(bkz: berserk_gloria)
(bkz: lennykereviz)
(bkz: lilium)
(bkz: brigadier)

şimdilik listem budur.
devamını gör...

uygun ilik bulmaktan daha küçük bir ihtimal. evi baştan sona beş altı kez arasanız bile o saklanan eşya yer yarılıp içine girdiğinden başarı şansınız yoktur. hiç kalkışmayın olmayacak işlere.
devamını gör...


türk romancı samipaşazade sezai'nin 1888'de yayınlanan romanıdır. sergüzeşt romanında, bir paşazade ile cariyenin uygun görülmeyen aşkı anlatılmaktadır. halkın eskimiş düşüncelerini değiştirmeyi amaçlayan bu romanda kölelik eleştirilmektedir.
aynı zamanda millî eğitim bakanlığı tarafından ortaöğretim kurumları için hazırlanan 100 temel eser arasında yer almaktadır.
ıı. abdülhamit devrinde yazılmış ve yayınlanmıştır.
baskılara ve göz hapsine maruz kalan samipaşazade sezai, paris’e kaçmıştır.
devamını gör...

çok uzun olması, gereksiz bakışmalar, klişe senaryo.
devamını gör...


‘klasikler on beş dakikalık radyo programlarına uyacak şekilde kısaltılıyor. sonra iki dakikada okunacak bir kitap eleştirisi olarak tekrar kısaltılıyor. sonunda da bir sözlükte on oniki satır alıntı yapılıyordu’


hayal ürünü değilmiş gibi, ne dersiniz ?
devamını gör...

ben gri olurdum galiba.siyah ile beyaz arasına sıkışmış, kararsız ve tarafsız...
devamını gör...

sözlüğün en kaliteli yazarı uçurulmuş.
sözlükte sohbetini kendime lütuf bildiğim nadir insanlardandı. çok naif, saygılı, insancıl, bir o kadar içten biriydi.

profiline 'yeni yazı var mı?' diye bakmadığım gün yoktur. sabahtan akşama kadar üç-dört harfli şeyler üzerine başlık açanlar burada ama o yok.

yahu daha geçen biri bana iğrenç şeyler yazdı. baktım ki aktif, bizzat yoldaş'a yazdım. çünkü çok içerledim. bir türlü dönüş yapılmayınca kırıldım. daha da ne yaşarsam yaşayayım söylememe kararı aldım ki; ben öyle sabah-akşam yönetime yazan biri de değilim. sonra bir de baktım o küfürbaz yazarın nickaltina yoldaş çok evvelden tanım girmiş. dedim kendime 'senin etin ne, budun ne? tabii onu tutacak?' biliyorum ahım şahım olmayı bırakın tırt bile olamayacak bir yazarım. ne olurdu bal porsuğu'nun gönlünü hoş tutsaydınız.

sevgili bal porsuğu siz çok kıymetlisiniz. yazılarını daima severek okudum. herbiri birbirinden güzeldi. ıyi ki varsınız.
devamını gör...

ee, ben de buradayım. hani nerede tarihe karışmış?

bu arada yukarıda bir yazar kardeşimiz metalci gençliğin giyimi hakkında konuşmuş, size nasıl grup logolu siyah tişört ve mavi kot absürt geliyorsa bize de dize kadar inen bol tişörtler ve kısacık şortun altına çekilen uzun çoraplar absürt geliyor.*
devamını gör...

"şimdi bu buradan gelirken kendimi önüne atsam ne olabilir ki?" diye düşünürken sahneyi kafanızda canlandırır ve bir anda ürperirsiniz. çok garip bir histir.
devamını gör...

hepinize çok teşekkür ediyorum. (bkz: bu kadar takipçiyi hak ediyor muyum sorusu)'na cevap vermek için dün biraz düşündüm ama bilemedim ya.
ama ben olsam ben de kendimi takip ederdim.*
devamını gör...

insan sever bir kere - ezginin günlüğü
devamını gör...

max frisch kitabıdır.

sanığın beraatini karar verdiğinde mahkeme, suç ortadan kalkmış olur mu? delil yetersizliği ile beraat etmek sizi suçsuz bir yapar mı? davanız ertelendiğinde sonraki davaya kadar geçen süre boyunca masum sayar mısınız kendinizi? ve asıl soru: beraat ettiğinizde, hem de delil yetersizliğinden dava sona ermiş midir? soruşturma ve sorgulama sona erer mi?

mavi sakal çirkin bir adamdır ve mavi sakalı onu daha da çirkin yapar. mavi sakal, eşlerini öldüren bir adamın hikayesi aslında. ama onun farklı bir yorumu, bu kitaptaki hikaye; altı eşinden de boşanmış bir adamın son eşini öldürmekle suçlanarak mahkemeye düşmesi ve beraat etmesi ile ilgili. bu adam bir doktor ve herkese göre karıncayı bile incitmeyecek bir adam. ama biz biliyoruz ki karıncayı incelemeyecek denen nice insanın karınca yuvası yıkmaktan sadist bir zevk alabilir. bilemeyiz.

beraat etse de savcının soruşturmaları bir türlü son bulmuyor. tanık ifadeleri devam ediyor. olayı duyan bilen herkes sorgulanmaya devam ediyor, mavi sakalın zihninde. ki o zihin dopdolu bir mahkeme salonu.

siz de bazen mahkeme kurmaz mısınız kendi zihninizde?
devamını gör...

bu gündüz kuşağı programlarda gösterilenler bildiğin gündüz gözüyle görülen kabuslara dönüştü.
devamını gör...

öncelikle bu veledin burda ne işi var diyebilirsiniz istediğiniz kadar. 12. sınıfım şuan dershanenin olmadığı bir ilçede yaşıyorum, dershaneye gitmem için nakil istemem, nakilin çıkması ve okulun yurduna başvuru yapmam ve başvurumunda çıkması lazım. özel ders al diyenler var birde, benim lanet ettiğim tek ders kimya zaten. ne yapsam bilemiyorum. birde ailem dershaneye gitmemi desteklemiyor. öyle ki annem kendini öyle kaptırmış ki dershaneye gitme telefonunu değiştirelim diyor. telefon pek umrumda değil, sadece twitter whatsapp kullanıyorum zaten. şarjı bitmiş 2 gündür bulamıyorum. çok dağınık yazdım biliyorum ama fikir verin

edit:şuan benim için sınav senem bitmiş durumda. dershaneye gitmek istememe rağmen gidemedim. eğer gidip gitmemek sizin seçiminiz ise bazı önerilerim var.
derhaneye gitmeyip evde youtube üzerinden çalışacaksanız şunlara aşırı dikkat edin. ev ortamınızın huzurlu olduğundan emin olun. eğer evdesiniz diye aileniz sürekli size iş yıkıyorsa, yüksek ses varsa, ebeveynleriniz sorumsuzsa vs vs. evde çalışmamaya özen gösterin. bi zaman sonra sizide sınav psikolojisiyle birlikte aşırı etkiliyor. yaşam enerjim ailevi sorunlar ve sınavla birlikte çekildi. ölmüşümde toprak atanım yok haline geldim. umrumda olmaz, kafama takmam vs vs demeyin sakın. o kadar kafaya takıyorsunuz ki yaşayan anlar. ben bu sürecin aile içi sorunlarınız oldukça fazlaysa aile evinden uzakta yaşanması taraftarıyım.
ben sene boyunca sürekli geç kaldığım psikolojisindeydim. işte rakiplerim dershaneye gidiyor, özel ders alıyor ben sadece evden diyerek kendimi demoralize ediyordum. asla ama asla böyle düşünmeyin, sınav aynı sınav, konular aynı konular. onların ne kadar avantajı varsa sizinde aynı şekilde avantajınız var. belki az belki çok ama var. şuan geç kalmış değilsiniz vs vs diye paragraf paragraf yazsam bile anlamayacaksınız. çünkü bende asla anlamadım. sınava girince farkediyorsunuz. 1 sene çok uzun bir zaman. 6 ay çok uzun bir zaman. 1 ay çok uzun bir zaman. yetişir konular salak salak stres yapmayın.


edit2: 350 binden 19 bine çektim dershanesiz, özel derssiz. geride kalanlara allah kolaylık versin.
devamını gör...

(bkz: admont abbey library)
avusturya'da bulunan admont abbey kütüphanesi dünyanın en büyük manastır kütüphanelerinden biri olma özelliğine sahiptir. admond manastırı da avusturya'da ayakta kalan en eski manastırlardan biri olup enns nehri üzerindeki admond kasabasında bulunur.
manastırın yapımına 1074 yılında benedik'ten gelen rahipler tarafından başlanmış, yaklaşık yetmiş yıl sonra 1776 yılında yapımı tamamlanabilmiştir.
kütüphane tarz olarak barok stilindedir. yapı olarak üç bölüm halindedir, genel mimari özellikleri şu şekildedir: 70 metre boyunda, 14 metre genişliğinde ve 11 metre yüksekliğindedir. toplamda 48 tane penceresi olan kütüphane çok fazla ışık aldığı için doğal bir aydınlatmaya sahiptir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kütüphanenin tavanları bartolomeo altomonte tarafından fresklerle süslenerek yapılmıştır. burada yer alan heykeller ise barok heykeltıraş josef stammel tarafından tasarlanmıştır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kütüphanenin arşivinde yüzbinlerce kitap mevcuttur, bunların arasında en eskisinin tarihi 8. yüzyıla dayanan 1.400 el yazması ve 530 kadar 15. yüzyıldan önce yazılmış nadir eser yer almaktadır.
kütüphaneyi diğerlerinden ayrı kılan bir diğer özellik de 19 yüz yıldan itibaren dünyanın sekizinci harikası olarak anılmasıdır.
bilgi ve görsel kaynağının bir kısmı: admont abbey
devamını gör...


#613872: şimdi batıyı bize örnek olarak gösterenler utansın.


batının ahlaksızlığını almayacaksınız, ilmini alacaksınız. şimdi batıyı örnek gösterince niye utansınlar? her yerde sorunlu insanlar var diye bir toplumu komple aynıymış gibi davranılması doğru değildir. ayrıca batıyla kıyaslayınca burada durum kat ve kat daha vahim.
devamını gör...

fransız bir barondur. kuvvetler ayrılığı'ndan bahsettiği söylense de louis althusser okumalarında aslında bahsetmediği yönünde epey eleştiriye tutulur. temelde bunun sebebi ise bir baron olan montesquieu'nun yürütme ve yasama erklerine gücü devretmesi ve yargıyı silikleştirmesidir. daha doğrusu yasama ve yürütme arasında bir dengeyi sağlamaya çalışırken yargıyı yok saymasıdır. halbuki günümüzde kuvvetler ayrılığı dediğimiz zaman aklımıza bu üç erkin birbirinden ayrıştığını görmeyi bekleriz.

montesquieu niçin böyle bir yola başvurmuş olabilir? madem montesquieu'nun gerçek niyeti kuvvetler ayrılığını sağlamak değildi, o halde neydi?

althusser bu soruya 2 şekilde cevap verir:

öncelikle kendisini bir arabulucu konumunda gördüğü ve yükselmekte, kendilerini göstermekte olan burjuvaziyle asilleri barıştırmak için. ikincisiyse mutlak monarşilere bir çözüm aradığı için.

bu mutlak monarşiye aradığı çözüm şüphesiz daha objektif bir değerlendirme olur montesquieu için fakat ilk söylenen şey de pek yanlış gibi gözükmüyor montesquieu için. nitekim sınıf ayrılığını daha en başından sanıklarla yargıçları aynı keseye koyarak kabul eder. asillerin ise ayrı mahkemelerde yargılanmasını talep eder. montesquieu kimdi? montesquieu bir asildi.
devamını gör...

her ne kadar akla sürekli olarak olumsuz düşünen insanların yaydığı sevimsiz aura gelse de fiziksel olanından bahsedeceğim kavram.

bu kavram ilk kez paul dirac tarafından gündeme getirilmişti. tabii öyle "ya negatif enerji diye bir şey var mıdır? olsa ne olur ki?" şeklinde bir gündeme getirme değil. dirac'ın kuantum mekaniği ile ilgili bir formülü, dolaylı olarak negatif enerjinin varlığına dikat çekiyordu. böylece bilim dünyası bu soruyu yavaş yavaş sormaya başladı: enerjinin negatif olması mümkün mü?

dirac, bu türden bir enerjiyi neden hissetmiyor oluşumuzu, evrende pozitif ve negatif enerjinin birbirini dengeliyor olması ile açıklıyordu. bu durumda net etki 0 olduğundan biz negatif bir enerjinin yapabileceklerini hissetmediğimiz bir evrende yaşıyoruz demekti. ancak -yine dirac'a göre- eğer pozitif enerjinin tamamen ortamdan kaldırılacağı bir "tam vakum" ortamı oluşturabilirseniz, negatif enerjiyi gözleyebilirdiniz.

(not: burada bu sonuç "herhangi iki şeyi birbirinden ayırmak için pozitif enerji kullanılıyor olduğuna göre, onları bir arada tutmak için de negatif enerji kullanılıyor olmalı" düşüncesinden geliyor diyebiliriz. buna göre örneğin kütle çekim alanı negatif enerjili bir alan olmalıdır.)

hollandalı fizikçi hendrik casimir bunu kanıtlayana kadar tartışmalar sürdü. casimir, 2 gümüş plaka ile yaptığı bir deneyde, diğer etkilerden arındırılmış bir ortamda negatif enerji yoğunluklu bir ortamın ortaya çıktığını kanıtladı. detay için (bkz: casimir etkisi). böylece negatif enerjinin varlığı da tartışmasız şekilde kabul edilmiş oldu. zira deney daha sonra benzer birkaç yöntemle başka bilim insanlarınca da doğrulandı.

özellikle heisenberg belirsizlik ilkesine göre uzay sanal parçacıklarla dolu olma ihtimali yüksek olan bir yer. bu parçacıklar bir anda var olur ve aynı şekilde bir anda kaybolur. casimir etkisine ve dolayısıyla negatif enerjiye neden olanın da bu olduğu düşünülmektedir.

***

negatif enerji, kuantum mekaniğinde alan dediğimiz etkilerin açıklanmasında kullanıldığı gibi, kara deliklerde hawking radyasyonu fenomeninin açıklanmasında, solucan deliği adlı yapıların işe yarar şekilde çalışabilmesi için gereken koşullar tanımlanırken ve warp motoru gibi teorik araçlar açıklanırken de kullanılır.
devamını gör...

yazılanlara ek olarak;
5-bir serinin devam kitabı olabilir. (örneğin herkes merakla got'un son kitabı çıksın diye bekliyor.)
6-zorunluluktan okuma olabilir. (ödev olabilir, tez araştırması için olabilir, ondan yola çıkılarak yazılacak herhangi bir şey olabilir......)
7-sadece çevrede konuşulurken duyulan ya da burada hakkında bahsedilen ilgi çekici bir kitap olabilir.
8-kendini geliştirmek, daha birikimli olabilmek için olabilir.
9-edebi yazarlık çabasında olanlar için dil ve üslup ve anlatım çalışmalarında yardımcı olması amaçlanarak okunabilir.
.
.
bu böyle gider, aklıma geldikçe doldururum.
devamını gör...

allah mutlu mesut etsin diyeceğim durum. nikah düşüyor düşmüyor diye antin kuntin muhabbetlere girmediklerine göre gayet doğal karşılanabilecek hadise. seven ne yapmaz efendim. *
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim