herkesi dolandırıcı sanmak
kişi kendinden bilir işi efendim. ben de öyle sanıyorum çünkü.
devamını gör...
hayatın gerçekleri
alıştığınız her şey birgün yerle yeksan olur. insan hastanede doğar , hastanede ölür.
insan " hastadır".
insan " hastadır".
devamını gör...
erkeklerin sürekli fotoğraf istemesi
nefret ediyorum böyle tiplerden. hani ne amaçla istediğinizi bilmesek ayrı konu ama fotoğrafa bakıp ne kadar güzel kız keşke duygularıma karşılık verse demediğiniz kesin. ya da ben hep o tür erkeklerle karşılaştım. bilemedim şimdi. istemeyin arkadaşlar yine de çok irrite edici bir durum.
devamını gör...
seri artı oy veren yazarın amacı
ben yapıyorum sanırım bazen bunu. mesela biri artı veriyor gidip profiline bakma ihtiyacı duyuyorum. başlıklarına tanımlarına bakarken beğendiklerimi hemen artılıyorum, önemli gördüklerimi favlıyorum. amaç yok. her yazarın ne yazdığını bilmek mümkün değil ama profiline giriyorum beğenisini falan görünce. o şekilde öğrenmiş oluyorum. ama hepsini okuyorum ona göre artılıyorum beğendiklerimi.
devamını gör...
sözlük yazarlarının kendilerine ait sözleri
özlemek, sevmekten daha gerçekçi bir duygudur.
-çıkarsız
-riyasız
-hesapsız/kitapsız söylenir
“özledim”
-ozgur1ey.
-çıkarsız
-riyasız
-hesapsız/kitapsız söylenir
“özledim”
-ozgur1ey.
devamını gör...
komünizm neleri kapsar sorunsalı
diktatörlük vardır.
özel mülkiyet yoktur.
özel mülkiyet yoktur.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
düşünüyorum.. hiç düşünülmemesi gereken bir zamanda.her an her saniye..doğru değil biliyorum ama göğsümdeki o ağrı aynı şeyi söylemiyor.midem bulanıyor gerçekten böyle miymiş diye düşünüyorum.her saniyeyi her anı düşünüyorum.düşündükçe farklı yerlere gidiyorum.farklı zamanlarda beraber yaşıyorum.aklıma kazınmış her ayrıntıyı yeniden film ediyorum.üşüyorum ama bir yandan da yanıyorum.olanaksız bunu da biliyorum.biliyorum ama yaşayamıyorum bildiklerimi düşünemiyorum hissetiklerimi düşünüyorum.çok net gördüğüm halde görmemiş gibi yapıyorum çünkü korkuyorum.gülüyorum ama ağlıyorum.maskem dışında olan da görünüyor diye korkuyorum.sadece görüyor diye korkuyorum.düşündüğüm için korkuyorum ,korktuğum için düşünüyorum..
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının almış olduğu en güzel iltifat
evet ego mastürbasyonu yapılan bir başlık.
e yapalım madem:
"topkapı sarayına gidince,
her eserin önünden geçersin, cam arkasından bakarsın fakat kaşıkçı elmasına 3 metre dahi yaklaşamazsın, ona sadece uzaktan bakarsın
sen o kaşıkçı elmasısın işte."
evet buradaki kaşıkçı elması ben oluyorum beğenemediniz mi?
kültürlü insanın iltifatı da başka oluyor vesselam.
e yapalım madem:
"topkapı sarayına gidince,
her eserin önünden geçersin, cam arkasından bakarsın fakat kaşıkçı elmasına 3 metre dahi yaklaşamazsın, ona sadece uzaktan bakarsın
sen o kaşıkçı elmasısın işte."
evet buradaki kaşıkçı elması ben oluyorum beğenemediniz mi?
kültürlü insanın iltifatı da başka oluyor vesselam.
devamını gör...
herkesin sevdiği sizin sevmediğiniz şey
kahve,peynir çeşitleri,bitter çikolata gibi bi sürü örnek verebileceğim şey.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının okumakta olduğu kitaplar
haşlanmış harikalar diyarı ve dünyanın sonu
haruki murakami
haruki murakami
devamını gör...
bam teli
unicef türkiye iyi niyet elçisi, gazeteci tayfun talipoğlu 'nun 2000 li yıllarda yayınlanmış, severek izlediğim programının adıdır. anadolu'nun farklı kesimlerine gider, insanlarıyla konuşur, röportajlar yapardı bu programda.
biz sevdalıyız anadolu'ya...
biz sevdalıyız anadolu'ya...
devamını gör...
zeki müren'den bir şarkı bırak
alnına koyarken veda buseni
yüzüne bu türlü bakmayacaktın?
gelse de en acı sözler dilime
uçacak sanırım birkaç kelime...
bir alev halinde düştün elime
hani ey gözyaşım akmayacaktın?
hani ey gözyaşım akmayacaktın?
devamını gör...
yasak ilişkiden doğan çocuk
bu yanlış bir ifade değil mi?
"yasak ilişki" çocuğunun zıddı "yasal ilişki" çocuğu mudur? çocuğun bu ilişkideki suçu nedir ki toplum tarafından bu şekilde yaftalanıyor, hayatı boyunca bu etiketle yaşıyor. bu durum ilişkinin taaa başından tarafların oturmuş veya oturmamış bilinçleriyle ve birbirlerine olan saygılarıyla ilgili. çünkü sonuçları konuyla hiç ilgisi olmayan üçüncü kişiyi ilgilendiriyor.
bu durum geleceğe dönük ortak planları olan, evliliklerini farklı sebeplerle erteleyen ama çok iyi bir uyum içinde olan çiftlerin yaşadığı bir olay ise olası süreci hızlandırıp, çocuk sebebiyle işin resmi boyutunu tamamlamalarına sebep oluyor ve sonucunda çoğunlukla güzel yürüyen bir yuva kuruluyor. ancak aynı halin olumsuz örnekleri de oluyor ki yakın çevremde bu durumların her ikisini de yaşayanlar oldu.
eğer sevgililik dönemlerdeki ilişkilerini dahi kör-topal ilerleten bir çift iseler, bu durumla karşılaştıklarında özellikle toplum baskısı sebebiyle çözümü evlilik olarak görüyorlar. kendi aralarındaki uyumu dahi sorguladıkları bir süreçte, yanlışı ikinci bir yanlışla çözmenin çıkar yol olduğunu düşünme gafletine düşüyorlar. bu durumda çocuk, sadece o başlıktaki etiketi yemesin diye yapılan bir evliliğin meyvesi oluyor ve yürümeyeceği ilk günden belli bir ailenin evladı olarak dünyaya geliyor.
başka bir başlıkta çocuk yaparak evliliği kurtarmak şeklinde benzer bir konuya değinilmişti. çocuk yaparak evlilik kurtarılamadığı gibi, sözüm ona çocuğun adını lekelememek* için yapılan evlilikler de yuva olamıyor, maalesef yürümüyor. sürecin çilesini de en çok, en masum taraf, bir ömür boyunca çekiyor.
"yasak ilişki" çocuğunun zıddı "yasal ilişki" çocuğu mudur? çocuğun bu ilişkideki suçu nedir ki toplum tarafından bu şekilde yaftalanıyor, hayatı boyunca bu etiketle yaşıyor. bu durum ilişkinin taaa başından tarafların oturmuş veya oturmamış bilinçleriyle ve birbirlerine olan saygılarıyla ilgili. çünkü sonuçları konuyla hiç ilgisi olmayan üçüncü kişiyi ilgilendiriyor.
bu durum geleceğe dönük ortak planları olan, evliliklerini farklı sebeplerle erteleyen ama çok iyi bir uyum içinde olan çiftlerin yaşadığı bir olay ise olası süreci hızlandırıp, çocuk sebebiyle işin resmi boyutunu tamamlamalarına sebep oluyor ve sonucunda çoğunlukla güzel yürüyen bir yuva kuruluyor. ancak aynı halin olumsuz örnekleri de oluyor ki yakın çevremde bu durumların her ikisini de yaşayanlar oldu.
eğer sevgililik dönemlerdeki ilişkilerini dahi kör-topal ilerleten bir çift iseler, bu durumla karşılaştıklarında özellikle toplum baskısı sebebiyle çözümü evlilik olarak görüyorlar. kendi aralarındaki uyumu dahi sorguladıkları bir süreçte, yanlışı ikinci bir yanlışla çözmenin çıkar yol olduğunu düşünme gafletine düşüyorlar. bu durumda çocuk, sadece o başlıktaki etiketi yemesin diye yapılan bir evliliğin meyvesi oluyor ve yürümeyeceği ilk günden belli bir ailenin evladı olarak dünyaya geliyor.
başka bir başlıkta çocuk yaparak evliliği kurtarmak şeklinde benzer bir konuya değinilmişti. çocuk yaparak evlilik kurtarılamadığı gibi, sözüm ona çocuğun adını lekelememek* için yapılan evlilikler de yuva olamıyor, maalesef yürümüyor. sürecin çilesini de en çok, en masum taraf, bir ömür boyunca çekiyor.
devamını gör...
barış manço şarkılarının hikâyeleri
- (bkz: gül pembe) adlı eserini de kaybettiği babaannesi için yazmıştır.
“gündüz yağmurlarıyla
bir gün göçtün gittin
inanamadık gül pembe”
- (bkz: domates biber patlıcan) adlı eserini de sevdiği kıza açılırken yaşadığı bir olay sonrası yazmıştır. barış manço çok konuşkan biri olmasına rağmen sevdiği kızın karşısına geçince pek güzel konuşamaz. kıza sevgisini açıklayacağı sırada heyecandan söyleyemez. tam dikkatini toparlar ve sevdiğini söyleyecektir ki sokaktan geçen sebzesi "domates, biber, patlıcan" diye bağırmaya başlar. bu sesten sonra komple dikkati dağılan barış manço'yu gören kız da benim iki kelimeyi bir araya getiremeyen biriyle işim olmaz deyip orayı terk eder.
"oysa bütün cesaretimi toplayıp sana gelmiştim
senin için çarpan şu kalbi gör istemiştim
tam elini tutmak üzereyken aşkımı itiraf edecekken
sokaktan gelen o sesle yıkıldı dünyam."
- (bkz: arkadaşım eşek) eserinde de bremen mızıkacıları masalında kovulan eşeğe sahip çıkarak eserinde o eşeği ön planda tutmuştur.
"ayrılık geldi başa, katlanmak gerek
seni çok çok özledim, arkadaşım eşek."
- (bkz: dönence) adlı eserinde her karanlığın ardından aydınlığın geleceğini söyler şu sözlerle:
“simsiyah gecenin koynundayım yapayalnız,
uzaklarda bir yerlerde güneşler doğuyor.”
- (bkz: dağlar dağlar) adlı eserinde sevdiğimiz insanı kaybettiğimizde onu bir kez görmek için her şeyi yapabilmemizden bahseder.
“dağlar dağlar
kurban olam yol ver geçem
sevdiğimi son bir olsun yakından görem”
saygı ve sevgiyle.
“gündüz yağmurlarıyla
bir gün göçtün gittin
inanamadık gül pembe”
- (bkz: domates biber patlıcan) adlı eserini de sevdiği kıza açılırken yaşadığı bir olay sonrası yazmıştır. barış manço çok konuşkan biri olmasına rağmen sevdiği kızın karşısına geçince pek güzel konuşamaz. kıza sevgisini açıklayacağı sırada heyecandan söyleyemez. tam dikkatini toparlar ve sevdiğini söyleyecektir ki sokaktan geçen sebzesi "domates, biber, patlıcan" diye bağırmaya başlar. bu sesten sonra komple dikkati dağılan barış manço'yu gören kız da benim iki kelimeyi bir araya getiremeyen biriyle işim olmaz deyip orayı terk eder.
"oysa bütün cesaretimi toplayıp sana gelmiştim
senin için çarpan şu kalbi gör istemiştim
tam elini tutmak üzereyken aşkımı itiraf edecekken
sokaktan gelen o sesle yıkıldı dünyam."
- (bkz: arkadaşım eşek) eserinde de bremen mızıkacıları masalında kovulan eşeğe sahip çıkarak eserinde o eşeği ön planda tutmuştur.
"ayrılık geldi başa, katlanmak gerek
seni çok çok özledim, arkadaşım eşek."
- (bkz: dönence) adlı eserinde her karanlığın ardından aydınlığın geleceğini söyler şu sözlerle:
“simsiyah gecenin koynundayım yapayalnız,
uzaklarda bir yerlerde güneşler doğuyor.”
- (bkz: dağlar dağlar) adlı eserinde sevdiğimiz insanı kaybettiğimizde onu bir kez görmek için her şeyi yapabilmemizden bahseder.
“dağlar dağlar
kurban olam yol ver geçem
sevdiğimi son bir olsun yakından görem”
saygı ve sevgiyle.
devamını gör...
sinema tarihinin en iyi oyunculuk performansları
benim için christian bale’in the prestige’deki oyunculuğudur.
tarihteki en efsane değildir elbette, hatta bale’in bile en efsane performansı değildir belki ancak orada onu izlemekten aşırı keyif alıyorum.
tarihteki en efsane değildir elbette, hatta bale’in bile en efsane performansı değildir belki ancak orada onu izlemekten aşırı keyif alıyorum.
devamını gör...
swallow the sun
the morning never came gibi oldukça başarılı bir albümle kariyerlerine başlayıp, ghosts of loss ile bu durumu devam ettiren ancak hope ve new moon ile zirveyi gören melodic doom/death metal grubu. yerlerinde saymayıp zamanla birlikte soundlarında değişiklik yapmışlardır, örneğin hope çok yoğun bir doom/death tınısı içerirken new moon ile birlikte black metal etkileri de görülebiliyor.
grubun frontman'i, gitaristi ve şarkı yazarı juha raivio'nun sevgilisi ve aynı zamanda grup arkadaşı, melek sesli insan aleah stanbridge'in songs from north albümünün çıkışından yaklaşık 1 yıl sonra kanserden ölmesi nedeniyle juha raivio oldukça sıkıntılı bir döneme girdi ve hallatar grubunu kurarak sevgilisinden geriye kalan şiirlerle no stars upon the bridge albümünü yazdı. aynı zamanda ikilinin birlikte kurduğu trees of eternity grubu da bu olay nedeniyle dağıldı tabii ki.
son olarak 2019 yılında çıkardıkları when a shadow is forced into the light grubun temel tarzından yoğun bir değişikliğe gidip extreme metal etkisini çoğunlukla bırakarak daha hafif bir albüm oldu ama duygusal açıdan bakıldığında dinlemesi oldukça zor, ağır ve yorgun bir albüm kesinlikle, özellikle de albümü ortaya çıkaran olayları göz önünde bulundurarak dinlendiğinde insanın boğazına yumru oturtabiliyor.
diskografileri şu şekilde:
the morning never came (2003)
ghosts of loss (2005)
hope (2007)
plague of butterflies (ep, 2008)
new moon (2009)
emerald forest and the blackbird (2012)
songs from north ı, ıı and ııı (2015)
when a shadow is forced into the light (2019)
grubun frontman'i, gitaristi ve şarkı yazarı juha raivio'nun sevgilisi ve aynı zamanda grup arkadaşı, melek sesli insan aleah stanbridge'in songs from north albümünün çıkışından yaklaşık 1 yıl sonra kanserden ölmesi nedeniyle juha raivio oldukça sıkıntılı bir döneme girdi ve hallatar grubunu kurarak sevgilisinden geriye kalan şiirlerle no stars upon the bridge albümünü yazdı. aynı zamanda ikilinin birlikte kurduğu trees of eternity grubu da bu olay nedeniyle dağıldı tabii ki.
son olarak 2019 yılında çıkardıkları when a shadow is forced into the light grubun temel tarzından yoğun bir değişikliğe gidip extreme metal etkisini çoğunlukla bırakarak daha hafif bir albüm oldu ama duygusal açıdan bakıldığında dinlemesi oldukça zor, ağır ve yorgun bir albüm kesinlikle, özellikle de albümü ortaya çıkaran olayları göz önünde bulundurarak dinlendiğinde insanın boğazına yumru oturtabiliyor.
diskografileri şu şekilde:
the morning never came (2003)
ghosts of loss (2005)
hope (2007)
plague of butterflies (ep, 2008)
new moon (2009)
emerald forest and the blackbird (2012)
songs from north ı, ıı and ııı (2015)
when a shadow is forced into the light (2019)
devamını gör...
akor
üst başlık: (bkz: merdivenaltı_müzisyen ile müzik teorisi 101)
müzikte bir kök ses üzerine üçlü aralıklar koyarak elde ettiğimiz, bu notaların aynı anda çıkarttığı sestir.
oluşturabileceğiniz en temel akor kök ses - üçlü - beşli aralıklarına sahiptir. üçlü, akorun minör mü majör mü olduğunu belirler, akora karakter katar.
(bkz: müzikal aralıklar)
(bkz: power akor)
armonik olarak ise basitleştirirsek bir melodinin sahip olduğu renk.
haydi detayına girelim.
bir tonalitede yedi tane akor bulunur. her bir akorun tonaliteye olan mesafesine göre bir görevi vardır. mesela sol majör tonunu ele alalım. sırayla:
i - g
ii - am
iii - bm
iv - c
v - dm
vi - em
vii - f#-
akorlarını bulundurur. roma rakamları ile belirttiğimize dikkat edelim, sözlükte belli olmuyor ama büyük i ise majör, küçük i ise minör akorlar. peki bunları böyle sıralamanın anlamı ne? tamam görevleri var ama numaraya ne gerek var?
şöyle ki la tonundaki v akoru ile do tonundaki v akoru farklı sese sahip olsalar bile aynı hissiyatı vereceklerdir. bu numaralar bu yüzden spesifik bir akor ismine değil, o akorun işlevine verilmiştir aslında. mesela ii-v-i gibi bir akor gelişimi görürsek, bunu farklı tonalitelere taşıyabiliriz. bu gelişim do majör tonunda dm, g, c akorları iken örneğin sol majör tonunda am, dm, g akorlarıdır. her ne kadar farklı akorlar olsa da, hepsi tonaliteye göreceli olduğu için, tonun kökü ile aralarındaki mesafe aynı olduğu için aynı hissiyatı verirler.
müzikte bir kök ses üzerine üçlü aralıklar koyarak elde ettiğimiz, bu notaların aynı anda çıkarttığı sestir.
oluşturabileceğiniz en temel akor kök ses - üçlü - beşli aralıklarına sahiptir. üçlü, akorun minör mü majör mü olduğunu belirler, akora karakter katar.
(bkz: müzikal aralıklar)
(bkz: power akor)
armonik olarak ise basitleştirirsek bir melodinin sahip olduğu renk.
haydi detayına girelim.
bir tonalitede yedi tane akor bulunur. her bir akorun tonaliteye olan mesafesine göre bir görevi vardır. mesela sol majör tonunu ele alalım. sırayla:
i - g
ii - am
iii - bm
iv - c
v - dm
vi - em
vii - f#-
akorlarını bulundurur. roma rakamları ile belirttiğimize dikkat edelim, sözlükte belli olmuyor ama büyük i ise majör, küçük i ise minör akorlar. peki bunları böyle sıralamanın anlamı ne? tamam görevleri var ama numaraya ne gerek var?
şöyle ki la tonundaki v akoru ile do tonundaki v akoru farklı sese sahip olsalar bile aynı hissiyatı vereceklerdir. bu numaralar bu yüzden spesifik bir akor ismine değil, o akorun işlevine verilmiştir aslında. mesela ii-v-i gibi bir akor gelişimi görürsek, bunu farklı tonalitelere taşıyabiliriz. bu gelişim do majör tonunda dm, g, c akorları iken örneğin sol majör tonunda am, dm, g akorlarıdır. her ne kadar farklı akorlar olsa da, hepsi tonaliteye göreceli olduğu için, tonun kökü ile aralarındaki mesafe aynı olduğu için aynı hissiyatı verirler.
devamını gör...
sözlük yazarlarının sosyal hayatları
bazen yataktan çıkıp, mutfağa gidiyorum. kudurun asosyaller.
devamını gör...
