av, vahşi doğa, hayvanlar, ay ve genç kızların bakire tanrıçası.
devamını gör...

gemilerle yarışan yunuslar gibi, çatlamasa bari yazarıdır.
(bkz: hele bir otur da soluklan yeğenim)
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

devletin içine sizmakla meşgul bir oluşum.
akape gidince kendilerinin de pek şansı kalmayacak.
devamını gör...

"sen beni sevmiş olsan bırakıp gider miydin?" diyen soruyu barındıran türkü.

cevabını bilip de söylemeyen tez yana!
devamını gör...

bir başkası için yaşamak.
devamını gör...

değişmeyen tek şey değişimin kendisi zaten,
bırak nizanim de değişsin, hâl böyleyken
siz azıcık tek durun ki
"ne fenaymış bunlar" demesin uzaktan gören.
devamını gör...

yurtdışına çıkmak için uğraşan bir yikigin tezgahı. kimse kimsenin aleviliği veya kürtlüğü ile uğraşacak durumda değil. millet ay sonunu getirmek için yediğinden, giydiginden kısıyor.

bunlar böyle basit oyunlar yapıp avrupa'ya başvuru yapıyor. işte türkiye'de ben kürt veya aleviyim diye baskı altındayım diyebilmek için bu tarz klişelere başvuruyorlar. avrupa da hala bunlara prim veriyor.
devamını gör...

devamını gör...

başıma bu da geldi be!


bugün canım sok sıkkın ve de moralimde çok bozuk
kızın biri bana amca dedi yıkıldım gittim be
bütün gün aynalar hiç düşmek bilmedi ki elimden
sanki de ateşlere attı beni yandım bittim kavruldum bittim be...

öyle incimdim ki hayret ki hayret
başıma yağdırdı sanki felaket
o güzel dilinden beklerken bir himmet
bana amca demesi derbeder etti beni be...

hangi hesabı yaptı niye amca dedi ki
beni böyle üzdü, alnımda mı yazıyordu yaşım
yok be yahu yanlışa düştü
bana amca demesi öyle zor geldi ki be...

oysa ne saçlarım ak ne kambur belim
ne baston taşıyorum ne de solmuş tenim
yaşım henüz altmış üç* ve çok da gencim
bana amca demesi nasıl ağır geldi be...

hiç üzülmemiştim ömrümce böylesine oldum olalı
sinirimden yoldum saçı sakalı
hiç de alınmazdım bana söylemiş olsaydı eğer kralı,
onun bir anda bana amca demesi bir anda felç etti beni be...

bütün gün ne uyku uyudum ne güldü yüzüm
gördüğüm her aynadan ayrılmaz gözüm
bunca yıl yaşadım yaşlanmadı da gözüm
onun bana amca demesi ihtiyarlattı beni be...

yahu kavgada bile söylenmez böyle söz adama
merhem beklerken hançer sapladı bağrıma
öyle bir acı yerleştirdi ki nah şurama
bundan sonra ben zor iflah olurum be...

kestim sakalları vurdum makası
satarım bu canı alan olursa
bir daha da sahiplenmem ha şayet ararsa
ki aramaz, bana amca demesi anamı ağlattı be...

yine de onun o güzel gözlerinin hatırına saydım
amca derken bile içten sarıldım
ah keşke de onunla aynı yaşta olsaydım
bana amca demesi nasıl zor geldi be...
devamını gör...

öyle bir zaferdir ki en zor anda, subayların 2/3 şehit olmuşken, ordunun %40'ı kaçmış iken; silah, cephane ve erzakların gerekirse kars kalesinden gerekirse inebolu'dan getirildiği; cephenin bir tarafını tamamen boş bırakıp diğer tarafına tüm kuvvetleri yığıp kazanılan bir zaferdir.

ve bunların planlayıcıları atatürk ve silah arkadaşlarını rahmetle anıyorum.
devamını gör...

aşkta süreklilik olmaz. aşıklar evlense de mutlu olamaz.
sevgi ile aşkı birbirine karıştırmamak gerek.
aşık insanda mantık aranamaz. ıkisi birlikte olması hic olanaklı değil. mantık kuruyorsan da zaten aşık değilsindir. o yüzden sevgi evliliği derdim.
devamını gör...

yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından
devamını gör...

--! spoiler !--

obi-wan:
you were the chosen one! ıt was said that you would destroy the sith, not join them. bring balance to the force, not leave it in darkness.

darth vader:
ı hate you!

obi-wan:
you were my brother, anakin! ı loved you.

revenge of the sith

--! spoiler !--
devamını gör...

insanın kendisidir. insan kendinin hem en büyük desteği hem de en büyük engelidir maalesef.
devamını gör...

albert einstein'ın görelilik kuramı üzerinde çalışırken denklemlerine "eklemek zorunda kaldığı" sayı.

einstein'a göre evren durağan olmalıydı ancak denklemleri bunun tersini söylüyordu. bu nedenle denklemlerine böyle bir sabit ekleyerek bir çeşit fren mekanizması oluşturmaya çalışmıştı. edwin hubble evrenin gerçekten genişlediğini bulduğundaysa einstein kozmolojik sabit dediğimiz lambdayı denklemlerine eklemesini en büyük yanılgılarından biri olarak değerlendirmişti.

aslında kozmolojik sabit tamamen geçersiz bir sayı değil. yıllar sonra bunun değeri hesaplandı. sanıldığı gibi 0 olmasa da, 0'a oldukça yakın bir sayı olduğu görüldü (10 üzeri -122 mertebesinde). bu durum, kozmolojik sabitten kaynaklanan yoğunluk parametresi ile düz bir evrenin sahip olması gereken yoğunluk olan kritik yoğunluk arasında bir ilişki kurduğumuzda bize gösterir ki evrenin şekli düzdür.

bu sonuç en azından gözlemlenebilir evren için geçerli bir sonuçtur. kozmik ufukların ötesinde kalan ve göremediğimiz evren için mutlaka doğru olduğunu ileri süremeyiz. ancak gördüğümüz ve ölçtüğümüz kadarıyla evrenin içinde bulunduğumuz kısmı için doğru olduğunu söyleyebiliriz. bunu şöyle düşünebilirsiniz; dünya küreseldir ancak mesela bir futbol sahasında durduğunuzda, yeterince büyük ölçekten bakamadığınız için sahanın düz olduğunu düşünürsünüz.

olayı basitçe çizdim:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

istanbul'da süregelen yaşamıma devam etmem anlamına gelirdi.
devamını gör...

diğer ismi orion olan, gökyüzünde belirmesiyle kışın geldiğini anladığım güzide takımyıldız.

şimdi gelelim bu takımyıldızın mitolojik kısmına.*
bu öykülerden en bilinenini anlatmakla başlayacağım ardından kalan ikisine de değineceğim:

orion dediğimiz çocuk tanrı poseidon ile girit kralı minos'un kızı euryalen'in oğludur esasında. çok yakışıklı, kızların canını çok yakan br delikanlıdır bu orion. babasının ona hediye ettiği denizin üstünde yürüme yeteneğiyle dikkat çekerken kaynaklarda bir elinde kırılmaz bir asa diğer elinde ise aslan derisi taşıyor şekilde tasvir edilir. çok çapkın bir evlat olacak ki başı her zaman kızlarla belaya girmiştir orion'un. belli bir süreden beridir de kral oinopion'un kızı meropel'e kur yapıyor ama kız ona yüz vermiyordur.
bir gün orion içkiyi fazla kaçırıp meropel'e saldırmaya çalışmış, bunu duyan kral oinopion da orion'un gözünü kör etmiştir.
orion kederlere gark olmuş biçimde çekiç seslerini dinleyerek demir tanrısı hephaistos'a ulaşmıştır. hephaistos'a durumu anlatmış ve tanrıdan tavsiye istemiştir. tanrının yanıtı "dünyanın en doğusuna git, doğan güneşin iyileştirici ışınları gözlerini sana geri verecektir." olmuştur.
rivayetlere göre orion zalim bir akrep tarafından sokularak ölmüştür. bu akrep bazı kaynaklara göre orion yeryüzünde çok fazla avlandığı için artemis tarafından gönderilmiştir, bazı kaynaklara göre ise yer tanrısı gaia tarafından görevlendirilmiştir.

başka bir hikayeye göre ise orion artemis'e karşı sürekli uygunsuz davrandığı için artemis onu bir akrep aracılığıyla öldürmüştür.

bir hikaye daha kaldı ha gayret.* bu hikayeye göre orion ve artemis evlenmek üzere nişanlanmışlardır. ama artemisin ikizi apollon bu evliliğe karşı çıkmaktadır. bir gün artemis'e oyun oynadıklarını söylerek gösterdiği hedefe nişan almasını ve oku fırlatmasını ister, artemis de ikizine k.çıyla gülerek görevi yerine getirir. bi de ne görsün okunu fırlattığı hedef biricik aşkı orion'un ta kendisidir. artemis sevdiceğini gümüş ay arabasına koyarak gökyüzüne yükseltmiştir. bu olaydan sonra bir daha eskisi gibi olamamıştır, bu yüzden ay hep soğuk ve yaşamdan uzak bir bölgedir.

anlattığım ilk 2 hikaye ile paralel olacak şekilde orion ve akrep takımyıldızları hep birbirine zıttır, biri doğarken biri batar. bu düzen tanrıların akrep ve orion'un bir daha savaşmaması için aldığı bir önlemdir.

mamafih, orion akrep tarafından zehirlendikten sonra tanrı asclepius sayesinde hayata tekrar dönmüştür.
devamını gör...

benim ama hayatı boyunca cihangir ya da nişantaşında yaşayıp, bir kez olsun saldırgan sokak köpeği görmediği halde, köpekler sokaklarındır korkuyorsanız dışarı çıkmayın diyen pembe popolu arkadaşlar gibi yerleşmek istemiyorum. onlar bahçe kazıyıp organik sebze yiyeceğini falan sanıyor. 3 gün sonra köylülerin ne kadar acımasız olduğunu görüp ağlıyorlar.

daha girişte hem köylülere, hem şehirlilere hem de sokak köpeklerine sallamayı başardım. biraz sakinleşelim. şiir yazıyorum. okurken derin bir nefes alıp her şeye tekrar başlıyoruz.

avcumda unutulmuş binlerce gölge
yeraltında öldürülmeyi bekledim
günışığı vururken gözüme
ölmeyecektim

katilim yoktu,
katilim çok

babamların köyü yok. hepsi elinden hiçbir iş gelmeyen, anca para kazanmayı bilen, kavga çıkaran erkek görünce kaçan istanbul çocukları. babam hiç köy görmemiş, kibarliktan çıldırıyor. tokat atılınca ihihi yaaaaa biraz daha sert vur falan diyor. kusura bakmasın ama öyle. bir gün durup dururken biri beni itekledi, döndü o kişiden özür diledi. 19 yaşında arkadaşların köyüne gittim meraktan. karadeniz'i karış karış gezdik. gece vardık, sabah kalktık, gezmeye gidelim dediler, 10 cm topukluyu giydim çıktım köy yoluna. beni görenler orada istanbullular maldır düşüncesini kaptı. akşam geldim, bir domuzu köpeklere parçalattıkları görüntüleri kahkahalar eşliğinde izlediklerini görünce ağlama krizine girdim, oradan ben başka bir düşünceyi kaptım. burada söylemeyeyim.

biz oradan buralara gezerken gördüklerimi bir gün kitap haline getirmeyi düşünüyorum. kafama sıkıp intihar süsü vermesinler diye ölmeden 1 hafta önce yayınlayacağım.

sonra ben köyü istanbul ve yakını şehirler ile sınırlı bıraktım. çanakkale ile birkaç kez münasebetimiz oldu, bayılırım. ıstanbul köylerine yine bayılırım ama yerlilerine çok bulaşmam. bi yakınım yaşıyor istanbul'da köyde, kızcağız bir gün taksiyle eve gelmiş, taksici ile adı cıkmış. çamaşır astım bir gün kapısından geçen ipe, gelen geçen adımı beceriksize çıkardı. milletin canı sıkılıyor. kahvenin önünden 2 kez geçince kendini onlara göstermek için bunu yaptığını düşünüyorlar. köyler böyledir. köylerde yaşayıp böyle olmadığını iddia edenlere ya he diyorum.

haliyle ben zevkime uygun döşenmiş müstakil villa, birkaç italyan yardımcı, bahçemin içinde gezinen at ve midilliler ile sınırlı bir köy yaşamı çok istiyorum. böyle 10 metrelik duvarlar yaptırırım ki korkup gelmesinler. çok önemli bu kısım.
bu yazdıklarım sizlere şımarıklık gibi mi geliyor?

şuraya taş bırakıyorum, dilerseniz fırlatabilirsiniz. ama yüzüme gelmesin, yüzümle para kazanıyorum.

editiminişi: sokaklar köpeklerindir o. belki de köpekler sokaklarındır. disleksi çünkü.
devamını gör...

sustum, sesler, renkler, kalabalıklar yalnızlığım içinde mecbur kayboldular.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim