türk bayrağının kökeni
byzantion ( sonradan adı sırası ile constantinapolis ve istanbul olacak) şehrinin sancağı ay yıldızdırburadan. yunan şehir devleti geleneğinde her şehrin kendi sancağı vardır. atina'nın baykuştur mesela. bizans imparatorluğu da ay yıldızı kullanmıştır buradan. fatih istanbullu aldıktan sonra kendisini yeni romanın imparatoru olarak gördüğü için bu bayrak kullanılmaya başlanmıştır. ondan önce türkler ay yıldız bayrağını kullanmamıştır. cezayir, libya vs. gibi ülkelerin kullanma sebebi de eskiden osmanlı toprağı olmasındandır. onlara da osmanlıdan geçmiştir. sanıldığının aksine islam mitolojisi ile ilgili değildir, osmanlı ıslamın sancaktarı olduğu için ikon dünyasına geçmiştir ve islam ile daha sonradan ilişkilendirilmiştir. ki ondan önce ay yıldızı bir arada kullanan islam devleti yoktur. kaynak.
devamını gör...
fais-moi une place
fransız şarkıcı julien clerc'e ait 1989 tarihli aynı isimli albümde yer alan 45'liktir. aynı zamanda françoise hardy'nin homonymous adlı albümünde de yer almışsa da şarkının bestecisi ve ilk yorumcusu söylediğim gibi clerc'dir.
orijinal klip
şarkının ismi 'bana bir yer bırak' şeklinde türkçe'ye çevrilebilir*.
liane foly'nin crooneuse albümünde yer verdiği 2016 tarihli caz versiyonu ise -eğer bu tarzı seviyorsanız- oldukça keyiflidir;
en içten bulduğum yorum ise yine 2016 tarihinde gabriella laberge tarafından the voice france'da gerçekleştirilen performanstır. gabriella'nın özgün sesi ve gitar tınıları ile kolay yakalanmayacak bir ahenk ortaya çıkmıştır;
orijinal klip
şarkının ismi 'bana bir yer bırak' şeklinde türkçe'ye çevrilebilir*.
liane foly'nin crooneuse albümünde yer verdiği 2016 tarihli caz versiyonu ise -eğer bu tarzı seviyorsanız- oldukça keyiflidir;
en içten bulduğum yorum ise yine 2016 tarihinde gabriella laberge tarafından the voice france'da gerçekleştirilen performanstır. gabriella'nın özgün sesi ve gitar tınıları ile kolay yakalanmayacak bir ahenk ortaya çıkmıştır;
devamını gör...
the green mile
yeşil yol olarak izlediğimiz efsane film. beni ağlatan nadir filmlerden biridir.
devamını gör...
normal sözlük'e damgasını vuran yazarlar
küstüm hepinize.
kimse larktwain_123_ dememiş.
ben de tanım girip kimseyi yormam o zaman artık.
kimse larktwain_123_ dememiş.
ben de tanım girip kimseyi yormam o zaman artık.
devamını gör...
öneri
sözlükte ''kabul edilmesi için öne sürülen görüş, düşünce.'' anlamına gelen sözcüktür.
(bkz: teklif) kelimesi yerine de kullanılabilir.
(bkz: teklif) kelimesi yerine de kullanılabilir.
devamını gör...
trigonometri
ayt matematik sınavında net olarak 3-4 tane çıkan ama en az 12-13 soruda bahsi geçen konudur.
devamını gör...
rte'yi sevmeyip ülkesinde yaşayan tip
rte'nin ülkesi mi? ülke türk milletinin ülkesi. tapu bizde yani... eğriye eğri doğruya da doğru demek yerine her an her şeye çok yaşa padişahım demeye alışmış koltuk ve maddi çıkar sağlayanlar gibi olamıyor işte her insan.
kaldı ki kimse kimseyi sevmek zorunda değil ancak saygı duymak ayrı konu tabi ki.
kaldı ki kimse kimseyi sevmek zorunda değil ancak saygı duymak ayrı konu tabi ki.
devamını gör...
iş hayatından tiksindiren şeyler
normal hayatta suratına bile bakmayacağın insanlarla saatlerini geçirmek.
devamını gör...
türkiye'den umudunu kesmek
ekşi sözlük'te takılırken başıma gelen durumdu. gündem'e baktığımda ve yazılan entry'leri okuduğumda içim huzursuzlukla doluyordu. beni rahatsız eden kötü olaylar değil de, insanların tepkileri ve kendilerini ifade ediş biçimleriydi. en çok favorilenen entry'ler nefret söylemleriydi, gerçekten kafa yormamız gereken felaketler hakkında yazıp çizen pek yoktu. zaten depresif bir insanım, bir de bunları gördükçe içimi yapış yapış bir umutsuzluk duygusu kaplıyordu. yaşama tutunsam ne olacak diyordum kendi kendime, çevremde böyle insanlar olacaksa hayat yaşanmaya değmez. ama kafa sözlük bir şeyleri değiştirdi bende. burada çok değerli yazarlar tanıdım, bilgili ve kültürlü insanlar, kalpleri hassas insanlar... artık hayat her şeye rağmen yaşanmaya değer, hâlâ güzel insanlar var, diye düşünüyorum. burada yazan herkese teşekkür ederim o nedenle, içimdeki umut duygusunu yeşerttiniz.
devamını gör...
candide
bir günde rahatlıkla bitebilecek bir kitap ama bence kafanın rahat olması gerek kitabı okurken. tekrar okumak istediğim sayılı kitaplardan biri. kitaptan iyiyi almak istersen iyiyi, kötüyü almak istersen kötüyü (yani mesajı) verebilen bir kitap bence. seçim okuyan kişiye kalmış.
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
al ekmeği benden
istersen havayı da;
ama gülüşünden mahrum etme beni.
sevdalım, zifiri karanlıkta bile
gülümse bana
ve ansızın saçılıyorsa
kanım sokak taşlarına,
gülüver
çünkü gülüşün eştir
yalın bir kılıca.
- neruda.
istersen havayı da;
ama gülüşünden mahrum etme beni.
sevdalım, zifiri karanlıkta bile
gülümse bana
ve ansızın saçılıyorsa
kanım sokak taşlarına,
gülüver
çünkü gülüşün eştir
yalın bir kılıca.
- neruda.
devamını gör...
kolay gibi görünen ama çok zor olan şeyler
kendi isinin sahibi olmak ve para kazanmak.
devamını gör...
iyi erkeklerin nerede olduğu problemi
her yerdeler. bu nasıl bir tatavadır, sanki hiç iyi erkek kalmamış gibi sürüp gidiyor ya. biraz kafalarımızın netleşmesi lazım.
öncelikle, benim sosyal çevrem çok geniştir. her nesepten her meşrepten insanla iletişim kurdum. o kadar çok iyi erkek var ki anlatamam. çoğunun sevgilisi yok, bazıları evlendi ve mutlular. herkesin bir aşk acısı var. herkes kalbine bir sevda gömmek zorunda kalmış ve sağa sola açılmaktan imtina ediyorlar. neden ? çünkü bu insanların kafasına, bazı kadınların tutarsız davranışları yüzünden, iyi bir insan olmak, sahiplenmek ilişki dünyasında kişiye negatif yazılmış. iyiysen, mülayimsen, birazcık kafa dinginliğini seviyorsan "ilişki dünyasında yerin yok" olayına dönmüş.
en kötüsü de "seven insan olma" "sen çok seven olma da ne olursa olsun" gibi şeyler var. geçenlerde kalabalık bir arkadaş grubuyla muhabbet ederken "abi ben tekrar aşık olmak istiyorum, güzel bir şey ya" dedim diye "aşık ol da gör ebeyin hörekesini" "hayatını gaydırır valla" "seni avucunun içine alır sonra hamur gibi yoğurup duvara fırlatır(haha, mübalaga)" gibi şeyler söylendi. insanlar sevmekten çok korkuyor. bu durumun karakterlerle alakası yok aslında. iyi insanlar her yerdeler, bunun kadını erkeği yok. lakin sosyal medya etkisi mi diyelim, ülke ekonomisinin sosyal yaşama etkisi mi yoksa gençliğin kültürüne yabancılaşması mı diyelim bilmiyorum. belki hepsi buna sebep oluyor ama ortada bir "birini sevmenin tehlikeli bir yatırım olduğu" düşüncesi var.
bu dengesizlik, ciddi bir mutsuzluğa sebep oluyor. herkesin dilinde aynı şey: "iyi kadın yok, iyi erkek yok. neredeler ? atlara binip gittiler, p.çlere kaldık" falan. bir zamanlar ben de böyleydim. sevgiden, insanlardan çok korkardım. ancak yaşam, bana hayatın ne kadar zalim olabileceğini gösterdiğinde daha iyi anlamaya başladım. diplerden baktığınızda, hayattaki beklentilerinizi düşürdüğünüzde insanların aslında çok güzel olduklarını anlıyorsunuz. birileri bir yerlerde kötülük peşinde koşuyor olabilir ama bu ayrımı yapmak da tecrübeyle alakalı bir durum. iyi insanları artık anlayacak yaşa geldik. mimiklerinden, bakışlarından bile bir insanın şeytana mı meleğe mi hizmet ettiğini anlayabiliyorsunuz.
iyi erkekler her yerdeler. fiziksel, psikolojik şiddet hayatında hiçbir şekilde var olmayan, karıncayı bile incitmeyecek, içinde bulunduğu toplumun yasalarına uyan, ülkesini, milletini seven, zorluklara cesurca göğüs germiş ve hayat tarafından pişirilmiş erkekler var. bu insanlar hayat kavgasıyla meşgul olduklarından bir yerlerden sizle temas kuramıyor olabilirler. bir insanla tanışmanın iyice zorlaştığı bir dönemde "tacizci" denilerek ifşa edilmek istemiyor olabilirler. ancak emin olun her yerdeler. sevdikleri için ne fedakarlıklar yapan insanlar var duyduğumuzda, gördüğümüzde şaşırtır bizleri.
modern dünyanın korkunçluğu ruhunuzu esir etmesin. iyi insanlara ve güzel bir yaşamın varlığına inanın, inanmak zorundayız.
öncelikle, benim sosyal çevrem çok geniştir. her nesepten her meşrepten insanla iletişim kurdum. o kadar çok iyi erkek var ki anlatamam. çoğunun sevgilisi yok, bazıları evlendi ve mutlular. herkesin bir aşk acısı var. herkes kalbine bir sevda gömmek zorunda kalmış ve sağa sola açılmaktan imtina ediyorlar. neden ? çünkü bu insanların kafasına, bazı kadınların tutarsız davranışları yüzünden, iyi bir insan olmak, sahiplenmek ilişki dünyasında kişiye negatif yazılmış. iyiysen, mülayimsen, birazcık kafa dinginliğini seviyorsan "ilişki dünyasında yerin yok" olayına dönmüş.
en kötüsü de "seven insan olma" "sen çok seven olma da ne olursa olsun" gibi şeyler var. geçenlerde kalabalık bir arkadaş grubuyla muhabbet ederken "abi ben tekrar aşık olmak istiyorum, güzel bir şey ya" dedim diye "aşık ol da gör ebeyin hörekesini" "hayatını gaydırır valla" "seni avucunun içine alır sonra hamur gibi yoğurup duvara fırlatır(haha, mübalaga)" gibi şeyler söylendi. insanlar sevmekten çok korkuyor. bu durumun karakterlerle alakası yok aslında. iyi insanlar her yerdeler, bunun kadını erkeği yok. lakin sosyal medya etkisi mi diyelim, ülke ekonomisinin sosyal yaşama etkisi mi yoksa gençliğin kültürüne yabancılaşması mı diyelim bilmiyorum. belki hepsi buna sebep oluyor ama ortada bir "birini sevmenin tehlikeli bir yatırım olduğu" düşüncesi var.
bu dengesizlik, ciddi bir mutsuzluğa sebep oluyor. herkesin dilinde aynı şey: "iyi kadın yok, iyi erkek yok. neredeler ? atlara binip gittiler, p.çlere kaldık" falan. bir zamanlar ben de böyleydim. sevgiden, insanlardan çok korkardım. ancak yaşam, bana hayatın ne kadar zalim olabileceğini gösterdiğinde daha iyi anlamaya başladım. diplerden baktığınızda, hayattaki beklentilerinizi düşürdüğünüzde insanların aslında çok güzel olduklarını anlıyorsunuz. birileri bir yerlerde kötülük peşinde koşuyor olabilir ama bu ayrımı yapmak da tecrübeyle alakalı bir durum. iyi insanları artık anlayacak yaşa geldik. mimiklerinden, bakışlarından bile bir insanın şeytana mı meleğe mi hizmet ettiğini anlayabiliyorsunuz.
iyi erkekler her yerdeler. fiziksel, psikolojik şiddet hayatında hiçbir şekilde var olmayan, karıncayı bile incitmeyecek, içinde bulunduğu toplumun yasalarına uyan, ülkesini, milletini seven, zorluklara cesurca göğüs germiş ve hayat tarafından pişirilmiş erkekler var. bu insanlar hayat kavgasıyla meşgul olduklarından bir yerlerden sizle temas kuramıyor olabilirler. bir insanla tanışmanın iyice zorlaştığı bir dönemde "tacizci" denilerek ifşa edilmek istemiyor olabilirler. ancak emin olun her yerdeler. sevdikleri için ne fedakarlıklar yapan insanlar var duyduğumuzda, gördüğümüzde şaşırtır bizleri.
modern dünyanın korkunçluğu ruhunuzu esir etmesin. iyi insanlara ve güzel bir yaşamın varlığına inanın, inanmak zorundayız.
devamını gör...
tevrat
şu an elimizde bulunmayan kitaptır. piyasada aynı isimle sunulan kitaplar ise gerçekte insan yazımı hadis kitaplarılar, yani sahte tevratlar.
zaten kutsal kuran, elitlerin ellerindeki gerçek tevrat'ı halktan gizlediklerini söyler:
en'am suresi 91: allah'ı, kadrine/şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar. çünkü, "allah, insana hiçbir şey vahyetmemiştir." dediler. de ki "mûsa'nın insanlara bir ışık, bir kılavuz olarak getirdiği kitap'ı kim indirdi? siz o kitap'ı birtakım parşömenler yapıp ortaya sürüyorsunuz, birçoğunu da saklıyorsunuz. size, sizin de atalarınızın da bilmediği şeyler öğretildi." "allah" de, sonra bırak onları saplandıkları batakta oynayadursunlar.
bu arada kutsal kuran, piyasadaki sahte tevratların hatalarını da verdiği bilgilerle düzeltir.
forumlarda bu konuda yazdıklarımdan örnekler verelim:
--- alıntı ---
piyasadaki sahte tevrat'a göre bir baba kızını köle olarak satabilirmiş
evet yanlış okumadınız, sahte tevrat'a (hadis kitabı) göre bir baba borcuna karşılık kızını köle olarak satabiliyor ve işin daha da kötüsü, köleliğe satılan bir kız, sıradan bir erkek kölede olduğu gibi altı yılın sonunda serbest de bırakılmaz.
mısırdan çıkış 21
7 “eğer bir adam kızını cariye olarak satarsa, kız erkek köleler gibi özgür bırakılmayacak. 8 efendisi kızla nişanlanır, sonra kızdan hoşlanmazsa, kızın geri alınmasına izin vermelidir. kızı aldattığı için onu yabancılara satamaz. 9 eğer cariyeyi oğluna nişanlarsa, ona kendi kızı gibi davranmalıdır. 10 eğer ikinci bir kadınla evlenirse, ilk karısını nafakadan, giysiden, karılık haklarından yoksun bırakmamalıdır.
neyse ki elimizdeki tek kutsal kitap olan kuran piyasadaki sahte tevrat'ın (hadis kitabının) bu hatasını da düzeltir.
ne kız ne de erkek kimse köle olarak veya başka birşey olarak satılamaz.
bırakın kendisini, bir kimsenin kalemini bile izinsiz alamazsınız.
***
sahte tevrat güneşin ve ayın ışığını şöyle anlatır:
tanrı büyüğü gündüze, küçüğü geceye egemen olacak iki büyük ışığı ve yıldızları yarattı. [tekvin 1:16]
ilginç olan, hem güneşin hem de ayın ışığını tanımlamak için "ışık" anlamına gelen aynı ibranice "ma'owr" kelimesinin kullanılmasıdır. bu kelime tam anlamıyla yorumlanırsa, o zaman bilimsel olarak yanlıştır, çünkü güneş ve ayın ışık yayma konusunda benzer olduğunu gösterecektir.
gerçek şu ki, güneş kendi ışığını yayarken, ay bir ayna gibi güneşten gelen ışığı yansıtır. kuran'da güneş ve ay şöyle tarif edilmektedir:
25:61 göğe takım yıldızlar vareden ve ona bir lamba ve parlayan bir ay yerleştiren çok yücedir.
kuran açıkça güneşi ısı ve ışık kaynağı olarak tanımlarken, ay içinse sadece parlayan/ışığı yansıtan anlamlarında bir ifade kullanarak yine işin doğrusunu gösterir.
ve böylece kutsal kuran, piyasadaki sahte tevrat'ın bir hatasını daha düzeltir.
--- alıntı ---
www.diniyazilar.com/2022/06...
zaten kutsal kuran, elitlerin ellerindeki gerçek tevrat'ı halktan gizlediklerini söyler:
en'am suresi 91: allah'ı, kadrine/şanına yaraşır şekilde tanıyamadılar. çünkü, "allah, insana hiçbir şey vahyetmemiştir." dediler. de ki "mûsa'nın insanlara bir ışık, bir kılavuz olarak getirdiği kitap'ı kim indirdi? siz o kitap'ı birtakım parşömenler yapıp ortaya sürüyorsunuz, birçoğunu da saklıyorsunuz. size, sizin de atalarınızın da bilmediği şeyler öğretildi." "allah" de, sonra bırak onları saplandıkları batakta oynayadursunlar.
bu arada kutsal kuran, piyasadaki sahte tevratların hatalarını da verdiği bilgilerle düzeltir.
forumlarda bu konuda yazdıklarımdan örnekler verelim:
--- alıntı ---
piyasadaki sahte tevrat'a göre bir baba kızını köle olarak satabilirmiş
evet yanlış okumadınız, sahte tevrat'a (hadis kitabı) göre bir baba borcuna karşılık kızını köle olarak satabiliyor ve işin daha da kötüsü, köleliğe satılan bir kız, sıradan bir erkek kölede olduğu gibi altı yılın sonunda serbest de bırakılmaz.
mısırdan çıkış 21
7 “eğer bir adam kızını cariye olarak satarsa, kız erkek köleler gibi özgür bırakılmayacak. 8 efendisi kızla nişanlanır, sonra kızdan hoşlanmazsa, kızın geri alınmasına izin vermelidir. kızı aldattığı için onu yabancılara satamaz. 9 eğer cariyeyi oğluna nişanlarsa, ona kendi kızı gibi davranmalıdır. 10 eğer ikinci bir kadınla evlenirse, ilk karısını nafakadan, giysiden, karılık haklarından yoksun bırakmamalıdır.
neyse ki elimizdeki tek kutsal kitap olan kuran piyasadaki sahte tevrat'ın (hadis kitabının) bu hatasını da düzeltir.
ne kız ne de erkek kimse köle olarak veya başka birşey olarak satılamaz.
bırakın kendisini, bir kimsenin kalemini bile izinsiz alamazsınız.
***
sahte tevrat güneşin ve ayın ışığını şöyle anlatır:
tanrı büyüğü gündüze, küçüğü geceye egemen olacak iki büyük ışığı ve yıldızları yarattı. [tekvin 1:16]
ilginç olan, hem güneşin hem de ayın ışığını tanımlamak için "ışık" anlamına gelen aynı ibranice "ma'owr" kelimesinin kullanılmasıdır. bu kelime tam anlamıyla yorumlanırsa, o zaman bilimsel olarak yanlıştır, çünkü güneş ve ayın ışık yayma konusunda benzer olduğunu gösterecektir.
gerçek şu ki, güneş kendi ışığını yayarken, ay bir ayna gibi güneşten gelen ışığı yansıtır. kuran'da güneş ve ay şöyle tarif edilmektedir:
25:61 göğe takım yıldızlar vareden ve ona bir lamba ve parlayan bir ay yerleştiren çok yücedir.
kuran açıkça güneşi ısı ve ışık kaynağı olarak tanımlarken, ay içinse sadece parlayan/ışığı yansıtan anlamlarında bir ifade kullanarak yine işin doğrusunu gösterir.
ve böylece kutsal kuran, piyasadaki sahte tevrat'ın bir hatasını daha düzeltir.
--- alıntı ---
www.diniyazilar.com/2022/06...
devamını gör...
berber vs saç tasarım merkezi
berber saç tıraşına 20 lira saç tasarım merkezi 80 lira ister. berber her zamankinden yapar saç tasarım merkezi ise son moda ne ise ortaya karışık.
devamını gör...
sagopa kajmer
1978 doğumlu türk rapçi.
devamını gör...
midye yiyeceğinize pil kemirin
siz ne diyorsunuz vedat bey? midyenin içinde uranyum olsa yine emüklerim.
devamını gör...
spermiogram testi
testi yapan personel için diğer tanı testlerinden daha ayrı bir yeri olandır.
zamanında spermiyogram yapmış bir stajyer olarak ben de tecrübelerimi paylaşayım ki tam olsun.
öncelikle gelen materyali 37 santigradlik etüv dediğimiz bir aletin içine koyuyoruz. etüv, böyle yarım buzdolabı büyüklüğünde birşey. aman niye uğraşıyorum, aha şöyle bişey.
1-2 saat bekletiyoruz ki içinde bulunduğu semen iyice akışkan hale gelsin, sıvılaşsın falan. süre dolduktan sonra şırıngayla çekiyoruz, kontrol ediyoruz iyice sıvılaşmış mı diye. şırınganın iğnesinde garip bir aparat var, onu bulamadım şimdi.
şöyle tarif edeyim orasını. hani iğneyi şırıngaya oturttuğunuz yeşil başlık kısmı var ya, o kısmının bir yüzü düz. sanırım analizi yapacak cihazdaki yuva o şekilde ki, ona göre yapılmış. üzerinden 10 sene geçti, tam hatırlamıyorum *. cihaz dediğim de tüplü bilgisayar monitöründen daha küçük, üzerinde ufakça bir ekran olan birşey. mililitredeki sperm sayısı, vizkozitesi (akışkanlığı), canlı/ölü oranını falan veriyor. ekranda da güzel güzel görüyorsunuz oynayan spermleri.
tabi bazen hoş sonuçlanmıyor bu test. kamyoncu gibi iri yarı, beyaz atletli pos bıyıklı bir abi geldi bir gün. utana sıkıla verdi numuneyi. ulan 3 kere baktık, spermler gram hareket etmiyor. adam kısır yani. bana "sen söyle kindred" diyecekler diye çok korktum, neyse ki bana vermediler o görevi *. bu da böyle bir anımdır.
zamanında spermiyogram yapmış bir stajyer olarak ben de tecrübelerimi paylaşayım ki tam olsun.
öncelikle gelen materyali 37 santigradlik etüv dediğimiz bir aletin içine koyuyoruz. etüv, böyle yarım buzdolabı büyüklüğünde birşey. aman niye uğraşıyorum, aha şöyle bişey.

1-2 saat bekletiyoruz ki içinde bulunduğu semen iyice akışkan hale gelsin, sıvılaşsın falan. süre dolduktan sonra şırıngayla çekiyoruz, kontrol ediyoruz iyice sıvılaşmış mı diye. şırınganın iğnesinde garip bir aparat var, onu bulamadım şimdi.
şöyle tarif edeyim orasını. hani iğneyi şırıngaya oturttuğunuz yeşil başlık kısmı var ya, o kısmının bir yüzü düz. sanırım analizi yapacak cihazdaki yuva o şekilde ki, ona göre yapılmış. üzerinden 10 sene geçti, tam hatırlamıyorum *. cihaz dediğim de tüplü bilgisayar monitöründen daha küçük, üzerinde ufakça bir ekran olan birşey. mililitredeki sperm sayısı, vizkozitesi (akışkanlığı), canlı/ölü oranını falan veriyor. ekranda da güzel güzel görüyorsunuz oynayan spermleri.
tabi bazen hoş sonuçlanmıyor bu test. kamyoncu gibi iri yarı, beyaz atletli pos bıyıklı bir abi geldi bir gün. utana sıkıla verdi numuneyi. ulan 3 kere baktık, spermler gram hareket etmiyor. adam kısır yani. bana "sen söyle kindred" diyecekler diye çok korktum, neyse ki bana vermediler o görevi *. bu da böyle bir anımdır.
devamını gör...
iyi giden şeyleri batırmakta ne kadar iyisin sorusu
her şey yolunda gidiyorsa, kesin bir terslik vardır diyen murphy'e katılıyorum.
devamını gör...
