
yazarlardan çaylaklara tavsiyeler
çaylak olarak çaylaklara tavsiye vereyim. bazı yazarlar gibi elinize tdk sözlüğü alıp tanım girmek yerine çaylak olarak kalın.
devamını gör...
beşinci çocuk
nobel edebiyat ödüllü ingiliz yazar doris lessing’in kitabı.
öncelikle hissettirdiği duygu karmaşası beni resmen yalpaladı. bazı noktalarda çok öfkelenip bazı noktalarda çok üzüldüm. bazı noktalarda bu kadar burnunun dikine ve bencilce hareket eden bir çiftin bunu hak ettiğini düşündüm, sonra kendime kızdım. gerçekten ne hissettirdiğini içselleştirip anlatamadığım çok az kitap olmuştur, beşinci çocuk bunlardan biri.
artı yazarın dilinin çok basit olması nobel’ini sorgulattı, sonra düşündüm toplumun her kesiminin ders çıkarması gereken konular üzerine yoğunlaştığı için basit anlatmasına hak verip nobel’i de tam olarak bunun için hak ettiğine karar verdim. hem kurgusunun, hem konusunun, hem yazarının hissettirdiği hiçbir duygudan emin olamadım yani çok garip bir kitap. teşekkürler doris birey.
spoiler gibi olabilir, kitabın bizzat adı spoiler olduğu için buradan itibareni spoilerdır da diyemiyorum. yine de gizleyeyim.
madem gizledik yardıralım; harriet ve david size aşırı bilendim bakın benim şerrimden korkun. geri zekalı mısınız birader ya. hadi az çocuklu bir çift olmayı toplum baskısı diye nitelendirdiniz ve diyelim ki çocuk çok seviyorsunuz, ya bi g*t*nüzden haberiniz var mı acaba, ev bakıyorlar “aa burayı ödeyemeyiz ama olsun çocuklar için oda var, kayındaddy ödesin” çocuk doğuyor “aa ben bunu pek de beklemiyordum ama yatak bereketliymiş, kayınmommy baksın” daha o sütten kesilmeden haydi bir daha hamilelik, “hihi napalım ev kredimizi ödeyemiyoruz ama david’in babası ödüyor, çocuğa da bakmıyoruz ama harriet’ın annesi bakıyor, e doğuralım:d” daha çocuğun göbeğinde bağı duruyor “ayy ne kadar büyük evimiz var neden ingiltere’nin bütün nüfusunu evimize toplayıp şükran günü kutlamıyoruz ki nasılsa masrafı david’in babasına külfeti harriet’ın annesine yüklüyoruz?” daha üstüne çocuk, daha üstüne çocuk, ablacım.. şş abla.. sakinleş tamam, alooo!
sırf eviniz çok odalı diye ne maddi ne manevi olarak asla hazır olmadığınız, sayıya odaklanıp çocukların geleceğini ya da evdeki huzurunu asla düşünmediğiniz, “altı dedik bi kere, belimize kuvvet” diye etraftan gelen bütün uyarılara kulak tıkadığınız ve ağır konuşmak istemiyorum ama üreme işini seri imalata bağladığınız için allah işe müdahil olup “şunları bir durdurayım napıyor aga bunlar” demiş olabilir mi sadece soruyorum.
ben… zavallı beşinci çocuk. senin şanssızlığın öyle doğman değil, senin şanssızlığın seni çöp gibi kapının önüne bırakmalarının ardından, daha seni götüren arabanın kaldırdığı toz yere düşmeden birbirlerine “ben(u:çocuğun adı) böyle olmasa altıncıyı da yapardık di mi aşko” diyen gevşek oğlu gevşek *r*sp*evladı ebeveynlere denk gelmen. atsız köyün işsiz nalbantı, kasabanın haytası john bile geldi senin dilinden anladı, ananla baban hala “ulen altı demiştik yaa pfff başaramadık avs” modunda. sizi allah yanına alsın çapsız sikletsiz avel evlatları sizi ne diyeyim ya çok sinirliyim gerçekten.
az çocukluluk modern toplum dayatması hebelelele lele

öncelikle hissettirdiği duygu karmaşası beni resmen yalpaladı. bazı noktalarda çok öfkelenip bazı noktalarda çok üzüldüm. bazı noktalarda bu kadar burnunun dikine ve bencilce hareket eden bir çiftin bunu hak ettiğini düşündüm, sonra kendime kızdım. gerçekten ne hissettirdiğini içselleştirip anlatamadığım çok az kitap olmuştur, beşinci çocuk bunlardan biri.
artı yazarın dilinin çok basit olması nobel’ini sorgulattı, sonra düşündüm toplumun her kesiminin ders çıkarması gereken konular üzerine yoğunlaştığı için basit anlatmasına hak verip nobel’i de tam olarak bunun için hak ettiğine karar verdim. hem kurgusunun, hem konusunun, hem yazarının hissettirdiği hiçbir duygudan emin olamadım yani çok garip bir kitap. teşekkürler doris birey.
spoiler gibi olabilir, kitabın bizzat adı spoiler olduğu için buradan itibareni spoilerdır da diyemiyorum. yine de gizleyeyim.
madem gizledik yardıralım; harriet ve david size aşırı bilendim bakın benim şerrimden korkun. geri zekalı mısınız birader ya. hadi az çocuklu bir çift olmayı toplum baskısı diye nitelendirdiniz ve diyelim ki çocuk çok seviyorsunuz, ya bi g*t*nüzden haberiniz var mı acaba, ev bakıyorlar “aa burayı ödeyemeyiz ama olsun çocuklar için oda var, kayındaddy ödesin” çocuk doğuyor “aa ben bunu pek de beklemiyordum ama yatak bereketliymiş, kayınmommy baksın” daha o sütten kesilmeden haydi bir daha hamilelik, “hihi napalım ev kredimizi ödeyemiyoruz ama david’in babası ödüyor, çocuğa da bakmıyoruz ama harriet’ın annesi bakıyor, e doğuralım:d” daha çocuğun göbeğinde bağı duruyor “ayy ne kadar büyük evimiz var neden ingiltere’nin bütün nüfusunu evimize toplayıp şükran günü kutlamıyoruz ki nasılsa masrafı david’in babasına külfeti harriet’ın annesine yüklüyoruz?” daha üstüne çocuk, daha üstüne çocuk, ablacım.. şş abla.. sakinleş tamam, alooo!
sırf eviniz çok odalı diye ne maddi ne manevi olarak asla hazır olmadığınız, sayıya odaklanıp çocukların geleceğini ya da evdeki huzurunu asla düşünmediğiniz, “altı dedik bi kere, belimize kuvvet” diye etraftan gelen bütün uyarılara kulak tıkadığınız ve ağır konuşmak istemiyorum ama üreme işini seri imalata bağladığınız için allah işe müdahil olup “şunları bir durdurayım napıyor aga bunlar” demiş olabilir mi sadece soruyorum.
ben… zavallı beşinci çocuk. senin şanssızlığın öyle doğman değil, senin şanssızlığın seni çöp gibi kapının önüne bırakmalarının ardından, daha seni götüren arabanın kaldırdığı toz yere düşmeden birbirlerine “ben(u:çocuğun adı) böyle olmasa altıncıyı da yapardık di mi aşko” diyen gevşek oğlu gevşek *r*sp*evladı ebeveynlere denk gelmen. atsız köyün işsiz nalbantı, kasabanın haytası john bile geldi senin dilinden anladı, ananla baban hala “ulen altı demiştik yaa pfff başaramadık avs” modunda. sizi allah yanına alsın çapsız sikletsiz avel evlatları sizi ne diyeyim ya çok sinirliyim gerçekten.
az çocukluluk modern toplum dayatması hebelelele lele

devamını gör...
dövme sanatçısı
#bilgi
sanılanım aksine (bkz: dövmeci) diye bir meslek yoktur, dövme satışı yapmadığı için bu işi üreten kişiye dövme sanatçısı denir. benim de içinde bulunduğum stresli, dışarıdan kolay gözükse bile her meslek gibi artıları ve eksileri olan meslek grubu. öncelikle genel kültür olarak bir dövme sanatçısı, genellikle "dövme dükkanı", "dövme stüdyosu" veya "dövme salonu" adı verilen yerleşik bir işte kalıcı dekoratif dövmeler uygulayan bir kişidir. dövme sanatçıları genellikle zanaatlarını eğitimli ve deneyimli bir akıl hocası altında çıraklık yaparak öğrenirler.bu meslekte ki en önemli şey çıraklık eğitimidir. bir süre stüdyoda bazen para almadan bazen para alarak çıraklık yaparsınız, bu dönemde suni deri üzerinde denemeler yaparsınız, ortamı öğrenirsiniz hijyen koşullarını, müşteriyle nasıl konuşmanız gerektiğini kısacası temel bilgileri edinirsiniz ve bol bol pratik yaparsınız.türkiyede resmi bir dövme sanatçısı olmak istiyorsanız ustalık kalfalık denilen 2 aşamalı sınavı geçmeniz gerekir.
mesleğin artıları ( bence ) ;
çalışma saatleri tamamen esnektir, müşterinizi seçebilirsiniz, güzel parası olan bir meslektir, diğer iş gruplarına göre “müşteri” ile arkadaş olabilirsiniz, çok tatlı müşterileriniz olursa size şirin hediyeler bile getirebilirler, yapması keyifli olan bir meslektir, kulağa havalı gelir.
mesleğin eksileri ( bence ) ;
her meslek gibi çıraklık döneminde söndürülme ihtimaliniz vardır, ilk zamanlar para kazanmak zordur, hata payınız olmaz, soğuk kanlı olmalısınız yaptığınız işin geri dönüşü olmaz, çok insan tanıdığınız için “dızzo” tiplerle uğraşabilirsiniz. aileler hoş görmez, kız istemede yada erkek arkadaşın ailesiyle tanışırken pek hoş görülmez.
sanılanım aksine (bkz: dövmeci) diye bir meslek yoktur, dövme satışı yapmadığı için bu işi üreten kişiye dövme sanatçısı denir. benim de içinde bulunduğum stresli, dışarıdan kolay gözükse bile her meslek gibi artıları ve eksileri olan meslek grubu. öncelikle genel kültür olarak bir dövme sanatçısı, genellikle "dövme dükkanı", "dövme stüdyosu" veya "dövme salonu" adı verilen yerleşik bir işte kalıcı dekoratif dövmeler uygulayan bir kişidir. dövme sanatçıları genellikle zanaatlarını eğitimli ve deneyimli bir akıl hocası altında çıraklık yaparak öğrenirler.bu meslekte ki en önemli şey çıraklık eğitimidir. bir süre stüdyoda bazen para almadan bazen para alarak çıraklık yaparsınız, bu dönemde suni deri üzerinde denemeler yaparsınız, ortamı öğrenirsiniz hijyen koşullarını, müşteriyle nasıl konuşmanız gerektiğini kısacası temel bilgileri edinirsiniz ve bol bol pratik yaparsınız.türkiyede resmi bir dövme sanatçısı olmak istiyorsanız ustalık kalfalık denilen 2 aşamalı sınavı geçmeniz gerekir.
mesleğin artıları ( bence ) ;
çalışma saatleri tamamen esnektir, müşterinizi seçebilirsiniz, güzel parası olan bir meslektir, diğer iş gruplarına göre “müşteri” ile arkadaş olabilirsiniz, çok tatlı müşterileriniz olursa size şirin hediyeler bile getirebilirler, yapması keyifli olan bir meslektir, kulağa havalı gelir.
mesleğin eksileri ( bence ) ;
her meslek gibi çıraklık döneminde söndürülme ihtimaliniz vardır, ilk zamanlar para kazanmak zordur, hata payınız olmaz, soğuk kanlı olmalısınız yaptığınız işin geri dönüşü olmaz, çok insan tanıdığınız için “dızzo” tiplerle uğraşabilirsiniz. aileler hoş görmez, kız istemede yada erkek arkadaşın ailesiyle tanışırken pek hoş görülmez.
devamını gör...
ruh halini bir duvar yazısıyla anlat
çöp atmayın atana küfür edilir.
devamını gör...
beşiktaş
2020-2021 sezonunun ilk derbi mağlubiyetini ligin 40. haftasında galatasaray'a karşı almış olan, sezonu şampiyon olarak tamamlayacak takım.
fanatiklik ciddi anlamda insanların gözlerini köreltiyor. at gözlüğü takmanın yanı sıra ahlaksızlık kisvelerini de takım elbise görüntüsünde kuşanmalarına sebep oluyor.
sezon başını bir hatırlayın bakalım. şampiyonluk yarışında beşiktaş'ın adı bile geçmiyordu. fenerbahçe uçanı kaçanı öpüyor. galatasaray kaçamayanı yakalıyordu. ligin 6. haftasında beşiktaş düşme potasındaydı. spor otoriteleri ve çok bilmiş zevat beşiktaş'ın bu kadrosu ile ilk beş içinde bile yer alamayacağını buyuruyor, sergen yalçın'ın yakın zamanda istifa edeceğinden dem vuruluyordu.
peki ne oldu? dalga geçilen, yerin dibine sokulan takım. son iki hafta öncesi ciddi bütçelerle kurulan rakiplerinin halen önünde. beşiktaş'ın galatasaray mağlubiyetini aklıselim beşiktaşlıların çoğu bekliyordu zaten. o yüzden beşiktaş-hatay maçı çok önemliydi. beşiktaş'ın şampiyonluk maçı da o maçtı. eğer o maçta bir kaza olsaydı, o zaman işler değişirdi. lakin o maçla birlikte fişi çekmiş olan beşiktaş cebindeki bir mağlubiyet hakkını güzelce ve yerinde kullandı. galatasaray maçında 1 puanı kurtarsaydı iyi olur muydu? elbette olurdu.
lakin maçı izleyenler görmüştür ki; beşiktaş hamle oyuncusu olarak kulübeden dorukhan, necip ve rıdvanı oyuna sokabildi. öyle dar bir rotasyondan bahsediyoruz. işte bu yoklukta halen rakipleri beşiktaş'ın puan kaybını beklemek zorunda ise değmesin kimse beşiktaşlıların keyfine. alemin bir akıllısı sizsiniz zaten. sanıyorsunuz ki, sergen yalçın bunun olacağını bilmiyordu. sanıyorsunuz ki, beşiktaş panikleyecek. yok öyle bir dünya. bu durumun şifreleri de sergen'in hatay maçı sonrasında verdiği röportaj da saklı. muhabirin şampiyonluk sorusuna verdiği cevapta şöyle diyordu; ''önümüzdeki 3 maçta 4 puan alıp şampiyon olacağız.'' adam bütün maçlarımızı kazanacağız, şöyle ezeceğiz, böylece yeneceğiz demiyor. bize 4 puan yetiyor diyor. önümüzdeki 3 maçta da onu almaya çalışacağız diyor. adam gerçekçi. hayal kurmuyor. bazıları gibi hayal satmıyor (!)
sergen'in hesabı karagümrük galibiyeti sonrası göztepe maçına cebinde beraberlik avantajı ile çıkmak. kuvvetle muhtemelde böyle olacak. zira bu sezon içerisinde gördük ki, rakipler ellerini ovuşturmaya, beşiktaş yandı bitti kül oldu şarkıları söylemeye başladığında beşiktaş her seferinde güçlü bir oyunla rakiplerine cevap verdi. halen bundan ders çıkarmamış olanlar var ki, bu da enteresan.
bir kaç çift lafta yeni yetme beşiktaş taraftarlarına etmek lazım; pandemi süreci vesaire yüzünden belki dolmabahçe'den stada kadar tezahüratlarla yürüme imkanınız olmadı. köy içinde marşlara türkülere eşlik edemediniz. belki de canlı olarak hiç beşiktaş maçı izleme fırsatınız olmadı. o yüzden beşiktaşlılığı internet ortamında rakip taraftarların yaptıklarının aynısını yapmak zannediyor ve onlar gibi abidik gubidik tepkiler veriyorsunuz. bu yüzden size kızmıyoruz ama içinize biraz ruh üflemek lazım. hemen enseyi karartıp başkaları gibi timsah yürüyüşüne özenmeyin derim.
ez cümle; beşiktaş'ın bu sezonu şampiyon olarak tamamlayacağını düşünüyorum ki, saydığım sebeplerden ötürü de sergen'in ve takımın başardığı şey azımsanacak bir şey olmayacak. adam çoklarına göre çer çöp kadrodan şampiyon çıkarmak üzere. şapkadan tavşan çıkarmak tam olarak bu oluyor. rakip takımlara da bu durumda havuç suyu, havuç suyu diye söylenmek düşer.
ha futbol bu, hiç ihtimal vermiyorum ama olmuşla-ölmüş bir araya gelir beşiktaş şampiyonluğu kaybeder. bu durumda da rakipleri tebrik eder, önümüze bakarız. ama yine altını çiziyorum bu ancak büyük bir futbol mucizesi ile olur. futbolun tanrılarının sahaya inmesi lazım.
bir ufak iliştirme de sevgili trolümüze yapayım. meşiktaş, emişbahçe, yemişsaray yazmanız bu camiaların büyüklüğüne halel getirmez. olsa olsa sizin hazımsızlığınızın bir göstergesidir. bu sebeple ne diyoruz;
siyah ulan!
fanatiklik ciddi anlamda insanların gözlerini köreltiyor. at gözlüğü takmanın yanı sıra ahlaksızlık kisvelerini de takım elbise görüntüsünde kuşanmalarına sebep oluyor.
sezon başını bir hatırlayın bakalım. şampiyonluk yarışında beşiktaş'ın adı bile geçmiyordu. fenerbahçe uçanı kaçanı öpüyor. galatasaray kaçamayanı yakalıyordu. ligin 6. haftasında beşiktaş düşme potasındaydı. spor otoriteleri ve çok bilmiş zevat beşiktaş'ın bu kadrosu ile ilk beş içinde bile yer alamayacağını buyuruyor, sergen yalçın'ın yakın zamanda istifa edeceğinden dem vuruluyordu.
peki ne oldu? dalga geçilen, yerin dibine sokulan takım. son iki hafta öncesi ciddi bütçelerle kurulan rakiplerinin halen önünde. beşiktaş'ın galatasaray mağlubiyetini aklıselim beşiktaşlıların çoğu bekliyordu zaten. o yüzden beşiktaş-hatay maçı çok önemliydi. beşiktaş'ın şampiyonluk maçı da o maçtı. eğer o maçta bir kaza olsaydı, o zaman işler değişirdi. lakin o maçla birlikte fişi çekmiş olan beşiktaş cebindeki bir mağlubiyet hakkını güzelce ve yerinde kullandı. galatasaray maçında 1 puanı kurtarsaydı iyi olur muydu? elbette olurdu.
lakin maçı izleyenler görmüştür ki; beşiktaş hamle oyuncusu olarak kulübeden dorukhan, necip ve rıdvanı oyuna sokabildi. öyle dar bir rotasyondan bahsediyoruz. işte bu yoklukta halen rakipleri beşiktaş'ın puan kaybını beklemek zorunda ise değmesin kimse beşiktaşlıların keyfine. alemin bir akıllısı sizsiniz zaten. sanıyorsunuz ki, sergen yalçın bunun olacağını bilmiyordu. sanıyorsunuz ki, beşiktaş panikleyecek. yok öyle bir dünya. bu durumun şifreleri de sergen'in hatay maçı sonrasında verdiği röportaj da saklı. muhabirin şampiyonluk sorusuna verdiği cevapta şöyle diyordu; ''önümüzdeki 3 maçta 4 puan alıp şampiyon olacağız.'' adam bütün maçlarımızı kazanacağız, şöyle ezeceğiz, böylece yeneceğiz demiyor. bize 4 puan yetiyor diyor. önümüzdeki 3 maçta da onu almaya çalışacağız diyor. adam gerçekçi. hayal kurmuyor. bazıları gibi hayal satmıyor (!)
sergen'in hesabı karagümrük galibiyeti sonrası göztepe maçına cebinde beraberlik avantajı ile çıkmak. kuvvetle muhtemelde böyle olacak. zira bu sezon içerisinde gördük ki, rakipler ellerini ovuşturmaya, beşiktaş yandı bitti kül oldu şarkıları söylemeye başladığında beşiktaş her seferinde güçlü bir oyunla rakiplerine cevap verdi. halen bundan ders çıkarmamış olanlar var ki, bu da enteresan.
bir kaç çift lafta yeni yetme beşiktaş taraftarlarına etmek lazım; pandemi süreci vesaire yüzünden belki dolmabahçe'den stada kadar tezahüratlarla yürüme imkanınız olmadı. köy içinde marşlara türkülere eşlik edemediniz. belki de canlı olarak hiç beşiktaş maçı izleme fırsatınız olmadı. o yüzden beşiktaşlılığı internet ortamında rakip taraftarların yaptıklarının aynısını yapmak zannediyor ve onlar gibi abidik gubidik tepkiler veriyorsunuz. bu yüzden size kızmıyoruz ama içinize biraz ruh üflemek lazım. hemen enseyi karartıp başkaları gibi timsah yürüyüşüne özenmeyin derim.
ez cümle; beşiktaş'ın bu sezonu şampiyon olarak tamamlayacağını düşünüyorum ki, saydığım sebeplerden ötürü de sergen'in ve takımın başardığı şey azımsanacak bir şey olmayacak. adam çoklarına göre çer çöp kadrodan şampiyon çıkarmak üzere. şapkadan tavşan çıkarmak tam olarak bu oluyor. rakip takımlara da bu durumda havuç suyu, havuç suyu diye söylenmek düşer.
ha futbol bu, hiç ihtimal vermiyorum ama olmuşla-ölmüş bir araya gelir beşiktaş şampiyonluğu kaybeder. bu durumda da rakipleri tebrik eder, önümüze bakarız. ama yine altını çiziyorum bu ancak büyük bir futbol mucizesi ile olur. futbolun tanrılarının sahaya inmesi lazım.
bir ufak iliştirme de sevgili trolümüze yapayım. meşiktaş, emişbahçe, yemişsaray yazmanız bu camiaların büyüklüğüne halel getirmez. olsa olsa sizin hazımsızlığınızın bir göstergesidir. bu sebeple ne diyoruz;
siyah ulan!
devamını gör...
23 nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı
küçükken nasıl da kıskanırdım bu fotoğrafları görünce. ama şimdi anlıyorum ki elinden tuttuğu o çocuk hepimiziz.
"beni görmek demek,mutlaka yüzümü görmek değildir.benim fikirlerimi,benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir." dediğinde yanılmıyordu.
kaç yaşına gelirsek gelelim çocuklar gibi kutlayacağımız bayramımız kutlu olsun!
açtığın yolda, gösterdiğin hedefe!
"beni görmek demek,mutlaka yüzümü görmek değildir.benim fikirlerimi,benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir." dediğinde yanılmıyordu.
kaç yaşına gelirsek gelelim çocuklar gibi kutlayacağımız bayramımız kutlu olsun!
açtığın yolda, gösterdiğin hedefe!

devamını gör...
duygusal acı ile fiziksel acının aynı olma olasılığı
her ikisi de diğerini bastırır, çünkü ikisi de diğerinin sırtına basarak zihne hücüm eder.
bence. aşk acısı çeken adamın testislerini sık bakalım.
her yanı sızlayarak yatan birine de sevdiğinin öldüğünü söyle.
gözlemle yavş**, her şeyi benden öğrenme.
bence. aşk acısı çeken adamın testislerini sık bakalım.
her yanı sızlayarak yatan birine de sevdiğinin öldüğünü söyle.
gözlemle yavş**, her şeyi benden öğrenme.
devamını gör...
500 lira olsa üzerine fotoğrafı basılacak kadın
aslında, 500 tl çıksa üzerine hangi kadının resmini koyalım diye sorduklarını sandımda geldim.
yeni yazarımızmış, hoş gelmiş.
yeni yazarımızmış, hoş gelmiş.
devamını gör...
tuk tuk
uzak doğu ülkelerinde şehir içi ulaşımı sağlamada kullanılan, yük ve eşya taşımacılığında da kullanılan, ismini çıkardığı sesten alan bir tür motor taksi.
devamını gör...
yakın arkadaşının sözlükte hangi yazar olduğunu bulmak
birbirlerini çok iyi tanıyan yakın arkadaşların tabi ki kolaylıkla gerçekleştirebileceği eylem.
devamını gör...
pfizer biontech aşısı olan yazarlar veri tabanı
bugün saat bir itibariyle ilk dozumu vurularak artık benim de dahil olduğum insan topluluğu.
öncelikle aşıdan önce bir onam formu imzalıyorsunuz. ve sözlü olarak doktor tarafından aşının yan etkileri konusunda bilgilendiriliyorsunuz. belirtmeden geçemeyeceğim ama aşıda uzun kuyruk oluşmasının en büyük nedenlerinden biri de bu. altı kişi alınıyor içeri ve benim grubumda maalesef okuma yazma bilmeyen insanlar vardı. ondan yardım istiyor bundan yardım istiyor. o arada doktorun ne dediğini anlamıyor bir daha anlattırıyor. altı kişide hepi topu üç beş dakika sürecek işlem o kargaşayla yarım saat sürüyor yani.
aşının bendeki yan etkilerine gelirsek eğer, aşıdan bir saat kadar sonra, aşı yerinde hafif şişlik, sol kolumda omuza yayılan hafif ağrı ve parmaklarımda hafif karıncalanma dışında bir yan etkisini hissetmedim henüz. ki alerjik bir bünyeye sahibim. ayırca aynı gün duş almamanız gerektiği ve aşının aşırı yorgunluk hissi ile baş ve eklem ağrısı yapabileceği ve böyle bir durumda, hafif bir ağrı kesici içilebileceği bilgisi de veriliyor aşıdan önce.
öncelikle aşıdan önce bir onam formu imzalıyorsunuz. ve sözlü olarak doktor tarafından aşının yan etkileri konusunda bilgilendiriliyorsunuz. belirtmeden geçemeyeceğim ama aşıda uzun kuyruk oluşmasının en büyük nedenlerinden biri de bu. altı kişi alınıyor içeri ve benim grubumda maalesef okuma yazma bilmeyen insanlar vardı. ondan yardım istiyor bundan yardım istiyor. o arada doktorun ne dediğini anlamıyor bir daha anlattırıyor. altı kişide hepi topu üç beş dakika sürecek işlem o kargaşayla yarım saat sürüyor yani.
aşının bendeki yan etkilerine gelirsek eğer, aşıdan bir saat kadar sonra, aşı yerinde hafif şişlik, sol kolumda omuza yayılan hafif ağrı ve parmaklarımda hafif karıncalanma dışında bir yan etkisini hissetmedim henüz. ki alerjik bir bünyeye sahibim. ayırca aynı gün duş almamanız gerektiği ve aşının aşırı yorgunluk hissi ile baş ve eklem ağrısı yapabileceği ve böyle bir durumda, hafif bir ağrı kesici içilebileceği bilgisi de veriliyor aşıdan önce.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının olmak istediği masal karakteri
merlin olmak isterdim herhalde, büyü falan tam bana göre.
tanım: yazarların favori karakterlerini yazdığı başlık.
tanım: yazarların favori karakterlerini yazdığı başlık.
devamını gör...
kedi annesi
kedisini çocuğu gibi gören kadınların kendilerine ya da başkalarının kadınlara atfettiği sıfat.
kediyle ilgilenmek insan yavrusuyla ilgilenmekle eşit sayılır. maması, suyu, uyku vakti, aşısı, oyuncağı... kedilere de çocuk gibi muamele ettiğimiz için kedisi olan herkes kendini kedi annesi/babası olarak tanımlayabilir.
kediyle ilgilenmek insan yavrusuyla ilgilenmekle eşit sayılır. maması, suyu, uyku vakti, aşısı, oyuncağı... kedilere de çocuk gibi muamele ettiğimiz için kedisi olan herkes kendini kedi annesi/babası olarak tanımlayabilir.
devamını gör...
peş peşe sigara yakmak
dertli insanın yaptığıdır,çakmak kullanmadan yanan sigarasıyla diğerini yakar.
devamını gör...
engelli bir kadınla evlenen erkek
başımıza neler gelebileceğinin kararını biz vermiyoruz ne yazık ki. yarın yada bir yıl sonra engelli bir birey olarak hayatıma devam edebilirim. bu benim duygularımı, düşüncelerimi ve beni ben yapan özelliklerimi değiştirebilir mi? yürüyemiyor, göremiyor veya bir şekilde engelim beni değiştirebilir mi ruhen? sanmam. elbette ki engelli bir bireyle evlenmenin zorlukları vardır ama bunları kabullenip cok güzel evlilik hayatları olan insanlar var. asla ve asla demeden önce, kendini engelli bir birey olarak görmesini rica ederim.
devamını gör...