eyluling ile youtube röportajı
hate’in ses tonu ve yüzü parıldıyor. çok iyi yönetti röportajı. eylül’ü ben bugsy bunny sanıyordum , değilmiş.
devamını gör...
geceye bir alıntı bırak
gerçek neşe, dingin ve ölçülü harekettir. onun tahtı içimizdedir ve kaderini kendi eline almış cesur bir zihnin kararlılığı kadar mutluluk veren bir şey daha yoktur.
devamını gör...
normal sözlük'ten 24 saattir bildirim almamak

sağdaki diyor ki;benim de arkadaşım olsun buradan, özlesin,ansın,mesaj atsın,gelsin püskevitler gitsin çaylar.
soldaki durur mu; hayatım yoğun ve güzel iken kim takar burayı.ben de zaten sizi aramıyorum.
yakın zamanda bildirimleri kapatmama rağmen sanırım ağlamayı*tercih ederim.
tabi tüm bunlardan kime ne?*
devamını gör...
fedakarlık
genelde bir kişinin başkaları istediklerine sahip olsun diye kendi istediklerinden vazgeçmesidir. bazen de bir şeylerin daha iyi olması için başka şeylerden vazgeçmektir. ikinci durum bana normal geliyor, ileride daha iyi bir işe sahip olmak için şu an daha çok çalışmak gibi. * ancak ilk durum kesinlikle olmaması gereken, tamamen zararlı bir şey diye düşünüyorum. bir başkası için -bu kim olursa olsun- kendi istediklerimizden vazgeçmek önü alınamayan durumlara yol açabiliyor. biz ne kadar fedakarlık yaparsak karşımızdakiler o kadarını bekliyor, ve en kötüsü en sonunda yapmasaydın diyor. o yüzden en iyisi hiç kimse için hiçbir fedakarlık yapmamak, ve aynı şekilde kimseden bizim için fedakarlık yapmasını beklememek.
fedakarlığın karşılıklı ilişkilerde en çok beklendiği alan da romantik ilişkiler sanırım. özellikle ülkemizde, kadınların sürekli fedakarlık yapması bekleniyor. en basitinden 'yuvayı dişi kuş yapar' diyerek neredeyse tüm sorumluluk kadınlara atılıyor. sonra hem kadınlar hem erkekler mutsuz oluyor. çünkü başkası için yapılan fedakarlık neredeyse hiçbir zaman mutluluk getirmiyor.
bazen de kişiler direkt verici rolünü üstleniyor ve karşısındaki kişi için sürekli bir fedakarlık yapmaya kalkıyor. bu özellikte insanlar da karşılarında genelde 'alıcı' olmayı seven kişileri buluyorlar, ya da karşıdakine bir şekilde bu rolü üstlendiriyorlar. bu konuda okuduğum bir yazıyı paylaşmak istiyorum:
"aşkın fedakarlık olduğunu" düşünmek ilişkinizi mahvedebilir
pek çok insan, sevginin meyve vermesi için fedakarlık yapmanın şart olduğunu düşünür. bu insanlar genellikle ilişkilere o kadar bağlıdırlar ki, partnerlerini tatmin etmek için her türlü fedakarlığı yapmaya isteklidirler. mutlu ve kalıcı bir ilişki sürdürmenin doğru ve tek yolunun fedakarlık yapmak olduğunu düşünürler. aslına bakılırsa, sevgiyi fedakarlıkla özdeşleştirirler.
sorun, bu kişiler karşı taraftan fedakarlıklarının farkında olmasını ve aynı fedakarlıkları onlar istemeden yapmasını beklediğinde başlıyor. çabalarınızın takdir edilmediğini veya "uygun şekilde" ödüllendirilmediğini fark ettiğinizde, kendinizi kızgın hissetmeye ve bu hissi beslemeye başlarsınız. bu kızgınlık kişinin değişmesine neden olur ama ilişkideki diğer kişi ne olduğunu, bu değişimin neden kaynaklı olduğunu anlayamaz. ve bu sonun başlangıcıdır.
kendi mutluluğunuz pahasına partnerinizi mutlu etmek, ilişkinizi daha da kötüleştirir
bazı insanlar doğal olarak sadece "vericidirler", bu onların varoluş şeklidir ve bundan mutlu olurlar. aslında, içten gelerek yardım etmek ve daha iyisi için fedakarlık yapmak belli bir noktaya kadar sağlıklı olabilir ve her iki taraf için de daha uzun vadeli mutluluk ve memnuniyet getirebilir. ancak bu konuda karşılıklı bir duygu ortaklığı kurulamadığında ortaya büyük bir sorun çıkıyor.
durum bu olduğunda, ilişinin diğer ucunda genellikle "alıcıları" buluyoruz. bu kişiler bencil veya düşüncesiz insanlar oldukları için böyle değillerdir, sadece kendilerini bu şekilde daha rahat hissederler. birisi onlara bakmayı ve onları şımartmayı teklif ederse, bu teklifi memnuniyetle kabul edeceklerdir.
bu özelliklere sahip iki kişi bir araya geldiğinde, zararlı bir ilişki kurmaları muhtemeldir, çünkü "alıcı" rolünü uygulayanları fethetme ve tatmin etme girişiminde, "verici" olan kişi bir gün 'alıcı' da aynılarını kendisi için yapar diye umut ederek her geçen gün daha fazla fedakarlık yapar.
sonunda, "alıcı" her şeyin karşılığında pek de bir şey vermemiş olur, ve sonunda "verici" kişi partnerinin ihtiyaçlarını, çıkarlarını ve tercihlerini kendisininmiş gibi üstlenir. bazı durumlarda, özveri ve fedakarlık o kadar büyüktür ki, kişi ilişkide kendini tamamen unutup diğeri için yaşamaya başlar, kişiliğini tamamen kaybeder.
aslında, fedakarlık kelimesi latince "sacro" ve "facere" kelimelerinden gelir ve kelimenin tam anlamıyla "kutsal kılmak" demektir. bu, derinlerde, kayıtsız teslimiyet anlamına gelir, sanki kişi kendisi daha düşük bir rol üstlenmiş ve adeta partnerini bir kaide üzerine yerleştirilmiş gibidir.
ve en önemli soru: kişiyi feda etmeye iten nedir?
bu noktada en önemli şey, bir bakıma insanı fedakarlık yapmaya iten güdülerdir. aslında birçok nedenden dolayı fedakarlık yaparız ama bu fedakarlıkların hepsi bizi mutluluğa götürmez. peki, partnerinizi mutlu etmek için isteyerek mi fedakarlık yapıyorsunuz yoksa aslında sadece çatışmalardan ve fikir ayrılıklarından kaçınmaya mı çalışıyorsunuz?
- kaçmak için fedakarlık: çatışmadan kaçınma arzusunun motive ettiği fedakarlıklarla ilgilidir. kişi atacağı adımdan dolayı kendini kötü hissedeceğini, ancak en azından ilişkideki bir problemden kaçınacağını düşünür. ancak gerçekte, fedakarlığın temelinde kaçınma söz konusu olduğunda durum hiç de böyle değildir, bu karar mutluluğu zayıflatır ve her iki üyenin memnuniyetini en aza indirir.
- yakınlaşmak için fedakarlık: bu durumda fedakarlık partneri mutlu etmek için yapılır. mesela partnerini hayallerini gerçekleştirmesine yardımcı olmak için kişisel hedefleri ertelemek gibi. bu durumda fedakarlık, norm haline gelmediği sürece güven ve memnuniyeti artırabilir.
- işlemsel fedakarlık: bazı durumlarda, fedakarlık partneri tatmin etmek için değil, onu bir pazarlık kozu olarak kullanmak için yapılır. partnerle müzakere etmekte yanlış bir şey yoktur, ancak fedakarlık yapmak ve sonra onları yüzlerine vurmak ya da karşılığını almaya çalışmak, ilişkide korkunç bir hasara yol açacak, partnerde derin bir hayal kırıklığı ve kızgınlık yaratacaktır.
- tükenmişlik nedeniyle fedakarlık: maryland üniversitesi ve amsterdam üniversitesi'nden psikologlar, çiftlerinin her ikisinin de yabancılara rahatsız edici sorular sorması gerektiği bir deney geliştirdi, ancak çiftler görüşme yaptıkları kişileri kendi aralarında bölüşmekte serbestti. en duygusal ve entelektüel olarak tükenmiş hissedenlerin partnerleri için fedakarlık yapma olasılıklarının daha yüksek olduğunu buldular. bu, bitkin olduğumuzda, sevdiklerimize yardım etme eğilimimize göre kararlar verdiğimizi gösteriyor. ayrıca, çift ilişkileri söz konusu olduğunda, diğerinin ihtiyacını tatmin etmekten ibaret olan baskıya boyun eğme olasılığımız da artacaktır. ancak bu durumun tersine, iyi bir öz kontrolümüz olduğunda, ilk dürtüye o kadar kolay teslim olmaz, tüm faktörleri değerlendirir, ve sadece partnerimizin değil, aynı zamanda kendi ihtiyaçlarımızı da göz önünde bulundururuz.
ilişkiler iki kişiliktir
aşk, iki faktörlü bir denklemdir, yani iki kişinin bu konuda emek vermesi gerekmektedir. sadece biri emek verirse, ilişki dengesiz ve tek taraflı olacaktır. sonunda, emek veren kişi bitkin düşecek ve derin bir şekilde tükenmiş ve ihmal edilmiş hissedecektir.
kaynak
fedakarlığın karşılıklı ilişkilerde en çok beklendiği alan da romantik ilişkiler sanırım. özellikle ülkemizde, kadınların sürekli fedakarlık yapması bekleniyor. en basitinden 'yuvayı dişi kuş yapar' diyerek neredeyse tüm sorumluluk kadınlara atılıyor. sonra hem kadınlar hem erkekler mutsuz oluyor. çünkü başkası için yapılan fedakarlık neredeyse hiçbir zaman mutluluk getirmiyor.
bazen de kişiler direkt verici rolünü üstleniyor ve karşısındaki kişi için sürekli bir fedakarlık yapmaya kalkıyor. bu özellikte insanlar da karşılarında genelde 'alıcı' olmayı seven kişileri buluyorlar, ya da karşıdakine bir şekilde bu rolü üstlendiriyorlar. bu konuda okuduğum bir yazıyı paylaşmak istiyorum:
"aşkın fedakarlık olduğunu" düşünmek ilişkinizi mahvedebilir
pek çok insan, sevginin meyve vermesi için fedakarlık yapmanın şart olduğunu düşünür. bu insanlar genellikle ilişkilere o kadar bağlıdırlar ki, partnerlerini tatmin etmek için her türlü fedakarlığı yapmaya isteklidirler. mutlu ve kalıcı bir ilişki sürdürmenin doğru ve tek yolunun fedakarlık yapmak olduğunu düşünürler. aslına bakılırsa, sevgiyi fedakarlıkla özdeşleştirirler.
sorun, bu kişiler karşı taraftan fedakarlıklarının farkında olmasını ve aynı fedakarlıkları onlar istemeden yapmasını beklediğinde başlıyor. çabalarınızın takdir edilmediğini veya "uygun şekilde" ödüllendirilmediğini fark ettiğinizde, kendinizi kızgın hissetmeye ve bu hissi beslemeye başlarsınız. bu kızgınlık kişinin değişmesine neden olur ama ilişkideki diğer kişi ne olduğunu, bu değişimin neden kaynaklı olduğunu anlayamaz. ve bu sonun başlangıcıdır.
kendi mutluluğunuz pahasına partnerinizi mutlu etmek, ilişkinizi daha da kötüleştirir
bazı insanlar doğal olarak sadece "vericidirler", bu onların varoluş şeklidir ve bundan mutlu olurlar. aslında, içten gelerek yardım etmek ve daha iyisi için fedakarlık yapmak belli bir noktaya kadar sağlıklı olabilir ve her iki taraf için de daha uzun vadeli mutluluk ve memnuniyet getirebilir. ancak bu konuda karşılıklı bir duygu ortaklığı kurulamadığında ortaya büyük bir sorun çıkıyor.
durum bu olduğunda, ilişinin diğer ucunda genellikle "alıcıları" buluyoruz. bu kişiler bencil veya düşüncesiz insanlar oldukları için böyle değillerdir, sadece kendilerini bu şekilde daha rahat hissederler. birisi onlara bakmayı ve onları şımartmayı teklif ederse, bu teklifi memnuniyetle kabul edeceklerdir.
bu özelliklere sahip iki kişi bir araya geldiğinde, zararlı bir ilişki kurmaları muhtemeldir, çünkü "alıcı" rolünü uygulayanları fethetme ve tatmin etme girişiminde, "verici" olan kişi bir gün 'alıcı' da aynılarını kendisi için yapar diye umut ederek her geçen gün daha fazla fedakarlık yapar.
sonunda, "alıcı" her şeyin karşılığında pek de bir şey vermemiş olur, ve sonunda "verici" kişi partnerinin ihtiyaçlarını, çıkarlarını ve tercihlerini kendisininmiş gibi üstlenir. bazı durumlarda, özveri ve fedakarlık o kadar büyüktür ki, kişi ilişkide kendini tamamen unutup diğeri için yaşamaya başlar, kişiliğini tamamen kaybeder.
aslında, fedakarlık kelimesi latince "sacro" ve "facere" kelimelerinden gelir ve kelimenin tam anlamıyla "kutsal kılmak" demektir. bu, derinlerde, kayıtsız teslimiyet anlamına gelir, sanki kişi kendisi daha düşük bir rol üstlenmiş ve adeta partnerini bir kaide üzerine yerleştirilmiş gibidir.
ve en önemli soru: kişiyi feda etmeye iten nedir?
bu noktada en önemli şey, bir bakıma insanı fedakarlık yapmaya iten güdülerdir. aslında birçok nedenden dolayı fedakarlık yaparız ama bu fedakarlıkların hepsi bizi mutluluğa götürmez. peki, partnerinizi mutlu etmek için isteyerek mi fedakarlık yapıyorsunuz yoksa aslında sadece çatışmalardan ve fikir ayrılıklarından kaçınmaya mı çalışıyorsunuz?
- kaçmak için fedakarlık: çatışmadan kaçınma arzusunun motive ettiği fedakarlıklarla ilgilidir. kişi atacağı adımdan dolayı kendini kötü hissedeceğini, ancak en azından ilişkideki bir problemden kaçınacağını düşünür. ancak gerçekte, fedakarlığın temelinde kaçınma söz konusu olduğunda durum hiç de böyle değildir, bu karar mutluluğu zayıflatır ve her iki üyenin memnuniyetini en aza indirir.
- yakınlaşmak için fedakarlık: bu durumda fedakarlık partneri mutlu etmek için yapılır. mesela partnerini hayallerini gerçekleştirmesine yardımcı olmak için kişisel hedefleri ertelemek gibi. bu durumda fedakarlık, norm haline gelmediği sürece güven ve memnuniyeti artırabilir.
- işlemsel fedakarlık: bazı durumlarda, fedakarlık partneri tatmin etmek için değil, onu bir pazarlık kozu olarak kullanmak için yapılır. partnerle müzakere etmekte yanlış bir şey yoktur, ancak fedakarlık yapmak ve sonra onları yüzlerine vurmak ya da karşılığını almaya çalışmak, ilişkide korkunç bir hasara yol açacak, partnerde derin bir hayal kırıklığı ve kızgınlık yaratacaktır.
- tükenmişlik nedeniyle fedakarlık: maryland üniversitesi ve amsterdam üniversitesi'nden psikologlar, çiftlerinin her ikisinin de yabancılara rahatsız edici sorular sorması gerektiği bir deney geliştirdi, ancak çiftler görüşme yaptıkları kişileri kendi aralarında bölüşmekte serbestti. en duygusal ve entelektüel olarak tükenmiş hissedenlerin partnerleri için fedakarlık yapma olasılıklarının daha yüksek olduğunu buldular. bu, bitkin olduğumuzda, sevdiklerimize yardım etme eğilimimize göre kararlar verdiğimizi gösteriyor. ayrıca, çift ilişkileri söz konusu olduğunda, diğerinin ihtiyacını tatmin etmekten ibaret olan baskıya boyun eğme olasılığımız da artacaktır. ancak bu durumun tersine, iyi bir öz kontrolümüz olduğunda, ilk dürtüye o kadar kolay teslim olmaz, tüm faktörleri değerlendirir, ve sadece partnerimizin değil, aynı zamanda kendi ihtiyaçlarımızı da göz önünde bulundururuz.
ilişkiler iki kişiliktir
aşk, iki faktörlü bir denklemdir, yani iki kişinin bu konuda emek vermesi gerekmektedir. sadece biri emek verirse, ilişki dengesiz ve tek taraflı olacaktır. sonunda, emek veren kişi bitkin düşecek ve derin bir şekilde tükenmiş ve ihmal edilmiş hissedecektir.
kaynak
devamını gör...
insan neden çocuk yapar sorunsalı
türkiye özelinde konuşacak ve halihazırdaki ebeveynleri gözlemleyecek olursak, birçoğu için esas sebebi ego mastürbasyonu yapmaktır, şeklinde cevap verilebilecek sorunsal.
devamını gör...
alemdağ'da var bir yılan
sait faik abasıyanık'ın siroz hastalığı ile uğraşırken, içinde ölüm korkusu olduğu için karamsar bir bakış açısı ve dille yazdığı, ölümünden önce yayınlanan son öykü kitabıdır. yani yazdığı son eserdir.
sait faik'in doğa, hayvan ve insan sevgisini ve bunlara olan kendine has bakış açısını bilmeyen yoktur. içinde sonsuz bir sevgi besler o. fakat içinde bu tatlı duyguları barındıran kişi ölümle burun buruna gelince duygularına engel olamasa gerek, birden karamsarlaşmış ve bunu eserinde de göstermiştir. o çok sevdiği şeyleri bir daha göremeyeceği düşüncesi küstürmüştür belki onu. hatta istanbul'a bile küsmüştür yazar. nitekim şu sözünde içindeki kırgınlığı ve umutsuzluğu görebiliriz. evet, her şey sevgiyle başlamıştır fakat burada (istanbul'da) bir insanı sevmekle bitmiştir:
''yalnızlık dünyayı doldurmuş. sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor.''
karamsar bir bakış açısı ile yazmış diye kitabın ve içerisindeki öykülerin sakın can sıktığını sanmayın. tam tersi, o kadar kendimizden birer parça gördüğümüz, bize bir şeyler katan öykülerle dolu ki... özellikle benim kitaptaki favori öyküm dülger balığının ölümü'nden bir alıntı paylaşarak tanımımı sonlandırmak istiyorum şimdi.
elimize görünüşü dehşetli, korkunç, çirkin ama aslında küser huylu, pek sakin, pek korkak, pek hassas, iyi yürekli, tatlı ve korkak bakışlı bir yaratık geçirdiğimizden böbürlenerek onu üzmek için elimizden geleni yapacağız... bir kere suyumuza alışmayagörsün. onu canavar haline getirmek için hiçbir fırsatı kaçırmayacağız.
sait faik'in doğa, hayvan ve insan sevgisini ve bunlara olan kendine has bakış açısını bilmeyen yoktur. içinde sonsuz bir sevgi besler o. fakat içinde bu tatlı duyguları barındıran kişi ölümle burun buruna gelince duygularına engel olamasa gerek, birden karamsarlaşmış ve bunu eserinde de göstermiştir. o çok sevdiği şeyleri bir daha göremeyeceği düşüncesi küstürmüştür belki onu. hatta istanbul'a bile küsmüştür yazar. nitekim şu sözünde içindeki kırgınlığı ve umutsuzluğu görebiliriz. evet, her şey sevgiyle başlamıştır fakat burada (istanbul'da) bir insanı sevmekle bitmiştir:
''yalnızlık dünyayı doldurmuş. sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey. burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor.''
karamsar bir bakış açısı ile yazmış diye kitabın ve içerisindeki öykülerin sakın can sıktığını sanmayın. tam tersi, o kadar kendimizden birer parça gördüğümüz, bize bir şeyler katan öykülerle dolu ki... özellikle benim kitaptaki favori öyküm dülger balığının ölümü'nden bir alıntı paylaşarak tanımımı sonlandırmak istiyorum şimdi.
elimize görünüşü dehşetli, korkunç, çirkin ama aslında küser huylu, pek sakin, pek korkak, pek hassas, iyi yürekli, tatlı ve korkak bakışlı bir yaratık geçirdiğimizden böbürlenerek onu üzmek için elimizden geleni yapacağız... bir kere suyumuza alışmayagörsün. onu canavar haline getirmek için hiçbir fırsatı kaçırmayacağız.
devamını gör...
hatay'da saldırıya uğrayan kadının şikayetçi olmaması
bu coğrafyanın kadına öğretemediği tek şey benlik saygısıdır dedirten olaydır.
devamını gör...
gözlük takmak
çok istediğim şeylerden biridir ama nedense hiçbir göz doktoru yazmadı bana bugüne kadar.
çok denedim. hepsi bana harf okuttu, sonra de gözlüğe ihtiyacım olmadığını söyleyip gerisin geri yolladı. bir keresinde sağ gözüm birden kapandı. göz kapağım düştü resmen. koşa koşa gittim göz doktoruna damla verdi, çok yormamamı söyledi gözlerimi ve o da beni gözlüksüz yolladı geri.
bir keresinde o hafta okuduğum bütün kitapları alıp tanıdığım bir göz doktorunun muayenehanesine gittim. bir haftada bu kadar kitap okuduğumu söyledim. gözümün bozulma ihtimalini görsün istedim ama aferin deyip beni eve gönderdi, gözlüksüz.
ama gözlük almak konusunda çok kararlıydım ve bir göz doktoru yazmadan da almamakta inat etmiştim. yine başka bir gün şansımı denemek için tekrar o göz doktoruna gittim. halı saha maçlarından arkadaşım olduğu için nazımın geçmesi gerekirken o benden de inatçı olduğu için bir türlü uzlaşamadık. çok uzatmamak için sadece aramızda geçen diyaloğu alıntılıyorum.
doktor: oğlum, yine mi geldin.
iob : bak bir dinle abi.
doktor: anlat hadi anlat
iob: böyle gözlerim kızarıyor, yaş geliyor kitap okurken, film izlerken bazen buğulu görüyorum.
doktor: dinlendirici yazayım.
iob: o sayılmaz. normal numaralı falan istiyorum ben.
doktor: manyak mısın oğlum. veremem öyle gözlük.
iob: alttaki harfleri okuyamadım ama geçen sefer.
doktor: halı sahada yirmiş beş metreden pas atacak kadar görüyorsun ama. sırf hava.
iob: abi aynı şey mi? okuyamıyorum.
doktor: oğlum ver parasını al.
iob: öyle bir anlamı olmaz ki. sen yazsan ne olur!
doktor: oğlum bak git.
iob: tamam o zaman. haftaya gelirim ben yine.
ve ben tam çıkarken zeki bir doktor olan arkadaşım:
doktor: elf gözlerin neler görüyor insanolunbiraz?
ve tabii ki alamadım gözlüğü. hala devam ediyor planlarım. bakalım yakın zamanda editlerim belki bu tanımı. gözlük almak için her türlü fikre açığım.
çok denedim. hepsi bana harf okuttu, sonra de gözlüğe ihtiyacım olmadığını söyleyip gerisin geri yolladı. bir keresinde sağ gözüm birden kapandı. göz kapağım düştü resmen. koşa koşa gittim göz doktoruna damla verdi, çok yormamamı söyledi gözlerimi ve o da beni gözlüksüz yolladı geri.
bir keresinde o hafta okuduğum bütün kitapları alıp tanıdığım bir göz doktorunun muayenehanesine gittim. bir haftada bu kadar kitap okuduğumu söyledim. gözümün bozulma ihtimalini görsün istedim ama aferin deyip beni eve gönderdi, gözlüksüz.
ama gözlük almak konusunda çok kararlıydım ve bir göz doktoru yazmadan da almamakta inat etmiştim. yine başka bir gün şansımı denemek için tekrar o göz doktoruna gittim. halı saha maçlarından arkadaşım olduğu için nazımın geçmesi gerekirken o benden de inatçı olduğu için bir türlü uzlaşamadık. çok uzatmamak için sadece aramızda geçen diyaloğu alıntılıyorum.
doktor: oğlum, yine mi geldin.
iob : bak bir dinle abi.
doktor: anlat hadi anlat
iob: böyle gözlerim kızarıyor, yaş geliyor kitap okurken, film izlerken bazen buğulu görüyorum.
doktor: dinlendirici yazayım.
iob: o sayılmaz. normal numaralı falan istiyorum ben.
doktor: manyak mısın oğlum. veremem öyle gözlük.
iob: alttaki harfleri okuyamadım ama geçen sefer.
doktor: halı sahada yirmiş beş metreden pas atacak kadar görüyorsun ama. sırf hava.
iob: abi aynı şey mi? okuyamıyorum.
doktor: oğlum ver parasını al.
iob: öyle bir anlamı olmaz ki. sen yazsan ne olur!
doktor: oğlum bak git.
iob: tamam o zaman. haftaya gelirim ben yine.
ve ben tam çıkarken zeki bir doktor olan arkadaşım:
doktor: elf gözlerin neler görüyor insanolunbiraz?
ve tabii ki alamadım gözlüğü. hala devam ediyor planlarım. bakalım yakın zamanda editlerim belki bu tanımı. gözlük almak için her türlü fikre açığım.
devamını gör...
kadınlar camiye giremez
o kadar saçma bir durum ki nereden tutsan elinde kalıyor.
üsküdar'da camiye girmek isteyen genç kadına orada bulunan bir erkek, 'kadınlar camiye giremez, sen benim gözümde havasın' dedi.
genç kadının camiye girmemesi gerektiğini söyleyen erkek, "peygamberin hadislerini okuyun" dedi. marmara üniversitesi ilahiyet fakültesi mezunu olduğunu söyleyen kadın ise, "sizden çok daha iyi bildiğime yemin edebilirim" dedi.
tartışma sırasında, "sen benim gözümde havasın" diyen erkeğe sitem eden genç kadın, "kadınlar camiye giremez, kadınlar onu yapamaz, kadınlar bunu yapamaz... siz kimsiniz ya!" diyerek tepki gösterdi.
artigercek.com/haberler/usk...
twitter.com/HergelePostasi/...
üsküdar'da camiye girmek isteyen genç kadına orada bulunan bir erkek, 'kadınlar camiye giremez, sen benim gözümde havasın' dedi.
genç kadının camiye girmemesi gerektiğini söyleyen erkek, "peygamberin hadislerini okuyun" dedi. marmara üniversitesi ilahiyet fakültesi mezunu olduğunu söyleyen kadın ise, "sizden çok daha iyi bildiğime yemin edebilirim" dedi.
tartışma sırasında, "sen benim gözümde havasın" diyen erkeğe sitem eden genç kadın, "kadınlar camiye giremez, kadınlar onu yapamaz, kadınlar bunu yapamaz... siz kimsiniz ya!" diyerek tepki gösterdi.
artigercek.com/haberler/usk...
twitter.com/HergelePostasi/...
devamını gör...
ses tonu zaafı
tok ve güzel tonlamalı ses duyunca mutlu oluyorum. bay dönerde garsonun birine sürekli soru sorup durmuştum.
devamını gör...
bilgi kategorisi
ait olduğum yer, teşekkürler benjamin.
devamını gör...
yazarların bugünkü mutsuzluk sebebi
bugün o kadar fazla istemiyorum kelimesini kullandım ki istediklerim yok oldu gitti. geriye derin bir keder kaldı.
devamını gör...
otobüsteki güzel kızın kulağına kafa sözlük diye fısıldamak
ilim irfan yuvası kafa sözlük'ün kulaktan kulağa yayılmasında etkili olabilecek anarşik hareket. usulca kıza doğru yanaşılır önce. en uygun anda da kulağına doğru eğilip kafa sözlük denilmek suretiyle görev tamamlanır. bağırmak yok ama, fısıldıyoruz.
devamını gör...
din adamları gerçeği bilim adamlarından önce görmüşlerdi
fizik bilmeyenlerin ateist olarak kalacağı başlığında benzer iddiayı savunan yazara karşı cevap aynıdır.
fizik ve astronomi bilimlerinde uzmanlar arasında dine inanmayanların sayısının artması üzerine 60'larda abd hükümeti nasa başta olmak üzere resmen bilimle ilgili kurumlarda din propogandası yapmış ve dine inanan bilim adamlarını desteklemiştir. #605818">#605818
robert jastrow'un dinle ilişkisi hep biraz karışık olmuştur. bir zamanlar kendini agnostik olarak niteleyen jastrow bir anda dini bulmuş ve yaratılış teorisini savunmaya başlamıştır. verdiği son röportajda ise din ve bilim ayrılmaz gediğinden vazgeçip din ve bilim alanları farklıdır demiştir.
jastrow bilimsel anlamda yaratılış teorisini ispatlamı bir bilim adamı değildir. sadece kendi kişisel inancını bilimsel görüşüne yansıtmıştır ki bir bilim adamı için bu hatadır.
din adamları gerçeği bilim adamlarından önce gördüyse yüzyıllardır niye hala kendi bokumuzda çırpınıyoruz sorusunu akla getiren başlıktır. çocuklar gibi gördüm ama söylemem tribi mi yapmaktalar?
din inancın, bilimse aklın ve kanıtların izinde gider. yaratılış teorisi adı üstünde teoridir ve ispatlanmamıştır. kalkıp kendi içinde bile çelişkili amerikalı bir bilim adamı söyledi diye bu gerçeğin görülmesi, teorinin kanıtlanması anlamına gelmez.
buradan
think tankde verdiği cevaplar buradan
fizik ve astronomi bilimlerinde uzmanlar arasında dine inanmayanların sayısının artması üzerine 60'larda abd hükümeti nasa başta olmak üzere resmen bilimle ilgili kurumlarda din propogandası yapmış ve dine inanan bilim adamlarını desteklemiştir. #605818">#605818
robert jastrow'un dinle ilişkisi hep biraz karışık olmuştur. bir zamanlar kendini agnostik olarak niteleyen jastrow bir anda dini bulmuş ve yaratılış teorisini savunmaya başlamıştır. verdiği son röportajda ise din ve bilim ayrılmaz gediğinden vazgeçip din ve bilim alanları farklıdır demiştir.
jastrow bilimsel anlamda yaratılış teorisini ispatlamı bir bilim adamı değildir. sadece kendi kişisel inancını bilimsel görüşüne yansıtmıştır ki bir bilim adamı için bu hatadır.
din adamları gerçeği bilim adamlarından önce gördüyse yüzyıllardır niye hala kendi bokumuzda çırpınıyoruz sorusunu akla getiren başlıktır. çocuklar gibi gördüm ama söylemem tribi mi yapmaktalar?
din inancın, bilimse aklın ve kanıtların izinde gider. yaratılış teorisi adı üstünde teoridir ve ispatlanmamıştır. kalkıp kendi içinde bile çelişkili amerikalı bir bilim adamı söyledi diye bu gerçeğin görülmesi, teorinin kanıtlanması anlamına gelmez.
buradan
think tankde verdiği cevaplar buradan
devamını gör...
ilginç genel kültür bilgileri
soğuk hava, sıcak havadan ağırdır malûmunuz.
dolayısıyla evde, arabada klima yönünü, yazın yukarıya, kışın aşağıya çevirin.
hava sıcaklığı değişimi daha hızlı gerçekleşir.
dolayısıyla evde, arabada klima yönünü, yazın yukarıya, kışın aşağıya çevirin.
hava sıcaklığı değişimi daha hızlı gerçekleşir.
devamını gör...
tam kapanmanın bir hafta daha uzama ihtimali
asıl merak edilenin tam kapanmanın ne zaman yapılacağı.
zira ben tam kapanan görememekteyim.
zira ben tam kapanan görememekteyim.
devamını gör...
kızların birbirlerini görünce çığlık çığlığa sarılmaları
itiraf ediyorum
yaptım bende.*
çok keyifli bir şey.
korona bitsin sarılmalar başlasın, maske gitsin, gene yapayım inşallah.
yaptım bende.*
çok keyifli bir şey.
korona bitsin sarılmalar başlasın, maske gitsin, gene yapayım inşallah.
devamını gör...
hayvan çiftliği
kendini sosyalist olarak tanımlayan ingiliz yazar george orwell'ın kültleşmiş "sosyalizm eleştirisi" romanıdır.
fabl şeklinde yazılmış bu romanda ahır hayvanlarını "niçin biz de insanlar gibi yataklarda uyumuyoruz?" argümanıyla örgütleyen domuzlar bulunur. her domuz, gerçek hayattaki bir siyasi figürün tezahürüdür. ancak gelin görünki başarıya ulaşan hayvanlar olsa bile yataklarda uyuyabilen yalnızca domuzlar olacaktır.
kitabın viral olmuş cümlesi: bütün hayvanlar eşittir ama bazıları daha eşittir olmuştur.
fabl şeklinde yazılmış bu romanda ahır hayvanlarını "niçin biz de insanlar gibi yataklarda uyumuyoruz?" argümanıyla örgütleyen domuzlar bulunur. her domuz, gerçek hayattaki bir siyasi figürün tezahürüdür. ancak gelin görünki başarıya ulaşan hayvanlar olsa bile yataklarda uyuyabilen yalnızca domuzlar olacaktır.
kitabın viral olmuş cümlesi: bütün hayvanlar eşittir ama bazıları daha eşittir olmuştur.
devamını gör...
başka türlü bir şey
hislere tercüman olan her biri birbirinden manidar can yücel şiirlerindendir.
başka türlü bir şey benim istediğim
ne ağaca benzer, ne de buluta
burası gibi değil gideceğim memleket
denizi ayrı deniz,
havası ayrı hava..
bir başka yolculuk dalından düşmek yere
yaşadığından uzun
bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
ağacın yüksekliğince
dalın yüksekliğince rüzgarda
ve bir yeni ömür
vardığın çimen yeşilliğince
nerde gördüklerim
nerde o beklediğim
rengi başka
tadı başka..
yeni türkü'nün günebakan albümündeki duygu dolu şarkılarından da biridir.
başka türlü bir şey benim istediğim
ne ağaca benzer, ne de buluta
burası gibi değil gideceğim memleket
denizi ayrı deniz,
havası ayrı hava..
bir başka yolculuk dalından düşmek yere
yaşadığından uzun
bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
ağacın yüksekliğince
dalın yüksekliğince rüzgarda
ve bir yeni ömür
vardığın çimen yeşilliğince
nerde gördüklerim
nerde o beklediğim
rengi başka
tadı başka..
yeni türkü'nün günebakan albümündeki duygu dolu şarkılarından da biridir.
devamını gör...
okuduğun kitaptan bir alıntı bırak
“en parlak yıldızların bile üzerinde lekeler vardır. bazı gözler yıldızların parlaklığını görmezler de ancak ufak tefek lekeleri seçerler.”
jane eyre - charlotte brontë
jane eyre - charlotte brontë
devamını gör...