izmir bombası
yedi göbekten, tamam abartmayalım da şöyle temizinden iki üç göbekten izmirli biri olarak varlığından bir iki sene önce filan haberdar olduğum ve tadını beğenmediğim tatlı ama görseniz şehirde bunu sevmeyen herhalde sadece ben varım.
devamını gör...
23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı
başta ulu önder gazi mustafa kemal atatürk olmak üzere birinci meclisimizin açılmasında ve bu güzel ülkenin kurulmasında emeği geçen herkesi sevgi ve saygıyla anıyorum.
hepsine sonsuz teşekkürler.
kutlu olsun bu güzel bayram, hepimizin bayramı...
hepsine sonsuz teşekkürler.
kutlu olsun bu güzel bayram, hepimizin bayramı...
devamını gör...
ahmet mümtaz taylan
çok kısa bir zaman önce "ara toplam: yolumu ararken öğrendiklerim" adında bir kitabı çıktı. ırmak zileli'nin kendisiyle yaptığı röportajın kitaplaştığı yayının sohbet eder gibi akıcı bir havası var.
ayrıntılı bilgi için: kronikkitap.com/kitap/ara-t...
ayrıntılı bilgi için: kronikkitap.com/kitap/ara-t...
devamını gör...
sözlüğün saygısız moderatörleri
eğer troll bir başlık değilse, attığım her mesajın karşılığını bazen geçte olsa(tabi ki işi olabilir) aldığım. gelen cevaplardan sanki ceketinin düğmelerini ilikliyormuş gibi yazdığını hissettiren. şimdilik şahsen bir saygısızlıklarını görmediğim kafa sözlük moderasyon oluşumu.
devamını gör...
swh kısaltmasının çok samimiyetsiz olması
(bkz: gülücük) yazılmasını önerdiğim başlık . türkçe de karşılığı olan seyler icin yabancı kısaltmaya gerek yoktur bence.
devamını gör...
sevgilin ya da eşin tarafından aldatılsan affeder misin sorunsalı
kadın çok severse affeder. ama affettiği için de kendini asla affetmez. arada kalır, aldatılmak değil, arada kalmak bitirir kadını.
devamını gör...
hastalar
nazım hikmet ran tarafından yazılmış ve o dönemde yaşanan influenza virüsü salgınına yakalanmış hastalara atfedilmiş olan fakat nedense birçok insanın şimdilerde bile hiç duymamış olduğu bir şiirdir.
bugünlerden tam yüzyıl öncesi,yani 1918-1920 yılları dünya için yine pek parlak zamanlar değildi. çünkü o yıllarda, henüz yeni bitmiş olan 1. dünya savaşındaki toplam kayıpların defalarca kat fazlası kadar insanın ölümüne sebep olan o meşhur 'ispanyol gribi' global düzeni derinden sarsmıştı. hatta bu salgının 1. dünya savaşını bitiren sebep olduğu bile söylenir. mustafa kemal atatürk'ün dahi bu gribe yakalanmış ve tıp dünyası için apayrı bir yere sahip olan prof. doktor binbaşı refik saydam'ın çabalarıyla atlatabilmiş olduğu o büyük salgın işte...
nazım hikmet kuvay-ı milliye destanı'nda da bahsetmiştir bu karanlık zamanlardan:
“biz ki istanbul şehriyiz,seferberliği görmüşüz:kafkas, galiçya, çanakkale, filistin,vagon ticareti, tifüs ve ispanyol nezlesi.bir de ittihatçılar...bir de uzun konçlu alman çizmesi... 914’ten 918’e kadar yedi bitirdi bizi.” demiştir.
hastalar; her dizesinden umut damlayan bir şiirdir. okurken veya dinlerken 'işte nazım hikmet tam burada;yanı başımızda', dedirtir bize. bir acayip duygudur belki ama yine de limon,mum veya kof bir çınar olmadığımıza; herkes gibi insan olduğumuza şükrettirir. hastaların umutlarını ilacına kattırır. çünkü yaşamak için ayak diremek zorundasındır.
hastalar kardeşlerim iyileşeceksiniz.
ağrılar, sızılar dinecek.
yumuşak, ılık
bir yaz akşamı gibi inecek
ağır, yeşil dalların ardından rahatlık.
hastalar, kardeşlerim,
biraz daha sabır, biraz daha inat.
kapının arkasında bekleyen ölüm değil; hayat.
kapının arkasında dünya, dünya cıvıl cıvıl...
kalkacaksınız yatağınızdan, gideceksiniz.
tuzun, ekmeğin, güneşin tadını yeni baştan keşfedeceksiniz.
sararmak limon gibi, mum gibi erimek,
devrilmek kof bir çınar gibi ansızın...
kardeşler, hastalar!
biz ne limonuz, ne mum, ne çınar.
biz insanız çok şükür;
çok şükür biliriz,
ilacımıza
umudu katmasını...
yaşamak gerek diyerek
ayak direyip
dayatmasını...
hastalar,
kardeşlerim
iyileşeceksiniz!
ağrılar, sızılar dinecek,
yumuşak, ılık bir yaz akşamı gibi inecek,
ağır yeşil dalların ardından rahatlık...
bugünlerden tam yüzyıl öncesi,yani 1918-1920 yılları dünya için yine pek parlak zamanlar değildi. çünkü o yıllarda, henüz yeni bitmiş olan 1. dünya savaşındaki toplam kayıpların defalarca kat fazlası kadar insanın ölümüne sebep olan o meşhur 'ispanyol gribi' global düzeni derinden sarsmıştı. hatta bu salgının 1. dünya savaşını bitiren sebep olduğu bile söylenir. mustafa kemal atatürk'ün dahi bu gribe yakalanmış ve tıp dünyası için apayrı bir yere sahip olan prof. doktor binbaşı refik saydam'ın çabalarıyla atlatabilmiş olduğu o büyük salgın işte...
nazım hikmet kuvay-ı milliye destanı'nda da bahsetmiştir bu karanlık zamanlardan:
“biz ki istanbul şehriyiz,seferberliği görmüşüz:kafkas, galiçya, çanakkale, filistin,vagon ticareti, tifüs ve ispanyol nezlesi.bir de ittihatçılar...bir de uzun konçlu alman çizmesi... 914’ten 918’e kadar yedi bitirdi bizi.” demiştir.
hastalar; her dizesinden umut damlayan bir şiirdir. okurken veya dinlerken 'işte nazım hikmet tam burada;yanı başımızda', dedirtir bize. bir acayip duygudur belki ama yine de limon,mum veya kof bir çınar olmadığımıza; herkes gibi insan olduğumuza şükrettirir. hastaların umutlarını ilacına kattırır. çünkü yaşamak için ayak diremek zorundasındır.
hastalar kardeşlerim iyileşeceksiniz.
ağrılar, sızılar dinecek.
yumuşak, ılık
bir yaz akşamı gibi inecek
ağır, yeşil dalların ardından rahatlık.
hastalar, kardeşlerim,
biraz daha sabır, biraz daha inat.
kapının arkasında bekleyen ölüm değil; hayat.
kapının arkasında dünya, dünya cıvıl cıvıl...
kalkacaksınız yatağınızdan, gideceksiniz.
tuzun, ekmeğin, güneşin tadını yeni baştan keşfedeceksiniz.
sararmak limon gibi, mum gibi erimek,
devrilmek kof bir çınar gibi ansızın...
kardeşler, hastalar!
biz ne limonuz, ne mum, ne çınar.
biz insanız çok şükür;
çok şükür biliriz,
ilacımıza
umudu katmasını...
yaşamak gerek diyerek
ayak direyip
dayatmasını...
hastalar,
kardeşlerim
iyileşeceksiniz!
ağrılar, sızılar dinecek,
yumuşak, ılık bir yaz akşamı gibi inecek,
ağır yeşil dalların ardından rahatlık...
devamını gör...
jim carrey
tam adı james eugene carrey 1962 doğumlu komedyen ve sinema oyuncusu olan müthiş bir yetenek.
devamını gör...
aceleci genelleme
bir konu hakkında az sayıda örnek, veri olmasına rağmen büyük genelleme yapmaktır. bir örnek verelim, gözlemler yapıyorsunuz ve ardından güneş sistemindeki tüm gezegenlerin küresel olduğu sonucuna ulaşıyorsunuz. fakat güneş sistemi dışındaki gezegenleri hiç gözlemlemediniz ve onların güneş sistemindeki gezegenler gibi küresel olup olmadıklarını bilmiyorsunuz. fakat, "madem güneş sistemindeki gezegenler küresel, bu durumda güneş sistemi dışındaki gezegenler de böyledir." diyorsunuz. yani elinizde az sayıda veri bulunmasına rağmen, siz büyük ve iddialı bir genelleme yapıyorsunuz. bu ne kadar iyi bir örnektir bilmiyorum ama kendiniz de bu örnekleri çoğaltabilirsiniz.
devamını gör...
sözlükle ilgili bir dedikodu yap
bir bilen açacağı başlıkları unutmasın diye önce kağıda yazıp sonra sözlüğe aktarıyormuş.
devamını gör...
normal sözlük'te kendi halinde yazan yazarlar
mesaj alımını kapattığım için iliklerime kadar hissettiğim başlık.
devamını gör...
impossible (yazar)
imkânsız. bir de yazar.
devamını gör...
kadın filozof olmaması
mal turnusolü başlık.
rica ederim felsefe, edebiyat ya da psikoloji gibi düşünme ve düşünmenin tarihiyle ilgilenen alanlar hakkında doğru düzgün birikiminiz, akademik arkaplanınız yoksa yazmayın böyle başlıklara ya.
(bkz: simone de beauvoir)
(bkz: julia kristeva)
(bkz: anna freud)
(bkz: melanie klein)
(bkz: diotima)*
(bkz: hannah arendt)
(bkz: anne conway)
(bkz: helena blavatsky)
(bkz: dion fortune)
(bkz: lou andreas-salomé)
(bkz: simone weil)
(bkz: hélène cixous)
örnekler çoğaltılabilir.
bunlar ilk aklıma gelenler.
rica ederim felsefe, edebiyat ya da psikoloji gibi düşünme ve düşünmenin tarihiyle ilgilenen alanlar hakkında doğru düzgün birikiminiz, akademik arkaplanınız yoksa yazmayın böyle başlıklara ya.
(bkz: simone de beauvoir)
(bkz: julia kristeva)
(bkz: anna freud)
(bkz: melanie klein)
(bkz: diotima)*
(bkz: hannah arendt)
(bkz: anne conway)
(bkz: helena blavatsky)
(bkz: dion fortune)
(bkz: lou andreas-salomé)
(bkz: simone weil)
(bkz: hélène cixous)
örnekler çoğaltılabilir.
bunlar ilk aklıma gelenler.
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta
herşey naylondandı o kadar
ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı
ama geyikli geceyi bulmadan önce
hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk.
geyikli geceyi hep bilmelisiniz
yeşil ve yabani uzak ormanlarda
güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan
hepimizi vakitten kurtaracak
bir yandan toprağı sürdük
bir yandan kaybolduk
gladyatörlerden ve dişlilerden
ve büyük şehirlerden
gizleyerek yahut dövüşerek
geyikli geceyi kurtardık
evet kimsesizdik ama umudumuz vardı
üç ev görsek bir şehir sanıyorduk
üç güvercin görsek meksika geliyordu aklımıza
caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları
kadınların kocalarını aramasını seviyorduk
sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz
bilir bilmez geyikli gece yüzünden
'geyikli gecenin arkası ağaç
ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü
çatal boynuzlarında soğuk ay ışığı'
ister istemez aşkları hatırlatır
eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş
şimdi de var biliyorum
bir seviniyorum düşündükçe bilseniz
dağlarda geyikli gecelerin en güzeli...
hiçbir şey umurumda değil diyorum
aşktan ve umuttan başka
bir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı
belleğimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor.
biliyorum gemiler götüremez
neonlar teoriler ışıtamaz yanını yöresini
örneğin manastırda oturur içerdik iki kişi
ya da yatakta sevişirdik bir kadın bir erkek
öpüşlerimiz gitgide ısınırdı
koltuk altlarımız gitgide tatlı gelirdi
geyikli gecenin karanlığında..
aldatıldığımız önemli değildi yoksa
herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak
gümüş semaverleri ve eski şeyleri
salt yadsımak için sevmiyorduk
kötüydük de ondan mı diyeceksiniz
ne iyiydik ne kötüydük
durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa
başta ve sonda ayrı olduğumuzdandı...
ama ne varsa geyikli gecede idi
bir bilseniz avuçlarınız terlerdi heyecandan
bir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlarda
kesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarında
büyük otellerin önünde garipsiyorduk
çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte
hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız
örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk
yahut bir adam bıçaklasak
yahut sokaklara tükürsek
ama en iyisi çeker giderdik
gider geyikli gecede uyurduk
'geyiğin gözleri pırıl pırıl gecede
imdat ateşleri gibi ürkek telaşlı
sultan hançerleri gibi ay ışığında
bir yanında üstüste üstüste kayalar
öbür yanında ben
ama siz zavallısınız ben de zavallıyım
domino taşları ve soğuk ikindiler
çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık
gölgemiz tortop ayak ucumuzda
sevinsek de sonunu biliyoruz
borçları kefilleri bonoları unutuyorum
ikramiyeler bensiz çekiliyor dünyada
daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum
oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum
iyice kurulamıyorum saçlarını
bir bardak şarabı kendim için içiyorum
'halbuki geyikli gece ormanda
keskin mavi ve hışırtılı
geyikli geceye geçiyorum'
uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.
geyikli gece
herşey naylondandı o kadar
ve ölünce beş on bin birden ölüyorduk güneşe karşı
ama geyikli geceyi bulmadan önce
hepimiz çocuklar gibi korkuyorduk.
geyikli geceyi hep bilmelisiniz
yeşil ve yabani uzak ormanlarda
güneşin asfalt sonlarında batmasıyla ağırdan
hepimizi vakitten kurtaracak
bir yandan toprağı sürdük
bir yandan kaybolduk
gladyatörlerden ve dişlilerden
ve büyük şehirlerden
gizleyerek yahut dövüşerek
geyikli geceyi kurtardık
evet kimsesizdik ama umudumuz vardı
üç ev görsek bir şehir sanıyorduk
üç güvercin görsek meksika geliyordu aklımıza
caddelerde gezmekten hoşlanıyorduk akşamları
kadınların kocalarını aramasını seviyorduk
sonra şarap içiyorduk kırmızı yahut beyaz
bilir bilmez geyikli gece yüzünden
'geyikli gecenin arkası ağaç
ayağının suya değdiği yerde bir gökyüzü
çatal boynuzlarında soğuk ay ışığı'
ister istemez aşkları hatırlatır
eskiden güzel kadınlar ve aşklar olmuş
şimdi de var biliyorum
bir seviniyorum düşündükçe bilseniz
dağlarda geyikli gecelerin en güzeli...
hiçbir şey umurumda değil diyorum
aşktan ve umuttan başka
bir anda üç kadeh ve üç yeni şarkı
belleğimde tüylü tüylü geyikli gece duruyor.
biliyorum gemiler götüremez
neonlar teoriler ışıtamaz yanını yöresini
örneğin manastırda oturur içerdik iki kişi
ya da yatakta sevişirdik bir kadın bir erkek
öpüşlerimiz gitgide ısınırdı
koltuk altlarımız gitgide tatlı gelirdi
geyikli gecenin karanlığında..
aldatıldığımız önemli değildi yoksa
herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak
gümüş semaverleri ve eski şeyleri
salt yadsımak için sevmiyorduk
kötüydük de ondan mı diyeceksiniz
ne iyiydik ne kötüydük
durumumuz başta ve sonda ayrı ayrıysa
başta ve sonda ayrı olduğumuzdandı...
ama ne varsa geyikli gecede idi
bir bilseniz avuçlarınız terlerdi heyecandan
bir bakıyorduk akşam oluyordu kaldırımlarda
kesme avizelerde ve çıplak kadın omuzlarında
büyük otellerin önünde garipsiyorduk
çaresizliğimiz böylesine kolaydı işte
hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız
örneğin üç bardak şarap içsek kurtulurduk
yahut bir adam bıçaklasak
yahut sokaklara tükürsek
ama en iyisi çeker giderdik
gider geyikli gecede uyurduk
'geyiğin gözleri pırıl pırıl gecede
imdat ateşleri gibi ürkek telaşlı
sultan hançerleri gibi ay ışığında
bir yanında üstüste üstüste kayalar
öbür yanında ben
ama siz zavallısınız ben de zavallıyım
domino taşları ve soğuk ikindiler
çiçekli elbiseleriyle yabancı kalabalık
gölgemiz tortop ayak ucumuzda
sevinsek de sonunu biliyoruz
borçları kefilleri bonoları unutuyorum
ikramiyeler bensiz çekiliyor dünyada
daha ilk oturumda suçsuz çıkıyorum
oturup esmer bir kadını kendim için yıkıyorum
iyice kurulamıyorum saçlarını
bir bardak şarabı kendim için içiyorum
'halbuki geyikli gece ormanda
keskin mavi ve hışırtılı
geyikli geceye geçiyorum'
uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum.
geyikli gece
devamını gör...
bu son olsun
bir cem karaca şarkısı:
doğarken ağladı insan
bu son olsun bu son
doğarken ağladı insan
bu son olsun bu son
devamını gör...




