattan önce 609 yılında babillilerin üstüne yürüdü. milattan önce 605 yılında babil krallığı ile yaptığı karkamış savaşı sonrasında ordusu; o zamanlar babasının asur ilerleyişinde ordulara komutanlık yapan, sonrasında ise yeni babil imparatorluğu'nun kurucusu olacak ve kudüs'ü fethedecek ıı. nebukadnezar'ın ordusu karşısında ağır bir mağlubiyet aldı. bu savaş sonucunda mısır suriye'den çekildi, asur devleti bağımsızlığını kaybetti ve babil devleti ekonomik güç kazanmıştı. nebukadnezar tahta geçmişti ve basra körfezi'ne kadar uzanan bir imparatorluk kurdu.
savaşın gerçekleşmesi süresince biraz sebeplerinden de bahsetmemiz gerekirse asur başkenti ninova m.ö 612'de babil işgaline uğradı. yeni başkenti harran'a taşıdılar fakat burası da m.ö 610 yılında tekrar babiller tarafından işgal edildi. başkent karkamış'a taşındı. asur kralı babil üzerine yürürken bahsettiğimiz mısır desteğini de almıştı. tarihçilerin bir kısmı neko'nun asur devletine yardım için, bir kısmı da asur devletinin güçsüzlüğünden faydalanmak için bu sefere çıktığını söyler. beklenmedik bir şekilde gelişen babil ordusunun yeni başkent önündeki baskısı orduları mağlup eder. mısırlıların yardıma giderken josiah ile megiddo'da yaptıkları çatışmanın da orduyu yıpratması göz önüne alınmalıdır. buna karşılık babil ordusunun da tamamının savaşta olmadığını, büyük ordunun gelecekteki muharebe yerine gönderildiğini de biliyoruz.
bu savaşın kayıtları şu an british museum'da bulunan nebuchadnezzar chronicles denen tarih yazmalarında bulunmaktadır. yazılanlara göre savaş alanından kaçanlar bile öldürülmüş, hiç kimse ülkesine geri dönememiştir. savaş incil'de ve yeremya kitabı'nda da geçmektedir.
kaynakça ve daha fazlası: britannica - topic carchemish: vikipedi - karkamış savaşı, wikipedia - battle of carchemish, vikipedi - ıı. nebukadnezar, wikipedia - nebuchadnezzar ıı, vikipedi - neko ıı, wikipedia - necho ıı, arsbellica.it - battle of carchemish,
savaşın gerçekleşmesi süresince biraz sebeplerinden de bahsetmemiz gerekirse asur başkenti ninova m.ö 612'de babil işgaline uğradı. yeni başkenti harran'a taşıdılar fakat burası da m.ö 610 yılında tekrar babiller tarafından işgal edildi. başkent karkamış'a taşındı. asur kralı babil üzerine yürürken bahsettiğimiz mısır desteğini de almıştı. tarihçilerin bir kısmı neko'nun asur devletine yardım için, bir kısmı da asur devletinin güçsüzlüğünden faydalanmak için bu sefere çıktığını söyler. beklenmedik bir şekilde gelişen babil ordusunun yeni başkent önündeki baskısı orduları mağlup eder. mısırlıların yardıma giderken josiah ile megiddo'da yaptıkları çatışmanın da orduyu yıpratması göz önüne alınmalıdır. buna karşılık babil ordusunun da tamamının savaşta olmadığını, büyük ordunun gelecekteki muharebe yerine gönderildiğini de biliyoruz.
bu savaşın kayıtları şu an british museum'da bulunan nebuchadnezzar chronicles denen tarih yazmalarında bulunmaktadır. yazılanlara göre savaş alanından kaçanlar bile öldürülmüş, hiç kimse ülkesine geri dönememiştir. savaş incil'de ve yeremya kitabı'nda da geçmektedir.
kaynakça ve daha fazlası: britannica - topic carchemish: vikipedi - karkamış savaşı, wikipedia - battle of carchemish, vikipedi - ıı. nebukadnezar, wikipedia - nebuchadnezzar ıı, vikipedi - neko ıı, wikipedia - necho ıı, arsbellica.it - battle of carchemish,
devamını gör...
geceye bir şarkı bırak
devamını gör...
eş cinselliğe karşı çıkanları aşağılamaya kalkmak
e o zaman biraz yazı inceleyelim. tabii bu inceleme olayını, karşı tarafın troll olmadığını varsayarak yapacağız. çünkü şakaysa komik değil.
nasıl senin (sana göre) homofobiyi seçme sansin varsa (seçmek ne demek oluyorsa artık?) benim ve benim gibi düşünen insanların da karşı çıkmaya hakkı vardır.
homofobiyi seçmek? homoseksüel olmayı seçmek mi demek istendi acaba? üzücü. sonrasında da gelip buna karşı çıkma hakkım var demiş. teknik olarak düşünürsek, az sonra yazacağı her şeye karşı çıkma hakkı olduğunu söylüyor ama derdini anlatamamış, olsun, seni hala seviyoruz. devam edelim.
yok nefret sucuymus da cart curt. ne nefet suçu kardeşim bizim fikrimiz bu, fikir fikir...
insanların hayat tazlarina karisabilecek cesareti nerden buluyormuşuz falan filan.
yani senin fikrin olunca, nefret suçu olmuyor? e şöyle düşünelim, ben de bütün homofobiklerin aptal insanlar olduğunu düşünsem ve bunu sana dayatmaya çalışsam, nefret suçu olmayacak yani?
sen uysan da uymadan da istesen de istemesen de kendini yirtsan da doğa kanunları vardır. nedir bu doğa kanunları? fiziktir, biyolojidir, fizyolojidir, kimyadir.
ve bu kanunlara bakınca, doğada eşcinselliği görüyoruz. ne demiş mevlana, sen bakmıyorsun diye yıldızlar yok olmuyor ya.*
mesela dogada asla bir mıknatısın tahtayı çektiğini göremezsin. bir pilin çalışabilmesi (+) ve (-) kutuplara ihtiyaci vardır. iki (+) kutup veya iki (-) kutup pili çalıştırmaz. yahut yalnız başına (-) veya yalnız başına (+) kutup da pili çalıştırmaz. pilin çalışabilmesi için bir (+) kutba ve bir (-) kutba ihtiyaç vardır..
dünyanın donmesinden tutun da atom altı parçacıklarin yapisina kadar her şey zittiyla var olur.
fizikle biyolojiyi kıyaslamak mı? harika bir yaklaşım. bu arada madem her şey zıddıyla var olmakta, neden antimadde ve madde sayısı eşit değil de, bir şeyler var? neden madde var? hani zıddı olan antimadde? e hani bilim falan?*
simdiyse bir pilin iki (+) veya 2(-) kutupla çalışabileceğini idda eden cahiller var.
buna diyecek hiçbir şey yok. analoji baştan o kadar yanlış ki, çıkarımın kabul edilebilir olması imkansız.
bunu da kendilerinde hak goruyorlar.
eee, ne derler bilirsin, erkek adamın erkek sevgilisi olur.*
bir pilin iki aynı kutupla çalışmayacagini söyleyenleri ise nefret suçuyla susturmaya kalkıyorlar
her ne kadar analoji yanlış da olsa, evet, belirli bir kesime karşı yapılan bu söylemler nefret suçudur.
ey cahil oğlu cahil olmaz olmaz, çalışmaz.
e şimdi bu hakaret değil mi? sen kendinde bu hakkı nerede görüyorsun? bana cahil deme hakkını? sen şimdi beni aşağılamadın mı? sana bu hakkı kim verdi? yazının başı ayrı hatalı, yazının sonu ayrı hatalı.
olsun, biz seni yine de seviyoruz.*
nasıl senin (sana göre) homofobiyi seçme sansin varsa (seçmek ne demek oluyorsa artık?) benim ve benim gibi düşünen insanların da karşı çıkmaya hakkı vardır.
homofobiyi seçmek? homoseksüel olmayı seçmek mi demek istendi acaba? üzücü. sonrasında da gelip buna karşı çıkma hakkım var demiş. teknik olarak düşünürsek, az sonra yazacağı her şeye karşı çıkma hakkı olduğunu söylüyor ama derdini anlatamamış, olsun, seni hala seviyoruz. devam edelim.
yok nefret sucuymus da cart curt. ne nefet suçu kardeşim bizim fikrimiz bu, fikir fikir...
insanların hayat tazlarina karisabilecek cesareti nerden buluyormuşuz falan filan.
yani senin fikrin olunca, nefret suçu olmuyor? e şöyle düşünelim, ben de bütün homofobiklerin aptal insanlar olduğunu düşünsem ve bunu sana dayatmaya çalışsam, nefret suçu olmayacak yani?
sen uysan da uymadan da istesen de istemesen de kendini yirtsan da doğa kanunları vardır. nedir bu doğa kanunları? fiziktir, biyolojidir, fizyolojidir, kimyadir.
ve bu kanunlara bakınca, doğada eşcinselliği görüyoruz. ne demiş mevlana, sen bakmıyorsun diye yıldızlar yok olmuyor ya.*
mesela dogada asla bir mıknatısın tahtayı çektiğini göremezsin. bir pilin çalışabilmesi (+) ve (-) kutuplara ihtiyaci vardır. iki (+) kutup veya iki (-) kutup pili çalıştırmaz. yahut yalnız başına (-) veya yalnız başına (+) kutup da pili çalıştırmaz. pilin çalışabilmesi için bir (+) kutba ve bir (-) kutba ihtiyaç vardır..
dünyanın donmesinden tutun da atom altı parçacıklarin yapisina kadar her şey zittiyla var olur.
fizikle biyolojiyi kıyaslamak mı? harika bir yaklaşım. bu arada madem her şey zıddıyla var olmakta, neden antimadde ve madde sayısı eşit değil de, bir şeyler var? neden madde var? hani zıddı olan antimadde? e hani bilim falan?*
simdiyse bir pilin iki (+) veya 2(-) kutupla çalışabileceğini idda eden cahiller var.
buna diyecek hiçbir şey yok. analoji baştan o kadar yanlış ki, çıkarımın kabul edilebilir olması imkansız.
bunu da kendilerinde hak goruyorlar.
eee, ne derler bilirsin, erkek adamın erkek sevgilisi olur.*
bir pilin iki aynı kutupla çalışmayacagini söyleyenleri ise nefret suçuyla susturmaya kalkıyorlar
her ne kadar analoji yanlış da olsa, evet, belirli bir kesime karşı yapılan bu söylemler nefret suçudur.
ey cahil oğlu cahil olmaz olmaz, çalışmaz.
e şimdi bu hakaret değil mi? sen kendinde bu hakkı nerede görüyorsun? bana cahil deme hakkını? sen şimdi beni aşağılamadın mı? sana bu hakkı kim verdi? yazının başı ayrı hatalı, yazının sonu ayrı hatalı.
olsun, biz seni yine de seviyoruz.*
devamını gör...
unutulmaz yeşilçam replikleri
evet sana sana sana hepinize be... rezil iğrenç yaratıklar.. hiç mi insanlık yok sizde ha? nedir bunlar ha nedir? nasıl yollarsınız bu pislikleri o tertemiz insanlara.. onlar kitap istiyor, kalem istiyor, okul istiyor okumak istiyor.. onlara yardım elinizi uzatacağınıza birde utanmadan, sıkılmadan alay ediyor küçük görüyorsunuz.. aslında alay edilecek küçük görülecek birileri varsa o da sizlersiniz.. hiç bir işe yaramayan asalak gibi yaşayan sizler.. utanacağınızı bilsem yüzünüze tükürmek isterdim ama ondan da anlamazsınız ki siz.
devamını gör...
wilkinson sword klasik tıraş makinesi
haziran ayında almıştım bu tıraş makinesini. benim yüzüm biraz hassas hatta ilk kez jilet vurduğumda(14 yaşımdaydım) bıyık kısmında baya sivilce çıkmıştı. uzun uzun araştırdım bu klasik tıraş makinelerini bir sayfa öneriyordu. diğer modelleri çok pahalıydı (250 tlden başlıyor güzel olanları)ben de denemek amacıyla bunu aldım trendyoldan 22tlye. paket içinde 5 tane de yaprak jilet vardı. uzun zamandır kullanıyorum gayet de memnunum. ama söyleyeyim ki sakalı kısa olanlar için uygun. jilete alışma gibi bir şey ve dışı plastik kaplı içi metal galiba.
edit: bu makineyi halen kullanmaktayım. dediğim gibi bu makine sakalı kısa olanlar, az çıkanlar için.
uzun zamandır kullanmama rağmen ne bir pas tutma var ne de bir hasar var. gerçekten mükemmel bir ürün.
ilk yazdığımda ''denemek için aldım'' demişim ancak iyi ki de almışım, muhtemelen çok uzun süre birlikte olacağız bu makineyle.
jilet nedense beni oldukça korkutuyor, her an yüzümü kesecekmişim gibi hissediyorum. bir de jiletle kötü bir anım var benim. ilk tıraşımı jiletle olmuştum ancak yüzümün hassas olması sebebiyle hep sivilce çıkmıştı yüzümde...
velhasıl kelam gerçekten de güzel makinedir efendim, eğer sakalınız kısaysa, çok çıkmıyorsa veya jilete alışmakta zorluk çekiyorsanız kesinlikle tavsiye ederim bu tıraş makinesini.
edit: bu makineyi halen kullanmaktayım. dediğim gibi bu makine sakalı kısa olanlar, az çıkanlar için.
uzun zamandır kullanmama rağmen ne bir pas tutma var ne de bir hasar var. gerçekten mükemmel bir ürün.
ilk yazdığımda ''denemek için aldım'' demişim ancak iyi ki de almışım, muhtemelen çok uzun süre birlikte olacağız bu makineyle.
jilet nedense beni oldukça korkutuyor, her an yüzümü kesecekmişim gibi hissediyorum. bir de jiletle kötü bir anım var benim. ilk tıraşımı jiletle olmuştum ancak yüzümün hassas olması sebebiyle hep sivilce çıkmıştı yüzümde...
velhasıl kelam gerçekten de güzel makinedir efendim, eğer sakalınız kısaysa, çok çıkmıyorsa veya jilete alışmakta zorluk çekiyorsanız kesinlikle tavsiye ederim bu tıraş makinesini.
devamını gör...
happyendless
çok karamsar bir isme sahip, 1998'de litvanya vilnius'ta kurulmuş elektronik müzik grubu. aslında elektronik müziği farklı tarzlarla birleştirdikleri için tam olarak da elektronik müzik grubu diyemeyiz, çünkü rock, hip hop, folk, vs tatlar da sunuyor. bu yüzden herhangi bir şarkısıyla keşfedip de başka şarkılarını dinlediğinizde belki yadırgayabilirsiniz ama tarzlarını belli bir kalıba sıkıştırmamaları bence güzel bir şey. iki şarkıyla happyendless'ı gelin hep beraber keşfedelim.
ikinci şarkının bir video klibi yok ama "zero 2" isimli bir filmin müziği olarak ödül de almış. zero 2 isimli filmi de izlenecekler listeme aldım ben. buyrun, iyi dinlemeler ve iyi geceler.
ikinci şarkının bir video klibi yok ama "zero 2" isimli bir filmin müziği olarak ödül de almış. zero 2 isimli filmi de izlenecekler listeme aldım ben. buyrun, iyi dinlemeler ve iyi geceler.
devamını gör...
sarhoş uyumak
uyumadan önce su içilmesi ertesi oluşacak baş ağrısının önüne geçer, dikkate almanız şiddetle önerilir.
devamını gör...
sürekli aynı yazarların tanım girmesi
ne yapalım, diğer yazarlarımız pek utangaç, meydan bize kaldı...
devamını gör...
normal sözlük yazarlarından tavsiyeler
eğer, insanlar tarafından her hareketinizin izlendiği ve herkesin sizin hakkınızda olumlu veya olumsuz düşünceleri olduğunu düşünmek gibi bir paranoyaya kapılırsanız bu fikirden uzaklaşıp bir profesyonelden yardım alın şeklinde vereceğim tavsiyedir.
gerçekte, kimse kimseyi sandığımız kadar umursamıyor.
(bkz: spot ışığı etkisi)
gerçekte, kimse kimseyi sandığımız kadar umursamıyor.
(bkz: spot ışığı etkisi)
devamını gör...
insanı yavaş yavaş öldüren şeyler
kendini eleştirmek. arada yapıldığında seni geliştirir ama ucunu kaçırırsan da harakiri etkisi yaratır adeta. sürekli içinden bir sesin yaptığın her şeyi eleştirmesi yavaş yavaş öldürüyor benliğini.
devamını gör...

