yüzeysel bi bakışta basit bi aristocu gibi gözükse de ilahiyat bahislerinde hristiyan felsefe tarihinde eline su dökebilecek adam yoktur. magnum opus'u* ''summa theologiae'dır ve türkçeye sadece bi kısmı kazandırıldı bu kitabın. ayrıca kendisi bir rahip olarak 'summa*' tekniğiyle bir önemli kitap daha yazmıştır.* aristo üzerine yorumları, polemik yazıları ve kutsal kitap yorumları olmak üzere pek çok eseri daha vardır.

aquino'lu thomas filozof olmaktan öte, her zaman bir teologdur. bir augustinus kadar olmasa da dini saiklerle felsefe yapar. yakın zamanda bunun aksini iddia eden pek çok aquinas yorumcusu olsa da pek şaşırtıcı değil artık. (herakletios'tan bile diyalektik materyalist çıkartmış bu insanoğlu) descartes ile birlikte modern felsefe, newton ile modern bilim, klasik ortaçağ anlayışını öcü olarak gördüğü için yıllar boyu hristiyan felsefesi angarya olarak görüldü. artık postmodernitenin etkisi midir nedir, başladılar ortaçağ araştırmalarına, bu sefer de bütün ortaçağ filozoflarına 'gavur' muamelesi yapıyolar. neyse... şunu da söylemeliyim, aquinas kanımca asla bi yunan-hristiyan sentezi yapmamış, aksine inanılmaz bi ferasetle, yaklaşan 'akıl' tehlikesini görmüş ve harika bi refleks göstermiştir.

vahiy ve aklı birbirinden ayırmıştır ve akıl için güzel bir sınır belirlemiştir. anselmus'un ünlü sözü 'credo ut intelligam*'ı tersine çevirmiştir. bu da aslında pratikle ilgili bi ters çevirmedir. aquinas her ne kadar inanç önceliğini savunsa da, pratikte bilgiyi ön plana çıkartmıştır. ontolojik bi evrim anlayışı vardır.* varlığın tanrı'ya yükselişidir bu..

kendine has kavramlar ve aristocu şablon aynen tematize edilmiştir. kimileri hristiyan aleminde felsefeyi ve bilimi bitirdi der, saldırır* kimisi de bilim ve felsefeyi dinsizleştirdi der saldırır* tabi neticede yorum, okurundur...


ayrıca kendisi ilginç bi biyografiye sahiptir. ortaçağ'ın tecessüm etmiş hali gibidir doctor angelicus. ölümü bile tuhaftır. papa'nın davetine icabet için paris'ten napoli'ye döndüğünde yolculuk esnasında bilinmeyen bir nedenden dolayı yere düşmüş ve kafasını çarpmış. bi süre sonra da vefat etmiş.
devamını gör...

vergi ayıdır. yasakların bir süreliğine kalkmasının en büyük sebebidir.
devamını gör...

bir kaçışın başlangıcıydı, otobüs camının ardından çekilen bir fotoğraf / aşti

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

alabama

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

içine konulan sıvının ısısını muhafaza eden harika alet.

iç içe geçmiş iki kabın arasındaki hava emilerek oluşturulan vakum ortamı sayesinde termosun içi ve dışı arasında oluşacak ısı transferi engellenir. böylelikle içindeki sıvının ısısı muhafaza edilmiş olur.

iskoç bilim insanı james dewar 1892 yılında icad ettiği bu kabı sadece bilimsel çalışmalar için labaratuarda kullanmıştır. dewarın yardımcısı reinhold burger ise bu kabın yiyecek ve içeceklerin de ısısını uzun süre koruyacağını anlayarak kendisi de ayrıca üretip patentini almış ve yunanca therme'den gelen thermos markası adı altında satışa sunmuştur. dewar kendisine dava açsa da kaybetmiştir.

termos kelimesi aslında ürün ismi olarak değil marka olarak ortaya çıkmıştır.

en değer verdiğim kişisel eşyalarım arasında ilk üçe yazacağım mucizevi alettir. uzun süredir kullandığım stanley, thermos ve penguen(yerli) gibi üç farklı marka ısı koruma süreleri farklı olsa da henüz beni hayal kırıklığına uğratmamıştır.

edit : noktalama
devamını gör...

pirinç pilavı yapmak öyle zordur ki amazon ormanlarında bir kelebek kanat çırpsa pilavınız tutmaz. her seferinde farklı sonuç veren nadir yemeklerden biridir.
devamını gör...

az önce evde pilatesimi yaparken aklıma gelmiş düşüncedir.

koskoca piramitler.. sen de 5 yıl ben diyeyim 10 yılda yapıldı. o zamanlar inşaat sektörü bu kadar ilerlemediği için megatonlarla ölçülecek ağırlıktaki taş blokları taşıyan işçiler bir kez olsun lahmacunla kola tüketmedi.... işçi dediğin nasıl lahmacun kola öğünü tüketmemiş olur yahu gerçekten anlamıyorum.. firavunun askerleri tarafından sürekli kamçılan, hayvandan beter muamele gör ama şantiyende bir lahmacun kola tüketeme.. üzüldüm onlar açısından..
devamını gör...

kalan %7 kafa sözlük kullanıyormuş
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

alf benim için halk kahramanıdır. bu konuda kaptan mağara adamı ile yarışır ve ondan her daim bir adım öndedir. ''kedi yiyen halk kahramanı mı olur?'' diyenleriniz olacaktır elbet. insan kanı ile beslenen yüzlerce, binlerce adamdan/kadından kahraman oluyor da melmac'in püsküllü, tüylü, sarı yağız delikanlısından mı kahraman olmayacak? bal gibi de olur!

hem şöyle düşünün melmac gezegenindeki tüm saç kurutma makineleri aynı anda çalıştırıldığında ve gezegen yok olduğunda tek kurtulan kimdi? tabi ki de kahramanların hası melmac gezegenin son umudu alf! bu bile onun kahraman ilan edilmesi için kafi. hem alf'in kedi yediğini göreniniz var mı? kedi işi onun dilinde. tamam şanslı ile ilgili bir kaç denemesi oldu ama hepsi de teşebbüs aşamasında kaldı. yani, elinizde kedi yediğini ispat edebileceğiniz hiç bir veri yok. masumiyet karinesi'ni falan da geçtim, alf bu mevzuda direkt beraat etmiştir. o yüzden kedi işini artık unutun! alf, kedi sever bu kendi beyanıdır ama kedi yediği ne görülmüştür ne de duyulmuştur. yeseydi zaten willie tanner'da onu yerdi.

alf, aynı zamanda benim için müşfik kenter demektir. o muazzam seslendirme yüzünden yıllar sonra diziyi orijinal dilinde izleyeyim dediğimde başıma kaynar sular dökülmüştü. ''yooo yooo alf değil bu!'' diyerek haykırmak istediğimi hatırlıyorum. o yüzden alf'in orijinal sesi müşfik kenter'in sesidir ve bu konuda karşıt görüş kabul etmem. o kadar netim. aksini iddia eden de benim gözümde terör örgütü üyesidir!

bakın şimdi aklıma düştü yine; harika bir alf anahtarlığım vardı benim. babamın hediyesiydi. bayağı bir zaman kullandım. hatta üniversite yıllarında bile alf anahtarlığı kullanıyordum. sonra ne oldu nasıl oldu bilmiyorum ama anahtarlık kayboldu gitti. aynısını da bir daha bulamadım. bulsam zaten kaybetme riskine karşın bir düzüne alırım. ama yok yani. benzerlerini gördüm ama aynısını bir daha bulmak kısmet olmadı.

alf denince benim aklıma direkt şu sahne gelir;


old time rock and roll'u melmac üzerine yemin ederim ki, bob seger'dan daha adanmış bir biçimde söylüyor. şu hareketlere bir bakınız. yaşıyor resmen! iliklerine kadar hissediyor. kahramanlar böyledir işte. adanmışlık onların kanında vardır.

tabi bu giriş haricinde bu bölümün ve dizinin en güzel kısmı alf'in filozof yönünü gözler önüne serdiği andır;

will alf'e ''bir uzaylı nasıl bu kadar sorumsuz olabilir ki?'' diye sorduğunda verdiği cevabı benim diyen filozof veremez. ''sorumsuz değildim ki, acıkmıştım.''

efkarlandım yahu. alf'i saçma sapan bir finalle aramızdan alıp götüren tom patchett ve paul fusco umarım melmac gezegenini yeniden keşfedersiniz ve tüm saç kurutma makineleri açık kalır, siz de seyreylersiniz gümbürtüyü. yalnız nefis beddua ettim. içim soğudu resmen. hadi bana eyvallah.
devamını gör...

diğer ülkelere örnek olmasını temenni ettiğim durumdur. bazı ülkelerde ped alamadığı için evde kalmak zorunda olan insanların, kız çocuklarının varlığını öğrendikten sonra gerekliliğini savunduğumdur. regl ve kadın pedinin öcü olmadığı, normal birşey olduğu böyle böyle öğrenilecektir.
devamını gör...

arkeoloji müzelerinde gördüğümde cam nasıl kırılmadan bugünlere gelebilmiş diye düşündüğüm küçük şişelerdir.antik çağlarda arkandan ne kadar gözyaşı dökülürse o kadar makbul ,iyi,sevilen bir insan olduğun düşünülürmüş ve ölümden sonraki hayatı için kişinin mezarına bu şişeler bırakılırmış . hatta parayla göz yaşı döken insanlar varmış.
devamını gör...

(bkz: josé mauro de vasconcelos) ın efsane kitabı. her yaşta tekrar okunması gereken kitaplardan biri. çoğu kişi tarafından çocuk kitabı olarak bilinse de bence asla öyle değil. ben de ilk kez ortaokul yıllarımda okumuştum. ancak şimdilerde arada bir açar okurum. her okuduğumda yeni şeyler öğrenir yeni anlamlar çıkarırım. zeze.. üzümlü kekim. muhteşem kalbi olan canım zeze.
en basit tabirle zeze'nin hayal dünyasını anlatıyor kitap. zeze kim mi? çok çocuklu fakir bir ailenin, hem ailesinden hem diğer insanlardan herkesten şiddet gören minik çocuğu. yüreği kocaman zeze, hayal dünyası kocaman zeze. bana ve bir çok kimseye hayal kurmanın ne kadar güzel bir şey olduğunu öğretmiştir zeze. kitabı okurken zeze'yle özdeşleşiyor, annesine anne babasına baba dayısına dayı ablasına abla diyesiniz geliyor. ailenin içine sizi çekiyor. zeze'yle beraber siz de yaşıyorsunuz bütün olayları. tabi ki akılda kalan bir çok şey vardır kitapta ama ben zeze'nin gördüğü şiddeti unutamıyorum. ve yaptığı şey onu (babasını) kalbiyle öldürmek. ve unutarak öldürmek.
zeze'nin bahçede bir ağacı vardır. bu ağacıyla konuşur. her gün başından geçenleri anlatır. ve ağacın da kendisiyle konuştuğunu düşünür. kitapta zeze'nin iç sesi gibi veriliyor bu ağacın konuşmaları. ve gerçekten bu ağaçla olan konuşmaları yürek parçalayacak cinsten. ne zaman okusam ağlamama engel olamıyorum.
güneşi uyandıralımdeli fişek serinin diğer kitapları onları da okumanızı isterim.
devamını gör...

bi arkadasimla daha once asansörde kalmamiza ragmen başka yerde bi daha binecegimiz zaman binmeyelim bak kaliriz yine demiştim. o da gel bişey olmaz diyip asansöre bindirmişti. ve orda da kalmıştık.. zaten korkuyodum da daha da korkar oldum artik.
devamını gör...

dünyanın gelmiş geçmiş en güçlü korsanıdır, ve o korsan asyalı bir kadın. 1775 yılında çin'in oldukça fakir bölgelerinden biri olan guangdong'da doğduğu tahmin edilen ching shih, hayatına toplumun en alt olarak görülen tabakalarından birinde, bir seks işçisi olarak başlamıştır. ching shih hakkında bir diğer dikkat çekici bilgi ise, onun gerçek isminin ching shih olmamasıdır. ching shih, cheng'in dul kadını manasına gelmektedir ve onun lakabıdır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
1801 yılında çin'in en nam salmış filolarından birine sahip olan zheng yi, ching shih'in güzelliğinden etkilenmiş olsa gerek, onu yanında götürdükten sonra kendisine evlenme teklifi eder. ching shih ise bu teklifi zheng'in kendi servetininin ve filosundaki gemilerin yarısının denetimini kendisine bırakmak şartıyla kabul eder. seks işçiliği yaptığı yıllarda gizli kalmış büyük liderlik yeteneği ve güçlü karakteriyle kısa süre içinde tayfasının tam desteğini kazanan ching shih, sadece birkaç ayda 200 filoluk gemi satısını 1800'e çıkartarak gücünün doruklarına ulaşmış ve çin imparatoru jiaqing'i bile korkutacak düzeyde çin denizi üzerinde kendi egemenliğini kurmuştur.

erken hayatında bir seks işçisi olan ching shih'in filosunda kadınlarla ilgili bazı özel hassasiyet içeren kuralları bulunmaktaydı:
- çirkin olan kadın tutsaklar serbest bırakılır.
-güzel bir kadın tutsak ile başka bir korsan, onunla istediği takdirde evlenebilir. ancak kadına iyi davranmak zorundadır.
- korsanların kadın tutsaklara tecavüz etmesi kesinlikle yasaktır ve cezası kati suretde ölümdür.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ching shih'in filosundaki gemilerden bazılarına ait bir fotoğraf.
devamını gör...

2 gün önce sosyal medyadaki linç kültürünün önlenemez derecede tehlike arz ettiğini yazmıştım. #119560 bugün bu haberi okuyunca kaygılarımda haklı çıktığımı gördüm. ibrahim çolak ile 180 derece zıt bir fikriyatın, yaşam biçimin, siyasi görüşün tarafı olmamla birlikte bu olayda tamamen troll bir hesap ile yargısız lince kurban gittiğini düşünüyorum. özellikle tüm dünyada faşizmin güncel hali olan sjw akımları çığrından çıkmış durumda. klavyeye dadanan ergen tayfa, ruh hastası feminazi tayfası özellikle twitter üzerinden örgütlenip av belirleyen avcı ve troll ordusu saldırısı başlatıyorlar. bugün yazdıklarım yarın hepinizi veya hepinizin çocuğunu bekleyen büyük bir tehlike. ilkokulda yapılan ve sadece sınıftaki kabadayı çocuk ile sınırlı kalan sınıf zorbalığının, klavyenin ardındaki onbinler ile siber zorbalığa dönüştüğünü düşünün. korkunç bir gelecek bizleri ve çocuklarımızı bekliyor. tanrı intihar eden yazarın günahlarını affetsin.
(bkz: femofaşistler ile magandalar arasında seçim yapmaya zorlanmak)
devamını gör...

osmanlı barok tarzının bir örneğidir. iki padişah döneminde tamamlandığı için bu ismi taşır. 18.yüzyıla ait olan bu eserin giriş kısmından kubbesine kadar kendine has bir havası vardır.
devamını gör...

konuşmayı pek sevmeyen yazar tanesi.

yazılanlar için de çok çok teşekkür ederim.*
devamını gör...

cevabını bilmediğim soru. okuyan, araştıran, düşünen insanların hemen hemen tamamının mutsuz ve kaybolmuş, soyut sancılar yaşadığını görüyorum. eğer bizi mutlu etmeyecekse, okumak, düşünmek, sorgulamak neden gerekli?
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim