imrenen insan kendini motive edip çalışır, bir tık üstünü yapayım diye uğraşır. kıskanan insan öyle değildir, o öyle bir lanettir ki uzanamadığı her şeye sadece çamur atmasını bilir. aramızda da o arkadaşlardan fazlasıyla bulunuyor, yakın zaman da çatlasalar da onlarda kurtulsa bizde.
devamını gör...

:)
uyuyamamak denmek istendi galiba.

bazen öyle olur ki, mutsuz olmaktan bitap düşer uyutmam lazım kendimi dersiniz. yolunu, yöntemini keşfettiyseniz ne ala, gerçekten de işe yarar. en azından uyanınca mutsuz olmaya kaldığınız yerden devam edecek mecali verir yani. o bakımdan. ne var ki papazlar da pilav yemekten sıkılabiliyorlar malumunuz. bakınız benim papaz bu gece. hıhm.
devamını gör...

beni ölünce çöpe falan atabilirsiniz.

ölümü deneyimlemeden önce de -ölüm nasıl deneyimleniyorsa öyle tabi- böyle düşünüyordum, şimdi de böyle diyorum. en azından doğaya, canlılara bir faydam olur. toprak altında da oluyor tabi muhakkak bu dediğim, ama iş büyük, zahmeti çok mezar işinin. ondan da ziyade birazdan bahsedeceğim gündemleri var. konu bedenin dönüşümü ise (daha çirkin bir kelime ile anmak istemediğim için özür dilemeyeceğim) gayet basit yollardan da gerçekleştirilebilir bu. her neyse. kimse çöpe atmayacak beni, bu belli bir şey. ama yapabilirler(di). gerçekten bu sorun değil(di).

mezar, mezarlık garip bir yer. sevdiğiniz birini orada bırakmak, o "ritüeli" yaşamak gerçekten çok ilginç. bundan daha da çok çarpıcı bir hissi var gömme konusunun. ne kadar somutta kalmaya çalışırsanız çalışın, neye inanıyor, nasıl anlamlandırıyor, nasıl yaşıyor olursanız olun ölümü, mezarlık, mezarın kendisi, kefenin ya da tabutun üzerine toprak atmak işi zihninizin, düşüncelerinizin üstünü de bir süreliğine örtüyor... saçma sapan şeyler düşünüyorsunuz. toprak, taş falan alıp eve getiriyorsunuz. çıkmıyor aklınızdan uzun süre. sinirleniyorsunuz falan. keşke sadece görevliler yapsa bu işi, kimse şahit olmasa falan diye düşündüğümü hatırlıyorum mesela. ya da keşke başka bir yolu olsa bu işin diye. yani konu ölümden çok bir süreliğine mezar oluyor bir yakınınızı kaybettiğinizde. yahu desenize ne genelleme yapıyorsun deli misin, sende böyle olmuş bu iş. her neyse. çekim eklerime sahip çıkıyorum yazının devamında tamam, söz.

ülkede en hızlı, en sorunsuz, en düzgün işleyen sistematiklerden biri kurulmuş defin süreci için desem abartmış olmam bence. yakınınız öldükten hemen sonra, hastanede gerçekleşen ölümler için konuşuyorum, vefat eden kişinin birinci derece yakınlarından birini önce belediye, ardından mezarlıklar müdürlüğü arıyor. son derece kısa ve nazikçe gerçekleşen bu telefon görüşmelerinde anlıyorsunuz ki, sizin için her şey önceden ayarlanmış. siz, doktorların sizi hazırlamaya çalışan "allahtan ümit kesilmez ama durum bu bu" minvalli tüm konuşmalarına maruz kalır yine de umudunuzu yitirmeden belki de yürüyerek çıkacak buradan diye hayaller aleminde gezerken, bir ekibin arka planda birkaç gün içinde ölmesi muhtemel yakınınız için çeşitli ayarlamalar yapmış olduğunu fark ediyorsunuz. her şey çok hızlı oluyor. belediye cenaze nakil aracı gönderiyor, sizin mezar yeriniz varsa oraya naklediliyorsunuz, yoksa sizin için ayarlanan mezar yerine götürülüyorsunuz görevlilerce. normalde devlet dairelerinde, resmi işlemlerde suratımıza bakılmamasına, sorduğumuz sorulara bile yarım ağızlı cevaplar almaya alışkın olduğumuz için sizin için hiç zahmet yaratılmadan işlerin hallediliyor olmasına şaşırmadan edemiyorsunuz hala şok haliniz devam ettiği için falan. garip. ben ölüm belgesinin 3 nüsha olarak bana ücretsiz şekilde fotokopi çekilip bir devlet hastanesinde teslim edilmesinden dolayı yaşadığım şaşkınlığı mezarlığa giderken ablama anlattım yaa. döndü bana baktı, gerizekalı mısın senem, bana ne şu an fotokopiden dedi. ama birini mezarlıklar müdürlüğüne birini bilmem nereye verecekmişiz, hatta isterseniz aslı gibidir yapıp çoğaltabilirim bile dedi görevli dedim. cevap vermedi.
diyemedim ki, işler halledilmeliydi ve sen hamilesin. muhatap bendim. işlerin halledilmesine odaklı olduğum için ana kaptırmışım kendimi, özür dilerim.

geliyorsun mezarlığa, gömülmeden önce yapılması gereken bazı işler var. son hazırlıklar... aslında çok bilmiyorum buralarını ben meselenin. hem görmek istemedim hem de çok bulanık zaten. mezarlığın içindeki camiye gidene kadarki süreç çok yok bende. o yüzden detay veremiyorum ama sonra bir noktada namaz kılınıyor ölen kişi müslümansa. şaşırdığın birçok insan geliyor. gelmesini istediğin, ihtiyacın olan kimileri gelemiyor belki. hala çok bir şey anlamıyorsun. miden bulanıyor. sigarayı iç, yeme diye fısıldıyor en yakın arkadaşın kulağına. biraz ağlıyorsun, saçma bir espri yapıyorsun beklerken. herkes gülümsüyor sen hariç. namaz bitiyor. hızla taşıyorlar tabutu. sessizce yürüyorsun arkalarından.

mezar yeri kazılmış oluyor vardığınızda. sen kimseyi aramadın halbuki. başka biri de aramış olamaz biliyorsun. kim bu insanlar, nereden biliyorlardı babamın öleceğini diye geçiyor kafandan. acaba daha önce mi öldü, bize mi söylemediler diye uyanıyor aklının şeytanları kısa bir an için. bize bildirdikleri saatin üzerinden daha kaç saat geçti ki? gece çalışmıyor devlet daireleri...
düşüncelerin çok hızlı dağılıyor. toparlayamıyorsun zaten hiçbir şeyi. bak şimdi tabutun kapağı açıldı. uçup gidiyor kafan. alıyorlar koyuyorlar kuyuya. bir imam duruyor baş ucunda. göz göze geliyor senle, kaçırıyor bakışlarını. yapmayın demek istiyorsun, diyemiyorsun ya da bir an önce bitirin. o da olmuyor. uzadıkça uzuyor. kürekleri alıyorlar birbirlerinden elinden. nedense... son görev. birinin üstüne toprak atma görevi? mükemmel değil mi...

sonrası yine karanlık. dedim ya düşünceler, zihin örtülüyor. şuursuz bir süreç başlıyor. savrula savrula. oraya buraya çarpa çarpa. ben sadece mezarın içini düşünüyordum. hep mutsuz değildim, biraz zaman geçti, oh, sonunda çektiği acılar bitti bile dedim. sonra kalktım mezarlığa gittim toparladığımı düşünüp, baktım hala aynı noktadayım. hmm peki. daha zamanı gelmemiş.

önce özlemedim ben bir süre. daha önce de söylemiştim bunu birkaç kez. başka şeyler yaşadım, düşündüm dediğim gibi. sonra o başka şeyler, özlem tarifsiz bir büyüklükle her yeri kaplayınca ya yok oldular ya gözümün önünden onları göremeyeceğim bir yerlerimde kayboldular. yarın anlayacağız. evet yarın mezarlığa gidiyorum yeniden. özlemimi giderebileceğim bir manası olan bir mekan olarak ele almıyorum mezarlığı. o taşın işaret ettiği mezar yerinde bir ceset var çürümüş, babam yok. onunla konuşabileceğim bir yer falan da değil orası. hiçbir manası yok. mermerle etrafı çevrilmiş birkaç ton toprak görebiliyor olacağımı umuyorum yarın. ama böyle şeyleri yaşamadan tahmin edemiyorsun. böyle şeyleri düşünmemek gerektiğini ise yeterince kanadıktan sonra öğreniyorsun.

bakalım.
devamını gör...

günlük hayatta spor ayakkabı giyildiğinden beri, yapılmayan eylem.
bir tane boyanacak ayakkabım var onu da her zaman giymiyorum.
kalanları ıslak mendille silip çıkıyorum.
bu başlık eskimiş olabilir mi?
aklıma babamı getirdi.
devamını gör...

tanımlarını büyük bir keyif ve merakla okuduğum kıymetli yazardır. kendisinin bilgi içerikli, uzun, detaylandırılmış tanımlarını okumaktan özellikle mutluluk duyuyorum.

var olsun!
devamını gör...

senede bir gün olan, insanların moralini yükseltmeye yarayan, sözlükteki bir çok insan tarafından sevilen birinin doğum gününü kutlamak için insanlar bişiler yazmış, kutlamış etmiş, her ne ise.

biri de gelmiş ilim bilim diyor, önce sen git formatı öğren de ondan sonra cikcik öt diyesim var ama neyse. böyle bok atan insanları sevmiyorum ben, bak canım lale, bilmediğinden adım gibi eminim ama bu sözlükte başlık engelle diye bişi var, görmek istemiyorsan engelle geç, senin uyduruk başlıklarına biz sabrediyorsak sen de sabretmeyi öğren..

neyse, doğum günün kutlu olsun ufaklık, nice mutlu senelere..

edit :derin deniz bilmememnesi diye biri yazmıştı, sildi kaçtı lale..
devamını gör...

26 sezon süren ingiliz yapımı dizi. her bölüm farklı konular işleyen serinin benim için en favori bölümü, peter capaldi 'nin doktor olduğu sezondaki "listen" bölümüdür.
devamını gör...

"ne güzel kokuyorsun"
devamını gör...

ödevler hariç gereksiz sohbet grubudur.
devamını gör...

denize atılan plastik çöpler yüzyıllar boyunca erimediği gibi ekosisteme zarar veriyor. plastik atıklardaki kimyasallar çözündükçe mikroplastikler suya karışarak deniz canlılarının bünyesine geçiyor. yediğimiz balıklarda toksin birikimi oluşuyor.
devamını gör...

(bkz: tümce)
devamını gör...

bayağı boş yazıyorum galiba ; bu yüzden ben tabii ki.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

savaş ve çocuk, kata qala aşiret çatışmaları, afganistan 2006 arabadan külüstür bir makineyle çekildiği için pozisyon ve fotoğraf kalitesi çok iyi olmasa da bana dokunan fotoğraflar arasında.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

devamını gör...

yapılan iyiliğin yeterince organik olmamasından dolayı denize atıl(a)mamasından kaynaklanan eylem, beklenti.

zaten her konuda "beklenti" kadar insanı harap eden başka bir şey de yoktur.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kuş tüyü
devamını gör...

elektrik kesilince karşı komşununki kesilmişmi diye pencereden bakmak.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

barış manço, neşet ertaş.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim