2 şubat 2021 galatasaray başakşehir maçı
henry onyekuru ve mostafa mohamed'in 5 gün sonraki maç için fenerbahçeye gözdağı verdikleri maç olmuştur.
bakalım önümüzdeki hafta bizim çitlembik hangise kadıköy turu attıracak, mostafa hangi futbolcuyu kaleye top ile birlikte sokacak hep birlikte göreceğiz.
bakalım önümüzdeki hafta bizim çitlembik hangise kadıköy turu attıracak, mostafa hangi futbolcuyu kaleye top ile birlikte sokacak hep birlikte göreceğiz.
devamını gör...
ruhumuzun hala analog olması
dijital dünya her tarafımızı kuşattı. ne kadar çok teknoloji ile iç içeyiz öyle değil mi? buna rağmen maziden ansızın zihnimize düşen bir an, dalgın dalgın geçtiğimiz bir sokak, gördüğümüz bir hayal bizi romantik bir halin içerisine çekiyor. itiraf edelim, ruhumuz hâlâ analog. ve hatta ihtiyacımız olmasa bir saniye teknolojiyi yanımızda tutmayız. ihtiyacımız var. ama ruhumuz analog. durup durup dalmalarımıza, içinden çıkılmaz sorunlarımıza, sarmalanmayan ruh yaralarımıza derman olmaya teknolojinin gücü yetmeyecek. çok boş avuntu.
devamını gör...
fizostigmin
santral sinir sistemine geçebilen atropin zehirlenmesinde kullanılan parasempatomimetik ajandır.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının elleri
yakında sözlüğe başka bi yerlerinizi de atacakmışsınız gibi hissediyorum ama hadi hayırlısı.
devamını gör...
son görülmesi ve mavi tiki kapalı insan
ben yani alice. çünkü atılan mesajları unutma gibi bir huyum var. bir ara cevap veririm diyorum aradan 1 hafta geçiyor. ayıp olmasın diye kapattım mecbur. böylelikle insanlar öldüğümü falan düşünüyor. daha makul.
şaka yapmıyorum yine unutmuşum geçenlerde birine cevap vermeyi. aradı sonra kız bir şey oldu sandım dedi. oldu tabii. aklımı yitirdim. daha nolsun.
şaka yapmıyorum yine unutmuşum geçenlerde birine cevap vermeyi. aradı sonra kız bir şey oldu sandım dedi. oldu tabii. aklımı yitirdim. daha nolsun.
devamını gör...
hatıra olsun diye saklanan garip nesneler
7-8 sene saç uzattıktan sonra ani bir kararla saçları kestirmeye karar vermiştim, 80-90 cm uzunluğunda saç gitti, kuaför dedi ki abi bunu öreyim saklarsın, hatıra olur anı olur dedi.. tamam gardaş dedim, güzelce sıkıca ördü, düzgünce kesti verdi elime :) 10 sene falan oldu hala durur.
devamını gör...
spontane radyo yayını
gören de ilk yayınları değil haftalardır birlikte yayın yapıyorlar sanacak yahu!
bu nasıl bir uyum, bu nasıl bir tatlılık, bu nasıl güzel bir enerjidir! şarkı seçimleri de harika!
sizin de çayınızı kahvenizi alıp hep birlikte balkona oturup sohbetlerine dahil olasınız gelmiyor mu?
canım robnaja , canım cenk'in arka bahçesi elinize emeğinize sağlık.*
bu nasıl bir uyum, bu nasıl bir tatlılık, bu nasıl güzel bir enerjidir! şarkı seçimleri de harika!
sizin de çayınızı kahvenizi alıp hep birlikte balkona oturup sohbetlerine dahil olasınız gelmiyor mu?
canım robnaja , canım cenk'in arka bahçesi elinize emeğinize sağlık.*
devamını gör...
noel baba gerçek olsaydı ne olurdu sorunsalı
bir süre sonra delirip bacalardan içeri dışkı atardı ve sorunsallar silsilesi büyür giderdi.
t: çok da sorun olmayan sorunsal.
t: çok da sorun olmayan sorunsal.
devamını gör...
normal sözlük radyosu’ndan esinle anlık karalamalar
tende nemli yumuş'
sultan koynunda uyumuş
ceza ve sagopa'yı dahi barıştırabilecek
cemi cümleyi kahkahasında bülbüller
kaval ile mi düdükleyecek?
lapa lapa zalim kar
yağdı genç yaşımda başıma
saadet, fehimdar veya fehimkar
seyret serseri oldum terk-i sözlükte
horozlanır luci' tavussuz çöplükte
sevda çiçeğim seni arar seni sorar
sessiz sedasız açardın gecelerde
unsuz ve füme dilsiz
çift kaşarlı titrimde
reçetesiz kullanabilirsiniz
kafa dinlerken kafanızı vitaminleyen
ortak şarkılar ve ortaklıklar
neresinden tutsan elinde kalır sapı
karamanlıca
ibolipa
tora tora!
inişli çıkışlı
mübadele türküsü
mario'dan
çaki diyalize çakici
anera yari fettan mavrimira
izmir'in dökülür yaprakları
aman da kavaklariii
bize de derler çakici
yakariz konaklariiii...
işbu başlık anlık, çağrışım bazlı ve kafa sözlük radyosundan esinle karalamaları ihtiva eder.
sultan koynunda uyumuş
ceza ve sagopa'yı dahi barıştırabilecek
cemi cümleyi kahkahasında bülbüller
kaval ile mi düdükleyecek?
lapa lapa zalim kar
yağdı genç yaşımda başıma
saadet, fehimdar veya fehimkar
seyret serseri oldum terk-i sözlükte
horozlanır luci' tavussuz çöplükte
sevda çiçeğim seni arar seni sorar
sessiz sedasız açardın gecelerde
unsuz ve füme dilsiz
çift kaşarlı titrimde
reçetesiz kullanabilirsiniz
kafa dinlerken kafanızı vitaminleyen
ortak şarkılar ve ortaklıklar
neresinden tutsan elinde kalır sapı
karamanlıca
ibolipa
tora tora!
inişli çıkışlı
mübadele türküsü
mario'dan
çaki diyalize çakici
anera yari fettan mavrimira
izmir'in dökülür yaprakları
aman da kavaklariii
bize de derler çakici
yakariz konaklariiii...
işbu başlık anlık, çağrışım bazlı ve kafa sözlük radyosundan esinle karalamaları ihtiva eder.
devamını gör...
dövüş kulübü
chuck palahniuk'un yazdığı yeraltı edebiyatı'nın en iyi örneklerinden olan muhteşem kitap. tabi ki filmi çekildikten sonra çok daha geniş kitlelere ulaştı ve kült hale geldi ama kitabın yeri bende her zaman çok daha önemli. açıkçası insanın kendine yabancılaşması, topluma yabancılaşması, makineleştirilmesi gibi konuları çok iyi işlemiş bir kitap. kesinlikle temelinde albert camus'nun yabancılaşma üzerine yazıları ve felsefesi mevcut. ve de aynı zamanda jean-paul sartre'ın bulantı kitabını okuduğumuzda da baş karakter jack'inbir bulantı içinde olduğunu anlayabiliyoruz. aslında diğer karakterler de öyle. örneğin marla. kesinlikle hem kendine hem topluma yabancılaşmış, yaşama amacı olmayan, hayatı anlamsız bulan bir karakter. jack ise marla'ya göre farklı görünse de hissiyat açısından aynı yerdeler. jack işi gücü olan, beyaz yakalı, orta sınıf, ikea'dan koltuklarla evini döşemiş, sürekli uçakla yurt dışı seyahatleri yapan bir tip. ancak o da en az marla kadar kendine ve topluma yabancılaşmış. hayatı anlamsız. modern toplumda hiç bir yaşama amacı olmayan bir tip. konformizmin dibine kadar batmış. asla otantik yaşayamayan bir karakter. her şeyi var gibi görünüyor ama mutsuz. işte o zaman ortaya bir başkası çıkıyor. jack'in zıddı bir tip. tyler durden. bu jack'in içinde sakladığı, hep olmak istediği ama olamadığı gölgesidir. jack'in tam tersi, hayatta yapmak istediği her şeyi yapan, otantik yaşayan, mahalle baskısı, toplum baskısı nedir hiç umursamayan biri. dark pessenger. bunu jung'ta görüyoruz.
carl jung’un analitik psikolojisine göre, gölge arketipi kişiliğinizin “karanlık tarafını” temsil eder. kendinizin en ilkel kısmını sakladığınız ruhsal bir alem dünyasıdır. bencillik, bastırılmış içgüdüler ve bilinçli zihninizin reddettiği “yetkisiz” benlik. bu, varlığınızın en derin girintilerine gömülmüş olan bölümdür
.
aslında olan biten jack ve tyler aynı kişiler. bir tür çoklu kişilik. yani disosiyasyon.
ve işte tyler jack'i hep olmak istediği ama kismeye bahsetmemesi gereken dövüş kulübüne götürür. filim merkezinde bu kulüp var gibi görünse de kitabın da filmin de felsefesi bahsettiğim konulardır. muhteşemdir.
carl jung’un analitik psikolojisine göre, gölge arketipi kişiliğinizin “karanlık tarafını” temsil eder. kendinizin en ilkel kısmını sakladığınız ruhsal bir alem dünyasıdır. bencillik, bastırılmış içgüdüler ve bilinçli zihninizin reddettiği “yetkisiz” benlik. bu, varlığınızın en derin girintilerine gömülmüş olan bölümdür
aslında olan biten jack ve tyler aynı kişiler. bir tür çoklu kişilik. yani disosiyasyon.
ve işte tyler jack'i hep olmak istediği ama kismeye bahsetmemesi gereken dövüş kulübüne götürür. filim merkezinde bu kulüp var gibi görünse de kitabın da filmin de felsefesi bahsettiğim konulardır. muhteşemdir.
devamını gör...
cinsiyetçi söylemler
"elinin hamuruyla erkek işine karışma."
her iki cinsiyet de kendilerine biçilen rollerin dışına çıkıp istediği işi yapabilir.
her iki cinsiyet de kendilerine biçilen rollerin dışına çıkıp istediği işi yapabilir.
devamını gör...
sosyoloji bölümünde okumak
nerden duyup da istediğimi bilmesem de gerçekten ilgimi çeken ve hayatımın bi döneminde -mümkünse asıl istediğim üniversiteden mezun olduktan sonra ikinci bölümüm olarak- okumak istediğim bölüm.
devamını gör...
rap müzik midir sorunsalı
müzik değilse nedir, müzik dediğimiz olgu nedir gibi cevaplanması gereken sorular içeren sorunsal. eskiden ben de ‘beat üzerine hızlı hızlı bir şeyler söylemek’ gözüyle bakıyordum, sonrasında yedi ay kadar bir rapçiyle aynı evi paylaşınca müzik olduğuna karar verdim. çokça emek istiyor yapması.
devamını gör...
sadakatsiz
son bölüm asıl “mesele” volkan-derin-asya ve melekleri değil, selçuk!
vefasız bir anne tarafından terkedilen selçuk, kendini yetiştirememiş, empati yoksunu ve insanlara şiddet uygulayan, tehditler savuran bir karakterdi. yaptığı bütün iğrençliklerini izlerken, bir yandan sevdiği kadın tarafından bir kaç kez kandırılmasına, yalnızlıkla sınanıp, büyümesine bir gram üzülmedim. yarası var diyemedim.
son bölüme kadar!
hazır annesi geri dönmüş, yeni yeni bir anne - oğul ilişkisi kurmaya çalışacakken, annesi hastalığı nedeniyle öldü. tedaviyi reddetmesine de kızdım. neden oğlun için hiç bir emek vermedin be kadın? neden onu hakkını vere vere yetiştirmedin de son anda öleceğini bildiğin halde çıkageldin ve bir daha yıktın onu? tam da aralarında bir bağ oluşacakken, selçuk tam da iyi bir birey olma yolunda kendince adım atarken, tüm umutlarının bir anda elinden alınması, beni çok üzdü. gözlerim doldu onu öyle yaşadığı şok ile elinde simitlerle, bahçede ki bankta kalakalmasını izlerken.
gerçek hayatta da insanı yıkan, umutlarının elinden alınması değil midir?
vefasız bir anne tarafından terkedilen selçuk, kendini yetiştirememiş, empati yoksunu ve insanlara şiddet uygulayan, tehditler savuran bir karakterdi. yaptığı bütün iğrençliklerini izlerken, bir yandan sevdiği kadın tarafından bir kaç kez kandırılmasına, yalnızlıkla sınanıp, büyümesine bir gram üzülmedim. yarası var diyemedim.
son bölüme kadar!
hazır annesi geri dönmüş, yeni yeni bir anne - oğul ilişkisi kurmaya çalışacakken, annesi hastalığı nedeniyle öldü. tedaviyi reddetmesine de kızdım. neden oğlun için hiç bir emek vermedin be kadın? neden onu hakkını vere vere yetiştirmedin de son anda öleceğini bildiğin halde çıkageldin ve bir daha yıktın onu? tam da aralarında bir bağ oluşacakken, selçuk tam da iyi bir birey olma yolunda kendince adım atarken, tüm umutlarının bir anda elinden alınması, beni çok üzdü. gözlerim doldu onu öyle yaşadığı şok ile elinde simitlerle, bahçede ki bankta kalakalmasını izlerken.
gerçek hayatta da insanı yıkan, umutlarının elinden alınması değil midir?
devamını gör...
normal sözlük'ün gececi yazarları
uykumuz kaçtı soluğu burda aldık yine.
t: an itibariyle uykumun gelmesini beklerken saydığım koyunlar kafa sözlüğün amblemi gibi gelen uykumu tekme ata ata kovalıyor. (bkz: senin yapacağın tanımın ben)
t: an itibariyle uykumun gelmesini beklerken saydığım koyunlar kafa sözlüğün amblemi gibi gelen uykumu tekme ata ata kovalıyor. (bkz: senin yapacağın tanımın ben)
devamını gör...
burun estetiğinin aşırı yaygınlaşması
acilen önlem alınması gereken durumdur. yakında çok sevdiğimiz büyük burunlu kimse kalmayacak ortalıkta böyle giderse.
kemerli burun severler derneği.
kemerli burun severler derneği.
devamını gör...
zorba the greek
yunan yazar nikos kazancakis'in tüm dünyada tanınan romanı, daha sonra başrolünde anthony quinn' in yer aldığı filmi de yapılmıştır.
--- alıntı ---
roman ingilizce olarak ilk kez 1952'de ingiltere'de, 1953'te de abd'de yayımlandı. türkiye'de ise ilk kez ataç yayınevi tarafından aleksi zorba adıyla 1963'te yayımlandı ve 1967 ve 1970 yıllarında aynı yayınevinden iki baskısı daha çıktı. sonra can yayınları tarafından 1982'de zorba adıyla yayımlandı ve yayınevi tarafından muhtelif sayıda baskıları yapıldı. türkçedeki bütün çevirileri yunanca aslından ahmet angın tarafından yapılmıştır.
zorba, 1883-1957 yılları arasında yaşamış olan yunan yazar nikos kazancakis´in olgunluk dönemi ürünüdür. "zorba" bir yaşam kılavuzudur. bugün nikos kazancakis´in mezar taşında yazılı olanlar, doğrudan zorba´nın ağzından dökülmüş kader sözcükleri gibidir âdeta:
« hiçbir şey ummuyorum; hiçbir şeyden korkmuyorum; özgürüm. »
--- alıntı ---
--- alıntı ---
roman ingilizce olarak ilk kez 1952'de ingiltere'de, 1953'te de abd'de yayımlandı. türkiye'de ise ilk kez ataç yayınevi tarafından aleksi zorba adıyla 1963'te yayımlandı ve 1967 ve 1970 yıllarında aynı yayınevinden iki baskısı daha çıktı. sonra can yayınları tarafından 1982'de zorba adıyla yayımlandı ve yayınevi tarafından muhtelif sayıda baskıları yapıldı. türkçedeki bütün çevirileri yunanca aslından ahmet angın tarafından yapılmıştır.
zorba, 1883-1957 yılları arasında yaşamış olan yunan yazar nikos kazancakis´in olgunluk dönemi ürünüdür. "zorba" bir yaşam kılavuzudur. bugün nikos kazancakis´in mezar taşında yazılı olanlar, doğrudan zorba´nın ağzından dökülmüş kader sözcükleri gibidir âdeta:
« hiçbir şey ummuyorum; hiçbir şeyden korkmuyorum; özgürüm. »
--- alıntı ---
devamını gör...


