hoşlanılan kişinin kitap okumayı sevmemesi
bir zamanlar koşarak uzaklaşıyordum, şimdi ise biraz durup bakıyorum. okumayı bilmezken annemin salonda tekli koltuğa yerleşip kitap okumasını kıskanırdım; bu kadar dikkatini çeken, onu bizden çalan ne diye. sonra yaşın geldi diye okula çağırdılar da kıskançlıktan çatlamadım, yataklara düşüp ince hastalığa tutulmadım. öğretmen harfleri verince okumayı söktüğüm gibi kitaplara koştum, bunda bir sıkıntı yok. birazcık büyüyünce hayatımı okuyarak ve yazarak kazanmaya karar verdim. arkadaşlar, itiraf ediyorum, bir ara okumaktan tiksindim. kısa bir ara. çünkü istediğimi değil okumak zorunda olduğumu okudum. çevremdeki herkes ve ben deli gibi okumak zorundayız ve ana konuşmalarımız bu temel üzerinde. hayatımdaki insan okumasa da olur, kitaplardan değil, başka şeylerden konuşalım lütfen.
devamını gör...
tütsüleme
eski çağlardan beri gıda saklama yöntemi olarak da kullanılan, dumanın ürün yüzeyine uygulanması yöntemidir.
devamını gör...
okuduğun üniversiteyi söylemeden anlat
bulunduğu bölge eskiden köydü, hem şehirden uzak hem gelişmişlik acısından.
türkiye’nin gözde kayak merkezi ile aynı isimdedir.
türkiye’nin gözde kayak merkezi ile aynı isimdedir.
devamını gör...
bir yazarı tanımadan hakkında gereksizce ithamlarda bulunmak
leş bir durumdur. bir tanım girdik diye cahil damgası yediğimiz oluyor. insanlara hakaret etmek veya bir ithamda bulunmak bu kadar kolay mı diye soruyorum size.
devamını gör...
psikologların aşırı ücret talep etmesi
emlakçılar kadar değildir.
devamını gör...
kondisyon
çok önemli bir kavramdır.
yeterli olarak sağlanamaması başarıya engel olur.
yeterli olarak sağlanamaması başarıya engel olur.
devamını gör...
tebessüm ettiren sözlük nickleri
(bkz: doping yaparken hamile kalan pesmerge)
(bkz: başımıza icat çıkarma denilen çocuk)
(bkz: bal yerine reçel yapan arı)
(bkz: hobaaa3434)
(bkz: başımıza icat çıkarma denilen çocuk)
(bkz: bal yerine reçel yapan arı)
(bkz: hobaaa3434)
devamını gör...
karakteri çekici olan insan
dünyalara bedel insandır. olduğundan daha güzel/yakışıklı, daha zeki, daha sevilesi, daha fantastik, çok garip, bir acayip ve vazgeçilmez görünür. büyülüdür adeta. hayatınız bir hamursa, o kişinin toz olmasını ve onu hamurunuza karıştırmayı isterken bulursunuz kendinizi. evet. daha korkunç örnekler vermeden tanımı sonlandırıyorum.
devamını gör...
herkesin kendini özel sanması
ünlü türk düşünürü kemal sunal ne demiş sen de paşa ol ben de paşa olayım herkes paşa olsun. o hesaptan hepimiz özel olalım ne olacak.
devamını gör...
cinsellik
cinsellik, 19. yüzyılda ortaya çıkmış ve batı’da imâl edilmiş bir kavramdır. öncesinde, insanlar cinsel ilişkilerde bulunurlardı fakat ‘cinsellikleri’ yoktu. belirli bir duygular ve zevkler grubunun “cinsellik” adı altında ayrı bir görüngü olarak yalıtılabileceğini düşünmeden rahatlıkla cinsellik üzerine konuşabilirlerdi. ancak yeni cinsellik kavramı sayesinde; konuşmaya, düşünmeye ve eylemeye ilişkin muhtelif günahlar, insan kişiliğinin müstakil bir kısmı olarak yalıtabilir ve geri kalan insanî duygu ve eylem alanlarından ayrıştırılabilir, özel bir grup olarak birleştirilebilir hale geldi.
yüzyıllar boyunca batı’nın cinsel düşlemleri, kimilerine göre her türlü günahkâr sapmanın uçurumu, kimilerine göreyse yasaklanmış kösnül hazların hasretle düşlenen cennetiydi. yakın doğu’daki insanları bu pek ırgalamıyordu tabii, yeter ki onları rahat bıraksınlar. ancak 19. asrın akışı içinde, artık rahat bırakmaz oldular. sanayileşme ve anamalcılık, batı’yı iktisadî ve askerî bakımdan öyle güçlendirmişti ki, islam dünyasına dönük sömürgeci atılımını yakın doğu’nun aslî ülkelerine de taşıyabilmişti. böyle bir teşebbüs, ideolojik bir temellendirmeye gereksinim duyar. batı’nın, yeryüzünün geri kalanına karşı bir “medeniyet misyonunu” yerine getirmekle görevli olduğu iddiası, işte bu ereğe hizmet etti.
ne var ki yakın doğu, sömürgeci güçlerin bakışına göre batı tipi uygarlığın gerektirdiği hemen her şeye zaten sahip bulunuyordu. sağlam yapılı evlerde oturuyorlardı, “doğru dürüst” (yani tek tanrılı ve özdönüşümlü bir ilahiyatın olduğu) bir dinleri vardı; edeplice giyiniyor, düzenli olarak yıkanıyorlardı. edebiyat vardı, tarihyazımı ve bilim vardı, kurumlaşmış bir hukuk dizgesiyle yönetilen “doğru düzgün” devletler bile vardı. yakın doğu’nun sömürgeci yağmasını meşrulaştırmak, iptidai olarak tasnif edilen başka bölgelere nazaran –batılı ölçütlere göre bile- çok daha zordu. bundan çıkışı sağlayan, yükseliş ve çöküş modeli oldu. burada da yine ‘cinselliğe’ önemli bir rol düşüyordu.
hegelci bir şema izlenerek, dünya tarihi süreklilik arz eden bir ilerleme tarihi olarak tasavvur edildi, ‘eski dünyanın kültürleri’ de sırayla buna katkıda bulunmuşlardı. bir ekin, katkısını sağladıktan sonra, ilerlemenin doruğuna onu izleyen kültür geçiyor, o da katkısını sunuyor ve birikimini kendisinden daha üstün olan bir başka kültüre devrediyordu. bu modele göre, islam kültürünün katkısı, karanlık orta çağ devrinde batı’nın antik çağ bilgisine erişmesine aracılık etmek olmuştu. o zamandan beriyse avrupa, ilerlemenin yegâne penahıydı. bütün diğer kültürler –islam kültürü de dahil– kendi varoluş haklarını yitirmişlerdi, çünkü ilerlemenin temsilciliği bu arada onlardan geçmişti. onların yazgısı, tarihsizliğin uzamında kalakalmaktı, ta ki batı onlara ilerlemeyi yeniden getirene kadar.
ancak verili kültürlerin başka kültürlere bir şey katacak kadar güçleri varken, nasıl “daha yüksek” kültürler olarak inkişaf edemediklerini ve neden zayıf düştüklerini açıklamak gerekiyordu. bunu açıklayabilmek için, ilerleme mefhumunun refakatine ‘çöküş’ kavramının da gelmesi gerekiyordu. yakın doğu’nun durumunda, bu “çöküş” mefhumu, batı’nın hegemonik bilgisinin oraya nüfuzunu sağlamanın da en etkili aracıydı.
buna göre islam’ın 8. ve 9. yüzyılda bir “altın çağı” olmuştu; o sıralar yunan biliminin ve felsefesinin eserleri arapçaya çevrilmişti (sonra batı bunlardan yararlanmış) ve ussalcı ilahiyat okulu “mutezile” devlet doktrini idi. ama sonra karanlık din âlimleri galebe çalmış, “ortodoksinin” kamçısı altında her türlü özgür düşüncenin donmasına yol açmışlardı. o zaman, bir çöküş devri başlamıştı –tam tamına bin yıl süren sahiden etkileyici bir çöküş dönemi!–
âlimlik, eski betikleri hiç düşünmeden hatmetme derekesine düşmüş, bilimler yasaklanmış ve ölüp gitmiş, edebiyat anlamsız sözcük cambazlığına irca olmuştu. egemenler, yazgılarına teslim olmuş bir güruh mahiyetindeki tebalarına gaddarca ve sadistçe zulmeden, onları sömüren korkunç tiranlardı. islam dünyasının çöküşü hakkındaki geleneksel imge, aşağı yukarı böyledir; bugün hâlâ birçok batılı entelektüel tarafından, aynı zamanda birçok yakın doğulu münevver tarafından da, doğruluğuna inanılan bir imgedir bu. bu telakkinin tutamaksızlığını birçok yönden göstermek mümkündür. ancak bakışları, çöküş tasavvurunun önemli bir yapı taşına çevirmek gerekiyor: yozlamış cinsellik.
19. yüzyıl ortalarında fransız psikiyatr bénédict augustin morel, dini kanaatleriyle lamarck’ın o zaman yepyeni olan bilimsel kuramlarını sentezlediği “yozlaşma kuramı”nı yayımladı. sofu katolik olan yazar burada incil’deki adem’in günah öyküsünü modern tıbbın düşünce tarzına uyarlar. başlangıçta kusursuz yaratılmış olan insan, zararlı çevresinin onun ahlâkî ve bedenî bozulmasına katkıda bulunan etkilerine boyun eğmiştir buna göre. bu yozlaşma, kalıtımla intikal eder, zaten bozulmuş olan zürriyet daha da zararlı bir çevrede yetişme eğiliminde olduğundan, yozlaşma kuşaktan kuşağa artar.
yozlaşma kuramı, günümüzdeki reklamcılık sektörünün arabeskleşen sloganıyla ifade etmek gerekirse: kariyer basamaklarını çok hızlı tırmandı. 19. asrın seksenli ve doksanlı yılları ingiltere’sinde orta tabakanın büyük teveccühüne mazhar oldu, zira onların ilerleyen sanayileşme karşısındaki korkularına, “moloh” (tevrat’ta sözü edilen putperestlerin çocuk kurban ettikleri tanrı) toplumsal konumlarını yitirme korkularına, isyankâr proletarya ve göçmenler karşısındaki korkularına hitap ediyordu.
başta şehirli alt tabakaların, sanayileşmenin ilk dönemindeki koşullara karşı gösterdikleri tepkiye dayanan yozlaşma kuramı “sapkın” cinsel davranışı açıklamak için kullanılmaya da müsaitti. üremeye yaramayan her türlü davranış, hem hıristiyanlığa hem darwinci düşünce tarzına uygun olarak “sapkın” sayılıyordu bu anlayışta. almanya’da yayımlanan: ‘psychopathia sexualis’ adlı, modern cinsellik biliminin kurucu eseri sayılan ünlü kitapta, bu tür davranışların tamamı “işlevsel yozlaşma” olarak tanımlandı.
yozlaşma kuramının kendisini bu kadar çabuk kabul ettirmesinin nedeni, bireylerin “yozlaşması” hakkında bir açıklama sunması değildi çünkü bu kuram, baştan itibaren kolektifleri esas alıyordu. sorun bireyin değil, topyekûn halk gruplarının “soysuzlaşması” idi. kuramın kendi iç mantığına göre, eğer halk içindeki bazı kesimlerin yozlaşmasına büyük bir tepki gösterilmezse, sonuçta halkın tamamı bir yozlaşma sürecine kurban giderdi. bu teori: cürümlerle, alkolizmle, fuhuşla mücadele etmeye çalışmakla ve onlardan korunmak için hekimlerin müdahalesini meşrulaştırmakla kalmıyor, dahası gerekli kılıyordu. bununla batı dünyasının medikalizasyonuna doğru önemli bir adım atılmış oldu. hekimler, o zamana kadar kilisenin hâkim olduğu alanlarda kendilerini yetkili ilan ettiler ve devlete merbut bir sağlık kurumu hastalarla meşgul olmakla kalmayıp, yoksulluğu, bakımsızlığı, cürümleri ve cinselliği de tıbbî bir sorun olarak tanımladı. erkek erkeğe cinsellik şimdi artık bir günah olmaktan çıkıp sayrılığa, sonra da kalıtımla aktarılan bir yozlaşma görüngüsüne dönüştü, böylece tüm toplumu tehdit eden bir sorun haline geldi.
yozlaşma isteğinin başka yararları da vardı. birincisi, sosyal darwinist ve ırkçı kuramlarla bağdaştırılabilmesi kolaydı, ikincisi avrupa dışı halkların “geri kalmışlığına” değgin bir açıklama sunmakla kalmıyor, “uygarlaştırma” gayesiyle oralara müdahale etmeyi de meşrulaştırıyordu. napolyon, 1798’de mısır’a düzenlediği saldırıyı mısır’ı yozlaştırmış ve barbarlığa sürüklemiş olan “türkler”den “kurtarma” savıyla meşrulaştırmıştı.
insan yaşamının diğer alanlarından ayrıştırılmış bir “cinsellik” anlayışını kurumlaştırma tasarısıyla batı, bir şekilde cinsel yaşamla bağıntılı görünen edimleri ‘belirsizlikten’ arındırmaya dönük, çıkışsız olan fakat yine de dünya çapında başarıya ulaşan bir girişim başlatmış oldu. bu arada, dünyada yaygın olarak kullanılan bütün dillerde, batılı “cinsellik” kavramının mütekabili olacak sözcükleri üretme çalışmaları başlatıldı. genellikle, “yerli cinselliği” batılı standartlara uydurmaya çalışan bir söylem de kurumlaştı. cinsel hazzı ve kösnül duygulanımları müphemlikten arındırmaya dönük bu çabanın, “belirsizliğin” ilgasına yönelik her deneme gibi başarısızlığa mahkûm olduğu açıktır. ortaçağ’da rahiplerin hazırladığı mufassal günah kataloglarının yerini, hekimlerin sayısız sapkınlığa ilişkin daha da ayrıntılı tasnifleri aldı. günümüzde, kimlik piyasasında gittikçe ayrıştırılan cinsel kimliklerden bir tane edinebilirsiniz fakat böylelikle cinselliğe ilişkin “belirsizliği” sona erdirme hedefinden daha çok uzaklaşırsınız.
yüzyıllar boyunca batı’nın cinsel düşlemleri, kimilerine göre her türlü günahkâr sapmanın uçurumu, kimilerine göreyse yasaklanmış kösnül hazların hasretle düşlenen cennetiydi. yakın doğu’daki insanları bu pek ırgalamıyordu tabii, yeter ki onları rahat bıraksınlar. ancak 19. asrın akışı içinde, artık rahat bırakmaz oldular. sanayileşme ve anamalcılık, batı’yı iktisadî ve askerî bakımdan öyle güçlendirmişti ki, islam dünyasına dönük sömürgeci atılımını yakın doğu’nun aslî ülkelerine de taşıyabilmişti. böyle bir teşebbüs, ideolojik bir temellendirmeye gereksinim duyar. batı’nın, yeryüzünün geri kalanına karşı bir “medeniyet misyonunu” yerine getirmekle görevli olduğu iddiası, işte bu ereğe hizmet etti.
ne var ki yakın doğu, sömürgeci güçlerin bakışına göre batı tipi uygarlığın gerektirdiği hemen her şeye zaten sahip bulunuyordu. sağlam yapılı evlerde oturuyorlardı, “doğru dürüst” (yani tek tanrılı ve özdönüşümlü bir ilahiyatın olduğu) bir dinleri vardı; edeplice giyiniyor, düzenli olarak yıkanıyorlardı. edebiyat vardı, tarihyazımı ve bilim vardı, kurumlaşmış bir hukuk dizgesiyle yönetilen “doğru düzgün” devletler bile vardı. yakın doğu’nun sömürgeci yağmasını meşrulaştırmak, iptidai olarak tasnif edilen başka bölgelere nazaran –batılı ölçütlere göre bile- çok daha zordu. bundan çıkışı sağlayan, yükseliş ve çöküş modeli oldu. burada da yine ‘cinselliğe’ önemli bir rol düşüyordu.
hegelci bir şema izlenerek, dünya tarihi süreklilik arz eden bir ilerleme tarihi olarak tasavvur edildi, ‘eski dünyanın kültürleri’ de sırayla buna katkıda bulunmuşlardı. bir ekin, katkısını sağladıktan sonra, ilerlemenin doruğuna onu izleyen kültür geçiyor, o da katkısını sunuyor ve birikimini kendisinden daha üstün olan bir başka kültüre devrediyordu. bu modele göre, islam kültürünün katkısı, karanlık orta çağ devrinde batı’nın antik çağ bilgisine erişmesine aracılık etmek olmuştu. o zamandan beriyse avrupa, ilerlemenin yegâne penahıydı. bütün diğer kültürler –islam kültürü de dahil– kendi varoluş haklarını yitirmişlerdi, çünkü ilerlemenin temsilciliği bu arada onlardan geçmişti. onların yazgısı, tarihsizliğin uzamında kalakalmaktı, ta ki batı onlara ilerlemeyi yeniden getirene kadar.
ancak verili kültürlerin başka kültürlere bir şey katacak kadar güçleri varken, nasıl “daha yüksek” kültürler olarak inkişaf edemediklerini ve neden zayıf düştüklerini açıklamak gerekiyordu. bunu açıklayabilmek için, ilerleme mefhumunun refakatine ‘çöküş’ kavramının da gelmesi gerekiyordu. yakın doğu’nun durumunda, bu “çöküş” mefhumu, batı’nın hegemonik bilgisinin oraya nüfuzunu sağlamanın da en etkili aracıydı.
buna göre islam’ın 8. ve 9. yüzyılda bir “altın çağı” olmuştu; o sıralar yunan biliminin ve felsefesinin eserleri arapçaya çevrilmişti (sonra batı bunlardan yararlanmış) ve ussalcı ilahiyat okulu “mutezile” devlet doktrini idi. ama sonra karanlık din âlimleri galebe çalmış, “ortodoksinin” kamçısı altında her türlü özgür düşüncenin donmasına yol açmışlardı. o zaman, bir çöküş devri başlamıştı –tam tamına bin yıl süren sahiden etkileyici bir çöküş dönemi!–
âlimlik, eski betikleri hiç düşünmeden hatmetme derekesine düşmüş, bilimler yasaklanmış ve ölüp gitmiş, edebiyat anlamsız sözcük cambazlığına irca olmuştu. egemenler, yazgılarına teslim olmuş bir güruh mahiyetindeki tebalarına gaddarca ve sadistçe zulmeden, onları sömüren korkunç tiranlardı. islam dünyasının çöküşü hakkındaki geleneksel imge, aşağı yukarı böyledir; bugün hâlâ birçok batılı entelektüel tarafından, aynı zamanda birçok yakın doğulu münevver tarafından da, doğruluğuna inanılan bir imgedir bu. bu telakkinin tutamaksızlığını birçok yönden göstermek mümkündür. ancak bakışları, çöküş tasavvurunun önemli bir yapı taşına çevirmek gerekiyor: yozlamış cinsellik.
19. yüzyıl ortalarında fransız psikiyatr bénédict augustin morel, dini kanaatleriyle lamarck’ın o zaman yepyeni olan bilimsel kuramlarını sentezlediği “yozlaşma kuramı”nı yayımladı. sofu katolik olan yazar burada incil’deki adem’in günah öyküsünü modern tıbbın düşünce tarzına uyarlar. başlangıçta kusursuz yaratılmış olan insan, zararlı çevresinin onun ahlâkî ve bedenî bozulmasına katkıda bulunan etkilerine boyun eğmiştir buna göre. bu yozlaşma, kalıtımla intikal eder, zaten bozulmuş olan zürriyet daha da zararlı bir çevrede yetişme eğiliminde olduğundan, yozlaşma kuşaktan kuşağa artar.
yozlaşma kuramı, günümüzdeki reklamcılık sektörünün arabeskleşen sloganıyla ifade etmek gerekirse: kariyer basamaklarını çok hızlı tırmandı. 19. asrın seksenli ve doksanlı yılları ingiltere’sinde orta tabakanın büyük teveccühüne mazhar oldu, zira onların ilerleyen sanayileşme karşısındaki korkularına, “moloh” (tevrat’ta sözü edilen putperestlerin çocuk kurban ettikleri tanrı) toplumsal konumlarını yitirme korkularına, isyankâr proletarya ve göçmenler karşısındaki korkularına hitap ediyordu.
başta şehirli alt tabakaların, sanayileşmenin ilk dönemindeki koşullara karşı gösterdikleri tepkiye dayanan yozlaşma kuramı “sapkın” cinsel davranışı açıklamak için kullanılmaya da müsaitti. üremeye yaramayan her türlü davranış, hem hıristiyanlığa hem darwinci düşünce tarzına uygun olarak “sapkın” sayılıyordu bu anlayışta. almanya’da yayımlanan: ‘psychopathia sexualis’ adlı, modern cinsellik biliminin kurucu eseri sayılan ünlü kitapta, bu tür davranışların tamamı “işlevsel yozlaşma” olarak tanımlandı.
yozlaşma kuramının kendisini bu kadar çabuk kabul ettirmesinin nedeni, bireylerin “yozlaşması” hakkında bir açıklama sunması değildi çünkü bu kuram, baştan itibaren kolektifleri esas alıyordu. sorun bireyin değil, topyekûn halk gruplarının “soysuzlaşması” idi. kuramın kendi iç mantığına göre, eğer halk içindeki bazı kesimlerin yozlaşmasına büyük bir tepki gösterilmezse, sonuçta halkın tamamı bir yozlaşma sürecine kurban giderdi. bu teori: cürümlerle, alkolizmle, fuhuşla mücadele etmeye çalışmakla ve onlardan korunmak için hekimlerin müdahalesini meşrulaştırmakla kalmıyor, dahası gerekli kılıyordu. bununla batı dünyasının medikalizasyonuna doğru önemli bir adım atılmış oldu. hekimler, o zamana kadar kilisenin hâkim olduğu alanlarda kendilerini yetkili ilan ettiler ve devlete merbut bir sağlık kurumu hastalarla meşgul olmakla kalmayıp, yoksulluğu, bakımsızlığı, cürümleri ve cinselliği de tıbbî bir sorun olarak tanımladı. erkek erkeğe cinsellik şimdi artık bir günah olmaktan çıkıp sayrılığa, sonra da kalıtımla aktarılan bir yozlaşma görüngüsüne dönüştü, böylece tüm toplumu tehdit eden bir sorun haline geldi.
yozlaşma isteğinin başka yararları da vardı. birincisi, sosyal darwinist ve ırkçı kuramlarla bağdaştırılabilmesi kolaydı, ikincisi avrupa dışı halkların “geri kalmışlığına” değgin bir açıklama sunmakla kalmıyor, “uygarlaştırma” gayesiyle oralara müdahale etmeyi de meşrulaştırıyordu. napolyon, 1798’de mısır’a düzenlediği saldırıyı mısır’ı yozlaştırmış ve barbarlığa sürüklemiş olan “türkler”den “kurtarma” savıyla meşrulaştırmıştı.
insan yaşamının diğer alanlarından ayrıştırılmış bir “cinsellik” anlayışını kurumlaştırma tasarısıyla batı, bir şekilde cinsel yaşamla bağıntılı görünen edimleri ‘belirsizlikten’ arındırmaya dönük, çıkışsız olan fakat yine de dünya çapında başarıya ulaşan bir girişim başlatmış oldu. bu arada, dünyada yaygın olarak kullanılan bütün dillerde, batılı “cinsellik” kavramının mütekabili olacak sözcükleri üretme çalışmaları başlatıldı. genellikle, “yerli cinselliği” batılı standartlara uydurmaya çalışan bir söylem de kurumlaştı. cinsel hazzı ve kösnül duygulanımları müphemlikten arındırmaya dönük bu çabanın, “belirsizliğin” ilgasına yönelik her deneme gibi başarısızlığa mahkûm olduğu açıktır. ortaçağ’da rahiplerin hazırladığı mufassal günah kataloglarının yerini, hekimlerin sayısız sapkınlığa ilişkin daha da ayrıntılı tasnifleri aldı. günümüzde, kimlik piyasasında gittikçe ayrıştırılan cinsel kimliklerden bir tane edinebilirsiniz fakat böylelikle cinselliğe ilişkin “belirsizliği” sona erdirme hedefinden daha çok uzaklaşırsınız.
devamını gör...
1 ocak 2021 normal sözlük'te patlayan havai fişekler
kafa sözlük bir şey beğenmeme timi diye bir şey varsa bu başlık altında olacaktır.
ben beğendim ne kadar ince düşünmüş insanlar kötülemeyin lütfen yahu.
ben beğendim ne kadar ince düşünmüş insanlar kötülemeyin lütfen yahu.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
rüyamda sözlüğe girdiğimde 146 bildirimim vardı. “gerçek olabilir mi acaba?” diye bakmak için bu saatte giriş yaptım.
sonuç mu? hayal kırıklığı. *
sonuç mu? hayal kırıklığı. *
devamını gör...
tavukların teyzesi
(bkz: melatonin) hormonu rahat rahat salgılansın diye yapıyordur. melatonin hormonu sadece saat 23.00 ile 05.00 arasında salgılanıyor. melatonin hormonu yaşlanmayı geciktiriyor ve kanseri önlüyor.
düzenli olarak, geceleri vakitli yatıp uyunması halinde vücut kendini onarabiliyor.
tavukların teyzesi, 40 yaşını aşmış bir teyzedir kesin. bedenini seven, özen gösteren teyzedir. güzeldir ve mutludur.
hayatını tercih ettiği gibi yaşıyordur. hayat onun kime ne?
düzenli olarak, geceleri vakitli yatıp uyunması halinde vücut kendini onarabiliyor.
tavukların teyzesi, 40 yaşını aşmış bir teyzedir kesin. bedenini seven, özen gösteren teyzedir. güzeldir ve mutludur.
hayatını tercih ettiği gibi yaşıyordur. hayat onun kime ne?
devamını gör...
poisson oranı
kuvvet altındaki bir malzemenin kuvvet yönündeki geriniminin, kuvvete dik olan yüzeydeki geriniminin oranının eksi bir katıdır.
devamını gör...
hastane koridoru
her insanın mutlaka bir gün tanıştığı, kendine ait ritmi, akışı, kuralları olan bir yaşam alanıdır. her yaştan insanın aynı çaresizlik düzleminde eşitlendiği yerdir.
devamını gör...
atv ekibini püskürten dayı
her ne kadar atv bomboş bir haber kanalı olursa olsun maske takmak gereklidir. dayının yaptığı yanlıştır.
maske takmak, korona virüsten korunmak için oldukça gereklidir. lütfen maskelerimizi takalım.
maske takmak, korona virüsten korunmak için oldukça gereklidir. lütfen maskelerimizi takalım.
devamını gör...
faydalı mobil uygulamalar
not almanıza yarayan gmail ile entegrasyon sağlayan (google keep)
fotoğraf düzenleme editleme olarak (snapseed yada lightroom)
istanbulda yaşıyorsanız istanbul kartta ne kadar bakiyeniz varsa kontrol etmek için (istanbulkart)
tüm marketlerdeki indirimleri insert flyer şekilde gösteren (e broşür)
internet bağlantı hızınızı kontrol etmeye yarayan oakla firmasının (speedtest)
ip tv boxına sahipseniz tv de klavye özelliğini kullanmak için (android tv)
turkcell hatlarına sahip kişilerin ne kadar kredi tutarı var yada interten alışverişini açıp kapatmaya ve kampanyaları görmelerini sağlayan (paycell)
bulunduğunuz ortamda çalan müziği telefonuz üzerinden dinleterek sanatçı ve şarkı ismini bulan (shazam)
eğlenerek oyun oynar gibi dil öğrenmeye yarayan (duolingo)
fotoğraflarınızdaki beğenmediğiniz objeleri silmeye kaldırmaya yarayan (retouch)
bateri çalmaya merak salan kişiler için (real durum)
fotoğraf düzenleme editleme olarak (snapseed yada lightroom)
istanbulda yaşıyorsanız istanbul kartta ne kadar bakiyeniz varsa kontrol etmek için (istanbulkart)
tüm marketlerdeki indirimleri insert flyer şekilde gösteren (e broşür)
internet bağlantı hızınızı kontrol etmeye yarayan oakla firmasının (speedtest)
ip tv boxına sahipseniz tv de klavye özelliğini kullanmak için (android tv)
turkcell hatlarına sahip kişilerin ne kadar kredi tutarı var yada interten alışverişini açıp kapatmaya ve kampanyaları görmelerini sağlayan (paycell)
bulunduğunuz ortamda çalan müziği telefonuz üzerinden dinleterek sanatçı ve şarkı ismini bulan (shazam)
eğlenerek oyun oynar gibi dil öğrenmeye yarayan (duolingo)
fotoğraflarınızdaki beğenmediğiniz objeleri silmeye kaldırmaya yarayan (retouch)
bateri çalmaya merak salan kişiler için (real durum)
devamını gör...
sevilen kişiye hediye edilecek şiir kitapları
devamını gör...
sevgiliden ayrılınan günün gecesi
bir takım ağır alkollü şahsiyetler için eşcinselliğin merak edildiği günün gecesi olabilir. "lan heteroyum tamam da, tersini denemeden nasıl emin olabilirim?" düşünceleriyle kişi nahoş bir durumla karşılaşıp, son saniye kaçışı yapmak durumunda kalabilir... ytd
merak hep iyi bir şey değildir sonuçta. özellikle belirli bir yaş grubunun üzerinde, belirli bir yaşam çizgisinde gidiyorsanız, bu saatten sonra bazı şeyleri somut olarak denemeseniz de olurdur...
özetle, alkolden uzak durulması gereken günün gecesidir. al kahveni otur evinde. kendi sessizliğinle. girişme bir şeylere.
devamını gör...
