(bkz: rüyalar)
bugün rüyamda maske takmayı unutarak evden çıkıyordum ve nedense bu aklıma bir markete girerken geliyordu.
elimle ağzımı mı kapatsam, eve dönüp maske mi taksam yoksa acaba içeridekilere işaret edip para versem ve bana maske almalarını rica mı etsem diye kıvranıp durdum rüyamda.
tabi bu sırada insanlar dik dik bana bakıyor inanılmaz bir psikolojik baskı var üzerimde hiç sormayın.
hayır sen rüyasın yahu ne işin var maskeyle! ben önceden gezip tozduğumu ya da başıma bir iş geldiğini falan görürdüm rüyamda. şimdiyse maskesiz sokağa çıkınca başıma gelenleri görüyorum. rüyalarımı bile götürdün pandemi alacağın olsun!
devamını gör...

yoldaş'ın parya olduğunu açıkca gösteren piramit. *

gel gelelim bu adam nasıl parya oldu? sınıflar onu neden istemediler?
halbuki çalıyordu ama çalışıyordu. belki de yazar sıralamayı kafamızı karıştırmak için yapmıştır? belki bu bir kgb oyunudur?

kafam karışık sözlük.
devamını gör...

ne verdin ki bana ne istiyorsun - yüksel uzel

çok kişi bilmez:
devamını gör...

bun kelimesinden türemiştir ve bun eski türkçe'de "sıkıntı" anlamına gelmektedir.

bunaldım; sıkıntı içindeyim.
devamını gör...

aşkı iki ruh arasındaki yoğun çekim olarak tanımlarsak karşındakinin ruhuna, karakterine tutulmuş bir insandır.
devamını gör...

bu haberin kaynağı maynağı yok.
şimdi dinlediğim haber. ( fox tv)

sanki çok eğitim yapılmış gibi,
yarıyıl tatili sebebiyle kayak merkezleri doluluk oranı %90 olmuş.

şehirlerde, köylerde garibana sokağa çıkma yasağı,
kayak merkezlerinde zengine yarıyıl tatili.
görüntülerde insanlar neredeyse üst üste vaziyette...

söylenecek çok şeyin olduğu durum.

edit: sen kuru fasulyeciyi, pideciyi, çaycıyı kısaca tüm halka hizmet veren sektörleri kapat, 5 yıldızlı kayak merkezleriyle camileri açık tut, buna da ilim , bilim de.

bu ilim , şehirde avm'ye, resmi daireye, otobüse binerken, burada olduğu gibi 5 yıldızlı otele girerken sana ait olan 'hes' koduna inanıyor güveniyor, ama iş kıt kanaat geçim derdi veren esnafa, lokantaya, kafe'ye, çay ocağına, berbere gelince güvenmiyor, hes bir b..ka yaramıyor.
vuruyorlar kapıya kilidi.
bu adam ne yer ne içer, bu kadar çalışan ne yapar diye soran yok.

bunun neresini nasıl savunur bir insan anlamak gerçekten güç.

paraya tapar bir yönetim ve yine maddeye tapar bir destekleyici profili olan mevcut hükümet, özellikle son 10 yılda attığı her adımda zenginin, belli bir ayrıcalıklı kesimin yanında olduğunu her firsatta ortaya koymuş bir hükümettir.
devamını gör...

her geçen gün yaklaşan, inkar edilemez gerçek. umarım izmir depremi bir nebze olsun yöneticileri kendine getirir ve sürekli halının altına süpürülen bu istanbul yapılaşması problemi için bir şeyler yapar.
devamını gör...

o değilde başlığı açan 24 saat içinde uçurulmuş, gerçekten etkileyici bir performans.
devamını gör...

ı. ismail veya şah ismail, safevî tarikatı'nın lideri, safevi devleti'nin kurucusu ve ilk hükümdarı. ismail'in egemenlik dönemi, iran tarihinin en önemli dönemlerinden biridir.

safevi tarikatı, safiyüddin ishak tarafından güney azerbaycan’ın erdebil kentinde kurulmuş bir sufi tarikatdır. --- alıntı ---
devamını gör...

eller buz gibi olur, oturduğunuz yerde farkında olmadan bacağınızı sallarsınız
devamını gör...

türkçe’nin ilk sözlüğü ve dilbilgisi kitabıdır. türk dilini araplara öğretmek amacıyla arapça olarak yazılmıştır. türklerin örf ve göreneklerine de bu sözlükde değinilmiştir ve o zamanın türk dünyasını gösteren bir haritada eklenmiştir.

tarih derslerinin sınavlarında, öğretmenlerin mutlaka yılda bir kere sorduğu ilk sözlük de diyebiliriz.
devamını gör...

bu düşüncedeki kişi muhtemelen her cinsten her insanın onu deli gibi arzuladığı düşüncesi ile yaşıyordur.
devamını gör...

"buraya bakarlar"olurdu herhalde. ankaralı yazarlar ne demek istediğimi anladı.
devamını gör...

o günü asla unutmam. televizyonun sesi evi ele geçirmiş gibiydi. annemi ve babamı o güne kadar hiç öyle görmemiştim. sanki başka bir boyuttaydılar.

alışık olmadığım kadar ilgisizler bana. etraflarında dolaşıyorum ama sanki beni görmüyorlar bile. televizyonda sürekli görüntüler dönüyor. işin aslında çok fazla bir şey anlamıyorum. sadece birinin öldüğünün farkındaydım.

babamın ve annemin durumunu düşününce, her halde bir yakınımız öldü diyorum içimden. babam anneme bir şeyler söylüyor. fısıldar gibi. gürdür aslında babamın sesi. alışık değilim o kadar boğuk çıkmasına.

''kıydılar sonunda adama'' diyor.

annem sessizce başını sallıyor.

kendimi göstermem lazım. annemin yanına sokuluyorum. nazikçe kavrıyor beni, sarılıyor. ama alışık olduğum sevgi sözlerini duyamıyorum. ikisi de televizyona kilitlenmiş durumdalar. ne yapsam ilgilerini çekemiyorum.

bir ara babamın sesi yeniden gürleşiyor. ''görüyor musun süpürüyorlar! '' neyi süpürüyorlar, niye süpürüyorlar bilmiyorum. sormaya da çekiniyorum. sonra öğreniyoruz tabi neyin süpürüldüğünü...

babamın gözleri dolmuş, yaşlar hafifçe yanaklarına doğru süzülüyor. babalar öyle çok ağlamaz. ağlasalar da pek görmezsiniz. onların gözüne sadece çöp batar.

aniden fırlıyor yerinden, balkona doğru gidiyor. sigara yakıyor. fırsat bu fırsat diyorum.

anneme soruyorum; '' tanıdığımız biri mi öldü anne ?'' ''evet oğlum, diyor.'' ses tonu devamını getirme der gibi. mesajı alıyorum. bende onlar gibi sessizleşiyorum.

ertesi gün oluyor. uyandığımda babam evde yok. benim uyanmamdan biraz sonra eve geliyor. elinde bir gazete var. mutfağa giriyor. yüzü yine asık. yüzünün asık olmasına da pek alışkın değilim. gazeteyi masaya koyuyor. gazetenin üzerinde kocaman puntolarla ''susturamayacaklar'' yazılmış. altında ton ton yanaklı bir amcanın resmi var. ölen akrabamız bu herhalde diyorum.

sonrasında yine annemle babamın konuşmaları. pek çoğu hayal meyal kafamın içerisinde. ''saat kaçta?'' ''ne zaman gideceğiz?'' gibi konuşmalar...

aradan yanılmıyorsam bir iki gün geçiyor. çok net hatırlamıyorum o kısımları. güzelce giyinip çıkıyoruz evden. cenazeye gittiğimizi biliyorum. annem en güzel kıyafetlerimi, çıkarmış hazırlamış.

sonra hayatımda gördüğüm en büyük insan kalabalığının içerisinde buluyorum kendimi. mahşeri bir kalabalık var. annemin elini sıkı sıkı tutuyorum. korkuyorum bir nebze. bir sürü insanın elinde, babamın bir kaç gün önce eve getirdiği gazete var. havaya kaldırmışlar. o görüntüyü de hiç unutmam. asıl unutmadığımsa babamın o gür sesinin onca insan arasından sıyrılıp, yükselmesi. yumruğunu büyük bir hınçla sıkıp, sürekli havaya kaldırması. öfkeli sanki babam. daha önce onu bu kadar öfkeli de görmemiştim...

neyse çok uzatmayacağım, ben uğur mumcu ile babamın bir kaç damla gözyaşı ve haykırışları, annemin o derin suskunluğu ile tanıştım. akrabamız değildi, yakınımız değildi ama ölümü/öldürülüşü evimizde böyle bir etki doğurmuştu. türkiye'nin aydınlık yarınlarına inanan pek çok insanın evinde de, haberin bu şekilde karşılandığını düşünüyorum.

bu hazin tanışma sonrası, ilerleyen süreçte, uğur mumcu'nun tüm köşe yazılarını, kitaplarını okudum. babamın ve annemin verdiği tepkileri yerli yerine oturtmak ondan sonra kolay oldu. yıllar sonra babam da, ceketini alıp gitti bu haksızlıklarla dolu dünyadan. o gazete halen bende. ikisinin de yadigarıdır.

uğurlar olsun... devirleri daim olsun...
devamını gör...

(bkz: sakin ol)
(bkz: derin nefes almanın faydaları)
devamını gör...

kendi ruhu da daima gece modundadır.

edit: kafalar bozuk sanırım. ben de o tipten biriyim arkadaşlar sakin *
devamını gör...

"bekara ev yok", "memura kız vermem" cümlelerinin sık sık duyulduğu yıllardan kalma, kiracıyı evden çıkarmak için sık sık başvurulmuş olan yönteme ilişkin, genellikle yalan olan cümle.

muzaffer izgü'nün bununla ilgili çok tatlı bir öyküsü vardır. adını şu an hatırlamıyorum, uzun zaman geçti üzerinden, okuduğumdan bu yana ama hemen hemen şöyle bir şeydi:


ev sahibinin bizzat kendisi almanya'dan geçici olarak gelir. kiracıyı çıkarmak ve türkiye'de kalıcı olmak niyetindedir elbette. ancak kiracı, doğal sohbet ediyormuş gibi görünerek "bizde de sık sık sular kesiliyor", "elektrik şebekesinde sorunlar var" türünden birçok dert anlatarak ev sahibinin gözünü korkutur. adam yurt dışında bu tür şeyler görmediğinden "aman ne diyorsunuz! olur mu öyle şey! bu devirde bu ilkellik..." içerikli tepkiler verir ve sonunda "aman ben almayayım!" moduna girerek almanya'ya kalıcı olarak geri döner.
devamını gör...

"uğraşma boşuna. seni ancak gördükleri ve duydukları kadar anlayacaklar. gördükleri, ancak kendi anladıkları kadarı olacak." - mevlana
devamını gör...

allahım bu kadın nasıl tatlı bir kadın, nasıl güzel bir yazar? girdiği tanimları, samimiyeti ve güzelligi ile sözlüğün vazgeçilmez, biricik yazarı. daha sözlüğe girdiğim ilk andan beri bana kız kardeşi gözüyle bakan, tatlı mı tatlı, güzel mi güzel yazar. sen hep yaz, hep var ol.
devamını gör...

neil degrasse tyson'ın çok sevdiğim bir sözü var, "hepimiz birbirimize biyolojik olarak, dünya'ya kimyasal olarak, evrene atomik olarak bağlıyız. evrenin içerisindeyiz, evren de bizim içimizde." maalesef insan tüm bağlarına ihanet ediyor gibi görünüyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim