hot pot
dünyaya çin'den yayılan pişirme yöntemi. yemek çeşidi olarak adlandırılsa bile sanıyorum pişirme biçimi olarak adlandırmak daha uygun olacaktır. ascoli piceno'da aotsuki ve ristorante shang-hai, cenova'da re naya felaket güzel iş çıkartmaktadır bu konuda. ristorante shang-hai sos konusunda yetersiz yine de piceno sınırları içerisinde hot pot denilince bence ilk uğranması gereken yerlerden biri ama aotsuki sanırım artık bu hizmeti sunmuyor. re naya ise gerçekten aşmış durumda, özellikle mantarları her zaman taze oluyordu. ha italyaya gidip çin yemeği yemek mantıklı gelmiyorsa eğer çin sınırları içerisinde özellikle guangzhou bölgesinde catch'e falan gidip manzara için o kadar para bayılmaya gerek yok sokakta bulunan küçük işletmeler daha iyisini yapıyor ayrıca catch'de uzun süre bekletiyorlar zaten. tienjin bölgesinde de sokaktaki küçük yerlerde çok güzel tadını çıkartmak mümkün ki zaten kuzeye yaklaştıkça daha sık denk geliyorsunuz.
hot pot'ın mantığı çok basit aslında. yaygın olarak ortasından kalın bir çıkıntı ile ayrılmış bakır bir kabın bir tarafına içinde yağ bulunan su diğer tarafına çeşitli baharatlar ile (genelde acı) hazırlanmış su konularak yapılır. buradaki mantık bir arada olan bir grubun masanın ortasındaki ateşte sürekli kaynayan bakır kap içindeki sulara ince bir şekilde doğranmış et, deniz mahsülü, erişte ve çiğ sebze gibi çeşitli yiyecekleri sohbet esnasında sırayla ekleyerek birbirinden oldukça farklı olan tatları birleştirip yemesinden geliyor aslında. her birinin pişme süresi farklı olan yiyecekleri yenilecek duruma geldikçe chopstick ile bakır kabın içerisinden alarak soslara batırıp yemek yeme süresi uzayıp da tatlar birleştikçe orgazmik bir zevke dönüşüyor. bir toplanma ritüeli gibi işlediği için de zaten bazen hatta çoğu zaman saatler alabiliyor. tek bir kap içerisine masadaki herkes dilediği şeyi eklediği için fazla titiz arkadaşlara çok önerilmemektedir, panik atak falan geçirirler sonra*. günümüzde ortada bulunan tek bir bakır kap yerine bireysel olarak herkes için ayrı ayrı sunan yerler olsa bile öyle çok tadı çıkmıyor kanımca. öyle kafaya göre her şeyi atayım suyun içine mantığı da genelde kusma eylemi ile sonuçlanıyor. denenmiş ve önerilmiş lezzetlerden gitmekte fayda var çünkü herkesin midesi koyun eti ile karidesin tadını aynı anda kaldıracak mideye sahip değil. ek olarak domuz eti ile kalamarı aynı sosa batırıp aynı zevki almak bile mümkün olmadığından neyi hangi sos ile yemek gerektiğini bilmekte fayda var. basit mantıkta pişirildiği an yenilebilen güveç demek mantıklı olur sanıyorum. enoki ile beraber karides çok güzel gitmektedir ama ben patates kızartmasını reçele batırıp yiyen bir insan olduğum için benden tavsiye almanın mantıklı olduğunu hiç ama hiç sanmıyorum. yemek yerken arada yemek yemeyi bırakıp ağızdaki tat sıfırlansın diye sıvı tüketmek -ki geleneksel bir yerdeyseniz genelde çok hoş kokan bir çay veriyorlar- ve sohbete dahil olmak da işin güzel kısmı. ayrıca masadakilerden biri hadi kaz bağırsağı atalım suya dediğinde genelde sanırım ben doydum diyerek yemeyi bırakmak kafidir, zorlamayın. özellikle etler ince dilimlendiği için ve farklı lezzetler ile sürekli karıştığından - baharatlı kısımda pişmesi daha iyi oluyor bence- bir etin hakkını vererek yemek için kesinlikle denenmeli. suya lütfen herhangi bir canlının bacağını veya dilini atmayın, kendine veya kendine yoksa bile masadakilere saygısı olan kimse yapmamalı bunu. bunu midesiz bir arkadaş yüzünden az kalsın deneyimleyecektim son dakika suda yüzen şeyi algılayamadığımdan ucundan döndüm, kötü kötü çok kötü.
edit:imla
hot pot'ın mantığı çok basit aslında. yaygın olarak ortasından kalın bir çıkıntı ile ayrılmış bakır bir kabın bir tarafına içinde yağ bulunan su diğer tarafına çeşitli baharatlar ile (genelde acı) hazırlanmış su konularak yapılır. buradaki mantık bir arada olan bir grubun masanın ortasındaki ateşte sürekli kaynayan bakır kap içindeki sulara ince bir şekilde doğranmış et, deniz mahsülü, erişte ve çiğ sebze gibi çeşitli yiyecekleri sohbet esnasında sırayla ekleyerek birbirinden oldukça farklı olan tatları birleştirip yemesinden geliyor aslında. her birinin pişme süresi farklı olan yiyecekleri yenilecek duruma geldikçe chopstick ile bakır kabın içerisinden alarak soslara batırıp yemek yeme süresi uzayıp da tatlar birleştikçe orgazmik bir zevke dönüşüyor. bir toplanma ritüeli gibi işlediği için de zaten bazen hatta çoğu zaman saatler alabiliyor. tek bir kap içerisine masadaki herkes dilediği şeyi eklediği için fazla titiz arkadaşlara çok önerilmemektedir, panik atak falan geçirirler sonra*. günümüzde ortada bulunan tek bir bakır kap yerine bireysel olarak herkes için ayrı ayrı sunan yerler olsa bile öyle çok tadı çıkmıyor kanımca. öyle kafaya göre her şeyi atayım suyun içine mantığı da genelde kusma eylemi ile sonuçlanıyor. denenmiş ve önerilmiş lezzetlerden gitmekte fayda var çünkü herkesin midesi koyun eti ile karidesin tadını aynı anda kaldıracak mideye sahip değil. ek olarak domuz eti ile kalamarı aynı sosa batırıp aynı zevki almak bile mümkün olmadığından neyi hangi sos ile yemek gerektiğini bilmekte fayda var. basit mantıkta pişirildiği an yenilebilen güveç demek mantıklı olur sanıyorum. enoki ile beraber karides çok güzel gitmektedir ama ben patates kızartmasını reçele batırıp yiyen bir insan olduğum için benden tavsiye almanın mantıklı olduğunu hiç ama hiç sanmıyorum. yemek yerken arada yemek yemeyi bırakıp ağızdaki tat sıfırlansın diye sıvı tüketmek -ki geleneksel bir yerdeyseniz genelde çok hoş kokan bir çay veriyorlar- ve sohbete dahil olmak da işin güzel kısmı. ayrıca masadakilerden biri hadi kaz bağırsağı atalım suya dediğinde genelde sanırım ben doydum diyerek yemeyi bırakmak kafidir, zorlamayın. özellikle etler ince dilimlendiği için ve farklı lezzetler ile sürekli karıştığından - baharatlı kısımda pişmesi daha iyi oluyor bence- bir etin hakkını vererek yemek için kesinlikle denenmeli. suya lütfen herhangi bir canlının bacağını veya dilini atmayın, kendine veya kendine yoksa bile masadakilere saygısı olan kimse yapmamalı bunu. bunu midesiz bir arkadaş yüzünden az kalsın deneyimleyecektim son dakika suda yüzen şeyi algılayamadığımdan ucundan döndüm, kötü kötü çok kötü.
edit:imla
devamını gör...
patriciler
bir dönem roma imparatorluğu tarafından kullanılan (bkz: krallık) yönetiminde en üst tabakada yer alan insanların oluşturduğu sınıftır.
bu sınıfın oy kullanma hakkı vardır.
kaynak: tarih notlarım.
bu sınıfın oy kullanma hakkı vardır.
kaynak: tarih notlarım.
devamını gör...
körlük
kitab'ın en can alıcı cümleleri:
-hepimiz susalım,sözlerin işe yaramadığı anlar var.
-biz zaten kördük.gördüğü halde göremeyen körler.
-hepimizin içinde adını koyamadıgımız birşey var işte biz oyuz.
bu kitap okunmalı hemde tekrar tekrar..
-hepimiz susalım,sözlerin işe yaramadığı anlar var.
-biz zaten kördük.gördüğü halde göremeyen körler.
-hepimizin içinde adını koyamadıgımız birşey var işte biz oyuz.
bu kitap okunmalı hemde tekrar tekrar..
devamını gör...
in rainbows
radiohead grubunun en sevdiğim albümlerinden birisi.
sanırım 6. çıkardıkları albümdür.
liste :
"15 step"
"bodysnatchers"
"nude"
"weird fishes/arpeggi"
"all ı need"
"faust arp"
"reckoner"
"house of cards"
"jigsaw falling into place"
"videotape"
sanırım 6. çıkardıkları albümdür.
liste :
"15 step"
"bodysnatchers"
"nude"
"weird fishes/arpeggi"
"all ı need"
"faust arp"
"reckoner"
"house of cards"
"jigsaw falling into place"
"videotape"
devamını gör...
yolda görsem selam vermem diyeceğimiz ünlüler
demet akalın
merve boluğur
cemal can cansever
barış murat yağcı
daha uzar gider bu liste. hiç girmesek iyiydi bu konuya.
merve boluğur
cemal can cansever
barış murat yağcı
daha uzar gider bu liste. hiç girmesek iyiydi bu konuya.
devamını gör...
spawn vs domestic hıyar
bugün imzalanan barış antlaşmasına göre tarihe karışmış versus. yine de her an bir 12 adalar krizi patlak verebilir veya kardak kayalıkları gibi aniden beliren bir afet* bu ikisini yine manyak edebilir. çok salaklar lan ama tatlılar. uzaktan seviyorum.
devamını gör...
yazarların bu gece olmasını istedikleri şey
tüm insanların eşit şartlar altında rahatlıkla uyumasını isterdim. normalde aç uyuyanların tok uyumasını, evsiz uyuyanların evde uyumasını, mutsuz olanların mutlu uyumasını.
devamını gör...
1 litre sütün 9 liraya dayanması
ineğe sorsan o bile fiyatı abartılı buldum der yani öyle bir garabet içinde yaşıyoruz.
devamını gör...
bir öz eleştiri yap
negatif, gamlı, dertli, tasalı, aksi, gizemli, nobran, patavatsız insan sevemiyorum.
mevlana olamıyorum. herkese göre değilim.
mevlana olamıyorum. herkese göre değilim.
devamını gör...
aşırı okuyan biriyle sohbet etmek
faydalı fakat yiptaticidir. bilgi ve fikir bombardımanına maruz kalmaktir. yanıt veremeyip susmak, gozyaslarini içine akitmaktir. zor zanaattir.
devamını gör...
bebek görmeye gitmek
regl döneminde (kadın pis olarak görüldüğü için) yapılmaması gerektiği söylenen eylem.
artık nerden duyduysam bu safsatayı, arkadaşımın bebeğini görmek için tertemiz olmayı beklemiştim.* söylemeyin bana böyle şeyler, etkileniyorum. hem aptalca geliyor, hem de ya acaba bir şey olursa diye kuruntu yapıyorum.
pandemiden hemen önceydi. bir haftalıktı görmeye gittiğim sıpa daha. arkadaşımın yorgun olduğunu düşünerek (ki ev çok kalabalıktı) sadece 5 dakikalığına bir ihtiyacı var mı diye uğramıştım. giderken de laktozsuz süt götürmüştüm.* almaya çıkamamışlar, çok hoşuna gitmişti. daha sonraki ziyaretlerimde de asıl hediyemi götürmüştüm.
bir de anneme eşlik etmeyip tek başına bu eylemi gerçekleştirmeye başladığımdan beri, yaşlanmış hissediyorum kendimi. kardeş görmeye değil sonuçta teyze/hala olmuş, yeğen görmeye gidiyoruz.*
son olarak da, görmeye gittiğim bebeyi prensip olarak 6 aydan küçükse kucağıma almıyorum. jöle kıvamındaki canlı beni korkutuyor, bir yerine bir şey olacak diye.
artık nerden duyduysam bu safsatayı, arkadaşımın bebeğini görmek için tertemiz olmayı beklemiştim.* söylemeyin bana böyle şeyler, etkileniyorum. hem aptalca geliyor, hem de ya acaba bir şey olursa diye kuruntu yapıyorum.
pandemiden hemen önceydi. bir haftalıktı görmeye gittiğim sıpa daha. arkadaşımın yorgun olduğunu düşünerek (ki ev çok kalabalıktı) sadece 5 dakikalığına bir ihtiyacı var mı diye uğramıştım. giderken de laktozsuz süt götürmüştüm.* almaya çıkamamışlar, çok hoşuna gitmişti. daha sonraki ziyaretlerimde de asıl hediyemi götürmüştüm.
bir de anneme eşlik etmeyip tek başına bu eylemi gerçekleştirmeye başladığımdan beri, yaşlanmış hissediyorum kendimi. kardeş görmeye değil sonuçta teyze/hala olmuş, yeğen görmeye gidiyoruz.*
son olarak da, görmeye gittiğim bebeyi prensip olarak 6 aydan küçükse kucağıma almıyorum. jöle kıvamındaki canlı beni korkutuyor, bir yerine bir şey olacak diye.
devamını gör...
kendimizi hafiflemiş hissetmemizi sağlayan şeyler
size karşı hatalar yapan birinin özür dilemesi.
devamını gör...
ayrı evlerde yaşanan evlilik
ece-fazıl say çiftinin evlilikleri üzerinden tartışılan konu bugünlerde.
bana aşırı mantıklı geldi. herkes evinde yaşıyor eşinin evine misafir oluyor. böylelikle kimse düzeninden vazgeçmiyor ve alışkanlıklarını değiştirmek zorunda kalmıyor.
ayşe arman da bir dönem bu tarz evliliği çok savunmuştu diye hatırlıyorum.
karı-koca olunca ille de aynı evde yaşamak gerekmiyor ama çocuk olunca bu sistem zorlaşır sanki. o zaman bu şekilde başlayıp aynı evde yaşanabileceğine emin olunca da çocuk sahibi olunabilir.
bana aşırı mantıklı geldi. herkes evinde yaşıyor eşinin evine misafir oluyor. böylelikle kimse düzeninden vazgeçmiyor ve alışkanlıklarını değiştirmek zorunda kalmıyor.
ayşe arman da bir dönem bu tarz evliliği çok savunmuştu diye hatırlıyorum.
karı-koca olunca ille de aynı evde yaşamak gerekmiyor ama çocuk olunca bu sistem zorlaşır sanki. o zaman bu şekilde başlayıp aynı evde yaşanabileceğine emin olunca da çocuk sahibi olunabilir.
devamını gör...
sözlüğün en iyi yazarı
kimse kusura bakmasın ama benim.
lan o bilgi tanımları vahiy olarak gelmiyor kaç saat araştırma yapıyorum.
olsun underrated olmak da güzel..
lan o bilgi tanımları vahiy olarak gelmiyor kaç saat araştırma yapıyorum.
olsun underrated olmak da güzel..
devamını gör...
lgbt
zamanında psikolojik şiddet uyguladığım topluluktur.
üniversitenin ilk yılında 6 ay yurtta kalmıştım. 4 kişi kaldığımız odada bir adet gey vardı. ismi berktuğ (gerçek ismi bir peygamer, birde halife isminden oluşuyor. berktuğ kendine taktığı bir isimdi o yüzden bu ismi kullanacağım). kendisi o zamanlar benim gibi ekşi sözlük yazarıydı. benim gibi buraya geldiyse veya gelecekse bu başlığa gireceğini biliyorum. kendisine özür niyetiyle bunları anlatıyorum. umarım bir gün okursun.
küçük bir şehirden hafif çomar versiyonum ile metropole giriş yaptım ve üniversitenin ilk yılında kendimi yurtta buldum. yurt odasına son giren ben olmuştum. ilk üç kişi bir hafta önceden gelmiş. girdiğim ilk saat arkadaşlardan biri ''iyi bari sen normal birine benziyorsun'' dedi. o zaman anlamamıştım ne olduğunu. daha sonra durumun farkına vardım.
berktuğ'nun gey olduğunu bir hafta içinde anladım. zaten saklamıyordu. çok açık feminen davranışları vardı. konuşmasını geç yürümesi bile bir kadını andırıyor. ilk haftalar bir gözü açık uyudum ''bana mı bakıyor'' ''bir şey mi düşünüyor'' diye kafamda deli sorular. zamanın biraz ilerlemesiyle odadaki diğer iki elemanla çok sıkı arkadaş olduk. durumu birbirimize açtık. herkes aynı düşünüyor. içlerinden 'süper zeka' olan kardeşimizin aklına bir fikir geldi. bence berktuğ'u korkutalım gerçekten gey mi yoksa numaram mı yapıyor anlarız dedi.(bak bak kafalara bak pırıl pırıl maşallah zeka akıyor) tamam dedik nasıl yapacağız. bana bırakın dedi.
oda karanlık berktuğ yemeğe gitmiş, süper zeki arkadaşım karanlıkta kapının arkasında bekliyor. elinde bir deodorant diğer elinde çakmak. berktuğ odaya giriyor. süper zeki elaman berktuğ'a doğru mini bir alev yaklaştırıyor. berktuğ çığlık atıyor. o çığlıktan sonra bizim küçük beynimizde taşlar ufaktan oturuyor. kısaca anlatmak gerekirse bir erkeğin atamayacağı derecede tiz bir çığlık.
beynimiz daha gelişimini tamamlayamadığı için çocuğa baskı yapmaya devam ediyoruz. bu seferde konu banyoda (ortak) bırakılan tüy dökücü kremler vs. bizden uzak tut görmeyelim muhabbeti yapıyoruz. tamam diyor berktuğ dolabına koyuyor.
her gün odaya bir yurt dolusu adam toplayıp sabahlara kadar kağıt oynayıp hiç konuya ilgisi olmayan berktuğ'un varlığına saygı göstermiyoruz.
aynı yemek masasına oturmayı tercih etmiyoruz. (kendimden nefret ettim şuan) denk gelirse çok ses etmiyoruz.
bizim süper zeki arkadaş ile büyük bir kavga ediyorlar. konuda berktuğ'un sabah banyoda çok vakit geçirmesi. küfürler havada uçuşuyor. en son benim arkadaş. ''sana küfür etmiyorum gerçek neyse onu söylüyorum'' diyor. ben hiç karışmıyorum olaya ama yıllardır arkadaşımın ettiği son sözü aklımdan çıkaramıyorum. berktuğ çok mutsuz tabi ki.
o selam vermedikçe vermiyoruz. konuşmadıkça konuşmuyoruz. (lan sana ne *mk sana ne sana ne! gider istediğini yapar sana giren çıkan ne ? ben onu anlamıyorum. 10 metrekarede odada 4 kişi yaşıyorsun zaten sen kimsin de kime tavır yapıyorsun. hayır niye niye ? gerçekten geçmişime gitsem ilk yapacağım iş kendimi tokatlamak)
böyle onlarca olay sayabilirim. halbuki iyi bir insandı lan. akşam meyve soyardı bize çocuk, karşılık beklemezdi. ben kız arkadaşımla buluşacağım zaman ''nefret o gömlek sana hiç olmamış beyaz olan daha iyi onu giy'' gibi ürpertici yorumları olsa da niyeti iyiydi. zaten erkek arkadaşı vardı. ben kısa sürede yurttan apar topar ayrıldığım için kendisiyle vedalaşamadım. keşke o vedayı yapsaydım. yıllardır unutamıyorum.
berktuğ senden özür dilerim. senin kiminle ne yaptığın beni ilgilendirmez. istersen git ağaçla seviş saygı duyarım. o zaman çomarmışım bunu şimdi dönüp bakınca anlıyorum. günah çıkarmak için yazmıyorum bu yazıyı gerçekten pişman olduğum için yazıyorum. elimden gelen tek şey senden özür dilemek. her tavrım için, her ön yargım için, her sözüm için, her sana haksızlık ettiğim an için özür dilerim.
üniversitenin ilk yılında 6 ay yurtta kalmıştım. 4 kişi kaldığımız odada bir adet gey vardı. ismi berktuğ (gerçek ismi bir peygamer, birde halife isminden oluşuyor. berktuğ kendine taktığı bir isimdi o yüzden bu ismi kullanacağım). kendisi o zamanlar benim gibi ekşi sözlük yazarıydı. benim gibi buraya geldiyse veya gelecekse bu başlığa gireceğini biliyorum. kendisine özür niyetiyle bunları anlatıyorum. umarım bir gün okursun.
küçük bir şehirden hafif çomar versiyonum ile metropole giriş yaptım ve üniversitenin ilk yılında kendimi yurtta buldum. yurt odasına son giren ben olmuştum. ilk üç kişi bir hafta önceden gelmiş. girdiğim ilk saat arkadaşlardan biri ''iyi bari sen normal birine benziyorsun'' dedi. o zaman anlamamıştım ne olduğunu. daha sonra durumun farkına vardım.
berktuğ'nun gey olduğunu bir hafta içinde anladım. zaten saklamıyordu. çok açık feminen davranışları vardı. konuşmasını geç yürümesi bile bir kadını andırıyor. ilk haftalar bir gözü açık uyudum ''bana mı bakıyor'' ''bir şey mi düşünüyor'' diye kafamda deli sorular. zamanın biraz ilerlemesiyle odadaki diğer iki elemanla çok sıkı arkadaş olduk. durumu birbirimize açtık. herkes aynı düşünüyor. içlerinden 'süper zeka' olan kardeşimizin aklına bir fikir geldi. bence berktuğ'u korkutalım gerçekten gey mi yoksa numaram mı yapıyor anlarız dedi.(bak bak kafalara bak pırıl pırıl maşallah zeka akıyor) tamam dedik nasıl yapacağız. bana bırakın dedi.
oda karanlık berktuğ yemeğe gitmiş, süper zeki arkadaşım karanlıkta kapının arkasında bekliyor. elinde bir deodorant diğer elinde çakmak. berktuğ odaya giriyor. süper zeki elaman berktuğ'a doğru mini bir alev yaklaştırıyor. berktuğ çığlık atıyor. o çığlıktan sonra bizim küçük beynimizde taşlar ufaktan oturuyor. kısaca anlatmak gerekirse bir erkeğin atamayacağı derecede tiz bir çığlık.
beynimiz daha gelişimini tamamlayamadığı için çocuğa baskı yapmaya devam ediyoruz. bu seferde konu banyoda (ortak) bırakılan tüy dökücü kremler vs. bizden uzak tut görmeyelim muhabbeti yapıyoruz. tamam diyor berktuğ dolabına koyuyor.
her gün odaya bir yurt dolusu adam toplayıp sabahlara kadar kağıt oynayıp hiç konuya ilgisi olmayan berktuğ'un varlığına saygı göstermiyoruz.
aynı yemek masasına oturmayı tercih etmiyoruz. (kendimden nefret ettim şuan) denk gelirse çok ses etmiyoruz.
bizim süper zeki arkadaş ile büyük bir kavga ediyorlar. konuda berktuğ'un sabah banyoda çok vakit geçirmesi. küfürler havada uçuşuyor. en son benim arkadaş. ''sana küfür etmiyorum gerçek neyse onu söylüyorum'' diyor. ben hiç karışmıyorum olaya ama yıllardır arkadaşımın ettiği son sözü aklımdan çıkaramıyorum. berktuğ çok mutsuz tabi ki.
o selam vermedikçe vermiyoruz. konuşmadıkça konuşmuyoruz. (lan sana ne *mk sana ne sana ne! gider istediğini yapar sana giren çıkan ne ? ben onu anlamıyorum. 10 metrekarede odada 4 kişi yaşıyorsun zaten sen kimsin de kime tavır yapıyorsun. hayır niye niye ? gerçekten geçmişime gitsem ilk yapacağım iş kendimi tokatlamak)
böyle onlarca olay sayabilirim. halbuki iyi bir insandı lan. akşam meyve soyardı bize çocuk, karşılık beklemezdi. ben kız arkadaşımla buluşacağım zaman ''nefret o gömlek sana hiç olmamış beyaz olan daha iyi onu giy'' gibi ürpertici yorumları olsa da niyeti iyiydi. zaten erkek arkadaşı vardı. ben kısa sürede yurttan apar topar ayrıldığım için kendisiyle vedalaşamadım. keşke o vedayı yapsaydım. yıllardır unutamıyorum.
berktuğ senden özür dilerim. senin kiminle ne yaptığın beni ilgilendirmez. istersen git ağaçla seviş saygı duyarım. o zaman çomarmışım bunu şimdi dönüp bakınca anlıyorum. günah çıkarmak için yazmıyorum bu yazıyı gerçekten pişman olduğum için yazıyorum. elimden gelen tek şey senden özür dilemek. her tavrım için, her ön yargım için, her sözüm için, her sana haksızlık ettiğim an için özür dilerim.
devamını gör...
ton balığı konusunda kimsenin kral çıplak diyememesi
bir süredir farkında olduğum tartışmasız gerçeklik. şu ton balığı denilen meret gerçekte hiçbir halta benzemiyor, o kadar tuz, karabiber, limon takviesine karşın beklenen performansı bir türlü sergileyemiyor, ama dünyanın parasına yeryüzündeki irili ufaklı her markette satılmaya da devam ediyor. ton balığı lobisi çok güçlü sanırım. sabaha kadar benden haber alamazsanız polisi arayın.
devamını gör...
pazartesi akşamını güzelleştiren şeyler
günü tek parça bitirmiş olmak.
her pazartesi akşamı ya tekli koltuğuma kurulurken ya da balkonda uzanıp gökyüzünü izlerken kendi kendime "bu günü bitirdiysen diğer günleri de bitirirsin leylimley." diyorum.
he bir de tatil hayali beni her daim biraz daha dinç, diri ve iri tutuyor. *
her pazartesi akşamı ya tekli koltuğuma kurulurken ya da balkonda uzanıp gökyüzünü izlerken kendi kendime "bu günü bitirdiysen diğer günleri de bitirirsin leylimley." diyorum.
he bir de tatil hayali beni her daim biraz daha dinç, diri ve iri tutuyor. *
devamını gör...
hala zevkle izlenen çizgi filmler
tom ve jerry
devamını gör...

